Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Aile Tanışma

@lesyamm

Herkese merhabalar. Yeni bir bölümle karşı karşıyayız.

Bölümü hızlı atabilmek için fazla inceleyemedim. Yazım yanlışı varsa kusura bakmayın.

Beğeni ve satır arasi yorum yapmayı unutmayın canlarr.😘😘

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Konağin kapısından içeri girmemizle ,art arda duyulan patlama sesleriyle iki elimle kulaklarımı kapatıp çığlık atmam bir olmustu.

Silah seslerinin kesilmesiyle ellerimi kulaklarımdan cektim. anlaşılan benden başka korkan kimse yoktu. Meraklı ve şaşkın gözlerle bana bakıyolardı.Aşırı korkmam ve çığlık atmam onları şaşırtmış olmalıydı. Kalender amcamın yükselen sesiyle

"lan Cahittttttt!!!!! demedik mi oğlum biz sana silah sıkmak yok diye."

"Aman amcaaa biricik kuzenimiz ilk defa konağımıza ,evmize gelmiş sıkmayalım mı şöyle bir kaç el" dedi ve babamın elini öpmek için onun yanına gitti. Babamın ve annemin ellerini sırayla öptükten sonra yanıma geldi. " Hoşgeldin Asya ben Cahit" deyip sarıldı." Nihat amcanın en biricik ve en cok sevdiği oğlu." ağzını yaya yaya konuşması sinirlerimi oynatmaya başlamıştı bile.

"Çok hoşbuldum demeyi isterdim ama"... elimi yumruk yapıp "aklımı aldın !!! " deyip omzuma gelişi güzel yumruğumu indirdim.Bikaç adım sendeleyerek geriye gitti

"Vaaayyyy işte bize, şanımıza yakışan bir aile üyesi daha Mustafaa abimden sonra bana vurabilen tek kişi," kolunu aşağı yukarı sıvazlayıp " elide ağarmış haaa" demesiyle benim ve avludakilerin gülüşmesi bir oldu.

"Zevzekligi bırak Cahitt" sesin geldigi yöne doğru başımı cevirdim

"İşte geldi Miran aşiretinin biricik ağasıııı, Mustafa Ağa" dedi cahit.

Mustafa tüm ağır abi edasıyla konağın avlusunda salına salına yanımıza gedi. Üzerine giymiş olduğu siyah takım elbise uzun boyuna ve esmer tenine yakışmış, yakışıklı cehresine tam oturmuştu.

 

(Yakışıklı adammış demi Asya dibin düştü).

 

İlk önce babamın elini öpüp "hoşgelmişsin amca" deyip kucaklaştılar. anneminde elini öptükten sonra, ağır adımlarla yüzümü inceleyen gözlerini ,gözlerime dikip yanıma geldi. Tüm konak sanki bu anı bekliyormuş gibi derin bir sesizliğe büründü.Iki elinide siyah kumaş pantolonun ceplerine sokmuş, kısmış olduğu gözleriyle "Hoşgeldin Asya" dedi. Gözlerimin içine derin derin bakması tüylerimi diken diken etmeye yetmişti bile.

"Hoşbuldum Musatafa ABİİ" dememle Mustafa abi kaşlarını çatıp, kendi kendine derin bir nefes alıp verdi, kısık ses tonuyla "abiiii" deyip kaşlarını kaldırıp, alaycı bir gülümsemeyle önümden cekildi.

Bu olaya bir tek Cahit'in ve yanındaki kızın pis pis sırıtması dikkatimden kaçmamıştı.

Ne var yani amcamın oğlu olması benim gözümde onu abi yapardı.

(Demekki kuzenin olmazsa dibin düşecekti Asya.)

Babannemin,Nihat amcamin,yengelerimin elini öperken, Zehra ve Zeyneple kucaklasmıştık. Zeynep evlenmis, 2 yasinda siyah gözlü kıvırcık saçlı bir kızı vardı ,tıpkı annesine benziyordu. Onuda mıncıklaya mıncıklaya sevip öpmüstüm. Zehra ile de samimi bir şekilde kucaklaşıp sarılmıştık. O da nisanlıymış 1 2 aya düğünü olacakmış. Bu ailede demek ki evde kalan kız kurusu ben olacaktim.

Nihat amcamın evlenecek olan Civan abiylede tokalastıktan sonra akşam yemeğini yemek için avludaki masanın etrafına toplanmıstık .Babami masanın baş köşesine oturtmuslardi. Onun sağında solunda ben ve annem vardık. Masanin diğer baş köşesinde de Kalender amcam sağında MUstafa abi solunda da karısı Meryem yenge vardı. Herkes masaya oturmuş çorbaların servis edilmesini bekliyordu. Corbaların servis edilmesinden sonra Kalender amcamın afiyet olsun demesiyle herkes yemeğe başlamişti..Sessiz gecen yemeğin sesizliğini Kalender amcamın

"eee Salih artık Mardin'e dönme vakti gelmedi mi? " sorusuyla herkes bakışlarını amcama cevirmiş ona bakıyordu.

"Bilirim, babama olan öfken hala tazedir .Babam sana olan pişmanlığı ve özlemiyle göçüp gittti bu dünyadan. Bari anamın sana hasret kalmasına müsade etme."

Amcamın sözlerini şaşkınlıkla dinliyordum. Nasıl yani babam dedeme olan küslüğünden dolayımı İstanbul da yaşıyordu. Peki ben neden bunu bilmiyordum. Sorgulayıcı gözlerimi anneme diktim. Annem sus, konuşma der gibi kaşlarını kaldırıp indirmişti.

"Doğru dersin abi. Ama artık yapamam buralarda ,ben Mardin'e yabancı Mardin bana yabancı. Kurulu bi düzenimiz var İstanbul da. Onca seneden sonra dönemem , yapamam" dedi babam.

Yemek boyunca sesizliğini koruyan babaannem, elindeki kaşığı sertce masaya vurdu.

"Kalender !!!! bunca sene anasını atasını bilmeyen evlada ne anlatırsın sen. Bunca sene evlat hasretiyle yanan yüreğimi görmeyen bir evlat doğurmuşum. Torunumun yüzünü dahi görmemişim. Onun bize verdiği ceza babanı toprağa koyduğu gibi benide koyması yakındır" deyip elindeki bastonu yere vurup ayaklandı ve ağır adımlarla içeri doğru yürüdü.

Kimsede iştah kalmamıştı. Zoraki yenen yemeğin ardından, herkes terasa geçmiş çaylarını içiyordu. Fazlasıyla yorulduğumu hissedip, yanımda oturan Zehraya kısık sesimle nerde kalacağımı sordum. O da hemen elimi tutup ayağa kaldırdı beni.Herkese iyi geceler deyip İçeri doğru yürümeye başladık .Zehra bana dönüp "iyimisin Asya yemekten sonra hiç sesin çıkmadı canını sıkan bişey mi oldu? "diye sordu. Ona sadece çok yorgun oldugumu söyleyip kalacağımız odaya dogru ilerledik.Kafamda babamla amcamın konuşması dönüp duruyodu.Babamla dedem neden küsmüştü, aralarında bu kadar büyük ne olmustu da babam Mardin'i tek etmisti. Odanın kapısına geldiğimizde Zehra bana dönüp "bak karşıdaki oda benim. Senin kalacağın bu oda da eskiden ablamındı ama artık o olmadığına göre, oda senindir." kapıyı acıp içeri girdik. Geniş ve ferah bir odaydı. Soft renklerde döşenmiş, geniş çift kişik bir yatak, büyükce gardolap ve aynalı makyaj masası vardı. Odanın içinde birde banyo olmasına çok sevinmiştim. Zehra ellerimi tutup kocaman gözleriyle yüzüme bakıp " Asya ben seni çok sevdim. Sanki yıllardır seni tanıyorum, uzun yıllar hep birlikteymişizde tatilden yeni dönmüşsün gibi hissediyorum" ne yalan söyleyim Zehra ya bende çok ısınmıştım. " Kan çekmiştir Zehra " deyip ikimizde gülmeye başladık. Zehra odadan cıkarkan bir eksiğim, ihtiyacım olursa haber etmemi söyleyip gitmişti.

O kadar çok yorulmuştum ki eşyalarımı bile yerleştirmeden yatağın üstüne kendimi attım.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Gözlerimi açtığımda yeni doğmaya başlayan güneşin kızıllığı yüzüme vuruyordu. Gece pijamalarımı nasıl giydiğimi hatırlamıyor, üzerimdeki örtüyü kimin örttüğünü bilmiyordum. Hemen ayağa kalktım. Doğan güneşi kaçırmamak için üst kattakki terasa gitmek için ayaklandım. Aslında kahve içerek izlemek iserterdim ama yabancısı olduğum bu evde kahve yapmak bana zaman kaybettirir diye, adımlarımı direkt terasa çevirdim.

Uyku mahruru gözlerimle tarasın demirlerine ellerimi dayamış manzaranın büyüsüne kapılmıştım. Sanki tüm Mardin ayaklarımın altına serilmiş ,havlayan köpeklerin, yuvasından yeni cıkmış kuşların sesleriyle sanki bana hoşgeldin diyordu.

Omuzlarıma koyulan şalın etkisiyle yerimden sıçramış şaşkın gözlerle karşımdaki adama bakmıştım.

"korkuttum mu seni" diyen Mustafa abinin gözlerine bakıp olumsuz bi şekilde sağa sola başımı sallayıp "yok sadece fazlasıyla manzaranın güzelliğine dalmışım" deyip tekrar doğan güneşe doğru döndüm. Kalcasını terasın demirlerine dayayıp "manzaranın keyfi kahvesiz çıkmaz" deyip iki elindeki tuttuğu kahve kupasının birini bana uzattı.Elindeki kahveyi alıp

"teşekkür ederim ,aslında bende öyle düşünmüştüm. Ama mutfağın yerini bilmediğim için vakit kaybetmek istemedim." dedim

"neden bu kadar erkencisin. Uyuyamadın mı?"

"yok aslında gayet güzel uyudum. Erken kalkmaya alışkınım ben. Anlaşılan sende benim gibi erkencisin" dedim

"Bende alışkınım erken kalkmaya.Sevmem öyle uykuya bütün günü yedirmeyi." deyip ikimizde kısa bir sessizliğin içinde doğan güneşi izledik ,daha doğrusu ben güneşi o beni izledi. Üşüdüğümü hissedip içimdeki ürpertiyle omuzlarımdaki şala sarıldım.

"üşüdün mü" diyen Mustafa abiye "hı hıı "deyip başımı salladım. Mustafa abi hoşnutsuz bi şekilde "üşürsün tabi üstündekilere bak bir karış var yok" gözlerimi bedenime doğru indirip baktığımda, şort ve ince askılı pijama takımımla karşı karşıya geldim.

(yuh Asya sen adamın karşısında 1 saattir bu şekilemi duruyosun.SÜTYENİN nerde kızım seninn)

 

Aslında giyimime kuşumıma dikkat eden biriyimdir ama kendi evimdeki rahatlığımdan dolayı burdaki kalabalığı unutmuştum. Bir anda omuzumdaki şalı göğüslerime doğru kapattım.yanaklarımın kızardığını hissediyordum ne diyeceğimi bilemez halde içime kaçan sesimle

"şeyy aslında ben dikkat ederim ama unutmuşum" bir anda arkamı döndüp terasın kapısına doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan Mustafa abinin gülme sesini duyuyordum. Yüzüne bakmaya utandığımdan dolayı arkam dönük bir şekilde "kahve için tekrar teşekkür ederim Mustafa abi "deyip yüremeye devam ettim . Gülüş sesi bi anda kesilip "sikecem şimdi abisini" diyen Mustafa abinin sesiyle, gözlerim kocaman acılmış koşar adımlarla odama doğru ilerlemeye başladım.

Odama girip kendi kendime çığlık atmaya başladım. "Rezil oldun adama Asyaa. Gerizekalı mısın kızım sen! sütyensiz çıkıyosun bi de dışarı. Aptalll nasıl unutursun" Soğuktan dikleşen göğüslerimle aynada kendime bakarken "Allahım inşallahh görmemis olsunn ..lütfen. lütfennn görmemiş olsun. Gerizekalı Asyaaa "

Odamın kapısının bir anda açılmasıyla yerimden sıçrayıp ellerimle göğüslerimi kapattim.

"Günaydınnnn. Kiminle konuşuyorsun Asyaa" diye giren Zehra ya bakakaldim.

"Kızım neden kapıyı çalmadan pat diye giriyosun odaya, korkuttun beni. Bu evin adeti mi birilerini korkutmak "

"Aslında iki kere çaldım kapıyı ,içerden de sesler gelince müsaitsindir diye girdim bende. Kusura bakma müsit değilsen çıkabilirim." deyip kapiya doğru gitmeye başladi

"Duymamışım Zehra asıl sen kusura bakma, gel müsaitim. Biraz sinirlerim bozuldu ,ondan bir anda çıkışmış oldum sana " deyip, dolabima doğru yöneldim, aksam yerlestirmeye fırsatım olmayan valizdeki kıyafetlerimi, dolaba koymaya başladim.

"Hayırdır kim canını sıktı sabah sabah" deyip yatağın kenarina oturdu.

"Aslında kimse canımı sıkmadı amaaa," deyip derin bir nefes aldim " Mustafa abi beni bu şekilde gördü"deyip kollarimi acıp bedenimi ona doğru döndürdüm. " rezil oldum Zehra rezill.nasıl bu şekilde çıkarım karşısına. Bidee farkında olmadan o kadar zaman yanında durdum, sohbet ettim. O da demiyor ki git üstünü değistir. Nasıl bakacam ben simdi onun yüzüne" Zehra nin kahkasıyla suratına mal mal bakmaya başladım. Ağlanacak halime gülüyordu bide. . "Zehra neye gülüyosun ben diyorum rezil oldum diyorum sen gülüyorsun"

" Asyaa buna mı takıldın sen. Abim takılmaz öyle kıyafetlere falan ,rahat ol. Ama seni boyle göğüslerin meydan da görüp aklına başka şeyler geldiyse bilememm " deyip kahkaha atmaya başladi.Kocaman gözlerimi acıp elimdeki kiyafeti ona doğru fırlattım. "Ne diyosun sen Zehraa ".

 

"Neyse hadi hadi kendine gel. Kahvalti hazırlanıyor avluya. Herkes toplanmaya başlamıştır sende üstünü giyip inersin aşağıya. " ayağa kalkıp giderken elinde tuttuğu kıyafeti tekrar bana bana fırlattı. Kapiyi acıp çıkacağı esnada, sinsi bakışlarını üstüme atıp " sütyenini giymeyi unutmaa "

" Zehraaaaaa!!!!" Diye bağırıp kıyafetimi tekrar ona doğru fırlattım.

Kıyafetlerimi yerleştirip, kısa bir duşun ardından üzerime mint yeşili büstiyerimi üstünede aynı renk yarım hırkamı ve siyah kumaş pantolumu giydim.Uzun sarı saçlarımı kurutmakla uğraşmamak için havluyla geliş güzel ıslaklığını alıp acık bi şekilde bıraktım.Dudaklarıma varla yok arısı rujumuda sürdüm.

Ardından aynada son kez kendime bakıp kahvaltı için odadan çıktım. Sabahki olanları düşündükce hala yanaklarımın kızardığını hissediyor kendime kızıyordum.

Avluya çıktığımda herkesin masanın başına yerlerinde oturmuş bir vaziyette sohbet ediyordu. Yavasca masaya yaklaşıp, sevecen güler yüzümle "Herkese günaydın " deyip babamın yanağına sulu kocaman bir öpüçük bıraktım. Masadakilerinde bana günaydın demeseyli sandalyemi cekip, yerime oturdum.Mustafa abinin olduğu tarafa, göz göze gelip utanmamak için hiç bakmıyordum. Ona bakmayıp tabağıma yiyebileceğim kadar kahvaltılıklardan doldurmaya başladım. Amcamın da hadi afiyet olsun demesiyle herkes kahvaltı yapmaya başladı.

Karşımda oturan annemin gözlerini belertip "Asya neden saclarını kurutmadın. Sonra başım ağrıyor diye yataktan çıkmıyosun. Dikkat et kendine burası İstanbul'a benzemez" deyip catık kaşlarıyla bana bakmaya devam etti.

"kahvaltıya geç kalmamak için aceleyle çıktım anne. Kahvaltıdan sonra hemen kuruturum"

"Ne o torunum uykunu alamadın , geç mi kalktın. rahat ettiremedik mi yoksa seni?" dedi babannem. Ben daha cevabımı veremeden Zehra'nın " yok babaanne Asya senden benden daha erken kalmış ,Mustafa abimle güneşin doğuşunu bile izlemişlerr"

Ağzıma aldığım bir yudum suyun boğazıma kaçmasıyla öksürmeye başladım. Ne diyordu bu kız Allah aşkına bunu söylemenin zamanımıydı. Mustafa abinin telaşla yerinden kalkıp sırtıma vurması daha fazla öksürmeme neden oluyordu.

(gitsene yerine be adam senin yüzünden öksürüyorum zaten)

zor bela kendime gelmemle Mustafa abi "iyi misin" diye sordu. Kafamı sallayıp "sorun yok iyiyim" dedim ve ağır adımlarla kendi yerine geçip oturdu.

Başımı kaldırıp Mustafa abiye yandan bakmamla, gözlerinin bende olduğunu fark ettim. Benim ona baktığımı gördüğünde tabiri caaizse piç bir gülüş atıp gözleriyle önümdeki tabağı işaret etti.

"(Asyaaa, kızım bu sana utanma kahvaltını mı yap diyo, ne diyoo ne demeye çalışıyo")

Gözlerimi çekip hemen kahvaltımı yapmaya başladım. Kahvaltıda büyükler düğün hakkında konuşmaya başladılar. Zehra ve zeynep kıyafetleri hakkında konuşuyordu. Zehra elindeki telefonu bana uzatıp "Asya elbisem nasıl, aslında ben bunu değilde daha farklı bişey istiyordum ama Ali beyin kıskançlığı yüzünden buna almak zorunda kaldım." Ali zehranın nişanlısıydı. Aslında Elbise çok güzeldi ama nişanlısının kıskançlığı yüzünden almak zorunda olduğu için pek memnun gözükmüyordu, kaşlarmı çatıp " neden bir kumaş parcası için seni kısıtlayan adamın dediğini alıyosun ki" dedim. Annemin "Asyaa" demesiyle kafamı" yalan mı söylüyorum" diyerek salladım. Zehra'nın morali bozulup yüzü düştü. Ama dediğim şeye pişman değildim. seven adam nasıl sevdiyse o şekilde sevmeye devam etmeliydi. Kalıbında aldığı şeyi başka bi kalıba sokmaya çalısmak bana göre çok yanlış bi durumdu.

Zehra'nın yanında oturan Zeynep "Sen nasıl bir elbise giyeceksin Asya. varsa fotoğrafını göstersene" dedi.

(ee hadi göstersene Asya giyeceğin elbiseyi. Desene onlara, ben düğüne gelmek istemiyordum, hiç bişey almayı layık görmedim diye. Onca insanın içinde diyemezsin tabi yemezzzz)

"Şeyy, aslında gelişim ani olduğu için ben elbise getirmedim. Buralardan bişeyler alırım ya da elimdekilerden bişeyler giyerim diye düşündüm."

"Aaaa olurmu öyle şey kızım, sen Miran aşiretinin kızısın öyle elindekileri giymek falan olmaz" dedi Meryem yenge. Sonra Mustafa abiye dönüp "kahvaltıdan sonra kızları çarşıya götürde, gönüllerince alsınlar elbisesini olur mu oğlum"

"(pardon yenge ilk önce bana mı sorsaydın. gitmek istiyorum mu diye. Ya da ben Mustafa abiyle gitmek istiyorum mu diye,, ha ")

sert ve baskın sesiyle "Hazırlansınlar kahvaltıdan sonra götürürüm" dedi Mustafa abi

"Aslan abim bee götür bizi, bende aklımda kalan o elbiseyi alayım, Ali de kendi kendine kudursun dursun" tabi zehra bunu söylerken sesi sonlara doğru kısılıp bana doğru eğilerek söylemişti.

(anlaşılan onada yemiyordu bazı şeyleri sesli söylemek)

Kızlarla kahvaltımızı yapıp hazırlanmak için masadan kalktık "herkese afiyet olsun" deyip odamıza doğru yürümeye başlamıştık ki. Arkamızdan gelen sesle olduğum yerde kalakaldım "saclarını kurutmadan aşağıya inme ASYA!" Mustafa abinin sesiyle Zehra kıkırdayarak koluma vurdu. Vücudumdakı tüm kanın yanaklarıma doğru hücum ettiğini hissediyordum. Babamın ikaz eden öksürüğüne aldırış etmeden , hızlı adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Tabi Zehra yine uslu durmayıp ikide bir koluma vurup kahkaha atıyordu. "Zehra yeter" diye bağırdım. " Allah aşkına kıyafet mi almaya gidiyoruz nereye gidiyoruz biran önce gidip gelelim"

"Tamam tamam bişey demedim kızma. hadi hazırlan gidelim hemen, abim bekletilmeyi sevmez." Deyip göz kırptı.

İkimizde aynı anda odalarımıza girdik kapıyı kapattık. Yanımızdaki varlığını unuttuğumuz Zeynep "kızlarrr" diye bağırmasıyla Zehrayla aynı anda odamızın kapını açtık. İkimizede çatık kaşlarla "iyi hoş da, ben nerde hazırlanacam. Bugün dışarı çıkmayız diye evden gündelik giyinip çıktım ben" Zehrayla birbirimize bakıp gülmeye başladık. Zeynep in kolundan tutup odama doğru çektim. "Gel Zeynep benim dolabımdan kendi uygun bişeyler giyebilirsin" kapının yarısından kafasını çıkaran Zehraya dönüp "onca yıllık ablanım, şöyle içten bir şekilde kıyafetlerinden vermedin bana ,hayin kardeş bozuntusu" deyip suratına kapıyı kapattı.

ikimizde odanın içinde gülmeye başladık. Zeynep dolaba doğru yönelip kendine uygun diz altı kloş etek, üstünede ona uygun bir bulüz cıkartıp bana olur mu dercesine gösterdi. Kendisi doğum yapmasına rağmen kadınlarin kıskanabileceği ,fit ve kıvrımlı bir vücuda sahipti. ona "evet evet çok güzel olur. hadi sen rahat rahat giyin ben banyoda saclarımı kurutup geliyorum." dedim. Banyoya girip dolaptan çıkarttıgım fön makinesini prize takıp çalıştırdım. Sofrada Mustafa abinin bakışlarını ve kalktığımızda söylediği sözleri düşündükce hem kızıyorum hemde kızarıyordum.

(ne alıp veremediği vardı bu adamın benle. eee orasınıda sen düşün artık Asya ne almak ne vermek istiyo)

Acaba amcamın bana küçükken ima ettiği şeyleri Mustafa abiyede mi söylüyordu. Acaba o yüzden mi böyle davranıp benden beklenti içine giriyordu. Kafamı hemen olumsuz bir şekilde sağa sola saldım. Yok olmaz öyle bişey..... olmaz demi. İlk fırsatta Mustafa abiyle konuşmam lazım.Böyle bi düşüncesi varsa bile benden yana bir beklentiye girmemeliydi.

Banyo kapısının tıklatılmasıyla kendime geldim. hemen fön makinesini kapatıp, kapıyı actım. Zeynep giyinmiş beni bekliyordu. "canım iyi misin " diye sordu. "İyiyim Zeynep.Bişey mi oldu"

"yok bişey olduğundan değilde yanakların kıpkırmızı olmuş"

"haa o mu fön makinasindandır ya, sıcaktı ya ondan" deyip askıdaki cantamı elimi alıp "hadi çıkalım gec olmadan gidip gelelim"

Önden ben arkamdan da Zeynep in gelmesiyle avluya indik. Babamlar amcamlarla oturmuş çardakda cay içiyorlardı. Babama dönüp "baba çıkıyoruz biz "diye seslendim. "tamam kızım dikkat edin, bi delilik edip Mustafa'nın yanından ayrılayım deme" denecek lafmıydı bu şimdi baba.Hem ben delimiyimde bana deli diyosun. Alacağın olsun Salih AĞAA. Suratımdaki yalancı gülümsemeyle "tamam babacığım sen nasıl istersen" deyip Zeynep e döndüm. "nerde kaldı bu Zehra" dememle paldır küldür merivenden inen Zehra ya batık.

"ayy beni bırkıp gittiniz diye cok korktum. Valla nasıl hazırlandım bilmiyorum. Üzerime yalandan bişeyler gecirip geldim."

"Zehraaaa, bu hazırlanmamış halin mi. üzerindeki abiyeden hallice. bir tek görümce sacın eksik" dedi zeynep

"haa sacım mı? Aslında yapacaktım bişeyler ama beni unutup gidersiiz diye yapamadım"

Bu Zehra şaka gibi bir kızdı. Nişanlısı çok şanslı adamdı, insan Zehra nın yanında asla yaşlanmaz aksine gencleşirdi.

"Hadin oyalanmayı bırakında gidelim biran önce "

sahi bu adam ne ara dibimizde bitti. Daha demin kapının orda Cahit ve Civan la konuşmuyormuydu? Mustafa abinin koluna giren zehra tüm sevecenliğiyle

"Gidelim abilerin en yakışıklısı, kara gözlüsü, uzun boylusu, esmer güzeli "

 

"Kes yalakalığı Zehra, ne isteyeceksen iste. Hem esmer güzeli de ne ,kadın mıyım ben. Diyeceksen esmer yakışıklısı falan de" diyen Mustafa abiye bakıp, Zeynep le birlikte gülmeye başladık. kısık sesimle "esmer yakışıklısı ne be " dedim Zeynep e dönerek. O da omuzlarını kaldırıp "bilmem" dedi.

 

Yol boyunca hiç susmayan Zehra nın sesiyle çarşıya gelebilmiştik çok şükür. Arabadan inip Mustafa abi önde, kızlarla kol kola girmiş onun arkasında da biz yürüyorduk. Arada arkasına dönüp bize kısa bi bakış atıp önüne dönüyordu. Bir kaç mağzaya girmiş beğendiğimiz elbise olmadığı için geri çıkmıştık. Bana kalsa ilk giydiğimi alırdım ama kızların itirazıyla vazgecmiştim. En son Zehra nın öve öve bitiremedigi mağzaya girip kendimize uygun çok güzel kıyafetler almıştık. Zehra nın da dediği gibi birbirinden şık her ortama uygun güzel kıyafetler vardı..Ordan çıkıp ayakkabı magzasına girip elbiseme uygun iki farklı model ayakkabımıda alıp çıkmıştık. İşlerimiz bitirip arabaya doğru yürüdüğümüz esnada, Zehra bizi durdurmuş yüzündeki pis sırıtışla başıyla iç camaşırı magzasını işaret ediyordu. Yanımızda yürüyen Mustafa abiye "abi sen bizi arabada beklesene kızlarla son bir kaç alacağımız kaldı" Mustafa abinin gözleri bir magza vitrindeki iç çamaşırlarına bir bizim aramızda mekik dokuyup "girin hadi, çok fazla oyalanmayın. ben sizi arabada bekliyorum" deyip, arabaya doğru yürümeye başladı..

 

.... BÖLÜM SONU .....

 

İç çamaşır magzasında kestik.

Acaba magzada neler olacak, kimlerle karşılaşacağız.

Mustafa ve Asya hakkında neler düşünüyorsunuz.?

Kurgum nasıl ilerliyor? Devam etmelimiyim yoksa ilk kurgu romanıma burda son mu vermeliyim ?

Oy verip yorum yapmadan gecmee.

Sizi seviyorum. Iyi okumalar..

Loading...
0%