Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@lectea

-PANTER-

Herkesin eğlendiği güzel bir akşamdan sonra sıra bu ‘‘sürpriz’’ olayına gelmişti. Birkaç görevli ile beraber yalının başka bir çıkışından arka tarafa geçtik. Bu sefer bizi dış mimarisi oldukça güzel bir yapı karşıladı. Yalının nostaljik görüntüsüyle çelişen bu modern yapı göz kamaştırıcıydı. Büyük kapıdan binaya giriş yaptık. Görevlilerden birisi konuşmaya başladı.

‘‘ Hanımefendiler sağ taraftaki, beyefendiler ise sol taraftaki soyunma odalarını kullanacaklar. En fazla 10 dakika içerisinde herkesin sahada bulunması gerekmektedir.’’ Saha olayını anlamamıştım. Bir dakika, maç mı yapacaktık?

Görevlinin sözlerinden sonra soyunma odalarına geçtik. Soyunma odaları oldukça genişti hatta 6 kadın için fazla bileydi. Süreyya hemen karşımdaki koltuklardan birisine oturmuştu. Ben ise aramızın buradaki herkesten daha iyi olduğu, diğer bir takımın başkanın yardımcısı Ecem’le sohbet ediyordum. Ecem’le uzun süredir tanıştığım için burada en güvendiğim kişiydi.

‘‘ Bu arada bu Adis Yavuz Gürsay çok tatlı adammış cidden.’’ Süreyya’nın dediklerine kimse gülmedi veya onaylamadı. Ben ise ayakkabılarımın bağcıklarıyla meşguldüm.

‘‘ Ay kızlar niye cevap vermiyorsunuz ya? Dilinizi mi yuttunuz?’’ Elini düşünür gibi çenesine yerleştirdi. ‘’Kıskandınız mı yoksa?’’ Bu bardağı taşıran son damla olmuştu.

‘‘ Süreyya, kimse senin kimi tatlı bulduğunu önemsemiyor.’’ Kaşları çatık bir şekilde bana döndü.

‘‘ Alenciğim, ama davette bizi izlemekten başka bir şey yapmadın tatlım.’’

Derin, sabır diler gibi bir nefes aldım.‘‘ İlk olarak, kiminle konuştuğun beni zerre ilgilendirmiyor ve konuştuğun kişiye baktım evet çünkü senin gibi bir beyinsiz ile konuşuyorsa oda bir beyinsizdir ve önlemimi alıp onunla konuşmam. İkincisi ben senin tatlın falan değilim bana böyle hitap etmeyi kes.’’ Konuşmam sırasında diğerleri de gülmüşlerdi ve bu Süreyya’nın daha da çok sinirlenmesine sebep olmuştu. Ecem’e önden gitmesini söyledim. Ondan önce zaten birkaç kişi çıkmıştı. Onla beraber de diğerleri çıkınca odada sadece ben ve Süreyya kaldık.

‘‘ Çekemiyorsun değil mi beni? Sahip olduklarımı kıskanıyorsun.’’

Çantamı dolaba koyarken alaycı bir kahkaha attım.

‘‘ Sahip oldukların derken Süreyya? Evli bir adamın ilgisi, sahte bir vücut ve haksız bir şampiyonluktan başka neye sahipsin? Adis Yavuz Gürsay’ın sana gerçekten ilgi gösterdiğini düşünüyor olamazsın, değil mi?’’ Ona acıdım cidden. ‘’Gerçekten aptalın tekisin.’’

Onun ne cevap vereceğini duymadan soyunma odasından çıktım. Kendini biraz sorgulaması gerektiğini fark etmiştir diye umuyordum. Saha kadın ve erkek soyunma odalarının bulunduğu koridorun arasında bulunuyordu. Tam karşımdan Oktay ile ağabeyimin geldiğini gördüm. Oktay’ın ayakkabılarına baktım. Küçüklükten beri her zaman Oktay’la basketbol ayakkabılarımızı aynı almıştık. Bugün ikimiz de birbirimizin haberi olmadan aynı ayakkabıları giymiştik. Giannis immortality. O siyah rengini seçmişti, ben ise bordo. O da benim ayakkabılarıma bakınca gülümsedi.

‘‘ Bunları tercih edeceğini biliyordum.’’ Bir kolunu omzuma attı.

‘‘ Ben dışlanmış hissediyorum ama’’ Ağabeyimin sözlerine Oktay ve ben gülerek karşılık verdik. Ağabeyim de diğer tarafıma geçip kolunu omzuma atınca korumalarımla yürüyormuş gibi hissettim. Sahaya böyle bir giriş yaptığımızda herkesin gözü bizim üzerimize çevrilmişti. Yavuz’un da... Fahri konuşmaya başladı.

‘‘ Evet beyler ve bayanlar ne yapacağımızı az çok anlamışsınızdır diye düşünüyorum. Bir maç yapacağız. Klasik davetlerden biraz farklı olsun diye düşündüm. 2 tane takım kaptanı seçeceğim; mavi ve kırmızı takım. İlk takım kaptanı Adis olsun diye düşündüm’’ kimse itiraz etmedi. ‘‘ Diğer kaptanı da o seçsin.’’

Yavuz’un gözleri sahada duran bizleri taradı. Süreyya onu seçecekmiş gibi birkaç adım önde duruyordu. ‘‘ Alen Hanım’ı seçiyorum.’’ Kafamı hızla kaldırıp suratına baktım. Oktay yine sinirlenmeye başlamıştı ama ben onun aksine oldukça sakindim. Rakibi bendim, korkması gereken oydu. Eğer oyun oynamaksa isteği, oynayacaktık…

‘‘ İyi seçim, şimdi hangi takımları alacağınızı kararlaştırın.’’ Fahri’nin dedikleri sonrası ona sormadan mavi takımın antrenman formasını üstüme geçirdim, Yavuz ses etmedi.

‘‘ Şimdi de takımlarını seçin, ben hakem olacağım için beni seçemezsiniz.’’ ‘Zaten olsaydın da seni seçmezdim.’ demek istedim yüzüne.

‘‘ Alptuğ’’ Seçimini duyunca her ne kadar sinirlensem tepki vermedim.

‘‘ Oktay’’

‘‘ Sinan’’

‘‘Ecem’’

‘‘Tuğrul’’

‘‘ Oğuzhan’’

‘‘Süreyya’’ Şükürler olsun ki o seçmişti. Çünkü onun tırnağım kırıldı ağlamalarını dinlemek şuan da isteyeceğim en son şeydi.

‘‘ Ferdi’’ Benim seçimimle her takım 5 kişi olmuştu. Takımımla sahanın diğer yarısına geçtik. Çember oluşturunca ben konuşmaya başladım.

‘‘ Arkadaşlar öncelikle kendinize dikkat edin kimsenin sakatlanmasını istemeyiz. Ama baskı kurmaya çalışacaklardır illa ki. Odağımızı olabildiğince oyuna verelim. İyi bir takım kurduğumu ve iyi bir takım olacağımızı düşünüyorum. En azından bizim takma tırnaklı bir oyuncumuz yok.’’ Söylediklerime hepsi güldü. Kimsenin Süreyya’dan haz etmediğini bir kez daha anlamış oldum. Kimse sakatlanmak istemediği için ısınma hareketlerine başladık. Oktay yanıma yaklaştı.

‘‘ İyisin değil mi?’’ Samimi bir şekilde gülümsedim.

‘‘ Beni karşısına alan o Oktay. Kötü olacak birisi varsa o da Adis.’’ İkinci adını kullanmadım.

Karşı sahaya baktım. Ağabeyim, Yavuz ve Süreyya kahkahalar atarak sohbet ediyorlardı. Bakalım az sonra yenildiklerinde de böyle kahkaha atabilecekler miydi?

‘‘ Başlamadan belirteyim. Kurallara çok sadık kalmayacağız. 40’a il gelen takım maçı alır. Eğlenceli maç olsun.’’

Karşı tarafta ağabeyimde olsa rakibimdi. Ağabeyim olması hırslanmayacağım anlamına gelmiyordu. Her iki takımın da ısınması bittikten sonra Fahri takımlardan seçilen kişilerin hava atışı için çizgiye gelmesini istedi. Bizden Oktay, onlardan ise Alptuğ sahayı yarıya bölen çizginin iki tarafına geçtiler. Fahri, düdüğünü çaldı. Hava atışıyla maç başladı. Oktay Alptuğ’dan kısa olsa da daha yukarıya sıçradığı için topu kapmıştı. Hızlanıp potanın karşısındaki yerimi aldım. Oktay topu fırlatınca güzel bir üçlük attım. Düşündüğüm gibi, kusursuz girmişti… Top onlarda olduğu için kendi sahamızda defansa geçtik. Yavuz topu kendi sahalarından bizim sahamıza kadar tek başına sürdü çünkü diğerlerinin topu almasını engellemek için bizimkiler önlerine geçmişti. Bu durumda Yavuz’a karşı potayı savunacak tek ben vardım. ‘‘ Noldu küçük panter, korkmuşa benziyorsun.’’ Bunları söylerken topu sektiriyordu. Gülümsedim. Gözleri gülümsememe takıldı. ‘‘ Dikkat et, şuan da benim karanlığımdasın.’’ Topu yere sektirdiğinde elimle ondan önce hamle yapıp topu kaptım. Topu Ferdi’ye attım. Biraz topu sürdükten sonra güzel bir şutla sayıyı hanemize kazanırdı. Kocaman bir sırıtışla bizim takımın nasıl sevindiğini izliyordum. Kafamı çevirdiğimde Yavuz’un bakışlarının hala gülüşümde olduğunu gördüm.

‘‘ Çok bakma, gözün kalır.’’

Üzerime doğru eğildi. ‘‘ Sadece, kurtların gece görüşü çok iyidir, hatırlatayım dedim.’’

İfadesiz bir şekilde suratına baktım. ‘‘ Panter’in çekiciliği ve hızıyla yarışamaz ama’’

Oyun hala devam ettiği için yanından geçip oyuna dönmeye hazırlandım. Ama büyük elleri sertçe kolumu kavradı ve beni tekrar karşısına çekti.

‘‘ Bu gerginliğin sebebi ne Zifir? Niye birbirimize düşman gibi davranıyoruz?’’

Hala kolumu tutan elinden kolumu sertçe çekerek ayırdım. Daha birkaç gün olmuştu tanışalı. Yoksa Yavuz arkadaşlık mı teklif ediyordu bana?

‘‘ Ama bekle, ben anladım senin derdini. Sen benim senin itibarını alacağımdan korkuyorsun değil mi?’’ Hayır, kesinlikle arkadaşlık teklif etmiyordu.

‘‘ Ama merak etme Zifir, çünkü senin itibarına ihtiyacım yok. Benim itibarım bana yeter.’’ Bu sefer üzerine yürüyen ben oldum.

‘‘ Yavuz, sorunun ne bilmiyorum ve anlayamıyorum. Ayrıca burada gerginlik yaratan birisi varsa o da sensin. Davette ilk karşılaştığımızdan beri imalarda bulunuyorsun, fark etmedim sanma. Diğer konuya gelecek olursak benim itibarımı almak istediğini düşünecek kadar aptal bir insan değilim. Zaten insanların maçtan önce doping alıp arkadaşına saldıran bir adama ne kadar itibar etmesini bekliyorsun ki?’’

Konuşurken bir yandan üzerine yürüdüğüm için arkasına doğru adımlamak zorunda kalıyordu. Hiçbir cümleme tepki vermemişti ama son sözlerimin ona bir şok yaşattığı yüzündeki ifadeden belli oluyordu.‘‘ Ve bir daha sakın ama sakın benim iznim olmadan bana elini sürmeye kalkma! Eğer hayatının geri kalanına sadece sol elinle devam etmek istemiyorsan tabii…’’ Sesim beklediğimden de yüksek çıkmış olmalı ki ağabeyim ve Oktay başta olmak üzere diğerleri de ne olduğunu anlamak için yanımıza geldiler.

‘‘ Neler oluyor burada? Alen, bir şey mi oldu ağabeyciğim?’’ Sinirle başımı iki yana salladım. Biraz ağır konuştuğumun farkındaydım ve bir de ağabeyimin olay çıkarmasını istemiyordum. Ayrıca Yavuz önemli biriydi ve şuan en son istediğim şey aramızdaki bu tartışmanın büyümesi ve herkesin dahil olmasıydı.

‘‘ Yok, yok bir sorun yok ağabey. Ayağım burkuldu sanırım. Adis Bey’de sağ olsun yardımcı oluyordu. Canım yandığı için biraz bağırmış olabilirim. Ben soyunma odasına geçsem iyi olacak.’’

‘‘ Buz koy mutlaka, sonra hemen eve geç.’’ Ağabeyimin dediklerini kafamı sallayarak onayladım.’’

Gitmeden önce Yavuz’a son bir kez baktım. Bana bakarken ilk defa gözlerinde o duyguyu görmedim. Daha çok kafası karışmış ve teşekkür edermiş gibi bakıyordu. Kafasının karışması konusunda haklıydı belki ama o da çok üzerime gelmiş ve damarıma basmıştı. Teşekkür etmesini ise…? Ben de anlayamamıştım. Kafam çok karışıktı. O an tek düşünebildiğim soyunma odasından eşyalarımı alıp eve dönmekti.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

 

9 yıl önce (Yazarın anlatımıyla)

Nihat soyunma odasına elinde bir şişe içkiyle geri döndü. Herkes içkiden bardaklarına dökerken bir kişi oturmuş sadece olup bitenleri izliyordu.

‘‘ Yavuz, bir bardaktan bir şey olmaz oğlum.’’

‘‘ Maçtan önce içmemeliyiz. Ayrıca şampiyonluk maçı bu farkındaysanız. Sahaya sarhoş çıkmak ne demek? Sarhoş olduğunuzu anlarlarsa ne bok yiyeceksiniz?’’ Sinirle söyledikleri karşısında herkes susmuştu. Birkaçı ellerindeki bardakları çöpe atsalar da çoğu hala devam ediyordu.

‘‘ Bir kerede mızıkçılık yapma Yavuz.’’

‘‘ Bu takımın diğer bir kaptanı da sensin Rafet, eğer bana bir şey olursa kaptan sensin. Ayrıca buradaki herkesten daha büyüğüz biz. Benim gibi sende biraz sorumluluk almalısın. Bu sadece kaptanlıkla alakalı değil. İkimiz beraber idareyi sağlamalıyız. Ama sen hiç yardımcı olmuyorsun.’’ Rafet sinirle ayağa kalktı.

‘‘ Eğer koçun gözünü boyayıp kendini kaptan yapmasaydın her şey daha farklı olabilirdi.’’

Yavuz da ayağa kalktı ve Rafet’in tam karşısında da durdu.

‘‘ Ben kimsenin gözünü falan boyamadım. Ayrıca seviye olarak birbirimizden hiçbir farkımız yok. Sadece ben daha sorumluluk sahibi olduğum için kaptan seçildim. Ama sende takımın büyüğü olarak biraz yol göstermeli ve tüm sorumluluğu benim üzerime yığmamalısın. Yığsan bile takımı galeyana getirmesen olmaz mı? Çünkü arkalarında senin olduğunu düşünerek böyle şımarık hareket ediyorlar.’’

‘‘ Ben kimseyi galeyana getirmiyorum Yavuz, herkes yapmak istediğini yapıyor.’’

Yavuz’un sinirden alnındaki damarları belirginleşmişti. ‘‘ Buradaki çoğu kişi sen zorla içirtmeseydin içkinin tadını bilmiyordu Rafet. Artık bu şımarıklığına bir son ver. Biz bir takımız ve her ne kadar birbirimizden nefret de etsek kimse kimseye zarar verecek bir şey yapamaz. Hem fiziksel hem de psikolojik açıdan.’’

Rafet bu sözlerin üstüne söz söylemedi. Yavuz sinirli bakışlarla diğer oyunculara baktı.

‘‘ Herkes elindekileri çöpe atıyor! HEMEN!’’ Kimse Yavuz’un sözünü ikiletmedi.

‘‘ Şimdi sadece maça odaklanın. Kendinizi ve arkadaşlarınızı motive edin. Benim koçla bir şey hakkında konuşmam lazım. Gelmezsem 5 dakikaya sahaya çıkıp ısınmaya başlayın.’’

Yavuz gittikten sonra soyunma odasında sadece oyuncular ve Rafet’in dinmeyen öfkesi kalmıştı.

 

Loading...
0%