39. Bölüm

Bölüm 26

ALEYSYAAA
lesyamm

Herkese merhabalar.

Bölüme geçmeden önce lütfen okuyunuz

​​bölüm geç geldiği için kusura bakmayın.

Bu bölüm biraz özel konular içeren bir bölüm. Malum ilk gecemiz yaşanacak. Olabildiğince uygun bir dille yazmaya çalıştım. Buna rağmen uygulama kitabımı kaldırmaz UMARIMM.

YAŞI TUTMAYANLAR, RAHATSIZ OLACAKLAR VE KÖTÜ YORUM YAZACAK OLANLAR ⚠️ BU İŞARETİ GÖRDÜKTEN SONRASINI LÜTFEN OKUMASINLAR..

İyi okumalar bölüm size emanet.

Oylamayı ve yorumlamayı unutmayın

●●●●●bölüm 26●●●●●●

Aslan nereye gittiğimizi söylemeden arabayı sürmeye devam ediyordu. İçimde oluşan heyecanım yüzüme yansımasına engel olamıyordum. Arabaya binmeden önceki halimiz aklıma geldikçe omurgamdan başlayıp kasıklarıma doğru akan tatlı sızıya engel olamıyordum. Vücut ısımın artması işimi iyice zorluyordu. Yanaklarım alev alev yanıyor karıncalanıyordu.

 

Bana özgürsün dediği zamanki yüz halini düşündükçe gülmemek için yanaklarımın içini ısırıyordum. Hele ki yanımda birinin olmasını düşündüğünde deliye dönmüş gözlerle bana bakarken, kendini ne denli zor tuttuğunu biliyordum. Artık hiç birşeyi inkâr etmenin bana bir faydası yoktu.

 

Ben onun gözlerini ilk gördüğüm anda yazmıştım kalbime. Ne olacaksa bundan sonra birlikte olacaktı. Ne onsuz ne de bensiz. Bu yolda ikimizden başkası yoktu artık. Onu seviyordum onun beni bu denli sevmesini seviyordum. Ben onu sevdiğim için onun yanındaydım başka nedeni yoktu benim için. Evet ikimiz içinde zorlu süreçten geçmiştik ama her şeyi geride bırakacaktık.

 

 

Aslan’a ilk defa bu denli yansıtmıştım duygularımı. Onu öperken ruhum kadar bedenimde onu istemişti. Onun kollarında heyecanlanırken yine onun kollarında nefes almak bambaşka bir duyguydu.

Arada bana yandan bakışlarını görüyordum. Yüzünden silemediği gülümse nede çok yakışıyordu. Daha önce onun bu kadar gülerken görmemiştim.

 

Başımı arkaya yaslayıp onu izlemeye başladım. Kalemle çizilmiş keskin cene hatları, düz burnu, kömür karası gözleri, alnına dökülen saçları, esmer teni…. Buram buram kokan huzur veren kokusu. Bu adamda olan her şey kalbimin hızlanmasına neden oluyordu.

 

Bana bakıp dudaklarındaki gülümsemesi iyice büyümeye başladı.

Gözlerimi kısıp merakla yüzüne bakmaya başladım. Dikkatli baktığımı görüp hayırdır dercesine başını salladı “yüzümde birşey mi var?” bakışımdaki farklılığı anlamıştı.

 

Elimi yüzüne doğru götürüp parmak uclarımla sağ yanağına dokundum. Dokunuşumla nefesini tuttu. Bedeni gerildi.

Donuşlarımı yüzünden çekmeden “senin gamzen var” şaşırmıştım. Çünkü daha önce fark etmemiştim. Kirli sakallarının gizlediği saklı bir hazine gibi orda duruyordu ve ben bunu yeni fark ediyordum.

“Aslan yine gülümsesene” tekrar görmek istiyordum. Gerilen vücuduna inat dudaklarını kıvırıp tekrar gülmeye başladı.

 

Çok güzeldi.

 

Parmaklarımın tersiyle yüzünü okşamaya başladım.

Boşta kalan elimi Emniyet kemerime görtüp kilidini açtım. Aslan ne yaptığımı anlamayarak yoldan çevirdiği gözleriyle bana baktı. Kaşlarını çatıp “Asya ne yapıyorsun?”

Arabanın koltuğundan destek alıp yüzüne doğru yaklaştım. Gözlerimi kapatıp yeni tanıştığım gamzesine dudaklarımı bastırdım. Çok güzel bir histi. Dudaklarımı hiç ordan ayırmak istemedim. Ordaki küçük çukura tüm duygularımı bırakmak istiyordum.

Aslan bu anın hiç bitmesini istememiş gibi nefesini tuttu. Omzuna koyduğum elimden gerilen vücudunu hissediyordum.

 

Zorlukla aldığı nefesle “Asyamm” dedi. Bütün duygularını adıma sığdırmış gibiydi. Öyle bir Asyam deyişi vardı ki bütün sevgi sözcüklerine bedeldi.

 

 

Dudaklarımı yanağından çekip tekrar yerime oturdum. Gülen gözleriyle bakıp “kemerini tak” deyip yola bakmaya devam etti.

 

Onunda yanakları benim ki gibi kızarmaya başladı. Tek eliyle direksiyonu tutarken diğer eliyle acemice gömleğinin üstden 2 düğmesini açtı. Gömleğinin yakasından tutup kendini serinletmeye başladı. Dudaklarımdan çıkan ufak kıkırdamaya engel olamadım. Onu, ufacık bir öpücükle heyecanlandırmış olmam, benim heyecanımı ikiye katlamaya yetmişti. Sıkıntılı bir nefes verip ağzının içinden “az kaldı” diyerek kendi kendine birşeyler söylüyordu.

 

 

Neye az kalmıştı?

 

 

Büyük kanatlı kapının önüne geldiğimizde arabanın içinde otamatik açılan büyük kapının açılmasıyla içeri girdik. Yolu aydınlatan sağlı sollu aydınlatmalar yol boyunca sıra sıra diziliydi. Arabanın geldiğini gören korumalar sıraya dizilmiş inmemizi bekliyorlardı.

 

Arabayı durduran Aslan, emniyet kemerini çıkartıp dışarı çıktı. Bense araba da onu bekliyordum. Sonuçta buraya neden geldiğimizi bilmiyordum. Yolda sorduğumda da sessizliğini koruyup gidince görürsün diyerek geçiştirmişti. Taş duvardan oluşan iki katlı evi incelerken Aslan’ın yanına doğru Samet geldi. Onu görünce burda olmasına şaşırdım. En son onu hengamenin içinde bırakmıştık. Aslana ne söylediyse keyfinden yüzü gülüyordu. Ellerini cebine koyup keyifle onu dinliyordu. Aslan bana doğru bakıp yüzündeki gülümsemeyle göz kırptı. Adımlarnı arabaya doğru çevirip benim tarafımdaki kapıyı açtı.

 

 

“gel güzelim” diyerek elini uzattı. Emniyet kemerimi çıkartıp bana uzanan elini tutup arabadan indim. Bir elini belime koyarak kendine doğru yaslanamamı sağlayarak yürümeye başladık. Samet arabadan indirdiği valizle evin içine girdi.

 

Ona şuan kızgındım, Aslan’a söyleme dememe ragmen her şeyi bülbül gibi ötmüştü.

Samet elindeki valizi kapı girişine bırakıp “iyi akşamlar ağam” diyerek çıktı evden. Hafif bir öksürüükle bana bakmasını sağladım. Çekingen gözleriyle yüzüme bakamıyor ayakkabının uçlarına bakıyordu.

 

“Hanımağana iyi akşamlar yok mu Samet” kinayeli çıkan sesim onu tedirgin etmişti.

 

yüzündeki endişeyle ilk önce Aslan’a bakıp sonra bana baktı. “iyi ayşamlar hanımağam” Aslan gülmemek için yanaklarının içini ısırıyordu.

“Asyam kızma hiç ona, kimse benden birşey saklamaz. Başta Samet böyle birşeyi bana yapmaz. Boşuna en sadık adamım değil.” Samet rahatlamış bir nefes alıp kendine gelmeye çalıştı. Aslan’ın onu savunması kendini iyi hissettirmişti.

 

 

Aslan sesindeki ciddiyetle “ama bundan sonra Asya’nın sözü benim sözüm, onun sözünden de dışarı çıkılmayacak” Samet hiç tereddüt etmeden “tamam ağam” diyerek başıyla onayladı.

 

 

Aslan, benimde kendisi kadar değerli olduğumu göstermek istemişti. Dudaklarımı kıvırıp başımı kaldırdım. Gözerine baktığımda onun zaten bana baktığını gördüm.

Samet’in uzaklaşmasıyla bizde içeri girdik. Dışı taş duvardan oluşan evin içi ahşap ağarlıklı eski mobilyalarla dizayn edilmiş. Huzur kokan bir evdi.

 

Ben evin içini gezerken Aslan da arkamdan beni takip ediyordu. “burası babamın dedesinden kalma çiftlik evi. Çocukluğumuz burda geçti. Dedem öldükten sonra sene de birkaç kere geldiğimiz yere dönüştü. Bazen sıkıldıkca kafa dinlemeye tek başıma buraya kaçıyorum” senindeki burukluk burayı çok sevdiğini yansıtıyordu.

 

 

“burası çok güzel” diye mırıldandım. Ahşap konsolun üzerindeki siyah beyaz fotoğraflara bakmaya başladım. Aslan eline aldığı fotoğrafa bakarak "dedem ve babaannem . Üzerimizde çok hakları var. özelliklede abimle benim.” Içerliyerek nefes aldı “bize at binmeyi, silah tutmayı o öğretti.” yönünü bana çevirip özlerime baktı “keşke senide tanımış olsalardı” Aslan’ın hüzünlü bakan gözleri beni üzmüştü.

 

 

“sen dedene benziyormuşsun” Aslan’ın bakışları ve yüz yapısı aynı dedesine benziyordu. O da onun gibi Keskin hattalara sahipti. Buruk gülümsemeyle başını sallayarak onayladı.

 

 

Ben fotoğraflara bakarken Aslan elimi tutup “gel hadi, sabahtandır açsın karnını doyuralım” onun sözleriyle midemdeki boşluğun farkına vardım.. Gerçekten çok açtım ama heyecandan aklıma bile gelmemişti. Geniş koridordan yürüyüp mutfağa girdik. Masanın üzerindeki hazırlanmış yemekleri görünce şaşırıp Aslan’a baktım. “biz gelmeden önce ayarladı Samet, bir de yemekle uğraşmayalım demi” sandalyemi çekti. Ben oturduğumda o da karşımdaki sandalyeye geçip oturdu. Bu Samet’te Aslan’ın kuyruğu gibi her yerdeydi.

 

Sakinlik içinde yemeğimizi yiyorduk. Ne ben bugün hakkında konuşuyordum ne de o. ikimizde karnımızı doyurmuş şekilde sandalyemizde oturuyorduk. Tek tük ettiğimiz kelimeler dışında fazla konuşmamıştık.

 

Önümüzdeki boş kaselere uzanıp iç içe koydum. Yavaştan masayı toplamak aramızdaki sessizliğe iyi gelecekti.

 

“yorma kendini çalışanlar toplar” masadaki bakışmalımı Aslan’a kaldırıp baktım. “evde çalışanlar mı var?” şimdiye kadar kimseyi görmemiştim. Aslan kaşlarını kaldırarak arkasına yaslandı “normalde varlar ama bugün izinliler. Yarın sabah müştemilattakilerden birkaç kişi gelir hallederler buraları” sandalyesinden kalkıp bileğimi tuttu.

 

Buraya geldiğimden beri sıkıntıyla tutuğum nefesi seslice verdim. Küçük bir kız değildim.Çalışanların neden izinli olduğunu, buraya gelmekteki amacımızı tabikide biliyordum.

 

 

Korkuyordum.

 

 

Neyden korktuğumuda bilmiyordum ama korkuyordum. Aslan’ın yoğun bakışları altında nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Ilk birlikteliğimiz er ya da geç olaçağını zaten biliyordum.

 

 

Ama korkuyordum…

 

 

bir türlü içimdeki korkuyu bastıramıyordum. Korkum heyecanımdan daha baskın geliyordu.

 

“bulaşıklar sabaha kadar beklemez en iyisi şimdi halletmek” titrek çıkan sesime aldırış etmeden bakışlarımı gözlerinden hızla çektim. Elime aldığım kaseleri tezgahın içine koydum. Arkamı dönüp masanın üzerinden birkaç parca daha aldım. Aslan dudağının birini yukarı kaldırmış ayakta beni izliyordu. Elimdekileri tekrar tezgaha dönüp diğer bulaşıkların üzerine koydum.. Arkamı döneceğim esnada Aslan da eline aldığı tabakları tezgahın üzerine bıraktı. Onun bana yardım etmesi hoşuma gitmişti, ki ondan böyle birşey beklemiyordum. Sanki böyle ev işleri yapmak ona ters hareketlermiş gibi duruyor. Ama o beni yanıltmıştı. Ben bulaşıkları sudan geçirirken o tüm masayı kaldırmıştı.

 

Deterjan sıktığım süngerle bulaşıkları yıkamaya başladım. Tüm dikkatimi bulaşıklara vermiştim. Üst üstte köpüklüyor beğenmiyor tekrar yıkıyordum. Saçlarımda hissettiğim nefesle irkilerek kendime geldim. O kadar kendimi vermiştim ki bulaşık yıkamaya Aslan’ın varlığını bile unutmuştum. Ellerini tezgahın iki yanına koyarak beni tezgahla kendi arasına sıkıştırdı. Köpüklü ellerim havada kalırken öylece donup kalmıştım.

Saçlarımı büyük bir yavaşlıkla tek omzumda toplarken “neden bulaşık makinesi varken elinde yıkıyorsun. Hadi elinde yıkıyorsunda, iki tane bulaşık güzelim bir bucuk saattir ovalayıp duruyorsun” sıcak nefesi boynuma çarparken tüylerim diken diken oluyor, midem kasılıyordu.

 

 

Bir buçuk saattir bulaşık mı yıkıyordum ben?

 

Hafifçe boğazımı temizleyip “bitiyor şimdi” sesim oldukca kısık, mırıltı gibi çıktı. Arkamdan çekilmeden suyu açıp ellerimi avuçları içine aldı. Köpüklü ellerimi suda durulayıp bedenimi kendine doğru çevirdi. Tek elimden tutup masaya doğru götürdü. Sandalyeyi çekip oturttu. “sen simdi dinlen gerisini ben hallederim” arakasını döndüğünde şaşkınca arkasından baktım. Ben geniş omuzlarını izlerken o ise gayet doğal bir şekilde tezgayın önünde bulaşık yıkıyordu.

 

Geniş omuzlarını izlerken bedenimi iyiden iyiye sıcak basmaya başladı. Yerimde huzursuzca kıpırdanıp duruyordum.

 

Aslan son tabağıda duralıp arkasını döndü. Fırının kulpuna asılı havluyu eline alıp, ellerini kurulamaya başladı. O bana doğru gelmeye başladığında hızla ayağa kalktım.

“çay mı kahve mi?” bir an düşünüp “en güzeli çay” başımı aşağı yukarı sallayıp otuz iki dişim görünecek şekilde sırıttım. Zira çayın olması kahvenin olmasından daha uzun sürerdi değil mi. Aslan erkeksi gülüşüyle yüzüme baktı “kahve” dedi hiç

düşünmeden. “ama isotsuz, orta şekerli olanından” isteme günü ona yaptığım acı kahveyi unutmamıştı anlaşılan.

 

O gün acı kahveyi hakketmişti ama. Yine olsa yine yapardım.

 

Dudaklarım düz bir hal aldığında Aslan yanıma doğru gelmeye başladı. Elini belime götürüp kendine doğru yasladı. Dudaklarını anlıma bastırtı. Boştaki eliyle cenemden tutup başımı kaldırdı. Gözlerimin içine bakıp “senin elinden acı da olsa, zehirde olsa kabulüm” bakışları ve sözleriyle içimi sıcacık yaptı. Nefes alışım hızlanmaya başladı. Aslan yüzünü yüzüme doğru yaklaştırırken sıcak nefesi alev gibi yanan yüzümü talan ediyordu. Nabzım yükseldi. Ilık ılık akan kanım yanaklarıma hücum ederken onun dudakları dudaklarıma değdi. Dudaklarımı öpmeye başladığında bedenimde ruhumda ona teslim olmaya hazırdı. Öpüşüne karşılık verdiğimde belimdeki elini sıkarak daha da kendine yasladı.

 

Bütün duygularımız dudaklarımızın arasında birbiriyle çarpışıyordu. Onu bu denli hissetmek kalbimin göğüs kafesimi yarmak istercesine çarpmasına neden oluyordu.

 

Nefes almak için ayrılan dudaklarımızdaki gülümsemeye engel olamadık. Eli yanağımı okşarken “ahh Asyamm beni ne hale getirdiğini bir bilsen” içli aldığı nefesi dudaklarının arasından bıraktı.

 

 

Kömür karası gözleri mavilerimin içinde boğuluyordu.

 

Elimi tutup yürümeye başladığında adımlarım onu takip ediyordu.

 

Daha çay kahve içecektik ama.

 

Heyecandan uvuc içlerimin terlemesine engel olamıyordum.

 

 

 

Merdivenleri çıkıp odanın kapısına geldiğimizde kapıyı açıp içeri girdik. Konaktaki odasından daha büyüktü burası. Koyu renkler yerine, oldukca ferah, iç açıcı beyaz ve ahşap renkler kullanılmıştı.

 

Ikimizde koca odanın içinde sadece birbirimize bakıyorduk. Ne o bir adım atabiliyordu bana ne de ben. Zaten heyecandan bayılmamak için derin derin nefes alıp veriyordum. Onunda benden kalır yanı yoktu. Hızlı aldığı nefesler göğüsünün hızla kalkıp inmesine neden oluyordu.

 

“benim pijamalarım yok, nasıl uyuyacam?” sessizliğimiz benim alakasız sorumla son buldu.

 

 

Hem pijama ne alaka Asya…. Utanctan gözlerimi kaçırıp alt dudağımı dişledim. Gerçekten şuan pijama düşünmemin yerimiydi.

 

Aslan elini ensesine götürüp sıkıntılı bir nefes verdi. Sannki pijamanın ne olduğunu düşünüyormuş gibi “pijama” dedi başını iki yana sallayarak. Ardından tek kaşını kaldırıp “haaa pijama” diyerek büyük aydınlanma yaşadı. “Samet’in getirdiği valizde senin kıyafetlerin vardı” odanın içinde gözlerini gezdirip valizi aradı. Onun bu halini gülerek izliyordum.

 

 

Kendimi tutamayıp “Aslan valiz aşağıda” dedim gülüşümün arasında. Yerinde sabit durup yüzüme baktı. Şaşkın ördek gibiydi. O kadar sevilesi duruyordu ki şuan.

 

Aslan valizimi getirdiğinde odada ki kanepenin üzerine koydu. Üzerini giyinmek için giyinme odasına girdi. Burası onun odası olduğugu için burda kendisine ait kıyafetleri vardı.

 

 

Valizi fermuarını açtığımda içindekileri görmemle gözlerim irice açıldı. Valizi karıştırdıkca çeşit çeşit gecelikler bana sırıtıyordu. Utançtan yüzüm kıpkırmızı olmaya başladı. Bunlar pijamadan çok dantelden oluşan saten kumaş parçalarıydı. Gecelik ya da pijama demeye bin şahit isterdi. Elime aldığım beyaz geçeliği askılarından tutup havaya kaldırdım. Allahım bunlar benim neremi kapatacaktı böyle. Göğüs ve bel kısmı tamamen dantelden oluşurken bir karış kapalı olan etek kısmında da yırtmacı vardı. Arkamda hissettim nefesle kalakaldım elimdeki gecelikle. Aslan’ın sesli yutkunuşunu duyduğumda aldığım nefesi tuttum. Elini valizin içine doğru götürüp kırmızı renk geceliği havaya kaldırdı. Bu beyazdan daha fenaydı. Üst detayları sadece ipten oluşurken alt kısmı danteldi değişik birşeydi. Aldığım nefesi derince geri verdim “Aslan” dedim kısık sesimle “bunları kim hazırladı” eğer Samet derse düşüp bayılacaktım şuraya. Aslan girdiği şoktan hâlâ çıkamamış gibiydi “yengemm” dedi tarazlı çıkan sesiyle “sana birkaç günlük kıyafet ayarlaması için onu aramıştım”

içimden Layla’ya küfürler etmekten kendimi alıkoyamıyordum. Bu kadın benide kendi gibi azgın mı sanıyordu, bunları koyarken neler geçiyordu acaba aklından?

 

Allah seni bildiği gibi yapsın azgın karı. Düğün günü bana aldığı jartiyer takımından kendine de alan kadından ne beklenirdi.

 

Aslan hala elindeki geceliği incelemekte meşguldu. Kim bilir aklından hangi senaryolar geçiyordu. Elindeki geceliği hızla alıp valizin içine koyup kapağını kapattım. Sesli aldığı nefesleri duyuyordum. Yüzüne bakmaya utandığım için “ben banyoya giriyorum” deyip arkamı dönüp yürümeye başladım.

 

Banyoya girip kapıyı kapatıp arkasına yaslandım. O kadar heyecanlıydım ki bacaklarım titriyordu. Derin nefesler alıp banyo dolaplarını karıştırmaya başladım. Elime geçen bornozla dudaklarımı kıvırdım. Bedenime oldukça büyük olan bornoz Aslan’a ait olmalıydı. Onu hemen kapının arkasına asıp üzerimdekileri çıkarttım. Duşakabine girdip sıcak suyu ayarladım. Burdaki şampuanda Aslan’ın konaktaki şampuanıyla aynıydı. Güzelce yıkanıp duşakabinden çıktım. Asıl mesele şimdi başlıyordu. Bornozu alıp üzerime giydim. Saçlarımı küçük havluya sardım. Yerdeki kıyafetlerimle bakışmaya başladım.

 

Acaba onları tekrardan mı giysem. Soğuk terler omurgamdan aşağı dökülmeye başlıyordu. Korkumla heyecanım birbiriyle yarışmaya başladı. Ne kadar bonyoda kaldım bilmiyorum. Kapının kulpunu tutup yavaşca aşağı indirdim. Derin bir nefes alıp banyodan çıkmayı başarabildim.

 

Odanın ışığı kapalıydı. Komidinin üzerindeki lambaderlerin sari renk loş ışığı odayı aydınlatıyordu sadece.

Aslan’ı yatağın üzerinde oturur vaziyette görmemle derin bir nefes aldım. Üzerinde siyah pijama altından başka birşey yoktu.. Onu ilk defa üstü çıplak görüyordum, dizginlemeye çalıştığım heyecanım kat be kat arttı.. Pürüzsüz vücudundaki kaslar ve geniş omuzları göz alıcıydı.

 

Derince yutkundum.

Yataktan kalkıp bana doğru döndü. Cesaretimi toplayıp ona doğru yürümeye başladım korkak adımlarla. Gözlerimiz birbirine bakarken vücuduna bakmamak için kendimi dizginlemeye çalışıyordum. Aramızda bir karış mesefa kalana kadar yanaştım. Heyecandan alt dudağımı dişlerimin arasında eziyor ısırmaktan alıkoyamıyordum..

 

Kısık kısık aldığım nefesle “Aslan” dedim zor çıkan sesimle. Sesimin titremesine engel olamıyordum.

 

Peki ya korkum.

 

Onun nefesleri dudaklarıma çarparken “Asyam” dedi “hiç birşey için mecbur değilsin zorlama kendini” Gözlerindeki yoğun bakışlar başka şeyler söylerken o bana göre hareket etmeye hazırdı.

 

Başımı iki yana salladım. Onu istiyordum ama bedenimin titremesine engel olamıyordum.

 

 

Benden cevap bekliyordu. Onunda benden kalır yanı yoktu, kalbimizin sesi birbiriyle yarışır durumdaydı.

 

Ayaklarımın üzerinde yükseldim. Kontrol edemediğim nefesim dudaklarna çarparken yavaşca dudaklarını dudaklarının üzerine getirdim ve öpmeye başladım.

 

Artık kaçışımın bir sonu yoktu.

 

Öpüşüme karşılık verirken okadar yavaş ve temkinliydiki beni incitmek istemekten korkuyor gibiydi. Saçımdaki havluyu yavaşca çekerek açtı. Elindeki havlu parmaklarının arasından yere düştü. Islak saçlarım belime doğru dağılırken titreyen ellerimi bornozumun kuşağına götürüp yavaşca açtım.

 

İkimizinde heyecandan deli gibi çarpıyordu kalbi.

 

Ellerini bornozumun yakalarına getirdi. Tereddüt edip biran için bekledi. Nefes almak için dudaklarını aralayıp yarım adım geriledi. Elleri hâlâ bornozumdaydı..

 

Kapalı gözlerimi açmaya cesaret edemiyordum. Sık aldığımız nefes sesi odanın içinde yankılanıyordu.

 

“gözlerini aç Asya” sesindeki duyguyla kısık çıktı sesi. Gözlerimi açıp titreyen kirpiklerimle gözlerine baktım. Memnun ifadeyle dudaklarını kıvırdı. Gözlerime bakarak yakasından tuttuğu bornozumu omuzlarımdan tutup aşağı doğru indirdi. Bornoz kollarımdan ve bedenimden ayaklarıma doğru süzülürken nefesimi tutumuş öylece Aslan’ın gözlerine bakıyordum. Tüm utanç dalgası bedenimi kolacan ediyordu.

 

⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️⚠️

 

Gözlerini bedenime indirdi. Derince yutkunurken boynundaki çıkıntı yukarı aşağı indi.

 

Banyodan çıkarken üzerimde sadece bornozum vardı. Içime hiç birşey giymemiştim. O beni böyle izlerken ellerimle vücudumu kapatmamak için zor tutuyordum kendimi.

 

Ensemden ve belimden tutup tekrar beni öpmeye başladığında, ilki gibi yavaş değildi bu sefer. Eli çıplak belime gitdiğinde kendine doğru çekip iyice yapıştırdı kendine. Çıplak bedenlerimiz birbirine değdiğinde dudaklarından erkeksi bir inilti çıktı. Elleri bedenimde gezinirken ayakta durabilmek için omuzlarına tutundum.

 

Kasıklarımdaki tatlı sızı gittikce artıyordu.

 

Hafifce eğilerek beni kucağına aldı, yavaşca yatağa doğru götürdü. Bedenimi nazikce yatağa bıraktığında bacaklarımın arasında yerini aldı. Öpüşleri dudaklarımdan başlayarak boynuma doğru ilerledi. Elleri göğüslerimi okşuyor, dudaklarıyla boynuma ıslak öpücükler bırakıyordu.

 

Dudakları göğüslerimin üzerine geldiğinde derince soluklanıp bekledi. Utançtan gözlerimi açamıyordum. Onun bu kadar yavaş olması benim için hiç iyi hissettirmiyordu. Heyecanım daha da artıyordu.

 

Göğüslerimi öpmeye başladığında diğer eli en mahrem yerlerime doğru kaydı. Refleksle elini tuttup aşağı inmesine izin vermedim. Nabzım çok hızlı atıyordu.

 

Başını kaldırıp "sakin ol ve seni hazırlamam için bana müsaade et". Ona izin vermek için elimi çektiğimde aferim dercesine başını salladı.

 

Elli kadınlığımın üzerinde gezdikçe utançtan soğuk terler döküyordum. Elini çekmesini isterken bedenim daha fazlasını istiyordu.

 

Islaklığımın farkına varıp bacaklarımı kapatmak arzusuyla kendimi kasıyordum. Ama onun bedeni buna müsaade etmiyordu. Üzerimden kalktığını hissettiğimde derin bir nefes aldım.

 

“neler hissettiğini anlamam için gözlerini aç Asya ” sesi emirden çok rica edercesine çıkmıştı. Gözlerimi yavaşca araladım. Tavanla bakışırken onun yüzüne bakmaya utanıyordum.

 

Üzerindekileri çıkarttığını hissettiğimde bakışlarımı ona çevirmek gibi bir hata yaptım, iri varlığını görmemle bedenim alev alev yanmaya başladı. Kasıklarımdaki sızıyla bacaklarımı birbirine bastırdım.

 

Dudaklarını kıvırıp güldüğünde utançla gözlerimi ondan çektim hemen.

 

Yatağın üstüne çıktığında, bacaklarımın üzerine ellerini koyup Yavaş yavaş aşağı yurarı okşamaya başladı.

 

“yavrum kendini kasma”

 

ne kadar rahatlamak istesemde Rahat olamıyordum. Art arda derin nefesler alıp bacaklarımı yavaşca araladım. Memnun ifadeyle yüzüme bakıp bacaklarımın arasına girdi. Iri erkekliğini kadınlığımın üzerinde hissetmemle titrememe bir türlü engel olamıyordum.

 

İçimden birazdan bitecek diye kendi kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.

 

 

Ellerini yatağa bastırarak yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı “benim için hazırsın, canının fazla acımaması için elimden geleni yapacağımm. Şimdi sadece gevşe ve kendini bana bırak” başımı olumluca salladım.

 

Tüm kontrol onun elindeydi. Benimle konuşması ve yönlendirmesi rahatlamama bir nebzede olsa katkı sağlıyordu. Kendini kadınlığıma doğru bastırmaya başladığında tüm bedenim taş kesildi..

 

“güzelim nefes all” ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi yüzüne doğru verdim.

 

O da benim gibi kendini fazlasıyla kasıyordu. Boynundaki damarlar belirginleşmiş boncuk boncuk terlemişti.

 

Bir an önce bitmesi için “devam et” dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. Bedenimi rahat bırakıp gözlerinin içine baktım. Erkekliğini mahrem yerime doğru ittirdiğinde ufak bir çığlık koptu dudaklarımın arasından.

 

"S!ktirr!! çok darsın"

 

Gözümden akan bir kaç damla yaş kulağıma doğru yol aldı.

 

                                                            

Aslan hiç kıpırdamadan öylece bekledi.Tek dirseğini yatağa yaslayıp telaşlı gözleriyle yüzüme baktı. Diğer eliyle terten yüzüme yapışan saçlarımı geriye doğru götürdü.

 

“çok mu canın yandı”

 

gözümden akan yaşları elinin tersiyle sildi.

Aslında canım çok yanmamıştı ama korkudan istemediğim tepkileri veriyordum. Derin bir nefes alıp başımı iki yana salladım.

 

 

Eğilip tekrar dudaklarmı öpmeye başladığında kendimi ona bıraktım. Korkum yavaş yavaş kaybolmaya başlarken bu durumdan zevk almaya başlıyordum.

 

 

Boynumu öpüp ısırmaya başladığında erkekliğini kadınlığıma doğru ittirdi. içimden birşeylerin kopma hissiyle çığlıklarım duvarlarda yankılandı. Işte şimdi tam anlamıyla onun kadını olmuştum.

 

“Asyam” dedi inlercesine. Aldığı derin nefesler ona yertisiz geliyormuş gibi acı çekiyordu.

 

 

Kadınlığımın duvarları sızlarken içimde yavaş hareketlerle git gel yapmaya başladı. Kendini sıkmaktan cene kasları gergindi. Dudaklarımdan çıkan iniltiler onu daha beter hale soktu.. Yaşadığım acının yerini zevk aldığında belimi yay gibi gerip kendimi ona bastırdım. Içimdeki arzu ve istek gittikce artıyordu. O da bunu bekliyormuş gibi hareketlerini hızlandırdı.

 

 

Bir eli göğüsümü yoğururken diğer eliyle kalcamı sıkıyor kendine doğru bastırıyordu. Tüm zevk dalgası bedenimde yankılırken neyi istediğimi bilmeden “lütfen” diye fısıldadım "Aslan lütfen" yalvarır gibi çıktı sesim.

 

 

Yüzüme doğru eğilip dudaklarını iki yana kıvırdı. Gözlerimin içine bakıp “neye lütfen.”

 

 

yüzüm alev alev yandı.

 

 

Konuşamadım.

 

O ise hareketlerini durdurup yüzüme baktı. “konuş benimle Asya ne istiyorsun?” benden daha çok acı çekiyorken onunla konuşmamı istiyordu. Bedenim doyumsuzca onu isterken bu yaptığı haksızlıktı. Kuruyan boğazımı ıslatmak için derince yutkundum, zevkten iyice kararan gözlerine bakıp

 

“lütfen….artık acımıyor hızlanabilirsin”

 

memnun ifadeyle gözlerime bakıp dudaklarımı ağzına aldı. Dili ağzımın içini talan ederken tutmaya çalıştığı tüm duyguları serbest bıraktı. Içimdeki gel gitleri artarken ikimizinde iniltileri ağzımızın iiçinde kayboldu.

 

 

 

Kendimi onun kollarında bırakırken bulutların üzerine çıkmış gibi hissediyordum. Kadınlığımda hissetiiğim farklı duygularla kendime engel olamadım “Aslan birşeyler oluyor” bu hissettiğim şeyler bitmesin isterken kasıklarım titremeye başladı.

 

“bırak kendini bana… bırak ve gel”

dudaklarımdan çıkan çığlıklara engel olamıyordum.

 

“kasma kendini” diyerek kadınlığımdaki hızını arttırdı. Tırnaklarım sırtını boydan boya çizerken kendimi daha fazla tuttamadım. Bedenim yay gibi gerinirken başım yastığın arkasına doğru kaydı. Inlemerim artarken bedenim titremeye başladı. Ilk defa yaşamış olduğum bu haz bambaşka hissettiriyordu. Kalbim göğüs kafesimi delercesine atıyordu.

 

Ellerini yatağa bastırarak yükseldi. Gözlerime bakıp cenemden öptü.

 

“aferim benim güzelime"

 

Hızının şiddeti artırırken artık o da kendini tutmuyordu. Son kez hızlandığında, erkeksi inlemesiyle birlikte içimdeki sıcak sıvının rahim duvarlarıma çarptığını hissettim. Terden ıslanan bedeneni bedenimin üzerine bıraktı.

Başını boynuma gömdü. Dudakları boynuma temas ederken derin derin nefesler alıp kendine gelmeye çalışıyordu.

 

 

yorgunluktan hızla aldığı nefesler ıslak boynuma çarpıyor, tüylerimi diken diken ediyordu.

 

Odanın içinde nefes alışverişimizden başka ses yoktu.

 

 

Kendini içimden yavaşca çıkartıp yan tarafıma geçip uzandı. Tek kolunu başımın altından geçirip kendine doğru döndürdü. Başımı göğüsünün üzerine koydum. Kalbi hâlâ deli gibi çarpıyordu.

 

Saçlarımı geriye doğru verip alnımdan öptü.

"İyi misin, sancın varmı?"

Göğüsüne yaslı başımı sallayıp "fazla değil" sesim olduğundan daha kısıktı. Başını eğip dudaklarımı kısa ama etkili bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

Korktuğum kadar olmamıştı. Onun dokunuşlarını beni tamamen gevşetmişti. Sancımda sadece sızı şeklinde hafif vardı.

 

Sonrasın da ne o konuştu ne de ben. Soluklanmak için kendimize zaman tanıdık bir süre.

 

●●●●●bölümü sonu●●●●●●

Yeni bölüm nasıldı.

Olabildiğince uygun yazmaya çalıştım. Ama duyguyu yansıtmadan da yazmak istemedim. En zorlayan bölümlerden biri oldu.

Şimdi gelelim yeni bölüm hakkındaki güzel yorumlarınıza.

Gelecek bölümden haberdar olmak için yorum yazın ki geldiğinde yorumunuzu beğenerek size haber vereyim.

Size seven yazarınız 😘😘

 

 

Bölüm : 02.12.2024 20:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...