Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@lectea

-HİSLER-

‘‘Öyleyse daha erken davranmanız gerekiyormuş.’’ Donakaldım…

Kesinlikle bu sesi duymayı beklemiyordum. Sesi televizyondakine nazaran daha oturaklıydı. Yaşadığım şokun yüzüme vurduğuna yüzde yüz emindim ama hâlâ ona arkam dönük olduğu için göremezdi. Arkamı yavaşça döndüm. Uzun boylu bir kız olmama rağmen yüzüne bakmak için başımı kaldırmam gerekiyordu. Boyu 1.90’dan uzundu belli ki. Ama fiziği kusursuz denilecek derecedeydi. Bunda giydiği siyah gömlek ve pantolonunda etkisi vardı tabii ki. Gömlek mankendeymiş gibi duruyordu çünkü en ufak bir kambur veya duruş eğriliği yoktu. Bunda küçüklüğünden beri basketbol oynamasının da etkisi olduğu belliydi. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım sonunda. Yüz hatları keskindi. Saçları kahverengi ve kumral arası bir renkti. Uzun ve düz tutamlarının birazı yüzüne düşmüştü. Kahverengi gözlerinde ise adını veremediğim bir bakış vardı. Nefret kesinlikle değildi ama kin olmaya da bir o kadar uzaktı.

‘‘ Tanışmamıştık, ben Adis Yavuz Gürsay’’ Elini kaldırıp bana uzattı.

‘‘ Alen Zifir İmren’’ Sesim tahmin ettiğimden de soğuk çıkmıştı. Ve Adis bunu fark etmişti.

‘‘ Sizin adınızı bilmeyen yok Zifir Hanım. Bu arada şampiyonluğunuz için tebrik ederim.’’ Konuşmanın başından beri elinde tuttuğu içi şampanya dolu kadehlerden birini bana uzattı.

‘‘ Teşekkür ederim ancak içki tüketmiyorum.’’ Cümlemle birlikte kadehi hemen sağ tarafında duran masaya bıraktı. ‘‘ Aynı zamanda tebriğiniz için teşekkür ederim. Yalnız Zifir adımdan ziyade ilk adımı, Alen’i kullanmayı tercih ediyorum.’’ Zifir demesi hiç hoşuma gitmemişti.

Adis’in gözlerindeki adını veremediğim duygu daha da yoğunlaşmıştı.

‘‘ Ben Zifir’i kullanmayı yeğlerim. Alışıldıkların dışına çıkmak hoşuma gidiyor. Ayrıca Zifir bence size daha çok uyuyor.’’

O anda elimi kaldırıp suratına bir yumruk atmamak için kendimi tuttum.

Birkaç dakikalık sessizlikten sonra konuşmayı başlatan taraf o oldu. ‘‘ Şuana kadar lige yeniden dönme sebebimi sormayan tek kişi sizsiniz.’’ İçkisini yudumladı.

Umursamaz bir ifade takındım. ‘‘ Size özel sebepler olabilir. Ayrıca merak etmememin diğer bir sebebi de benimle alakalı herhangi bir şeyin değişmeyecek olması.’’ Bu kadar kendimden emin konuşmam komiğine gitmiş olmalı ki güldü. ‘‘ Kastettiğim şey buydu. Adınız gibi gizem barındırıyorsunuz. Ama bu gizemi daha ne kadar saklayabileceksiniz acaba?’’

Dedikleri karşısında bir anlığına afallasamda ifademden ödün vermedim ve bu soğuk tavırlarıma devam ettim.

‘‘ İnsanların kişiliğini bilmeden onları adlarına göre yargılamak sizce ne kadar doğru?’’

Gözleri sanki ruhumun içine baktı.‘‘ Kişiye bağlı.’’

Sinirlerime daha fazla hâkim olamadım. ‘‘ Yavuz Bey sınırları aşmayalım lütfen. Ayrıca ne demek istiyorsanız açıkça söyler misiniz?’’

Benim de onun ikinci ismini kullanmam ile yüzünde alaycı bir gülümseme peyda oldu. ‘‘ Zamanla anlayacaksınız Zifir Hanım. Şimdi ben sizi bu ziyafetle baş başa bırakayım. Malum çok beğenmişsiniz.’’ Gitmeden önce masaya bıraktığı kadehi tekrar eline aldı. Birkaç masa ötedeki başka bir takım başkanının yanına gitti. Süreyya Yıldıran’ın yanına. İçkiyi ona uzatırken gözleri bir anlığına beni buldu. Ne bekliyordu? Kıskanmamı mı? Süreyya Yıldıran’ı hem de? O plastik bebeğin orijinal bir parçası bile yoktu. Ayrıca tam bir ilgi manyağıydı. Ben lige geldiğimden beri 1 kez şampiyon olmuştu ama hala dilinden düşüremiyordu. Büyük ihtimalle şuan da Yavuz’a da onu anlatıyordu. Keşke hakkıyla kazandığı bir şampiyonluk olsaydı, hakemlere rüşvet vererek değil. Federasyon her şeyi görse de Fahri, Süreyya’ya yaranmak için herkesin sesini kesmişti. Eğer Fahri bekar bir insan olsaydı oldukça normal karşılanabilirdi bu durum ama hem evli olup hem de 2 çocuğunun olması durumu karıştırıyordu. Ama Süreyya ona bu olaydan sonra bile yüz vermeyince ne yapacağını şaşırmıştı. Yavuz’un hala bana bakan kahverengi harelerinden gözlerimi duygusuz bir şekilde çektim ve o da, odağını tamamen Süreyya’ya verdi. Ama bir şey dikkatimi çekti. Yavuz’un gözlerindeki o anlam veremediğim duygu, Süreyya ile konuşurken yoktu. Yavuz’dan daha önce kimseden almadığım kötü bir enerji alıyordum. Ve bu beni geriyordu. Ama aynı zamanda da merakıma yenik düşerek bu enerjinin neden olduğu şeyi öğrenmek için yanıp tutuşuyordum. O şeyin ben olup olmadığını merak ediyordum… Etrafıma göz attım. Ağabeyim birileriyle sohbet ediyor, Fahri kıskanç bakışlarla Süreyya’nın Yavuzla flörtleşmesini izliyordu, Oktay ise yalnız başına oturmuş dalgın bakışlarla etrafa göz gezdiriyordu. Gözleri benimkilerle buluşunca ‘ İyi misin?’ anlamında bir el işareti yaptım. ‘Evet’ anlamında başını salladı. Ama hiç iyi değildi. Oktay böyle daldığı zamanlarda mutlaka bir şey olmuş demekti. Yanına gitmek için hareketlendiğim sırada Fahri, Süreyya ile Yavuz’un yakınlaşmasına daha fazla dayanamamış olacak ki hızlı ve seri adımlarla sahneye çıktı. İçeride sahne olduğunu yeni fark etmiştim. Yerden birkaç basamak yükseklikteydi sahne. Fahri sesini temizleyerek konuşmaya başladı.

‘‘ Sevgili Meslektaşlarım, Kıymetli Yardımcıları ve Saygıdeğer Sponsorlarımız; her birinize bu güzel davete bizi kırmayarak geldiğiniz için teşekkür ederim. Bu daveti düzenlememizin nedenini zaten hepiniz biliyorsunuz. Adis Yavuz Gürsay’ı alkışlarınız eşliğinde sahneye davet ediyorum.’’ İçerideki topluluk alkışlarken Yavuz da sahneye yürüyordu. Fahri’nin keyfi yerine gelmişti çünkü Yavuz ile Süreyya’nın konuşmalarına devam etmelerini engellemişti. Yavuz sahneye çıkınca bakışlarımı masaya sabitledim. O konuşmasına başlarken yanıma birisinin geldiğini hissettiğimde kafamı kaldırdım. Oktay’dı. Az önce ona baktığımda gözlerinde gördüğüm bakış hala yerindeydi. Ama gözlerini Yavuz’a kilitlemişti. Demek ki Oktay’ın rahatsız olduğu şey, daha doğrusu kişi Yavuzdu.

‘‘ Oktay, bir sorun mu var?’’ Beni duysa bile bakışlarını konuşma yapan Yavuz’dan çekmedi.

‘‘ Küçüklüğümüzden beri hissettiğim çoğu şeyin doğru çıktığını biliyorsun değil mi?’’ Sanki benimle değil de kendisiyle konuşuyormuş gibiydi.

‘‘ Oktay, neler oluyor?’’ Aslında soru sormuyordum. Benim hissettiğim şeylerin aynısını Oktay da hissediyor mu, emin olmaya çalışıyordum.

‘‘ Alen, bu Adis denen herif hakkında hiç iyi hissetmiyorum.’’ Oktay’ın sözlerinden sonra bende kafamı kaldırıp Adis’e baktım. Bakmamla göz göze gelmemiz bir olmuştu. Ve Yavuz’un gözlerinde ki o bakış tekrar ortaya çıktı.

‘‘ Alen’’ Oktay bu sefer bana bakıyordu.

‘‘ Sende aynı şeyleri düşünüyorsun.’’ Derin bir iç çektim.

‘‘ Şuanda tek yapmamız gereken sessiz kalıp gözlemlemek. Alabileceğimiz en mantıklı karar bu Oktay.’’ Sözlerim üzerine kafasını salladı. Ona Yavuzla olan konuşmamızdan bahsetmedim çünkü her ne kadar Oktay benim ortağımda olsa bir süre sonra bu yolda yalnız yürümek zorunda kalacağımı biliyordum. Ne kadar çok koz, o kadar iyi demekti…

‘‘……. Herkese iyi eğlenceler.’’ Yavuz konuşmasını bitirip sahneden inerken bakışları direk olarak arkamda duran Süreyya’yı buldu. Sadece yanımdan geçip gideceğini düşünüyordum. Ama öyle olmadı. ‘‘ Her ne düşünüyorsan, onları bir an önce aklından silsen iyi olur, Panter.’’ Sözleri ve bana taktığı lakap içimdeki öfkeyi harlamaktan başka hiçbir ise yaramadı. Oktay da duymuştu sözlerini. Tam bir şey diyeceği sırada Alptuğ yanımıza geldi. ‘‘ Ne bu suratlar? Karadeniz de gemileriniz mi battı, hayırdır?’’ dedi. Masum bir gülüşle sözlerine karşılık verdim. ‘‘ Bizim gemilerimiz sapasağlam duruyor ağabeycim. Asıl seni sormalı. Çünkü zil takıp oynayacak gibisin.’’ Ağabeyim küçük bir kahkaha atarken bende elimle Oktay’ın bacağını cimcikledim. Çünkü hala pis bakışlarla Yavuz’a bakıyordu.

‘‘ O kadar da değil ama eğlendim baya. Özlemişim buraları. Adis’te baya düzgün birisine benziyor.’’ Ağabeyimin sözleriyle Oktay da bende kaskatı kesildik.

‘‘ Evet, kesinlikle. Çok düzgün.’’ Oktay’ın imalı laflarını ağabeyimin dikkatinden tabii ki de kaçmadı. Bakışları bana döndü. Yüzündeki gülümseme silinmiş yerine sorgucu ve ciddi bir ifade gelmişti.

‘‘ Benden bir şeyler saklamıyorsunuz, değil mi?’’

Benim gibi Oktay’da bu konuyu ağabeyime söylemememiz gerektiğini biliyorduk. Eğer söylersek olaya ağabey içgüdüleriyle yaklaşacaktı ve Yavuz’un sakladığı bir şeyler olsa bile bunu öğrenemeden bizim planımız suya düşecekti.

‘‘ Yok bir şey ağabeyciğim. Yeni bir başkan ligde bize karşı gelecek bir rakip daha demek. Ne kadar mutlu olmamız gerekiyorsa o kadar mutluyuz.’’

Sözlerime ikna olmuştu çünkü yeniden gülümsemeye başladı. ‘‘ Sana eleyeceğin bir rakip daha çıktı desene.’’ Sözleri üzerine gerilsem de gülümsedim.

İşte ondan pek emin değilim ağabey…

 

Loading...
0%