@leylafakatmecnnsz
|
iyi okumalar..
EĞER İSTERSE BİR İNSAN SİZE SESİYLE DE SARILABİLİR. .
Ne zaman ki sessizlik hükümdarlığını ilan etti. O vakit anladım benliğim ıssızlığa karışmıştı. Bende anlaşmıştım seslerin sessizliğiyle. Taki dile gelmek için çırpınan sözlerim dudaklarımdan firar edene kadar .
Kara gözlü adama sırtım dönüktü dönüp dönmemekte kararsızdım. Israrla sessizliğimi korudum . Ne söyleyeceğimi bilmediğim içinde olabilirdi .
Sözlerini yine yineledi. "sana birşey sordum bu saatte ne işin var burda?. " Temkinli bir şekilde sırtımı döndüm. Yine agresifti siyah gözleri hastalıklı gibi bakıyordu. Bir eli cebinde ayakta dikiliyordu. Üstünde çok şık gece mavisi bir takım elbise vardı gömleğinin ilk iki düğmesi açıktı. Ürktüğümü belli etmemek adına küçük bir tebessüm kondurdum dudağımın kenarına. Ciddi bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu.
"ş şey biz kalan birkaç iş için gelmiştik beni burda unuttular sanırım yokluğumu farketmediler. " Off, Yine hecelemiştim kelimelerimi..
İçimden kendime saydırmakla ilgiliyken.
Anladığını belirtmek için başını aşağı yukarı salladı ve çenesini hareket ettirerek bakışlarını benden çekti. Yaptığı hareket çok çekiciydi oldukça da dikkat dağıtıcı daldığımı fark ettiğimde başımı iki yana sallayarak etkiden kurtuldum .
Aklıma gelen şey ile soramadan edemedim." sizin ne işiniz var burda daha açılışı yapmadık. "
bu soruyu beklemediği her halinden. Belli oluyordu yüzünü ani bir şaşkınlık kapladı çok kısacık bir an hemen toparlanıp Efsunkar gözlerini gözlerime dikti. sert sesiyle " Burası bana ait hesap verebileceğimi sanmıyorum. " Ahh konuşmadan önce biraz düşünüp konuşsam hiç fena olmazdı buraya gelmesi için kimseye hesap vermek zorunda değildi sonuçta ona aitti. " e evet hak haklısınız. kusura bakmayın " diye mırıldandım. Bir ezik gibi davrandığımın bende farkındayım.
Bu sohbet onu pek açmamış olacakki kendinden emin adımlarla Çınara doğru gitti. Bende yaşadığım şaşkınlığı üzerimden atmak için önüme döndüm ne yapacağımı düşünmeye koyuldum.
Kendimce Çaktırmamaya çalışarak Elhan beyin gittiği yöne baktım. demir tellere iyice yaklaşmış gölü izliyordu.
Verdiğim anî bir kararla ayaklanıp çardaktan çıktım. temkinli adımlarla ona doğru gittim. Mantığımın ve kalbimin laf atışmaları gözlerimi devirmeme neden oluyordu. omzunun hizasında durarak baktığı noktayı bende kollarımı göğsümde birleştirerek izlemeye başladım. Açık masmavi gökyüzü gölün huzur veren dalgalarının sesi çok güzel görünüyordu ancak bilirdimki bir insan bir yerlere dalıyorsa ya çaresini bulmadığı dertleri vardır. Yada aklını alan bir sevdiği.
biliyorum yaptığım şey oldukça cüretkardı tanımadığım beni her seferinde hoş karşılamayan biriyle konuşma. çabam nasıl sonuçlanacak bilmiyorum. Duruşunu hiç bozmayarak izlemeye devam etti . Ne kadar zaman geçti bilmiyordum fakat bende kapılmıştım manzaranın güzelliğine . "Çok mu seviyorsunuz?" İstifini hiç bozmadan "neyi," diye sordu. Sesi yumuşaktı bütün sinirleri alınmış gibi. "Burayı. " ardından devam ettim. "Bu kadar süre kıpırdamadan burda kaldığınız için bu sonuca Vardım. "
cebindeki elini usulca çıkararak bana döndü. " senin gittiğini düşünmüştüm. Hayırdır? arkadaşların seni umursamıyorlar sanırım. Geri dönüp almamışlar. " Ben tamamen insani duygularla gelmişim onun yaptığına bak ukala adam . Sorduğum soruyu es geçmiş üstüne üstlük tersliyordu.
Sinirlerimin oynadığını hissedebiliyordum. Kollarımı göğsümde birleştirerek başımı dikleştirip bir kaşımı kaldırdım "arkadaşlarımla aramdaki ilişkinin sizi ilgilendirdiği ni sanmıyorum " bi hınçla arkamı dönüp çardağa doğru giderek çantamı aldım. Gözlerim istemsiz onun olduğu yere bakıyordu aynı yerde telefonla hararetli birşey konuşuyordu.
" kendini beğenmiş ukala! " Sırf zengin diye kendini bu dünyanın sahibi sanan insanlardandı oda.
Aklıma acı gerçek gelince başımı arkaya atıp acı şekilde inledim . Ben nasıl gideceğim şimdi eve bu ukala adamdan beni götürmesini isteyemezdim .
Bu düşüncelerime son veren ses gözlerimin ışıl ışıl parlamasına sebep oldu . gökyüzüne bakarak bildiğim bir kaç duayı okudum. " başka bir arabanın gittikçe yaklaştığını görünce neredeyse "Allahım teşekkürler" diye. Bağırmak geldi içimden. çantamı sırtıma atarak alanın dışına çıktım . El hareketi yaparak durmalarını istedim . kamyonet iyice yaklaşıp Elhan beyin arabasının arkasına park etti. Yani demek oluyor ki onlarda burası için gelmişlerdi. İçinden iki adam çıktı. Üzerlerin de mavi iş tulumları vardı . Şu an kendimi aptal gibi hissediyorum . Adamlar beni görmezden gelerek Elhan beyin , yanına gittiler . Bi cesaret adamın yüzüne baktım. Bana alaycı bir bakış atarak adamlarla konuşmaya başladı. "Hahh ukala işte."
az önce kalktığım yere gerisin geri döndüm. Aralarındaki konuşmayı bitirmelerini bekleyip benide şehre bırakabilirler mi diye rica edeceğim . İyi bir fikirmi onuda deneyip göreceğim. Az önce gelen adamlar arabalarına doğru gidince, kendime "tam zamanı "diye cesaret verdim . Onlara doğru hızlı adımlarla yürüdüm göz ucuyla gördüğüm kadar Elhan bey, de onlara doğru geliyordu. Gidiyormu acaba diye. olmadık sorular sormaktan alı koyamadım kendimi . varlığımı şimdi fark etmişler gibi şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı. Biri kırklı yaşlarda diğeri benim yaşlarımdaydı. Ricacı bir tavır takınarak konuştum "merhaba siz şehre mi gidiyorsunuz acaba ? Benide götürebilirmisiniz?" Diye sordum. Genç olanı hemen lafa atıldı "siz beraber değilmisiniz ? " Biz kim yaa "anlamadım? "Diye atıldım. Çocuk korkulu bir ifade ile arkama bakıyordu. bakışlarını takip ederek arkamı döndüm Elhan Soyarslan, çatık kaşlarla bize bakıyordu. Ortada yanlış bir anlaşılma olduğunu hemen idrak ettim ve düzeltmek istedim. "Yok yani biz -" demeye kalmadan lafım Elhan beyin sesiyle kesildi. "Beraberiz siz işinize dönün. " ikisi başını sallayarak kamyonetten birşeyler indirmeye başladılar. Kaba tavrına mı yada "biz beraberiz" demesine mi şaşırayım bilemedim. Ben aval aval bakarken 'o'.
Delici siyahlarını kısarak bana baktı ellerini ceplerinden çıkardı sonrada bir nefes çekti başını gökyüzüne kaldırıp iki yana salladı. sanki şey der gibi "ne yapacağım bu baş belası kızla." yani, umarım öyle dememiştir.
ben bunları düşünürken o Alandan iyice çıkmış arkası dönük biçimde elini sallayarak "gel" diyordu. Konuşmakla ilgili bir sorunu vardı sanırım .
siyah lüks arabaya yanaştık. O hiç beklemeden arabaya binerek beklemeye başladı. Bir süre sonra önündeki yolcu camını indirerek sorgulayan bir sesle "neyi bekliyorsun" diyip adeta azarladı.
Daha fazla beklemeden çekimser bir şekilde elimi arka kapıya atıp açmaya yeltendim. Ancak yeltenmekle kaldım. "arka koltuklar dolu öne gel. " siyah camlı olduğu için birşey görememiştim . tamam dercesine başımı sallayarak ön yolcu kapısını açıp ön koltuğa yerleştim. Oldukça güzel son model bir arabaya sahipti doğrusu. Bütün arabayı saran hoş koku ona aitti.
ilk gün çarpıştığımızda da aynı kokuyu duyumsamıştım. Misk, amber, süsen çiçeği,ve baharat . Kokulara oldukça takıntılı biriydim.
her zaman kokuların insanların ikinci kimliği olduğu kanısındayım. düşüncelerimden sıyrıldımğımda Yolu yarıladığımızı fark ettim . Gözüm arka koltuğa bırakılmış kocaman üç demet güle takıldı farklı renklerde üç demet gül demek bu güller yüzünden arkada değilim. bir an bu güllerin sahibi kim diye düşündüm. Ben söz konusu bu adam olunca fazlamı meraklı davranıyorum, acaba bu düşünceyle kaşlarım çatıldı. Yol boyu hiç konuşmadan ilerledik. Zaten bir yabancıyla ne konuşabilirdim ki? Asık bir suratla yola odaklanmıştı . oda, konuşmak için bir girişimde bulunmuyordu. Girdiği tek girişimse bana evimin adresini sormak olmuştu. Bunun haricinde tek kelime etmemişti şehrin merkezine girip evimin olduğu mahalleye doğru giderken bişey söylemem gerektiğini düşündüm.
"Ben. Size teşekkür ederim. getirmeyebilirdiniz." Bizim sokağa girdiğimizi gördüm hava kararmaya başlıyordu. "Keyfim istedi getirdim. " adam iyilik yaparken bile ukala , araba yavaşça durdu . Başımı salladım boğazımı temizledim ve " tamam o zaman İyi akşamlar " dedim. ne bir söz ne bir hareket bakışları sokaktaydı. Elimi kapı kulpuna attığımda onun sesiyle saniyelik bir bekleme yaşadım . "Sana da" demişti.
Kapıyı açıp indim tam kapatacakken. dikkatimi çeken sesler beni direk evimize bakmaya itti.
aylardır korktuğum sahne vardı şimdi bahçemizde Sedat, denen tefeci pisliği adamlarıyla bahçemizdeydi anneme bağırıyordu. sonra gördüğüm şey ile kanın beynime sıçraması bir oldu. adamları annemin kollarını tutmuş sarsıyorlardı.
Daha fazla beklemeden koştum ne ara oraya gittim ne ara sedat şerefsizinin yakalarından tutarak var gücümle sarstım hiç hatırlamıyorum. "ne istiyorsun bizden yetmedi mi aldıkların yetmedimi çektirdiğin çıkmıyoruz bu ev bizim " diye bağırdım. Annemin sesi ilişti kulaklarıma "kızım Azâdem " bir hışımla sedat pisliğini bırakarak annemi tutan adamlara kendimce saldırdım. " Bırakın size annemi Bırakın dedim " bağırmaktan boğazım acımaya başladı. mide bulandırıcı bir kahkaha doldu kulaklarıma. istemedende olsa o pisliğin yüzüne nefretle baktım. " ulan kaç yıllık tefeciyim daha senin gibi dişisiyle karşılaşmadım. eninde sonunda çıkacaksını -" lafını tamamlayamadan yüzünde patlayan yumrukla yere serildi.
fikirlerinizi yorumlarda belirtmenizi dört gözle bekliyorum 😘 |
0% |