@leydiasteria
|
Salona geldiğinde terasta konuşan üçlüyü ve hazırladıkları kahvaltı sofrasını gördüğünde bakışlarını oturma odasına çevirmişti. Koltukların arasında olan cam sehpa yoktu, yerinde paramparça olmuş cam kırıkları vardı. Dün geceden kalan birkaç andan başka bir şey değildi maalesef. "Lema" diye seslenen arkadaşının sesiyle daldığı hayalden sıyrılıp bakışlarını da adımları gibi tekrar terasa çevirmişti. Terasa açılan kapıdan içeri girdiğinde yüzüne çok hafif serin bir rüzgar çarpmıştı. Masaya doğru ilerlerken Pamir sandalyelerden birini çekmişti oturması için ama Lema genç adamın çektiği sandalyenin karşısındaki sandalyeye oturmayı tercih etmişti. Atlas "Havada çok serin değil ama rüzgarlar sert esiyor kardeşim hayırlısı olsun" dediğinde Asude'nin bakışlarıyla karşılaşınca ağzına fermuar işareti yapmıştı. Asude konuyu değiştirmek ve havadaki gerginliği dağıtmak amacıyla konuşmaya başladı. "Merih gelmiş" Lema "Geldi evet görüştük dün sabah" diye karşılık verirken masanın üzerindeki sürahiyi alıp bardağına su doldurmuş, birkaç yudum almış ve bardağı geri bırakmıştı. "Baksana ayçöreği getirdim yesene seversin sen" diye mırıldanırken ayçöreğinin olduğu tabağı arkadaşının önüne çekmişti. Lema tebessümle "Sağ ol" diye karşılık verirken tabaktaki çöreklerden birini almış ve bir parçasını koparıp ağzına atıp çiğnemeye başlamıştı. Pamir'in bakışlarını üzerinde hissediyordu. "Eee kuzum ne yapıyorsunuz bugün?" Pamir "Bir planımız yok dimi Lema?" diye sorsa da Lema genç adamın sorusunu duymamazlıktan gelip ortaya doğru "Alışveriş yapmam lazım" diye mırıldanmıştı. "İyi olur valla, çok güzel şeyler var geçen hafta gezerken görmüştüm" "Çoğu eşyam Viyana'daki evde kaldı, en azından gidene kadar kıyafete ihtiyacım var, birkaç parça bir şey alsam yeter" diye konuştuğunda Pamir ile göz göze gelmeyi tercih etmişti. Pamir'in "Yapma" der gibi farkındaydı ama şu an hissettiği tek şey öfke, kırgınlık, acı üçlüsünün verdiği hissiyattan başka bir şey değildi. "Çok güzel şeyler bulacağımıza eminim canım" "Biz yarın Şile'ye gidiyoruz, sizde gelsenize" "Ayy valla doğru sizde gelsenize Lema, hem havan değişir kafan dağılır" "Yok ya hiç sizin de keyfinizi kaçırmayayım ama arkadaş istediğini yapmakta özgür" demişti Lema. "Valla hiç itiraz istemiyoruz dimi Atlas? Sizde geliyorsunuz" Pamir "Asude istemiyor belli ki zorlama istersen" diye mırıldanmıştı. Asude "Hayır efendim ikinize de arkadaş yetkisiyle el koyuyorum ve yarın hep beraber Şile'ye gidiyoruz, itiraz yok nokta" demişti. Lema kahvaltının ardından hazırlanmış ve salona gelmişti. "Ben hazırım çıkabiliriz Asude" diye seslendiğinde çok geçmeden arkadaşı kapıda görünmüştü. Yanında da Pamir vardı. "Biliyorum Asude'nin arabası var ama kullanmak istersen anahtarı al lütfen" "Teşekkür ederim ama gerek yok, hadi Asude" diye karşılık verirken evin kapısını açıp çıkmıştı. "Merak etme şu an sadece hem öfkeli hem de sinirleri bozuk biraz zaman lazım Pamir, ne yaşadınız bilmiyorum ama" Pamir tebessümle "Sağ ol Asude, size iyi alışverişler" diye karşılık verirken Asude de Lema'nın peşinden evden çıkmıştı. Pamir içerden "Genç kahve içer misin?" diye seslenen Atlas'a "Olur alırım" diye karşılık verirken oturma odasına doğru ilerlemişti. Az sonra iki arkadaş alışveriş merkezine doğru yola çıkmıştı, arabayı Lema kullanıyordu. Bu duruma iki yakın arkadaş olarak son derece alışkın oldukları için ikisi de yadırgamamıştı bu durumu. "Eee anlatacak mısın artık canım arkadaşım?" "Neyi?" Asude "Pamir ile neler olduğunu, neden kavga ettiğinizi" dediğinde Lema derinden bir of çekmek zorunda hissetmişti kendini. "Gitmemden korkuyor, gidip gitmeyeceği mi sordu" "Sen ne dedin?" "Bilmediğim için bir diyemedim tabi ki sonra da tartıştık işte, oysa gecenin daha farklı sonlanacağını düşünmüştüm" Asude "Bir yakınlaşma yaşandı yani" diye mırıldanırken muzip bakışlarla arkadaşına dönmüştü. "Belki de yaşanmaması gerektiğini böyle öğrenmem gerekiyordu, öğrenmiş olduk işte" "Lema kuzum yapma Pamir'in korkması çok normal değil mi? Senelerdir tek bir an bile seni beklemekten vazgeçmedi, ki sende öylesin" "Bende çok korkuyorum Asude... Ama Pamir'in benimle oynadığını düşünmüyorum en azından, o ise benim onunla oynadığımı düşünecek hale gelmiş... Tamam kızgın olmasını anlarım, kırgın olmasını da ama onu bu kadar çok severken bunların olmasını da kaldıramıyorum" dedi ve istemeden gülerek devam etti. "Aslında artık zihnimde kalbimde iflas eşiğinde, gücüm kalmadı" Asude gülerek "Lema Özün'den mi bahsediyoruz şu an? Hani benim açtığı dans okullarıyla, eğitimleriyle, aldığı dans ödülleriyle zirveyi kimselere kaptırmayan arkadaşımdan?" diye sormuştu. Lema "Aman Asude ya ben ne diyorum sen ne diyorsun?" diye karşılık verirken gülmeyi ihmal etmemişti. "Valla ben olanı söylüyorum canım arkadaşım ortada bir yalan yok yani" Lema gülümseyerek "İyiki benim arkadaşımsın biliyor musun? İyi ki" diye karşılık verirken havadan bir öpücük göndermişti arkadaşına. Asude de gülerek "Sende benim iyikimsin canım arkadaşım" diye karşılık verirken o da arkadaşının yanağına bir öpücük bırakmıştı bile. Az sonra ünlü alışveriş merkezlerinden birinin önündeki otopark kapısından içeri girmiş ve arabayı park etmişlerdi. Şimdi de asansörle birlikte üst kata doğru kısa bir yolculuğa çıkmışlardı. Az sonra ışıl ışıl parlayan koridorlar ve mağazalar onları karşılamıştı. İki arkadaş yıllar sonra yine yana yana İstanbul'un alışveriş merkezlerinden birinde geziyorlardı. "Şuraya gidelim mi? Ayy valla çok güzeller ya... Ayy Lema şuna baksana çok güzel sana da çok yakışır, hadi gel bakalım" diyerek kolundan çekiştirirken çoktan bir mağazanın içine girmişlerdi bile. Buna şaşırmamıştı çünkü Asude alışveriş yapmaya bayılırdı. Aslında Lema da severdi alışveriş yapmayı ama şu an pek o modda olmadığı için daha sakindi. Asude "Şu vitrindeki elbisenin 38 bedenini getirebilir misiniz?" derken Lema da elbisenin üzerinde gözlerini gezdirmişti. "Asude bu ne? Buradan çıkışta partiye gideceğiz diyor bu elbise" Asude gülümseyerek "Yani o da olur ama tatilde giyebilirsin bence" diye takılmıştı arkadaşına. Lema arkadaşının bu heyecanlı hallerine gülmeden edememişti. "Ben şöyle daha rahat ve şık bir şeyler istiyorum günü kurtarsın yeter yani" diye de eklemişti. "Lema Hanım hoşgeldiniz... Haberlerde duyduk çok üzüldük başınız sağ olsun" diye konuşmuştu yanlarına gelen şık giyimli güler yüzlü genç kadın. Lema sakin bir tonda "Teşekkür ederim" diye karşılık verirken Asude reyonların arasında kıyafet bakınmaya başlamıştı bile. "Arkadaşlar size yardımcı olsunlar, nasıl bir şey bakmıştınız?" "Siz çalışmanıza bakın lütfen, ben kendim bakınacağım biraz" Görevli "Peki Lema Hanım siz nasıl arzu ederseniz diye karşılık verdikten sonra yanından ayrılmıştı. Ardından Lema da Asude gibi reyonların arasında dolaşmaya başlamıştı. Az sonra çalışanlara yükleme bir bahşiş verip aldıklarının parasını da ödedikten sonra mağazadan ellerinde alışveriş paketleriyle çıkmışlardı. Ardından Asude Lema'yı eve bırakmış ve kendi evine geçmişti. Elindeki anahtarla kapıyı açıp evin içine girdiğinde sessizlik karşılaşmıştı onu. Genç adam evde değildi anlaşılan. "Neyse gidip bende üzerimi değiştireyim de kendi kıyafetlerime geçiş yapayım" diye kendi kendine söylenirken elindeki paketlerle birlikte yatak odasına doğru ilerlemişti. Az sonra da üzerini kırmızı renk alt üst takım ve kalın askılı triko crop ve mini şortla değiştirip üzerine de kolsuz ince ipten örme hırkayı giymiş ve oturma odasına geri dönmüştü. Ev o kadar sessizdi ki bir ses duymaya ihtiyacı olduğunu fark etmişti ve uzun zamandır dans etmediğini de. Yani bir hafta başkaları için az bir zaman dilimi gibi görünebilirdi ama Lema için dans söz konusu olunca çok bir süreydi. "Dans odasına inip biraz dans mı etsem acaba? Hem dinlenmiş olurum" diye mırıldanırken koridordan çıkıp alt kata inen merdivenlere yönelmişti ki kapı çalmaya başlamıştı. "Kim geldi ki şimdi ya? Pamir gıcığı gelmiştir kesin" diye söylenmeye devam ederken kapıyı açmıştı. Kapıyı açtığında hem Pamir'i hem de Pamir'in halası Ülfet Hala'yı bulmuştu bakışları. Kısa kesilmiş koyu kahverengi saçları, düzgün fiziğiyle yaşına göre çok iyi görünüyordu her zamanki gibi. Ülfet Hala "Lema'cığım... Canım..." diye mırıldanırken özlemle sarılmıştı genç kadına. Çünkü Lema'yı tanıdığı günden beri çok severdi Ülfet Hanım. Aynı duygular Lema için de geçerliydi, Ülfet Hala çok tatlı, naif ve sevgi dolu bir kadındı annesi Müjgan Hanım'ın aksine. Lema hemen karşılık verirken Pamir de hayatında en değerli varlığı olan iki kadının sevgi dolu hallerini izlemekle meşguldü. Ülfet Hala tüm samimiyetiyle gülümseyerek "Çok özlemişim seni" derken hafifçe geri çekilmiş ve bir anne edasıyla genç kadını süzüp konuşmaya devam etmişti. "Her geçen gün daha da güzelleşiyorsun Lema'cığım... Pamir'in işi çok zor valla... Yıllar seni çok güzelleştirmiş" Lema gülümseyerek "Bende sizi çok özlemişim Ülfet Hala ve teşekkür ederim ama asıl yılların hiç dokunmadığı sizsiniz" diye karşılık vermişti. Pamir tüm muzipliğiyle "Eee hadi hanımlar içeri geçmeyelim mi kapıda kaldık, ayrıca gözümden kaçmadı Lema'yı görünce beni unuttun yani halacığım" diye takılmayı da ihmal etmemişti. Ülfet gülerek "Aaa deli bu oğlan valla sen unutulur musun hiç?" diye karşılık vermişti. "Hatta ne yapalım biliyor musunuz aşağıya inip güzel bir akşam yemeği yiyelim ne dersiniz hanımlar?" "Olabilir aslında madem siz de geldiniz hem de biraz acıkmış olabilirim" "O zaman güzel bir akşam yemeği yiyelim gençler" diye karşılık verirken hep birlikte rezidansın giriş katındaki restorana inmek üzere evden çıkmışlardı. Az sonra asansörden inen üçlü cam kenarında masalardan birine oturmuşlardı. Lema tavuklu kinoalı bir salata sipariş ederken Pamir makarna ve tavuk, Ülfet Hala da çok pişmiş ızgara tabağı sipariş vermişti. Ardından siparişlerini beklemeye başlamışlardı. "Lema'cığım öncelikle dans takımın ve kendin için kazandığın iki ödül içinde seni çok tebrik ederim canım" diye konuşup masadaki sessizliği bozmuştu Ülfet Hala. "Çok teşekkür ederimm Ülfet Hala... Elimizden geleni yapıyoruz işte" "Bu dünyada Lema'nın vazgeçemeyeceği tek şey dans olmalı halacığım, dans onun her şeyi" dediğinde Lema bakışlarını tam karşısında oturmakta olan genç adama çevirmişti. "Yoo bana ait olduğunu düşündüğüm bir şey daha var ama kafası benim gibi karışık ve ne konuştuğunu bilmiyor" "Belki sadece korkuyordur olamaz mı? Sadece kaybetmek istemiyordur" Lema "O zaman öyle davransın o arkadaşınıza söyleyin" dediğinde muzip bakışlarla onları izleyen Ülfet Hala'nın bakışlarıyla karşılaşması uzun sürmemişti. "Yani bana fark ettirmeden birbirinize laf sokma çabanıza hayran kaldım çocuklar... Ama sevindim de çünkü bu bazı şeyler yerli yerinde duruyor demektir" "Aslında ne çok şey yıkıldı ve biz o yıkıntıların altında kaldık" diye geçirmişti Pamir içinden. Sevdiği kadına yaklaşmaya çabaladıkça en gerisine düşüyordu çünkü. Ve buna engel olamıyordu. Ne sevdiği kadını ne de kendisini bu bataklıktan kurtaramıyordu. "Eee siz neler yapıyorsunuz Ülfet Hala? Görüşmeyeli gerçekten çok zaman oldu" "Şirket işlerini artık ağırlıklı olarak evden yürütmeye başladım, toplantılar dışında pek uğramıyorum diyebilirim... Pamir bazen açtığı diğer şirketle ilgilenirken yoğunluğunu almak için yardım ediyorum" "Onlar yardımdan fazlası halacığım, beni az toparlamadın" diye karşılık verirken bakışlarını çaprazında oturan Lema'ya çevirmişti ve sözlerine devam etmişti. "Nefes almayı unuttuğum zamanlar olmuştu çünkü..." "Hala yaşıyorsun ama demek ki nefessiz de yaşayabiliyormuş insan" "Buna yaşamak denirse..." Ülfet Hala "Siz ikiniz bana fark ettirmeden kavga etmeye mi çalışıyorsunuz acaba?" diye sormuştu, masada neler olduğunu farkındaydı ve bu sorusu bunu durdurmak içindi. "Yoo niye kavga edelim ki keyfimiz gayet yerinde değil mi Pamir?" "O kadar ki ikimizde acıdan geberiyoruz halacığım" "Neden acaba? Kimin yüzünden?" diye sormuştu gergin bir ses tonuyla. Ardından da devam etmişti. "Ben sana adım atmaya çalıştıkça sen beni yere düşüyorsun, sonra da geçmiş karşıma acıdan geberiyoruz diyorsun... Diyemezsin" "Lema'cığım sakin" "Kusura bakmayın Ülfet Hala ama yeğeniniz tam bir odun hatta hödük de olabilir... İki de bir sinirimi zıplatıyor" "Ben susuyorum en iyisi konuşmamak valla, ağzımı açınca suçlu oluyorum" Lema "Bence de sus, konuştukça batıyorsun çünkü Pamir Faris" diye karşılık verirken Ülfet Hala en azından hala birbirleriyle konuşup uğraşabildiklerini görünce gülümsemişti hafifçe. "Neyi paylaşamıyorsunuz bilmiyorum ama ikinizde birbirinizi dinlemiyorsunuz ama tahminimce aynı şeylerden bahsediyorsunuz, kavga etmek yerine konuşmayı deneseniz" derken sohbetlerini kesen siparişleri getiren garsonun sesi olmuştu. Bir süre gelen yemeklerinin tadını çıkarmaya çalışsalar da ne Pamir ne de Lema yediği yemekten bir gram bir şey anlamasalar da Ülfet Hala'ya ayıp olmasın diye sakince yemeklerini yemişlerdi bir süre. O esnada masadaki sessizliği Pamir'in çalan telefonu bozmuştu. Pamir "Buna baksam iyi olacak, müsaadenizle" diye mırıldanırken oturduğu yerden kalkıp masadan uzaklaşırken Lema ve Ülfet Hala masada yalnız kalmıştı. "Baban için üzgünüm Lema, başın sağ olsun" Lema "Teşekkür ederim" diye karşılık verirken elindeki çatalı masanın üzerine bırakırken su dolu bardağa uzanmış, birkaç yudum almıştı. "Sen nasılsın peki?" "İyiyim demeyeceğim çünkü öyle hissettiğim söylenemez Ülfet Hala ama iyi olmaya çalışıyorum ne zaman olur onu da bilmiyorum ama deniyorum işte" "Ufak bir rahatsızlık geçirmişsin sanırım cenaze akşamı" dediğinde Ülfet Hala'nın bunu bilmesine ilk anda şaşırsa da çok üzerinde durmamıştı. Pamir'den duymuş olmalı diye düşünmüştü. "Maalesef ama şimdi gördüğünüz gibi o konuda iyiyim" "Pamir ile nasılsınız peki?" "Bir tek kelimeyle anlatmak istersem karmaşık diyebilirim" "İstemeden seni kızdırmış görünüyor" "Hepimizin sinirleri bozuk" diye mırıldanırken buruk bir tebessüm dökülmüştü dudaklarının kenarlarından. Gözlerinin dolduğunu hissederken dudaklarını birbirine bastırmıştı. Önündeki şu bardağına uzanıp kendince bir aceleyle birkaç yudum su içmişti. Ülfet Hala "Aranızdaki her şey gelip geçer ama birbirinizi kaybetmediğiniz sürece" derken elini uzatıp Lema'nın bardağı tutan eline dokunmuştu. "Bazı acılar insanları sevdikleriyle sınar Lema, bunu hepimiz maalesef çok iyi biliyoruz... Biz istemesek da hayat öğretiyor ve bazısına çok geç kalıyoruz... Sizinki gibi bir aşka sahip olmak çok kıymetli bir şey... Böyle bir aşk yaşamak herkese nasip olmaz, karşılıklı böyle güzel sevilmekte... Etrafınızda sizin mutsuzluğundan beslenecek çok insan var, birbirinizi severken ayrı kalmak onları sevindirmekten başka bir şey olmaz bana göre... Tabi karar sizin, hayatta öyle... Ben sadece zamanında aşkı fazlasıyla yaşamış ve sizi seven biri olarak konuşmak istedim, umarım yalnış anlamazsın beni... Ve bu konuşmanın azarlı halini de Pamir'e yapmaktan çekinmedim merak etme" dediğinde Lema gülmeden edememişti. "Çok teşekkür ederim bunları düşüneceğim zaten düşünüyordum bir de sizin söylediklerinizle bakacağım" diye karşılık vermişti Lema tebessümle. O esnada Pamir de yanlarına dönmüştü. "Beklettim kusura bakmayın ama önemliydi" Ülfet Hala "Sorun değil oğlum ama bir sorun yok değil mi?" diye sorduğunda Lema da kısa bir an genç adama bakmıştı. "Yok halacığım hallettim sorun kalmadı" "Sevindim canım o halde ben artık kalkayım, siz keyfinize bakın" diye mırıldanırken oturduğu yerden kalkmıştı. Lema ile Pamir de kalkmıştı onunla beraber. "Lema'cığım tekrar görüşelim olur mu?" "Tabi ki seve seve" Ülfet Hala "Hem bu akşam içemediğimiz kahvemizi içer Pamir'i çekiştiririz biraz" demişti gülerek. Ardından da sevgi dolu bir sarılmayla karşılık vermişti Lema onun bu sözlerinin üzerine. "Canım şirkette görüşürüz" "Görüşürüz halacığım" "Ha bu arada Lema'mıza da kendine de dikkat et lütfen" "Merak etme gözüm gibi bakarım" diye karşılık verirken Ülfet Hala yanlarından ayrılmış ve gözden kaybolmuştu. Lema az önce kalktığı sandalyesine oturup gecenin karanlığında çalkalanıp duran denizi izlemeye başlamıştı, Pamir de bu sefer tam karşısındaki sandalyeye oturmuştu. "Kahvelerimizi söyleyeyim mi?" "Sen içmek istiyorsan söyle ben içmeyeceğim" "Lema hem kahvelerimizi içer hem de konuşurduk biraz" "Konuşmak istediğine göre seninle oyun oynadığım düşüncesinden kurtuldun ya da yeni bir oyun kurup kurmadığımı görmeye mi çalışıyorsun?" "Sadece konuşmak istiyorum" "Bunun için biraz zamana ihtiyacımız var Pamir, bunu dün akşam ikimizde gördük... Daha fazla zorlamamak en iyisi, biraz olurunda kalsın. Elinin de pansumanını değiştirsen iyi olur, kanamış" diye karşılık verip oturduğu sandalyeden kalkmış ve sandalyesini düzeltip genç adamı arkasında bırakırken restorandan çıkmış ve asansöre doğru ilerledi. Birkaç saniye geçmemişti ki Pamir de gelmişti. Lema'nın az önce düğmenin çağırdığı asansörün kapısı açılmış ve ikisi de içeri girdiğinde kapı kapanmıştı. Asansörün içini kaplayan romantik müzik sesi aralarındaki sessizliği bozan tek şeydi şu anda. Pamir bakışlarını hemen yan tarafında duran genç kadının üzerinde gezdirmişti. Kırmızı renk alt üst takım crop ve şort üzerine ince örgülü hırka tercih etmişti genç kadın. Ve her rengin, her kıyafetin fazlasıyla yakıştığı sevdiği kadına bir kez daha hayranlık ve aşk dolu bakışlarla bakarken bakışları az daha yukarı kaydığında o güzel yeşil gözlerini çevreleyen gözbebeklerini, kirpiklerini izledi bir süre. Geçmişe gitmesine neden olan bir anı hatırlamıştı Pamir ikisinin bu yalnızlığında. |
0% |