@leylaaayeva612
|
Yeni kitabım wattpada hayırlı olsun 😊 Bu kitaba başlamadan önce. Duyuruyorum lütfen kitabı okurken yazara hakaret etmeyin ve kitabı beğenmediyseniz baştan bırakın zira burda bir emek var ve ben kesinlikle sakin bir yapıya sahip değilim yani hakaret edene karşılık veririm ve bu konuda kendimi pek tutamıyorum 🙂 Kitab hakkında da baştan söyleyeceğim kitabın baş rolleri Azad ve Ahin o yüzden kafanız karışmasın. Ben yazar değilim o yüzden hatalarım ola bilir sizlerden ricam mantık hatalarının olduğu yerlerde beni uyarın. Zira ben yanlışlarımı görüp onları düzeltmeyi ve aynı hatayı bidaha yapmamak için çalışıcam. Türkçe kendi dilim değil benim için yabancı bir dil o yüzden yazım hatalarımın çok olacağını biliyorum bu hayattalsr düzeltilecek ve kitap bittikten sonra yazım dilimi düzelteceğim ve araya ekleme sahneler gelecek . Terörü savunmam ! Şehitlerin cenazeleri izledim ağlayarak onların çocuklarını gördüm duydum ben savaşı yaşamış bir ülkenin evladıyım yaşım küçük ola bilir belki ama Vatanımın başına gelenlerden daha fazlasını yaşadı Türk devleti kardeş ülke diyerek tanıdık halktan herkes kardeş olmaz belki ama Vatanımızın bir olduğu gerçeği değişmez ! Vatanım uğruna can veren binlerce kardeşim var bunlardan biride dayım belki kendisi kanlı canlı hayatta ama her gün ölüm haberini bekledik. O yüzden yorum yaparken bunları düşünün. Buraya kitabı okumaya başladığınız tarihi yazın rica ediyorum. Hepinizi çok seviyorum bölüme başlamadan vote atmayı unutmayın bu konuya takığım. Yorumlarınızla fikirlerinizi bildirin. Ay çok ciddi konuştum o hâlde başlayalım❤ 🦋🦋🦋 Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Özdemir Asaf 🌼 Her hikayenin bir geçmişi vardır tıpkı bu hikayenin de olduğu gibi. Kana susamış topraklarda doğmak o zamanlar yaşamla mücadele etmek gibiydi. On bir yıl önce. Hayat bazen hiç ummadığımız şekilde ilerlerdi ve biz batmayı bekleyen gemideki yolculardan farksız olurduk. Her yok oluş yeni bir can demekti kim bilir belki de üç kişinin yok oluşuna sebep olmuş hayat aynı zamanda bir yerde yeni canların doğuşuna da sebep olmuştur. Ölüm. Dört harf ne kadar da kolay söyleniyordu dimi oysaki bu kadar basit değildi işte.Tek kelimeye bir ömür sığmıştı , tek kelimeye hayallerin yok oluşu sığmıştı... Her gün milyonlarca insanın sonunu getiren bu kelime o gecede aynısını yapmıştı... Karanlık gece bir kez daha masum ruhları pençeleri arasında kıs kıvrak yakalamıştı. Atılan çığlıklar , yardım çağılkları , kurtulmak için çırpınan bedenler.... Hiçbiri işe yaramamıştı , azrail kollarını en ummadık zamanda sarmıştı küçük bedenlere. 22.07.2011 Yaz o yıl en sert haliyle gelmişti.Sanki olacakları tahmin etmiş gibi.Güneş normalde olduğundan daha çok yakıyordu tıpkı acıyla yanacak yürekler gibi. Bazı yangınlardan geriye külleri kalırdı avunmak için....kalmamıştı yıldız tozu serpilmiş esitilerde yok olmuşlarrı , geriye kalmış küleriyle beraber. Araz ve Asra . Aynı gün doğup aynı gün gün canlarını veren şanslı çocuklar. Günahkâr ruhların , çaresiz soluklar arasında attığı kahkahalar duyuluyordu o gece... Suç yine şeytana atılacaktı.... Oysa bazı insanlar şeytana ihtiyaç duymazlardı.... Şeytan bir kez doğmuşken insan kılığında yer yüzünde yaşam süren iblisler her gün doğuyordu.... Masum ve iyi yüreklilerin sadece hikayelerde mutlu olduğunu öğrenmişlerdi çocuklar belki büyüdüklerinde , belki de büyümek zorunda kaldıklarında.... Aras Kidarni kardeşinin yokluğuna bir saatten fazla dayanamazdı belkide bu yüzden acımasız eller arasında ruhuna atılan tek bir çizikle kurtula bilmişti bu dünyanın zalimliğinden. Asra Kidarni tek suçunun kız çocuğu olarak doğmak olduğunu öğrenmişti yediği darbeler sayesinde. Babasının tek bir teline dâhi kıyamadığı saçları iblisin pençelerine dolanmıştı , kardeşi öldürülmüş o gömülmüştü. On beş yaşında çift yumurta ikizleriydiler.Ne kadar garip aynı gün bu acımasız dünyaya gözlerini açan bu iki çocuk aynı gün bu dünyanın en acımasız tarafıyla yüzleşerek son nefeslerini vermişlerdi.Tanrı onları ayırmıştı... O gün dışarıya dondurma yemek için çıkmışlardı tek başlarına nereden bile bilirlerdi bunun son mutlu anları olduğunu. Sonuçta tek istedikleri biraz olsun uzaklaşmak , biraz olsun mutlu olmaktı babalarına onun yokluğunda çökmediklerini göstermek istemişlerdi belkide.... Kör bir kurşuna kurban giderek onlara en ağır acıyı yaşatmıştı babaları ilk ve son kez. Oysa söz vermemişmiydi oğluna "Seni askere uğurlayacağım" diye yada kızına"İşlerimi sana devredip annenle tatile çıkacağım "diyerek eğlenen... İlkler her zaman güzel olmazmış.... Sonlar bu kadar erken olmamalıydı... Yarım kalmışlardı sonsuza dek.... Babalarının ölümünden sonra abileri Azad onlara baba olmaya çalışmıştı daha kendisi on sekiz yaşındaydı oysaki.... Babaları bir düğünde yerden seken mermiyle gözlerini yumuştu bu hayatta yâda herkes böyle sanmıştı oysaki asıl gerçekler çok farklıydı.. O günden sonra aşiretin başına Azadın en büyük amcası Bahoz Kidarnini daha onun yaşı küçük diye geçmişti Azad okulunu bitirdiğinde ağalık ona verilecekti .Azad her ne kadar toyda olsa kardeşlerini en iyi şekilde korumaya çalışıyordu düşmanları buldukları ilk fırsatta saldırıya geçecekti bunu çok iyi biliyordu sınırlarda her geçen gün artan terör örgütleride cabası. Can güvenliği yok denecek kadar azdı silah ambargoları yağmalanıyor işçileri öldürülüyordü. Babasının yaptırdığı okulara saldırılar düzenleniyordu çocuklar , öğretmenler umursamadan şehit ediliyordu. Alınan önlemler bu kayıpları engellemiyordu üstelik aşiret Ağası olarak bilinen Bahoz Kadarni abisi Baran Kidarninin yönettiği ekibin başına geçmek istememiş . Nede ifşa etmişti buda abisinin uğruna öldürüldüğü inancına gösterdiği saygıdandı.... Ancak ikizler tüm bunlara rağmen o gün gizlice konaktan kaçmışlardı biraz olsun eğlenmek için ancak başlarına gelecek felaketi bilseler di dışarıya adımlarını atmazlardı. Zira dış dünya onların bildiğinden çok farklıydı. Babalarının yaşarken sahip oldukları özgürlük bitmişti zira artık dışarıda onları koruyacak kimse yoktu... 19:38 İkili dondurmalarını aldıktan sonra her zaman ki tepeye gitmiş gün batımını Genç kız iç çekerek aylardır olduğu gibi yine aynı can yakan cümleleri tekrarladı. "Her özlem bir gün son bulur Asra kavuşuruz bizde bir gün babamıza" her kavuşma zamanı geldiğinde güzeldir oysaki. "Ölerek mi ?" Yaşarken kimse sonsuza dek kavuşamaz. "Evet...." "Peki ya diğerleri ?" "Beni yine ağlatmak mı istiyorsun cadı ?"burnunu çeker söylediği sözler kız kardeşini güldürmeye yetmişti. "Ağlarken tatlı oluyorsun "kardeşinin arkasından döktüğü her bir yaş için aynı şeyler geçerli olmamıştı... "Saat geç oluyor abimin ve amcamın haberi olmadan dönelim artık "daha fazla burda kalmalarının tehlikeli olacağının farkına olarak. Asra başıyla onu onaylayınca ikili kolkola girerek eve doğru yürümeye başladılardı etrafa yayılan kasvetli havaysa sol taraflarında korkuyla atan kalplerini zehirlemeye başlamıştı adeta. Ara sokaklara girmişlerdi daha hızlı eve yetişe bilmek için. Taki arkalarından"Heyy" diye seslenilmesine kadar ikili sesin geldiği yöne döndüklerinde karşılarında ayakta sendeleyerek duran , onları alaylı ve kin dolu bakışlarıyla izleyen Serçiyan Ağayı görmeyi beklemiyorlardı.... Baran Kidarninin cenaze töreninde en son gördükleri bu adamın saatlerdir onları izlediğinden bihaberlerdi. İkizlerin o an geçirdiği korku ve heyecan tarif edilemezdi her gün duydukları haberlere rağmen çıkmışlardı dışarıya, suçlulardı evet gençliklerini eğlenerek , biraz olsun mutlu olarak geçirmek istedikleri için.... Araz Asrayı arkasına doğru çekti sağ kolunu tutarak o anki koruma iç güdüsü ona bunu söylüyordu oysa silahsız ve korumasız iki çocuktan daha fazlası değilerdi. Yanlarına sarsak adımlarla yaklaşan adam hiçbir şeyi düşünmeden Arazın duvara du iti tüm gücüyle daha ergenliğe yeni giren genç çocuk aldığı darbeyle acıyla dudakları arasından firar eden iniltiye engel olamadı. Asra ikizinin yanına koşamak için öne atıldığı sırada Serçiyan onun kolundan tutarak kendine çekti. Madalyonun karanlık yüzü ilk kez o an çevrildi. Gök yüzünde tek bir yıldız dahi gözükmüyordu gece karanlığa gömülmüştü. Attığı çığlık belki kurtuluşu olacaktı susturulmasaydı , dudaklarını örten kapanan el buna müsade etmedi. Asra göz yaşları müsaade istemeksizin akıyordu , çaresiz çırpınışları kurtuluş arzusundan uzak yaşamak içindi ancak gücü Serçiyanı itmeye yetmedi , yetemedi hoş yetse ne değişecekti ki , ölümden nereye kadar kaça bileceklerdi ? Can almaya susamış azrail den farksızdı karşılarında ki , adamı durdurmak mümkünmüydü. Araz kız kardeşine yardım etmek için düştüğü yerden kalkıp Serçiyanın kolları arasında tuttuğu bedenini çekip almaya çalıştı. Araz cılız bir çocuktu gücü yetmiyordu karşısındaki iri yarı adama , herşey saniyeler içerisinde oldu saniyeler içerisinde kan kokusu karıştı aldıkları havaya Serçiyan cebinden çıkardığı bıçağı Arazı karın boşluğuna bir kaç kez sapladı tüm duygularından soyutlanarak , akan kanı dâhi gözü görmez olmuştu âdeta hıncını alamayıp yerde kanlar içinde acıyla kıvranan çocuğun boğazına sarıldı pençeden farksız elleri belki gerçek belki sanrı ve sonda tek bir çizik.... Ölümü yaşayan kadar izleyende acı çekermiş Asra izleyen Araz yaşayan taraf oldu... Çığlık çığlığa kardeşine bıçakla saldıran adamı durdurmak istedi ama sadece istedi. Zira Serçiyan küçük kızı itmesiyle Asra zaten korkudan ve yaşadığı şoktan ayakta zar zor duran bedenini boşluğa bıraktı, başı yerdeki taşın sivri tarafına çarpmıştı savrulan vücudu sayesinde yan tarafa düşen kafssı fazla zede almamıştı ama küçük kız bilincini kaybetmişti bundan sonrasında olacakları kabustan farksız değildi çünkü? Çocuklar rüyalarında hep gülümserlerdi Asrada gülümsedi son kez daha.... 22.07.2011 Diğer tarafta Serçiyan Arazın cansız bedenini üzerinden sarsak adımlarla kalktı sanki az önce bir hayat sonlandırma mış gibi Asranın baygın olmasından faydalanarak ona doğru yaklaştı minik bedeninde büyük eler gezindi kimse bu vahşiliği duymadı tıkanan kulaklar değil üstü kapatılmış vicdanlardı... Lâl sesler duyulmazdı ama sağır ederdi... Sabah o sokak'ta iki cansız cesed bulundu. İki masum cana daha kıyıldı ister ölü ister diri.... Her gün dünyada verilen kayıplardan sadece ikisi bunu yapanların çoğu ceza bile almıyorlardı ne garip. Oysa birilerinin bu duruma bir dur demesi gerekiyordu , daha fazla masumun kanın akmaması için ,gece dışarı çıkıldığında korku dolu yürekler durdurulmaması için, daha fazla tecavüzcülere iki yıl hapis cezası verilip tekrar serbest bırakılmasın diye , değişmesi gereken zihniyetler değişmesi gereken bir düzen vardı.... Tecavüz edilen kadınlar suçlanılmamalı öldürülen kadınlarda artık naptıysa kusuru aranılmamalıydı , namus denilen şeyin iki bacak arasından akan kan olmadığının nâmus değilen şeyin bilinç altlarında kadın , erkek farketmeksizin yer edinildiğini anlaşılmalıydı insan olan varlık artık anlamalı anlamlıydı ki , gelecekte de şimdide daha fazla masum katledilmesin diye..... 07:05 Azad tüm gece kardeşlerini aramış bulamayınca âdeta çıldırmıştı iki çocuğa nasıl sahip çıkamamışlardı etrafta o kadar koruma varken nasıl konaktan kalmışlardı hangi cesaretle ?!. Onlar babasının emanetiydi ona dört kardeşinden birinin tırnağına zarar gelse onun nefesi kesilir sırtına hançerler saplanırdı . Söz vermişti babasına canı pahasına koruyacaktı kardeşlerini koruyamamıştı..... Tüm gece aramalar devam etmişti taki sabah gelen habere kadar.... Azad duyduğu haberle çökmüştü âdeta , yalan olması için tüm yol boyu dua etmişti ancak artık çok geçti... Haberi alan Bahoz ağa ve Azad hemen olay yerine yetişmişlerdi can havliyle. Etrafta polisler ambulanslar yere serilmiş siyah ceset torbaları. Yerde yatan cesetleri görünce daha fazla ayakta duramadı genç adam. Göğsünün ortasına koca bir kor düştü , evine yas.... Bahoz ağa daha fazla dayanamayıp duvarın dibine çöktü abisinin emanetlerine sahip çıkamamıştı koruyamamıştı, elini ağzına bastırarak ağlamaya başladı yeğenleri vahşice katledilmişti cesetleriyse sokağın ortasında çöp gibi bırakılmış. Azad donmuş şekilde kardeşlerinin cansız bedenlerinin yanına yaklaştı , titreyen elleri , akan göz yaşları ve acıyla atan kalbi...aldığı nefes boğazına tıkanıyor inanmak istemiyordu oysa insan gördüğüne inanmazmıydı ? Arazın vücüdünda bıçakla saldırılmıştı defalarca kez açılan yaralar....Asranınsa bedeninin her yerinde morluklar mevcutu ama en acı kısmı iki kardeşinde boğazında kesik izleri vardı birinin tam şah damarı üzerinde duruyordu bu çizik canını saliseler içersinde almaya yetmişti bu ama diğeri.... Azad dizlerinin üzerine doğru çöktü gözünden akan yaşlarla önce Asranın buz tutmuş minik yüzünü okşadı sonra Arazın. Artık nefes alamıyordu , ses tellerini koparacak şekilde bağırıyor kardeşlerinin cansız bedenlerine sarılıp saçlarını öpüyordu. Bu acıya nasıl dayanılırdı bilmiyordu.... Onun bu hâlini gören Bahoz ağa yeğeninin yanına geldi sarsak adımlarla yere çöküp sarıldı, Azad çırpınıyor bağırıyor acısıyla tüm Mardin'i inletiyordu. Bahoz ağa yeğeninin başını göğsüne bastırdı görmemesini istedi daha fazla kardeşlerine yapılan caniliği görmesin . O gün o sokakta olanları tüm doğu duydu herkes bu caniliği konuştu. Kimse asıl gerçekleri bilmedi kimse saklı sırlara yaklaşamadı.... Berçem hanımağa çocuklarının haberiyle bir annenin ala bileceği en ağır darbeyi aldı. Evlatlarına yapılan işkenceleri düşündükçe kendini öldürmek istedi can verdiği evlatlarına kavuşmak,sürekli ikizlerin odasına gidiyor eşyalarına sarılıp ağıtlar yakıyordu sabahlara kadar, sinir kirizleride cabası.... Bahoz Ağa yengesinin bu halini görüp onu Ankara'da özel bir kliniğe yollamaya karar verdi, tedavi için en uygunu buydu artık zira Berçem hanım çocuklarından sonra akli dengesini kaybetmişti. Berçem Kidarninin abileri her ne kadar bu duruma karşı çıksalarda en nihayetinde kendini silahla yaralamaya çalışması sonucu onlarda razı gelmek zorunda kalmışlardı. Gül ve Siverek daha o zamanlar dokuz ve yedi yaşındaydılar babalarının ölümünden sonra abi ve ablalarının ölümü annelerinin durumu onlar için hayatlarının tepe taklak olması demekti. Siverek daha küçük olduğu için olayları tam anlamıyla anlamıyor herşey ona oyun gibi geliyordu ama bir yerden sonra gidenlerin bir daha dönmeyeceğini anlamaya ve alışmaya başlamıştı. Gül için bu olayların ardından boşluğa düştü adeta konaktan çıkmaya korkuyor okula bile iki araba korumayla gitmek zorunda kalıyordu ,mutluluğu kitap satırlarında okul kütüphanesinde aramaya başladı söyleyemediği her kelimeyi bazen kitaplarda okudu bazen kendisi fısıldadı.Hayatın acımasızlıklarına rağmen bu iki çocuk büyüdüler zorunda kaldılar. Azad geçmişi hatırlayarak öfkesini ve nefretini artırmayı seçen taraf oldu bu acıyla yaşadı bu acıyla aklını kaçırdı. Gül ve Siverekse unutarak acı çekmemeyi seçtiler. Azad kardeşlerinin morgda cesetlerine saatleriyle vedalaştı.O morg odasından çıktığında artık eski Azad yoktu. Özelikle otopsi raporundan sonra öğrendiği şeylerden sonra bu mümkünde değildi kız kardeşinin başı çarpma sebebiyle içerde beyin kanaması geçirmiş bununlada kalmayıp daha on beş yaşındaki olan miniğine tecavüz edilmişti hemde defalarca kez....bunu yapan arkasında tanık bırakmak için kardeşinin boğazını kesik atmıştı oysa gözden kaçırılmaması gereken büyük bir gerçek vardı ki, çizik canını almaya yetecek kadar derin değildi , raporla oyananılmış ve bazı kayıtlar para karşılığı değiştirilmişti. Kardeşlerinin mezarına toprak atığında aslında kendi vicdanada attı o toprağı , mutluluğunun, çocukluğunun üzerinede.... Araştırmalar sonucunda bunu yapan kişinin kim olduğu öğrenilmişti Baran Kidarninin ekibi sayesinde.Şahmaran aşiretinin genç ağası Serçiyan Şahmaran yapmıştı bu vahşiliği yer altı dünyasında nerdeyse tüm pis işleri yapan adam. Azad öğrendikleriyle daha aşiret toplanmadan Serçiyanın saklandığı yeri bulup konuşmasına fırsat dâhi vermeden tek bir kurşunla almıştı canını. İçi soyumamıştı ama kardeşlerinin kanı yerde kalmamış elini kolunu sallayarak yaşamaya devam etmemişti . Bahoz Ağa yeğenini Şahmaranlara kurban vermemek için tüm doğudaki güçlü aşiret Ağalarını bir araya toplamıştı.Serçiyanın ölümünü Şahmaranlar dışında neredeyse tüm aşiret Ağaları Azadı hak görmüşlerdi ancak elbette buna karşı çıkanlarda vardı. Azad Kidarni Şahmaranların soyunu kurutmak istiyordu bu duyguyla yaşamaya mahkumdu kardeşlerinin her cansız hallerini gözünün önüne her getireiğinde acısı dahada artıyor nefreti daha ketum hâle geliyordu. Ama o zamanlar Şahmaranların en büyük oğlu daha on yedi yaşındaydı o yüzden aşiretler kan akmasına karşı çıktılar ve daha 9 dokuz yaşında olan Serçiyanın kız kardeşi ve Azad arasında evlilik hükmü verdiler bu uzun yıllar aradaki düşmanlığı engellemek için verilen bir karardı. Hivda büyüğünde Azadla evlenecek ve kan davasının önü alınacaktı. O zaman Azadın gücü hükümü bozmaya yetmemişti. Bahoz Ağa yeğeninin bir delilik yapıp hayatını karartmasından korkarak onu yurt dışındaki amcasının yanına göndermek zorunda kaldı.... Azad gitmek istemiyordu ama Bahoz Ağa'nın"Eğer gitmezsen Gül ve Siverek'in de hayatı tehlikeye girer! "Demesiyle ikna olmuştu bu hayatta bir daha kardeş acısını yaşayamazdı o yüzden gitmeyi kabul etmişti ancak gidişi kadar gelişide can yakıcı olacaktı hiç şüphesiz. Azad Londra'ya gittikten sonra hiç bişey eskisi gibi olmadı. O eski Azat bir daha geri gelmedi . Üniversiteye başladıktan sonra aynı zamanda onu bulup babasının yolundan yürümesini isteyen ekibe katılıp özel eğitimler almaya başladı... Sadece iki yıl sonra eğitimi sona ermiş artık ekibin gelecek lideri olarak görülmeye başlanmıştı. Üniversiteyi en iyi notlarla bitirdikten sonra kendi şirketini kurmak ve oradan diğer işlerini yönetmeye karar verdi böylece ailesi onun işlerinden haberdar olmazdı tehlike devam etse bile bilmeleri onları korurdu şimdilik.Büyütmek için yılarca çabalamak zorunda kaldı işler üç yılın sonunda artık daha sağlam ve yıkılmaz hâle gelmişti, şirketi oldukça hızlı şekilde iyi yerlere gelmeyi başarmıştı elbette bunun arkasında zekası dışında her zaman neyi nasıl yapması gerektiğini öğreten eğitimlerininde payı da büyüktü. Azad Mardin'e geri döndüğünde yirmi altı yaşındaydı artık. Aradan tam sekiz yıl sonra dönen Azad Kidarni tüm doğuda şaşırılarak karşıladı zira sekiz yıl önce giden daha çocuk sayılacak Azad büyük bir güç ve servetle geri dönmüştü. Döndükten sonra ilk iş aile şirketlerinin başına geçmek olmuştu babasından kalan işleri de yönetimi elleri arasındaydı ,yurt dışındaki işleri sağ koluna devredip Mardin'deki işlere odaklandı aynı anda büyüyen iki şirket sayesinde Kidarni aşireti zenginliğine zenginlik katıyordu. Yer altındaysa durumlar çok farklıydı yeni yeni duyulmaya başlayan bu genç adamı bir çok kişi hafife alıyor bir çok kişiye kendine rakip olarak görmeye başlamıştı. Silah kaçakçılığı sınırlarda rahat rahat hareket etmelerine yarıyordu ancak giden silahların hiçbiri örgütlere değil aksine savaşla gebeleşen Kafkas ülkelerine gönderiliyordu. Tabi bu yardımlar ilk başlarda isimsiz şekilde yapılmış zaman geçtikçe alışveriş şekilde gösterilmişti.... 2022.... Evlilik için baskısı yapmaya başlayan aşiretlere olaylar alev almıştı adeta zira Hivda Şahmaran tam 20 yaşına gelmişti.Artık evlilik için hiç bir engel yoktu. Bu durum Şahmaranları korkutmaya yetiyor kızlarını vermek istemiyorlardı zira kızlarını Kidarnilere hemde Azada gelin verdikleri can güvenliğini tehlikeye girecekti. Cihangir Şahmaran bu hayatta en kıymetlisi olan kızını Azadın pençelerine vermek istemedi. Hivda Şahmaran Cihangir Ağanın en büyük hazinesi en değerlisiydi yıllardır onu Kidarnilerden korumuştu. Şimdi kurban edemezdi oğlunun yaptığı insanlık dışı günaha kızını bedel olarak veremezdi . Zaten Azad Şahmaranların işlerine yaptığı dokunuşlar yüzden büyük zararlara uğramışlardı iki yılda yüzde otuz düşüş olmuştu işlerinde aşiretleri zayıflamıştı. Şahmaranların genç ağası Ciwan, Azad yüzden girdiği her ihalede kaybeder olmuş bu durum artık herkesin canına tak ettirmişti . Zamanında oğlunun kıydığı masum canlar için suçluk duygusu bile duymayan Fatma Hanımağa kızı Hivda için her gün dualar eder olmuştu.... Cihangir Ağa çalışma odasında Ciwanla oturmuş kara kara düşünüyordu. Kızını kurtarmanın bir yolunu bulmuştu. Oğlu Serçiyan sözünü dinlemiş olsaydı belki bu gün bunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı ancak olan olmuştu. Oğlu Ciwana"Hivdayı Kidarnilere yem etmem eğer Hivda o eve gelin giderse bize yapamadıklarını ona yaparlar.... " Ciwan "Planın nedir bav¹ ? "tek kaşını kaldırarak karşısındaki yaşından dolayı yüzü kırışlanmış ama hala gözündeki acımasızlığıyla herkese korku salan Cihangir ağaya baktı. Cihangir ağa "Hivda yerine Ahini vereceğiz. Ama kimse Ahinin Hivda olmadığını bilmeceyecek ! " sonda katı çıkan sesiyle. Ciwan ağzı açık babasına baktı. Zira Ahin yılar önce Cihangir ağanın Irak'ta kardeşiyle bulup kurtardığı ve şuanda konaklarında çalışan bir kızdı. Ancak asıl sorun Ahin duya biliyor ancak konuşamıyor olmasıydı aynı zamanda daha on yedi yaşındaydı çocuktu.... Ciwan "Baba ne dediğinin farkındamısın Ahin konuşamıyor hadi onu geçtik daha on yedi yaşında çocuk nasıl kızın yerine kurban edersin hiçmi vicdanın yok!? ". Söylediği sözlerle Cihangir ağa" Konuşamıyor oluşu işimize geliyor hem kız kardeşini versek ona yazık değilmi senin için nasıl el verecek kız kardeşini Azadın pençelerine atmaya ha!! " Dedi bastonunu yere vurarak ve devam etti"İki hafta kaldı on sekizine girmesine başka şansımız yok !" Ciwan "Baba hadi diyelim ya Ahin razı geldi hiç kabul edeceğini sanmam , Azad anlamayacakmı bu kızın Hivda olmadığını? " Babasını bu fikirden vaz geçirmeye çalışıyordu... Cihangir ağa "Ahin kabul edecek, Azadın gözleri intikam ve nefret ateşiyle öyle kör olacak ki, anlamayacak evlendiği kızın Hivda olmadığını yeter artık sende susup oturacaksın eğer ki, engel olmaya filan çalışırsın o zaman bunun bedelini sende ödersin Ciwan!! " Ciwan "Oğlunun günahını , kendi kızın bile olmayan birine ödeteceksin ya dilerim ahı boynumuza urgan olur Cihangir ağa!! " Diyip odadanın kapısını sertçe çarparak odadan sonrada konaktan sinirle çıkıp gitti.. Cihangir Ağa oğlunun ardından derin bir nefes aldı. Oda biliyordu yaptığı şey eğer ortaya çıkarsa Şahmaranlardan kimse sağ kalmazdı ama kızı için mecburdu. Hemde görülecek bir hesabı vardı yıllarca bu gün için beklemişti şimdi geri adım atmak olmazdı. Hizmetlilerden birine Ahini odaya çağırmasını istedi. Hizmetli kadın mutfakta yemek pişiren Ahine "Ağam seni çağırıyor " Dediğinde Ahin sadece başını salayıp elindeki işi kenara bırakıp hızla yukarı çıkmaya başladı. Çalışma odasının önüne geldiğinde kapıya iki kez vurduktan sonra gel komutu geldiğinde içeri girdi. Kapıyı kapatıp Cihangir Ağa'nın tam karşısında durdu. Cihangir ağa koltuğu işaret ettiğinde Ahin karşısındaki koltuğa oturdu. Ahin başını tamam anlamında saladıktan sonra Cihangir Ağa "Kızımın yerine Azadla sen evleneceksin ve kimse senin Hivda olmadığını bilmeyecek" uzatmanın alemi yoktu yıllardır beklediği bu gün için tek bir saniye bile kaybedemezdi. Ahin duyduğu şeylerle hızla yerinden kalktı. Korkuyla karşısındaki adama bakıyordu ondan ne istediğinin farkında mıydı ?! Ne demek kızımın yerine geç bunu hangi akla , mantığa göre söylüyordu.... Cihangir Ağa bu kadar kolay olmayacağını biliyordu elbette"Kardeşinin iyileşmesini istiyormusun Ahin ? "Sorduğu soruyla Ahin az önceki konuşmanın üzerine böyle soru geldiği için çok şaşırmıştı ancak başını evet anlamında saladı bu hayatta en büyük dileği kardeşinin o yataktan kalkmasıydı ne uğruna olursa olsun... Cihangir Ağa " O zaman Hivdanın yerine geçeceksin ve bende kardeşinin iyileşmesi için en iyi doktorları seferber edeceğim tüm tedavi masraflarını ben üstleneceğim ancak tek şartım Hivdanın yerine senin Azadla evlenmen ve kimseye birşey beli etmemen"dedi karşısındaki kıza hayatını yok et, kızımın yerine sen kurban edil demeye getirerek. Ahin gözünden akmak için bekleyen yaşlara daha fazla engel olamadı başını kaldırıp karşısındaki adama baktı bir zamanlar onları kurtardı diye kahraman gözüyle baktığı adam şimdi onu kızı yerine kurban ediyordu. Ancak Ahin mecburdu kardeşi için yılardır o yatağa mahkum kardeşinin çok fazla zamanı kalmamıştı . Bu evde sığıntıdan farksızlardı iki yıla yakın bir süredir bu aileden yardım bekliyordu ancak hiçbiri cevap dahil vermiyor yıllardır onlara ev sahipliği yapan bu insanların neden böyle yaptıklarını hiçbir zaman öğrenememiş durumları vede korktuğu içinde konaktan gidememişlerdi. Gözlerini tamam anlamında açıp kapadı . Oynanan oyundaki kukla olduğundan habersiz. Cihangir Ağa memnuniyetle arkasına yaslandı planları tıkır tıkır işlemeye başlamıştı bile... Ahin odadan çıkıp kendini aşağı katadiki odasına attı zar zor. Kapının önüne oturup bom boş duvarı seyr ediyordu .Bu evdeki son günleriydi ve gideceği yerde ona yapılacakları tahmin bile edemiyordu. Bunların bir önemi yoktu onun zaten bir geleceği yoktu ama kardeşi olmadan nasıl dayanacaktı tek ailesi olmadan napacaktı ? Ayağa kalkıp aynanın önüne geldi içinden "Kardeşin için mecbursun annene verdiğin söz için mecbursun gerekirse öleceksin ama kardeşin iyileşecek" lâl sesler bir kez daha duyulmadı ve bir kez daha herkesi sağır etti... İlk bölüm nasıl. Gelecek bölüm ne zaman gelir bilmiyorum amma fazla bekletmicem. Beni takip etmeyenler LeylaAayeva612 1M okunma olduktan sonra yük olurmuş başka uygulama insana 😪 |
0% |