@leviosa
|
"Ya Savcı seni yakalarsa?" yaşlı adam karşısındaki genç adamın gözlerinin içine bakarken elini beyaz sakalına götürdü ve düşünceli bir şekilde okşamaya başladı. "Bu aralar çok başına buyruk takılıyorsun, sürekli Savcı'nın etrafında dolanıyor, her yerden onu takip ediyorsun."
Genç adam hafifçe tebessüm ederken elindeki sigaranın külünü küllüğe döktü ve tekrar zehirli dumanı ciğerlerine çekti. "Onun beni yakalaması imkansız," dedi kendinden emin bir şekilde. "Daha normal bir suçluyu yakalayamayan beceriksiz bir Savcı'dan bahsediyorsun." Genç adamın attığı küçük kahkaha odanın içerisinde dolanırken sigarasını söndürdü ve ayağa kalktı.
Yaşlı adam hiddetle elini masaya vururken "Otur tekrar," dedi ve dişlerini kıracakmış gibi sıkmaya başladı. Genç adam, yaşlı adamın söylediğini yerine getirip tekrar yerine yerleşti. "Savcı'nın ne planladığını bilmiyoruz. Kime yardım ettiğini, hangi örgütten olduğunu." Yaşlı adam, genç adamın gözlerinin içine baktı, sanki içindeki çocuğu görmek ister gibiydi. "Telefonlarını dinlemeye çalıştık ama buna engel bir şeyler var, Savcı'nın arkası sağlam olmalı. Dikkat et, düşmanımız çıkmasınlar," genç adama verdiği nasihatlerin boşuna olduğunu biliyordu.
Genç adamın gözlerinin önüne Savcı gelirken hafifçe tebessüm etti. Uykusunda sayıkladığı günler, ağladığı ve bir adamın adını sürekli sayıklayışı... Genç adam, Savcı'nın her haline şahit olmuştu.
Sayıkladığı kişinin ismi aklına gelirken dudağını ısırdı hafifçe. Savcı'nın geçmişi hatırlamadığını biliyordu ama rüyasında geçmişten parçalar görüyor ve uyandığı zamanda unutuyordu.
"Bu kız benim delirmeme sebep olacak," dedi ve yeni bir sigara yaktı.
Yaşlı adam kaşlarını çatarak, "Ya aşık olursan?" diye sordu.
"Öyle bir beceriksize aşık olacağımı mı düşünüyorsun?"
"Evet."
Genç adam büyük bir kahkaha patlatırken yaşlı adam onu şaşkınlıkla izliyordu. Gerçekten deliriyordu ve yaşlı adam onu dövmemek için kendini zor tutuyordu.
"Asla aşık olmam, bunu sende biliyorsun."
★★★
"Elzem."
"Elzem."
"Elzem, sana diyorum. Baksana."
Başımı aniden dosyadan kaldırıp afallamış bir şekilde Deniz'e baktım. Aklım, gece gördüğüm ve bana Yakaza olduğunu söyleyen bir adamdaydı. Bilinçaltım böyle bir rüyayı nasıl bana göstermişti hâlâ anlayamıyordum.
"Efendim Deniz?" başımı ona çevirdim ve tüm dikkatimi Deniz'e verdim.
"Hastaneye yeni bir doktor geldi, onunla tanışmanı istiyorum," dedi küçük bir çocuk gibi gözlerini kırpıştırarak. Beklentili bakan gözleri onayımı beklerken, ben tam tersini düşünüyordum.
"Hayır," dedim ve tekrar karşımdaki dosyayı okumaya başladım.
"Hadi ama Elzem," dedi. Ayağa kalktı ve yanıma gelip yanağıma küçük bir buse kondurdu. "O adamı gerçekten seveceğine çok eminim. Tam sana göre biri."
Şaşkınlıkla ağzım açılırken Deniz'e dik dik bakıyordum. "Sen," dedim ve yutkundum. "Sen benden bir an önce kurtulmaya mı çalışıyorsun?"
Deniz yüzünü buruştururken "Ne münasebet?" dedi ve tekrar karşıma geçti. "Yani evet, evlensen iyi olacak artık. Kaç yaşına geldin ama hâlâ sevgilin yok." Kaşlarını bilmiş bir şekilde havaya kaldırdı ve yüzümü incelemeye başladı. "Kendine biraz çeki düzen ver, bu ne böyle? Kız mısın erkek mi belli değil."
"Gelirsem oraya seni parçalarına ayırırım," dedim ve masamın üzerindeki küçük bandı Deniz'e attım.
"Artık evlen."
"İkizimsin Deniz, aynı yaştayız. Ne demek istediğimi anlayabiliyor musun?"
"En azından ben senin gibi erkeksi takılmıyorum."
"Çık odamdan Deniz yoksa güvenliği çağıracağım."
Deniz, yüzünü buruşturup kapıdan çıktı ve bende tekrardan dosyayı okumaya başladım. Tam odaklanacaktım ki telefonumun çalmasıyla sövmeye başladım. Telefonu açtım ve "Efendim," dedim.
"Savcım, olay mahalline gelmeniz gerekiyor," telefondaki kişinin sesi titrerken arkadan siren sesleri geliyordu.
"Olay nedir?" çantamı alıp odadan dışarı çıktım. Bir yandan polis olayı anlatırken bir yandan da arabama doğru ilerliyordum.
"Silahlı çatışma Savcım. Altı ölü, on üç yaralı var. Yaralılardan biri çocuk, diğeri ise bebek. Çatışma trafikte meydana geldiği için siviller vurulmuş, trafik kazası da meydana gelmiş."
Polisin anlattıklarını dinlerken arabama bindim ve sürmeye başladım. "Katillerin nerde olduğunu biliyor musunuz?" diye sordum.
"Bir ekip şu an peşlerinde, en kısa zamanda yakalayacaklardır Savcım."
"Tamamdır, ben hemen geliyorum," dedim ve telefonu kapattım. Akan giden yol bana hayatı anımsatırken bu olayda Lider'in bir parmağının olduğunu düşünüyordum. Bu adam her olayda vardı ve sanki hayalet gibiydi.
Vardı ama yoktu. Varlığı etrafa korku salarken yokluğu ise hepimizin derin bir nefes almasına neden alıyordu.
Katilleri öldüren bir adam ne kadar suçlu olabilirdi ki?
★★★
Arabamdan indim ve olay yerine doğru ilerlemeye başladım. Etraf meraklı insanlarla doluydu. Polisler olmasaydı eğer şeritleri geçip merakla ölülere ve yaralılara yakından bakacaklardı. Şeritleri geçecektim ki bir polisin beni durdurmasıyla durdum.
"Savcı Elzem Korkmaz," dedim ve gülümsedim. Polis küçük bir baş sallamasıyla şeriti kaldırdı ve altından geçmeme izin verdi. Siyah topuklu ayakkabılarım ayağımı acıtırken onları çıkarmamak için kendimi zor tutuyordum.
Yanıma birkaç polis yaklaşırken etrafı incelemeye başladım. İki araba birbirine girmiş, muhtemelen içerisindeki kişiler ölmüştü. Yerde üzeri örtülmüş cesetler az ötede ise kalp masajı yapan bir adam vardı. Yanıma gelen polisleri görmezden gelip kalp masajı yapan adama doğru ilerlerken havanın kasveti ruhumu sıkıyordu. Yağmur yağacak gibi duruyordu ama bulutlar yağmuru yağdırmamakta ısrarcıydı.
Üç ambulans olay yerinden ayrılırken yeni bir tane daha geliyordu. Kalp masajı yapan adamın karşısında diz çöktüm ve onu izlemeye başladım. Yüzünden terler akıyor, ıslak saçları yüzüne düşüyordu. Hiç bıkmadan aynı haraketi defalarca yapıyor ve sürekli hastasına kendi nefesinden veriyordu.
"Durumu nedir?"
Adam beni daha yeni fark etmiş gibi aniden başını kaldırdı ve gözlerimin içerisine baktı. Kara gözleri ve uzun kirpikleri kahverengi gözlerimi delip geçerken ağzı hafifçe aralandı. Sert çene hatları ve yeni çıkmaya başlayan sakallarıyla oldukça dikkat çekici bir yüzü vardı.
"On dakika önce öldü," dedi ve kendini yere atıp dinlenmeye başladı.
"Ölen birine mi kalp masajı yapıyordunuz?"
"Bir doktor için umut asla tükenmez."
Söylediği cümle beynimin içerisinde dönüp dolaşırken ayakkabılarımı ayağımdan çıkardım ve polislere doğru ilerledim. Bir doktor için umut asla tükenmezdi ama suçluların arasında malzeme olan bir savcı için umut tükendirdi.
İtfaiye, polis ve ambulans ekipleri insanları kurtarmaya çalışıyor, ben ise ne yapacağımı bilemeyerek ortada durmuş, hepsini izliyordum. Kafam çok karışıktı, Savcı olmak, suçluların peşinde olmak bana göre değildi.
Düşüncelerime ara verdim ve başımı bulutlarla çevrili olan gökyüzüne kaldırdım. Yüzüme düşen bir yağmur damlası ile irkilince kulaklarıma gelen kahkaha sesi ile arkama döndüm. Doktor bana bakıp kahkaha atıyordu, neye güldüğünü bilmiyordum. Soru işaretleri dolu bakışlarımı ona yönlendirince sustu.
"Bu kadar komik olan ne?" diye sordum kaşlarımı çatarak.
"Yağmur damlası," dedi ve dudağının bir kenarı hafifçe kıvrıldı.
Tam doktora ilerleyeceğim vakit bir şimşeğin ve silahtan çıkan bir merminin aynı anda çıkardığı ses ile durdum. Etrafta insanlardan çıkan yüksek gürültüden dolayı durmuş, herkes merminin kime saplandığını düşünmeye başlamıştı belki de?
Bakışlarım doktora kaydığında ona doğru bir adım attım. Şaşkınlıkla bana bakıyordu, neye şaşırmıştı? Hafifçe gülümsedim gözlerim dolarken. Gözümden akan bir damla yaş ile acı içerisinde titrek bir nefes aldım. Göğsümden karnıma akan ıslaklığa elim giderken dizlerimin üzerine çöktüm. Canım acıyordu, canımın acısı nefes almama engel oluyordu.
"Doktor," dedim koşarak yanıma gelen adama. "Ölmeme izin vermeyeceksin, değil mi?"
Yere yığılmamak için kendimi zor tutarken Doktor beni kucağına aldı ve acıyla inledim.
"Asla," dedi kendinden emin bir şekilde. Ellerinin arasında taşıdığı zayıf bedenim acıdan dolayı titriyordu.
"Ama az önceki adam öldü," kısık ve titrek çıkan sesim duyulmaz bir haldeyken konuşmak canımı acıtıyordu.
Güçlükle nefes almaya çalışıyor, her nefes alışımda merminin saplandığı sol göğsüm ağrıyordu. Gözümden akan bir damla yaş yüzümde yol alırken belki de akıttığım son gözyaşı olacaktı o.
"Senin ölmene asla izin vermeyeceğim Elzem Korkmaz," dedi ve gözlerimi kapatarak başımı doktorun göğsüne yasladım. Kalbi çok hızlı atıyordu, sanki korkmuş gibi.
Peki ya benim kalbimin sesini duyabiliyor musunuz? Atıyor muydu, bilmiyorum. Attığını hissetmiyordum. Belli belirsiz, sanki duracakmış gibi atıyordu. Bir an önce durmak, her şeye son vermekti tek isteği...
"Bazı hastalar kurtulmaz Doktor, bazen umudunu kesmen gerekir."
Sürekli gördüğüm rüya gözlerimin önüne gelirken nefes almak için ağzımı araladım. Varlığıyla yokluğu bir olan bir adam, rüyalarımın hem kâbusu hemde berrağı. Sen gerçekte var mısın yoksa bilinçaltımın bir oyunu musun?
Karanlığın verdiği huzura kanarak bilincim kapanırken öleceğimi biliyordum.
Hayatımda kuracağım son cümlenin bu olacağını bilerekten derin bir nefes aldım ve sonrasında da verdim...
Aldığımız hiçbir şey bizde kalmıyordu değil mi? Tıpkı nefeslerimiz gibi.
★★★★
Uzun zaman sonra yine buradayım (◕ᴗ◕✿) Bölüm hakkında yorumlarınızı yaparsanız sevinirim. Oy vermeyi unutmayın. Hepinize iyi okumalar.✨✨ :)
|
0% |