Yeni Üyelik
6.
Bölüm

🗝6.Bölüm🗝

@leydiasteria

Eve geleli iki saati geçmişti, Lema geldiği andan beri oturma odasındaki tekli koltuktan kalmamıştı. Pamir de tam karşısındaki koltukta oturmuş, ara ara hatta çoğunlukla kaldırdığı bakışlarıyla Lema'yı izliyordu.

"Bir şeyler izlemek istiyorsan televizyon mu açıp izlesen acaba? Elindeki tableti kullanmadığına yemin edebilirim"

"Böyle iyi... Belki de hala karşımda olduğuna inanamıyorumdur kim bilir?"

"Kim bilir belki de zihninde kurduğun hayaletten fazlası değilimdir ne biliyorsun? Yıllar geçti sonuçta"

"Ben sevdiğim kadını tanırım... Her zerresini ezbere biliyorum ben onun"

"Belki de bildiklerin değişmiştir olamaz mı?"

"Lema Özün tanıdığım hiçbir kadına benzemiyor zaten, değişmesine ihtiyacı olduğunu sanmıyorum"

"Herkes değişir"

"Sen herkes değilsin... Beni kendine aşık eden kadınsın...Ve değişmediğini biliyorum"

"Nasıl bu kadar eminsin ki? Hem sen neden yıllardır vazgeçmedin ki benden?"

"Sen vazgeçebildin mi benden, sen söyle?"

"Bir başkasını sevmemi mi isterdin?" diye sordu Lema.

"Bana aşık olduğunu biliyorum"

"Bu bir Pamir Faris özgüveni"

"Sen sanki bana aşık değil misin?"

"Gerçek Lema'yı tanıdığını söylemiştin sen söyle" derken ayağa kalktı ve yatak odasına giden koridora doğru dönmüştü ki Pamir kolundan tutmuştu.

"Ben senden duymak istiyorum... Ama kaçmak yok... Ben cevabımı söyledim, şimdi sıra sende"

"Pamir ne yapıyorsun? Çocuk musun sen?"

"Bana aşık olduğunu itiraf edene kadar kollarımın arasından çıkamazsın" diye karşılık vermişti son derece haylaz bir ses tonuyla ama bir yandan da ciddi olduğunu görebiliyordu.

"Sen nefret ediyorum oldu mu?"

"Bende senden ne kadar nefret ediyorum tahmin bile edemezsin"

Ne olduğunu bile anlamadan dudakları aralarındaki yok mesafeyi de kat edip birbirini bulmuştu. Lema'nın verdiği karşılıkla Pamir'in kolları sevdiği kadını daha sıkı sararken Lema da kollarını boynuna dolamıştı. Birbirlerinden ayrı geçip giden yılların acısını çıkarmak istercesine birbirlerini sarmalarlarken Pamir o çok özlediği şekerli çilek kokusunun sarhoşluğuna vurulmuştu bile. Soluk soluğa birbirlerinden ayrılırken alınları hala birbirlerine yaslıydı.

Pamir haylaz bir gülümsemeyle aralarındaki oyunu devam ettirip "Hala benden nefret ettiğini bilmek güzel" diye mırıldanırken hafifce geri çekilip dudaklarını genç kadının alnına bastırmıştı.

"Seni öptüğüm ilk günü hatırlıyor musun?"

"Hiç unutmadım ki hatırlayayım... Bağ evine gelmiştin"

"O gün sana dediğim şeyi de hatırlıyorsun o halde"

"Hep böyle mi olacağız? Birbirimizden hep en uzağa mı düşeceğiz demiştin, gözlerinden alevler çıkıyordu resmen"

"Seni bir başkasıyla düşünme fikrinin ihtimali bile yetmişti çünkü... Benden kaçıyordun"

"Birbirimizden kaçıyorduk... Kaçan sadece ben değildim... Sebeplerim vardı... Daha doğrusu var olduğunu düşünmüştüm"

"Seni düşünmeyen insanlar için fazla büyük sebeplerdi bunlar"

"Acı oldu ama öğrendim"

"Seni acıtan herkes cezasını er ya da geç çekiyor, çekecek de..."

"Benden uzak olsunlar yeter... Sevgilerini hissedemedim nefretlerini de hissetmek istemiyorum artık"

"Geçecek, biraz zor olacak ama hepsinin acısı geçecek... Ve sen her beni bulmak istediğinde hemen yanıbaşında bulacaksın beni" diye karşılık verirken kollarının arasına giren sevdiği kadının saçlarını okşayarak öpücükler bırakmıştı.

Lema masanın üzerinde çalan telefon sesiyle Pamir'in gevşeyen kollarının arasından çıkmıştı. Lema her zamanki tanıdık alarm sesinin neden çaldığını gayet iyi biliyordu, ilaç saati gelmişti.

"İnsülin için... Gün içinde yogunken aklımdan çıkıyor, atlıyorum diye" diye açıklamıştı genç adamın merak dolu bakışlarına telefonun çalışını.

"İyi yapmışsın... Gel hadi vaktini geçirmeyelim iğnenin, yatak odasında olacaktı"

"Hangi ara aldın ki?"

"Sen hastanede uyurken iki dakika çıkıp aldım, hastanenin karşısında eczane vardı, çantanda mutlaka vardır ama konakta kaldı sonuçta"

"Bir ara uğrayıp alsam iyi olacak eşyalarım da orada gerçi fazla bir şey yok ama çoğu Viyana'da kaldı"

"Ben aldırırım yarın"

"Gerek yok Merih'e mesaj atarım annem evde yokken gider alırım... Tehlikesiz tehlikesiz iyi olur" diye karşılık verirken ikili peş peşe yatak odasına girmişlerdi. Pamir yatağın yanındaki komodinin çekmecesini açıp içinden insülinin paketini çıkarıp paketi açıp iğnelerden birini aldı.

"Ben hallederim ver bana"

"Ben yaparım, karnından mı kolundan mı yapıyorsun?"

Lema "Karnımdan yapıyorum" dediğinde genç adam kafasını belli belirsiz sallarken yatağın üzerine oturup Lema'nın üzerindeki tişörtü sıyırmasını izlemişti kısa bir an. Ardından da iğnenin ucundaki kapağı çıkarıp deriye enjekte etmişti.

"Sağ ol"

"Ben ellerimi yıkayayım"

Lema kafasını olumlu manada sallarken üzerini düzeltip oturduğu yerden kalkmış, Pamir banyoya geçerken O da odadan çıkmıştı. Oturma odasındaki üçlü koltuğa oturup kumandaya uzanmıştı.

"Acıkmadın mı sen hala?"

"Pek değil ama sorduğuna göre sen acıktın sanırım"

"Burada önemli olan ben değil sensin Lema, istersen aşağıya inelim havan değişir, istersen buraya söyleriz"

"Gazeteci falan vardır belki"

"Güvenlik uyarıldı site içine herhangi bir magazincinin girişine izin yok merak etme, ayrıca olsalar ne olacak ki yalnış bir şey mi yapıyoruz biz?"

"Yorgunum Pamir, gerçekten yeni bir haber yeni bir kaos kaldıracak güçte hissetmiyorum kendimi, gücümü toparlamaya çalışıyorum sadece. Biraz daha zamana ihtiyacım var ama sen istiyorsan inebilirsin restorana"

"Sen nerede olmak istiyorsan bende orada olmak istiyorum tabi senin için bir mahsuru yoksa?"

"Ne gibi bir mahsuru olabilir ki senin benim yanımda kalmanın?"

"Güzel o halde, ee ne yemek istersin söyleyelim hazırlasınlar"

"Pizza olabilir, karışık, içecek olarak da soda"

"Pekala aşağıya haber vereyim ben"

Lema kafasını sallayıp elindeki kumandayla kanallar arasında küçük bir gezintiye çıkmıştı. Pamir de o esnada aşağıdaki restorandan pizza siparişi vermişti, aradan geçen birkaç dakikanın ardından pizza siparişi gelmiş, şimdi de gelen pizzaları yiyorlardı.

"Eee ama pizzayı sen istedin yediğin kuş kadar Lema, olmuyor böyle?"

"Canım çok bir şey istemiyor, sonra acıkırsam yerim"

"Biraz daha yesen iyi olurdu, sabah kahvaltısında da pek bir şey yemedin farkında değilim sanmayın Lema Hanım"

"Aman gözünden de hiçbir şey kaçmaz"

"Söz konusu sen olduğunda başka bir şansım yok... Seni şansa bırakamam" diye karşılık verirken Lema'nın bakışları ona dönmüştü.

"Belki de artık şansa bırakmalısındır"

"O ne demek şimdi?"

"Ne demek istediğimi biliyorsun Pamir"

Pamir kafasını olumsuz manada sallarken kucağındaki pizza kutusunu önlerindeki camdan yapılmış orta sehpanın üzerine bırakmıştı.

"Ne demek istediğini bilmiyorum, anlamadım da"

"Hiç düşündün mü ya da hissettin mi bilmiyorum... Ben hissettim mi onu da bilmiyorum aslında ama aklıma geldiği kesin"

Pamir olduğu yerde doğrulup geriye yaslanırken "Nedir bu aklına gelen merak ettim" diye sordu.

"Bir başkasını sevmen gerektiğini düşünmedin mi hiç? Yani bu kadar imkansız oluşumuz bunu sana düşündürebilir diye düşünmüştüm"

"Biz imkansız değiliz Lema ayrıca benim için bir başkasının fikri bile yok benim için sadece sevdiğim kadın var yani sen varsın"

"Bunca yaşanan şeyden sonra yorulmadın mı gerçekten?"

"Yorulmadım, yorulsam da sana tutundum sana olan aşkıma tutundum, sende öyle yap istiyorum birbirimize tutanalım"

"Biz birbirimize tutunmaya çalıştıkça koparmadılar mı? Yine tutunmaya çalışsam yine almak isteyecekler seni, bizi birbirimizden koparmaya çalışacaklar biz yine yıpranacağız... Ben seninle bunu yaşamak istemiyorum anlamıyorsun Pamir"

"Anlamadığım tek şey benden uzaklaşmak istemen... Farkında mısın bilmiyorum ama biz az önce öpüştük Lema... Bunun öylesine bir şey olmadığını ikimizde biliyoruz, dahası biz birbirimizi seviyoruz" diye karşılık verirken Lema ayağa kalkmış ve şarapların ve kadehlerin olduğu yere ilerlemişti.

Lema "Anlamıyorsun ki, belki de bazen sevmek yetmiyordur diyorum işte" diye mırıldanırken şişenin kapağını açmış ve kırmızı sıvıyı kadehe dökmüştü. Şişenin kapağını kapatıp şişeyi de kadehi de eline alırken adımlarını koltuğa çevirmişti.

"Sen, seni tekrar kaybetmemi istiyorsun nasıl anlayabilirim bunu? Bu gözü kapalı intihar etmek demek... Yetmedi mi bu çektiğimiz?... Onlar bizi suçlayıp bize ceza kesmeye çalışırken bir cezada ikimize de sen kestin Lema ama sana kızamıyorum çünkü seni her şeyden çok seviyorum... Sana tahmin edebildiğinden daha fazla aşığım...Ve yeniden kaybetmek istemiyorum"

Lema bunu neden yaptığını bilmiyordu belki de bir can yakmaya ihtiyacı vardı ve bunu bu hayatta onu en çok seven adama yapıyordu ama ailesinden içinde kalan zehirli duyguları nasıl atabilirdi ki başka? Başka kollarında huzur bulabildiği, sığınacak bir limanı var mıydı kalbinin? Yoktu. Ve karşısında gördüğü bu adama deliler gibi aşıktı. Elinde tuttuğu kadehi bir yudumda yutup kadehi bir kez daha doldururken sessiz kalmayı tercih etmişti.

"Benim bu hayatta senin uğruna yapamayacağım hiçbir şey yok Lema... İstediğin şey canımı yakmaksa yap gitsin ama yeter ki sana yıllardır yaptıkları, yapmaya çalıştıkları bu şeyi yapmalarına izin verme... Ben buradayım, sen istesen de istemesen de buradayım..." diye karşılık verirken Lema elinde duran boş kadehi masanın üzerine bırakmıştı.

"Acında öfken de çok taze o yüzden içinden geleni söyle bana ama içine atma tamam mı? Bana istediğin her şeyi söyleyebileceğini biliyorsun, bunu hatırlatmama gerek yok bence" dediğinde Lema televizyona sabitlediği bakışlarını genç adama çevirmiş ve bakmıştı.

"Ben uyumak istiyorum"

"Konuşmak istemiyorsun, anladım. O halde haklısın dinlensen iyi olacak yorucu günler geçiriyorsun"

Lema oturdukları kanepeden yastığı düzeltirken Pamir'in şaşkınlık dolu bakışlarıyla karşılaşması uzun sürmemişti.

"Burada mı uyuyacaksın?"

"Evet niye ki?"

"Yatak odasında uyusan daha rahat ederdin"

"Sen nerde kalacaksın?"

"Ben altı senedir o odada kalmıyorum ki sadece giyinmek için kullanıyorum o kadar, zaten pek uyuduğum söylenemez ama genelde dinlenmek için misafir odasında kalıyorum"

"Bensiz kalmak istemediğin için mi?"

Pamir şefkat ve aşkla gülümseyerek "Sensiz bir tek o odada nefes alabildiğim için, o oda bizim tüm güzel anlarımızın şahidi çünkü... Senin kokun var o odada, bu evde" diye mırıldanırken uzanıp Lema'nın elinin tutmuştu.

"Lema ben sen olmadan nefes alamıyorum, senin bir bakışın bile benim ömrümün uzama sebebi, iyi olmadığını da görüyorum, iyi hissetmediğini de biliyorum ama bir şey daha biliyorum"

"Neymiş o?"

"Bizim birbirimize iyi gelmekten başka çaremiz olmadığını çok iyi biliyorum mesela, bunu seneler önce sen öğretmiştin bana... O her şeye, herkese rağmen cıvıl cıvıl hallerinle, kalbinin güzelliğine vurulup sevmedim mi ben seni Lema? Sevdim, çok sevdim ve bu kalp attığı sürece de değişmeyecek tek şey belki de bu"

"Bir yanım onlardan kurtulmak isterken diğer yanım her şeye rağmen ailem olduklarını fısıldıyor, babamla iyi anım yok gibi ama ben onun acısıyla kavruluyorum... Ben içim soğumuştur diye sanarken bir karış toprakla acıdan yanıp kül olduğumu fark ettim ama durduramıyorum..."

"Zamanla geçecek, zaman bir şekilde geçiriyor... Üzerini mi örtüyor yoksa gerçekten iyileştiriyor mu bilmiyorum ama bir şeyler oluyor ve yeniden iyi hissetmeye başlıyorsun... Sana da öyle olacak"

"Öyle galiba"

Pamir hafifçe tebessüm ederek "Farkında mısın ikimizin de aileden yana pek şansı yok" diye karşılık vermişti. Lema kadar ağır olmasa da O da sorunlu bir ailede büyümüştü, yani Lema'yı anlayabiliyordu.

Lema "Acı ama gerçek ne yapalım olmayınca olmuyor demek ki?" diye karşılık verirken buruk bir tebessüm dökülmüştü yüzünden.

"Biz de birbirimize aile olalım dedik ona da izin vermediler ama yeniden deneyebiliriz, biz bunu yapabiliriz yani sende istersen tabi"

"Bu hayatta belki de en çok istediğim şey sendin, bir kızın ilk kahramanı babası olur normalde ama benimki öyle olmadı orada hep bir boşluk vardı"

"Ne oldu sonra?"

Lema buğulanan yeşil gözlerini kırpıştırarak avucunu sevdiği adamın yanağına yaslamıştı. Yıllar sonra ona yeniden böyle dokunabilmek ne büyük bir nimetti oysa onun için.

"Sonra sen geldin, aslında hep oradaydın ama işte zamanı gelmeden hiçbir şey yaşanmıyor. Senin beni inandırdığın sevgin kalbimin o boşluğunu doldurdu, ben o zaman sevgi denen şeyin nasıl bir eksik yarattığını daha da net anlamıştım...Sen benim hem ilk aşkım hem de kahramanım oldun Pamir Faris" diye mırıldanırken tam gözlerinin içine bakmıştı yeşil yeşil. İnkar edemezdi ona böyle bakmayı çok özlemişti, eskiden erken uyandığında birkaç dakika öylece durur genç adamı izlerdi, çoğunlukla da yakalanırdı sevdiği adama.

"Hiç vazgeçmeyeceksin dimi?" diye sorsa da vazgeçmeyeceğini çok iyi biliyordu çünkü hiçbir zaman vazgeçmemişti.

Pamir "Lema Özün'den mi?" diye sorarken yüzünde ufak muzip bir gülüş belirmişti. Ardından da çok geçmeden sözlerine devam etmişti.

"Asla... Değil altı bin yıl geçse yine de vazgeçmem" diye karşılık vermiş, ardından yüzünde gezinen genç kadının elini tutmuş ve avucunun içine birkaç öpücük kondurmuştu. Lema içindeki acıya rağmen genç adamın dokunuşuyla içinde bir şeyler akıp gitmişti. Nerde olursa olsun kalbini yakıp kül edecek bir bakışı vardı genç adamın.
"Özür dilerim"

"Sen özür dilenecek bir şey yapmadın ki niye özür diliyorsun?"

"Seni bu kadar severken gittiğim için ama yapmak zorundaydım kalsam tükenecektik, en çok da sana kıyamadım çünkü çok seviyorum seni Pamir... Kim ne derse ne yaparsa yapsın çok seviyorum, değişmiyor ömrüm boyunca da değişmeyecek de bunu da biliyorum"

"Asıl özür dilemesi gereken benim seni koruyamadım" derken bakışlarını genç kadının karnına çevirmişti. "Onu da koruyamadım"

Lema buruk bir tebessümle başını olumsuz manada sallarken konuşmaya başladı. "Senin bir suçun yok, benimde yok... O bizi seçti, bizde gördüğü neydi bilmiyorum ama bize geldi... Sonra da gitti..."

"Canımızdan can gitti evet ama benim önceliğim sensin Lema, bütün çabam senin iyi ve mutlu hissedebilmen için"

"Zamana ihtiyacım var gibi, bir tek benim değil ikimizinde bu zamana ihtiyacı var Pamir"

Pamir "O zamanı benden ayrı geçirmeyeceksin dimi yani tekrar gitmeyeceksin, ayrılmayacağız" diye sorduğunda Lema cevap vermek yerine aralarındaki olan mesafeyi de kapatıp dudaklarını genç adamın dudaklarına bastırmıştı. Pamir bir an afallasa da çok geçmeden dudaklarını aralayıp bu öpücüğe karşılık vermişti.

Pamir'in verdiği karşılıkla giderek alevlenen öpüşmelerinin verdiği hissiyatla kollarını genç kadının beline sarmıştı Pamir. Lema oturdukları üçlü koltukta geri yaslanıp başını yastığa koyarken Pamir'i de kendine çekmişti. Kafası çok karışık olabilirdi ama bir tek şeyden emindi, sevdiği adamı çok özlemişti. Öpüşmeleri giderek alevlenirken nefeslenmek için geri çekilmişti kısa bir an.

"Dinlenseydin"

"Tişörtünü çıkarır mısın?" diye sorduğunda Pamir cevap vermek yerine Lema'nın üzerinde hafifçe doğrulup tişörtü üzerinden çıkarmış ve yere atmıştı. Lema elini kaldırıp genç adamın sol göğsünün üzerine avucunu bastırmıştı.

"Kalbin avuçlarımda"

"İstediğini yap o zaman"

"Korkmuyor musun?"

"Çok korkuyorum ama avuçlarında olan kalbimden değil, gitmenden"
"Son kez öpüyormuş gibi öper misin beni?"

"Lema gitmek istersen bu defa izin vermem"

"Tamam" diyebilmişti sadece çünkü ne yapacağını kendi de bilmiyordu. Gözlerini gözlerine, göğsündeki avucunu da genç adamın yanağına çıkarmıştı.

"Gitmeyeceğini söyle"

"Yalan mı söyleyeyim yani, bilmiyorum ki" diye karşılık verirken hafifçe doğrulup dudaklarını Pamir'in dudaklarının hizasına getirmişti. Nefesini dudaklarının arasında hissediyordu. Genç adamın dudaklarına hafifçe sürttü dudaklarını.

Pamir "Lema görmüyor musun?" diye sormuştu fısıltıyla.

"Neyi?" diye fısıltıyla karşılık verirken hala genç adamla dudak dudağaydı.

"Canımın acıdığını... Acıdan geberdiğimi... Yıllardır sana hasretim dokunamıyorum bile... Çünkü bilmiyorum Allah kahretsin ki yine çekip gitmeyeceğim demiyorsun"

"Pamir yapma"

"Asıl sen yapma Lema... Bak seni çok seviyorum, sana deliler gibi aşığım, köpekler gibi aşığım sana... Yapma bunu... Oynama benimle"

"S...S...Seninle oynamıyorum bunu da nerden çıkardın?"

"Gitmeyeceğim demiyorsun, diyemiyorsun tamam kabul ediyorum canın çok yanıyor... Yaşadıkların kolay değil ama bende yaşadım Lema... Biz bebeğimizi kaybettik ben oradaydım, sen gittin ben yine oradaydım... Şimdi gitme diyorum hiçbir şey demiyorsun yapma bunu"

Sesini yükseltmezdi biliyordu hiçbir zaman yapmamıştı bunu ona karşı ama içinden taşanları kelimelerle anlatmak istiyordu Pamir. Sevdiği kadına bir şekilde ulaşmaya çabalıyordu. Kendini daha da geri çekip yere attığı tişörte uzanıp aldı, hışımla üzerine geçirmişti.

Lema yutkunamamıştı bile. İnsan kendi bilemediği şeyi nasıl söylerdi ki birine? Demek ki fark etmeden kendi acısıyla Pamir'i de boğmuştu. O esnada odanın gergin sessizliğine telefon sesi bozsa Lema ekrana dokunup kapatmıştı.

"Ne hissetmem gerektiğini bilmediğim özür dilerim ama emin ol bunu bildiğim de öğrenmiş olursun" diyebilmişti sadece.

"Kafan karışık bil..."

"Söylenecek her şeyi söyledin zaten zorlama kendini... Ayrıca ben kaçmadım tamam mı? Kaçmadım"

"Sana kaçtığını söylemedim zaten"

"Ben sadece seni özlemiştim araya mesafeler, meseleler girmeden tek bir an geçirelim istedim... Her neyse..." diye karşılık verirken oturduğu yerden kalkıp alt kata inen merdivenlere yöneldi.

"Lema"

"Gelme... Yalnız kalmak istiyorum" diye karşılık vermiş ve merdivenlerden inmişti. Az sonra da kendini dans odasına kapatmıştı zaten. Kapıyı kiillitleyip duvarın dibine çöktüğünde gözyaşları dökülüp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.

"Allah kahretsin... Kahretsin" diye öfkeyle söylenirken ortadaki cam sehpaya vurmuştu elini ve paramparça oluşunu izlemişti. Oturduğu yerden kalkıp merdivenlere yönelmişti Pamir. Dans odasının kapısı kapalı olduğuna göre Lema orada olmalıydı. Kapıyı açmak için kulpunu çevirse de kilitli olduğu için açılmamıştı.

"Lema... Özür dilerim hadi aç kapıyı olmaz burada böyle"

"Defol git Pamir... Rahat bırak beni"

"Lema lütfen aç kapıyı hadi konuşalım"

"Defol git dedim Pamir... Allah aşkına rahat bırak beni tamam mı? Rahat bırak"

"Ağlama... Amacım seni ağlatmak değildi, kendimi anlatmaya çalıştım ama başaramadım"

"Ağlamak istiyorum sana ne? Git hadi"

"Lema kapıyı açmazsan bende buradan gitmem"

Lema "Keyfin bilir" diye mırıldanırken kafasını duvara yaslamış ve gözlerini kapatmıştı. Adım sesleri duymadığına göre genç adam hala oradaydı. Pamir de kapının yanındaki duvarın dibine oturmuştu.

"Özür dilerim"

"Kimse benden özür dilemesini artık yeter, sen de dileme"

Pamir duvarın dibinde oturduğu yerde uyumuştu. Aradan kaç saat geçmişti bilmiyordu, içerden ses gelmediğine göre Lema ya uyumuş ya da öylece oturuyor olabilirdi ama zil sesine bakılırsa sabah olmuştu. Oturduğu yerden kalktığında kapıya doğru baksa da herhangi bir girişimde bulunmamış ve kapıyı açmak için üst kata çıkan merdivenlere yönelmişti. Kapının deliğinden bakmadan kapıyı açtığında yakın arkadaşları Asude ve Atlas'ı görmüştü.

Atlas gülerek "Sonunda kardeşim ya saat kaç oldu uyuyor muydun sen hala?" diye takılmayı ihmal etmezken Asude ile birlikte içeri girmişti.

Asude gülümseyerek "Günaydın Pamir" derken elindeki pastane paketlerini genç adama uzatmıştı.

"Günaydın Asude"

"Ne oldu kardeşim bir keyifsiz gibisin"

Asude merakla "Lema nerde uyanmadı daha?" diye sormuştu.

"Bilmiyorum"

Asude tebessümle "Tamam dur ben uyandırırım arkadaşımı" derken adımlarını yatak odasından tarafa çevirmişti ki Pamir'in sesiyle duraksamıştı.

"Yatak odasında değil Lema alt katta dans odasından Asude" dediğinde hem Asude hem de Atlas'ın merak dolu bakışlarıyla karşılaşması uzun sürmemişti.

"Sabah sabah dans provası mı yapıyor?"

Pamir cevaplamak yerine "Ben şunları mutfağa götüreyim çay suyu da koyarım hem" deyip elindeki paketlerle birlikte mutfağa geçerken Atlas da peşinden gelmişti.

Atlas "İyi misin sen? Bir şey mi oldu kardeşim?" dedi ve ekledi.

"Kavga mı ettiniz Lema'yla?"

Pamir "Tartıştık" dedikten sonra olanları üstünkörü anlatmıştı Atlas'a.

"Aferin... Aferin kızın sana en çok ihtiyacı olan zamanda kırdın kalbini yani"

"Bir de sen gelme üstüme kardeşim ya"

"Doğru söylüyorum diye herhalde?"

"Lema'yı bu hale getiren herkesin Allah belasını versin oldu mu? Kendimi zor tutuyorum zaten"

"Abi saçmalama Allah aşkına tamam anladık gerginsin tartıştınız da artık birbirinizi yıpratmasanız"

"Keyfimizden mi tartıştık Atlas ya? Şu çayı demlesene şu kaynayınca bende üzerimi değiştireyim geleyim"

Atlas "Tamam kaç bakalım değiştir sen üzerini ben hallederim buraları" derken Pamir mutfaktan çıkmış ve yatak odasına geçmişti.

Asude merdivenlerin bitimindeki odaya doğru ilerledi, kapının tokmağını çevirip kilitli olup olmadığını kontrol edecekti ki kapı açılmıştı. Lema dans odasının duvar kenarında duran ikili koltukta oturuyordu. Sakin adımlarla genç kadının yanına doğru ilerledi ve boşluğa oturdu.

"Günaydın diyeceğim de sana pek aymamış gibi sanki ha arkadaşım"

"Neden içimde sadece ölünce geçecekmiş gibi bir sızı hissediyorum Asude... Ben kime ne yaptım bilmiyorum ki?"

"Kuzum o ne demek öyle ya, ne oldu sana ağlamışsın da gözlerinden belli, uyumamışsın da"

"Pamir nerde?"

"Yukarda kahvaltı hazırlıyorlar Atlas'la... Kavga mı ettiniz?"

"Öyle sayılır"

"Anlatmak ister misin?"

"Şu an değil bir banyo yapıp kendime gelsem önce"

Asude gülerek "Anlaştık sen doğruca banyoya Lema Hanım bende bakayım beyler ne alemde? Mutfak yanmasın şimdi durduk yerde" dese de amacına ulaşamamış ve arkadaşını pek güldürememişti ama bu demek değildi ki pes edecekti.

İkisi de yuları çıkıp Asude mutfağa giderken Lema da yatak odasına geçmişti. Tam banyonun kapısını açmıştı ki belinde siyah havlusuyla üstü çıplak bir halde banyodan çıkan Pamir ile burun buruna gelmişti. Lema hemen bir iki adım geri giderken "Burada olduğunu bilmiyordum, Asude mutfakta olduğunu söylemişti, kusura bakma" diye söylenirken gözlerini kaçırıp çekmecelere yönelmişti. Aradığı bir şey yoktu ama Pamir ile göz göze gelmek istemiyordu şu an.

Pamir tebessümle "Benim için bir mahsuru yok, sen ne kadar yakınımdaysan ben o kadar iyiyim" demiş, ardından da "Orası benim cekmecem ama istersen kullanabilirsin tabi" derken çekmeceyi hafifçe çekmiş ve iç çamaşırını alıp çekmeceyi geri kapatmıştı Pamir. Ama Lema'nın birkaç adım arkasında olan bedenini geri çekmemişti. Lema genç adamın kıskacından çıkıp banyoya doğru ilerlerken Pamir de üzerini değiştirmeye başlamıştı. Lema hızlıca kısa bir duş alıp bornozu üzerine giyip banyodan çıkmıştı. Pamir ortalarda görünmüyordu, demek ki üzerini giyip kahvaltı serüvenine katılmıştı. Lema da hızlıca saçlarını kurutup az önceki çekmeceyi açıp genç adamın tişörtlerinden birini ve eşofman altını almış ve üzerini giymişti.

Loading...
0%