
Herkese merhabalar.
Satır arası yorum yapmayı
Bana destek olmak için yıldıza basmayı unutmayalım.
KEYİFLİ OKUMALAR...
SİZİ SEVİYORUMM 😘😘
Yeni bölüm için 50 yorum 50 beğeni yapsak nasıl olur?
♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡
Dün bütün gün boyu yatıp uyumuştum. Akşam yemeğine dahi inmemiş annem odama yemeğimi getirmişti.
Rahatsızlandığımı duyan babamda her saat başı başıma dikilip beni kontrol etmişti.
En son gözümü açtığımda saat gece 11 buçuğu geçiyordu. Başımın ağrısı geçmiş, çok şükür kendime gelmiştim.
Boğazımın kuruduğunu hissedip yatağımdan kalktım.
Su içmek için mutfağa indim. Zehra, Mustafa abi, Cahit ve Civan abi mutfak masasına oturmuş kahve içiyorlardı. Gülerek içeriye girdim.
"Ooo afiyet olsun. Bensiz kuzenler toplantısı mı yapıyorsunuz?"
Başlarını bana çevirdiklerinde esnada Mustafa abiyle direkt göz göze geldik. Iyi olup olmadığımı anlamamak için yüzümü inveleyerek baktı.
"Nasıl oldun Asya. Kendine gelebildin mi?"
"Evet daha iyiyim. İlaçlar işe yaradı. " diye hafif tebessüm ettim.
"İşe yaramasına sevindim" yüzündeki gülümseme büyüdü.
"Asya kuşum sana da kahve yapayım mı isterr misin?" diye sordu Zehra.
Cavit abi "kızım hasta kıza aç karna kahve mi verecen önce bi çorba ısıt da içsin."
"Gerek yok, ac değilim" desem de Zehra dolaptan çıkarttığı çorbayı ocağa koyup ısıtmaya başladı.
Ayakta dikeldiğimi gören Mustafa abi "oğlum ne bakıyon mal mal kalkta Asya otursun " diye Cahit'in ensesine bir tane yapıştırdı. Cahit tokanın etkisiyle elini ensene götürdü. Yüzünü acının etkisiyle buruşturdu.
"Ben niye kalkıyomuşum abi hayret bir şey. Çok istiyosan sen kalk, Cahit abim kalksın" parmağıyla işaret edip "bak Zehra'nın sandalyesi de boş"
Lan oğlum siktirtme belanı" deyip ayağıyla sandalyeye vurdu . Vurmanın etkisiyle sandalyeyle birlikte yere düşürdü.
Neye uğradığını anlamayan Cahit " lan abiciğim senin bana karazin mi var ne istiyon benim kaçımdan" sinirle yerden kalktı. Kalçasını ova ova mutfaktan çıktı. Hepimiz onların bu takışmasını gülerek izliyorduk.
Mustafa abi "Gel Asya ayakta kalma otur" yerdeki sandalyeyi kaldırdı.
"Çocuğu da yerinden ettin benim yüzümden" diyerek oturdum yanına.
Elindeki kahvesinden bir yudum alan Cavit abi "O mu çocuk kızım. Gelsin de cebime girsin"
Başımı Mustafa abiye doğru başımı çevirdim. Gözlerimizin bir an karşı karşıya gelmesine şaşırıp afalladım. Bakışlarımızın arasında sadece bir karış var ya da yoktu. İçime kaçan kısık sesimle " ilaçlar ve buz için teşekkür ederim "diyebildim.
Dudağını iki yana kıvırıp tebessüm etti "ne demek. Sen yeter ki iyi ol". Yüzüme gelen sac tutamını kulağımın arkasına doğru koydu.
Zehra'nın önüme koyduğu çorba kasesiyle masaya doğru döndüm."Teşekkür ederim Zehra. "ne demek canım benim" deyip yerine oturdu. Cavit abi de yanındaki ekmek sepetinden 2 dilim ekmek çıkartıp , yemem için bana uzattı. O esnada mutfağın kapısından, elinde tabureyle sırata sırıta Cahit girdi.
"Size küsüp gittim sandınız demiiii” çocuk gibi 32 iki dişini göstere göstere güldü.
Zehra "Sen hiç iyilik yapar da küser misin bize Cahit"
Zehra'nın yanağından makas alıp hemen dibine tabureyi koyup oturdu.
Zehra’ya başını çevirip "Zehracımmmmm" dedi imalı sekil de "sen hiç konuşma istersen. En büyük sır ortağının sana küsmesini hiç istemezsin demi. Hani ne bileyim bakmışsın sana küsmüşüm, benim ağzımda torba değil ki büzesin.... , açılıvermiş ağzım.....çıkıvermiş ağzımdan....... geceleri herkes uyuduktan sonra Ali abiylee...." Zehra panikle Cahit'in ağzını kapattı. Kocaman açmış olduğu gözlerle bir Mustafa abiye bir Cavit abiye baktı. Sesli şekilde yutkundu.
"Yeminle öyle bir şey yok abi." başını sağa sola sallamayı da ihmal etmedi.
Mustafa abi kaşlarını çatmış Zehra'ya bakıyordu. Zehra abisinin bakışlarından dolayı iyice sindi sandalyesine .
“Sadece arabasında hırkamı unutmuştum onu almak için çıktım."
Mustafa abi derin bir nefes aldı.
"Ya demek öyle abiciğim. Hangi gecenin bir yarısı Ali'yle buluştun da hırkanı arabasında unuttun." Benim sandalyemin arkasına uzatmış olduğu kolunu kendisine doğru çekti, masanın üzerine koydu ve ellerini birleştirip hafifce öne doğru eğildi. " Hem o hırka gecenin bir yarısı elin arabasında üzerinden neden çıkıyor Zehra" Sesindeki öfkeye hâkim olmaya çalışıyordu ama hiç etkili olmuyordu.
"Şey abii..." Zehra yine de kendini açıklamaya çabası içindeydi.
"Tamam kes Zehra. Bunu daha sonra konuşacağız seninle."
"Allah belanı vermesin Cahit" Zehra ayağıyla tabureye tekme attı Cahit'i yere düşürdü. "Senin yüzünden abim yanlış anladı".
Yere sülük gibi yapışan Cahit
"Asıl Allah senin belanı vermesin. Lan abi kardeş ne istiyorsunuz benim kaçımdan"
Kendimi daha fazla tutamayıp sesli bir şekilde kahkaha ata ata gülmeye başladım.
Mustafa abi başını bana çevirip dudağının birini yukarı doğru kıvırdı, gözlerini gözlerime kitleyip bir süre gülüşümü izledi. Kolunu tekrar sandalyemin arkasına koydu. Topuzumdan firar eden sacımın tutamıyla oynamaya başladı.
Bu hareketiyle gülüşüm yavaş yavaş söndü.
Derin bir yutkunmanın ardından çorbayı içmeye devam etmek için masaya doğru eğildim..
Ben eğildikçe sacımı serbest bırakıyor kalktıkça tekrar parmaklarının arasındaki tutamı okşamaya devam etti.. Ben sacımı ondan çekmeye çalıştıkça o bunu oyuna cevirmiş gibiydi.
Mahcup bir şekilde "Bugün benim yüzümden dışarıya da çıkmadınız, Berfin'e de ayıp oldu. Keşke bensiz çıksaydınız" dedim.
"Öyle ayrı gayrı olur mu güzelim. Sen sağlığına dikkat et yeter. Hem Berfin böyle şeylere takılacak kız değil. Sıkma canını, düğünden sonra gideriz bir yerlere" dedi Cavit abi.
Zehra ve Cahit aynı anda.
"Ama Cavit abiiii " deyip birbirlerine baktılar. Tekrar Cavit abiye döndüler. " Neden iptal ediyoruz ki biz yarın akşam için loca bile ayırttık."
Cahit "Şöyle oynamalı, göbek atmalı bekarlığa veda partisi yapmayalım" deyip ayağa kalktı, elinde mendil varmış gibi sallayıp halay çekmeye başladı. Omuzlarını oynatıp ayaklarımı bir ileri iki geri yapıyordu.
Zehra da onu alkışlayıp ayağa kalktı. Zılgıt çeke çeke benim yanıma geldi, elimi tutup ayağa kaldırdı. Üçümüz el ele tutuşup olmayan müzikle halay çekmeye başladık.
Mustafa abi ve Cavit abi bizi gülerek izliyor bir yandan da nereye düştük der gibi kafalarını sallıyorlardı.
"Görüyonumuz mu bizim İstanbulluyu, valla Zehra’dan iyi oynuyor" dedi Cavit abi.
"Biz böyle gidersek düğünün anasını ağlatırız" diye bağırdı halayın başını çeken Cahit
Zehra "Mardin'e , Miran aşireti nasıl düğün yaparmış gösterelim onlara ". Deyip art arda zılgıt çalmaya devam etti.
Hiç olmadığım kadar eğleniyordum şu dakikalarda. Aralarında hiç yabancılık çekmiyordum. Keşke çocukluğum da onların yanında büyüyerek geçseydi.
Mutfak kapısına sert bir şekilde vurulmayasıyla üçümüzde ani korkuyla yerimizde durduk. Cahit’in eli havada benim elim belim de kalakaldım.
Babaannem üstündeki basma geceliğiyle mutfak kapısına dikilmiş. elindeki bastonu art arda kapıya vuruyordu.
"Eşek oğlu eşekler. Bu saatte hangi koyununuz yaza çıktı da deli danalar gibi tepinip durursunuz." Elindeki bastonu Cahit'in kalçasına gelişi güzel yapıştırdı. Zehra kıl payı kurtuldu bastonun gelişinden.
Hepimiz sessizliğe gömüldük.
Cahit ilk önce kaşlarını çattı, ardından gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi "ben en iyisi kendimi damdan atayım da kırayım şu kaçımı." hızla babaannemin yanından geçip mutfaktan çıktı. Kalçasını ovmayı da ihmal etmedi.
"de haydi gidin sizde odalarınıza yatıp zıbarın" tavuk kişeler gibi çıkarttı bizi mutfaktan babaannem.
Gülmemizi daha fazla tutamayıp hep bir ağızdan gülmeye başladık. Art arda, Güle oynaya merdivenlerden çıkıp odalarımıza dağıldık.
♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡
Dolabımda ki askıları karıştırarak bugün için ne giyeceğime bakıyordum. Birkaç tane seçeneği yatağımın üstüne koyup kararsız gözlerle onlara bakıyor. Seçmekte kararsız kalıyordum.
Odanın kapısı çalınıp Zehra içeri girdi.
"Kızım sen daha hazırlanmadın mı geç kalacağız?" yatağın üzerindeki elbiselere bakıp "yuhh daha karar bile mi vermedin"
Elbiselere kısık gözlerle inceleyip bir tanesini eline alıp üzerime tuttu. "Bu sana çok yakışır bunu giymelisin" deyip elime tutuşturdu.
"Emin misin Zehra sanki biraz fazla acık"
" ne açığı kızım tam senlik. Hadi hemen hazırlan. Bende makyajımı yapıp geliyorum." Geldiği gibi aynı hızla odadan çıktı.
Üstümdeki eşofman takımını çıkartıp Elbiseyi üzerime giydim. Elbisenin göğüs detayı ve omuzları açık olduğu için sütyen takma gereği duymadım.
Saçlarımı ve makyajımı yapmak için aynanın karşısına oturdum.
Saclarımı alttan toplayıp dağınık topuz yaptım. Sağından ve solundan birkaç tutam çıkartıp makine ile kıvırdım.
Çok fazla makyaj yapmayı sevmediğim için yüzüme ton eşitleyici bb krem, gözlerimede Neutral renk renklerde far, İnce bir eyerline çekip kirpiklerime de maskaramı sürdüm.
Yanaklarıma varla yok arası allık ve birazda ışıltı vermesi adına highlighter .
Son olarak dudaklarıma nude tonlarında rujumu sürüp makyajımı tamamladım.
Topuklu İnce bant ayakkabılarımı da giyip elime küçük parlak çantamıda aldım. Geceye hazırdım.
(Asya'nın sacı.)
(Asya'nın elbisesi)
"ZEHRAAAA!!! Kızım hadisene ağaç oldum burada. Ne süslü kızsın sen ya, Bülent Ersoy bile daha çabuk hazırlanıyordur sahneye çıkarken."
Hazırlanmış 10 dakikadır Zehra'nın odasından çıkmasını bekliyordum.
"Bir de bana diyordun geç kaldık diye"
Odanın kapısını tekrar çalmama gerek kalmadan Zehra odadan çıktık. İkimizde birbirimize kısık gözlerle bakıp ıslık çalmaya başladık.
(Zehra'nın kıyafet)
"Kızım sen afeti devran olmuşsun. Bu güzellik ne böyle." Deyip Zehra'nın elinden tutup etrafında bir tur döndürdüm.
"Sen kendine hiç bakmadın mı güzelim aynada. Taş bebek gibisin." Yalandan bir iç çekip "Bugün kesin bizimkilerden biri katil olacak" dedi yüzünü buruştura buruştura. Ama bundan da büyük bir keyif alıyor gibiydi.
Birbirimize iltifat ede ede Zehra önden ben arkasında merdivenden aşağıya indik. Topuk seslerimiz avluda yankı yapıyordu. Cahit bizi görüp ıslık çalmaya başladı. Konağın kapısında bekleyen Cavit abi, Mustafa abi ve Zehra'nın nişanlısı Ali bize doğru döndüler. Şaşkın ve beğenici gözlerle bize baktılar.
Ali, Zehra’dan gözlerini alamazken, Mustafa abinin beğeni dolu gözlerini de üzerimde hissediyordum. Ondan tarafa bakmadan yürümeye devam ettim.
Tüm konak halkı avludaki çardakta oturmuş cay içiyordu.
Babam ve babaannem hariç herkes bize tebessüm ederken onlar kaşları çatık şekilde hoşnut olmadıklarını saklama gereği duymadan baktılar.
Babam boğazını temizler gibi öksürdü.
"Mustafa oğlum kızlar size emanet dikkat edesin ha "
Mustafa abi kilitlenmiş şekilde baştan aşağı beni süzmeye devam ediyordu.
Mustafa abinin halini gören Kalender amcam "Mustafa!" Diye bağırıp kendine gelmesini sağladı. "duydun mu? Kızlar sana emanet dikkat edesin "
" Tabi... tabi baba bana emanetler " kendini toparlamaya çalıştı.
Evdekilere iyi akşamlar deyip konağın kapısından çıktık.
Bize bakıp pis pis sırıtan Cahit
"Kızlar siz ne olmuşsunuz böyle ya, sizde ne cevherler varmış"
Mustafa abi "Zevzek zevzek konuşma Cahit. Elimden bir kaza çıkmadan topla şu ağzını"
Zehra ve Ali kendinden geçmiş birbirlerine kur yapıyorlardı. Bunu gören Mustafa abi sinirle boğazını temizledi. "Cahit sen Ali'nin arabayla gel " kolundan tutup onlara doğru ittirdi.
"Yeminle şamar oğlanına çevirdiniz beni "kal Cahit, otur Cahit, gel Cahit git Cahit bu ne böyle bee " söylene söylene Ali'nin arabasının önüne geçip oturdu.
"Sizin de cilveleşmeniz bittiyse geçin oturun arabaya” Mustafa abi dün gece duyduklarını sindirebilmiş değildi anlaşılan.
Kendine gelen cilveli çiftçimiz hemen arabaya geçti.
Mustafa abi elini hafifçe belime koyup beni arabamın kapısına kadar götürdü. Kapıyı açıp oturmamı bekleyip kapımı kapattı.
Kendisi de yerine geçip emniyet kemerini taktı. Başını bana doğru çevirip gözlerini yüzümün her tarafında gezdirerek baktı.
" çok güzel olmuş " dedi ve derin bir nefes aldı. "Bu gece yanımdan sakın ayrılma Asya " diye de tembih etti. Arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.
" teşekkür ederim ama neden yanından ayrılmayacakmışım ki? "
"Bu güzelliğinle katil edersin sen adamı" bu sefer derin yutkunan taraf ben oldum.
Normal gözükebilmek için "Cavit abiler nerde? " diye sordum
" Berfin’i ve Zeynep'i alıp öyle geçecekler mekana " başımı anladım şeklinde sallayıp, arabanın camından dışarıyı izleyeme başladım.
Yol boyu Mustafa abinin bakışlarını üzerimde hissediyor ona bakmamak için büyük caba sarf ediyordum.
Sonunda mekana gelmiştik. Mustafa abi benden önce inip kapımı açmış arabanın anahtarını da valeye vermişti. Biz inerken Zehralar da arabadan iniyorlardı.
Yüksek müziğin sesi dışardan bile duyuluyordu.
Zehralar önden Mustafa abi ve ben yan yana yürüyüp içeri geçtik.
İçerisi fazlaca aydınlık iki katlı çok şık bir mekandı. Kendini müziğe kaptırmış olan gençler ortada dans edip eğleniyorlardı.
İçim şimdiden kıpır kıpır olmaya başlamıştı. Uzun zamandır delice dans edip eğlenmemiştim.
Cahit oturacağımız yerin üst katta olduğunu söylemesiyle merdivenlere doğru yöneldik. Ali Zehra’yı dans edenlerden korurken Mustafa abi elini belime koyup kimseye çarpmamam için beni yönlendiriyordu.
Yukarı çıktığımızda buranın aşağıya göre daha sakin olduğunu gördüm. Kendi halinde dans eden birkaç kişi dışında herkes oturuyordu.
Yanımıza gelen görevlinin yerimizi göstermesiyle masamıza yerleştik.
Zehra ve Ali karşı koltuğa ben ve Mustafa abide onların karşısında ki koltuğa oturduk. Cahit’te tek başına diğer koltuğa genişçe yerleşti.
Biz yerimize yerleştiğimiz esnada Cavit abilerde gelmişlerdi. Ama yanlarında Zeynep yoktu. Berfin'e hoş geldin demek için ayağa kalkıp sarılırken "Zeynep neden gelmedi " diye sordum
"Rojda huysuzluk yaptı, malesef bırakmadı annesi" dedi. Zeynep'in gelmemesine çok üzülmüştüm "küçük cadı ne olacak" deyip yerlerimize oturduk.
Cahit ellerini birbirine çarpış "kadroda tamamlandığına göre bir şeyler içmiyor muyuz? “diye sordu.
"Uçma Cahit ağır ol " diye uyardı Mustafa abi. Uçmayacaksak neden gelmiştik ki?
Mustafa abi bana doğru eğildi "sen içiyor musun? Kısık sesi müziğe rağmen duyuluyordu.
Başımı hevesle aşağı yukarı sallayıp heyecanlı gözlerimle " evet içerim" dedim.
Bakışları dudaklarıma düştü. Kendi dudaklarını iki yana kıvırıp gülümsedi.
"Daha önce Süryani şarabı denedin mi?”
Başımı olumsuz şekilde sallayıp. "hayır.. ben aslında bir iki bira dışında başka içki içmedim"
" tamam o zaman bir kadeh de Süryani şarabının tadına bak" deyip göz kırptı.
Garsona eliyle işaret yaptı " Bize bir şişe Süryani şarabı "
Zehra’da benim gibi heyecanlıymış olmalı ki gözlerini hevesle kocaman açarak. “Bende içerim ama" dedi.
Mustafa abi başını pekte onaylamaz şekilde aşağı yukarı salladı. Bu geceyi bozmak istemediğini anlamıştım.
Çalan müziğin etkisiyle yerimizde hafif hafif sallanıp ritme uyum sağlıyorduk.
Garson elinde şarap ve kadehlerde masamıza geldi hepimize servis yapıp şişeyi masaya bırakıp ayrıldı.
Hevesle önümdeki kadehi elime aldım. Mustafa abi elimdeki kadehi tuttu. Ne yapmaya çalıştığını anlamak için yüzüne baktım.
Kadehi yavaş yavaş salladı. Sonra kulağıma eğip “kokla” dedi. Onun dediği gibi ilk önce kokladım. Hafiften gelen ekşi kokusundan bir şey anlamasam da koklamış oldum.
Mustafa abi ellerini kadehten çekip gözleriyle iç der gibi işaret yaptı.
Kadehi dudaklarıma götürüp koca bir yudum aldım. Dilimi ve boğazımı yakan mayhoş tadı yüzümü buruşturdu.
Mustafa abi benim mimiklerime gülüp, kulağıma doğru eğildi. “yavaş yavaş, tadını damağına yayarak iç, zevk almak için” ılık nefesi kulağıma vuruyordu.
Ondan uzaklaşmak için kadehimi masaya bırakıp önümdeki çeverezlerden yemeye başladım. Zehra ve Berfin yüzlerini hiç buruşturmadan gayet rahat bir şekilde içiyorlardı.
Hainler! demek daha önceden içmişlerdi.
Yüksek sesten dolayı herkes kendi aralarında kulaktan kulağa muhabbet ediyordu.
Kadehimi elime alıp bir yudum daha aldım. Bu sefer dediği gibi damağıma yayarak içitim. İçtikçe alışıyor tadı daha güzel geliyordu. O bu işten anlıyordu.
Yanımızdan gecen birkaç erkek grubu bizim masaya bakıp hiç utanmadan baştan aşağı süzmüşlerdi. Özellikle açıkta kalan bacaklarım da pis gözlerini ayırmadılar. Rahatsız olup yerimde kıpırdandım.
Mustafa abi kısık ama sinirli bir sesle "amına koyduğumun pezevenkleri" diye küfretti. Yerinden kalktı. Ben daha ne olduğunu anlamadan Üstündeki ceketi çıkartıp bacaklarıma doğru kapattı.
O esnada kadehimden koca bir yudum daha aldım.
"Bu kadeh neden bu kadar cabuk bitti ki?" diye kendi kendime söylendim. Masanın üzerindeki şarap şişesine uzanıp kendi kadehime dolduracağım esnada Mustafa abi elimdeki şişeyi tutup uyarır tonda "yavaşşş" dedi.
"Güzelim bir kadeh dedik. Fazlası çarpar" elimdeki şişeyi alıp benden uzakağa koydu.
Ne yani tüm eğlence bu kadar mıydı?
Yerimde kös kös oturup elime aldığım çerez tabağını eşeliyor içinden fındıkları ayırıp ayırıp ağzıma atıyordum .
Mustafa abi ara ara bana bakıp gülüyor sonrada önüne dönüyordu.
Zehra Aliyle, Cavit abi Berfin’le cilveli cilveli sohbet edip gülüşüyorlardı. Şimdiden sıkılıp eve gitmek istiyordum. İçmeyip dans etmeyeceksek ne diye gelmiştik ki?
Bir süre sonra Mustafa abinin telefonu çalmış rahat konuşabilmek için masadan uzaklaşmıştı.
2 dakika sonra telaşla yanımıza geldi.
"Cavit otelin dopasın da yangın çıkmış. Gitmemiz gerek." Dedi. Hepimiz telaşla ayağa kalktık.
"Kötü bir şey yoktur inşallah.biz de gelelim mi?”diye sordum.
"Korkulacak durum yok güzelim. Siz oturun biz Cavit’le bakıp gelelim.” beni yerime oturttu. Ceketini bacaklarıma tekrar kapatmayı ihmal etmedi.
Cahit’e döndü "kızlara sahip çık uslu uslu oturun." Cahit başını sallayarak onayladı.
Onların gidişiyle kızlarla yan yana oturmuş keyfimiz kaçmıştı. O esnada masadaki şarap gözüme ilişti. Elime alıp kadehime doldurdum. Şarabı masaya koyacağım zaman Berfin'in ve Zehra'nın önüme uzattığı kadehleri gördüm. Aramızda gülüşüp onların bardaklarını doldurdum.
Cahit bize pis pis sırtıp "Korkulur valla sizden" dedi ve bardağını doldurmam için uzattı. Onun bardağını da doldurdum. Kendi kadehimden koca bir yudum aldım.
Bir süre sonra oturduğumuz yerde çalan müzikle dans ediyor içkilerimizi yudumluyorduk. Kahkaha seslerimiz müzikle yarışıyordu.
Ben içtikçe kadehim bitiyor Cahit dolduruyordu. Söylediğimiz ikinci şarabı yarılamıştık bile. Kızlarda aralarında gülüşüp dans ediyorlardı.
Cahit bir anda ayağa kalktı. "oturmaya mı geldik abe hayran" deyip beni ve kızları yerimizden kaldırdı.
Burası iyice sıcak olmuştu.
Müziğin etkisiyle coştukça çoşmaya başladık.
Oturduğumuz masaya doğru ilerleyip üzerine çıkmaya çalıştım. Bir türlü çıkmayı beceremiyor sendeleyip duruyordum.
"Cahittt! " Diye bağırdım. Gözlerim hızla onu aramaya başladı.
Yanıma gelen Cahit’e "beni masaya çıkart " dedim
"kızım başımıza bela çıkartma" desede aldırış etmedim elini tuttum, ondan destek alıp masaya çıkıp dans etmeye başladım.
Yanaklarımın alev topu gibi kızardığını hissediyordum.
Kalçalarımı iki yandan aşağı yukarı sallıyor, iki kolumu havaya kaldırıp bir elimle diğer elimden başlayıp aşağı doğru kolumu okşayarak indiriyordum.
Oynarken rahatsız eden saç topuzumu dağıtmak için ellerim saçımda ki tokaya doğru gitti.
Tokayı çıkartmak için durduğum esnada, mekanın en karanlık köşesinde gözüme biri çarptı. Üzerine ki beyaz gömleğin üst düğmeleri açık, karşımdaki deri koltuğa oturmuş, kol dirsekleri bakacaklarına dayalı, elinde viski bardağı.
Kömür karası gözlerini üzerime dikmiş bana bakıyordu. Benim onu gördüğümü farkettikden sonra yavaşça sırtını kanepeye doğru yasladı.
Elindeki viskiden bir yudum aldı.
Bu benim çarpıştığım adamdı. Emin olmak için gözlerimi kısmış dikkatlice tekrar baktım. İçtiğim şarap beni çarpmadıysa kesinlikle oydu.
Kalbimin ritmi artmış. Alev alev yanan yanaklarım mümkünmüş gibi daha da yanmaya başladı.
Tek kaşını yukarı kaldırdı.
Masanın üzerine çıkmış olmama şaşıran gözlerle baştan aşağı beni süzüyor, gözlerime kenetlenmiş şekilde bakıyordu.
O da beni tanımış olabilir miydi?
Gözlerimi gözlerinden hiç ayırmadan saçımdaki tokayı çıkartıp yere doğru attım. Belime kadar gelen saçlarımı ellerimle havalandırdım.
Yavaş hareketlerle tekrar oynamaya başladım.
Belimi sağa sola kıvırıyor arada ellerimle saçlarımı toplayıp, tekrar dağıtmak için savuruyordum.
Yanındaki tahminimce koruması olan adama eliyle gel işareti yaptı. Her an kaybolacakmışım gibi gözlerini gözlerimden hiç ayırmadı. Kulağına doğru eğilip bir şeyler söyledi.
Ayağıma rahatsızlık vermeye başlayan ayakkabıları masadan inemeden olduğum yerde çıkarttım. Parmak uçlarımla masadan düşmesi için yere doğru ittirdim.
Etrafımızdaki insanlar hareketlenmişti. Siyah giyimli adamlar herkesi tek tek aşağı tarafa yönlendiriyordu. Biraz önce kulağına bir şeyler söylediği adam da içlerindeydi.
Şuan bunların hiçbirini sorgulayacak durumda değildim. Alkol, müzik ve karşımdaki adam yeterince kanımı kaynatıyordu.
Kendimi tekrardan müziğin kollarına bıraktım.
Çıplak ayaklarımın parmak ucunda yükseliyor, ellerimi elbisemin etek ucundan başlayıp, bedenime sürte sürte saçlarıma kadar getirip savurup arkamı dönüyordum. Omuzumdan başımı yana doğru çevirip kışkırtıcı bakışlar atıp gözlerimi kaçırıyordum..
Dansım gittikçe başka yönlere veriliyordu.
Benim her saçımı savuruşumda ağzından küfür olduğunu tahmin ettiğim bir şeyler söylüyor viskisinden koca bir yudum alıyordu. Her viski içişinde adem elması yukarı kalkıp iniyordu.
Kışkırtıcıydı...
Boğazımın kuruduğunu hissediyordum.
Yanımda çılgınlar gibi dans eden Zehra’ya ve Berfin'e baktım. Kendilerinden bir hayli geçmişlerdi.
Eğilip masanın üzerindeki şarap şişesini elime aldım. Ağır ve yavaş hareketlerle Karşımda ki adamın gözlerine baka baka şişeyi dudaklarıma götürüp içmeye başladım.
Dudağımın kenarından boynuma doğru akan şarabı hissetsem de umursamadan içmeye devam ettim. Şişeyi ağzımdan çekip elimin tersiyle dudaklarımı sildim..
Alt dudağımı dişlerimin arasına ısırıp gözlerimi kıstım. Kolumu ona doğru uzatıp işaret parmağımla kendisini işaret edip yavaşça kolumu kendime doğru çektim.
Onu kendime çağırıyordum.
Simsiyah olan gözleri daha da karardı.
Elindeki viskiden koca bir yudum daha alıp bardağı masaya sertçe koydu.
Kömür karası gözlerini benim mavilerime kenetledi.
Sabrının son raddesindeymiş gibi derince yutkunup nefes aldı, bir anda
Hızla ayağa kalktı..
******BÖLÜM SONU****
BUARAYA KADAR GELİP YORUMLAMAYI VE YILDIZA BASIP OY VERMEYİ UNUTMAYALIM
KİTABIM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NEDİR?
BENİMLE PAYLAŞA BİLİR MİSİNİZ?
SİZİ SEVEN ACEMİ YAZARINIZ 😘😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 56.3k Okunma |
4.68k Oy |
0 Takip |
31 Bölümlü Kitap |