Yeni Üyelik
3.
Bölüm

İlk Bakış

@lesyamm

Herkese marhabalar yeni bölümle sizlerleyim.

Lütfen satır arası yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin.

 

 

Mustafa abinin gidişiyle mağzaya adımımızı attık. Dışardan küçük gibi görünen ama aksine kocaman ferah bir yerdi.

İçeride birbirinden cesur fantazi derecesi yüksek gecelikler ve kumaş parcaları vardı.

Zehra çıldırmış bi şekilde tüm parçaları eline almış ayna karşısında geçip kendine bakıyordu. Zeynep ve ben sakinliğimizi koruyup hanımefendi edasıyla içeride geziyor, daha sakin duran iç camaşırlarına bakıyorduk. Aslında cesur parcalar giymeyi bende severim. Kendime aldığım kıyafetleri başkasını memnun etmek adına değil kendimi ödüllendirmek ve daha iyi hissetmek için alırdım.

"Asya bak bu sana çok yakışır. Uzun bacakların, dolgun kalcanla efsane olur" diyen Zehra,elinde tutup havaya kaldırdığı liseli kız fantezi kıyafetini bana gösteriyordu.

"Zehra benden çok senin ona ihtiyacın varmış gibi duruyo. malum 2 ay sonra düğünü olacak olan sensin." deyip önümdeki sütyen takımını incelemeye devam ettim.

Zeynep de eline birkaç parça çamaşır almış Zehrayı izliyordu. İki kardeşin karakterlerinin bu kadar zıt olması bana çok şaşırtıcı geliyordu. Zeynep çok naif efendi ağır başlı biriydi.

Elime almış olduğum iç çamaşırını inceleyip, bedenine bakıyordum. Yanıma gelen Zehra"kızım bu sana küçük en az 85 alman lazım. Yoksa sağından solundan taşar" deyip pis pis gülmeye başladı.

Bizim çamaşırları incelediğimz esnada büyük bir kadın grubu mağzaya giriş yaptı.

Yaşca büyük kadınlar otururken genc olanlar çamaşırlara bakmaya başladılar.

Meraklı gözlerle onları izlerken "bunlar Karabeyli aşireti kadınları" gözleriyle oturan kadınları işaret edip ." Bak şurda oturan, kilolu olan Aslan Karabeyli'nin annesi Sultan haanım, yanındaki kadında onun kardeşi Nigar şeytanı. Demekki sonunda yamayabildi Aslan ağaya kızını" dedi Zehra. Yanyana duran iki kızılarıda gözleriyle işaret edip

"şu iki kızda Aslan ağanın kardeşi biri Gülfem diğeride Narin,elinde mor gecelik olanda Nigar'ın kızı Elif. Bakma böyle hanım hanımcık olduğuna ana kız şeytanın ortağı sayılırlar. Bu Nigar cadısı yıllarca kızını Aslan ağaya vermek istedi de Aslan ağa almadı. Ne yaptılarsa artık adamı tongaya düşürmüşler baksana" dedi

"Öyle diyosunda Zehra tongaya düşmiyecek gibide değil ki. Güzel kız baksana" dedim. Gercektende çok güzel kızdı uzun boylu, kumral kısa saçlı kahverengi gözlü, alımlı bi kadındı.

Bizim tarafımıza doğru gelen kızlar bize hafif bir baş selamı verip iç çamaşırlarına bakmaya başladılar.

Zehranın Aslan ağanın kardeşi olduğunu söyleylediği Narin "hayırlı olsun Zeynep abla Civan abiyi evlendiyormuşsunuz." deyip konuşmaya başladı.

Başıyla Elif'i gösterip"sizede hayırlı olsun Narinciğim sonunda Aslan ağayıda başgöz etmişsiniz"

" evet Zeynep abla biraz öyle oldu.Elifle sözlendiler, işte nişan için alışverişe çıktık bizde. " bana gülümseyen gözlerle bakıp Zeynep'e doğru konuşup " tanıyamadım, misafiriniz galiba" dedi.

Zeynep'in afallaması gözümden kaçmamıştı.

"Evet..Tanımazsın uzaktan akrabamızın kızı. Düğün için geldi."

Zeynep neden böyle bişey söyledi anlamayamadim. Sorgulayıcı gözlerle ona bakıyordum. Yanımızda ki kızlarla birlikte sadece onları dinliyorduk.

Zehra anlam veremediğm pis gözerle karşımızdaki kızlara bakıyordu.

"neyse hadi size kolay gelsin bizim işimiz bitti gidelim artık" deyip Zeynep'i ve beni kasaya doğru yönlendirdi. Kasada almış olduklarımızı ödeyip,çıkışa doğru ilerlerken Zeynep ve Zehra kenarda oturan kadınlara hafif bir baş selamı verip mağazadan ayrıldık.

Kadınların bize bakan gözleri ürpertici şekilde itici gelmişti.

Yürümeye başladığımız esnada "Zeynep kızlara neden öyle dedin? Amcanın kızı olduğumu değilde, uzaktan akrabamızın kızı dedin?"

"Amann Asya ona mı takıldın sen. Görmedin mi kenafir gözlüleri nasıl hasetle baktılar sana. Amcamın kızı olduğunu bilselerdi kıskançlıktan kudurur nazar değdirirlerdi sana " diye cevapladı. Pek tatmin olduğumu söylemezdim, ama nedense pek üstünde durasım gelmedi. Hem bir daha nerde görecektim ki onları. Bilseler ne ,bilmeseler ne diye düşündüm.

 

Kızlarla kol kola girmiş arabaya doğru ilerlemeye devam ediyorduk ki, kolumda çantamın yokluğunu fark ettim. telaşla " kızlar çantam kasanın orda kalmış galiba siz gidin ben alıp geliyorum "diyerek koşar adımlarla mağzaya doğru geri gittimm.. Mağzanın kapısını acıp içeri girdiğim esna da çantamı fark eden kasiyer kapıya doğru geliyormuş. Beni gördüğünde çatamı uzattı. Ona teşekkür edip bir hışımla mağzanın kapısından çıkarken, kafamı sert bir şekilde birine çarptım.Çarpmanın etkisiyle elimdeki paketler ve cantam yere düştü. Düşmemek için ellerimle karşımdaki kişinin kazağınından destek alarak tutmuş, başımıda göğüsüne yaslamıştım.

"iyimisiniz" diyen adamın sesiyle başımı, hafifce yukarı kaldırdım ve gözlerine baktım.

Ne kadar zaman tutuklu kaldım bilmiyorum.

Simyaah gözleri,şaşkınlıkla havalanmış kaşları, kalemle cizilmiş gibi duran kirli sakallı cene hattı. sert ama bir o kadarda yakşıklı yüzü. Alnına dökülmüş bir kaç tutam sacları.

Çok yıkışıklıydı, çok fazla yakışıklıydı.

Kalbimin göğüs kafesime bu denli çarpması normalmiydi?

Şuan dünya dönmeyi unutmuşta, benim mavi gözlerimi, onun zift karası gözlerine hapsetmiş olabilirmiydi.

Baktıkca içinde kayboluyor, içine çekildikce çekiliyordum....

 

Bu adamın kokusu gercekmiydi.

Sigarayla karışmış, tarifi hiç bir kitapda olamayan, huzur veren, birine aidatlık hissi veren bu kokuda neyin nesiydi.

 

Omuzlarımı tutan elleriyle beni kendisinden biraz uzaklaştırıp kafasını yüzüme doğru eğdi.

Ben mi çok kısaydım yoksa bu adam mı çok uzundu bilmiyorum. Bildiğim tek şey benim 1.75 boyunda kısa sayılamayacak olmamdı.

Aniden gelen erkeksi tok sesiyle. "iyi misiniz, bişeyiniz yok demi " diye sordu.

Allahım... bir erkeğin sesi bu kadar karizmatik olabilirmiydi?

Biran affalladım .Bana sormuş olduğu soruyla kendime gelmiş ellerimi konumlandırdığım yere bakıyordum. Hiç bıramak istemezmiş gibi kazağını sıkı sıkıya tutmuş, sert göğüslerini ellerimin altında hissedebiyordum. Hemen ellermi çektim üzerinden. İçime kaçan sesimle "evet iyiyim," burnuma dolan kokususuyla derin bir nefes çektim ciğerlerime "bişeyim yok" diyebildim sadece.

"sevindim, fazlasıyla sert çarptınız" dedi. Omzumdaki kolunu kaldırıp ,elini vurmuş olduğum anlıma varla yok arası hafifçe dokundurdu. O bana dokunurken kalbim hızla atıyor, gözlerimi gözlerinden alamıyordum.

"Biraz kızarmış isterseniz yan eczaneden krem alıp geleyim, şişmeden sürelim" dedi.

Nazik bi şekilde kafamı sallayıp tek nefeste "gercekten iyiyim, gerek yok. Zaten eve gidiyorum evde hallederim ben" diyebildim.. O esnada , gözlerim yere düşen paketlere ilişti. Gözlerim yerinden çıkacakmış gibi acılıp ,hemen karşımda duran adama baktım. O da benim gibi şaşkın gözlerle yere düşen paketin içinden çıkan ,kırmızı sütyene bakıyordu. Tüm kanım vücudumda ateş etkisi yaratırken, yanaklarım yanmaya başladı. Panikle eğilip, eşyalarımı toplamaya başladım. Ellerimin titremesiyle beceremiyor, herşeyi birbirine karıştırıyordum. Yanımdaki adam da beceriksizliğime acımış olmalıki eğilip dağılan çamaşırları toplamama yardım etmeye başladı.

 

(Asya kızım 23 senelik ömründe daha fazla rezil olamazdın. Adam senin donuna kadar gördü)

 

Topladığımız paketleri alıp tekrar ayaklandım. Yüzünde ki o tatlı gülüş beni daha da utandırıyordu.

Aniden omzuma koyduğu elleriyle irkilmiştim.Ne yaptığını anlamadan beni kendine doğru yavaşca cevirip, şaşkın ve meraklı gözlerle" kimsin sen ?" diye sordu. Ağzımı actığım esnada, uzaktan bana doğru yürüyen Zehrayı gördüm. Panikle bedenimi yola doğru çevirip yürümeye başladım. Omzumun üstünden başımı hafiften, çarpıştığım adama doğru çevirdim "tekrardan kusura bakmayın " deyip ilerlemeye başlamıştım ki. Erkeksi ses tonuyla

 

"kırmızı" dedi.

 

Tüm ciğerini dolduracak bir nefes alıp, seslı bir şekilde geri verdi

 

"güzel seçim"...

 

Kalbim deli gibi atıyor, bacaklarım birbirine dolanıyordu. Kafamı anlık ona döndürüp baktığımda , uzerine giymiş olduğu balıkcı yaka kazağın üzerinden tek elini göğüsüne koymuş, diğer elide kumaş pantolonun cebinde, benim gidişimi izliyordu.

Hemen ölüme dönüp,hızlı adımlarla Zehra'nın yanına geldiğimde "kimdi o,sana bişey mi yaptı, ne konuşuyodunuz" diye art arda sormaya başladı. Bilmem dercesine dudağımı büzüp, başımı yana doğru eğdim " mağzadan çıkarken çarpıştık sadece, kim olduğunu bilmiyorum" dedim.

Arabaya binip Zeyneb'i ve Mustafa abininde soru yağmuruna tutmaması adına "ben çok acıktım" diye ortaya lafımı attım.

Kaşları kavislenen Mustafa abi arabanın dikiz aynasından bana bakarak "acıkmışsındır tabi. Zehranın arkasında deli danalar gibi ordan oraya koşuşturup durdunuz." dedi. Mustafa abi arabayı çalıştırıp ilerlemeye başlamıştık.

"Yaa abiiiii. Ne yaptım ki ben. Asya' nın "benden sonra" düğündeki en güzel kız olmasına ve ona yakışan elbiseler almasına yardım ettim sadece... Bu arada öyle güzel elbiseler aldıkki, düğünden sonra, konağımız dünürcü akımına uğrayacak" dedi. pis pis sıratarak.

"Elbiseyi ne gerek var Zehra görmedin mi? çarşıdakilerin gözü hep Asyadaydı. Bakan dönüp bi daha bakıyordu." dedi Zeynep.

Mustafa abinin bir an da direksiyona vurmasıyla yerimden sıcradım. "kimmiş o cibilliyetini siktiğimin bakan erkekleri" deyip bana döndü. Kaşlarını çatmış gözlerini bana dikmişti.

"Abi önünene baksana kaza yapasaksın. Biz arabadayken kaza yapmak istemezsin demi. Hem ben sana erkekler baktı demedimki,bakanların hepsi kadındı" diyen Zeynep'le birlikte Zehra'nın kahkahası arabada yankılandı.Mustafa abi sakinleşmiş araba sürmeye devam etmişti. Yol üzerinde bizi severek geldiğini söylediği kebapcıya getirmiş, yerlerimize oturmuştuk.Yanımıza gelen çocuğa "aslanım donat masayı ama kebabın biri acısız olsun" dedi,bana bakarak.

kaşlarımı çatıp "neden bana bakarak acısız söylüyosun ki. Eğer benim için diyorsan, ben acı yemek yemeği severim." çocuğa dönüp "hepsi acılı olsun lütfen" dedim.

Mustafa abi kaşının birini, dudağının da yan kısmını hafifce yukarı doğru kaldırıp başını aşağı yukarı hafif hafif sallayıp, arkasına doğru yaslandı.

"VVayyy görüyor musun abi,kim der bu kız acılı yemek yer. Valla Asya seni çok merak ediyorum. Sarı sacların, mavi gözlerin ve en önemlisi uzun bacaklarınla İngiltere kraliyet ailesinin kayıp kızı gibi duruyosun. Bizim sülaleden sen nasıl çıktın. Hayret" deyip cık cıkladı Zehra.

"Doğru diyosun Zehra Asya çok güzel ve alımlı bi kız hem güzelliğiyle hemde zekasıyla ". . dedi Mufatafa abi.

Yanmıza gelen garson çocukla kısa bir sessizlik oluştu masada. getirdiği yemekleri masaya yerleştirip, yanımızdan ayrıldı. Kebaplar öyle güzel kokuyordu ki, Mustafa abinin bana söylediği sözleri bile umursayacak durumda değildim. Biran önce önümde bana bakan kebapları yemek istiyordum.

Hemen masadaki lavaşı elime aldım, kebabı ortasına yerleştirdim, doğranmış soğan , maydanoz, roka ne bulduysam arasına koyup dürüm yaptım.O kadar iştah acıcı gözüküyordu ki, ağzmı kocaman acıp koca bir ıstırık aldımm.Gözlerimin ne zaman kapandığını fark etmemiş,başımı sağa sola sallayıp kedi gibi mırıldamaya başlamıştım. Bir anda masada kahkaha sesleri yükselmeye başladı.

Neye gülüyor diye gözlerimi acıp baktığımda ,üçününde bana bakan gözlerini görmemle, ağzımdaki lokmayı zorla bela yuttum.

Ne yani banamı bakıyorlardı. Gülünecek ne vardı ki.

 

(ne mi vardı Asya. Resmen yemekle sevişiyosun kızım. ne o öyle inlemeler, kedi gibi mırıldamalar)

 

Mustafa abi yanındaki ayranı içmem için bana uzattı "kuru kuru yeme, ayranından da iç" deyip elime verdi.

Ayranımdan koca bir yudum alıp masaya bıraktım. Mustafa abinin gözleri anlık dudaklarıma ,ordan da gözlerime ilişti. Derin bir nefes alıp. Zehra ve Zeynep'e bakıp, baskın sesiyle "Sizde önünüze dönüp yemeğinizi yiyin. Utandırmayın kızı" deyip bana bakarak göz kırptı.

 

(Asıl utandıran kendisi değilmiş gibi )

 

Biz yemeğimizi yerken Mustafa abiyi konaktan aradılar, ne zaman geleceğimizi sormuşlardı, O da yemek yediğimizi , bizi beklememeleri gerektiğini söyleyip telefonu kapatıp masanın üzerine bıraktı.

 

Yemeğimizi bitirip birer çay içmek için masada oturmaya devam ettiğimiz esnada, Zeynep'in eşi aramış Rojda'nın huysuzlandığından bahsetmişti. Çayları beklemeden restoranttan çıkmıştık. Saat geç olmuş , hava çoktan kararmıştı. İlk önce Zeynep'i evine bırakmış, ordan da konağa geçmiştik.

 

Konağa geldiğimizde, Nihat amcanın dünürlerinin bizde olduğunu, terasta çay içtikleri gördük. Gelenlere hoşgeldin deyip annemin yanına oturdum.

Cavit abinin kayınvalisi olduğunu öğrendiğim kadın anneme dönüp

"Maşallah Selma, kızın pek bi güzelmiş. Allah sahibine bağışlasın. Yok mu görüştüğü tanıştığı birileri."

"Bildiğimiz kadarıyla yok Fehime hanım." Deyip bana baktı nama annem.

"Yaaa öylemi. Demek yoktur " deyip beni alıcı gözüyle süzmeye başladı.

Yanımda kıkırdayan Zehra kolumu dürtüp "kızım bak bu seni kesin oğluna isteyecek. Baksana gözlerine nasılda süzüyor seni kaynana edasıyla."

"Allah aşkına Zehra senin benim kolumla ne alıp vermediğin var, ikide bir dürtüp duruyosun"

"Kız ne yapayım heyecanlanınca elime koluma sahip çıkamıyorum. Hem baksana bizim geline maşallah ne de güzel." Deyip elinde ki tepsiyle kadınlara çay dağıtan Berfini gösterdi. Gercektende güzel hanım efendi bir kızdı. Bizimde çaylarımızı verip yanımıza oturdu.

Berfin okumuş, anasınıfı öğretmeniymiş. Çekingen pek konuşan bir kıza benzemiyordu.

 

"Kızz Berfin yenge heyecan varmı heyecan, düğüne şurda bikaç gün kaldı, Civan abimle sonunda kavuşacaksınız" dedi Zehra

Berfin cekinden bi şekilde ellerini kucağına koymuş tırnağıyla oyunuyordu. "olmaz olurmu" dedi " düşündükce elim ayağım birbirine giriyor. Hayâl mi gerçek mi düşünmeden edemiyorum."

"Sende haklısın Berfin yıllardır bekliyorsunuz "

"Kaç yıldır bekliyorsunuz ki "deyip meraklı gözlerimi Berfin'e diktim. Derin bir nefes cekti ciğerlerine

"Biz çocukluktan sevdalıyız birbirimize.Daha aşkın sevginin ne olduğunu bilmezken düştü Cavit'in sevdası yüreğime. ilkokul da, ortaokulda lisede hep beraberdik. 17 yaşımıza kadar sevdanın ne olduğunu bilmeden sevdik birbirimizi. Daha sonra açıldı Cavit bana, geçti karşıma "kızım ben sana sevdalandım" dedi yüzündeki tebessümle sustu.

"Eee sen ne dedin ne cevap verdin ona " dedim meraklı teyzeler gibi.

Gülümsedi. Sehpanın üzerindeki çayından bir yudum aldı "Bende sana sevdalıyım dedim, utancımdan yüzüne bakmadan kaçtım yanından"

Çok güzeldi, fazlasıyla aşık bi kadındı.

 

Bugün carpıştığım adamın, kömür karası gözleri düştü aklıma. Kör bir kuyu gibiydi, çekildikce cekildim ona. Kokusu.... sahi, hangi parfümü kullanıyordu acaba.

 

"Heyy Asya sana diyorum." Diyen Zehra'nın sessiyle kendime geldim. Zehraya dönüp

"Ne demiştin Zehra"

"Diyorum ki leyla oldun daldın. Kimi düşüyorsun. Yoksa sesindemi var yavuklun"

"Benim mii? Yok benim öyle aşık olacağım biri çıkmadı karşıma."

"Nasıl yani hiç mi düşmedi gönlüne biri" diye sordu Berfin.

"Yani, arkadaşlarımın zoruyla tanıştığım bi kaç kişi oldu ama pek ileriye gidemedik"

"Belli mi olur belki kısmetin buralardadır, senide veririz birilerine."

"Malmıyım Zehra ben de beni birilerine veriyorsun" diye cıkıştım.

" Hayırdır hanımlar kimi kime veriyorsunuz." Diye yanımızda dikilen üç erkeğe başlarımızı kaldırıp baktık.

"Kimi verebilir Cavit abi, benim başım bağlı malum Berfin'in de senle bağlı, geriye kim kalıyor"

"Cevap Asya" diye bağırdı Cahit. Bu çocuk nasıl 21 yaşında inanın bilmiyorum. İlk okul cocukları bile ondan zeki duruyor.

Çatılmış kaşlarıyla yüzüme bakıp,

" Asya'yı kime veriyorsunuz"diye çıkıştı Mustafa abi.

"Abilerim ablalarım, bi sakin mi olsanız. Kimseyi birine verdiğimiz falan yok." Dedi Zehra

"Biz sadece diyoruz ki " Berfinle bana bakıp o hain gülüşünü dudaklarına yerleştirdi. " yarın kız kıza biyerleri mi gitsek. Berfin yengem çok heyecanlıymış,eli ayağına dolanıyomuş biraz heyecanını atar değişiklik olur. Ha nedersiniz "

(Bu kız ayak üstü bunları nasıl düşünebiliyor. Hem ne ara konuştuk ki biz bunları )

Dilimi damağıma vurup

"Cıl cık cık.. valla korkulur senden Zehra. " dedim kendimi tutamayarak.

Yazık Berfin de Cavit e ben istemedim bakışı atıp, kafasını sallıyordu.

"Ayy valla çok güzel olur, bende gelirim." Göğüsünü gerdi başını dikleştirdi "Hem kızların başında erkekde olur ben götürürüm sizi " diye şakıdı Cahit.

 

( Bu cocukda gercekten sorun vardı. Anası bunu tuvalette falan mı doğurdu acaba.)

 

"Yaaa Cahit sana ne oluyor. Kız kıza diyorum ben" diye şakıdı Zehra bülbülü.

 

"Olmaz öyle şey. İti var kopuğu var.Gidecekseniz yarın hep birlikte gideriz " dedi Mustafa abi

Zehra yıllardır bu anı bekliyormuş gibi ellerini birbirine vurup "tamam oldu bu iş. Başımızda sizde olacaksanız ,yeni acılan mekana gidelim O zaman. ben Ali'ye de haber vereyim o da gelsin bizimle." Diyerek yerinden kalktı ve gitti.

 

Biraz daha sohbet ettikten sonra misafirler gitmiş, odama gecmiştim. Kısa bir duş alıp havluya sarılı saclarımı kurutup kurutmamak arasında kalmıştım. Makyaj masasının önüne oturup yüzüme ve ellerime kremlerimi sürdüm.

Bugün gerçekten çok yorulmuştum. Kolumu kaldıracak halim kalmamıştı.

Saçlarımı kurutmaktan vazgeçip yatağıma girdim.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Yeni doğan güneşin ışıklarıyla gözlerimi açtım. Hergün bu şekilde uyandırılmak çok güzeldi. İstanbulda apartmanların arasında güneşin doğuşunu odamdan görmek imkansızdı.

Yataktan kalkmak için örtümü kaldırdım. Bedenimi kaldırdığım esnada şakaklarıma keskin bir ağrı girdi. Ağrının şiddetiyle gözlerimi yumdum.

Bu migren benim sonum olacaktı kesin. Keşke gece yarım saat gec yatıp kurutsaydım saclarımı.

Yavaşca yerimden kalktım.

Tuvalete girip işlerimi hallettim. Yüzüme art arda soğuk suyu çarparak kendime gelmeye çalıştım.

Saclarımı gelişi güzel ev topuzu yapıp. Kıyafet dolabımdan gri eşofman takımı giyindim.

 

İlaçlarımı almak için cantamı elime alıp içini açtım, içindekileri karıştırarak baktım ama İlaçlarım burda yoktu. Bir ümit valizin küçük bölmesine koymuşumdur diye yatağımın altındaki valizimi çıkartıp fermuarını açıp baktım malesef orda da yoktu.

İlaçlarımı annemin yanına almasını ümit ederek odadan çıktım.

Merdivenleri indiğim esnada evin çalışanı Emine ablayı gördüm. "Emine abla annemler uyandı mı acaba "

"Evet Asya hanım Meryem hanımlara mutfaktalar" teşekkür edip mutfak kapısından girdim.

Meryem yenge, Fatma yenge ve annem mutfaktaki masanın etrafına oturmuşlar sabah kahvesini içiyolarladı.mutfagın kapısında beni gören Meryem yenge

"Hayırdır Asya erkencisin bişey mi oldu" diye sordu. Onun sorusuyla birlikte arkası bana dönük olan annem ve Fatma yenge başlarını bana cevirdiler.

"Hayırlı sabahlar. Önemli bişeyim yok yenge" deyip bakışlarımı anneme çevirdim "anne benim migren ilaçlarımı yanına aldın mı, ben valize koymayı unutmuşum "

 

"Aaaaa kızım nasıl bişeyin yok betin benzin atmış. Gözlerin kan çanağı gibi olmuş " dedi. Ayağa kalkıp tezgaha doğru yürüyen Fatma yengem.

"Ben yanıma almadım Asya sen neden unutuyorsun ki ilaçlarını. Hem neden durduk yere tuttu yine migrenin. Yine mi saçın ıslak uyudun."

"Gece çok yorulmuştum havada iyi kendi kendine kurur diye uyumuşum öyle"

"Tamam Selma gitme kızın üstüne baksana hiç iyi görünmüyor. Hadi kızım geç şöyle otur. Hangi ilaçlar söylede bakalım belki evde vardır." Dedi Fatma yengem.

Masanın köşesinde duran sandalyeye oturdum. Meryem yengem bir bardak su doldurup içmem için önüme bıraktı.

Annem de arkama geçmiş yavaş yavaş başımı ovalayıp, ben sana demedim mi nidaları atıyordu. Fatma yengem ilaçların olduğu kutuya bakıp . "Malesef kızım burda yok . Hemen çalışanlara söyleyip aldırırım eczaneden. Sen çık yukarı yat. Emineden kahvaltı gönderirim sana o zamanada gelir ilaçların." Dedi. Onu başımla onaylayıp masadaki sudan birkaç yudum alıp ayağa kalktım. "Yanına geleyim mi kızım?" diye soran anneme gerek olmadığını söyleyip mutfaktan çıktım.

Odama girdiğimde pencerenin güneşliğini çektim karanlıkta yatmak bi nebzede olsa iyi geliyordu .üstümdeki eşofmanı cıkartıp aşağıya inmeden önceki pijamaları giyip yatagima yattım.

 

15 20 dakika sonra odanın kapısı tıklatıldı. "Asya canım müsait misin?"

"Müsaitim Zehra gel" elindeki kahvaltı tepsisiyle içeri girdi. Yattığım yerden doğrulup sırtımı yatağın başlığına dayadım. Başım gittikce ağırlaşıyor,ağrısı keskinleşiyordu.

"Nasıl oldun iyi misin? Annemgil söyledi migrenin tutmuş. İlaçlarını almaya gittiler birazdan getirirler." Deyip tepsiyi dizlerime koydu.

Başımı aşağı yukarı sallayarak "tamam dedim" odanın karanlık olmasından dolayı komidinin üzerindeki abajurun ışığını yaktım. tepsideki çaydan bir yudum aldım. Hiç birşey yemek istemiyordum. Zehra çatala batırdığı böreği ağzıma doğru uzatıp "bir iki lokma bişey yemeye çalış " dedi. Bir dilim peynirli böreği zorla yiyebilmiştim. Zehra yiyemeyecegimi anlayıp tepsiyi önümden kaldırıp komedinin üzerine bıraktı. Beni yatağa tekrar yatırıp tepsiyle birlikte odadan çıktı.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum.

 

Birinin saçlarımı yüzümden cekip kulak arkama doğru koyduğunu hissedebiliyorumdum. Gözlerimi hafif hafif açtığımda karşımdaki kişinin, karanlıkta kim oluğunu anlayamıyordum. Yerimden kıprandığım da

"Şiiiitt korkma benim" dedi Mustafa abi.

Elini saçlarımdan cekip.

"İlaçlarını getirdim." Deyip komidinin üzerinde ki ilaç poşetini gösterdi.

Yatağımdan doğrulmaya çalıştığım esnada Mustafa abi üzerime eğilip,kolumdan ve sırtımdan destek vererek kalkmama yardımcı oldu.

Kısık sesimle "teşekkür ederim " deyip komidinin üzerindeki kapatmış olduğum abajuru tekrar açtım.

İlaçları poşetinden çıkardı. İki kutu olan ilaçlarımdan birtanesi cıkartıp komidinin üzerindeki suyla birlikte bana uzattı. İlk ilacımı içtikten sonra diğerinde elime verip ilaçları kutusuna geri koydu.

Su bardağını da elimden alıp tekrar komidinin üzerine bıraktı.

 

"Teşekkür ederim.." dedim

"Teşekkür edilecek bişey yok Asya. Nasıl hissediyorsun, hastahaneye götürmemi ister misin. Kahvaltını yapabildin mi " diye sordu.

" Zehra saolsun yedirdi bişeyler. hastahaneye gerek yok ilaçlar birazdan etki eder, kendime gelirim."

"Tamam o zaman hadi yatıralım seni uyu biraz" beni tekrar yatağa yatırıp üzerimi örtü. İlaçları komidinin çekmecesine koyup abajuru kapatıp odadan çıktı.

5 dk sonra kapı tekrar açılıp kapandı.

Mustafa abi elinde tutmuş olduğu jel buz kalıbıyla içeri girdi. Yavaşca gelip yatağımın kenarına oturdu.

"Bu seni biraz üşütebilir" deyip buz kalıbını anlıma doğru yavaşca koydu.

"İnternetten baktım buz kompresi yapmak migre iyi gelebiliyormuş. Sen gözlerini kapat uyumaya çalış" dedi.

Başımı olumlu bi şekilde aşağı yukarı sallayıp gözlerimi kapattım. Ara ara buzu başımın farklı yerlerine koyup eliyle saçımı alnımdan ve boynumdan geriye doğru verdiğini hissediyordum.

Gözlerim daha fazla dayanamamış uykunun karanlığına kendini teslim etmişti...

*********BÖLÜM SONU*******

Lütfen buraya kadar okup beğendiyseniz yıldız tuşuna basmayı ve yorum yapmayı unuttmayın. Yorumlarınız ve beğenileriniz beni çok motive ediyor.

Evet nasılsın buldunuz yeni bölümü.

Asya,Aslan ve Mustafa hakkıda neler düşünüyorsunuz.

Bir dahaki bölümde bomba olaylar sizleri bekliyor

 

Loading...
0%