@leylaulusoy
|
Burcu eve döndüğünde üzerindeki hüznün büyük birçoğundan kurtulmuştu. Onu sabırsızlıkla bekleyen Yıldız verandada oturmuş onların dönüşünü beklemişti. Ev işleri kısa sürede hazırlanmış ve yarın için ikramlıklar pişmişti. Yarın için eksik olan tek şey elbiseydi. Bunu için de oldukça umutluydu. Burcu’nun onun için en güzelini seçeceğini biliyordu. Aracın bahçeye girişiyle hemen ayaklandı. Elinde birçok poşetle abisi verandaya yaklaşırken Burcu yüzündeki ifadeyi düz tutmak için çabalamıştı. “Beni beklemediğini çok iyi biliyorum.” Dedi ona takılarak. “Hayır, öyle değil…” Ancak gözü gelen poşetlerdeydi. Giray “Bunları ne yapayım?” diye sorduğunda Burcu gözlerini Yıldız’dan ayırmadan ona cevap verdi. “Odama bırakır mısın?” Giray içeriye geçtiğinde Burcu daha fazla Yıldız’ı meraklandırmadan koluna girdi ve beraber üst kata çıktılar. Giray poşetleri yatağın kenarına bırakmıştı. Odada kalmamış olmasına sevinmişti. Poşetlere hızlıca göz atarak onun için seçtiği elbiseyi aramaya başladı. Ayakta sabırsızlıkla kıvranan kızın çok net farkındaydı. Sonunda elbiseyi bulup poşetten çıkardı ve görmesi için havaya kaldırdı. “Nasıl?” Yıldız yaklaştı ve elbiseyi incelemeye başladı. İtiraf etmesi gerekirse ondan daha tehlikeli bir parça beklemişti ama korktuğu başına gelmemişti. Elbise hem şıktı hem de yengesinin onayını alırdı. “Bunu deneyip geliyorum.” Odasına giderken Burcu kendisi için aldığı kıyafetleri çıkardı. Çoğunluğu ev kıyafetiydi ama iki parça elbise de almayı ihmal etmemişti. Üzerindeki kıyafetlerden bir an önce kurtulmak ve özüne dönmek istiyordu. Odasının kapısını kapatıp üzerini çıkardı. Aldığı siyah tahtı giyindi. Pembe bir crop tişört üzerine geçirdi. Kalanını dolaba kaldırırken Yıldız içeriye girdi. Burcu beklediğinden daha iyi olduğunu inkâr edemezdi. “Burcu çok teşekkür ederim. Gerçekten çok harika bir seçim yapmışsın.” Etrafında dönerken tüm vücut hatları gözler önüne serilmişti. V yaka olmasına rağmen dekoltesi yoktu. Ön tarafında sahte kristal düğmeler vardı. Yarım koldu ve gayette güzel bir rengi vardı. Yıldız’ın yanına yaklaştı. “Saçlarını da şöyle açarsak” saçını tutan lastiği çekip aldı ve örgüsünü açtı. Dalgalı saçlarını omuzlarında dağıttı. “İşte şimdi büyüleyici oldun.” Onu aynanın karşısına geçirdi. “Sana benzemişim.” Dediğinde Yıldız’ın inanamamış bakışlarını görünce gülümsedi. “Zaten benziyoruz da ben bu şekilde hiç giyinmediğimden işte.” “Bence bundan sonra böyle giyinmelisin. Mert’in bayılacağına eminim.” Sonra bu gün mağaza da karşılaştığı kadınlar aklına geldi. “Bu arada Mert deyince onun annesi ve kardeşi ile karşılaştık.” Yıldız hızla ona döndü. “Ne? Anladılar mı yoksa?” “Hayır tabi ki? Kendi ağzımla ben Yıldız değilim demediğim sürece anlamalarına olanak yok. Akıllarına bile gelmez.” Yıldız rahat bir nefes aldı. “Sadece kız kardeşinin tavrı biraz rahatsız etti beni.” “Tavrı mı? Ne yaptı ki Sevda?” “Sanki seni küçümser gibiydi. Ben yanlış da anlamış olabilirim.” Yıldız ondan böyle bir izlenim hiç almamıştı. Genelde eve geldiğinde onunla çok fazla konuşmazdı zaten. Onun abisine ilgi duyduğunu yengesi de bilirdi. Bu nedenle onların yanındayken ona karşı olumsuz bir tavır sergilemezdi. “Öyle olmalı. Sevgi, çok cana yakın biri olmasa da kötü de değildir.” “İyi, ona bilenmeye hazırdım. Sana kötü davranıyorsa fazlasını ona ödetirdim.” Yıldız ona sıkıca sarıldı. “İlk defa biri koşulsuz beni destekleyeceğini söylüyor. Hem de hiçbir yardım istemediğim halde.” “Hadi ama ben senim unuttun mu? Sana yapılan her yanlış hareketi kendime yapılmış sayarım. O yüzden endişelenme. Ben kimse fark etmese de her daim arkanda olacağım.” “Teşekkür ederim Burcu. İyi ki buradasın.” Ona diğerlerinin de aynı şeyleri düşündüğünü sanmadığını söyleyemedi. Onu mutsuz etmek istemedi. O nedenle tüm bunları kendine sakladı. ****** Ertesi sabah evdeki hareketlilik tam gaz sürüyordu. Yıldız, tüm gece uyumamadan geceyi geçirmiş, mükellef bir masa hazırlamıştı herkes için. Burcu harika kokular eşliğinde alt kata indiğinde masada sadece kuş sütü eksikti. Kırk gün uğraşa öyle bir masa hazırlayamazdı. Son yaşadıklarının verdiği gerginlikle masaya yaklaştığında Yıldız ona cesaret veren bir gülümseme ile bakmıştı. Bu sayede Giray’ın yanındaki sandalyeye oturması kolaylaşmıştı. Üzerinde hoşnutsuz bakışlar hissediyordu ve bu bakışların sahibini de çok iyi biliyordu. Ona bakmak istemedi. Bardağına dökülen çayın kokusu buram buram burnuna dolarken kahvaltılıklara uzanıp tabağına almaya başladı. “Siz erkekler akşam olana kadar ortalarda görünmeyin.” Diye konuşmaya aşladı yengesi. Konu kendisini ilgilendirmediği için sessiz kalmaya karar vermişti. “Tamam hanım,” Burcu salatalıklara uzanmak istedi. Giray ona hiç bakmadan tabağı Burcu’ya uzattı.“Anne, kusura bakma ancak ben evden ayrılamam. Amirimden izin aldım. Evden ayrılmamam gerek.” Burcu kendisine uzatılan tabağı alıp birkaç dilim salatalık tabağına koydu. Yeniden Giray’a uzattı. Bu seferde Giray ona ekmek uzattı. Bunları istemesine gerek kalmamıştı. O nedenle şaşırmıştı. Ancak onun kendisine bakmayışından dolayı konuşmaya cesaret edemedi. “İyi ya” dedi dayısı. “Baba oğul bahçede tavla oynarız. Uzun zamandır vakit bulamıyorduk. “Olur baba, bayağıdır seni yenmemiştim.” Onarlın konuşmalarını dinleyince kendi dayısı ve oğlunun ilişkisinin bu şekilde olmadığını hissetmişti. Gerçi dayısının oğlunu görmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Annesinin ölümünden önce sadece birkaç defa denk gelmişlerdi. O zaman çocuktular. Şimdi Giray’ı gördüğünde onunla tanışmadığı için ne kadar şansız olduğunu düşünmeden edemedi. Kahvaltı faslı kısa sürdü. Erkekler bahçeye taşınırken kendisi de ne yapacağını bilemez halde oturma odasında kalmıştı. “Sen öyle oturacak mısın?” diye yengesi sorduğunda gergince ayağa kalktı. “Ne yapmam gerek?” Kadın onu hızlıca süzdü. Yıldız’ın kıyafetlerinden kurtulunca onun başka biri olduğunu algılamak daha kolay oluyordu. O yabancıydı. Yanında büyüyen o kızdan oldukça farklı bir kız. “Mutfakta Yıldız’a yardım edebilirsin mesele.” Burcu daha fazla gerildi. Salonda tavlayı arayan Giray’ın onları dinlediğinden habersizdi. “Aslında mutfaktan uzak dursam Yıldız’a daha fazla yardımcı olabilirim.” Dedi utanarak. Sonra bunun için kendisine kızdı. Neden utanıyordu ki? Bu hiç onluk bir hareket değildi. Kadın çatık kaşlarla “Sana hiçbir şey öğretmediler mi?” diye sordu. Burcu omuzlarını silkti. “Annem çok küçük yaşta vefat edince ortada kaldım. Yengem ve anneannem burada olduğu gibi sevgi dolu değildi. Yani anlayacağınız ben kendi başıma büyümek zorunda kaldım.” Kadın bir şey diyecek oldu ancak vazgeçti. Ona kızıyordu, davranışlarını yanlış buluyordu ancak hak da vermek zorundaydı. “Sen gidip bahçedeki çamaşırları topla ve makinedekileri as madem. Bunu yapabilirsin değil mi?” Burcu istemsiz gülümsedi. “Bunu yapabilirim.” Koşarak banyodan çamaşır sepetini alıp bahçeye çıktı. Hava oldukça güzeldi. Belli ki ilerleyen saatlerde oldukça sıcak olacaktı. Sıcak havaları çok severdi. Çamaşırları toplamaya başladı. Bunu yaparken bile söylenmekten kendini alıkoyamıyordu. Onun kendi halinde söylenmesi tavla oynayan iki adamın gözünden kaçmamıştı. “Kardeşinden ne kadar farklı değil mi?” dedi dayısı zarları atarken. Giray, göz ucuyla çamaşırlarla adeta savaşan kıza baktı. Elinden hiçbir iş gelmediği öyle belliydi ki? “Öyle, nerde benim hamarat güzeller güzeli kardeşim, nerde hiçbir işi doğru dürüst yapamayan bu kız?” Ancak ona bakmadan kendini alamıyordu. Kocaman sepetle içeriye girip yenileri ile geri döndüğünde gülümsemesi daha fazla çoğalmıştı. “Annen ondan çok hoşlanmamış olsa da zararsız birine benziyor. En azından şimdiye kadar bize bir zarar vermeye çalışmadı.” “Baba, daha geleli kaç gün oldu ki? Yakında sıkıldığında neler yapacağını kim bilebilir? Anahtarım yok diyor. Onu göndermek o kadar kolay olmayacak.” Islak çamaşırlarla cebelleşip dururken onu seyretmek oldukça eğlenceli olduğunu inkâr edemezdi. “Bize bir zararı yok. Aynadan gelen olsa da ona ısındığımı itiraf etmeliyim.” Dedi öne doğru eğilerek. Karısının duymasından korkuyor gibi kapıya doğru bıraktı. “Annem duymasın tabi bunları.” “Duymasın tabi.” Oyuna devam ettiler. Oğlunun bakışlarının sürekli o tarafa kaydığını gördüğünde gülümsemesini gizlemeye çalıştı. “Kardeşinin benzeri olsa da çok da farklı biri olduğunu kabul emek gerek.” “Ne demek o şimdi?” “Allah var güzel bir kız. Yani…” “Baba, bu dünyadan bile değil. Bu söylediğin ne kadar mantıksız farkında mısın?” Ama bakışları Burcu’nun olduğu tarafa kaydı. Çoktan çamaşırları asmış dinlenmek için bahçenin ortasındaki hamağa uzanmıştı bile. O böyle biriydi. Sıkıldı mı dinlenecek biri. Kardeşi gibi değildi. Olamazdı da. Adam hislerinde yanılmadığını biliyordu.“Bende onu diyorum ya, o kardeşin değil.” Giray ona cevap vermedi. Ancak babası onun aklına çoktan karpuz kabuğunu sokmuştu. **** Yıldız aynanın karşısına oturduğunda oldukça gergindi. Mert onun çocukluk hayallerini süsleyen prensiydi. Onunla evleniyor olmak hayal gibiydi. O nedenle bu gün hiçbir şeyin ters gitmesini istemiyordu. “Sakin ol.” Dedi Burcu kızın saçlarını tararken. Yıldız aynaya baktı. “Sence bir şekle girer mi?” Aynadan Yıldız’ın yansımasına baktı. Hala onun aslında kendi yansıması olduğu gerçeğini kabullenememişti. Yanında dururken bu inanılmaz geliyordu ona. “Sence ben, şekil veremeyeceğim bir boyutta saçımı kestirir miyim? Sen bana bırak ve sakinleş.” Yıldız öyle de yaptı. Geriye yaslanıp Burcu’nun maharetli ellerine kendini bıraktı. Saçlarını eğip büküyor ve uygun şekillere sokuyordu. Sonra da evde toplama olarak bulunan makyaj malzemelerinden ona uygun makyajı yaptı. Aynanın önünden çekilmeden önce elbisesini giyinmesi için onu yönlendirdi. Artık tamamen hazır olduğuna ikna olunca aynanın önünden çekildi ve Yıldız’ın kendisini görmesine izin verdi. Yıldız önce diyecek bir şey bulamadı. İkna olmak için uzun uzun kendisine baktı. Ne yandan bakarsa baksın bu kendisiydi. Yüzündeki gülümseme büyürken yanında duran kıza sıkıca sarıldı. “Çok teşekkür ederim Burcu. İyi ki bu tarafa geldin. Sen olmazsan böylesine güzel görünemezdim.” “Ne yani, seni süsleyeyim diye mi burada olmamdan hoşnutsun?” dedi yalandan çattığı kaşlarıyla. “Olur, mu hiç? Sadece…” Onun paniklemesine gülerek baktı. “Tamam, şaka yapıyorum. Sakın ağlayıp benim şaheserimi bozma.” Odanın kapısını çalındığında iki kız da kapıya doğru döndü. Giray çekimser bir şekilde odaya girdiğinde önce afalladı. Kardeşi dediği kızı gördüğünde gözlerine inanmakta zorlandı. Onun Burcu olup olmadığından emin olamadı. Şu haliyle ona benziyordu. Yıldız abisinin konuşmasını beklerken oldukça gergindi. Burcu kenara çekilip rahat tavırlarla yatağın kenarına oturup bacak bacak üstüne attığında, onun kardeşi olmadığına emin olmuştu. Rahatlıkla yanına yaklaşıp onun elinden tuttu. Burcu’nun dikkatle onları izlediğinden habersiz gibiydi. “Yıldız, çok hoş olmuşsun.” Dedi sesi titreyerek. Yıldız da onun gibi hemen duygusallaşmıştı. “Abi.” Dedi ama nasıl devam edeceğini bilemedi. Göz ucuyla Burcu’ya baktı. Onun önünde zayıflık göstermek istemiyordu. Ancak duygulanmıştı işte. Birlikte büyüdükleri bu kızın yuvadan uçma zamanı gelmişti. Bir abi olarak bunu kabullenmesi çok zor oluyordu. “Annem seni bekliyor.” Dedi. Yıldız başını sallayarak onayladı onu. “Burcu sana bir tabak hazırlayıp getireceğim. Hiç endişelenme.” Yıldız kapıya doğru ilerlerken Giray kıpırdamamıştı bile. Burcu onun bir şeyler söyleyeceğini anlamıştı. Yıldız odadan çıktıktan sonra “Tembihlemene gerek yok. Odadan çıkmayacağım.” Giray bunu söylemeyecek olsa da “iyi” dedi. Sonra da “Eğer sıkılacak olursan odamda bilgisayar var. Kullanabilirsin.” Bunu duyduğuna çok sevinmişti Burcu. “Gerçekten mi? Şimdi alabilir miyim?” diye sordu heyecanla. Tüm gece duvarları izleyeceğinden endişelenmişti. Giray istemsiz gülümsedi. “Bilgisayarı bu denli isteyeceğini bilsem daha önce teklif ederdim.” “Tüm gün odada oturmaktan korkmuştum.” Yan yana odadan çıktılar. Giray’ın odasına girmek garip geliyordu ona. Onun arkasından odaya girdiğinde istemsiz içerideki sadeliğe bakakaldı. Bir erkek için fazla düzenliydi. Bunda annesinin parmağı olduğuna emindi gerdi ancak emin değildi. Onda takıntılı bir tip vardı gerçi. Çekmeceyi açıp bilgisayar ve adaptörü çıkarıp kıza uzattı. Burcu hemen aldı. Ancak hala odaya bakıyordu. Duvarlarda asılı duran başarı belgelerine, madalyalara ve plaketlere bakıyordu. “Senin böylesine biri olduğunu düşünemezdim.” Dedi yakından bakmak için belgelere yaklaşırken. “Niye inanamıyorsun? Nasıl biri olarak görünüyorum?” Omuzlarını salladı Burcu. “Buna ne yanıt vereceğimi bilemiyorum. Ancak öyle çok zeki birine benzemiyorsun tek söyleyebildiğim bu?” “Bunu da sen söylüyorsun yani?” “Ben okulda hep derece alırdım.” Diye savundu kendini Burcu. “Ve bunca kanıtın içinde benim zeki olmadığımı iddia ediyorsun öyle mi? Garip, sizin tarafta zekâ da ters işliyor anlaşılan.” Gülmeye başladı. “Seninle tartışmayacağım. Annenle uğraşmak istemiyorum.” Diye karşılık verdi huysuzca. Odadan çıktı. Giray arkasından geliyordu. Güldüğünü görsün istemiyordu. Tam odasının kapısını açmıştı ki Giray son anda kendisini toparladı. Az kalsın ona yakalanacaktı. “Teşekkürler” dedi daha çok küfre benzeyen bir ses tonuyla. Sonra da odasına girip kapıyı kapattı. Gecenin kalanını odasında geçirdi. Bir ara yüzükler takılırken köşeden onları izlemişti. Yıldız’ın ne kadar mutlu olduğunu gördüğünde kendisi de mutlu olmuştu. Farkında değildi ancak onlara alışıyordu. Bunun sonrasında doğuracağı sonuçları düşünecek durumda değildi. Her şey oldukça karmaşık ilerliyordu.
|
0% |