Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Ai̇le

@leylaulusoy

Hava kararana kadar pek kimse ortalarda görünmemişti. Burcu evin içinde yalnız kalmıştı. Bazen bahçeye çıkıyor hava alıyor bazen oturma odasına geri dönüp tek başına oturuyordu. Eve bir yıldırım misali düşmüş olmasından dolayı aile tedirgindi. Belli ki burada gerçek anlamda suçluydu ve bu evde bulunması hepsinin başını belaya sokacak gibiydi.

Mayıs ayının başlarında olmasına rağmen hava serindi. Üzerinde pek kalın kıyafetler yoktu ancak yine de içeriye girmek istememişti. Kendi tarafında bu ev böylesine hayat dolu değildi. Bahçede salıncakta otururken atmakta olan güneşi izlemeye devam etti. Üşümesine rağmen içeriye girmek istemedi.

Karnı acıkmıştı ancak kimseden bir şey istemeyecek kadar gururluydu. Hayat ona bunu en acımasız yoldan öğretmişti. O sırada yanında bir hareketlilik hissetmişti. "Şey" dedi kendisine benzeyen kız. "Kusura bakma. Tüm gün anahtarı aradığımız için seninle ilgilenemedik. Acıkmışsındır."

Oturduğu yerden kıza baktı. "Önemli değil. İdare edebilirim." Diye yanıtladı kız onu.

"Yengem yemeğin hazır olmak üzere olduğunu söyledi. Bu sırada sana giyinecek bir şeyler vermemi istedi. Üşümüş olmalısın."

Başkasının kıyafetlerini giyinmekten hoşlanmazdı ama burada pek bir seçeneği yoktu ne yazık ki? "Zahmet etme." Dese de ayağa kalkmıştı bile.

İki kız içeriye girdiklerinde Burcu göz ucuyla evi hızlı bir şekilde kolaçan etti. Kimse ortalarda görünmüyordu. Evde harika yemek kokuları geliyordu. Birlikte üst kata çıktıklarında kız buradaki odasının da kendi odasıyla aynı yerde olup olmadığını düşünüyordu. Evet aynı yerdeydi. Buradaki düzeni anlayamıyordu. Ona sormak istiyordu.

Odasına girene kadar bekledi. Kendi kasvetli odasının aksine gerçek bir kız odası gibiydi burası. Odanın tam ortasında çift kişilik beyaz örtülü üzerinden cibinlik sarkıtılmış bir yatak duruyordu. Üzerinde kalpli ve farklı desenlerde kırlentler vardı. Küçük bir gardırobu vardı. Köşede bir makyaj masası duruyordu. Üzerinde değişik renkli takılar vardı.

Evet buradaki kızın zevkleri kendinden farklıydı. Hem de tamamen. Kendi odası adeta içi gibi karamsardı. Bir yatağı vardı ve kocaman bir gardıroba sahipti. Kıyafetler onun tutkusuydu. Makyaj masası yerine kocaman kitaplık ve çalışma masası vardı. Üzerinde bölümü ile ilgili ıvır zıvır doluydu.

Kendisine benzeyen kız gardırobunu açıp içinden birkaç parça kıyafet çıkardı ve yatağının üzerine koydu. "Zevkini bilmiyorum ama istediğini alabilirsin. Bir de koridorun sonunda banyomuz var. Duş alabilirsin."

"Duşa gerek yok ama kıyafetler için teşekkür ederim." Dedi ve yatağın üzerindeki kıyafetlere bakmaya başladı. Gerçekten buradakiler biraz tutucuydu. Ya da kendisi aileden uzak bir hayat sürdüğünden fazla özgürdü bilemiyordu.

Bir tane lacivert etek ve ona uyan uzun kollu beyaz gömlek vardı. Uzun kollu yeşil bir elbise ve bir de mavi renkli önü fermuarlı başka bir elbise... Normal şartlarda tercihi olmasa da seçmek zorunda olduğunu biliyordu. Kız belli ki en yeni kıyafetlerini ona sunuyordu.

Mavi elbiseyi aldı. "Bu iyi teşekkür ederim." Dedi.

"Beğenmene sevindim." dedi kız diğerlerini kaldırıp yerine asarken. Burcu benim aksime oldukça düzenli diye düşünüyordu. "Sen giyin. Makyaj masamın üzerindeki her şeyi kullanabilirsin. Ben alt kattayım." Onu yalnız bırakıp odadan çıktı.

Önce yatağın üzerinde oturdu. Buradan gitmesi gerektiğini biliyordu. Bunun içinde istekli olan tek kişi Giray denen huysuzdu. Onunla yeniden konuşmayı denemeliydi. Karar verdikten sonra ayaklandı. Üzerindekileri çıkarıp yatağın üzerine koyup elbiseyi giyindi. Gerçekten üzerine tam otursa da fazla kapalıydı. Kollarını biraz katladı. Göğsündeki fermuarı biraz aşağıya çekti. Eteğin boyu için yapabileceği bir şey yoktu.

Aynanın karşısına geçti. Birbirine dolanmış saçlarını taradı. Onları kısa kestirdiği için pişmandı ama bölümü oldukça zor olduğundan her gün saçlarıyla fena vakit harcıyordu. Bu nedenle onlara kıymıştı. Sonra bu kesim hoşuna gitmişti. Mavi gözleri ön plana çıkmıştı.

Kızın makyaj malzemelerini pek kullanmadığı ortadaydı. Kendisi de tercih etmedi. Gece bile makyaj yapan o kızlar gibi olmasına rağmen ev halkının karşısında kendisini ifşa etmek istemediği için bunu yapmadı.

Kıyafetlerini katlayıp bıraktıktan sonra merdivenlere yöneldi. Alt kattan sesler geliyordu. Belli ki herkes yemeğe inmişti. O masaya doğru yaklaşırken gözler ona kaymıştı. Kendisine benzeyen kızın yanına otururken tam karşısında oturan adamın huysuz bakışlarıyla kesişti gözleri. Onu görmezden gelmeye karar verdi.

"Ne sevdiğini bilmiyorum ama" önüne bir çorba kâsesi koydu "Umarım yemekleri beğenirsin."

Burcu gülümsemeye çalıştı. "Teşekkür ederim." Çorba kâsesine kaşığını daldırdı. İlk yudum ona oldukça iyi hissettirmişti. Annesinin yaptığı çorbalar gibi sevgiyle yapılmış gibiydi. Yeni bir kaşık daha aldı. "Elinize sağlık" dedi tüm samimiyetiyle. "Bana annemin çorbasını anımsattı."

Kadın gülümser gibi oldu. "Afiyet olsun."

Burcu çorba kâsesini bitirene kadar konuşmadı. Ama sorular aklında dolanırken daha fazla içinde tutamayacaktı. "Bir şey merak ediyorum."

Dayısı olan adam yemeğinden başını kaldırdı. "Sor kızım."

Kızım kelimesi yutkunmasına neden oldu. "Buradaki hayatlar aynanın diğer tarafıyla bağlantılı mı? Yani..." kendi yansımasına baktı. "Ben saçlarımı bir kararla kestirdim. Buradaki kız da kendisi mi karar verir yoksa bir anda saçları mı kesilir?"

Adam ne sormak istediğini anlamıştı. Kendi yeğenine baktı. "Aslındaki buradaki hayatlar sizden bağımsız. Çünkü sizden oldukça farklı karakterlere sahip oluruz. Senin diğer tarafta yaptığın ve verdiğin kararlar burayı etkilemez. Ölmediğin sürece. Ama senin bedeninde uyguladığın değişiklikler Yıldız'ı etkiler. Sadece yansımanda olan değişimler."

Hem rahatlamış hem de huzursuz hissetmişti. Rahatlamıştı çünkü kendi yansıması bile olsa Yıldız'ın hayatını yönlendirmek istemezdi. Bunun sadece dış görünüşle kalmasında da mutlu değildi ama eli kolu bağlıydı belli ki. Huzursuz hissediyordu çünkü ölümüyle birlikte birinin daha ölümüne neden olacaktı. Bu kısım hoşuna gitmemişti.

"Peki, o benden önce ölürse peki? O zaman ben de ölür müyüm?"

Adam olumsuz anlamda başını salladı. "Hayır, o senin yansıman olduğu için seni etkilemez."

"Peki ben ne hissederim ona bir şey olsa?"

Adam düşünmeye başladı. "Aslında diğer taraftan çok kişiyle konuşmuş sayılmam. Sende kabul edersin ki burada ölenlerin diğer tarafında olan halleriyle konuşmak olanaksız. Ama duyduğum kadarıyla o zaman aynaya bakmaktan nefret etmeye başlanıyormuş."

Garipti doğrusu. Demek ayna nefretinin nedeni buymuş. Yansımasının hayata veda edişi. İstemsiz yanındaki kıza kaydı gözleri. "Senin hayatını etkilemek gerçekten istemezdim."

"Sorun değil."

Yanında oturan kızın elini tuttu. Birinin hayatını kontrol edebilen biri olma düşüncesinden hiç hoşlanmamıştı. "Sorun elbette. Bir başkasının hayatına müdahale etmesi berbat olmalı." Kız ona cevap vermedi.

"Ayna sahipleri zaten bu bilinçle yetiştiriliyor. Ben kendimi bildim bile yansıma olduğumu biliyordum. Bazen seni merak ediyordum. Nasıl biri olduğunu görmeyi çok istediğim oluyordu." Cümlesi bitince tebessüm etti. Burcu da ona karşı gülerken buldu kendini.

"Sadece bu kadar değil." Dedi Giray. "Burada olman bizim için olduğu kadar senin için de tehlikeli. Bir polisin evinde belirdiğine dua etmelisin"

"O ne demek?"

Kaşığı masanın üzerine bıraktı ve tüm bedeni ile kızın olduğu yere döndü. "Senin yerine o aynadan geçmek için her şeyi yapabilecek kişiler tanıyorum. Bu evde olman gerçekten şanslı olduğun anlamına gelir. Başından birçok olay geçebilirdi, hala geçebilir. O nedenle anahtarın yerini biliyorsan bana hemen vermelisin. Seni en hızlı şekilde göndermem için bu şart."

"Sen gerçekten anlamıyorsun sanırım. Anahtarın nerede olduğunu bilmiyorum. Üstelik bunca şeyi söyledikten sonra sana elimle anahtarı vermemi nasıl beklersin? Beni korkutarak anahtarı elde etmek istemediğini nereden bileceğim? Sana öylece güvenecek kadar aptal birine mi benziyorum? Bir üniforma giyindin diye polis olduğuna inanacak değilim."

"Madem inanmak istiyorsun yarın benimle birlikte merkeze geliyorsun. Orada kendi gözlerinle görebilirsin."

"Olur" dedi hemen kabullenerek.

"Siz delirdiniz mi? Ya biri onun Yıldız olmadığını anlarsa ne yapacaksın?"

Boğazını temizledi Burcu. Bakışlar ona kaydı. "Ben zaten Yıldız'ım. Beni yeğeninizden ayırt etmelerine imkân yok. Bunu ben kabul etmedikten sonra ya da oğlunuz beni ele vermediği sürece bilemezler."

"Çok riskli" dedi kadın düşünceli bir halde. "Mert orada olacak."

"Ben o kısmı halledebilirim." Dedi Giray kabullenişimden dolayı memnun görünerek. "Yarın erkenden hazır ol."

Başıyla onayladı Burcu ve yemeğini yemeğe devam etti. Yanındaki kızın huzursuzca kıpırdanışlarını hissetse de ona ailesinin yanında bir şey soramayacağı için susmayı tercih etti. Yemekten sonra onlara sofrayı toplanırken yardım etmeye başladı. Ardından kendisine benzeyen kıza başıyla bahçeye çıkmasını işaret etti. Ama kız ne demek istediğini anlamadı.

O nedenle yanına yaklaştı. "Seninle bahçede yürüyelim mi?"

Kız başını salladı. O kalan işleri toparlarken Burcu doğrudan bahçeye çıkmıştı. Üzerindeki elbise serin havayı pek engellemese de içeriye girmek istememişti. En azından havanın gerçekliğini hissedebildiği için mutluydu.

Bahçenin ortasına doğru ilerlemeye başladı. Sonra kendi dünyasında annesi ile ektiği fidanın durumunu merak ediverdi. O yöne doğru ilerlemeye başladı. Kendi dünyasında boyundan daha fazla büyümüştü. Belki meyve bile veriyordu ancak son altı yıldır anneannesinin evine gelmediğinden bunu görememişti.

Aklına dayısı geldi. Acaba yokluğunu anlayıp merak etmişler miydi? Hiç ihtimal vermiyordu buna. Dayısı kaçtığını düşünüyor olmalıydı. Evin satışını vermemek için gitmiş olarak düşünüyordur. Bunu düşünmekten dolayı huzursuz hissetti kendini. Oysa buradaki haline bakınca aslında oldukça mutlu bir aileye sahip olabileceğini düşünüyordu. Ne yazık ki o şansız tarafta doğmuştu.

Annesiyle fideyi diktiği yer bu tarafta boştu. "Her şey aynı olmuyormuş." Dedi rahatlayarak.

Yıldız kapıda göründüğünde o yöne doğru hareket etti. Bahçenin ortasındaki ahşam masaya karşılıklı oturdular. Kendisine benzeyen kız elindeki fincanlardan birini kızın önüne bıraktı. "Çay" dedi

Burcu gülümseyerek fincanı avuçladı. "Teşekkürler." Dedi bir yudum alırken. "Her zaman böyle düşünceli misin?"

Kısa saçlarını kulağının arkasına doğru itti. "Bilmem, alıştım buna. Başka yapacak bir işim yok."

Burcu meraklanmıştı. Kendisine bu kadar benzeyen kızın tamamen farklı bir yapısı olması garip hissettiriyordu. "Okula gitmiyor musun?"

Kız yüzüne baktı. Mavi gözlerinde garip bir hüzün belirdi. "Pek zeki sayılmam. Ortaokulu zorla bitirdim. O yüzden okula devam etmek istemedim."

Demek ki işler böyle yürüyor. Diye düşündü Burcu. "Ben bilgisayar mühendisliği okuyorum. Son sınıf öğrencisiyim. Diplomamı almama bir şey kalmamıştı."

"Ya" dedi kız heyecanla. "Çok zeki olmalısın."

Onun gibi heyecanlı değildi Burcu. "Bunun haksızlık olduğunu düşünmüyor musun?"

"Neyin?"

"Sende olmayan tüm özelliklerin bende olmasının elbette."

Kız gülümsedi. "Eğer başkalarının sahip olduklarına özenirsem hayat ilerlemez ki?" bir nefes aldı. "Anneannem her zaman herkesin hayatı kendine özel derdi. Işıl ışıl hayatların bile altında acı olduğunu söylüyordu. Ben de onun her söylediğine çok güvenirdim. O yüzden hiç kendimi kötü hissetmedim. Yapamadıklarıma odaklanmak yerine ben de elimden gelenlere yöneldim."

Burcu şaşırmıştı. Hayatta ona nasihatler verebilecek, ona yol gösterecek kimsesi olmamıştı.

"Yemek yapabilir misin mesela?"

Burcu başını hemen sağa sola salladı. "Eğer birini zehirlemeyi düşünmezsem bunu yapmamayı tercih ederim."

Kız gülmeye başladı. Burcu da kendini gülerken buldu. "Çok iyi yemek yaparım. Ev işlerinde de çok iyiyimdir. Bahçe işlerinden de anlarım ama sosyal becerim yoktur. Kendine güvenen biri olmadım."

"Anlıyorum, bence ikimiz de Ying Yang gibiyiz. Yan yana olunca birbirimizi tamamlıyoruz."

"Senin kadar anlatamasam da öyleyiz."

"O zaman mutlusun yani?"

"Sen değil misin?" diye aniden karşılık verdi. Cevap vermeden önce fincanından bir yudum aldı. Cevap vermek için yeterince hazır hissetmeyince yeni bir yudum daha aldı. "Cevap vermek istemiyorsan yanıtlama."

"Teşekkürler."

"Yarın Mert'i göreceksin. Senin yerinde olmayı ne çok isterdim." Konunun değişmesinden memnun olmuştu.

Kızın adamın adını anınca bile kızarmasından etkilenmişti. "Çok mu aşıksın ona?" Başını salladı. "Birini böylesine sevmek nasıl bir şey acaba?"

Kız gözlerini kaçırdı. "Bunu tarif edecek kelime daracığına sahip değilim. Ama onun hislerinden pek emin değilim."

Burcu şaşırmıştı. "Nasıl emin değilsin? Âşık olduğunu söyledin ama."

Kendisine benzeyen kız başını öne eğdi. "Benim için durum bu ama onunla hiç bu konuda konuşmadık." Diye itiraf etti.

"Evleneceğinizi söylüyorlar ama. Eğer onunla bu konuda konuşmadıysan nasıl evleneceksin?"

Kız fincanıyla oynamaya başladı. "Mert aile dostumuzun oğludur. Yengem ile annesi çok yakın arkadaş. Bu yüzden ikimizin de evlenmemize karar verdiler."

"Neden kabul ettin ki? Bu çok saçma. Sırf biri istedi diye bir adamla hayat geçer mi?"

Loş ışıkta bile yanaklarının kızardığını görebiliyordu Burcu. "Ona aşıktım çünkü. Öyle olmasaydım bile dayım ve yengeme karşı gelmezdim." Onun bu fedakâr tutumundan etkilenmişti Burcu. Asla onun gibi olmamıştı. Belki de bunun nedeni hiçbir zaman gerçek bir aileye sahip olmamaktı.

"Sevilmek güzel olmalı." Sandalyeye yaslanıp başını gökyüzüne kaldırdı. Berrak bir gece ve yıldızlı bir gökyüzünü izlemeye başladı.

"Sen hiç âşık olmadın mı?"

Bakışlarını indirdi. "Lise de öyle bir hataya düşmüştüm. Ama şükürler olsun erkenden kurtuldum." Bir zamanlar ağlayarak hatırladığı bu konuyu şimdi gülerek anlatabiliyor olmak ilginçti.

"O zaman onun adı aşk değildi."

"Hım..."

"Aşk o kadar kolay tükenen bir şey değil. Aşk çok farklı bir his."

"Bu konuda yetkin biri misindir?"

Kız ne demek istediğini anlamamıştı. "Yetkin biri ne demek?"

Fincanı masanın üzerine bıraktı. "Yani deneyimli biri. Daha önce Mert'ten başkasına âşık oldun mu?"

Hemen başını salladı kız. "Hayır tabi ki." Dönüp hemen evin kapısına baktı. Kimseyi göremeyince masanın üzerinde eğildi. "Bu tarz şeyleri bu kadar yüksek sesle konuşma. Biri duyacak."

Omuzlarını silkti Burcu. "Ben olmayacak bir şey söylemedim ki? Âşık olmak çok normal bir durum."

"Ama kızlar öyle uluorta hislerinden bahsetmez."

"Kim demiş bunu?"

"Yengem."

Ellerini masanın iki yanına yasladı Burcu. "Bak Yıldız" Dedi bunu sesli olarak söylediğinde garip hissettiriyordu. Kendine nasihat verir gibiydi. "Bu sana kendinden bir nasihat olsun. Asla sana ne hissetmen gerektiğini dayatmalarına izin verme. Başkası istediği için birini sevmek zorunda değilsin ya da başkaları nefret ediyor diye birinden nefret etme. Bu başkasının hayatını yaşamana neden olur."

Kız sinmişti. "Ama yengem bunu yapanların iyi aile kızı olmadığını söylüyor hep."

"Hıh." Diye bir ses çıktı ağzından. Yansıma bile olsa baskı her yerde aynıydı. "Kim belirliyor iyi aile kızı olup olmayacağını? İyi aile kızı nasıl oluyor hem? Her şeye boyun eğip kabullenince iyi mi olunuyormuş? O zaman kukladan ne farkın kalıyor?"

"Şey..."

"Kardeşimin aklını kendi ideolojilerinle karıştırma." Giray'ın sesi konuşmalarını bölmüştü. Kız hemen başını utançla önüne eğdiğinde Burcu yanlarına gelen adama öfkeyle bakıyordu.

"Bir polis olarak düşünce özgürlüğüne saygı duyman gerekmez mi?" diye sordu.

Kendine benzeyen kızın sandalyesinin arkasına elini koyup rahat tavırlarla kendisine bakan adamın yüzünden kaçırmadı bakışlarını. "Şu an bir polis değilim. Bu evde onun abisiyim. Ve şu düşünce özgürlüğü adı altında insanların aklına gelen her saçmalığı uluorta söylemesini de kabul etmiyorum. İki kimliğimle de."

Burcu ayağa kalktı. "Öyle mi? Bunun için bir psikolog desteği almanı öneririm."

"Ben de sana zehirli fikirlerini kendine saklamanı öneririm." Dedi hemen. İki inatçı keçi misali meydan okuyarak birbirine bakıyorlardı.

"Senden kurtulmak için gün sayıyorum. Yoksa bu evde akıl sağlımı yitireceğim."

"İsabetli olur. Aynı şeyleri arzuluyoruz."

Onu duymazdan geldi Burcu. "Ben uyumak istiyorum. Nerde uyuyacağımı gösterebilir misin?"

Kendisine benzeyen kız hemen ayaklandı. "Hemen geliyorum." Dedi. Abisinin yanından mahcup bir ifadeyle ayrılırken hızla Burcu'nun yanına ulaştı. Burcu bakışlarıyla birkaç saniye daha Giray'ı her yoldan öldürdükten sonra kızın peşinden ve girdi.

Merdivenden yukarıya çıktılar. Anneannesinin odasının önüne geldiklerinde kendisine benzeyen kız durdu. "Yengem anneannemin odasını misafir odası olarak kullanıyor. Senin için orayı hazırladık. Sorun olur mu?"

Başını sağa sola salladı. Kız onu odasında bıraktığında yorgun bir halde yatağın kenarına oturdu. Ona hiç sevi dolu anılar bırakmayan odanın içine gezindi bakışları. Gerçekten yorucu bir gündü. Kendini yatağın üzerine bıraktı. Bu başına neden gelmişti bilmiyordu. Oysa bir an önce hayatına geri dönmek istiyordu. Anneannesi yine hayatını altüst etmeyi başarmıştı. Ölüyken bile onu rahat bırakmıyordu.

Bir süre yatağın içinde dönüp durmasına rağmen sonunda uykuya dalmayı başarmıştı. Gözlerini kırılma derecesinde yumruklanan kapı sesiyle açtı. Geç saatte uykuya dalabildiği için uykusunu alamamıştı.

Kapı çalmaya devam ediyordu. O nedenle zor da olsa yataktan çıktı. Ne halde göründüğünü umursamadan kapıyı açtı. Esnemeye başladığında ağzını kapayarak kapıya yaslandı. "Ne vardı?"

Giray kapıya yaslanmış kızı süzüyordu. Kardeşine bu kadar benzerken böylesine farklı görünmeyi nasıl başarıyordu merak ediyordu. Daha önce bu tarafa geçen çok kişiyle karşılaşmıştı ama buradaki benzerlerini görmediğinden karşılaştırma imkânı bulamamıştı. Şimdi buna minnettardı. Bu kız sinirlerini bozuyordu.

"Sana karakola gideceğimizi söylemiştim. Neden hala hazır değilsin?"

Kız kabarmış saçlarını eliyle düzeltmeye başladı. O zaman elbisenin fermuarının oldukça aşağılara kaydığını gördü Giray. Bakışlarını hemen kaçırdı. "Bana beş dakika ver. Hemen hazırlanıp inerim." Dedi ama hala uykulu görünüyordu.

Giray'ın cevap vermesine gerek kalmadan kapıyı yüzüne kapattığında, Giray dişlerini sıkarak koridorda dikilirken yönünü alt kata çevirdi. Kahvaltı masasına oturmadan önce kuzenine baktı. "Sen yukarıya çıkıp şu kıza düzgün bir şeyler ver. Sen olarak onu yanımda götüreceğim."

Kız hemen ayaklandı. "Tamam abi." Hemen üst kata çıkıp odasına girdi. Dolabından yeni olan kıyafetlerinden birkaç tane seçip bir de hırka çıkardı. Anneannesinin odasının önüne geldiğinde kapıyı çaldı.

"Sana geliyorum dedim." Diye bağırarak kapıyı açan Burcu'ya gülümseyerek bakıyordu Yıldız.

Burcu elindeki kıyafetlere bakıyordu. "Abim bir şeyler vermemi söyledi. Ben olarak seni karakola götürecekmiş. Kıyafete ihtiyacın olacağını düşünmüş de."

Burcu tam olarak ayılamadığından cümleleri idrak etmesi biraz zaman almıştı. Kızın getirdiği kıyafetlere bakındı ve sadece hırkayı alıp üzerine geçirdi. "Bu kadarı yeterli. Ama bir ayakkabı verirsen çok sevinirim."

Kız ona itiraz etmedi. "Odama geçelim o zaman."

"Sen önden geç. Yüzümü yıkayıp geleceğim." İki kız farklı yönlere gitti. Burcu yüzünü yıkadıktan sonra biraz daha açılmıştı. Sonra da kızın odasına doğru ilerledi. Yere dizilmiş spor ayakkabı ve babetleri süzerken "Topuklu ayakkabın yok değil mi?" diye sordu.

Kız bu isteğe şaşırsa da dolabının başına geçti. "Bir tane var aslında. Ama beğenir misin bilmem."

Burcu kendisine gösterilen siyah ayakkabıya baktı. "Güzel" dedi ve hızla ayağına geçirdi. Ardından aynanın karşısına geçip saçlarına çekidüzen verdi. Gece kuş yuvasına dönmüş gibiydi. Makyaj yapmadı. Aynadaki yansımasına bakınca yeterli görmüştü. "Gidelim."

Topuklu ayakkabının sesi merdivende yankılanırken herkes bunun kim olabileceğini biliyordu. Giray öfkeyle merdivenlere bakarken Burcu oldukça rahat bir şekilde masaya geldi. Hemen arkasından gelen kız bir yandan ona hayran hayran bakarken diğer yandan utanıyordu. Onun gibi olmak isteyip asla olamayacağını biliyordu.

"Bu hazırlanmış halin mi?" diye sordu Giray. Kızın üzerinde farklı olarak sadece hırkası vardı.

"Evet, ne giyinmem gerekiyordu?"

"Kardeşim olarak seni beraberimde götüreceğim. Ona uygun davranmalısın. Burada onu temsil ediyorsun."

Burcu yanına oturan kıza baktı. Ondan farklı görünen neyi vardı öğrenmeye çalışıyordu. Elbise onun elbisesi idi. Hırka onun hırkasıydı. Tamamen ona benziyordu. Saçlarına kadar her şey aynıydı.

"Ben bir fark göremiyorum."

Giray burnundan soludu. "Sen hep bu kadar rahat mısındır?"

Burcu gülümseyerek kolunu masaya yaslayıp çenesini avucuna bastırdı. "Ne konuda seni rahatsız ettiğimi söylersen daha fazla yardımcı olabilirim."

Giray konuşmaya başlamadan önce babasına baktı. Bu kız gerçekten onu çileden çıkarıyordu. "Öncelikle benim kardeşim herkese bu kadar dik cevaplar vermez. İkincisi benimle kardeşimin adına yanımda geldiğine göre giyimine dikkat et." Burcu neyden bahsettiğini anlamak için üzerine baktı. Tuhaf bir şey göremedi.

Yanındaki kıza döndü. "Bende garip bir şey var da ben mi farkında değilim?"

Kız abisinin neyden bahsettiğini bildiği için biraz tereddüt etse de uzanıp kızın göğüslerini açıkta bırakan fermuarı yukarıya çekti. Burcu sorunu anlamış olduğundan yeniden karşısındaki adama döndü.

"Gerçekten bu kadarcık dekolte sizi rahatsız mı ediyor?"

Giray hiç ona bakmadı bile. "Senin ne yaptığın benim umurumda değil. Kardeşim olarak insan içine çıkacaksan onun gibi davranman gerek."

Burcu normal şartlarda buna onlarca cümle sarf edebilirdi ama yapmadı. Burada kalıcı değildi ve gitmek için onların yardımına ihtiyacı vardı. O nedenle sadece başını sallayarak onayladı. Ardından sessizce kahvaltısını yapmaya devam etti.

 

Loading...
0%