Yeni Üyelik
7.
Bölüm

TUTSAK 6. BÖLÜM

@leylafakatmecnnsz

BAZEN YARIM BIRAKTIĞIN ,

ŞEYLER OLUR.

SENİNDE YARIM KALDIĞIN. "

( ilhan berk. )

 

Bir kuş olup gökyüzünde uçmayı dilemiştim hep. yüreği minik kanatlarında tonlarca acı taşıyan ..

sonsuz maviye kanat çırpan.

 

Ruhumun nehirlerinden acı taşıyor. kaburgalarımn en ıssız çöllerine ve ben acılarla besledim içimdeki kanadı kırık kuşları . Can özüm soluyor.

Sonra herşeyin soluklaştığını fark ediyorum.

Bir karanlık çökmeye başlıyor Ve sonra

Işıklar kapanıyor mavilikler kayboluyor.

 

Geriye birtek kömür karası gözler kalıyor.

 

Başımı tamamen kaldırdığımda yüzünün her milimini taradı gözlerim. Kısık Gözleri . Gergin yüz hatları çatık kaşları gözlerinin etrafını çevreleyen isleri bile yanmaya talipti, yüzünden anlık geçen duygunun tanıdıklığı yutkunmama sebep oldu. kızgınlık, öfke , hiç biri değil yüzündeki duygu Nefretti.

 

Benim bir zamanlar babama baktığım gibi bakıyordu yüzüme .

(bu adamla hepi topu iki defa karşılaşmıştık.)

 

"Sen ne yaptığını sanıyorsun bir daha dokunmayacaksın buraya!" düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan ses

titrememe neden oldu.

Bu adamın korkutan bir aurası var. şu an benimde gözümü korkuttuğu gibi aklımı toparlayabildiğimde kurumuş dudaklarımı ıslattım içimde cesareti temsil eden ses saklandığı yerden çıkarak cesaret sözleri fısıldamaya başladı kulaklarıma "sen bu değilsin neden susuyorsun?"

 

Neden sustuğu mu bende bilmiyordum beni etkisiz hale getiren bir şey var bu adamda ! Bir adım geriye gidip bileğimi elinden kurtarmaya çalıştım uyguladığı gücün yanında benim gücümün esamesi bile okunmazdı .

"Bırakın bileğimi canım acıyor!" Diye inledim. Gözü beni görmüyor gibi karşımda ruhsuz bir beden duruyormuş gibi davranıyordu .

Bileklerimdeki acı gözümün kararmasına neden oluyorken . "Kötü bir niyetim yoktu.

" diye konuştum. bakışları sorgular bir hal aldığında açıklama gereği duydum .

"Ş şey ben sadece merak etmiştim." bir inilti daha koptu dudaklarımdan. Parmakları ani refleksle gevşedi ve kolumu boşluğa bıraktı . Kömür gözlerini Gözlerime dikip

 

"sen buraya dokunamazsın kimse dokunamaz! " diye konuştu. sesi sertti sesi acı doluydu .

İstemsiz bir kaç adım geriye gittim.

bana arkasını tamamen döndü ve kazılmış harflere baktı birşey arar gibiydi. Birşeyleri sorgular gibiydi. Belliki harfler ona aitti yada Onlara mı, demeliydim ...

Omuzları çökmüş bitkin hali

Beni tavırlarımı sorgulamaya itiyordu.

 

Sanırım yine yanlış bir yerde yanlış bir zamanda duruyordum.

Tam o an gözüm boşta kalan elinden damlayan kan damlalarına takıldı. O bunu pek takmıyor gibiydi. konuşmak için dudaklarımı araladım ama ne söyleyeceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu . dudaklarımdan hangi sözlerin firar edeceği önemli değil di.

Bu tuhaf anın verdiği heyecanla ellerimi birbirine sürtüp nemini aldım.

Bir adım öne atıldım sesimi düzeltmek ve dikkatini çekme adına öksürdüm.

 

"Şeyy Elhan bey eliniz kanıyor yardım etmemi istermis-" anî bir hızla yüzünü döndü, " sen hala burdamısın.!" Diye adeta kükredi.

"Ama ben...size"

"Arkadaşlarının yanına dön.! "

Belli belirsiz başımı salladım. arkamı dönerek adımlarımı bizimkilerin olduğu yöne hızlandırdım. Bileğimdeki acı varlığını koruyordu bu önümüzdeki bir kaç gün için kocaman bir morluk olacağının habercisiydi.

 

Acı tanıdıktı babamın kollarımdan tutarak beni yaka paça boşluğa atması, zemine tamamen savunmasız yapışmam ve haftalarca o izleri gizleyerek okula işe gitme çabalarımı hiç unutamıyorum. Penyemin kollarını bileği mi kapatacak şekilde indirdim "

 

Neydi şimdi bu kaba herif alt tarafı yardım etmek istemiştim. "

 

"Kime yardım edecekmişsin?"

Sorduğu soruyla dikkatimi çeken Gülden'le

Kendime geldim. onların çalıştığı yere geldiğimi yeni fark ediyorum .

 

"Hiiç hiç kimseye "diye durumu kurtarmaya çalıştım.

"Hem neredeydin sen görünmüyordun."

 

"Buralardaydım. kalabalık ya görmemen normal "

 

"Ben sevim'i göremedim nerde ?"

"O arabaya kadar gitti. "

"Ha tamam. " Gülden gözlerini arkama dikerek elindeki işi bıraktı. Bunun üzerine kararsız bir şekilde bende döndüm.

 

Bölüm hocalarımızdan Ersin Onus, gözlerini bana dikmiş onu farketmemi bekliyordu. Resmî duruşuna eğreti duran bir tebessümle "Kolay gelsin arkadaşlar " diye konuştu.

"Sağolun hocam" diye mırıldandım. Gözlerini bana dikerek ,

"Azâde Efsun Demirci, seninle biraz konuşalım mı? Bir bakarmısın."

Şaşkınlığımı bir nebze gizleyerek ,"tabi" dedim. Gülden 'in "Ne oluyor ? " bakışlarını görmezden geldim. Bir iki adımlık mesafeyi tüketerek yanında durdum.

"Biz projeye başladığımızda sizlerden bir kişiyi sorumlu konumuna getireceğimizden bahs etmiştik hatırlıyorsun değilmi? "

Başımı olumlu şekilde sallayarak "evet " dedim.

"Hah işte o arkadaşımız sensin. Hocaların senin olmanı istiyor. Ne diyorsun ? "

 

Bu kadar sorumluluğu kaldırabilirmiyim kendimden emin değildim bu düşüncenin verdiği kararsızlıkla "hocam benden başka bir öğrenci arkadaşımız olamaz mı?" Diye sordum.

 

Ersin , beyin bir an yüzü asılır gibi oldu. Hemen toparlayıp " Bak istersen hocalarınla özel olarak konuşurum. son bir kaç gündür dosyası değerlendirmeden olumlu geçen tek öğrenci sensin. biz yarından sonra gelmeyeceğiz. senden istediğim arkadaşlarını gözlemlemen ve not tutman bu konuyla ilgili ayrıntılı bir dosya hazırlaman hepsi bu anlaştık mı? "

Dudaklarımı zoraki bir tebessümle düz bir çizgi haline getirerek "tamam efendim. " dedim

Rahatlamış bir şekilde elini uzatarak

"O halde anlaştık ." Elimi çekingen bir tavırla uzatıp tokalaştım "anlaştık "diye konuştum.

Bize doğru gelen kaba, adamı fark eder etmez kaskatı kesilen bedenim gösteriyorki, Elhan, Soyarslan tam bir gerilim hattı.

 

Ersin hoca, Elhan beyi, fark ederek samimi sergilemeye çalıştığı yapmacık tavrıyla konuşmaya başladı.

 

"Bende şimdi sizinle konuşmaya gelecektim. Elhan bey burda işimiz bitti . Gerisini öğrenci arkadaşlar halledecek gidebiliriz isterseniz.

Bu tek taraflı muhabetten sıkılmış gözlerimi abartılı bir şekilde devirirken, bir çift kömür gözün üzerimdeki delici etkisiyle olduğum halde dona kaldım . Bana bakıyordu.

 

Az önce gördü mü? acaba yaptığımı, Ahh utanç verici .

 

" Elhan bey, size yolda bahsi geçen öğrencimizi tanıştırayım bu süreçte onunla muhattap olacaksınız. Azâde Efsun Demirci'yle tanışın."

Hayır yaa az önce bileklerimi delice sıkıp morartan adama şimdi isteyerek elimi uzatmam delilik olur. Düşüncelerimi jet hızıyla sona erdiren Elhan Soyarslan, elini uzatarak sakin bir tavırla

"Azâde efsun demirci " diye konuştu.

fırtınalar estiren sesinden eser yoktu. Bu adam nasıl bu kadar sakin duruyor ki ? On dakika önce bana bağıran o değilmiş gibi yüzü ifadesiz heykel gibi . Elimi kararsız bir şekilde kaldırdım ve elini tuttum. ellerinin sıcaklığı içimde anlamadığım bir dürtüye neden oldu. Buna daha fazla mahal vermeden. elimi çekmeye çalıştım yine aynı şey oluyordu. elimi sıkıyordu. Gözlerimi gözlerine dikerek ne kadar sinirlendiğimi göstermeye çalıştım.

 

önce çatılmış kaşlarıma sonra gerilmiş dudaklarıma baktı. Dudağının kenarında peyda olan küçümseyici gülüşü. Dahada sinirlenmeme neden oluyordu . Nedir şimdi

bu? bir göz dağımı? Elimi ısarla çektim ve elinden kurtardım. "Elhan bey " dedim. Yüzüme zoraki bir tebessüm kondurarak.

Bütün tanışmamız bundan ibaret oldu. yanımıza başka kişiler de gelince kalabalığı fırsat bilip ordan resmen sıvıştım deyim yerindeyse.

Bir daha dönüp bakmadım bakıyorlarmı diye.

 

Yarım bıraktığım işin başına döndüğümde arkadaşlarımdan çok daha geride kaldığımı farkettim . Çınar ağacı serüveni bana ağır patlayacak anlaşılan. Bıkkın bir şekilde arka cebimde duran ve yerlere düşe düşe bir hâl olan telefonumu çıkardım saate baktım. öğlen vaktini biraz geçiyordu. Anlaşılan bugün benim için erken bitmeyecek.

 

Son fidanı da toprağa ekerek can suyunu verdiğimde, "nihayet " diye. mırıldandım neredeyse akşam olmuştu.

Yorgun ve bitmiş bir halde elimdeki küçük küreği yere attım. ve uyuşuk bir halde ayaklandım kızlar beni arabada bekliyorlardı. Ayaklarımı sürüyerek arabaya Vardım. Ve arka koltuğa yerleştim. Sevim hiç beklemeden yola koyuldu. Gülden öndeki koltukta uyukluyordu. Bana arka koltuğu bıraktığı için ona minnetarım doğrusu. Biraz kestirebilir iş saatine kadar dinlenmiş olurum.

 

♧♧♧

 

"Azâde. azâde. " gözlerimi açma zahmetinde bulunmadan . Yerimde kıpırdanarak "hımm" diye ses çıkardım.

 

"Hadi kalk geldik ."

Gözlerimi kısık bir şekilde açtım . Ön koltukta yan dönmüş bana bakan Sevim'i gördüm. sonra diğer koltukta hâlâ uyuyan Gülden'i farkettim. Arabanın camından dışarıya göz attım havanın kararmaya yüz tuttuğunu anladım.

Uykulu sesimle "saat kaç "diye sordum.

"Saat altı bir saattir uyuyorsunuz."

Bu demek oluyor ki işe gitmek için çok az bir zamanım kalmış. Toparlanarak arabadan çıktım. bagajdan boş piknik sepetini aldım . Sevim'in olduğu tarafa geçtim camı indirmiş beni bekliyordu.

 

" siz gelmiyormusunuz " yorgun gözlerini bana dikerek "Sağol gidip evde dinlensem daha iyi olur. başını çevirip Gülden'e baktı ve

Kıķırdadı hem uykucu yatağını özlemiştir. "

"Tamam o zaman yarın görüşürüz "dedim.

 

 

Bahçeyi geçerken beni kapıda bekleyen annemi görünce keyfim yerine geldi.

"Annecim, nasılsın günün nasıl geçti?" Diye sordum.

" içten bir gülümsemeyle iyiyim kızım Senin nasıl geçti? hadi geçelim içeri ayakta durma ." Salona geçip ulaştığım ilk koltuğa attım kendimi.

"İyi geçti annecim sağol "

"Yemek hazırladım çıkmadan ye istersen? ."

"Anneciğim çıkmam lazım üzerimi değiştirip çıkacağım."

" ama kuzum çok yorgunsun gitmesen olmaz mı? "

"Yok annem biliyorsun, izin günü dışında izin yok "

"Son bir kaç gündür evde hiç kalmıyorsun. seninle konuşamadım bir türlü . " endişeyle koluna dokundum. " ne oldu bir sorun mu var ? bir yerlerin mi ağrıyor ? ilaçlarını alıyormusun? "

"Yok evlâdım benim birşeyim yok. Yani sadece şimdi konuşulacak konu değil. " derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalıştım.

"Anne söylemediğin bir sorun mu var ? O adamlar mı geldi yine ?

O sedat pisliği tekrar gelmişse bu sefer hiç düşünmeden polise giderim diye düşündüm. Ve Kararlılıkla devam ettim.

" evden çıkmayacağımızı söyleseydin! "

 

"Öyle birşey değil. Seninle daha sakin bir zamanda konuşalım olur mu hadi şimdi hazırlan geç kalma ?"

" Annecim eminmisin ? bak gidiyorum."

"Tamam evlâdım ."

 

Birazda tavırlı bir şekilde koltuktan kalktım odama doğru çıktım. Son zamanlarda annemin benden birşeyler sakladığını fark ediyorum. Aslında anlatması için kendimce zaman tanıyorum. Telefon görüşmelerini ben gelince bitirmesi. sorduğumda yıllar önce komşumuz olan ama başka bir şehire taşınan. Esma teyzeyle konuştuğunu söylemesi. Beni şüphelendiren bir durum. içimi hafifleten tek şey annemin kötü birşey yapmayacağı .

 

Hızlı hızlı yaptığım giyinme eylemini tamamladım. Aynadaki yansımamı beğeniyle süzdüm. Üzerime haki rengi bir tişört. mavinin koyu renginde olan orta bel dar paça bir pantolon giymiştim. her zaman ki giyim tarzımı değiştirmeyi hiç düşünmedim. Dolabımın normal kızlara göre olmadığını biliyordum. hiç elbisem olmamıştı mesela içindeki bütün parçaların pantolon ve tişörtten ibaret olduğunu düşünürsek.

 

Odadan çıkıp aşağı indim vestiyerdeki montumu ve çantamı aldım . Yere eğilip ayakkabı bağlarımı bağlarken annemin yanıma kadar geldiğini görüş açıma giren ayaklarını gördüğümde fark ettim. işimi bitirip ayaklandım.

" yavrum bana kızdın mı ? "

Yüzü üzüntüyle düşmüş anneme baktığımda içimde birşeylerin cız ettiğini hissettim .

 

tatlı bir tebessümle ,

"Olurmu öyle şey annem sana kızarmıyım, hiç doğru zaman geldiğinde anlatacağını biliyorum ."

Gözleri ışıltılı bir bakışla parladı.

"Beni anladığın için sağol kızım. "

 

Herşeyin bir zamanı vardı.

 

"Ama.. " basit bir şey olmadığını biliyordum. yıllardır saklanan gerçeklerin ne olduğunu deli gibi merak ediyorum aslında aptal değildim. istersem gerçekleri bir şekilde öğrenirdim. Sanırım gerçeklerin çok ağır olduğunu idrak etmiştim yirmi bir senelik hayat serüveni min, tecrübesiydi bu. birşeyler saklanıyorsa doğru zamanı bekle!

 

Nedeni açıklanmayan ucu açık sualler o kadar çok ki , ben ilk yedi yaşında sorgulamıştım hayatımızı .

 

Gecenin koyu karanlığında yatağın içinde yorganın altına saklanmış küçücük bir bedendim. kırılma sesleri çığlıklar kötü sözler havada uçuşuyor.

küçük kız çocuğunun mırıldandığı masum dua bu karanlığı bir nebze katlanabilir kılıyor.

 

"Rabbim, beni ve annemi cennetine al burda kimse sevmiyor bizi"

 

babamın öfkeli sesi doldu kulaklarıma.

"sen ve kızın sırtımda kambursunuz utanç kaynağısınız" ve annemin acı dolu çığlıkları doldurdu yine kulaklarımı.

Sonrada zeycan annenin keyif kahkahası doldurdu Bütün evi . Bir müddet sonra sesler kesildi.

yatağımdan titreyerek çıktım ve temkinli adımlarla Salona gittim annem karanlıkta köşeye sinmiş ağlıyordu. sokak lambasının bir kısmını aydınlattığı salon darmadağın bir durumdaydı.

 

Işığı açmadım belkide gerçeklere ışık tutmak istemedim. Annemin o perişan halini aydınlıkta görmek istemedim bilmiyorum. Hiç beklemeden yanına gittim küçük kollarımı bedenine sardım ilk anda irkilsede renk vermedi. Sanırım canını acıtmıştım. Ve ellerimi göz altlarını silsin diye yüzüne sürttüm. "Anne babam neden bizi sevmiyor.?"

Yaşlı gözlerini çekingen bir tavırla Gözlerime dikti ve derin bir iç çekti.

"Baban bizi seviyor kızım bunu anlaması için zaman lazım sadece "

 

Ucu açık sorunun ucu açık cevabı.

 

Çocukluk aklının verdiği cesaretle "O zaman neden zeycan, anne ve vedat'a iyi davranıyor sadece ikimiz için mi zaman lazım? "

O gece sorduğum bütün suallere annemin tek bir cevabı vardı.

"Herkes doğru zamanı kollar. bende kolluyorum bana zaman ver olurmu.?" Evet vermiştim istediği kadar vakit vermiştim ama hiç bir sualime muhattap bulamamıştım.

 

İYİ OKUMALAR CANLAR 😘

Loading...
0%