31. Bölüm

Bölüm 21

ALEYSYAAA
lesyamm

Herkese merhabalar

 

yeni bölümle karşınızdayım.

 

Yıldıza basıp oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

 

bölüm size emanettt

 

●●●●●●●●21.bölüm●●●●●●●

 

Bütün duygu karmaşasını aynı anda yaşıyordum. Korku ve panik dalga dalga bütün bedeni ele geçirmeye devam ediyordu.

Annemlerle gitmek isterken Aslan senin evin burası diyordu.

Gözlerimi Aslan'dan çekip anneme doğru baktım. Annemde ne diyeceğini bilmez durumdaydı.

Gelsin mi diyecekti yoksa kalsın mı?

 

Babam ve amcam Hakan abiyle önden çıktığı için şuan ki umudum annemdi.

Annem boğazını temizleyip bir bana bir Aslana baktı.

"Düğüne kadar kadar bizde kalsın, olmaz mı?"

Ne yani anne kendi kızını eve götürmek için izin mi alıyorsun?

 

Yalvaran gözlerle Aslan'a baktım. Aslan kaşlarını yukarı kaldırıp kendinden emin şekilde "olmaz Selma anne, Asya'nın evi burası artık."

Allahımmmm, o nasıl anne demekti öylee.

 

Öfkeli bakışlarımı Aslan'ın gözlerine diktim. İki gün daha ailemle kalmama izin vermemesi canımı sıkıyordu. Artık kaçacak durumda da değildim. Neydi bu tavrı.

Herkesin bakışları üzerimdeydi. Sultan hanım memnun olacak ki gözleri hayranlıkla bakıyordu. Leyla ve Gülfem sinir bozucu şekilde kıkırdayıp duruyorlardı.

Kolumu Aslan'ın elinden çekip arkama bakmadan merdivenlere doğru yürüdüm.

Hızla merdivenleri çıkıp Aslanın odasına girip ardından kapıyı kilitledim..

 

 

 

Koca konakta başka oda yokmuş gibi Leyla' da beni bu odaya getirmişti.

Üzerime giyeceğim bir geceliğim dahi yoktu. İçinde çicek olmayan boş saksı gibiydim.

Annemde tutaydı kolumdan götüreydi yavrusunu, vermem ellere deseydi fenamı olurdu. Sinirle odanın içinde bir sağ bir sola volta atmaya başladım.

Odanın içindeki siyah kapı gözüme çarptı. Bu odada renklere ait hiç bir şey yoktu. Adımlarımı oraya doğru yönelttim. Kapıyı açtığımda kocaman giyinme odası karşımdaydı. Odaya adım atmamla sensörlü ışık kendiliğinden açıldı, içeri doğru yürüyüp meraklı gözlerimi etrafımda gezdirdim. Siyah ağırlıklı olan takım elbiseler özenle dizilmiş, gömlekler renk uyumuna göre düzenli ve sıralıydı. Renk renk dediğime de bakmayın. Siyah ve beyazdan başka renk yoktu.

Ortadaki üzeri cam olan adanın içinden gözüken, buram buram pahalılık kokan saatler ışığın etkisiyle parıl parıl parlıyordu. Alttaki çekmeceyi merakla açtım. Çeşit çeşit tesbihler özenle sıralanmıştı. Anlaşılan Aslan bey koleksiyon meraklısıydı. Siyah ağırlıklı içinde mavi renk su dalgaları olan tesbihi elime alıp havaya doğru kaldırdım. Işığın yansımasıyla içindeki mavi renk cam gibi parlıyordu. Tekrardan yerine koyup çekmeyi kapattım.

Üzerime giyebileceğim birşeyler bulmak için alttaki çekmeceleri açıp tek tek bakmaya başladım. Bir erkeğe göre fazla düzenli olması sinir bozucuydu. Benim iç çamaşırlarım bile çekmecede gelişi güzel dururken bu adamın ki sıra sıra diziliydi. Gerçi kendi düzenini kendisi sağlayacak değildi.

Başka bir çekmecede bulduğum gri pijama takımını elime aldım.

Üzerimdeki elbiseyi çıkartıp takımın tişörtünü başımdan geçirip giydim. Kalçalarımı örtecek büyüklükte ve genişlikteydi.

Alt pijaması fazla büyük olduğu için onu tekrar yerine koydum.Giyinme odasından çıkıp banyoya girdim. İşlerimi halledip elimi yüzümü yıkayıp çıktım.

Gülfem'in getirdiği eşofmanın altını giyip bağcığını sıkı sıkıya düğümledim. Üstümdeki bol tişört ve altımdakiyle baya komik gözüküyordum.

Dışardan vuran ay ışığının yansımasıyla uyumak istediğim için Işığı kapatıp pencerenin güneşliklerini açmak için iki yandan açtım. Balkona açılan kapıyı açıp dışarı çıktım. Balkon demirlerine ellerimi iki yandan yaslayıp etrafı izlemeye başladım. Geniş arazi üzerinde olan konağın etrafında hiç ev gözükmüyordu. Konağın avlusunun ışıkları etrafı aytınlatırken, bahçede dolanan korumalardan başka kimse yoktu.

 

Bir süre gecenin sessizliğinde değişen hayatımı düşündüm. Kimsenin hayatı benim ki gibi bir anda değişmezdi herhalde. İçimin ürpermesiyle üşüdüğümü hissettim. Balkonun kapısını açıp içeri girdim.

Kapıdaki sesleri duymamla olduğum yerde kala kaldım. Kapının kolu şiddetle aşağı yukarı iniyor " Asya iyi misin?" diyen Aslan'ın sesi koridorda yankılanıyordu. Balkonda geçirdiğim kısacık zaman içinde ne zaman gelmiştiki bu.

Panikle kapıya doğru hızlı adımlar attım.

 

"İyiyim ben" derin bir nefes alıp "Ne kapıyı alacaklı gibi zorluyorsun" kapıyı açmadan sesimi duyması için yüksek sesle bağırdım.

 

Kapının kolunu zorlamayı bırakmadan "Asya bu kapı neden kilitli!!!" Onunda sesi benim kadar yüksek çıkıyordu.

 

Neden mi kilitli,sen içeri girme diyee tabiki. İçimdekileri rahatça söyleyemesemde gerçek olan buydu. Ondan korktuğumu belli etmek istemiyordum. Korkumun nedeni belliydi. Beni karısı olarak görmesi ve aşağıdaki imalı sözleri yeterince açıktı.

Görmesi mii??

Kızım zaten karısı olmadın mı? Ama resmi nikahımız yoktu tam olarak karısı oldum sayılmazdı.

 

"Yavrum cevap versene neden kilitlii. Korkutuyosun beni bir şey mi oldu." Art arda kapıya vurup " ASYAAA!!" Gittikce yükselen sesi karşısında ne yapacağımı bilmiyordum. Kalp atışlarım gittikçe hızlanmaya başlamıştı. Az daha bağırırsa tüm konak kapıda toplanacaktı.

 

Sesimi sakin tutmaya çalışarak "bir şey olduğu yok. Müsaade edersen yatıp uyuyacam. Kapıyıda rahat bırak!!"

 

"Asyammm, güzelim aç kapıyı konuşalım"

 

Sesini sakin tutup beni oltaya getirmeye çalıştığını anlıyorum Aslan ağa

, ama yemezler.

 

Dilimi damağıma vurup "cık.... açmam"

 

Kapıya aniden vurup "Yavrum kırdırtma bana kapıyı, aç şunu!!"

 

Kırarmıydı gercekten?

 

Yok canım o kadarda değil.

 

Ya kırarsa.

 

Endişem gittikçe büyüyordu. Açsam mı ki kapıyı?

 

"Aslannn, gerçekten çok uykum var gidersen yatıp uyuyacam" bugün fazlasıyla uyuduğum için hiçte uykum yoktu aslında.

Kapının arkasından gelen "Abi hayırdır sorun mu var" sesiyle kulağımı kapıya doğru yanaştırdım.

"Sorun falan yok git yat sen" Aslan'ın öfkeli solumasını kapının arkasından bile duyabiliyordum.

Furkan'ın sesli kahkahası koridorda yankılanmaya başladı. "Abii valla evliliğinin ilk gecesinden de kapı dışarı edilen ilk erkek sen olmalısın"

 

"Lannn siktirtme belanı defol git!!" Sesi sadece koridorda değil tüm konakta yankılanıyordu.

 

"Ne bana bağırıyorsun abi sanki kapı dışarı ben ettim seni" Furkan'nın sesi gittikce uzaklaşıyordu. Abisinin gazabından kurtulmak için en iyi yol kaçmaktı.

 

Aslan'ın ağzının içinden ettiği küfürleri tam olarak anlayamasamda ana avrat düz gider nitelikteydi..

 

"Asya son kez diyorum kapıyı ya açarsın ya da kırarım."sesi yüksek çıkmasada sabrının son demlerinde olduğu belliydi.

Ama ona yenilmek istemiyordum. O inatsa ben ondan daha inattım.

 

Kollarımı göğüsümde birleştirip "Aslan bende sana son kez diyorum. Kapıya vurmaktan vazgeç. Haaaa kapıyıda kırmaya kalkarsan gider Gülfem'in yanında yatarım"

Aslan'nın sesi bir anda kesilmişti.

Dudaklarımı iki yana kıvırıp sessiz şekilde gülmeye başladım.

İşte böyle yola gelirsiniz Aslan ağa.

Karanlık oda da yatağa geçip yattım. Ayın yansıması odanın aydınlık olmasını sağlıyordu. Yanımdaki boş yastığı kollarıma alıp sıkıca sarıldım. Tüm o da gibi yastığıda tıpkı onun gibi kokuyordu.. Uykumun olmamasına rağmen gözlerimi sıkıca kapattım.

Olanları düşünmemek için biran önce uyumam gerekiyordu.

 

~~~~~~~~~~~~~~

 

Boşluktan düşme hissiyle yerimden sıçrayarak uyandım. Bir süre nerde olduğumu idrak edemediğim için gözlerimi odada gezdirdim.

Odaya giren güneşin ışıkları yüzüme vuruyordu.

Ben ne ara uyudum da sabah olmuştu. Vücudumu esnetmek için yatakta gerildim.

Belimin ağrısı düne göre daha iyi durumdaydı.

Yataktan kalkıp banyoya girdim. Tuvalet işlerimi halledip elimi yüzümü yıkayıp odaya geçtim..

Üstümdeki tişörtü çıkarıp eşofmanın üstünü üzerime geçirdim...Anlaşılan bugünde bunlarla idare edecektim...

 

Yerdeki kıyafetlerimi yatağın üzerine koyup odadan çıkmak için kapıya doğru gittim. Anahtarı çevirip kapıyı açtım.

Ayaklarımın dibine yığılan bedenle birlikte korkudan çığlık attım.

ASlan yerde kendini toparlayama çalışırken ben gözlerimi açıp ana bakıyordum. Tüm geçe boyunca kapımın dibindemi yatmıştı.

"sen" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle "sabaha kadar burda mı bekledin?"

Aslan yerden destek alarak ayağa kalktı.

Altı şişmiş uyku mahruru gözlerle "görüyor musun kocanı ne hale soktuğunu?"

her iki kelimesinden biri kocan da kocandı. Ne meraklıymış koca olmaya.

Kaşlarımı çatıp yüzüne doğru baktım, ellerimi göğüsümün üzerinde birleştirdim. "ben mi dedim sana kapıda yat diye. Koca konakta oda mı yoktu yatacak".

Bir elini cebine sokarken diğer elinide saçlarına götürüp şekil verircesine geriye doğru taradı.

Üzerime doğru bir adım atarken "ne yapayım ben karımın odası dururken başka odayı"

O üzerime gelirken ben bir adım geriye gidiyordum.

Başımla odayı işaret edip "orası senin odan"

 

Tek kaşını havaya kaşdırıp dilini damağına vurdu "cık.... bizim odamız"

üzerime doğru gelirken kısmış olduğu gözleriyle yüzümü talan ediyordu. Ellerimi göğüsümden çözüp durması için kaslı göğüsüne ellerimi koydum.

 

"ne üzerime üzerime geliyorsun be çekil öteye!!"

dudaklarını iki yana kıvırıp gülmeye başladı. Ellerini ceplerinden çıkartmadan kafasını yüzüme doğru eğmeye başladı

 

"kocaya be denmez çok ayıp"

 

Zebellah gibi başıma dikilmiş benimle resmen alay ediyordu. Ben onu itmeye çalıştıkça inadına dahada yanaşıyordu. Koca gövdesi karşısında küçücük kalmıştım.

 

"Hem kocaya günaydın öpücüğü yok mu?"

duyduğum şeyin etkisiyle gözlerimi kocaman açtım.

 

Kaşlarımı havaya kaldırarak "yok" dedim keskin çıkan sesimle.

Gözlerimiz birbirine kilitlenirken nefeslerimiz birbiriyle çarpışıyordu.

 

Masum bir çocuk gibi kaşlarını kavislendirip "Yazık değil mi bana ... Sabaha kadar kapında köpek oldum. Bir öpücüğü hak ediyorum bence"

 

Son gücümle itekleyip kendimden uzaklaştırdım.

 

"Sultan hanıma söyleyim ayarlasınlar bana bir oda da sende köpek olmazsın kapılarda" cevap vermesini beklemeden arkamı dönüp yürümeye başladım.

Aslan arkamdan öfkeyle soluyordu.

 

"Yok öyle başka oda da kalmak."

Adımlarımı hızlandırıp koşar admlarla yürümeye başladım "duydun mu beni!! başka oda yokk!!!" Arkamda bağırmaya devam ediyordu..

Kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Saçlarımı savurken merdivenlerden aşağı indim.

Elindeki tepsiyle karşımda duran Kezban hanımı beklemiyordum. Yüzündeki gülümsemeyle "günaydın hanımım". Onunla karşılaştığım halinden eser yoktu. Teninin rengi canlanmış, yüzünde güller açıyordu.

Yanına doğru yaklaşıp "günaydın" dedim.

Yüzümdeki meraktan anlamış olacak ki " Allah sizden de ASlan ağamdan da razı olsun. Kızımı bana kavuşturdunuz. O gün siz çıkmasaydınız karşıma ne kızım kurtulabilirdi o hayattan ne de ben. Sultan hanımım da saolsun, kızım Yasemin'le bize kucak açtı. Burda çalışmamıza izin verdi. "

Benim de yüzüm onun gibi gülmeye başladı. Demek Aslan ağa kızını bulup kavuşturmuştu annesine. Sultan hanımda yalnız bırakmamıştı onları.

Dudaklarımı iki yana kıvırıp "kızın ve senin adına çok sevindim inşallah bir daha kötü günler yaşamazsınız."

 

Kezban ablada başını ağır ağır sallayıp en içten şekilde "amin" dedi. "Ayakta kalmayın hanımım kahvaltı sofrası birazdan hazır olur, buyrun geçin siz"

 

Sol taraftaki mutfak olduğunu tahmin ettiğim kapıya dönüp "ben bir su içip gelirim" Kezban ablada başıyla onaylayıp elindeki tepsiyle oturma odasına yürüdü.

 

Mutfak kapısının önüne geldiğimde tezgahda kahvaltı hazırlamakta olan Figen'e ve genç olan kıza günaydın deyip içeri girdim. Bu kız galiba Kezban ablanın kızıydı.

Yüzündeki gülümsemeyle çekingen şekilde "günaydın" dedi.

Simsiyah saçlı, yeşil gözlü, annesi gibi zayıf orta boylu güzel kızdı.

"Bişey mi lazım oldu hanımım"

Bakışlarımı Figen'e cevirip "su alacaktım"

Yasemin hemen eline bardağı alıp masanın üzerinde surahiden suyu doldurdu. "Buyur hanımım" diyerek uzattı. Suyumdan bir kaç yudum alıp "abla" dedim. Yasemin anlamaz gözlerle bana baktı. Dudaklarımı kıvırıp "abla de bana, Asya abla demeni tercih ederim" Yasemin de yüzündeki gülümsemeyle "tamam Asya abla" dedi.

Bu kadar masum görünen kızın onca acıyı yaşaması beni çok üzmüştü. Babasının el bebek gül bebek bağrına basıp sevmesi gerektiği yerde, kumar borcu yüzünden satılmıştı.

Başımla onu onaylayıp gözlerimi yumup açtım. Masanın üzerindeki çilek reçelini ve çerez tabağını elime aldım. "Ben bunları içeri götüreyim" deyip mutfaktan çıktım.

Oturma odasına geldiğimde masada oturan Sultan hanım, Nigar (Bu kadına nasıl hitap edeceğimi hâlâ bilemiyordum) Halime hala oturmuş sohbet ediyorlardı.

"Günaydın" diyerek masaya doğru ilerledim. Elimdekileri bırakıp yerime oturdum. Sultan hanım her zamanki güler yüzüyle "günaydın kızım." derken diğerleri sadece başını sallamakla yetindi.

Halime hala Gözlerindeki iğneleyici bakışları yüzümde gezdirdi.

Sultan hanım "eee kızım rahat uydun mu"

Başımı aşağı yukarı sallayıp bakışlarımı ona çevirdim "evet uyudum Sultan hanım"

 

"Hanım mı? Evlenmiş barklanmışsın kaynana hanım mı diyeceksin" Halime halaya bakışlarımı çevirdim. Şuan Sultan hanıma anne demeye kendimi hazır hissetmiyordum. Onun sıcak sevgi dolu bakışları yüzüme bakarken, Halime halaya dönüp "Ablaa karışma gelinime ne zaman isterse o zaman anne der" elini sırtıma koyup yavaş yavaş sıvazlamaya başladı.

"Eski köyede yeni adetmi getirirsin Sultan "

 

"Eski köy mü yeni köy mü bilemem abla. Gelinimi rahat bırak."

 

"Kız hala zamanında sende evlenip çoluk çocuğa karışsaydın ya gelininde sana anne derdi. Ne meraklıymış anne denilmesine baksana" Leyla,dilinin kemiği yokmuşcasına sarf ettiği sözlerle masayadaki yerine oturdu. Umursamaz şekilde Halime halaya sırtını dönüp "günaydın ELTİMMMM güneş gibi parlıyosun maşaallah sana" Halime halanın ağzının içinden "edepsiz" demesinide umursamadı.

Bende ona bakarak "günaydın" dedim. Hakan abide kucağındaki ikizlerle odaya girdi. İkiside babalarının boynuna kuala misali sarılmışlardı. Leyla, İpek'i kucağına alıp dizine oturttu. Hakan abi "hayırlı sabahlar" deyerek kuçağındaki Emir'le sandalyesine yerleşti.

Gülfem'le Furkan da itişe kakışı odaya girdi. Furkan Gülfem'in saçını bozmak için karıştırken "abii yaa bişey söyle şu Furkan'a " Hakan abisinin onu kurtarması için dudağını büzüp gözlerini kedi yavrusu gibi kısmıştı.

"Kızımm bana abi diyeceksin demedim mi ben sana" Furkan Gülfem'in kafasını koluna kıstırıp saçını iyice karıştırmaya devam ediyordu.

"Çocuklaşmayın da geçin yerinize oturun" Hakan abi sert sesiyle onları uyarmasıyla birbirlerinden ayrılıp yerlerine oturdular.

"Biz bide bunlara çocuk diyoruz" deyip kucağındaki oğlunu öpüp annesinin kucağında olan İpek'in de yanağını okşadı.

Gülfem'le Furkan sessiz şekilde atışmaya devam ediyorlardı..

Hakan abi "Aslan nerde kaldı" diyerek yüzüme baktı. Bilmem dercesine başımı sallayıp önüme döndüm.

Nigar'ın "inerler şimdi aşağıya" demesiyle başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerimin içine bakıp dudaklarını kıvırdı.

Çoğul eki kullanarak Elif'i kastettiğini anlamayacak kadar salak değildim.

 

Hem ikisi neden yan yana olsun ki. Ben odadan çıkarken Aslan içeri giriyordu.

 

Şuan kalp atışım hızlanmış durumdaydı. Avuç içlerimin terlediğini hissediyordum.

Nerde kaldı ki bu Aslan, üstünü değiştirmek bu kadar mı uzun sürer.

Yoksa gerçekten de Elif'le mi birlikteydi.

Masadakilerin konuşması kulağıma uğultu gibi gelmeye başlamıştı.

 

"Hayırlı sabahlar" Aslan'nın sesiyle başımı kaldırıp ona baktım. Dudaklarımın iki yana kıvrılmasına engel olamadım. Gelmişti sonunda.

"Günaydınn" arkasından gelen neşeli sesle başımdan aşağıya kaynar sular dökülmeye başladı.

İkisi art arda girmişti.

Evet... Aslan ve Elif art arda içeri girmişlerdi.

Vücudum karıncalanmış ellerim titremeye başlamıştı.

Ben bu kıza karşı nasıl davranmalıydım. Benim kocamın yanında ne işin var diye hesap sorsam, demezmiydi bana sen olmasaydın biz zaten evlenecektik diye. Burdaki kötü kadın bendim. Ama bende mecbur bırakılmamışmıydım bu evliliğe. Dilim lâl olup susmalıydı. Hakkım varmıydı ki ona kocam demeye.

Evet, acı gerçek bir kez daha tokat gibi çarptı yüzüme..

Şuan ağlayamazdım. Göz yaşlarımın içime dahi akmaya hakkı yoktu.

Bakışlarımı onların üzerinden çekip önüme döndüm.

Aslan yanımdaki baş köşesine geçip oturdu. Elif'de annesinin yanındaki yerini aldı.

Herkes kahvaltıya başlamış, sohbet ediyordu. Boğazımda oluşan düğümden dolayı yanımdaki sudan bir kaç yudum aldım. Aslan'ın gözleri üzerimdeydi.

"İyi misin" diye sormasıyla yüzüne bakmadan başımı aşağı yukarı salladım. Yüzüne bakarsam göz yaşlarımın inmesinden korktum.

Tabağımın içine koyduğu börek dilimiyle kafamı kaldırıp ona baktım. O ise bakışlarıma aldırış etmeden peynir, zeytin domates, sakatalık masada ne varsa tabağıma koymaya devam ediyordu. Sesimi kısık tutmaya çalışarak "Aslan" dedim uyarıcı şekilde.

Tabağımı doldurmaya devam ediyordu. "Aslan yeter!" Sesim istem dışı yüksek çıkmıştı. Masadaki herkesin bakışı beni bulmuştu. Elif'le göz göze geldiğimizde bakışlarımı ondan kaçırdım.

Kısık sesimle "hepsini yiyemem ben"

Masanın üzerindeki çatalı elime verip

"Sen yemeye başla hele, kalanını ben yerim"

 

Gözlerimi dikmiş ona bakıyordum.

 

Elif'le yukarda ne yapıyordun Aslan sen.

 

İçimde kopan fırtınayı bir türlü bastıramıyordum.

 

Bakışlarıyla tabağı işaret edip "başla" dedi.

 

Önüme dönüp yemeye başladım. Her lokma mideme gitmeden düğüm oluyordu boğazımda.

 

"Kahvaltıdan sonra mı çıkacağız alışverişe anne" Gülfem'in sesi, ortamdaki sessizliği dağıtmıştı..

"Çıkarız, anca yetişiriz zaten, bugün Asya'nın ihtiyaçlarını alırız yarında mobilya bakmaya gideriz. Gerci mobilyalar haftaya anca yetişir"

 

Şuan benim düğün alışverişimden bahsediyorlardı. Kimsede sormuyordu ki sen düğün istiyor musun?

"Abla, aslında Elif'inde düğün alışverişini aradan çıkarsak iyi olur"

Aniden tüm vücudumda ki kan çekilmiş, buz tutmuş gibiydi... Başımı kaldırıp Nigar'ın yüzüne baktım. Alaycı gülüşü yine üzerimdeydi ve bu sefer Elif'de gülüyordu.

Aslan'ın elini elimin üzerinde hissetmemle hızla elimi çektim. Onun bana dokunmaya hakkı yoktu.

Elif'in suratındaki sırıtış iyice büyümeye başladı. Sultan hanıma dönüp "iki iş olmasın teyze bende geleyim sizinle"

Masadaki herkesin gözleri benimle Elif arasında gidip geliyordu..

Leyla'nın çatalı hızla masaya vurmasıyla kucağındaki kızı sıçradı. "Özür dilerim annecim" diyerek başının tepesinden öptü. Çay servisi yapmak için odaya giren Yasemin'e bakıp "Yaseminciğim sana zahmet çocukları odaya götürde orda yaptırıver kahvaltılarını"

Yasemin elindeki çaydanlığı masaya bıraktı. "Tamam Leyla abla" deyip çocukların elinden tutup odadan çıktı.

Leyla derin bir nefes alıp dirseklerini masaya koyup ellerini birleştirdi. Derin bir nefes alıp "susayım susayım diyorum da, yok anacım susamıyacam. Teyze sen ne meraklıymışsın kızını kuma etmeye. Adamın nikahlı karısından hiç mi utanmıyorsun. Hadi seni geçtim" Bakışlarını Elif'e çevirip "kızım sende hiç gurur yok mu. Gençsin güzelsin, başka koca mı yok sana. Hadi diyelim önce senle nişanlandı, adam sana nikah basmadı ya at gitsin yüzüğü." Parmağıyla Aslanı gösterip "bu adam bir kere bile şu kıza baktığı gibi sana baktı mı?"

Elif'in gözleri dolmuş ağlamak üzereydi.

Hakan abi elini masaya vurup "Leyla yeter, bilmediğin şeylere burnunu sokma" Leyla kocasından böyle bir çıkış beklemiyor olmalıki bakışlarını ona çevirip "ama haksızmıyım ben"

"Leyla uzatma dedim sana" Hakan abi çatılmış kaşlarıyla Aslan'a bakıp sinirle masadan kalkıp gitti.

Kimseden ses çıkmıyordu.

 

"Yenge, Gülfem'le hazırlanınca haber edin ben götüreceğim sizi . Anne sende" Aslan'ın kulağımın dibindeki öfkeli sesini duysamda yüzüne bakmıyordum..

Ama bu kısaca teyzesini ve Elif'i götürmeyeceğim demekti.

Ben daha ne olduğunu anlamadan, elimi hızla tutmasıyla masadan kaldırdı. Arkasına bile bakmadan sürüklercesine çıkarttı beni oturma odasından.

 

Mutfağın kapısına geldiğimizde çalışanlara bakıp "Asya'nın tabağını getirin içerden" Sesindeki sertlikten ben bile çekinmiştim.

Elimi bırakmadan masaya oturttu.

Kendi ayakta dikilip cebindeki sigara paketinden bir dal çıkartıp ağzına koydu.

O da benim gibi doğru dürüst kahvaltı yapmamıştı. Aç karna sigara içmek rahatsız etmiyormuydu?

Kezban abla önüme tabağımı koydu. Figen abladae elinde getirdiği iki cay bardağını masaya bırakıp mutfaktan çıktılar.

Sigara dumanı rahatsız ediyor, midemi bulandırıyordu.

Aslan'ın bir eli cebinde arkası dönük vaziyette sigarasını içiyordu.

Bense sadece bana dönük sırtını izliyordum.

Yüzünü bana döndüğünde gözleri gözlerimi buldu. Yüzümdeki tiskinme ifadesini saklamıyordum. Tiksintim sigara kokusundan çok onaydı. Benim iğrenç durumda olmam, onun ne yapacağını bilememek çok fazla geliyordu.

Gözlerimdeki bakışlarını çekip mutfağın penceresini açtı. Elindeki sigarayı söndürüp masaya doğru gelmeye başladı.

"Kahvaltını yap Asya"

Hiç bir tepki vermeden sadece onu izliyordum. İçimdeki fırtınanın kopmaması için kendimle büyük bir savaş veriyordum.

Peki o bunu neden görmüyormuydu. Tek derdi kahvaltı yapmam mıydı.

"sana kahvaltını yap dedim Asya" sesindeki sertliği saklamıyordu.

Ellerimi masaya vurarak ayağa kalktım. "bana emir vermeee!!!" öfke bedenimi kolaçan ederken kendimi dizginlemek gibi niyetim yoktu..

"ASYAA" Sesindeki kızgınlığı kontrol etmeye çalıştığı belliydi. Ama yüzü ve gerilen vücudu bunun tam tersini söylüyordu.

Önümde duran tabağı sinirle yere fırlattım. Parçalanan porselen tabağın sesi mutfakta yankılanırken Aslan öylece bana bakıyordu. "senin tek derdin kahvaltı yapmam mı? Al işte yapılacak kahvaltı kalmadı ortada!!"

 

Susuyordu. Sinir bozucu şekilde karşımda durması deli ediyordu beni.

"ne yapmamı istiyorsun benden. Hiçbir şey olmamış gibi güle oynaya kahvaltı yapmamı mı? Kusura bakma benim midem seninki kadar geniş değil. Masa da kocamın diğer düğünü hakkında konuşulurken öylece midemi doyuramam ben." sinirden terlemeye başlamıştım. Enseme yapışan saçlarımı hızla toplayıp yana getirdim. Bu saçlarıda en kısa sürede kesecektim. Bana yük olan şeylerden kurtulacaktım artık.

Aslan karşımda geçmiş gülüyordu. Evet evet gülüyordu. Elleri cebinde, keyifi yerindeymiş gibi gözlerini kısmış bana gülüyordu.

 

"NE GÜLÜYORSUN BEEEE!!!"

 

Dudaklarını iki yana kıvırıp "bir daha söylesene" Sesindeki sertlik tamamen gitmişti.

Başımı iki yana sallayıp "neyi?"

Yüzüne söyledilerim hoşuna gidiyordu anlaşılan.

 

"Daha yeni söylediğini"

 

"Aslan şuan senin kelime oyunlarını çekecek durumda değilim"

yemin ederim siktir git dememek için kendimi zor tutuyordum. Dilimin ucunda öylece bekliyordu.

 

Yavaş yavaş adımlarını üzerime doğru atıyordu. Gözleri gözlerime kenetlenmiş durumdaydı.

"Daha demin kocam dedin ya. Kurban olayım bi daha söylesene"

 

Dudaklarımdan çıkan gülmeye engel olamadım. "Sen ciddi misin yaaa. Ben burda kendi kendimi yerken sen dalga mı geçiyorsun benimle.. Aslan ağaa!!! farkına var artık. Bizimki normal bir evlilik değil. İçerdeki kız seninle evlilik düşünüyor. Ben olmasaydım o kızla evlenmiş olacaktın çoktan." Histirik bir gülüş çıktı dudaklarımdan, kaşlarımı kaldırıp "belki de hoşuna gidiyordur bu durum. Söylesene Aslan ağa iki karın olacak olması hoşuna mı gidiyor?"

 

Aslan'ın yüzündeki tebessüm aniden solmaya başladı. Çenesi gerilmeye başlayıp boynundaki damarlar belirginleşmişti.

Siyah olan gözleri iyice kararmıştı.

 

"Asyaa, ağzından çıkanı kulağın duysun."

Sesini yükseltmemek için çaba sarf ediyordu.

Başımı iki yana sallayıp "Benim, ağzımdan çıkanları kulağım gayet iyi duyuyor. Sen gerçekleri görmemeye çalışarak onları yok edemezsin. Söylesene bana, o kızı da nikahına alacak mısın?"

 

Aslan'ın dilene gelmeyenler gözlerinden yüreğime akıyordu. Şuan zaman kavramı etkisini yitirmiş durumdaydı. Belki de beni inciteceğini düşündüğü için ağzından çıkacaklardan korkuyordu.

 

Kendimi toparlayıp derin bir nefes aldım.

 

Arkamı dönüp mutfağın kapısından çıktım.

Kapının önünde bekleyen Leyla ve Gülfem acıyan gözlerle bana bakarken, Sultan hanım iç çekerek ağlıyordu...

●●●●●●bölüm sonu●●●

bölümü burda kesiyorum. Çünkü devam etseydim çook uzun olacaktı ve bugün bölüm atamayacaktım. Gelecek bölümde düğün olacak bakalım bizleri neler bekliyor.

Her zamanki gibi yeni bölümden haberdar olmak istiyorsanız küçük bir yorum yapın. Yeni bölüm geldiğinde beğenip haberdar edicem

 

İnstagramdan reels videoları ve kitaptan alıntılar paylaşmaya başladım takip etmek isterseniz 👉 @aleysyam1

 

 

Bölüm : 13.11.2024 20:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...