@leylaulusoy
|
KARAKOL Burcu aracın içine geçtiğinde garip bir gerginlik hissediyordu. Her zaman bir sonraki adımını nasıl atacağını planlayan biri olarak şu an içinde bulunduğu belirsizlikten dolayı rahatsızdı. Yanında oturan adam da pek yardımcı olmuyordu. Kendi dünyasına benzeyen yolda ilerlerken farklı bir şey görüp göremeyeceğinin merakıyla camdan dışarısını izlemeye başladı. Yol boyunca hiç konuşmamışlardı. Burcu bundan dolayı şikayetçi değildi ama aklı istemsiz kendi kuzenine kayıyordu. Bu adam bu kadar huysuz ve çekilmez ise kuzeni tam tersi bir kişilikte olmalıydı. Onu merak ediyordu. Geriye döndüğünde onunla tanışmak için bir şeyler yapmayı kafasına koymuştu. Belki de onunla çok iyi anlaşabilirdi. Şehre indiklerinde de değişen bir şey göremedi. Giray aracı emniyetin önüne park ettiğinde Burcu inmek için kapıya uzanmıştı ki Giray kolundan tutup onu durdurdu. "Önce beni dinle." Kız kapıyı bırakıp ona döndü. "Yine nerede hata yaptım? Yoksa kuzenin kapıyı kendisi açmıyor mu?" "İçeride ben söylemedikçe konuşmak yok. Kimseni yüzüne bakmak yok." "O nedenmiş?" "Kuzenimi gördün. Pek sosyal biri değil. Senin gibi her önüne gelenle samimiyet kuramaz." "Bunun için de destek alması gerekir. Sosyal hayata katılmak çok önemlidir." "Tavsiyelerini kendine sakla. Burada olduğun sürece kardeşimin imajını koruman gerek. Hata istemiyorum." "Sürekli bana emir vermenden hoşlanmıyorum." Kapıyı açmadan önce "Burada kuralları ben koyuyorum. Senin çok bir seçeneğin yok." dedi ve dışarıya çıktı. Burcu da kendi kapısını açıp araçtan indi. Burayı kendi dünyasında görmemişti. Daha önce emniyetle bir işi olmamıştı, şükürler olsun. Giray merdivenleri tıkarken hemen arkasından koşmak zorunda kalmıştı. Ona şu an saydırmak için yanıp tutuşuyor olsa da söylediklerini dinleyerek sakin kalmaya çalıştı. En azından içeriye girdiğinde kız ile yan yana yürüyecek kadar nazik davranmaya tenezzül etmişti. Üst kata birlikte çıktılar. Yanlarından geçen polis memurları ona selam veriyor o da başıyla hepsini kabul ediyordu. Dar bir koridorun sonunda etrafı camlarla çevrili bir odanın önünde durdular. Kapının yanında isim kartı asılıydı. GİRAY AKAR Adam onu içeriye soktu. "Şuradaki sandalyeye otur. Amirimle konuşup geri döneceğim. Sakın dışarıya çıkma." "Çıkmam" dedi asabi bir şekilde. Giray kapıdan çıkacakken "Bana içecek bir şeyler gönder." Dediğinde Giray sadece dişlerini sıkarak karşılık vermişi. Onun gösterdiği yere oturmak yerine masanın arkasındaki sandalyeye geçip oturdu. Onun yokluğunda masasının üzerindekileri incelemeye başladı. Sağ köşede duran bir resim dikkatini çekti. Kendisine benzeyen kız ile Giray'ın kol kola bir resmiydi bu. Baş köşede olmasından aralarının sandığından iyi olduğunu anlamıştı. Ama yan yanayken öyle bir samimiyet hissetmemişti aralarında. Garip bir anlayışları var diye düşündü. Remi masanın üzerindeki yerine bırakıp dosyalara hızla göz attı. Anlamadığı birçok sim vardı. Belli ki işiyle ilgiliydi. Onun dışında hakkında ipucu verecek hiçbir özel eşyası yoktu. Çekmeceleri açmaya yeltenirken kapısı çaldı ve bir polis memuru içeriye girdi. Elinde bir kupa vardı. "Giray komiserim gönderdi." Dedi ve fincanı masanın üzerine bıraktı. Burcu rahat bir tavırla adamı süzüyordu. Oldukça genç görünüyordu. Belli ki yeni polis olmuştu. "Teşekkürler" dedi ve kupaya uzanarak aldı. Polis memuru odadan ayılırken sandalyesinde dönmeye başlayarak kahvesinden yudumlar almaya başladı. Zaman geçmiş, kahvesi bitmişti ama Giray hala ortalarda görünmüyordu. Sıkılmıştı. Boş fincanı masaya bırakıp ayağa kalktı. Lavaboyu kullanması gerekiyordu. Kapıya doğru ilerledi. Cam kapıyı açtığında Giray'dan azar işitmemek için önce etrafı kolaçan etti. Ardından koridora çıktı. Etraftaki koşturmayı izlerken koridor boyu yürümeye devam etti. Bir yerde bulacağını düşünüyordu. O nedenle yürümeye devam etti. Giray'ın hangi tarafa gittiğini bilmediğinden yardım istemeye karar verdi. Önüne çıkacak ilk kişiye soracaktı. İlerlerken önünde kadın bir polis fark etti. Ona seslenecekken biri onu kolundan tutup durdurdu. "Yıldız" dedi nazik bir ses ile. "Burada ne arıyorsun?" Burcu geriye doğru döndüğünde koridorun ortasında genç bir adam duruyordu. Bu adam Giray'ın aksine oldukça spor giyinmişti. Üzerinde siyah renkli bir tişört ve kahverengi bir ceket giyiniyordu. Giray'dan biraz daha uzun saçları darmadağınıktı. Sanki yataktan kalkıp gelmişti. Sakalları birkaç günlüktü ve gülümseyen yüzünü sarmalıyordu. Burcu ne tepki vermesi gerektiğini düşünüyordu. Adıyla seslendiğine göre onu tanıyordu. Tek sonun kendisinin bu adamı tanımayışıydı. "Şey" dedi hızlı bir şekilde düşünmeye çalışırken. "Ben lavaboyu arıyordum." Genç adam yanına geldi. "Sen daha önce de buraya geldin. Unuttun mu yerini?" Başını salladı. "Öyle oldu. Hafızam pek güçlü değil sanırım." "Gel göstereyim." Ne kadar yapmaması gerektiğini bilmesine rağmen adamın yanında yürümeye başladı. Koridorun sonunda adam ona bir yeri işaret etti. "Daha sonra yanıma uğra lütfen. Seninle konuşmak istediğim bir konu var." Kim olduğunu bilmediğinden ona ne demesi gerektiğin de bilmiyordu. Kızın hayatını zorlaştırmaması gerekiyordu. "Mert komiserim." Diye seslendi biri. "Geliyorum." Diye seslendi Mert. "Uğra yanıma." Burcu "tamam" diye kabullendi. Yıldız'ın evleneceği kişi olduğunu anlayınca daha tedirgin olmuştu. Kesinlikle kendi nişanlısı olmadığını anlayabilirdi. Hemen lavaboya girdi. İşler beklediğinden daha karmaşık hale geliyordu. Lavabodan çıkıp koridorda ilerledi. Mert'e görünmemeye çalışıyordu. Onunla konuşması çok riskliydi. O nedenle Giray'ı bulması gerekiyordu. Denk geldiği ilk polis memurunu durdurdu. "Giray komiser ne tarafta?" diye sordu. Polis "Şikâyetiniz mi vardı? Ben ilgileneyim" dediğinde panikledi. Ellerini havada sallayarak "Hayır, dedi. "Giray komiser kuzenim olur. Kendisi beni bekliyor." Dedi. Polisin yüzü hemen değişmişti. Sağ taraftaki koridoru işaret etti. "Komiserim amirin odasında. Siz odasında bekleyin isterseniz." "Tamam" dedi odasına gidiyor gibi yaparak. Polis yanından ayrılınca işaret ettiği tarafa doğru yürümeye başladı. Fırça yemeyi göze almıştı. Odasına dönmek daha tehlikeli görünüyordu. Koridoru takip etmeye devam etti. Odaların üzerindeki isimleri okuyarak yürüyordu. Henüz ne Giray'ı görmüştü ne de bahsedilen amirin odasını bulabilmişti. Yeniden birine sormak için bir odanın kapısına ulaşmıştı ki içeriden gelen seslerle eli havada kaldı. "Bu gece yeni bir değişim olacak. Aynadan gelen size ulaştığında haber edin. Adamın sessiz kaldığından da emin olun." "Tamam komiserim. Zaten bu sefer ki adamın zorluk çıkaracak bir durumu yok. Akli dengesi yerinde değil gibi." "Zaten gideceği yerde akla ihtiyacı yok. Bana iyi para getirsin yeter." "Bu sıralar pek gelen yok gibi." "Evet komiserim. İşler bu sıralar durgun." "Bir şey olursa bilgilendirin." İçeriden hareketlenme sesini duyduğunda hemen geriye doğru gitmeye başladı. Ayakkabısını topuklu seçtiği için pişman olmuştu. Arkasına bakmadan koşmaya başladı. Bir bedene çarptığında kalbi kulaklarında atıyordu. "İyi misin?" diye sordu Mert onu kollarından tutarken. Arkasından birinin gelip gelmediğine bakındı. Kimse yoktu. "Bir yerde oturabilir miyiz?" Nefes nefese kalan kızı kolundan tutup bir masanın önüne oturttu. Etrafında gözler onları izliyordu. Çekmecenin gözünden su şişesi çıkarıp kapağı açıp kıza uzattı. Burcu hemen alıp birkaç yudum içti. Duyduklarının şokunu hala atamamıştı üzerinden. Değişimden bahsediyorlardı. Gerçek dünya ile bu dünya arasında bir değişimdi bu. Giray bu işin neresindeydi bilmiyordu. Emin olana kadar bunu kendine saklamalıydı. "Sakinleştin mi biraz?" Burcu başıyla onayladı onu. "Ne oldu sana?" Bunu ona nasıl anlatabilirdi ki? Yalan düşünmeye başladı. "Koridorda bir suçluyla karşılaştım" dedi en basit yalanı kullanarak. Normal bir insan için azılı suçlular her zaman korku kaynağıydı. "Güvendesin?" dedi kendisi de karşısına oturdu. "Giray'ı hala bulmadın mı? Hem Giray neden seni buraya getirip tek başına bıraktı ki? Başını sallayarak yanıtladı onu henüz konuşmak istemiyordu. "Bunu ona söylemezsek olur mu?" "Ama..." "Endişelenmesini istemiyorum." Bu endişelenmemesi için değil aksine hem kendini odasından çıktığı için azarlanmaktan korumak hem de duyduklarını ona anlatmak zorunda kalmamak içindi. Mert anlayışlı birine benziyordu. Kolaylıkla kabullenmişti. "Tamam, nasıl istiyorsan." Burcu biraz daha sakinlemişti artık. Ne yapması gerektiğine karar verme işini eve kadar ertelemeliydi. Burada yapacağı her yanlış hareket sonunu bilmediği bir yöne sürükleyecekti onu. Burcu suyundan yeni bir yudum alırken arkadan biri seslendi. "Mert komiserim bir bakar mısın?" Mert ayağa kalktı. "Hemen dönerim." Sadece onayladı kız başını sallayarak. Gözleri hala koridordaydı. Giray'ı görüp bir an önce buradan çıkmak istiyordu. "Nerde kaldı bu adam?" O sırada arkasındaki karmaşayı fark etti. O tarafa döndüğünde Mert bir bilgisayarın başına geçmiş çatık kaşlarla sandalyesinde oturan polis memurunu izliyordu. "Teknik servisi arayın. Gelip düzeltsinler." "Aradık komiserim ama birkaç saatten önce gelemeyeceklerini söylediler." "İdare edemez misiniz?" "Dün yapılan operasyonun evrakları hazırlanıyordu. Amirim onu en kısa sürede istemişti." Mert bir küfür etti. O an Burcu'nun orada olduğunu hatırladı. Kızla göz göze gelmişti. Burcu ne olduğunu görmek için elindeki su şişesimi masanın üzerine koyup ayağa kalktı. Mert'in yanına gidip sorun olan bilgisayara kısa bir göz attı. "Sorun ne?" diye sordu eğilerek. Polis memuru onay almadan önce komisere baktı. Mert gözünü kapatarak onayladı onu. "Belgeleri düzenlerken sürekli hata veriyor. Yazıcıdan çıkartmaya çalışırken de ekran ya donuyor ya da kendiliğinden kapanıyor." Polis memurunun sandalyesinin arkasına geçti. "Bana izin verir misin?" Polis hemen sandalyeden kalktı. Boşaltılan koltuğa geçti Burcu. Masanın üzerinden bir kalem aldı ve usta bir hamle ile tek seferde saçını başının üzerinde topladı. "Bug oluşmuş gibi ama emin olmak gerek." Tuşlara hızla basmaya başladı. O kadar profesyonel görünüyordu ki herkes onu hayranlıkla izliyordu. Parmakları klavyenin üzerinde dans ederken ekranda karmaşık harf ve rakamların çıktığı bir panel açıldı. "Bu biraz sürebilir." Dedi kimseye bakmadan. Tuşlara basmaya devam ediyordu. "Ne yapıyorsun?" Giray'ın sesini duyduğunda parmakları klavyenin üzerinde hareketsiz kalmıştı. Masanın arkasından adam ile göz göze geldiğinde ellerinin titreyişini gizlemek için birbirine yasladı. "Bilgisayarda bir sorun oluşmuş. Halledebilirim." Giray biraz daha yaklaştı. "Yıldız, sen bilgisayardan ne anlarsın?" dediğinde yaptığı hatayı fark etti. Evet, o anlıyordu ama buradaki kız ortaokul mezunuydu ve teknoloji ile de pek arası yoktu. "Ben..." "Benimle gelir misin?" Burcu ayağa kalkmak için büyük güç sarf etti. Onu izlerken birazdan işiteceği azarlar için kendisini hazırlıyordu. Sandalyeden kalktığında onun çekingenliği Mert'in dikkatini çekmişti. Yanından geçerken kızın kolundan yakaladı. "Giray, onu azarlamayacaksın değil mi?" Giray kızın bileğini tutan ele baktı. Sakinliğini korumakta güçlük çekiyordu. Bunu da hareketlerinden yansıtıyordu. "Kuzenimle nasıl konuşacağıma da sen karar verecek değilsin?" sonra uzanıp Burcu'nun bileğinde tutup yanına çekti. Mert engel olmamıştı. Gidecekken durdu. Kızın saçlarını tutan kalemi çekip aldı ve masanın yanında duran adama fırlattı. Sonra da kızı da beraberinde sürükleyerek odasına girdi. Kapıyı kapatır kapatmaz jaluzileri indirdi. "Sen gerçekten inanılmazsın." Dedi. Öylesine öfkeliydi ki kelimeleri toplamakta güçlük çekiyordu. "Sana odadan çıkma dedim. Dikkat çekme dedim. Söylediklerimin tam olarak hangisini anlamadın?" Burcu üst üste o kadar şey yaşıyordu ki duyguları bile gelgitliydi. Sakinleşmek için ellerini yüzüne bastırıp derin nefesler aldı. "Bu kadar gecikip de bana bağırıyor olman normal yani?" "Burası babamın çiftliği değil. Öyle birinin odasına girip keyfimce çıkamıyorum." "O senin sorunun." "Odada beklemek çok mu zor geldi? Gitmişsin bir de Mert ile konuşmuşsun. Ya anladıysa senin kardeşim olmadığını?" "Anlasaydı gelip sorardı emin ol." Sabır diler gibi başını tavana çevirdi Giray. "Bir de geçmiş bilgisayar tamir edecekmiş. Sana ne dedim ben?" "Tamam bu konuda haklısın. Bu hataydı ama sonuçta ben benim. Bir anda kendi bedenimden soyutlanmamı bekleme." Giray masasına geçip çekmeceyi açtı. Kendine bir şişe su çıkarıp tek seferde hepsini içti. Boş kutuyu buruşturup usta bir hareketle çöpün içine fırlattı. Sandalyesine oturdu. Burcu ayakta dikilmeye devam ediyordu. Duyduklarını ona söylemeden "Ne zaman gideceğim?" diye sordu. Giray sert bakışlarını ona çevirdi. "Şimdilik bizimle kalman gerekecek." Masaya yaklaştı Burcu. "O neden?" duyduklarının gerçekliğine inanmak istemiyordu. "Benden kurtulmak istediğini sanıyordum." "Senden sandığından daha fazla kurtulmak istiyorum. Gördüğüm kadarıyla endişelerimde de oldukça haklıyım. Ama birincisi henüz anahtarın yok. İkincisi bunu gizli halletmemiz için içerideki mahkûmların azaldığı bir anı seçmek gerekecek. Böylece işin ucu bize dokunmayacak." "Ne yani siz kıçınızı kurtaracaksınız diye ben neden burada kalmam gerekiyor?" Eliyle kızı işaret etti. "Ne kadar ağzı bozuk birisin." "Beğenmiyorsan nikâhına almazsın." Sonra ne söylediğini fark edip sustu. Jaluziyle kapalı kapıyı birkaç saniye izledikten sonra "Bana doğruyu söyle. Gerçekten yakaladığınız kişileri kendi dünyasına gönderiyor musunuz?" Giray soru karşısında şaşırmıştı. "O ne demek?" Burcu çoktan pişman olmuştu bile. Ona söylemek istemiyordu. Henüz ona bu kadar güvenmiyordu. Yanında yaşamak zorunda olması umurunda bile değildi. "Zahmet edip peşimden gelme. Çiftliğe kendim gideceğim." Cam kapıyı açmıştı ki "Yanında para var mı?" diye sordu Giray. Bundan nefret ediyordu. Birine muhtaç olmak en nefret ettiği şeydi. Sırf bu yüzden çok çalışıp kendi ayaklarının üzerinde durmaya uğraşıyordu. Şimdi dönüp ondan para almak gururuna dokunuyordu. O sırada koridorun başında bekleyen Mert'i gördü. "Ben hallederim." Dedikten sonra kapıyı arkasından kapatıp koridora çıktı. Hızla Mert'in yanına gidiyordu. Giray öfkeden yumruklarını masanın üzerine geçirdi ve ayağa kalktı. "Lanet olası kız neyle gidecekmiş çiftliğe acaba? Onu buraya getirmek büyük hataydı." Kapıyı açmıştı ki Mert ile kapıya doğru ilerleyen Burcu'yu gördü. Onu durdurabilirdi ama bunu yaparsa çok dikkat çekeceği için vazgeçti. Arkalarından bir süre öylece baktı. Gözden uzaklaştıklarında kapıyı öfkeyle çarpıp yerine oturdu. Ne yapıp edip o kızı en kısa sürede buradan göndermeliydi. Beyaz bir arabanın yanına geldiklerinde Mert arabayı açıp kız için kapısını tuttu. Burcu yolcu koltuğuna geçip oturdu. Mert kapıyı kapatıp kendi koltuğuna geçti. Yola çıkmadan önce "Acaba bir şeyler içsek senin için sorun olur mu?" Şu an gerçekten kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Kendisine benzeyen kızın ona âşık olduğunu biliyordu. Yakında evleneceklerine göre onunla bir şeyler içmesinde sorun olmazdı. "Olur." Dedi. "Olur mu?" Yanlış bir şey söylediğini düşünmeye aşlamıştı. "Neden şaşırdın ki?" "Şey, daha önce teklifimi hiç kabul etmemiştin." Pot kırdığını bu sayede anlamıştı ama iş işten geçmişti. "Abime öfkeliyim. Şu an her teklifi kabul edebilirim." "Madem kabul ettin gidelim." Mert, Yıldız vazgeçmeden bunu fırsata çevirmek istiyordu. Yıldız aile dostlarının kızıydı. Onu ve Giray’ı çocukluklarından beri tanırdı neredeyse. Yıldız her zaman güzel olduğu kadar ağır başlı ve ailesi tarafından çok beğenilen bir kız olmuştu. Onunla birebir sohbet etme fırsatı hiç olmamıştı daha önce. Aile ortamında söz açılırsa konuşurdu genelde. Şu an o kızdan farklı görünüyordu. Çok nezih bir mekânın önünde durdular. Burcu daha kapısını açmadan Mert arabadan inmişti. Burcu istemese de onu beklemek mecburiyetinde kaldı. Bu tarz hareketlerden nefret ederdi. Ona göre sürekli bir kıza kapı açıp, sandalye tutmak centilmenlik değil yalakalıktı. Normal şartlarda buna mâni olurdu ama kendine benzeyen kızı düşünerek yapmadı. Onun hayatını daha fazla kaosa sürükleyemezdi. Birlikte kafeteryaya girdiler. Cam kenarında denizi gören bir masaya oturdular. Aralık camdan denizin kokusunun gelmesini beklerken duyduğu sadece basit bir esintiydi. Bu da mı yansımaydı yani? Madem her şey bu kadar yapaydı nasıl yaşıyorlardı? Zevk alıyorlar mıydı? Önüne konan menüye bakmaya başladı. Yedikleri yemeklerden hiç birinden tat almayacağını biliyordu. Yine de bozuntuya vermedi. "Buranın tiramisusu çok güzel oluyor. Denemek ister misin?" Başkasının kendi yerine karar vermesinden nefret ederdi. "Ben frambuazlı cheesecake ve espresso alayım." Mert menüyü garsona uzattı. "Bende hanımefendininkinden alayım." Garson menüleri alıp uzaklaşırken Mert onu süzmeye devam ediyordu. "Bugün biraz farklı görünüyorsun." Burcu bu teklifi kabul ettiği için pişman olmuştu. "Kötü mü bu?" "Hayır, hayır tabi. Seninle evliliğimi ailem çok istiyordu. Gerçekten çok hoş ve güzel bir kızsın ama çekingenliğinden dolayı endişeliydim biraz. Şu an görüyorum ki boşuna endişelenmişim. Sen yalnız kalınca gayet konuşkansın." "Siz erkekler sessiz kızlardan hoşlanmaz mısınız? Neden şikâyet ediyorsun ki?" Mert gülümsedi. Gülünce gerçekten çekici görünüyordu. "Sessiz ve utangaç kızlar iyi güzel ama bir süre sonra sıkıyor. Her erkek kendisini anlayan ona destek olabilecek ve konuşabileceği birini ister." "Tabi bir de iyi aile kızı olursa tadından yenmez. Senden öncesi olmamalı. Hayatındaki ilk erkek sen olmalısın." Omuzlarını silkti. "Bunu istemenin nesi yanlış?" Ellerini masanın üzerinde birleştiren kız "Değil tabi." Dedi kendinden emin bir şekilde. "Eğer sende aynı dürüstlükle ona kendini sunuyorsan." Mert gülümsemeye başladı. "Sen şimdi daha önce hayatımda biri olup olmadığını öğrenmeye mi çalışıyorsun?" İfadesini hiç değiştirmeden "Öyle bir niyetim olsa bunu doğrudan sorardım." O sırada siparişleri gelip servis edildi. "Ben kimsenin geçmişini merak eden biri değilim. Benim için sonrası önemlidir. Bana ne kadar sadık olduğun." Mert masanın üzerinden uzanıp Burcu'nun elini tutmaya çalıştı ama buna müsaade etmedi. Bu o kıza ihanet olur gibi hissediyordu. Mert'in telefonu çalmaya başladığında bu yüzden rahatlamıştı. "Giray... evet yanımda. Tabi gelebilirsin. Sana konum atarım." Mert telefonun tuşlarına basarken "Kuzenin seni almaya geliyormuş. Yarın için alışveriş mi ne yapacakmışsınız." "Ne için?" Öyle bir şeyden bahsedilmemişti hiç. Mert telefondan kısa süreliğine başını kaldırıp kıza baktı. "Söz için olabilir mi? Yarın seni istemeye geleceğiz ya." "Ah doğru." Dedi ve tadı olmayan cheesecake ki yemeye başladı. Aslında tatlının tadını alabiliyordu. Bu büyük bir artıydı. Tatlı sinirlerine iyi gelmişti. Sakinleştiğini hissediyordu. Espressosundan yudumlar alırken denizi izlemeye devam etti. Öfkesinin yatıştığını hissediyordu. Tatlı bitmeden Giray kapıda belirmişti bile. Ne kadar sinir bozucu bir kişiliğe sahip olsa da bir ortama girdiğinde kendini belli edecek türden biriydi. Attığı her adımda ceketinin köşelerinden silahı görünüyordu. İçinden bir his bunu bilerek yapıyor diyordu ama bir polise güç gösterisi yapması oldukça tuhaf görünmüştü. Ya da oldukça komik. Onları bulması zaman almadı. Doğrudan masalarına gelip Burcu'nun yüzüne bakarken "Hadi gidiyoruz." Dedi. Burcu hiç istifini bozmadan karşısındaki adama döndü. "Tatlı için teşekkür ederim. Görüşürüz." Dedi ve ayağa kalktığında ise adama elini uzattı. Ama Giray, Mert'ten önce davranıp kızın elinden tuttu ve kendine doğru çekti. "Kardeşimin elini tutabilmen için önce yüzükleri takman gerek." Dedi. Avucundaki eli sıkıyordu. Burcu acıyla inlememek için büyük güç sarf ediyordu. Mert de ayağa kalktı. "Neyse ki yarın o şerefe erişeceğim" dedi Burcu'ya gülümseyerek bakarken. Burcu da ona gülümseyerek karşılık vermek istese de elinin acısı yüzünden yapamadı. Giray onu peşinden sürükleyip arabaya bindirdiğinde elini ovalıyordu. Arabayı çalıştırmadan hemen önce kıza doğru döndü. "Sen kardeşimin sözlüsüyle flört mü ediyordun az önce?" Burcu elini ovuşturmaya devam ederken çattığı kaşlarıyla ona baktı. "Öyle bir amacım yok benim. Kuzeninin nişanlısı olduğu için telifini kabul ettim. Ne var bunda?" "Kardeşim daha nişan bile yapmadığı bir adamla baş başa bir şeyler yapmaz." Dedi öfkeyle. Burcu onun aksine oldukça sakindi. "Acaba kardeşine dayatılan baskının bir benzerini sen de uyguluyor musun?" "Ne?" "Sen de diyorum, nişanlanmadığın biriyle baş başa bir şeyler yapmıyor musun?" Giray burnundan soluyordu. "Ben erkeğim." Diye bağırdı. "Bana kimse istemediğim bir şey yapamaz." "Bu zihniyetten nefret ediyorum. Gerçek olmayan bir dünya da bile namus kavramının bu kadar ön planda olması gerçekten inanılır gibi değil. Ama şunu unutma biz kızlar da başımızın çaresine bakabiliriz." "Senin gibi biriyle bu konu hakkında konuşmak bile istemiyorum." Arabayı çalıştırdı. Evin yolunu tutmuştu. Yol boyunca ikisi de sessizliğini korumuştu. Giray, Mert ile konuşmasından dolayı öfkeliydi. Kardeşini aldatmış gibi hissediyordu. Ama mantıklı yanı Mert'in bu gerçeği bilmediğini söylese de kendine bunu kabullendiremiyordu. Burcu ise onca aile arasında bu kadar geri kafalı birinin yanına gelmiş olmaktan dolayı şansına küfür ediyordu. Çiftliğe ulaştıklarında kız, aracı park etmesini beklemeden kapıyı açıp aşağıya indi ve adamın suratına çarparcasına sertçe kapıyı örtüp eve doğru yürümeye başladı. Giray onun ardından bakarken sadece direksiyonu sıkmakla yetinmişti.
|
0% |