4. Bölüm

ETKİ

Neslihan Taş
lethee

Okula varmamız yaklaşık 15-20 dakikayı bulmuştu. Yolda uzun uzun yürüyüşünü izledim,boynundaki ufak doğum lekesini,uzun bacaklarını,dik omuzlarını... Sanki aylarca hatta yıllarca üzerinde çalışılmış bir sanat eseriydi. O kadar güzel,o kadar kusursuz... Kalbimin ona olan susamışlığını gözlerimle gidermeye çalıştım o yol boyunca.

 

Okul kapısından içeri o önde,ben bir kaç adım arkasında girdik. Etrafındaki kalabalığı sevmiyordum. Arkadaşları hemen etrafını sarıp onu muhabbete dahil etmeye çalıştılar. Sanki bundan bir gün önce buradan bir ceset çıkmamış gibi mutlu ve huzurlu görünüyorlardı. Gözlerimi bedeninden çekip okul binasının kapısına doğru adımlamaya devam ettim. Bu günlük ona bakma kotamı çoktan doldurmuştum. Sadece beklemediğim şey yanından geçtiğim anda kafasını hafif yana eğip gözlerini bana çevirmesiydi. Anlamıyordum. O bana bakmazdı. Beni görmezdi. Belki de ben çok büyütüyorum,bilemem. Etrafa bakarken gözüne çarpmış olabilirim.

 

Adımlarım benden habersiz kütüphaneye doğru yol adı. Okulda vaktimi genelde kütüphanede geçirirdim. İnsanlar oraya kitap okumaya ders çalışmaya gelirdi. Kütüphane bu kadar kalabalık bir ortamda benim için gerçek anlamda dinlenme odasıydı. İnsanların düşünceleri burada okudukları kitaba göre şekillenirdi ve bilirsiniz ki bir kitabı okumak onu yaşamakla aynı şey değildi. Kütüphanenin kapısına vardığımda kapı kulpuna aşağı doğru indirdim ama kapı açılmadı. Tekrar aşağı doğru indirdim kapı kulpuna ama yine açılmadı. Kilitliydi. Derin bir nefes alıp yanaklarımı şişirdim. "E kilitli tabi Çığlık zekisi" dedim içimden.

"Off,neden kilitli burası?"diye mırıldandım sinirle. Arkamdan gelen sesle olduğum yerde donakaldım;

"Dünkü olaydan sonra öğrencilerin bir süre oraya girmemesi gerekliymiş." Yavaşça arkamı dönerken o güzel gözlerle karşılacağım an için kendimi hazırlıyordum aslında.

O güzel gözleri yine üzerimdeydi. Bu kadar ruysuz ve boş bakmak zorunda mıydı? İçimden bu cümlemi kendime hatırlatacağıma dair bir söz verdim ve gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. İnsanlara o kadar boş bakardım ki benimle göz göze gelmek istememlerinin sebeplerinden biri buydu. Ürkütücü geliyordum onlara. Daldığım düşüncelerden sıyrılıp yüzüme o boş ifademi yerleştirdim ve

"Anladım. Teşekkürler." Dedim, yanından geçip ilerlemeye devam ettim. Arkamdan seslenerek " rica ederim" dedi.

Bu beni güldürmüştü,o bağırmazdı. Sesini duyurmaya çalışmazdı. Keskin gözleri insanı onu dinlemeye iterdi zaten.

 

Hem neden kütüphanenin kapalı olduğunu bildiği halde kütüphane katındaydı? Ahh saçmalıyordum karanlığımın mıymıntı sesi küçük Çığlık " belki de senin için geldi" dedi ve gülümsedi en masum haliyle. Sadece bir tesadüftü,bunda kafama takacağım bir şey yoktu. Mıymıntıyı elimle def ettikten sonra sınıfıma yöneldim. Kulaklığımın tekini kulağıma taktım ve sınıfa girdim. Hiç kimsenin dikkatini çekmemişti kapıdaki hareketlilik. İşte benim hayatımın özeti... İnsanlar beni görmezden gelirlerdi. Bu beni memnun ediyordu. Sınıfın en arka sıra cam kenarındaki sırama geçtim ve oturdum. Ders zilinin çalmasına bir kaç dakika vardı. Dinlediğim şarkı bitmeden kulaklığımı her ne olursa olsun çıkarmazdım.

 

Ve sonunda zil çaldı. İlk ders matematik. Bir insan evladı ilk derse nasıl ve hangi mantıkla matematiği koyardı. Kulağımdaki kulaklığı çıkardım ve başımı önüme eğip kulaklığı belli bir düzen çerçevresinde sarmaya başladım. Ben bu işle meşgulken kapı çaldı ve biri içeri girdi.

İçeri giren kişi ünlü falandı galiba. Sınıftan bir anda uğultu yükseldi. Onların duyguları yine üzerime çullandı.

Beğeni, şaşkınlık,mutluluk,memnuniyet,arzu..

 

" İyi dersler hocam. Artık bu sınıftayım. Adımı biliyorsunuz zaten,arkadaşlarım da tanıyorlar beni." İşte o an elimdeki kulaklığı sarmayı bıraktım ve yavaşça kafamı kaldırdım.

Arzu mu demiştim ben az önce?

 

Sınıfı inceliyordu. Serhan hoca kafasını salladı " Çoğumuzun seni tanıdığına eminim oğlum ama sen yine de bir adını söyle." Gülümsedi. O an kalbimin heyecandan parçalara ayrıldığına eminim. " Peki hocam. Ben Alaz Karacan. Bilmeniz gereken bu kadar ama ilerde bilmeniz gereken bir şey olursa bileceğinize sizi temin ederim." Deyip gülümsedi. Hoca başını salladı ve boş bulduğu bir yere oturmasını söyledi.

Sınıfın arkasına doğru ilerlemeye başladı. Kalbim atmayı bırakmıştı galiba. Bir an gözleri beni buldu ve yönünü bana doğru çevirdi. Gözlerini gözlerimden hiç ayırmadan yürüdü,yürüdü, yürüdü ve tam önümdeki sıraya oturdu. Bir an yanıma oturacak sanmıştım.

Şu an nasıl göründüğüm hakkında hiç bir fikrim yoktu. Gözlerimi irice açtığımı ve ağzımın da gözlerimden eksik kalmayacak kadar açık olduğunu bilecek kadar kendimdeydim. Sınıftaki kızlar kafalarını çevirmiş merakla ve hayranlıkla buraya bakıyordu.

Ama ne hayranlık. Bana yükledikleri bu duygularla birazdan Alaz' ın önünde eğilip evlenme teklifi edebilirdim. Yavaşça kafamı olumsuz anlamda salladım ve gözlerimi kapattım. Bu kadar duygu beni rahatsız ediyordu, beynim çatlamak üzereydi. Gözlerimi açmadım ve içimden umursamazlığı ve sakinliği hayal ettim. Bu düşünceleri yavaş yavaş bir halka biçiminde bulunduğum sınıftaki insanlara doğru genişletmeye başladım. Gözlerimi açtım,onlara doğru döndüğümde hepsinin önünü döndüğünü ve fazlasıyla rahat oturduğunu gördüm. Dudaklarımdan memnuniyet dolu bir mırıltı döküldü.

 

Alaz yavaşça yerinde kıpırdandı ve iki elini göğsünde birbirine bağlayıp hocayı dinlemeye başladı. Bende başımı önümdeki deftere eğip dünkü matematik dersinde karaladığım resim üzerinde uğraşmaya devam ettim. Dersin ilk 25 dakikası bitmişti galiba.

Adımın seslenilmesiyle kafamı kaldırdım önümdeki defterden. Serhan hoca "Çığlık,gel bu soruyu da sen çöz bakalım. " diyordu. Bütün gözler üzerimdeydi. Lanet olsun geriliyordum. Ayağa kalktım ve tahtaya doğru yürümeye başladım. Tahtanın önüne gidip Serhan hocanın elindeki kalemi aldım ve soruya bakmaya başladım. Arkadan Hande seslendi. " Hocam bu ne anlar matematikten. Yaptığınız şeye bakın. " Sınıf bu cümleden sonra gülüşmeye başladı. Tahtaya iyice yaklaştım ve soruyu çözmeye başladım. Bir kaç dakikanın ardından soruyu çözmüştüm. Başımı yavaşça yan tarafıma çevirip onay bekler gözlerle Serhan hocaya baktım. Şaşırmıştı. Sınıftakiler de öyle. Saçmalık, dersi dinlemediğim altı üstü basit bir matematik sorusunu çözemeyeceğim anlamına mı geliyordu?

"Şaşırttın beni. Aferin geçebilirsin yerine." Arkamı döndüm ve o kızının gözlerinin içine baktım "Bu değil,Çığlık diyeceksin" dedim. Üzerlerindeki şaşkınlık bir kat daha arttı. Bunu o kadar sakin bir sesle söylemiştim ki ben bile ürkmüştüm kendi sesimden.

Kıskançlık o kadar yoğundu ki, anlatamam. Sırama doğru yürüdüm. Alaz gözlerini vücudumdan hiç ayırmadı ben yerime geçene kadar. Ondan saf bir memnuniyet seziyordum.

Memnuniyetinin sebebini anlayabilmiş değildim. Ben yerime geçtikten bir kaç dakika sonra zil çaldı. Tekrar kulaklıklarımı taktım ve kendimi müziğin hissettirdiklerine bıraktım.

Yine o bayıldığım! arkadaş grubu toplanmıştı etrafına. Bir kızın omzumu dürtmesiyle açtım gözlerimi. Ela gözlü çakma sarışın: " kalk. Ben oturucam" dedi. Kaşlarımı yukarı kaldırdım ve hafif gülümseyerek " hadi yaa ordan bakınca emir erine mi benziyorum?" Dedim. Alaz gözlerini kızın üzerinden ayırmadan " Yeliz başka bir sıraya gerek yok. Kucağıma oturabilirsin." dedi sırıtarak.Kalbimdeki sızının göz bebeklerime ulaşmaması için verdiğim savaşı ben kazanmıştım. Gözlerime o hissizlik perdesini çektikten sonra kulaklığımı tekrar taktım ve gözlerimi kapatıp müziğe odaklandım.

Yeliz denilen kız Alaz'ın kucağındaydı. Bir kızın onunla bu kadar yakın olmasının düşüncesi bile kötüyken şu an önümde o haldeydiler. Gözlerimi önümdeki çizime çevirdim ve kalemi elime alıp karalamaya devam ettim. Bu yıllar önceden gelen bir özellikti. Canım bir şeye sıkıldığı anda elime kalemi alır bir şeyler karalardım. Sanırım bana bahşedilen özelliklerin arasında en sevdiğim güzel resim çizmemdi. Aslında sanata genel olarak bir ilgim vardı. Sadece hayatım bu alana yönelecek kadar rahat ve huzurlu değildi.

Teneffüs boyunca kulağımda kulaklıkla durduktan sonra sonunda ders zili çalmıştı. Gözlerimi açıp kulaklığı çıkardığım anda bir kez daha şok oldum. Alaz çizdiğim resme bakıyordu. Gözlerimi yüzünde gezdirdim ve kafasını kaldırıp bana baktı. " Güzel çiziyorsun,eğitim aldın mı?" Benimle konuşmaya mı çalışıyordu yoksa ben mi öyle anlamıştım? Kafamı olumsuz anlamda sallayıp " hayır eğitim almadım." Dedim. Hiç bir zaman uzun ve karışık cümleler kurmamıştım. Kısa ve nettim.

Başını salladı ve önüne döndü. Zaten bir kaç saniye sonra hoca girmişti içeri. Sonraki dersler bu şekilde devam etti. Hocalar derslere girdi,ben teneffüslerde kulaklığımı takıp şarkı dinledim,Alaz'ın arkadaşları her teneffüs sınıfa geldi,beraber bahçeye çıktılar...

Ve sonunda çaldı çıkış zili. Size bu sesi ne kadar sevdiğimi anlatamam. Hızla yerimden kalktım,sınıf kapısına doğru ilerledim. Tam kapıdan çıkmak üzereyken tutkunu olduğum o sesi duydum arkamdan. Bu kadarı kalbe zarardı.

Benimle konuşuyordu. "Heeyy" dedi. Bana seslendiğini bir iç güdüyle hissettim sanırım. Yavaşça arkamı döndüm ve yine yüzüme o donuk ifademi yerleştirdim. Yanıma doğru yürüdü,sanırım kalbim şu an yerinden çıkacaktı. Aramızda bir kaç adım kala durdu ve elindeki kağıdı bana uzattı. Kağıda kaşlarımı çatarak baktım. " Bu kağıdı bir çocuk sen lavobadayken getirip masama bırakmış. Sana yazılmış bir yazı ama senin sıranla sıramı karıştırmış olmalı." Çatık olan kaşlarımı daha da çatıp elindeki kağıdı aldım. " Teşekkürler diye mırıldanıp,arkamı dönüp sınıftan çıktım. " Heyyy!" Diye bağırdı yine arkamdan. Kafamı sağa sola sallayıp yavaşça ona döndüm ve yanına doğru ilerlemeye başladım. " Bana hey demeyi kesmelisin. Adım Çığlık. Seslenirken Çığlık diyebilirsin." Dedim. Şu an karşısında durmuş onu azarlıyordum resmen. Bu komikti. Kaşlarını havaya kaldırdı sakince " Pekâlâ Çığlık yardıma ihtiyacın var gibi duruyor. Yardım istersen yanıma gelmen yeterli." Çatık kaşlarımı düzeltmeden ona sırtımı döndüm ve yürümeye devam ettim. Lanet olsun onun duygularını neden duyamıyordum.

 

Dikkatimi sonunda elimdeki kağıda verebildiğimde kağıdı yavaşça açtım ve yazıya odaklandım. Zarif bir el yazısıyla şu sözler yazılıydı kâğıtta:.

Bir gölge gibi peşindeyiz Çığlık Arslan. Tek farkımız bizim seni takip etmemiz için bir ışığa ihtiyacımız yok."

Hadi ama bu da neyin nesiydi?

 

Yorum yapmayı ve yıldızlamayı unutmayın canlarım🌸💗💗

Bölüm : 08.12.2024 13:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Neslihan Taş / ALFA / ETKİ
Neslihan Taş
ALFA

89 Okunma

13 Oy

0 Takip
5
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...