@leylafakatmecnnsz
|
TUTSAK 4.BÖLÜM KABUS.. Eylül ayındaydık sıcak günlerin. son demlerini tüketiyor doğanın aksine bizde kendi mevsimlerimizin hazan'ını yaşıyorduk .
Güneş ışıkları yüzümde raks ederken. Rahatsizca kıpırdandım. istemsiz gözlerimi kısık bir şekilde araladım. Uyuşuk bir halde ayaklarimi sarkıtarak. Yatağın al benili sıcağına yüzümü buruşturarak veda ettim.
Sevim yastığına sarılmış uyuyordu. Kıkırdayarak başımı sağa sola salladım. dün hastaneden çıktığımızda.
"illâ bende geleceğim diye tutturmuştu." Toparlanıp odadan çıktım. annemin odasına girdim yatağında yoktu. Merdivenleri endişe içinde aşarak indim. annemi salonda koltukta oturmuş. Dua ederken buldum . Hızlı adımlarla yaklaşıp yanaklarına sulu öpücükler bırakarak. Yamacına oturdum. "Günaydın mama " Avucunu yüzüne kapatarak. Yaptığı duayı bitirdi . Bana doğru döndü yüzünde açan gülümseme gül misaliydi.
"Günaydın kızım. " saçlarımı iyice toparlayıp tokayla zaptettim . "Bugün nasıl hissediyorsun doktora gidelim mi?. " başını hayır der gibi salladı. "Ben iyiyim sen yanımdasın dahada iyi olacağım iki güne iyice toparlarım merak etme." ellerini tutup Başımı dizlerine yasladım " inşallah annecim "diye mırıldandım. muzur bir ifadeyle devam ettim. "ee söyle bakalım kim için dua ediyordun? yine hayırlı kısmet duaları mı. ?" Kısa bir sessizlik oluştu. Takılmak için sorduğum soru ne kadar zor olabilirdi ki? Diye düşünürken . Duyduğum kelimeler yüzümdeki gülümsemenin celladı oldu.
"Baban için dua ediyordum." Yüzüm inanılmaz bir hızda düşerken bir hışımla olduğum yerden kalkarak annemin yüzü hariç salonun her yerine bakındım . Üstümdeki penyenin eteklerini aşağı doğru çekiştirdim. aklıma son anda gelen bahaneyi öne sürerek salonu terk ettim . "Ben bir çay suyu koyayım " mutfağa girdiğimde sinirden titreyen bacaklarıma güç vermek için tezgaha dayanarak bir elimle arkadan tutundum . Dolan gözlerimi boşta kalan ellimle silerek görüş açımı netleştirdim.
"Sen bizi, yıllarca görmezden geldin baba! rahat uyuyormusun şimdi?"
Olmuyordu içimdeki viranelerin sahibini atamıyordum sınırlarımın dışına. bakışları! kurşun yarasından daha fena acıtan sözleri ruhumu kanatmıştı. ruha açılan yaralar kapanmazdı sadece kabuk bağlardı o da bir ömür sızlardı.
Bütün bunları düşünerek hazırladığım kahvaltı sofrasında sevim anneme heyecanla birşeyler anlatıyordu. Arada gülüşüyor doğrulamak için banada. Onaylatma gereği duyuyordu. Tek Yaptığım şey ise "hı hıı " diye karşılık vermekti. Ne konuştuklarına kulak asma çabasında bile bulunmamıştım . Sevim'in "Azadé bende kalayım diyorum."demesi dikkatimi çekmişti. Sonunda! dercesine baktı. Yok bişey der gibi kas göz yaparak geçiştirdim. "Senin işin yokmuydu " şüpheyle süzerek. biliyordum Beni yanlız bırakmak istemiyordu. "Yok yani varda, acelesi yok ." "iyi ben temizlik yapacağım dip bucak silmeyi düşünüyorum. sende yardım edersin artık. " gözlerinde saliselik bir korku geçti. Hemen toparlayıp işi pazarlığa döktü. "Tamam ama benimde bir şartım var. Akşam yemeği için Kebab soltani ( iran yemeği ) istiyorum." Gözlerimi kisarak baktığımı fark ettiğinde. "Sonuçta o kadar yorulacağım bu yorgunluğa değmeli degilmi?" "Fırsatçı obur "diye homurdandım . Kıkırdayarak "O zaman ne bekliyoruz hadi başlayalım " bu sözler olayın start'ı olmuştu bütün gün evin her yerini toparlamış silmiştik. Bir ara deli gibi dans etmiş kalan enerjimizi de orda tüketmiştik. akşam yemeği için alışverişi yorgunluktan bir birimize yaslanarak bitirmiştik . Güzel bir sofrada sevdiğim iki insanla günü bitirmiştim. umuttu beni bizi sizi hayatta ve ayakta tutan vazgeçmemeliydik. bizleri bekleyen güneşli günlerden...
♧♧♧
Sekiz ay sonra
Gecenin zifiri karanlığını bile ötesinde bırakacak bir yerdeydim bu karanlık tenimi ürpertsede takılmadım .. Annem için ağladığımın bilincindeydim yine aynı şey oluyordu. Bir kabristandaydım. yeni kapatılan bir mezarın başında küçük bir tahta parçası annemin ismi yazılı olan. ağlıyordum çaresizlik doluydum . En derinden gelen sesimle "annem " diyebildim çıkmıyordu sesim çığlık atsam duyuramazdım . Kelimelerim boğazımda asılı kalırken nefes alamadığımı hissediyordum .
Geriye bir adım atarak. ellerimi boğazıma götürdüm nefes almamı engelleyen şeyi gevşetmeye çalıştım. başarısız olduğum aşikardı halâ nefes alamıyordum. Boğazımı saran iki el Sonrada bir silüet beliriyordu karşımda . Aramıza bir nefeslik mesafe düşüyordu. Oksijenin ciğerlerimde asılı kaldığını hissediyordum. bu bir nevi intihardı benim için dudaklarımı aralayıp fısıldadım. "ha-yır!" Soluk soluğa kan ter içinde uyandım. Yine aynı kabus. her defasında daha derin bir etki bırakıyordu. Derin bir nefes alarak ciğerlerimi doldurdum. Yataktan çıkarak banyoya ilerledim. yüzümü yıkamalı bu uğursuz rüyanın etkisinden olabildiğince çabuk kurtulmalıydım aynanın karşısına geçip soğuk suyla bir kaç defa yüzümü yıkadım yatağıma geri döndüğümde perdeyi hafifçe araladım sabaha karşıydı. kendi kendimi teskin ettim sadece rüyaydı diye .
Annemin kriz geçirmesinin üstünden tam sekiz ay geçmişti korku aynı korkuydu. aynı kabusu üst üste görmemi sağlayacak kadar daldığım derin düşüncelerden yorulduğumda uykuya dalmışım .
Sabah annemin şefkatli ellerinin saçımdaki varlığını hissederek uyandım. "Kuzum hadi geç kalıyorsun. " içten gülümseyip gözlerimi araladım. Ellerini tutup avuç içlerine dudaklarımı bastırdım. " günaydın mama " "Günaydın yavrum " "Ben uyandım dahada uyumam sen in bende giyinip geliyorum." Başını tamam dercesine sallayıp odadan çıktı banyodaki işlerimi hallettim . odamı hızlıca toparlayıp giyindim. Merdivenleri olası bir çabuklukla inerken. Annemin beni endişeyle izlemesine kıkırdadım. ben bu merdivenlerden o kadar cok yuvarlanmıştım ki bir ara ikinci katı iptal ettirelim bize aşağısı yeter diye tutturmuştu. "Ben büyüdüm artık bişeycik olmaz merak etme " diye teskin ettim. "Olsun sen benim gözümde küçük kızımsın senin için endişelenmeden edemiyorum." Yüzümdeki Gülümsemeyi büyüterek sofraya geçtim. kahvaltıyı inanılmaz bir hızla tüketerek ayaklandım. "E kızım oturup kalkman bir oldu" diye söylenen annemi "çok geç kaldım. mama görüşürüz. " diye cevapladım.
Konuşmasını beklemeden çıktım evden. Okulun son senesi olduğu için. Hocaların son nazlarını çekiyorduk. Otobüs durağına doğru giderken. Telefonum çaldı elimdeki telefonu gözlerimi devirerek cevapladım. bıkkın bir sesle "Günaydın canım" dedim. Benim aksime canlı bir sesle, "Günaydın güzelim nerdesin." Diyen sevim'i " sabah sabah enerji içeceği mi içiyorsun be mübarek" diye. terslemek gelsede içimden. Bu isteğimi kulak ardı ederek . Durakta durdum otobüsün gelmesini beklerken sevimle konuşabilirdim en azından. " gelecekmisin? " diye devam ettirdi . O sırada gelen otobüse benim kurtarıcımmış gibi koşarak bindim arkalardaki boş koltuğa oturdum . "Alo Azâde ordamısın." elimdeki telefonun varlığını hatırlayarak kulağıma götürdüm. "Ben yarım saatte gelirim. sen gir kaçırma dersi." " ıh ıh seni bekliyorum seninle konuşmam gereken bir mesele var" ah bu kız benim can dostum olmayan kız kardeşimdi. kalırsak beraber kalırız kafası vardı onda. "E ben kısa bir süre sonra ordayım bekle." "Olur kuzum beklemedeyim." Telefonu kapatıp çantama attım. Yolu izlemeye başladım.
Ayrıntısıyla ezberlediğim yollar beni derin düşüncelere sürüklüyordu. Toparlamıştım aslında beni ara ara yoklayan kabuslar olmasa. herşey yolunda gidiyor. Olması gerektiği gibi,annem iyileşmiş, ben yeni bir iş bulmuştum .
Otobüs durunca dalgınlığımdan kurtulup indim kampüsün içine doğru . Binanın girişinde öğrenci kartını okutup amfilerin olduğu kata çıktım . Telefonumun sesi yükseldiğinde anlık duraksayıp çantayı açtım sevim mesaj çekmişti.
Kimden:Sevim
ikinci kattayım oraya gel.
İstemsiz tebessüm yayıldı yüzüme canım arkadaşım bensiz girmemişti derse . Telefonu çantaya koymaktan vazgeçip arka cebime koyacakken. Elimden düşüp paramparça oldu. Etrafıma baktım allahtan kimse yoktu. Beni tanıyanlar alay konusu yapmıştı zaten okulda hergün bir sakarlık yapınca! Adım sakara çıkmıştı. hatta okulun ikinci senesi öyle bir şey oldu ki herkes günlerce gülerek geçmişti yanımdan. Kantinde ki çalışan birden karşıma çıkınca kahve bardaklarıyla dolu tepsiyi istemeden üstüne boca etmiştim. zavallı adam yandım Diye feryat etmişti. Onunlada yetinmeyip adamın gazabından korunmak için geriye gittiğimde son sınıf kızlarından birinin uzun elbisesine basmış eteğini bel bölgesinden itibaren yırtmıştım. Kızın çığlıkları hala kulaklarımda. Dehşete kapılmış biçimde ordan uzaklaşırken bir iki kişiyide düşürmüş olabilirim . Evet bütün bunları yapmıştım. Okulu bırakmaya karar vermişken. Sevim ve gülden engel olmuştu. Ondan sonrada küçük sakarlıklar bırakmamıştı peşimi. Ama büyük sakarlıklar olmadıkça kimse için sorun yoktu degilmi..?
Çökerek yerdeki parçaları toparlayıp ayaklandım. Söylene söylene yürüdüm.
Merdivenlere yönelecekken sert birşeye çarpınca sendeledim ve dengemi kaybettim. Arkaya doğru düşeceğimi anladığımda Ağzımdan küçük çaplı bir çığlık kaçtı. Tam o anda kuvetli kollar tarafından havada tutuldum. inleyerek elimi alnıma götürdüm korkuyla kapattığım gözlerimi açtığımda karşımda yüz hatları gergin çatık kaşlı bir adam gördüm . Bir adama çarpmıştım . Gözlerim kömür karası gözleriyle buluştuğunda irkildim bu gözleri başka bir yerde gördüğüme yemin edebilirim.
Ben düşüncelerimle boğuşurken sert bir ses tonu beni kendime getirdi. "Yürümeyi bilmiyorsan insan içine çıkma!." Duyduğum sözlerle bi celâllenmedim değil. ben ona her türlü açıklama yapardım da . Tamam kabul ediyorum biraz tırsmışta olabilirim.
Ne diyeceğimi bilemedim adam haklıydı bomboş koridorda gidip ona çarpan bendim . "Öz özür dilerim benim hatam " Yüzü saliselik bir şaşkınlıkla gölgelendi hemen sonra toparladı sert sesiyle. "iyi çekil önümden. " Bu sefer şaşkınlık sırası bendeydi. insan bir " iyimisin önemli değil " falan der. Kabalığı beni tetiklesede boğazımdaki sözcükleri yuttum. en iyisi bu saçma diyaloğu bir an önce bitirmekti. "Tamam teşekkür ederim. tuttuğunuz için." Kafasını belli belirsiz salladı sanırım bu "önemli değil " demekti eğilip yerdeki çantamı aldım. yüzüne bakarak "iyi günler " dedim. Bir kaç adım atıp o kaba adamı arkamda bıraktım duyduğum sesle olduğum yerde kaldım. "Bekle " tereddütle döndüm. Bekletmeden "Senin "dedi. sonra sustu sormaktan çekiniyor gibiydi. "Senin adın- " "Azâde hadi geciktik" ikimizinde dikkatini çeken sese döndüğümüzde . Sevim merdivenlerin başında bize bakıyordu. Tedirgin halimi anlamaması için tebessüm ettim "geliyorum "dedim . Sevim'e doğru yürüdüm. Arkamı dönüp bakmadım. konuşacak bişey yoktu zaten o kaba adama daha çok katlanamazdım. Beraber dersliğe çıktık . hocadan özür dileyip yerimize geçtik. Kendimizi hocanın anlattıklarına bir türlü veremeyince telefonlarla uğraşmış telefondan da sıkılınca laflamaya başlamıştık . Muzur bir tavırla yüzü şekilden şekile giren Sevim "bişey soracam" devam etmesi için "hımm" dedim " yanındaki kimdi? sırtı dönüktü tanıyamadım ". " Tanımaman normal . Bende tanımıyorum zaten kızım. bana bir öğrenciyi sordu. Bilmediğimi söyledim." "Anladım ne çemkiriyon be." "Çemkirdiğim falan yok "diye çıkıştım. Ders boyunca başımı kaldırmadım masadan. arada sevim dürtsede takmadım yorgundum geceleri yorucu geçiyordu. beni arada yoklayan kabuslar yoruyordu. babamın bize miras bıraktığı borçları yoruyordu. Benim dünyam beyazdan griye boyanıyordu. Kan kaybı yaşar gibi renk kaybediyordum. Aslında yorgun olan bedenim değildi. yorgun olan ruhumdu ve ben çırpındıkça grilerim dahada koyulaşıyor du ...
İnşallah beğenirsiniz. sizden tek ricam olumlu olumsuz eleştirilerinizi yazmanız. Ve Desteğinizi esirgememeniz iyi okumalar ..😙😙😙
|
0% |