Yeni Üyelik
6.
Bölüm

TUTSAK 5.BÖLÜM

@leylafakatmecnnsz

AĞRAS

 

Kocaman kalabalıkların içerisinde yalnızdık.

herkes kendi yalnızlığını yaşıyordu.

bende dâhildim bu tabîre. Ruhumun duvarlarına çarpa çarpa idrak etmiştim gerçekleri. Bitiyor, tükeniyor, kafayı oynatacak derecede bir yanlızlık çekiyorduk.

Sonrasımı alışıyorduk. kendi dünyamızda muhakemeler, kurup yargılıyorduk

içimizdeki suçluyu..

"kim yanlızlaştırdı beni ?"

" kimdi beni bu yanlızlığa sürükleyen?"

Kiminin zanlısı annesiydi. kiminin babası. kimininde sevdiğiydi. vs. vs..

Hep bir sanık arayışında, değilmiydik, zaten

Hiç farkına varamadık. Kendimizden, kendimiz sorumluyduk.

evrende nokta gibi bir yere sahipken başka noktalarla çatışmamak ne ironi ama yaşadığım melankoli için kendimi suçlamıyordum.

hayatın bana getirisiydi bu.

Cümlelere yenik düştüğüm vakitlerden biriydi bu vakit dudaklardan dökülmeyen.

Sırların vaktiydi.

En yakınımdaki dostlarıma bile gerçekleri anlatamamıştım Mesela. Sevim, anlattığım kadarını biliyordu hayatımı Gülden izin verdiğim kadarını öğrenmişti. Bir şekilde yanlızdım kumdan kalelerine tutsak olmuş biriydim sonuç olarak .

 

"Hadi bizde çıkalım bir kahve içeriz "

 

Başımı, masanın üstünden usulca kaldırıp etrafıma baktım sınıfta bir tek ikimiz kalmıştık .

 

"Ders bitti mi yaa?" Diye sordum.

Sevim gözlerini devirip "evet bitti nereye dalmışsan artık derse g*tünle bile katılmadın." Başımla onaylayarak Kıkırdadım.

"Haklısın boğazım kurudu birşeyler içelim mi?"

" Olur benimde uykum açılır hadi inelim ."

Cafeterya ya indik birer kahve alıp boş masa aradık sonunda duvar dibinde bir yer bulunca oraya oturduk.

 

Sevim "Nihayet bu son senemiz" elini kalbine bastırıp gözlerini kapatarak. " kalbim bu çileyi daha fazla kaldıramazdı" deyip kahvesinden bir yudum aldı.

 

Başımı sallayarak onayladım. "Hı hı benide bu git geller yoruyor. bir ay sonra yol derdi bitecek. çalışma saatleri uygun olan bir iş bulurum belki. "

"Eminim o meymenetsiz patronunundan daha iyi bir patron bulursun o ne be! suratsızın teki."

 

ikimizde susup etrafımıza bakındık, bir süre sessizliği sevim, bozdu.

 

"Gülden geldimi bugün? hiç görmedim "

Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır gelmedi. Dün gece konuştuk .

Deniz'le takılacaklarmış."

Sevim yüzünü buruşturdu. "O ne be,yeni ergenler gibi zaten bütün gün" (ellerini kaldırıp tırnak işareti yaparak ) "takılıyorlar "

Dedi. Birlikte kıkırdadık sonra kendimizi tutamayıp kahkaha attık etrafımızdakilerin

Büyük ölçüde dikkatlerini çekmiş olacağız hepsi bize bakıyordu.

Kendimizi toparlayıp kahvelerimizi bitirdik. dersliklere çıktık.

Hocanın girdiğini görünce sevimle sohbetimizi kesip önümüze döndük.

 

hoca elindeki kağıda bakıp bir kaç isim söyledi. Sevim'in adını da okuyunca birbirimize anlamaz bakışlar attık.

Sonra başını kaldırdı şöyle bir göz gezdirdi.

"Ve son olarak "diye ekledi.

"Azâde efsun demirci. ismini okuduğum arkadaşlar rektörlükten sizi bekliyor. Şimdi toparlanıp çıkmanızı rica edeceğim hızlı olursanız.

sevinirim dersimi bölüyorsunuz. "

 

Sevim'le aynı anda gözlerimizi devirdik sinem hoca yine forumundaydı.

 

Yedi kişilik bir grupla rektörlük katına çıktık hiç birimiz konunun ne olduğunu bilmiyorduk.

sekreter taktığı kalın gözlüklerin ardından bize bakıp zorlama bir tebessümle,

"Macit bey sizi bekliyor buyrun."

bizi beklediğini söyleyince direk girdik odada diğer bölümlerden başka arkadaşlarda vardı.

Bize bakarak "gelin arkadaşlar " diyen macit, beye baş selamı verdik. Olduğumuz yerde beklemeye koyulduk.

 

Odaya göz gezdirdim. oldukça resmi bir havası vardı. Duvarları krem rengi zemini döşeme ceviz ağacından yapılmış mobilyalar deri koltuklar kalın kitaplarla dolu bir kitaplık birde etrafında yirmiye yakın sandalye olan uzun bir masa vardı.

Önümde bir kaç kişi durduğu için Macit bey kimle konuşuyor göremiyordum. Muhtemelen konuştuğu kişi masasının hemen karşısında oturuyordu.

" buyrun şöyle masaya geçelim. "

Bunun üzerine herkes masaya yöneldi .

Macit bey "buyrun beyefendi." Diye konuştu.

Gözüm istemsiz oraya kaydı. Hitap ettiği

Kişi benim iki gün önce çarptığım adamdı.

 

Ben şaşkınlık yaşarken o ayaklanıp oldukça uzun masaya doğru yöneldi.

Gergin bir tavrı vardı. Dudakları düz bir çizgi olup eski halini aldı. Ve odadakilere

Göz gezdirerek "merhaba "dedi.

Bir ara göz göze geldik onunda yüzünde küçük çaplı bir şaşkınlık geçti. daha sonra yüzünü çevirip masanın en başına geçip oturdu.

Otuzlarına, yakın Uzun boyluydu.

Çok şık Koyu gri bir takım elbise ve beyaz bir gömlek giymişti kravatı ince ve siyahtı.

Kömür karası gözleri vardı . Sahi ben hiç bu kadar koyu tonda göz görmediğimi farkettim.

siyah rengi gür saçlarıyla buğday teniyle moda dergilerinden fırlamış gibiydi.

 

Onu saniyelerdir arsızca süzdüğümü.Bana doğru bakınca farkına varabildim. Utanarak bakışlarımı kaçırdım. iç sesimin

"Adamı dikizliyorsun resmen " diye söylenmesi can sıkıcıydı ..

iç ses gözlerimi sıkıca açıp kapatmama neden oldu.

Daha fazla beklemeden bende masadaki yerimi aldım.

Hepimiz yerleştikten sonra,

 

Birbirimize "ne oluyor. " bakışları attık.

 

Ben adama kaçamak bakışlar atmaktan kendimi alamıyordum onunla aynı odada olmamızın nedeni merak konusu.

Tabiki o bakmıyordu. hatta şu an bu dünyada mı o bile muamma önündeki dosyaya o kadar yoğunlaşmıştı ki. dalmış mı yoksa gözmü gezdiriyor anlamadım.

Yani sadece böyle bir yerde bu adamla bizi bir araya getiren neydi merak ediyordum.

Benim ona bakmamın başka bir açıklaması olamazdı herhalde.

 

"Evet arkadaşlar, biliyorum şaşkınsınız. Size şöyle açıklayayım. biz iki yıl önce bir proje

Yürütüyorduk. Daha doğrusu yürümüyordu.rafa kaldırılmak üzereydi.

Bu aşamada imdadımıza Elhan bey yetişti büyük bir alana hatıra ormanı yapmayı istiyorduk bu alanda bir tesis planlıyorduk ancak arsaların sahipleri vermek istemiyordu.

yaşayan bir orman projesi ni, kimse desteklemek istemedi. bir ay öncesine kadar Elhan Soyarslan bize oldukça büyük ve değerli bir arsa bağışladı. Ön hazırlıklar imzalar gerekli herşey tamam.

Bu aşamada ziraat mühendisliği okuyan arkadaşlarımızın gönüllü olup fidan ekimi yapmasıdır nadir ve özel türlerden fidanlar gelecek elbette..

bizim istediğimiz şey öğrencilerimizin el emeğinin olması gönüllü arkadaşların derslerine de yardımcı oluruz yani bu zaten bir nevi uygulamalı ders ona göre puanlama yapılacak.. "

 

"Haa unutmadan bu bizim için çok önemli Elhan bey içinde öyle."

O adamın olduğu tarafa bakıp başını onaylar gibi salladı.

Demek adı Elhan'dı görüntüsü kadar tuhaf bir ismi vardı. Söze hiç karışmamıştı o kadifemsi sesini idareli kullanıyor gibi .

Macit beyin söylediklerinide pek takıyormuş gibi görünmüyordu. Önündeki dosyada odaklandığı bir noktadan gözünü alamıyordu sanki.

 

Ben düşüncelere dalmışken. Macit bey yine konuşmaya başladı.

 

" sorun çıkmaması için aranızdan bir kişiyi seçip sorumlu konumuna getireceğiz.

Programa göre üç gün sonra ekime başlayacağız gönüllü olan arkadaşlar sekreterime adını yazdırsın geldiğiniz için teşekkür ederim çıkabilirsiniz. "

 

Odadan çıktık söylendiği gibi ismimizi yazdırdık.

Laflayarak inmeye başladık sevim hayran bir ifade ile "gördün mü?"

Soru dolu bir bakış atarak " neyi?" Dedim.

"Rektör nasıl el pençe divan duruyordu karşısında adam tam bir efsane hem adıyla hem yakışıklılığıyla "

"Hıı kim ki o adam ?"

Bana hayalet görmüş gibi bakarak.

"Bana o adamı tanımadığını söyleme sakın?"

Başımı üzgünüm der gibi hareket ettirdim.

"Hayır tanımıyorum kim?"

"Gözlerini büyüterek sen gerçekten bilmiyorsun" dedi.

Dudaklarını ıslatıp çok heyecanlı bişey anlatacağım moduna girdi . "O moda nasıl giriliyor anlat" derseniz. İnanın anlatamam çünkü anlatılmaz yaşanır.

 

"Bu adam Elhan, Soyarslan," dedi.

"Çulhacı aşiretinin başı, ünlü iş adamı, ve bazı teorilere göre yer altı dünyasının korkulu rüyası."

 

Hafif çaplı bir kahkaha attım."Yok artık kızım dizi çekmiyoruz gerçek hayat burası şehir efsanesi yarattın iki dakikada."

Sevim'in suratı ciddi bir hâl alınca.

Yüzümdeki gülümseme mum alevi gibi saniyesinde söndü.

"Yok sen şaka yapmıyorsun."

"Ih ıh yapmıyorum "dedi.

Sesli bir şekilde yutkundum.

"N'oldu rengin attı senin?"

"Hiiiç " dedim. Allahım inşallah ona geçen gün çarptığımı hatırlamamıştır.

Öyle bir adamın düşmanı olmak istemem doğrusu. Belkide arkadaşımın abartılmış dedikodularıdır böyle bir çağda kalmışmıydı böyle adamlar merak konusu ..

Sevim yüzümün hâlini takmayacak kadar heyecanlıydı. "Yanlız varya, adam efsane karizma ." Dudaklarımı ağzıma yuvarlayarak ıslatıp düz bir hale getirdim.-

"Hı hı öyle "

Şüpheyle gözlerini kıstı "sende birşey var."

Valla tanıyor beni hiç birşey saklanmıyor bu kızdan. En iyisi anlatmak.

" Ben iki gün önce bu adama yanlışlıkla çarptım tavrı çok kabaydı bildiğin tersledi. Sende böyle anlatınca gerildim biraz. "

Arkadaşımın şaşkın hali beni gülmeye sevk etsede birşey demesine fırsat vermeden adımlarımı hızlandırdım.

"Heyy beni bekle. " omuz silkip dersliğe girdim.

 

☆☆☆

 

Telefonumun sinir bozucu alarm sesiyle uyandığımda istemedende olsa yatağımda sürünerek kalktım. banyo ya bir gözüm kapalı bir gözüm açık girdim .

Aslında çok erken bir saatti . bugün projenin ilk günüydü kahvaltıyı gittiğimiz yerde beraber yapmayı planlamıştık ve bunun için erkenden yola koyulmaya karar verdik . Böylece temiz hava ve moral depolayacak yaptığımız işi sorunsuz bitirecektik aynada kendime son kez baktım. Bir sorun yok piknik sepetini ve çantamı alıp çıktım. Sevim aramış gelmek üzere olduğunu söylemişti bekletmemek için bahçe kapısına çıktım çok geçmeden gelmişti zaten yanımdaki sepeti bagaj bölümüne yerleştirerek ön koltuğa kuruldum sevimli bir şekilde "günaydın " dedim. Sevim uyuşuk bir halde "Günaydın kuzum"dedi. Arka koltukta oturan Gülden'de uykusunda sayıklar gibi "günaydın "dedi. "ooo, siz daha uyanamamışsınız kızlar." Arkadaki koltuktan uykulu bir ses yükseldi.

"Ben yatağımı özledim ." İkimizde kıkırdadık .arkadaşlarımın imalı bakışları dikkatimden kaçmadı. Tatlı bir şaşkınlıkla

"Ne?" Dedim. Arka koltuğa yayılmış olan Gülden "şşşt sabah sabah ne bu şıklık bilmediğimiz bir durum mu var ?" Diye kinayeli bakışlar atmaya devam ettiler.

 

"Ne durumu saçmalamayın be! erken uyanınca vaktim vardı. bende hazırlandım işte ." ikisi aynı anda "Hı hım " diye ses çıkarınca laf anlatmaktan vazgeçtim ve yolu izlemeye koyuldum. Sevim'in imâ dolu sözleri kulaklarıma kadar kızarmama neden oldu. "Elhan Soyarslan'da orda olsa bari.." üç gün önce konuştuğumuz şeyler ayağıma dolanıyordu.

Sevim adam hakkında bildiği herşeyi allayıp pullayıp anlatınca bende kendimi tutamayıp çarpıştığımızı, hatta dahada illeri gidip o kömür gözlerinin bana tanıdık geldiğini de söylemiştim. Susmayı tercih ederek yolun kalan kısmını sessizlikle geçmesini sağlamıştım .

 

Araba durduğunda hiç beklemeden indim. Önümüzde duran otobüsteki ekip arkadaşlarımız da Geldiğimiz yeri beğenmiş olacaklarki memnuniyet sözleri çalınıyordu kulaklarıma uyuşuk halini arabadan inerken de sürdüren Gülden " iyiki kendi arabamızla geldik ben burda arada kestiririm"dedi. Geldiğimiz yer cennetten bir köşeydi resmen her yer yem yeşildi. Yüz metre ötesinde göl vardı..

mavi ve yeşil muntazam bir uyum içinde göz alıyordu dümdüz alanın içinde koca bir çınar ağacı vardı . Birde hiç sırıtmayan şirin ve küçük bir yapı vardı. Burası mükemmel bir yer. İçimden "umarım buraya daha sık gelirim" diye Dua ettim.

Manzaranın keyfini çıkararak hazırladığımız kahvaltı çok keyifli geçmişti gölün dingin hali üzerinde sıradan acelecilikle uçan martılar birde koca varlığıyla çınar ağacının hışırtısı hafif esen rüzgar hepsi bir şeyi simgeliyordu. "huzur"

Tam o anda Deniz'in patavatsız hareketlerinden birine maruz kaldım.

Koluma vurarak "Naber baldız "diye sordu

 

.. kolumu sıvazladım keyiften uzak bir sesle "ne haber istiyorsun ? Deniz "

 

söylediklerimi takmamış olacakki yanındaki sevgilisiyle ilgilenmeye başladı Gülden' in keyfi de yerinde gibiydi .

Yolda bir hareketlilik olduğunu görünce herkesin dikkati oraya kaydı.

Siyah bir araç ve arkasında da bir traktörün durduğunu gördüm. Içinden Macit bey çıkarak olduğumuz yöne doğru geldi . Hepimize baş selamı verip . "Günaydın " dedi. Aramızda bazı arkadaşlar karşılık verdi böylece. işe giriştik. Dikilecek fidanları römorktan indirdik sonra dikilme aralıklarını hesapladık. Toprağı kazdık küçük çukurlar yaparak fidanları yerleştirip üstüne toprak attık dikmeye devam ettik .

Her seferinde gözümü alan çınar ağacına gitmeye karar verdim. oldukça büyük bir alandaydık gruptan biraz uzaklaşarak ağaca yaklaştım koca bir gövdesi rüzgâra meydan okuyan dalları vardı. Etrafında bir tur dolaştım . Dikkatimi çeken birşey oldu ağacın gövdesine iki harf kazılmış aralarına sonsuzluk işareti konmuştu. İyice yaklaştım

Büyük harflerle E ve Y kazınmıştı. içimdeki heyecanı bastırıp parmağımı gezdirdim bir yaşanmışlık vardı. bilinmeyen her zaman cezbediciydi. Tüm bunları düşünürken yanıma kadar gelen adamı fark etmemistim. taki elleri bileğimi bir mengene gibi sıkana kadar neler olduğunu anlamayarak bir hışım kafamı çevirdim.

Yine o adam "Elhan Soyarslan" kömür gözlerinden ateşler püskürten adam! gergin yüz hatları mümkünmüş gibi dahada gerildi. Üzerimdeki şaşkınlık beni esir almış gibiydi olduğum halden bir türlü kurtulamıyordum. Kolumu sert bir şekilde aşağı doğru indirdi gözümdeki şaşkınlık gittikçe yerini korkuya bırakıyordu. "bir daha sakın bu ağacın etrafından bile geçme. ne cüretle dokunursun bu harflere kimsin sen!" Dedi adeta tıslarcasına öfkesinden kolumu hâlâ çok sıktığının farkında bile değil di.

Ağrısına daha fazla katlanamayarak " ahh bileğim "dedim . O an gözlerindeki ateş sönecek gibi oldu. yaz mevsiminde olmasak bu adamın gözleri ısıtırdı her yeri . Neydi bu adamın gözlerindeki toprakları yakıp kül eden şey. ruhunun ağrâslarımı solmuştu? yada daha dikilmemişlermiydi ? kimse serpmemişmiydi tohumları kurak topraklarına ?..

 

Beğenilerinizi ve desteklerinizi esirgemeyin iyi okumalar umarım beğenirsiniz canlar😚😚

 

 

Loading...
0%