
Herkese merhabalar
14.bölümle karşınızdayım.
oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen
bölüm size emanettt
●●●●●●14.bölüm●●●●●●
Hayatımın hangi yöne savrulduğunu anlamadığım şu günlerde, kendimi uçurumun kenarında, bir adım atsam boşluğa düşecekmiş gibi hissediyorum.
Dün olanlardan sonra düşüncelerimi toparlamakta bir hayli zorlanıyordum. Aslanın beni öpüşü kalbimi heyecanlandırırken bunun yanlış olduğunu kendime deli gibi haykırmak istiyordum..
Her şey en baştan beri yanlış bir cizginin doğrultusunda ilerliyordu.
Masanın üzerindeki yüzükle bakışırken Odanın kapısının çalınmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp kendime geldim.
"Kızım biz gidiyoruz siz Zehrayla arkadan gelirsiniz." Diyen annemi başımla onaylayıp "tamam" dedim.
Bu akşam Cavit abinin düğünü vardı. Berfin dün yapmış olduğu kızlar arasındaki kınasına, Aslanla olanlardan sonra katılmak istemediğim için gitmemiştim. Kendi moralim bozukken birde onların neşesini hiç bozmak istememiştim açıkçası.
Annemler de aile büyükleri olarak düğün yerine, misafirleri karşılamak için erken gitmek istediler.
Makyaj masasının önünden ayrılıp gardolabın içindeki elbisemi elime aldım. Eibisemin Bugün için abartlı olduğunu düşünsem de Zehra'nın bana çok yakıştığına dair yaptığı iltifatları göz ardı etmemek içinm yinede giymeye karar verdim.
Elbiseyi kılıfından çıkarttıp yatağın üzerine koydum. Üzerimdeki eşofman takımını çıkartıp Elbiseyi üzerime geçirdim.
Elbisenin tek bacağımda olan yırtmacı beni düşündürse de etek kısmının kloş olması bacağımın fazla görünmesini engeller diye düşündüm.

Elbisemin eteklerinden tutup makyaj masamın önündeki sandalyeye oturdum. Yeni banyo yaptığımdan ötürü hafif nemli olan saçlarımı tarayıp hafif bukleler verip öylece bıraktım..
Makyajımı hafif tonlarda yapıp dudağıma elbisemin renginde rujumu sürüp makyajımı tamamladım. Kulaklarımı zincirden oluşan uzunluğu boynuma değen küperi taktım. Gerdanım sadeliği hoşuma gittiği için kolye takma gereği duymadım.
Sandalyeden kalkıp yatağımın üzerindeki kutudan ince bilekten bağlamalı ayakkabılarımıda ayağıma giydim. Aynadaki yansımama bakıp hiç fena olmadığımı fark edip kendi kendime göz kırptım.
Odadan çıkmadan önce küçük siyah el çantamı alıp içine rujumu ve telefonumu alıp odadan çıktım.
Zehra'nın hazır olup olmadığını sormak için odasının kapısını tıklattım. İçerden ses gelmeyince kapıyı açıp içeri girdim.
Karşımdaki ikinci dünya savaşından çıkmış odayla karşılaşınca Zehra'nın burda olmadığını anlayıp, adımlarımı merdivenlere doğru yönelttim. Elbisemin eteklerinden tutup merdivenlerden indim. Zehra ya birkaç kez seslensemde cevap vermedi. Koridordan yürüyüp dışarı çıktım. Balkona geldiğimde Zehrayla Cahitin konuştuğunu görüp, Zehra'nın ona bağırmasıyla neler olduğunu merak edip dış merdivenlerden aşağıya indim.
Eteklerimden tutup onların yanına doğru ilerledim.
Uyarıcı ses tonumla "Ne yapıyosunuz siz burda" diye sordum. İkiside yönünü bana döndürdü. Cahit gözlerime bakamayıp başını önüne eğdi.
Zehra kızgın bir şekilde "düğüne gelecekmiş beyefendi" deyip parmağıyla Cahiti gösterdi.
Cahit "Babaannemle Kalender amcam söyledi gelmemizi." Dedi
"Haaa bi de Narin'le birlikte öyle mi" diye çıkıştı. Zehra Nerdeyse Cahitin üzerine atlayıp parçalayacakmış gibi görünüyordu.
"Babaannem ele güne ayıp olur kızlarıda al gel dedi. Ne yapapmamı istiyorsun" Zehra Cahitin sözlerine sesli bir kahkaha atıp bana döndü. "Görüyor musun Asya ayıbı da bilirmiş bizim Cahit" dedi.
Onların karşısında derin bir nefes alıp kendime gelmek istedim. Cahit'e ne kadar kırgın ve kızgın olsamda bugün abisinin düğünü vardı. Ortamı germenin anlamı yoktu.
İkisinede kızgın bakışlarımı atıp "neyse ne Zehra uzatma. Geleceklerse gelsinler" deyip Cahit'in yüzüne bakıp "hadi al karını da gidelim biran önce" deyip , Zehra'nın kolundan tutup avlunun kapısına doğru ilerledim. Zehra bu durumdan pek memnun olmasada el mecbur benimle geldi.
Onların tartışmasını çekecek ne halim ne de gücüm vardı.
Zehra aydınlanmış gibi yüzünü bana döndü. "Kızım varyaa ateş parçası gibi olmuşsun." Deyip kalçama küçük bir şaplak attı "hepsi seninin mi yavrum" deyip kahkaha atmaya başladı. Onun vuruşuyla küçük bir çığlık atıp irkilerek Zehra'ya döndüm. "Kız senn deli misin de vuruyorsun bana. Git nişanlının kıcına vur." Deyip kaşlarımı çattım. Bu kız gerçekten tuhaftı.
Zehra'nın gülüşleri sinsi bir hâl alınca "yok artıkk!!!! cidden adamın götünü mü elliyosun Zehraaaa" diye şaşkın ve komik şekilde bakmaya başladım. Başımı iki yana sallayıp
"Yok yok bu böyle olmaz, amcamlara söyleyelim bir an önce evlendirsin seni, baksana ateşin başına vurmuş"
Zehra yönünü bana dönüp omuzlarını kaldırıp indirdi "Kızım ne yapayım elleşmekten başka ileriye gidemiyoruz ki" dedi. Birde çok utanıyormuş gibi bakışlarını kaçırması yokmuydu.
Bu kızın Her söylediği şey beni şoktan şoka sokuyordu.
Arabanın yanına gelip Cahit'in gelmesini bekledik. Konakta kimse olmadığı için mecbur onlarla gidecektik..
Zehra "Aslan Ağa seni böyle görünce ne yapacak acaba" deyip iki dudağını yana kıvırdı.
Dün olanları ne güzel unutmuştum bu kız ne demeye Aslan diyodu ki şimdi.
Düz tutmaya çalıştığım sesimle "Onlarda mı gelecek düğüne?" diye sordum.
Zehra bilmem dercesine omzunu kaldırıp indirdi. "Tüm aşiretler davet edildi. Aslan Ağa da gelir mi bilmem ama bence seni görmek için gelir" dedi.
İnşallah gelmez diye gecirdim içimden dün arabada tartışmamızdan sonra gece birkaç kere arasada açmamıştım. Hem ne konuşacaktım ki onunla söylenecek ne varsa söylemiştim zaten.
Cahit'le Narin'in kapıdan çıkmasıyla başımızı onlara çevirdik. Dün sabah kahvaltısından sonra ikisini de görmemiştim ne kahvaltı da ne de akşam yemeğinde. Narin'in göz altları morarmış, rengi atmış üzerine giymiş olduğu siyah elbiseyle iyice soluk görünüyordu.
Cahitin arabayı açmasıyla Zehrayla arka tarafa oturduk. Zehra ağzının içinden "yüzsüzler" deyip önüne döndü. Narin de ön koltuğa binince sessiz bir yolculuk eşliğinde düğünün yapılacağı konağa geldik.
Arabadan inince dışarıdan bile duyulan müziğin sesiyle Zehra'nın yüzü gülmeye başladı.
Üzerine giymiş olduğu eflatun renk elbisesiyle çok şık duruyordu. Omuzlarını sallaya sallaya konağın dış kapısından içeri girdi. Bende elbisemin eteklerinden tutup onun arkasından girdim. Zehra bana dönüp "Asya bu gece oturmak yok buranın anasını ağlatalım" diyip kulağıma doğru bağırdı. Bir kaç gece önce mutfakta çektiğimiz halay aklıma gelip bakışlarımı Cahit'e çevirdim. Onunda gözleri beni bulunca hemen bakışlarını cekti. Narin çekingenlikle Cahit'in yanında duruyordu. Bir kaç adım onlara doğru atıp "bu gece abinin düğünü, ben bugünlük herşeyi unutacam. Sizde başınızı yukarı kaldırıp kendinize gelin. Daha fazla insanları zora sokmayın" deyip arkamı dönüp Zehra'nın yanına gittim..
Onların yüzünden herkesin hevesi kursağında kalmıştı. Ne Cavit abinin nede Berfin'in düğünleri için hevesleri kalmıştı. Ben desem zaten kurbanlık koyun gibiydim. Bugün onlar için yüzüme mutluluk maskesini takmıştım bile..
Zehra annemlerin olduğu masayı görüp bana gel diyerek onun arkasından ilerledim.
Konagın büyük bir avlusu vardı, ortası halay çekenler için boş bırakılmış sağlı sollu masalar yerleştirilmişti. Konağın balkon kısmında da gördüğüm kadarıyla yaşça büyük ağalar oturuyordu..
Annemlerin yanına gitmeden önce Berfine selam vermek için gelin ve damat için ayrılan yere doğru ilerledik.
Berfinin bizi görmesiyle yüzünde güller açtı, hemen ayağa kalktı.
Berfin prenses model gelinliğinin içinde gerçek bir prenses gibi görünüyordu. Cavit abi giymiş olduğu damatlığıyla İtalyan model erkeklerine benziyordu.
Zehra'ya hoşgeldin deyip sarıldıktan sonra bana sarılan Berfin, dolu gözleriyle bana baktı "aklım hep sendeydi Asya, inan geldiğine o kadar mutlu oldum ki anlatamam." Deyip tekrar sarıldı. Zehra aramızdaki duygusallığı dağıtmak için "Asıl düğün şimdi başlıyor deyip" Cavit abinin ve Berfin'in elinden tutup pistin ortasına doğru ilerledi. Eliyle çalgıcılara işaret verip dans müziğini başlattırdı.
Onlar dans ederken bizde annemlerin yanına doğru ilerledik. Masada annem yengemler , babaannem ve Cahit'le Narin oturuyordu. Amcamlar ve babam yukarda olmalıydı.
Babaannem üzerimdeki elbiseye baştan aşağı süsüzüp bacağımdaki yırtmacı görmesiyle kaşlarını çattı..
Annemin yanındaki sandalyeye oturup babaanneme döndüm "hayırdır Heja hatun çok mu beğendin beni" deyip imalı bakışlarımla ona baktım. Beğenmediğini anlamıştım ama birazcık damarına basmaktan bişey gelmezdi.
Başını bana kaldırıp sert sesiyle "Sen hanıma ağa olacaksın. Ağır başlı ol ortalıkda fazla dolanıpda bacağını millete gösterip durma " dedi. Anlaşılan Babaannem bugün benim damarıma fazlaca basacaktı.
Hem kim neden baksın ki bana deyip bakışlarımı etrafımda çevirdim. Fazlaca kişinin gözünün bende olduğunu görüp aralarında konuştuklarını fark ettim.
"Bugüne bugün Sen aşiret ağası Aslan Karabeyli'nin nişanlısın" diyerek devam etti.
Kaşlarımı çatıp babaanneme cevap vereceğim esnada kucağında Rojdayla Zeynep yanımıza geldi. Rojda'nın ağlamaktan gözleri kızarmış içini çekip duruyordu. Hemen ayağa kalkıp Zeynep'e sarılıp Rojdayı kucağıma aldım. Zeynep'e bakıp "Neden bu kadar ağladı" diye sordum.
Zeynep bezmiş ses tonuyla "kaç gündür burnumdan getirdi. azı dişlerini çıkartıyomuş gece gündüz ağlayıp duruyor" deyip iç çekti. Mahcup gözlerle bakıp "..lütfen kusura bakma hiç yanında olamadım" dedi.
Boşta kalan elimle omuzunu sıvazlayıp "Olur mu hiç öyle şey Zeynep" dedim.
Zaten onca karmaşanın içinde Zeynep aklıma bile gelmemişti. Kucağımda Rojdayla kalktığım sandalyeye oturup, Rojda'yı masaya ayakları sarkık şekilde karşıma oturttum, masadaki peceteden elime birkaç tane alıp akan salyasını sildim. Anlaşılan minik prenses fazlaca acı çekiyordu. Boynundan kocaman kokulu kolu öptüm, neşesi yerine gelsin diye şebeklik yapmaya başladım. Ben onun gülüşlerine gülerken o da eline aldığı saçlarımla oynuyordu.
Cavit abilerin dansı bitmiş halay müziği çalmaya başlamıştı. Zehra eline aldığı mendille yerinden fırlayıp bize döndü. "Hadiii sıra bizde" diye bağırdı. Ben Rojda'yı bahane edip kalkmadım. Annemi ve yengelerimi yerinden kaldırıp halay çekilen yere sürükleyerek götürdü. Halay çekenlere içi giderek bakan Zeynep'e dönüp "sende git Rojda'yı ben idare ederim" dedim. Zeynep bu anı beklermiş gibi koştura koştura Zehra'nın eline girip halay çekmeye başladı. Masada Cahit, Narin ve babaannem olarak biz kalmıştık. Halaya içi gidenlerden biride Cahit olsa da kalkmaya cesareti yoktu.
Zehra kendinden geçmiş bir şekilde halay başında mendilini sallaya sallaya omuz kırıyordu..
Bende Rojda'nın ellerinden tutup oturduğum yerde onunla halay çekiyor, gülüp eğleniyordum.
Annemler halayın fazla hareketine dayanamamış olacaklar ki masaya dönüp yerlerine oturdular.
Babaannemin bakışlarının beni bulmasıyla "Asya" dedi "....gidesin Karabeyli'lerin elini öpesin".
Bakışlarımı anlamaz şekilde babaanneme çevirdiğimde kafasıyla pistin karşı tarafındaki masayı gösterdi..
Bakışlarım karşıyı bulunca Aslan'la göz göze geldik. Bunlar ne zamandan beri orda oturuyorlardı. Gelmeseler olmaz mıydı.
Yanındakilere göz gezdirdiğimde bakışlarım Elif'i buldu. O da mı gelmişti yani düğüne. Bana öfkeli gözleriyle bakıyordu. Anlamıyorum bu kız bu olanları nasıl kabul ediyordu.
Moralim iyice bozulmuştu. Yüzümü asarak babaanneme döndüm. Yalvarır gibi çıkan sesimle "Babaanne " dedim. Şuan benden herşeyi isteyebilirdi ama bunu istemesindi.
Babaannem bastonunu yere vurup "Asya sana ne diyorsam onu yap. Git ellerini öp gel. Millettin gözünü görmez misin sen" diyerek kızarak konuştu. Ne annemden ne de yengelerimden ses çıkmıyordu. Narin'in ağlayış sesiyle bakışlarım onu buldu. O da ailesini görünce duygulandı anlaşılan. Bok yemeye ne kaçtında benide kendinide harap ettin aptal kız. Ağla dur şimdi böyle.
Rojda'yı Meryem yengeme doğru uzattım. Anannesini gören Rojda hanım iki saniye de sattı beni. Ne vardı gitmiyecem diye ağlayıp kucağımdan inmeseydin.
Oturduğum yerde derin bir nefes aldım. Madem babaannem el öpmemi istiyordu bende öperdim o zaman.
Sandalyemden yavaşca ayağa kalktım. Babaannem karşısına doğru yürüp bekledim. Bakışlarımı ona çevirip yırtmacım açılmasın diye tuttuğum elbisemi iki yana geriye doğru savurup bacağımı dışarı çıkarttım.
Babaannemin öfkeli bakışları altında sırtımı dikleştirip topuklu ayakkabılarımın ahenkle çıkarttığı sesle birlikte karşı masaya doğru adımladım.
Karşımdaki masada oturan Aslanın bakışları baştan aşağı beni süzüp, ortaya çıkan bacağımda bir süre oyalanıp, çatılmış kaşlarıyla gözlerim bakıp bakışlarını derinleştirdi...
Etrafımdaki insanların meraklı bakışlarını hissetsemde dönüp bakmadım. Zehra hâlâ deli gibi halay çekiyordu.
Masaya geldiğimde yüzüme yalancı bir tebessüm yerleştirip Aslanı es geçip Sultan hanımına doğru ilerledim. "hoşgeldiniz" diyerek eline uzandım. Oturduğu yerden kalkıp elini uzattı. Elini öpüp anlıma koydum. "Hoşbulduk kızım" deyip içten bir şekilde sarıldı. Yanında oturan, ilk defa gördüğüm uzun boylu otuzlu yaşlarında görünen adam ayağa kalkıp "ben Hakan. Aslanın abisiyim" deyip elini uzattı. Bende ona elimi uzatıp kendimi tanıtmak için "Asya" dedim. Dudaklarını iki yana kıvırdı "Memnun oldum Asya" deyip yerine oturdu. Bu adam kardeşine nazaran daha güleç ve sevecen birine benziyordu.
Sultan hanımın yanında oturan Halime hala yine simsiyah giyinmiş, gözüne çektiği sürmeyle suratsız bi şekilde, oturduğu yerden elini bana uzattı. İçimden sabır cekerek yalandan elini öptüm.
Gülfem çoktan ayağa kalkmış kucağındaki çocukla sabırsız şekilde sırasını bekliyordu. Ona doğru adım attığımda kucağında çocuk var demeden sıkıca sarıldı boynuma. "Asya bak seni kimle tanıştıracam" deyip . Balık etli orta boylu başına örttüğü mor şalla beyaz tenini ortaya çıkaran yanındaki kadını gösterdi. Onunda kucağında çocuk vardı. "... Bu Leyla yengem Hakan abimin eşi, bugün İngiltere'den döndüler. Seni çok merak ediyordu. Akşamı zor ettik valla" deyip sırıtmaya başladı.
Ona nasıl hitap edeceğimi kestiremediğim için kısaca "Hoşgeldiniz" deyip sarıldım. Kucağındaki çocuğun yanağını sevip "sizin galiba" dedim. "Evet ikiside benim. Emir ve İpek ikizler" deyip çocuklara dönüp "merhaba deyin yengenize" dedi. Yenge lafına bozulsamda karşımdaki Leyla'nın samimi davranışından ötürü bişey diyemedim.
"İkizler yenge demeyin kızar Asya ablanız" diyen Furkanla bakışlarımız kesişince, dudaklarım kendiliğinden yukarı kıvrıldı. Aferin ona dersini çalışıpta gelmiş. Onu başımla onaylayıp Leyla'ya döndüm "abla demelerini tercih ederim" deyip güldüm. O da bana gülüp samimi şekilde omzumu sıvazlayıp "bugün abla yarın, yenge derler canım" deyip Gülfem'le gülüştüler.
Masadaki geri kalan amcasının eşi ve birkaç kişinin daha elini öptükden sonra teyzesi Niğarın sert bakışlarından dolayı sadece hoşgeldiniz deyip geri çekildim. Eline uzanıp da vermeme riskine girip rezil olamazdım hiç. Elif'in öfkeli bakışları altında masaya koyduğu elindeki yüzüğüne saniyelik giden bakışlarımı hemen ordan çevirdim.
O an Elif'in parmağına baktığımı gören Aslan'la göz göze geldik. Gözlerindeki duygu yoğunluğunu görsemde Sultan hanıma dönüp.. "Ben annemlerin yanına geçeyim, bir ihtiyacınız olursa seslenirsiniz" dedim. Sultan hanım başını olumlu yönde sallayıp "tamam kızım" diyerek tebessüm etti. Leyla'nın arkamdan "anlattığın kadar varmış Gülfem, ne kadar güzel,su gibi maşallah" dediğini duysamda duymamazlıktan gelip kendi masamıza doğru ilerledim.
Elif'in parmağında gördüğüm yüzük içimi acıtmış olsa da bu günü üzülerek geçirmeyi hiç istemiyordum.
Annemin yanındaki sandalyeye oturup babaanneme oldu mu bakışları atıp önüme döndüm, oynayanları izlemeye başladım. Aslanın bakışlarını üzerimde hissediyor inadına o tarafa dönmüyordum. Ona hoşgeldin demediğim için bozulmuş olmalıydı.
Cavit abi konağın kapısına doğru bakıp Berfin'in kulağına birşeyler söyleyip ayağa kalktı. Yanımızdan geçip kapıdaki kalabalığı karşılamaya gitti.
Yanındaki kişilerle birlikte yanımıza geldiğinde, orta yaşlı kadını gösterip "askerlik arkadaşımın annesi Serpil teyze" diyerek bizimle tanıştırdı bizde ayağa kalkıp teker teker hoşgelin deyip sarıldık. Yanındaki arkadaşını da gösterip " arkadaşım Kerim" dedi. Onada elimi uzatıp "hoşgeldin" dedim "hoşbuldum" diyerek annemlerin elini öpmek için yanlarına gitti.
Sandalyeme oturacağım esnada
"Abi arabada telefonunu unuttun" diye bağıran, tanıdık gelen sese başımı çevirip baktığımda karşımda Kutay'ı gördüm. Gözlerim şaşkınlıkla açılıp
"Kutay" diyerek iki dudağımı yana kıvırdım. O da şaşırmış olacak ki kaşları havalanmış bana bakmıştı. "Asya, sen hayırdır yaa" diyerek sarıldı bana. Sarılmasına karşılık verip Cavit abiyi gösterdim "damat....kuzenim olur kendisi" diyerek samimi bir şekilde güldüm..
Kutay'la tokalaşan Cavit abi "Gel sende otur" diyerek bizim masayı gösterdi.
Serpil teyze Kutay'ı gösterek bu da küçük oğlum diyerek bizimkilerle tanıştırdı. Kerim, Kutay'a ve bana dönüp "siz tanışıyomusunuz" diye sordu.
Kutay başını onaylarcasına sallayıp "üniversiteden. O da benim gibi veteriner hekim" dedi.
Annem "daha fazla ayakta kalmayın buyrun oturun" diyerek sandalyeleri gösterdi. Hepimiz oturmuş yüksek çalan müziğin sesiyle sohbet etmeye çalışıyorduk. Kerim yanımda oturan Kutay'a dönüp "Sen gitmiyor muydun" diye sordu. "Biraz durur öyle giderim abi" diye yanıtladı Kutay.. Cavit abi arkadaşından müsaade isteyip Berfin'in yanına gitti.
Annemler kendi aralarında sohbet ederken bizde Kutay'la sohbete dalmıştık. Dün yanına getirdiğimiz yavru köpeği bugün birinin gelip sahiplendiği öğrenmiştim. Barınaklarda rezil olacağına bir yuvası olmasına çok sevinmiştim.
Halay çekmekten yorulan Zehra elindeki mendili sallaya sallaya yanımıza gelmiş oturmuştu. Masadakilerle tanışıp hoşgeldiniz demiş sohbet etmeye başlamıştı.
Karşı masadan ayağa kalkıp aceleci adımlarla bizim masaya doğru gelen Gülfemi görmemle, meraklı gözlerimle ona baktım. önce annemlere selam verip ablası Narin'in gözlerine özlemle baktı. Gözleri dolan Gülfem bakışlarını çekip biz tarafa döndü. Yanımda oturan Kutay'a bir iki saniye bakıp "Asya abla bi bakabilir misin?" diye bana seslendi. Ayağa kalkıp onun yanına gittim. Meraklı gözlerimle ona bakıp "hayırdır Gülfem bi sorun mu var" diye sordum
Gülfem "bir dakika gelebilir misin" deyip önden yürümeye başladı. Annemlere dönüp "geliyorum birazdan" deyip elbisemin eteklerinden tutup Gülfem'in arkasından onu takip ederek yürüdüm.
Konağın kapısından içeri giren Gülfemin arkasından "Gülfem dursana bişey mi oldu" diye seslendim. Gülfem arkasını dönmeden "çok önemli gel sen " diyerek yürümeye başladı. Önemli ne olabilir diye düşerken aniden durdu. Yanına gidip "Söylesene Gülfem ne söyleyeceksen" dememe kalmadan "özür dilerim Asya abla" diyerek yanındaki kapıyı açıp beni içeri doğru ittirdi..
Ayağımdaki topuklularla dengemi sağlayamayap düşeceğim esnada birinin beni kolumdan tutup duvara yaslamasıyla korkuyla çığlık atmak istedim
"hay ben senin yapacağın işe Gülfem" diyen adamın, ağzıma kapanan eliyle sesim kesildi.
"Sakin ol günışığı benim"
yummuş olduğum gözlerimi şaşkınlıkla yavaşca açtım.
Korkudan yükselen nabzımla birlikte nefes alışverişim hızlanmıştı.
Aslan gözlerini gözlerime dikmiş öylece bakıyordu.
Elimi ağzımı kapatan eline götürüp çektim. Başımı iki yana sallayıp "Ne istiyorsun" diye sordum.
Bu yaptığı harekete canım sıkılmış sinirlenmeye başlamıştım. Gülfemede bunun hesabını soracaktım. Biz onun arkasından bişey oldu diye gelelim O abisine çöpçatanlık yapsın..
"Bişey istediğim yok" deyip yanımdaki kapının anahtarını çevirip kapıyı kilitledi.
Şokla açılmış gözlerimle "Neden kapıyı kilitliyorsun," dedim. Aslanı itekleyip "çıkıcam ben çekil" diyerek kapının kulpuna elimi uzattım. Aslan kapıya uzanan kolumdan tutup beni kendisine doğru çekti..
"Sakin ol Asya.. sadece konuşmak istiyorum. Konuşmamız bitince açıcam kapıyı" deyip kolumu bıraktı..
Tüm ciddiyetimle "konuş" dedim "seni dinliyorum" bir an önce konuşmasını yapsın, burdan çıkmak istiyordum.
Aslan sakin tutmaya çalıştığı sesiyle "O herifin ne işi var burda" diye sordu. Kimden bahsettiğini anlamayıp "hangi heriften bahsediyorsun sen" dedim
"O siktiğimin Kutay mıdır ne boksa ondan bahsediyorum." Odayı dolduran ay ışığında bile öfkeden dönen gözlerini görebiliyordum.
"Davetliymiş gelmiş. Benimle ne ilgisi var" diyerek sakin tutmaya çalıştım kendimi.
"İlgisi olmayan adam neden sana sarılıyo Asya. Söylesene bana nasıl dokunur sana" artık öfkeden benimde gözüm dönmeye başlamıştı.
"Sen gerizekalı mısın Aslan" diye çıkıverdi ağzımdan, bunu söylemek yoktu aslında. Ne dediğimin farkına varıp korkuyla alt dudağımı ısırdım.
Aslan elini ceplerine koyup kaşının birini havaya kaldırdı, başını ağır ağır aşağı yukarı salladı "gerizekalı" diye tekrar etti.
Çıktı madem ağzımdan geri dönüşü yoktu artık .
Başımı dikleştirip "evet.... gerizekalı" dedim.
"Sana bunu dünde söyledim o benim sadece arkadaşım. Sen yokkende sarılarak selamlaşırdık şimdi de sarılarak selamlaşıyoruz. Benim için bir mahsuru yok, senin için varsa orası da beni hiç ilgilendirmiyor.." deyip gözlerine baktım.
O gözler bana hiç iyi bakmıyordu şuan.. biran önce çıkmam gerekiyordu burdan. "Neyse Aslan ağa benim diyeceklerim bu kadar ben gidiyorum" deyip arkamı dönüp kapının koluna uzandım.
"Ama benim diyeceklerim daha bitmedi" deyip tekrar kolumdan tutup bu sefer duvara yasladı. Bedenlerimiz birbirine değerken yüzümüzün arasında nefeslerimiz çarpıyordu.
"Aaaaa yeter ama ya ikide bir oraya buraya sıkıştırıp durma beni" diyerek yüzüne baktım. Bu iş gittikce canımı sıkıyordu. Bu adamın derdi neydi benimle. Gidip nişanlısının yanında otursaydı ya.
Aslan derin bir nefes aldı. Bedenin gerginliğinden gömleğinin düğmeleri fırlayacakmış gibi duruyordu.
"Asyaaa canımı sıkma benim. O adam değil, bi başkası sana dokunsa feleğini sikerim onun." Derin bir nefes aldı,iyice kararan simsiyah gözleriyle "Bak, ben hiç sabırlı bir adam değilim, sabrımla oynama benim."
Şuan korkudan mı bilmiyorum ama vücudum titremeye başladı. Ona belli etmemek için dik bir şekilde karşısında durmaya devam ettim.
Başımı kaldırıp gözlerine baktım.
"Yeter yaa yeter!!! Ne istiyorsun be adam sen benden. Olmaz... ne senden, ne de benden olmaz. Senin oturduğun masada kim vardı söylesene bana. O kızz senin yanında nişanlım sıfatıyla otururken" elimi havaya kaldırıp boş parmaklarımı göstererek "ben senin hiç bir şeyin değilim, anla artık bunu. Sen bana zorla nikahta kıysan bu böyle olacak!! ilerisi yokk!!!!". Dilimin söyledikleri başka, kuş gibi çırpınan kalbim başka diyordu.
Kıslanıyordum.... yanında olan o kızı deli gibi kıskanıyordum.
Sesimin kontrolünü iyice kaybetmiştim, Daralan nefesimle göğüsüm hızla kalkıp iniyordu.
Aslan, karşımda arkasını dönüp bir iki adım ilerledi. öfkeyle elini saçlarına götürüp geriye doğru ittirerek "sikeyim böyle işi " dedi.
Daha fazla duramazdım burda. konuşmamız hiç bir yere varmıyordu. Arkamı dönüp kapıya doğru bir adım attım, tam kapının kilidini çevireceğim esnada tekrar kolumu tuttup duvara yasladı. "Yeter ama..." lafımı bitirmeme müsaade etmeden sesimi dudaklarıma kapanan dudaklarıyla kesti. Gözlerim yerinden çıkacakmış gibi açıldı. Kanım damarlarımda volkan etkisi yaratarak akmaya başladı.
Aslan yine beni öpüyordu.
Ama bu seferki hiçte normal bir öpüşe benzemiyordu.
Kalbim, yabancısı olduğu bu duygular karşısında deli gibi atıyordu. Dudaklarım ona karşılık vermek isterken beynim durdur onu diyordu.
Aramızdaki çekimi, ona olan duygu karmaşasını inkar edemiyor, var olan gerçekleri de görmezden gelemiyordum.
Bunun yanlış olduğunu bas bas bağıran beynime rağmen.
Onun kollarında yok olmak istiyordum.
Kokusu tenime karışsın, titreyen bedenim bu adama ait olsun istiyordu.
Gözlerimi kapattım....
Boşluğa düşen ellerimi omuzlarına götürüp tutundum.
Sıcak Nefesi nefesime karışırken
Alev gibi yanan dudaklarımı, dudaklarının üzerinde kıpırdatmaya başladım...
●●●●●bölüm sonu●●●●●●
Düğün burda bitmedi daha Alev alev yanan bir bölüm gelecekk
gönül şarkısını Aslan ve Asya'ya armağan ediyorum. İkisine çok yakıştığını düşünüyorum.
AŞAĞIYI OKU
Sizlere söz verdiğim gibi 2 güne bir bölüm yayınlamaya gayret ediyorum. Ama okunma sayısına göre oylama ve yorum sayısı malesef çok az. Bu beni çok üzüyor.
Bu yüzden 100 oy ve 100 yorum sınırı koyuyorum. Eger sınırı geçersek bir dahaki bölüm söz verdiğim gibi 2 gün sonra gelecek. Size güveniyorum..
Daima oy kullanan ve yorum yapanları görüyorum onlara içten bir şekilde teşekkür ederim 😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 56.3k Okunma |
4.68k Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |