41. Bölüm

Bölüm 27

ALEYSYAAA
lesyamm

Herkese merhabalar

yeni bölümle karşınızdayım.

Yıldıza basıp oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

bölüm size emanettt

 

satır arası yorumlarınızıda bekliyorum onları okumak ayrı zevk verici 😘

 

●●●●●●●●27.bölüm●●●●●●

Birbirine yapışan kirpiklerimi ayırmakta zorlanırkan Aslan'ın dokunuşları ve öpüşleri işimi dahada zorlaştırıyordu. Güneş ışıkları odayı aydınlatırken sabah vakitleri çoktan geçmiş gibiydi.

 

Gözlerimi zorla açarken

 

"Günaydın" dedim uyku sonrası tarazlanan mırıltı gibi çıkan sesimle.

 

"Aydı günışığım" dedi,hiç uyku mahruru olmayan enerji dolu sesiyle.

 

 

İçimdeki kelebekler kanatlanıp uçmaya başlamıştı bile.

 

Her sabah böyle uyandırılmak müthiş birşeydi.

 

"Aslan iki dakika rahat durmak nedir bilmez misin sen!" ikimizin arasında sıkışan örtüyü çekmeye çalıştıkca o buna müsaade etmiyor. koca çüssesini üzerime bastırmaktan çekinmiyordu.

 

"sen benim yanımda böyle yatarken rüyamısın yoksa gerçek mi olduğunu anlamam lazım." dudakları yüzümün her yerini talan ediyor sulu sulu öpücükler bırakıyordu.

 

 

Eli ise asla rahat durmuyordu.

 

Gerçi bundan rahatsız oduğumu söyleyemezdim. Onun bana olan ilgisi fazlasıyla hoşuma gidiyordu.

 

"Dört gündür rüya olmadığımı anlayamadın mı? farkındaysan yemek yemek dışında yatağın sınırlarını aşamadık. Hem bırak da biraz da uyuyalım bedenlerimizin de dinlenmesi lazım öğle değil mi?" evet dört gündür çiftlik evindeydik.

 

İlk gecemizde beni bebek gibi kendi elleriyle yıkamış giydirmişti. Ağrı kesici merhem kutularını önüme döktüğünde şaşkınlıkla ona bakmıştım. Elleriyle ilacı içirdi. Ne kadar önlemeye çalışsam, itiraz da etsem kremleri bile kendisi sürmüştü. Bunları önceden düşünmüş olması şaşırtmamış değildi.

 

Ondan sonra bana iki gün dokunmamıştı.

 

Ağrımın olmasından korktuğu için iyileşmemi beklemişti. Ben öpmek istediğimde bile başlarsam duramam korkusuyla izin vermemişti. Şimdi iki gündür acısını çıkartıyordu.Kendimizi dışarıdan tamamen soyutlamış bir şekilde birbirimizle vakit geçiriyorduk.

 

Yemek, içmek dışında fazlada bişey yaptığımız yoktu gerçi. Ne zaman oturup sohbet etsek ya da film açıp izlemeye başlasak yarısına bile gelmeden kendimi onun kollarında buluyordum.

 

Bu sürede fazlaca arsız bir adama dönüşmüştü.

 

Belki bunda benimde payım büyük olabilirdi. Ona attığım bir bakış ya da hafif bir dokunuşum onu çıldırtmaya yetiyordu.

 

 

 

Vücudumda öpmekten morartmadığı yer kalmamışken, şahaseriyle gurur duyarcasına gözleri bedenimi talan ediyordu. Rengi dönmeyen bir yeri gördüğünde yapışıp öpüyordu hemen.

 

"böyle bir varlığa nasıl doyulur söylesene" sesindeki arzu dolu tını cabalarımın ne kadar boşa olduğunu fısıldıyordu.

 

Elleri bacak arama doğru kaydığında "ama ben acıktım" dedim dudaklarımı büze büze. Midemde dediklerimi doğrularcasına guruldamaya başladı. onu durduran tek şey benim acıkmam oluyordu. Başını göğüs oluğumdan kaldırıp gözlerime baktı.

 

Uyku mahruru gözlerimi kırpıştırarak baktım. Peki bu adamın benim sabahki en çirkin halime bu denli aşkla bakması normal miydi? Şuan gözlerimin uyumaktan şişmesi ve saçımın başımın darmadağınık olması onun bakışlarını bir nebzede olsa farklılaştırmıyordu.

 

Eli kasıklarımın üzerindeki yolculuğunu tamamlamadan öylece kaldı. Alt dudağını ısırıp düşünceli bir hal almaya başladı. Dudaklarımın üzerine etkili bir öpücük bırakmadan hemen önce "ben karnımı tatlıyla doyurmadan önce senin mideni doyuralım" deyip koca bedenini üzerimden yatağın yan tarafına attı. Elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi homurdanmaya başladı.Yere doğru kayan örtüyü alıp göğüslerime doğru kapattım. Vücudumun görmediği bir yeri kalmamışken boş anlarımızda beni çıplak görmesi utandırıyordu yine de beni.

 

ONun tarafına yan dönüp yanağına koca bir öpücük bıraktım. "önce yemek sonra tatlı" kirpiklerimi kırpıştırıp gözlerine baktım. Gözlerindeki dizginlenemez karartıyı görmemle derince yutkundum. Kollarını bana sarmak için kaldırdığında hızla yataktan ayağa kalktım. Yoksa yemekten öNce onun tatlısı olacaktım.

 

Avını kaçırmış aslan gibi yüzüme bakarak yataktadan doğrulmaya başladı. Belime sardığım örtüye sıkı sıkı tutumaya başladım.O yatağın üzerinde emekleme pozizyonunda ağır ağır bana doğru gelmeye başladığında bir adım geriye gittim.

 

Yataktan ineceği esnada örtüye basmamaya çalışarak hızla banyoya doğru koşmaya başladım.

"buraya gel" diyerek Arkamdan koşuyordu.

 

Banyo kapısına bir iki adım kalınca hemen durdum. Aslan da ani durmama şaşırmış olmalı ki oda adımlarını durdurdu.

 

Koşmaktan yükselen nabzımı düzenlemek için derin nefes aldım.

 

Arkamda öylece bekleyen Aslan'a doğru başımı döndürerek baktım. Vücudunda gözlerimi gezdirip alt dudağımı dişlemeye başladım. Davetkar bakışlarım onu tahrik etmeye yetiyordu.

 

Alt dudağını yalayıp ısırarak bıraktı. Adım atıp geleceği esnada kışkırtıcı sesimle "Aslannnn" diyerek üstümdeki örtüyü ellerimden aşağı doğru salıverdim..

 

Gözleri sırtımdan aşağılara doğru kaydı. Karşısında çırıl çıplak durmam onu çıldırtmış olmalıydı. Hızla yanıma gelmeye başladığı esnada koşarak banyonun kapısını açıp içeri girdim. Kahkalarım eşiliğinde anahtarı çevirip kilitlememle kapıya vurması bir oldu.

 

"Am!na koyim yapılır mu bana!!" bir yandan kapıyı yumrukluyor bir yandan da " Asya aç kapıyı yavrum!!" diyerek bağırıyordu.

 

Dudaklarımda ki gülüş kahkahalara döndükce çıldırmış gibi küfürler savuruyordu. bende onun gibi kapıya vurup "insan karısına hiç küfür eder mi ayıp ayıp!!!" diyerek çık çıkladım.

 

Patlıyacak volkan gibi bağırıp "sen ordan bir çık hele ayıbı koyarak göterecem sana" dedikeriyle gözlerim yerinden fırlıyacak gibi açıldı.

Bu adam nasıl böyle acayip birşeye dönüştü anlamıyordum.

 

Ateşle oynamak hiçde iyi olmamıştı. Yanıp kül olacaktım anlaşılan.

 

Derince yutkunup nefes aldım. Vakit kaybetmeden temiz duşumu alıp bornozumu üzerime geçirdim. Saçlarımıda havluya sardım. Lavabonun karşısına geçtiğimde aynanın buğusunu elimle sildim.

 

Gözüm mutluluktan ışıldıyordu resmen. Ellerim boynumdaki izlere gitti. Onlara dokunmak bile kasıklarımı sızlatmaya yetmişti...

 

Kulağımın altından omzumun aşağısına doğru sıralı olan morluklar hayret vericiydi. Aralarındaki boşluk bile aynıydı hizadaydı. Resmen bedenim, üzerinde ince ince çalışılmış bir tablo gibiydi...

 

Çok mutluydum. Bu mutluluğun bozulmasından ölesiye korkuyordum.

 

 

Banyoda çıktığımda ASlan'ı odada görmeyi beklerken o burda yoktu. Rahat bir nefes alıp giyinme odasına girdim. Aslan'ın tişörtlerinden bir tanesini üzerime geçirdim. Burda bana ait kıyafetler yoktu. Aslan kızlarn burda ki kıyafetlerini giyebileceğimi ya da aldırtabileceğini söylemişti ama istememiştim. KOcamın kıyafetlerini giymek daha çok hoşuma gidiyordu.

 

Saçlarımı kurulayıp aşağı indim. Mutfağın kapısına geldiğimde gözlerim, gördüğüm manzara karşısında şaşkınlıkla açıldı.

 

ASlan altınada sadece siyah renk eşofman altı varı, üstü çıplak şekilde arkası dönmüş tezgahta kahvaltı hazırlıyordu. Benim banyodan çıkmamı beklemeden ortak banyoda duş almışa benziyordu. Boynuna astığı havlu saçlarından düşen su damlalarının vücuduna süzülmesini engelliyordu.

 

Manzara kaşısında kuruyan boğazım ıslatmak için derince yutkundum.

 

Parlayan esmer teni beni kendine çekiyordu. Kahvaltıdan önce tatlı yemek fena olmazdı bence.

 

Çıplak ayaklarımla yürüdüm.

 

Aslan'ın arkasına geldiğimde işaret parmağımla omurgasının üzerinde yukardan aşağı doğru parmağımı gezdirdim. Dokunuşumla aniden vücudu gerginleşti.

 

Dudaklarımı sırtına bastırdığımda elindeki herneyse tezga düştü.

 

Nefes alışverişi sıklaştı. Benim de ondan kalır yanım yoktu.

 

Yönünü aniden bana dönmesiyle belimden tutup tezgayın üstüne oturttu. Dudaklarımdan kaçan küçük çığlığımı dudaklayla kapattı.

 

Fısıltı gibi çıkan sesiyle "bu sabah çok fazla yakıyorsun beni" dudaklarıma tekrar bir öpüçük kondurup "söndürmeyecekten fazla harlama ateşimi"

 

Gülüşüme engel olamıyordum. Eli çıplak bacağımda gezerken tekrar öptü. "ama ilk önce seni beslememiz lazım" tabaktaki doğradığı peyniri alıp ağzıma verdi.

 

"ben bebek miyim de beni besliyeceksin" ağzımdaki peynirle boğuşurken sesim boğuk çıkmıştı.

 

Burnunu burnuma sürtüp "benim bebeğimsin. Her yönden doyurmak benim işim" dudağımın kenarındaki peynir kırıntısını alıp ağzına attı. Ağzından zevkli sesler çıkartıp "bu peynirin lezzeti artmış" diyerek çapkınca göz kırptı.

 

Şuan yanaklarım alev alev yanmaya başladı. Biz bu gidişle bu evden hiç çıkamayacaktık anlaşılan..

 

 

Kahvaltımızı yaparken bir yandan da sohbet ediyorduk. Yarın konağa döneceğimizi öğrenem üzmüştü beni. Burayı çok sevmiştim. Henüz dışarıyı gezme fırsatımız olmamıştı ama bu ev insana huzur veriyordu.

 

ASlan elindeki çay bardağını masaya bırakıp elimi tuttu "güzelim asma o güzel yüzünü, ilk fırsatta yine geliriz" başımı olumluca salladım.

 

"hadi o zaman kahvaltın bittiyse çıkıp dolaşalım"

 

elimdeki çatalı masaya bırakıp heyecanla ayağa kalktım. "hadi çıkalım. doydum ben"

 

Aslan kaşının birini havaya kaldırıp baştan aşağı süzdü bedenimi. Kolumdan tutup kendine doğru çekti. O sandalyede otururken ben ona yukardan bakıyordum.

Bir eli elime dolanırken diğer elini çıplak baçağımda gezdirip kalçama doğru çıkarttı. Başını kaldırıp yüzüme baktı "bu şekildemi çıkacaksın yavrum" derken kalçamı okşuyor bir taraftandan sıkıp bırakıyordu.

Dudaklarımı yalayıp gülümsedim. "Gülfemin kıyafetlerinden giyerim"

 

Onun beni bırakmaya hiç niyeti yok gibiydi. Ama bugün dışarı çıkmak istediğim için hemen kollarından ayrıldım. Kaşları çatılırken, ben çoktan koşar adımlarla mutfaktan çıkmıştım bile.

 

Gülfem'le Narin'in zamanında birilikte kaldığı odaya girip dolabından pantolan ve buluz alıp çıktım odadan. Kendi odama geçip hemen giyinmeye başladım.

 

Aslan benden önce odaya girmiş kıyafetlerini değiştirmişti.. üzerine giydiği siyah tişört ve krem rengi kumaş pantolonla göz alıcıydı.

 

Elleri ceplerinde, kapı pervazına dayanmış Ben giyinirken bir dakika bile gözlerini üzerimden çekmemişti. Her hareketimi aklına kazırcasına izliyordu.

 

 

Komidinin üzerinde duran telefonumu elime aldım.

Telefonum kaç gündür kapalıydı. Annemlere mesaj atıp haber vermiştim, sonrasında da telefonumu kapatmıştım. Telefonumu elime alıp açma tuşunu basarken, Aslan elimi tuttu ve birlikte odadan çıktık. O saçlarımı koklayarak öperken telefonumun Şİfresini girip arka cebime koydum.

 

Evden çıkarken havanın güneşli olması iç açıcıydı. Ciğerlerimi temiz havayla doldurdum.

 

 

Etrafda dolaşan korumaları görmeyi beklemiyordum. Dört gündür evden çıkmadığımız için dışarda birilerinin olduğunu düşünmemiştim. Sabahları biz odadayken birileri gelip ortalığı topluyor, taze yapılmış yemekleri bırakıp gidiyorlardı.

 

 

El ele tutuşup etrafı gezmeye başladık. Burası çok büyük bir alan üzerindeydi...

 

Aslan çocukluk anılarını anlatırken bende onu keyifle dinliyor etrafı inceliyordum...

 

Mardin'in kuru topraklarına tezat burası ağaçlarla çevriliydi.

 

Atları görmek için ahırların olduğu bölüme ilerledik. Beklediğimden daha büyüktü. Etrafı çitle çevrili alanda seyisler atları dolaştırıyordu. Aslan'ı görenler "hoşgelmişsiniz ağam" diyerek diyerek selam veriyordu, sanki daha yeni gelmişiz gibi.

 

Ahıra girdiğimizde kendi alanında duran atları görmemle dudaklarımı iki yana kıvırdım. Hepsi birbirinden güzeldi. Kahverengi, beyaz siyah renklerin asaleti gibiydiler.

 

Simsiyah renkli, parlak tüylü atın olduğu yere geldiğimizde durduk. Aslan atın başını okşayıp "nasılsın oğlum" diyek alnından öptü.

At kişneyip yerinde kıpırdanmaya başladı.

"Sakin ol oğlum" beni kendine doğru çekip "bak seni kimle tanıştıracağım" dedi.

Atı onu anlamış gibi sakinleşmeye başladı.

 

"Bu benim karaoğlum Ateş" anlıma küçük bir öpüçük bırakıp "bu da karım Asya"

 

Elimi atın yüzüne doğru götürüp "merhaba Ateş, tanıştığıma memnun oldum" Ateş gerçekten beni anlıyormuş gibi elime sürtünmeye başladı. Aslan'ın ona fazlaca değer verdiği anlaşılıyordu. Aralarındaki enerji dışarı yansıyordu..

 

Aslan'a bakışlarımı çevirip heyecanla "binecek miyiz?" diye sordum.

 

Belimden tutup kendine doğru çekti. "Çok istiyorsan bineriz yavrum" eğilip dudaklarıma kısa ama etkili bir öpücük bıraktı. Her fırsatta öpmeye çalışması dikkatimden kaçmıyordu.

 

Biz ahırdan çıkarken Aslan atını hazırlamalarını söyledi. Ben de çitlere yaslanıp atları izlemeye başladım. Hepsi birbirinden güzeldi. Burda herkese ait atlar vardı.

 

Bacağıma sürtünen tüylü şeyle irkilerek çığlık attım. Geri giri giderken Aslan kollarını belime sararak beni durdurdu.

 

"Sakin ol korkma" diyerek saçlarıma dudaklarını bastırdı.

 

Üzerime doğru gelen yavru köpekle şaşırıp kalmıştım...

"Aslann bu yavruu" deyip eğildim. Yavruyu kucağıma alıp Aslan'a doğru döndüm "bu bizim bulduğumuz yaralı köpek değil mi?"

 

Yavru köpek kuçağımda kıpırdanırken yüzümü yalamaya çalışıyordu..

 

Aslan ellerine cebine koyup bizi izlemeye başladı. Başını ağır ağır sallayıp "evet" dedi.

 

"Ama nasıl olur Kutay onun sahiplendirildiğini söylemişti" şaşkınlığımı hâlâ üzerimden atamamıştım. Yüzüm mutluluktan gülüyordu. Gözlerinin içine bakıp "sahiplenen senmiydin?" Başını sallayarak onayladı.

 

Yaralı bir köpeği o şekilde bırakmaması içimi sıcacık yaptı. Umursamayada bilirdi ama o sahiplenip ona yuva olmuştu. Kalbimi birkez daha fethetmeyi başarmıştı. Üstelik çokta iyi bakılmıştı. Kırık olan bacağını dikkatle inceledim. Gayet güzel iyileşmişti. Kilo bile almış büyümüştü.

 

 

Yavru köpeği yere bırakıp kollarımı Aslan'ın boynuna sardım. Onun elleri belimi sararken "teşekkür ederim" diye fısıldadım, dudaklarına kısa bir öpücük bırakmadan önce.

 

Bugün onun merhametini tanımıştım. O koca yüreğinde bana olan sevgisinden başka kim bilir başka neler vardı.

 

 

Seyisin yanımıza getirdiği Ateşle birbirimizden ayrıldık. Aslan baş hareketiyle seyisin gidebileceğini söyledi.

 

Heyecandan yerimde duramıyordum. Çünkü ilk defa ata binecektim. Bu ilkim kocamla olacaktı.

 

Meraklı gözlerimi Aslana çevirip "Nasıl bineceğiz ki şimdi bunun üstüne" diye sordum. Binme konusunda da hiç fikrim yoktu. Hem bu at çok heybetli ve kocamandı. Her insanı ürkütecek türden duruyordu.

 

"Öncelikle sakin ol" deyip atın dizginlerini elime tutuşturdu. Ardından koca elleriyle belimden kavradığı gibi atın üzerine oturttu. Atı korkutmak istemediğimden çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Nefesimi bile vermeden öylece kalakaldım. Aslan alttan altan bana bakıp gülüyordu.

Ben yüzümdeki meraklı bakışlarla Aslanı izlerken o gayet rahat şekilde, Sol ayağını üzengiye taktı, eyerden turunup vücudunu yukarı doğru çekti, sağ bacağını atın üstüne atarak arkama oturdu. Dizginlerin üzerindeki elimi tuttu. Diğer eliyle de belimi kavradı. Heyecandan kalbim ağızımda atıyordu. "Sakin ol yavrum, bu kadar korkulacak birşey değil. Gevşe biraz" demesi onun için kolaydı. Şuan kendimi yüksekten düşecekmiş gibi hissediyordum.

 

 

Sırtımı iyice Aslan'a doğru yasladım. Karnımdaki eli sıkılaştı. Ateşi küçük bir hareketle ilerletmeye başladı. Atın nallarında gelen tıkırtılı sesler, dinlendirici bir melodinin sesi gibi geliyordu kulağa.

 

 

Ağır ağır ilerliyorduk patika yolda. Korkumda tamamen yok olmuştu. Aslan'ın arkamda olması güvende hissettiriyordu. Yaptığı bir hareketle Ateş'i hızlandırdı. Saçlarım onun yüzüne doğru dalgalanırken beni sıkı sıkı tutuyordu.

 

Atın üzerinde olmak gökyüzünde özgürce uçmak gibiydi. Atın dizginini tutan ellerimi çektim. Aslan tek eliyle tutmaya devam ediyordu.

 

Kollarımı iki yana açıp gözlerimi kapattım. Esen rüzgar yüzümü talan ederken saçlarım ahenkle savruluyordu.

 

Bu harika bir histi.

 

Uzun zamandır hiç bu kadar özgür olduğumu hatırlamıyordum.

 

İçimde volkanlar patlıyor, nehirler taşıyordu.

 

Atın hızı gittikce hızlanıyordu. Aslan'ın sıcak nefesi kulağımın altında hissediyordum. Boynuma evden çıkmadan önce bağladığım şalı tek elimle çekerek açtım. Kollarım hâlâ açıktı. Şal elimde dalgalanırken dudaklarını boynumda hissetmek tüylerimi diken diken yaptı. Boynumu yana doğru eğip onun için biraz daha alan açtım.

 

O kadar nazik ve yavaş öpüyordu ki bedenimi mayıştırıyordu... Sert göğüsü sırtıma çarpıyordu.

 

Karnımın üzerindeki eli bulüzumdan içeri girdi. Eli sütyenimin kenarında geziniyor, derin nefesler alıyordu.

Başımı arkaya doğru omzuna yasladım...

Hızla aldığım nefesler göğüsümü yukarı aşağı indiriyordu. Elinin altındaki kalbim deli gibi çarpıyordu.

 

 

Atın hızı iyice yavaşlamıştı. Çiftlikten ne kadar uzaklaştık bilmiyordum...

 

Aslan dışarda olduğumuzun farkına varmış olmalı ki derin bir nefes aldı. Boynuma son bir öpücük bırakıp çekildi.

 

Attan önce o indi, ardından da belimden tutarak beni indirdi. Elini hiç vakit kaybetmeden belime koydu. Benden bir santim bile uzağımda kalmak istemiyordu. .

 

Ellerimi koluna sarıp başımı omzuna yaslayarak yürümeye devam ettik. "Buraya aşık oldum resmen. Keşke hiç dönmesek" dedim düşünceli şekilde.

 

"İstemiyorsan dönmeyelim. Kalalım burda"

 

Heyecanla yönümü ona döndürüp karşısına geçtim "gerçekten mi?"

 

Gözleri gözlerimi talan ederken "gerçekten. Sen yeterki iste" deyip dudaklarını alnıma bastırdı. Kollarını boynuna dolayıp sıkıca sarıldım hemen. Gerçekten burda yaşamak istiyordum. Resmen insanı içine çeken, huzur dolu bu yerden hiç gitmek istemiyordum. Omzunun üzerinden arkaya bakarken ağaçların olduğu tarafta birinin bizi izlediğini fark ettim. Yüzünü tam göremesemde buraya, bize baktığı belliydi.

 

Kollarımı Aslan'ın boynundan çekip arkadaki adamı söyleyeceğim esnada telefonu çaldı. Ondan bir adım uzaklaştığım da ağaçların oraya baktım. Orda kimse yoktu.

Ama gördüğüme emindim.

 

Aslan telefonu cevaplarken, benimde telefonum çalmaya başladı. Arka cebimden telefonu çıkarttım. Arayan babamdı. İçimde anlamsız bir korku oluşmaya başladı.

 

Aslan "geliyoruz hemen" diyerek telefonu kapattı.

 

Gözlerimdeki korkuyla elimdeki telefonu yanıtladım

 

"Alo baba".....

 

●●●●●bölüm sonu●●●●●

 

Biraz sakin cerezlik bir bölüm oldu.

Bir dahaki bölüm biraz heyecanlı olacak...

Buraya kadar gelip okuduysanız yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın.

 

Satır arası yorumlarınızı okumayı çok seviyorum. Bölüm hakkında yorumlarınızı eksik etmeyin

sizi seven yazarınız 😘😘

Her zamanki gibi yeni bölümden haberdar olmak istiyorsanız küçük bir yorum yapın. Yeni bölüm geldiğinde beğenip haberdar edeceğim.

 

İnstagramdan reels videoları ve kitaptan alıntılar paylaşmaya başladım takip etmek isterseniz 👉 @aleysyam1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 07.12.2024 20:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...