Yeni Üyelik
8.
Bölüm

🗝8.Bölüm🗝

@leydiasteria

6.5 Yıl Önce

Pamir nerdeyse bir aydır halasıyla çıktığı iş seyahati yüzünden görüntülü konuşmalar dışında Lema'yı görebilmiş değildi. Babasının bıraktığı iflasın eşiğinde olan şirketin yedinci yılının kutlaması vardı bugün şirketin kokteyl salonunda. Ve dayısı da davetliydi, dolayısıyla Lema da... Bugün onu görebilmek için çabalasa da yoğunluktan şirketten çıkmamış, üstünü bile burada değiştirmişti. Karşısındaki iş adamlarının konuşmalarını dinlese de gözleri tam karşısında olan kapıdaydı, Lema'yı bekliyordu. Bu düşünceler arasında kıvranırken kapının girişinden içeriye doğru adım atan genç kadın göründüğünde kalbinin teklediğini hatta nefesinin durduğunu hissetmişti. Boydan boya süzmüştü sevdiği kadını. İşte o an nefesinin daha çok kesildiğini hissetmesine neden olmuştu. Lema beyaz renk tek omuzdan askılı bel ve bacak dekolteli uzun elbisesiyle tek kelimeyle büyüleyici görünüyordu, sanki masal diyarından gelmiş bir peri kızı gibi görünüyordu adeta. Göz göze gelirlerken Pamir yanındakilerden müsaade isteyip Mahir Dayı'sının ve Müjgan Yenge'sinin yanına doğru ilerlemişti. Yanlarında Lema dışında Eylül de vardı.

"Hoşgeldin Dayı, Müjgan Yenge sende hoşgeldin" derken bakışlarını ikilinin hemen yanlarında duran Lema ve Eylül'e çevirmişti bakışlarını. Ama onun bir şey söylemesine fırsat tanımadan Eylül atlamıştı bile.

"Hoşbulduk Pamir... " diyecekti ama babası yanında olduğu için çok geçmeden "Abi" kelimesini de eklemede gecikmemişti.

Dakikalar sonra çantasındaki telefonundan gelen mesaj sesiyle kilitli çantasının mandalını açıp telefonu çıkardığında etrafını kontrol etmişti istemsizce kimseye yakalanmak istememişti. Ekranı açtığında mesajın Pamir'den geldiğini görmüştü.

"Beş dakika sonra odamda buluşalım" diye yazmıştı, "Tamam" diye yazıp gönderdikten etrafına bakınmıştı, annesi ve babası misafirlerin arasına karışmış onlarla sohbet etmekle meşguldü, Eylül de hemen yanındaydı.

"Kimden gelmiş abla?"

Lema "Asude'den" dedi ve çantasını alıp omzuna taktı.

Eylül merakla "Bir yere mi gidiyorsun?" diye sordu.

"Bahçeye çıkıp hava alacağım çok sıkıldım"

"Annem kızar sonra"

"Sorarsa söylersin Eylül, hava alacağım alt tarafı onun içinde izin alacak değilim ya güzelim"

"Abla"

"Efendim canım"

"Pamir'i gördün mü salonda yok da"

"Abi... Pamir Abi... Aranızdaki yaş farkını hatırlatayım istersen"

"Babam gibi başlama abla ya, bilmiyorsun sanki ona aşık olduğumu"

"Sende şimdi annemin sözleriyle konuşmaya başladın Eylül, babam haklı ve doğruyu söylüyor... Sen daha on sekiz yaşındasın Pamir Abinse kaç yaşında? Lütfen yaşıtlarınla ilgilen" dediğinde Eylül gözlerini devirmiş ve başka bir karşılık vermemişti. Lema adımlarını kapıya çevirip hızlıca salondaki kalabalıktan sıyrılıp asansörlere yönelmişti. Pamir'in odasının olduğu en son kat olan 21.kata doğru yola çıkmıştı az sonra asansörle. Asansörden inip koridora çıktığında ışıklar birbiri ardına yanmaya geride kaldıkça da sönmeye devam etmişti bir süre. Koridorun ortasına geldiğinde gördüğü siyah renkli kapıyla kalbinin atışları kaburgasına sığmayacak hale bürünmüştü bile. Topuklu ayakkabılarının sert zeminde bıraktığı tok sesle kapıya doğru ilerledi ve kapıyı araladı, içeri girdiğinde koyu bir karanlık karşılamıştı onu. Tam o esnada duyduğu kilit sesinin ardından beline dolanan güçlü kollardan önce genç adamın kokusu dolmuştu burnuna. Omzundaki çantasının sıyrılıp hemen yan tarafa bırakıldığını duyumsarken kollarının arasında dönmüştü. Ve hiçbir şey söylemeden onu saran kolların arasına hapsetmişti kendini.

"Çok özledim seni... Burnumda tüttün güzelim"

"Bende çok özledim seni"

Uzunca bir süre öyle kaldıktan sonra Lema başını yaslandığı yerden kaldırıp genç adamın gözlerinin içine baktığında Pamir'in içini okşayan gülümsemesiyle karşılaşmıştı. Pamir gülümsemesini sürdürürken dudaklarını saçlarına bastırıp geri çekilmişti.

"Çok güzel görünüyorsun..."

"Çok mu?"

"Çok...Çok" diye karşılık verirken elinden tutmuş ve birlikte yürüyüp ikili koltuğa otururken Lema'yı dizine oturtmuştu.

"Salona girdiğin andan beri salondaki herkesin dikkatini çektiğini farkında mısın?" demişti ama öyle yakıcı bir tonda söylemişti ki bunu, gözlerinde yanan kıskançlık ateşini hissedebilmişti Lema.

"Sana dokunamıyorum, kalbinin sahibinin benim olduğunu haykıramadığım için o beğeni dolu gözlerle seni izlemeleri öyle katlanılmaz ki Lema..." dediğinde Lema genç adamın böylesine kıskanması hoşuna gitmişti tabi ki ama sesinde duyduğu şekeri elinden alınan bir çocuğun isyanı onu gülümsetirken avucunu Pamir'in hafif kirli sakallı yüzünde gezdirmişti.

"Bana senin gibi kimseler bakamaz ki, bunu sen demiştin bana hatırlatırım ayrıca söylemesen de ben bunu biliyorum" diye karşılık verirken boyun boşluğuna gömülen yüzün hemen ardından boynuna değen sıcak dokunuşla gülümsedi.

"Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor Lema Özün ve bunlar hep senin yüzünden... Beni kendine öyle meftun ettin ki senden başka hiçbir şey düşünemez hale geldim" diye mırıldanan boğuk ama kalın sesle içinin daha da ısındığını hissederken elbisesinin yırtmacındaki boşluktan süzülüp bacaklarında gezinen parmakların varlığıyla az öncekinin aksine içi ürpermişti.

"Salondaki tüm kadınların da gözü senin üzerinde ama sen benimsin Pamir Faris o gözleri oymak istiyorum ama yapıyor muyum hayır ama yapmak ister miydim evet" dediğinde Pamir'in gülüşüyle karşılık bulmuştu gülüşü.

"Öyle özledim ki seni tam bir aydır kokundan..." derken saçlarına yaklaşıp kokusunu içine çekmişti. "Tenin... Dudakların... Aklımı başımdan alıyorsun ve hala tadın dudaklarımda ama yetmiyor" diye mırıldanırken Lema dudaklarını Pamir'in dudaklarına bastırmıştı, Pamir sanki bu hareketi beklermiş gibi dudaklarını aralayıp karşılık verirken kollarını Lema'nın beline daha sıkı sarıp kendisine çekmişti. Öpüşmeleri giderek hızlanırken dillerini de devreye sokmuştu ikisi de. Pamir hafifçe geri çekilirken "Özledim" diye mırıldanmıştı, bu esnada az önce elbisesinin altından sızan parmakları yuvasını bulmuş gibiydi, belindeki boşluğu okşuyordu. Duvardaki saate bakmıştı ikisi de.

"Sadece yarım saatimiz var" diye karşılık vermişti.

Pamir "Kavuşmamıza yeter de artar bile" diye karşılık verirken dudaklarını Lema'nın dudaklarına bastırıp yeni bir öpüşme başlatırken Lema parmaklarıyla genç adamın gömleğinin düğmelerini çözmeye başlamıştı bile. Beyaz gömlek Pamir'in de yardımıyla omuzlarından sıyrılıp yere düşerken Pamir de Lema'nın üzerindeki beyaz elbisenin omzundaki askıyı kolundan aşağıya çekip bacaklarından sıyırıp diğer kıyafetlerin yanına gönderdiğinde Lema ile birlikte ikili kanepeye uzanmıştı.

"Biz deliyiz şirkette senin odanda yaptığımız şeye bak"

"Senin için her şeyi yaparım derken ciddiydim"

Lema gülümseyerek "Biliyorum" diye karşılık verirken genç adamın dudakları önce yeniden dudaklarını ardından da boynunu bulmuştu. Tüm hücreleriyle birbirlerine karıştıkları o ana dek elleriyle, dudaklarıyla birbirlerini duygudan duyguya sürüklemişlerdi. Son noktaya geldiklerini anladıklarında da Pamir, Lema'nın üzerinde hafifçe doğrulup kemerinin tokasını çıkarıp çözmüştü ve onları tek vücut haline getirecek o dokunuşu gerçekleştirirken Lema yattığı yerden hafifçe doğrulup dudaklarını yeniden genç adamın dudaklarına hapsetmişti. Birkaç dakika sonra ikisi de rahatladıklarında Pamir kendini genç kadının yanına bırakıp Lema'yı kollarının arasına çekmişti.

"Ohhhh be dünya varmış, nerdeyse nefes almayı unutacaktım güzelim ya"

"Bu kadar özleyecekseniz benden uzağa adım atmayacaksınız Pamir Bey" diye kıkırdayarak karşılık verirken genç adamın dudaklarına mühürlemişti dudaklarını. Dakikalar sonra zor da olsa ayrılırken duvardaki saate bakmıştı.

"Son on dakikamız kalmış, artık giyinip aşağıya insek iyi olur, bizimkiler yokluğumu fark etmişlerdir hem seninde misafirlerinle ilgilenmen gerek Pamir" diye mırıldanırken genç adamın kollarının arasından çıkacaktı ki kendini Pamir'in bedeniyle koltuğun arasında bulmuştu.

"Ben daha sana doyamadım ama"

"Şüphe çekmek istemeyiz sevgilim, hadi"

"Şu gizli saklı görüşmekten ne zaman kurtuluruz tahminen?" diye sormuştu Pamir, artık Lema'ya olan aşkını herkes duysun, bilsin istiyordu.

"Bende bayılmıyorum ama biliyorsun Eylül... Ne tepki vereceğini kestiremiyorum, sana aşık olduğunu sanıyor annem yüzünden... O kadar konuşmak, anlatmak istedim ama hep ters düz oluyorum biliyorsun... Annem senin onu seveceğini söyleyip duruyor durmadan, Eylül benim söylediklerimi duymuyor bile" diye karşılık verirken istemsizce yüzü düşmüştü bile.

"Bende böyle olmaya bayılmıyorum yani sevgilim hatta onu kandırıyormuş gibi hissediyorum bazen"

"Asla sevgilim asla...Asla kendini suçlu hissetme, senin bir suçun yok ki ne benim ne senin ne de Eylül'ün...O daha çok genç sayılır etkilenmesi o kadar doğal ki her söylenenden...Ama senin bir suçun yok sakin böyle düşünüp kendine yüklenme..." diye karşılık vermiş, ardından da Lema'yı kollarının arasına alıp hem saçlarına hem de alnına öpücükler bırakmıştı.

Az sonra ikisi de odanın bir köşesine dağılan kıyafetlerini toparlamış ve üzerlerini giymişlerdi. Lema elbisesinin etek kısmını düzeltirken Pamir'in beline sarılmasıyla gülümsedi, bu adamda ne vardı gerçekten bilmiyordu, dokunduğu her yer huzura bulanıyordu adeta. Pamir aynadaki görüntülerini göstererek mırıldanmıştı.

"Çok güzel görünüyoruz görüyorsun değil mi?"

"Tıpkı gece ve gündüz gibi kavuşması imkânsız iki kavram... Birbirlerini sürekli kovalasalar da asla birbirlerine dokunamıyorlar"

Pamir gülümseyerek "O zaman biz imkansızı başarıyoruz desene sevgilim" diye karşılık verirken dudaklarını boynuna bastırmıştı. Lema kollarının arasında dönüp yüzünü ona döndüğünde parmakları genç adamın yanağını bulmuş ve uzanıp bir öpücük bırakmıştı yanağına.

Lema muzip bir gülüşle "Yanağında rujum kalmış da" diye mırıldanmıştı. Tam o esnada odanın içini Lema'nın telefon sesi doldurmuştu. Genç adamın kollarının arasından sıyrılıp çantasına uzandı ve içinden telefonunu çıkardı.

"Annem arıyor... Gerçek dünyaya dönme vakti" diye mırıldanırken telefonu meşgule atıp çantasına koymuş ve Pamir'in ona gelişini beklemişti.

Pamir şefkatle gülümseyerek "Canını sıkmasına ve canının sıkılmasına izin verme olur mu? Bir de kendini üzme" diye mırıldanmış, arısından da alnına bir öpücük bırakmıştı. Ardından ikisi de salona inmek üzere odadan çıkmışlardı.
6.5 Yıl Önce (Devamı)

Pamir'in odasındaki gizli buluşmanın ardından kokteyl salonuna geri döndüğünde ailesinin olduğu masaya doğru ilerlemişti Lema. Meraklı bakışlarında arasında masaya çantasını bırakırken annesinin meraklı bakışlarıyla karşılaşması uzun sürmemişti.

"Nereye kayboldun Lema?"

"Hava almaya çıktım, bunaldım çünkü sizde kendi halinizle ve misafirlerinizle meşguldünüz bozmak istemedim" diye karşılık verirken yanından geçen garsondan alkolsüz bir kokteyl istemeyi ihmal etmemişti.

"Tüm gözler üzerinde ama o kimseye bakmıyor ya... Abla sence hayatında biri var mıdır?" diye sordu Eylül merakla.

Müjgan Hanım "Pamir'in hayatında biri olsa bizi mutlaka tanıştırırdı tatlım, hayatında kimse yok" diye mırıldanmıştı.

"Nerden biliyorsun anne belki de vardır bize her şeyini söylemek zorunda değil sonuçta"

Annesinin bu hallerinden çok yorulmuştu Lema. Sürekli Eylül'ü Pamir'e yönlendiren cümleler kurması ve umut veren cümlelerle aklını çelmesi hiç iyi bir şey değildi.

"Sıkıldım bar kısmına geçip oturacağım biraz, hadi Eylül sende gel"

"Yok abla oradan göremem ki onu burası iyi git sen" dediğinde Lema ısrar etmemişti çünkü ısrar etse hem dikkat çeker hem de zaten Eylül kabul etmezdi. Az önce sevdiği adamla geçirdiği anların üstüne gölge düşürmek istemiyordu bir de. Barın önündeki taburelerden birine oturup bar tezgahına koyulan alkolsüz olduğundan emin olduğu içeceklerden birini aldı ve yudumlayarak başladı. Omzuna dokunan dokunuşla başını çevirirken karşısında uzun boylu kendince yakışıklı kumral genç bir adamla karşılaşmıştı.

"Dans edebilir miyiz?"

"Sizinle dans edemez çünkü Lema Hanım'ın bana bir dans borcu var, benimle dans edecek" diye mırıldanırken "Tabi isterse" diye ekleme yapmayı da unutmamıştı. Lema'nın yanındaki genç adam sessizce kaybolurken Pamir birkaç adım yaklaşıp elini uzatmıştı.

"Bence dans borcunu artık ödeyebilirsin sevgilim"

"Pamir delirdin mi sen ne yapıyorsun? Seninle dans edemem, Eylül, annem hepsi burada"

"Bana evet diyene kadar gitmeyeceğim en iyi sen bilirsin Lema"

"Yapma şunu"

"Benimle dans etmezsen eğer seni önce bu basın mensuplarının ve kalabalığın önümde öper, sonra da alır kaçırırım" diye mırıldanmıştı.

Lema muzip bir gülüşle karşılık vermişti. "Beni tehdit mi ediyorsun şu an?"

"Asla... Sadece yapacaklarımı söylüyorum" dedi ve haylaz bir gülüşle biraz daha yaklaşıp hafifçe mırıldanmıştı. "Seni evimize kaçırdığımızda yapacaklarımızı söylemedim bile"

Lema genç adamın ima ettikleriyle yeşil gözlerini kocaman açarken "Çok kötüsün biliyorsun dimi? Ayrıca çok da edepsizsin" diye karşılık vermişti.

"Eee ne diyorsun benimle dans edecek misin yoksa seni öptükten sonra kaçırıp evimize götüreyim mi yoksa benimle dans edecek misiniz Lema Hanım?"

"Sana mecbur kalmaktan nefret ediyorum" diye karşılık verirken elini genç adamın avucunun içine bırakmıştı.

"Bende bana kalmanı çok seviyorum itiraf etmeliyim" dedi ve ekledi sakinleştirici bir ses tonuyla. "Ayrıca sadece bir dans ve bu senin en iyi yaptığın şey o yüzden kimse anlamayacaktır" diye mırıldanırken birlikte sahneye doğru ilerlemişlerdi.

"Eylül'ün kalbi kırılacak"

"Senin kalbinde kırılıyor o evde kimsenin umurunda değil ama... Bence alışsa iyi olur çünkü hayat Müjgan Hanım'ın ona anlattığı gibi değil... Bunu ikimizde biliyoruz Lema"

"Biliyorum ama onun için endişelenmekten kendimi alamıyorum, ablalık böyle bir şey"

"Şimdi bunları bırakıp sadece bize odaklan olur mu?"

Lema gülümseyerek "Olur" diye karşılık verirken Pamir kollarını beline sararken o da kollarını boynuna dolamıştı.

"Bu gece bana yetmedi"

"Bana da ama ne yapalım?"

"Gece kaçırayım seni ister misin?"

"İsterim de nereye?"

"Sadece ikimizin olacağı bir yere"

"Hmm sevebilirim gibi duruyor"

"O zaman seni bu gece kaçırıyorum Lema Özün"

"Kaçırın bakalım Pamir Bey görelim maharetlerinizi"

"Çoğunu biliyorsun aslında bizzat şahidisin"

"Madem kaçıyoruz daha fazlasına ihtiyacım olabilir"

"Zevkle fazlasını hissettireceğimden şüpheniz olmasın Lema Hanım"

"Yok zaten"

"Bu gece seninle sonsuzluğa karışana dek durmayacağım" dediğinde gözlerinde öyle bir ifadeyle söylemişti ki bunu Lema kalbindeki yangınının bedeninin her hücresine düşüp yaktığını hissedebilmişti.

Konaktan Pamir ile birlikte ayrıldığında saat biri geliyordu ve birlikte dağ evine gelmişlerdi. Şimdi ise saat dörde geliyordu, dağ evine adım attıkları ilk andan beri tavanı camdan yapılmış yatak odasında yıldızların altında ve şöminenin karşısında defalarca kez birbirlerine karışıp tek beden olup yanmışlardı. Buna karşın hala dudak dudağaydılar. Dudaklarını kavuran bir açlıkla öpen genç adamın teninde bıraktığı izleri hala devam ederken bir anda ne olduğunu bile anlamadan kendisini onun kucağında bulmuştu.

"Lema... Lema... Sen nerden çıktın benim karşıma? Tam dört aydır divane gibi geziyorum ortalarda ve hepsi senin eserin... Kokuna bulanmadan tenine dokunmadan nasıl nefes alınır unuttum, engel olamıyorum"

"Olma" diyebilmişti Lema onları yeniden tek vücut haline getiren o hamleyi yapmadan saniyeler önce. Dakikalar sonra yeniden birbirlerine karışıp nefes nefese kalırken arkalarında yanan şöminenin yanan ateşine dönmüşlerdi yüzlerini. Lema sırtını Pamir'in göğsüne yaslarken ikisi de bir süre sessizleşmişlerdi. Pamir üzerlerindeki kalın örtüyü düzeltirken kollarının arasında oturan saçlarına bir öpücük bırakmış ve ellerini ona huzuru bahşeden saçlarının arasında gezdiriyordu.

"Sessizleştin"

"Dalmışım öyle, bir şey mi oldu?"

"Seni böyle görmeye pek alışkın değilim"

"Yoruldum sanırım"

"Ben mi yordum?"

"O diğer yorgunlukların yanında hiçbir şey... Sonumuzun ne olacağı ürkütüyor beni"

"Sonu hiç gelmeyecek bir masal yaşarız belki kim bilir? Yani ben o ihtimalin gerçek olması için her şeyi yapacağım"

Lema "Şüphem yok yaparsın" diye karşılık verirken başını genç adamın omzuna yaslamıştı.

"Senin için her şeyi yaparım" derken hafifçe öne çıkıp Lema ile göz göze gelmeyi sağlamıştı.

"Ciddiyim şu an desen ki elimden tut karşılarına çıkalım her şeyi söyleyelim, gözüm kapalı yaparım... Sonunda üzülmeyeceğini bilsem aslında seni de dinlemem de kestiremiyorum sonunu... Elimi kolumu"

"Bağlıyorum değil mi? Hatta düğüm gibi atmış olabilirim"

"Düğüm demek"

"Hı hı... Aşk düğümü... Senin benim kalbime attıklarından... Seni tek bir an bile üzecek bir şeye tahammülüm yok benim Lema... Londra'dan dönerken değil aşk hiçbir duygu aklımda yoktu ki benim...Ama sonra seni gördüm, yeniden tanıdım ve o kadına vuruldum ve istediğim tek şey sensin... Senin mutluluğun... Seninle mutlu olmak istiyorum"

Genç adamın sesindeki şefkat ve aşk dolu tını kalbini daha da ısıtırken kollarının arasında kıpırdandı Lema.

"Sabaha kadar kollarında uyumak istiyorum, buna itirazın olmaz herhalde?"

Pamir hafifçe kaşlarını çatarken gülümsemeyi de ihmal etmemişti.

"Ben ömrümde bu kadar güzel bir istek duymadım biliyor musun?"

"O zaman şanslısın çünkü şimdi duydunuz Pamir Bey, benim çok uykum geldi"

"O zaman yatağa gidelim"

"Burada kalalım... Burada şöminenin karşısında koyun koyuna uyuyabiliriz bence" diye karşılık verirken genç adamın kollarının arasına yerleşmişti bile.

"Sabah seni eve kaçta götüreceğim?"

"Götürmene gerek yok çünkü odamda not bıraktım, erken çıktım ben diye"

"O zaman sabah seninle uyanacağım yani"

"Öyle, sabah dersim de yok... Akşamüstü provalar var o kadar"

"O saate kadar benimsin yani... Güzel sevdim bunu"

"Ne yani senin işin yok mu şirkette?"

"Var ama halam seninle olacağımı biliyor halleder o, ben sevdiğim kadınla vakit geçireceğim"

Lema heyecanla mırıldanmıştı. Pamir ile bir şeyler yapabilme fırsatı her an geçmiyordu eline ne de olsa. "Kahvaltı yapar, yürürüz biraz mis gibi orman havası"

"Aynen öyle yarın da benimsin güzelim... Hadi uyu artık dinlen biraz" diye karşılık verdikten saniyeler sonra Lema, Pamir'in göğsünde uyuyakalmıştı bile. Pamir bunu fark edince onu uyandırmamaya özen gösterip üzerlerindeki örtüyü tekrar düzelttikten sonra dakikalar boyunca kollarının arasında masum bir melek misali uyuyan genç kadını izledikten sonra o da tatlı bir yorgunluk ve huzurla uyuyakalmıştı.

Lema gözlerini araladığında gördüğü masmavi gökyüzüyle gülümserken bakışlarını yanına kaydırmıştı ama Pamir'i görememişti. Onun kollarında uyanmayı tercih ederdi ama neyse. Dün gece bol bol özlem gidermişlerdi ve tüm gece onun kokusuyla uyumuştu. Kendini gayet enerjik hissediyordu haliyle. Telefonuna uzanıp baktığında saatin daha yedi olduğunu görmüştü. Pamir'in gömleğini arada da dün gece salonda kaldığını hatırlayınca aramaktan vazgeçip üzerine sardığı battaniye ile dolaba doğru ilerledi. Gelişi güzel aldığı boğazlı kazaklardan birini üzerine geçirirken burnuna Pamir'in kokusu dolmuştu, altına da eşofmanlarından birini giydiğinde banyoya doğru ilerlemişti. Tek başına duş almak istemediği için banyo fikrini sonraya ertelerken banyonun ortasındaki jakuziden gözlerini çekip elini yüzünü yıkadı ve odadan çıktı. Bir dağ evine göre son derece modern ve şık döşenen bu evde iki katlıydı ve beş odasi vardı. Siyah tonlarda döşenen duvarların aksine eşyalar kar beyazdı.

"Pamir... Aşkım" diye özgürce seslense de bir karşılık bulamamıştı bu çağırışlarına. Evin arka bahçesinde kalan bahçeden sesler geliyordu, demek ki genç adam oradaydı. Adımlarını sesin geldiği yöne çevirip ilerlediğinde görüş alanına üzerinde kot pantolon olan genç adam girmişti, üstünde şu Serin havaya inat hiçbir şey yoktu ve odun kırıyordu. Elindeki baltayı oduna her vuruşunda bütün kasları şişip ona bir eşsiz manzara sunuyordu adeta. Nerdeyse her gün spor yaptığını düşününce bu görüntüye çok şaşırmıyordu artık ama izlemeyi, dokunmayı sevdiği kesindi. Yavaş adımlarla ilerleyip sakince kollarını genç adamın çıplak beline dolayıp sırtına bir öpücük bırakmıştı.

"Günaydın"

Pamir gülümseyerek "Günaydın güzelim, erken değil mi uyusaydın biraz daha?" derken belini saran kolları çözüp genç kadına dönmüştü.

"Alışkanlık" diye mırıldanırken Pamir önce saçlarına, ardından burnuna, sonrasında boynuna bir öpücük bıraktığında Lema kıkırdamıştı.

"Kazak yakışmış"

"Bende beğendim çok güzel kokuyor... Senin gibi"

"Acıktın mı?"

"Yanii sen acıkmadın mı?"

"Acıktım ama sensiz yapmak istemediğim için bekledim, kahvaltıyı da hazırlamadım"

"Olsun birlikte hazırlarız daha iyi sen omlet yapamıyorsun çünkü" diye karşılık vermişti Lema gülerek.

"O nedenmiş anlamadım"

"Yumurtanın içindekini pişireceksiniz Pamir Bey"

"Ben ne yapıyorum ki?"

"Kabukları da katıyorsun"

"Allah Allah hepsini yiyordun ama hiç sesin çıkmıyordu"

"Kötü yapmıyorsun ki sadece kabuklu oluyor o kadar"

"Bunu daha önce neden söylemedin?"

"Her şey söylenmez çünkü"

"Ama şimdi söyledin"

Lema gülümseyerek "Demek ki zamanı gelmiş" diye karşılık verirken " Ayrıca menemeni güzel yapıyorsun, domates varsa menemen yaparsın bende afiyetle yerim" diye de eklemişti.

"Memnuniyetle"

"Ama yumurtayı ben kırarım"

"Anlaştık"

"Bir de şu üzerine bir şey giy üşürsün"

Pamir gülerek "Ha sadece ondan yani bakıp etkilendiğinden değil" diye karşılık verip takılmayı ihmal etmemişti.

Lema "Hiç de bile sana öyle gelmiş o" diye karşılık verirken omuzlarını çekip gülerek önüne dönmüştü.

"Size ormanda kurt olabileceği söylenmedi mi hiç?"

"Yoo olsa ne olur ki ayrıca da burada kurtun işi ne?"

"Ortalarda ceylan geziniyor, kurt buna kayıtsız kalmaz bence o kadar iradeli değildir, haberin olsun" diye karşılık verirken bir anda Lema'yı kucağına almıştı bile.

Pamir muzip bir gülüşle mırıldandı. "Uyarmıştım ama yakaladınız"

Lema "Uyarı konusunda bilerek geç kaldığınızı düşünüyorum yanılıyor olamam değil mi?" diye karşılık verirken "Kim bilir belki de" diye cevaplayınca ikisi de bu hallerine gülerek kahvaltı hazırlamak üzere içeri girmişlerdi.

Loading...
0%