Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Sen Ben Mi̇si̇n?

@leylaulusoy

Yumuşacık yatakta huzursuzca kıpırdandığında gözleri aniden açıldı. Son yaşadıkları hızla zihnine dolarken aniden doğruldu. Kalbi hızla atıyordu. Yaşadıklarının bir rüya olmasına gerçekten ihtiyacı vardı.

Babaannesinin odasındaydı. Bunu doğru hatırlıyordu. Ayna tam karşısında duruyordu ve orada yansımasını görebiliyordu. Her şey tam da hatırladığı gibiydi. Hiçbir tuhaflık görünürde yoktu. Güvende olduğunu hissedince rahatlamıştı.

"Kâbus mu gördüm?" diye sorgulamaya başladı ancak yatağa nasıl yattığını hatırlamıyordu. Ne kadar zihnini yoklasa da bu kısım onda yoktu.

Yataktan indi. Şifonyere doğru ilerliyordu. O sırada çekmeceden çıkardığı anahtarın şifonyerin altına düşmüş olduğunu gördü. Eğilip almak isterken arkasından gelen ayak seslerini duydu.

Dayısının uyandığını düşünerek anahtarı düştüğü yerden aldı. "Eğer rüya olsaydı anahtarın çekmecede olması gerekmez miydi?"

O anahtarı incelerken adımlar git gide yaklaşıyordu. "Uyanmışsın." Diyen ince bir kadın sesi kulaklarına dolduğunda refleks olarak başını hemen kaldırmıştı. Karşısında yengesini bulmayı beklerken kendisinin adeta bir kopyasını gördüğünde bir çığlık koyuverdi ve korkuyla yere düştü. Şifonyere çarptı ve ayna büyük bir gürültüyle paramparça oldu.

"Sen... sen nesin?" diye bildi zorlukla. Bu kadar benzerlik olması normal olamazdı. Her şeyi ile kendisine benziyordu. Saçlarının boyu, taradığı yönü, gözlerinin rengi, dudaklarının şekli, vücut tipi... Sanki aynadaki yansımasına bakıyordu. Eğer aynı şeyleri giyiniyor olsaydılar kesinlikle böyle düşünürdü.

Karşısındaki kız ellerini kaldırdı hemen "Sakin ol." Dese de Burcu'nun sakin olması için yeterli cesareti yoktu. "Biliyorum çok delice ama bunu konuşarak halledebiliriz." Ona doğru bir adım atmıştı ki Burcu sürünerek geriye doğru gitti.

"Yaklaşma." Dedi elini havaya kaldırıp durmasını istemişti. O anda elinde tuttuğu anahtarı hatırlamıştı. Gözleri yeniden aynaya kaymıştı. Artık yerinde olmasa da son anda neler yaptığı gözünün önüne geldi. Onu bulup aynaya fırlatışını hatırladı. Sonra aynanın içine nasıl çekildiğini. Bunlar gerçek olamazdı. "Bunlar gerçek değil. Birazdan uyanacağım." Diyerek kendisini teskin etmeye çalıştı ama işe yaramıyordu. Hala çok korkuyordu.

"Bak biliyorum kulağa çok mantıksız geliyor ama mantıklı bir açıklaması var."

"Bana tıpatıp benzeyen bir kız mı mantıktan bahsediyor? İkiz olduğumuzu söylemediğin sürece bunun mantığa uydurman olanaksız."

Kız ona yaklaşmaktan vazgeçti. Olduğu yerde dizlerinin üzerine çöktü. Kırık cam parçalarına dikkat ederek kıza olabildiğince yaklaştı. Gerçekten korkutucu derecede birbirine benziyorlardı. Burcu emin olmak için başının yanında, kaşının üzerindeki yarayı kontrol etti. Yaptığı haşarılıklar zamanında ağaçtan düşüp kaşını yarmıştı. İkiz olsalar bile böylesi bir yara izinin onda olmasına imkân yoktu.

Ama işte orada duruyordu. Tek farkı ikisindeki yara izi farklı kısımdaydı. "Önce sakinleş." Dedi kız yeniden koşmaya başlayınca. "Bak bu konularda çok fazla deneyimli değilim ve ben de senin kadar şaşkınım. Daha önce kendimle konuştuğum zamanlar olmuştu ama iş bu kadar ileriye gitmemişti hiç. Bu çok garip gerçekten."

"Bu kadar şaşırdığını belli etmemelisin." Diye lafı soktu ona. Öyle çok şaşırmış bir hali yoktu. En azından kendisinin hissettiği kadar büyük bir şok geçirmediği aşikârdı.

Kız onu anlamamış gibi görünüyordu. "Tabi, belli etmem. Ama sana bir şey sormak istiyorum."

"Nedir?"

"Buraya nasıl geldin?"

Burcu bunun yanıtını tam olarak bilmiyor olsa da tahminleri vardı elbet ama bunu ona söylemek konusunda kararsızdı. Henüz onun dost mu düşman mı olduğu konusunda fikir sahibi değildi. O nedenle hızlıca gerçeğe yakın bir yalan düşündü.

Eliyle karşıda şifonyerin üzerinde durması gereken ancak artık yerde duran ayna kalıntısını işaret etti. "Oradan geldim desem inanır mısın?

Kız gösterilen aynaya baktı. Yerden bir parçasını kaldırıp inceledi. Artık iflah olmaz görünüyordu."Ama kapı kapanmış görünüyor." Dedi soğukkanlılıkla. Sonra da eline dikkat ederek ayna parçasını yere bıraktı.

Burcu kapı kelimesini yakalamıştı. "Kapı mı?" dedi korkusunu bastıramadı ses tonuyla.

Başını salladı kız. "Oradan geldiysen bunun ne demek olduğunu biliyor olman gerek."

Burcu bilmediği bir şeyi öğreniyor olmanın verdiği panikle "Sen şimdi aynanın bir kapıya dönüştüğünü mü söylüyorsun? Bu nasıl olur?" kendisi de ayaklandı. Arka cebine koyduğu anahtarın varlığını hissetse de görmezden geldi. Kendine benzeyen kız gibi yeniden kırık aynayı yokladı. Gerçekten sadece aynaydı. Elini yeniden yüzeyde gezdirdi. Ama farklı gelen bir şey bulamadı.

Bunlar gerçekten yaşanıyor olamaz. Bir aynanın içinden geçip kendime bu kadar benzeyen bir kızın yanına gelmiş olamam. Bunlar sadece kötü hikâyelerde olur. Gerçekte bunlar olmaz. Yerdeki kırık aynada ki yansımasına bakıyordu. Artık odada üç kişiydiler.

Ne kadar korkuyor olsa da merakına engel olamayarak yanındaki kıza dokundu. En az kendisi kadar gerçekti o da.

"Ne yapıyorsun?"

"Gerçek olup olmadığını kontrol ediyorum." Dedi dürüstçe. Aklını kaçırmanın sınırlarında dolanıyordu. Odanın ortasında aşağı yukarı yürümeye başladı. Son yaşadıklarını düşünmeye başlamıştı. Saçlarını yolarcasına karıştırıyor ve kedi kendine anlamsız şeyler söylüyordu.

Kız, Burcu'yu izlemeye koyuldu. Ne yaptığını anlamasına olanak yoktu. "Sen gerçekten de geçitlerden haberdar değil miydin?"

Burcu yürümeye ara vermeden ekledi. "Oradan bakınca biliyor gibi mi görünüyorum?" diye sordu.

Boş gözlerle ona bakıyordu. "Ama buraya gelmiş olman için sende bir anahtar olmalı. Başka türlü bu kapıları açman olanaksız."

Burcu aniden durdu. Cebindeki anahtardan bahsediyordu. Onu aynaya fırlatışını ve sonradan olanları hatırladı. Ama bunu kabul edecek değildi. "Bir anahtar mı?"

"Evet." Dedi kabullenerek.

"Anneannemin odasında bulmuştum. Onu aynaya fırlattığımı hatırlıyorum. Sonra kendimi burada buldum." Gerçeğe yakın yalanlar her zaman hayat kurtarırdı. Karıştırmak zorlaşırdı.

Kız heyecanlanmıştı. "Yani yanında bir anahtar var öyle mi?"

Onun heyecanlanmasından hoşlanmamıştı. Parıldayan gözlerine bakarak "Bir anahtar vardı ama söylediğim gibi fırlattığım sırada ortadan kayboldu. Sonra burada buldum kendimi. Anahtar nerede bilmiyorum."

Kız odanın içine bakındı. Anahtarı bulma fikrinden çok etkilenmişti. "Madem fırlattın o zaman bu odada olmalı. Onu bulmamız gerek. Zaten birazdan dayım ve abim de gelir. Onlara göstermek için can atıyorum."

Burcu anahtarı ondan uzak tutması gerektiğini hissediyordu. O nedenle bu odadan çıkmak için hızlı bir bahane düşündü. "Dayın ve abinle mi yaşıyorsun?"

"Evet. Gelmeleri çok zaman almaz." Hızlı olmalıydı. Bu odanın dışına çıkması gerekiyordu. Anahtar onun geri dönüş biletiydi. Onu güvende tutması gerekiyordu.

"Burası kimin evi?" diye aklına gelen ilk soruyu sordu. Sonra cevabını merak ettiğini fark etti. Anneannesinin odasına çok benzediğinden aynısı olup olmadığını merak etmişti. Acaba geri kalanlar da mı aynıydı?

Kız odanın içine bakınmaya devam ederken yanıtladı. "Anneannemim."

Burcu heyecanlanmıştı. Anneannesinindi. Madem kendi buradaydı peki ya anneannesine benzer biri burada olabilir miydi ya da annesine benzer biri? Bu düşünce kalbinin hızlanmasına neden olmuştu.

"Etrafa bakabilir miyim?"

Kendine benzeyen kız yatağın altından doğruldu. "Kaçmak gibi bir düşüncen olmasın sakın. Burası bir çiftlik evi. Abim birazdan burada olur."

Burayı oldukça iyi biliyordu. "Aynadan geldiğimi söyledim. Bundan değil de kaçacağımdan mı endişelisin?" Kız boş gözlerle yüzüne bakıyordu. Belli ki buradaki Burcu pek zeki değildi. "Sadece annen hayatta mı diye merak ettim."

Kızın yüzündeki boş ifade değişti. Bir hüzün yakaladı. Üzüldüğünde böyle mi görünüyordu cidden? Kendisini canlı canlı görmek garipti. "Annem öldü." Dedi. "Ben çok küçükken."

Demek ki yaşadıkları da aynıydı. O zaman mezar yeri de aynı olmalıydı. "Korulukta mı mezarlık?"

"Sen nereden biliyorsun? Ah doğru ya aynadan geldin?"

"Aynadan gelmemi neden bu kadar kolay kabullendin? Çok mu normal bir durum senin için?"

Kız ayağa kalkmıştı. Bakışları odada dolanırken yanıtladı. "Aslında daha önce aynadan gelen biriyle karşılaşmadım ancak bu sık sık yaşanıyor. Abim bir polis ve aynadan gelenlerin yakalandığı özel bir bilimde komiser kendisi." Son kısımdan oldukça gurur duyuyor gibiydi.

Burcu biraz ürkmüştü. "Aynadan gelenlere suçlu muamelesi mi yapılıyor yani?" Tutuklanıp tutuklanmayacağından emin olmaya çalışır gibiydi.

"Oradan sadece çok özel kişiler gelebiliyor. Anahtarı olanlar. Bu nedenle onları koruma altına almaya çalışıyorlar. Kötü ellere düşmeden geldikleri yere gönderilmesi için uğraşıyorlar."

Burcu rahatlamıştı. En azından hapse atılmayacaktı. "En azından hayatımı hapiste geçirmeyeceğimi öğrendim." Bunu konuşmadan önce annesinin mezarını da kontrol etmek istiyordu. Ve anahtarı güvenceye almak. Belli ki abisi geldiğinde sorguya çekilecekti. "Annenin mezarını görebilir miyim?"

Kız şaşırmıştı. "Neden?"

"Sadece merak."

Başını salladı. Artık ondan korkmadığını fark etti Burcu. Kız önden ilerlerken kendi anneannesinin evine benzeyen evin içinde yürümeye başladı. Her şey aynı gibiydi. Eğer kendine benzeyen bu kızı görmemiş olsaydı kendi evinde uyandığını düşünebilirdi.

Alt kata inip bahçeye çıktıklarında da durum değişmemişti. Tüm bu yerler ona oldukça tanıdıktı. O nedenle kendisine benzeyen kızı takip etmek yerine kendi yolunu bularak koruluğa gitti ve annesinin ve yeni gömülen anneannesinin mezarının olduğu yere ulaştı.

Burası da aile mezarlığıydı. Mermerlerin üzerindeki isimleri hızla kontrol ederken tanımadığı bazı isimlerin de olduğunu gördü. Daha önce kendi dünyasında görmediği isimler. Bunu sormak için aklına not ettikten sonra annesinin mezarına yaklaştı. Kendisine benzeyen kızın onu izlediğini biliyordu. O nedenle elli etmeden arka cebinden anahtarı çıkardı.

"Ne kadar garip" dedi kızı lafa tutup planladığı şeyi yapmak için. Bu anahtarın tam olarak ne işe yaradığını öğrenmeden ortaya çıkmasına izin veremezdi. Onu arayacaklarını biliyordu kendisini de öyle. Bir mezarda anahtar aramak çok akla gelmezdi. O nedenle burayı seçmişti. "Aynı annemim mezarı." Kendi ektiği çiçekleri okşamaya başladı.

"Senin de annen sen küçükken mi öldü?"

Başıyla onayladı kız. Anahtarı çiçeklerden birinin dibine doğru itti. Nereye koyduğunu iyice aklına not etti. "Anneannen ne zaman öldü peki?"

"Şey... Sadece birkaç gün oldu." Kendisinin aksine onun sesinde hüzün vardı.

"Onunla aran iyi miydi?"

Yine onayladı kız. "O çok iyi bir anneanneydi. Annemden görmediğim sevgiyi şefkati ondan gördük biz."

Buna şaşırmıştı işte Burcu. Kendi anneannesini hatırlayınca hala içindeki nefret ve öfke ateşi harlanırken onun anneannesinin tam zıt karakter sergilemesine şaşırmıştı. "Peki, annen nasıldı?" Bunu sırf tezinin doğruluğunu test etmek için sormuştu.

Kız bakışlarını kaçırdı. "Bunu konuşmasak olur mu?" Doğru diye düşündü. O zaman aynanın bu tarafında herkes tam zıt karakterde oluyordu. Bu da demek oluyordu ki kendisine böylesine benzeyen kız da onun tam zıttı karaktere sahipti.

"O zaman aynanın diğer tarafında biri olduğunda buradaki kişi de ölüyor öyle mi?"

"Aynanın bu tarafına gönderilen bir yansıma olmayınca öyle oluyor." Bunu kız cevaplamamıştı. Sert ve güçlü bir ses bahçenin ortasından yanıtlamıştı onu.

Burcu oturduğu mezarın köşesinden gelen adamı süzüyordu. Onu hemen tanımıştı. Dayısıydı bu. Ya da burada adı her ne ise oydu.

Kendisine benzeyen kız koşarak dayısına sarıldığında içinde bir köşe sızlayıvermişti. Kendisi dayısı tarafından böylesine sevgiyle kucaklanmamıştı hiç. Birden gözlerinin acıdığını fark etti ağlamamak için bakışlarını kaçırıp mezar taşlarına odaklandı. Kendine gelmesi uzun sürmedi.

Oturduğu yerden ayağa kalktı. Ne onlara yaklaşmak için bir harekette bulundu ne de kaçmak için bir girişimde. Olduğu yerden kıpırdamadan sadece ayaklarına bakındı. O zaman bir ayakkabı giyinmediğini fark etti.

"Merhaba" dedi dayısına benzeyen adam. Kıza elini uzatmıştı. "Âdem ben."

Burcu kendisine uzatılan eli tuttu. "Burcu" dedi.

"İstersen konuşmaya içeride devam edelim. Eminim hepimizin öğrenmek istediği çok şey var."

Başını salladı Burcu. Kendisine benzeyen kız dayısının kolunda gülümseyerek yanında ilerlerken kendisini çok yalnız hissetmişti. Ama bunun aynanın diğer tarafında olmasıyla bir alakası olmadığını biliyordu. O kendi dünyasında da yalnızdı. Bir başına ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyordu. Ne onu desteklen bir ailesi vardı ne de düştüğünde kaldıracak sevdiği biri. Yapayalnızdı. Oysa buradaki kızın bir ailesi vardı ve belki ki araları oldukça iyiydi.

Kendi yansımasını kıskanması normal miydi?

Eve yeniden girdiklerinde boğazında bir yumru hissediyordu. Mutfak kapısından çıkan kadını gördüğünde bu yumru irileşti. Yengesi tam karşısındaydı. Onu görmeye alıştığı halinden çok farklıydı. Gülüyordu. Oysa ne zaman kendisini görse çatılan kaşlarından eser yoktu. Ama her zaman yaptığı gibi ensesinde sıkıca yaptığı topuzu yerli yerindeydi. Koyu renk gözleri kendi dünyasında olduğunun aksine ışıl ışıl parlıyordu. Uzun kollu dizlerine kadar uzanan bir elbise giyiniyordu. O zaman kendisine benzeyen kızın da aynı onun gibi giyindiğini fark etmişti. Belli ki buradaki aile daha tutucuydu.

"Bu da eşim Fatma" dedi Dayısı.

Kadın kendini incelerken gülümsedi. "Gerçekten Burcu'ya ne kadar benziyorsun."

Asıl onun kendisine benzediğini söylemek istese de yapmadı. Ona bilmediği konularda ahkâm kesecek değildi. "Evet" demekle yetindi.

Dayısı daha doğrusu dayısına benzeyen adam eliyle kiremit rengi bir kanepeyi işaret etti. Anneannesinin evindeki kanepe bu renk değildi. Farklı bir şey görmek ona iyi gelmişti. Her şey bu kadar benzerken bunların gerçek olduğuna inanması oldukça zordu.

Kendisine gösterilen koltuğa oturdu. "Bir şey içmek ister misin?" diye sordu kadın.

"Su alabilir miyim?" diye sordu.

Kadın hemen mutfağa girip gözden kaybolduğunda dayısına benzeyen adam ile kendisine benzeyen kız karşısına oturdu. "Buraya nasıl geldiğini hatırlıyor musun?"

Her şeyi anlatması konusunda karar vermeye çalıştı. Başına gelenlerin gerçekliğinden emin bile değilken böylesine bir detayı açıklamak çok akıllıca görünmemişti gözüne. Kendisine benzeyen kıza söylediği yalana sadık kalmaya karar verdi. "Anneannemin odasındaydım. Çekmecede bir anahtar gördüm. Öfkeliydim sanırım bu nedenle onu aynaya doğru fırlattım ve kendimi burada buldum."

Adam bir süre düşündü. "Hepsi bu kadar mı?"

"Daha ne olması gerek?"

"Sen gerçekten aynanın nasıl çalıştığını bilmiyor muydun?"

Anneannesiyle hiç anlaşamadığını onlara söylemek istemedi. O nedenle nefretinden arınarak basit bir şekilde anlatmaya karar verdi. "Anneannem pek sevecen bir kadın değildi. Ayna hakkında sadece bana değil kendi çocuklarına da bir şeylerden bahsetmediğine eminim." Öyle olsaydı dayısı evi satmak istemezdi.

"Annemim, anneannen ile bir anlaşma yaptığını hatırlıyorum. Bu tarafa asla geçmeyecektiniz. Anahtarı imha edecekti. Bu şartla annemden oldukça yüklü bir meblağ aldığını biliyorum." Hiç de şaşırmamıştı. Tam da anneannesinden beklediği bir hareketti.

O sırada yengesine benzeyen kadın mutfaktan çıktı. Su dolu bardağı kıza uzatıp yeğeninin yanına oturdu. Burcu sudan bir yudum alırken ne kadar susadığını fark etmişti. Bardağı tek seferde içip önündeki masanın üzerine bıraktı.

"Bakın, tüm bu olanlardan dolayı zaten kafam allak bullak. Anneannem bize bir şey anlatmadı. O öldüğünde tesadüfen odasında bir anahtar buldum ve buraya geldim. İsteyerek olmadı. Bana nasıl gidebileceğimi söylerseniz hemen giderim. Eminim beni çok merak etmişlerdir." Son söylediğinin yalan olduğunu bilmesine rağmen düzeltme zahmetine girmedi.

O sırada kendisine benzeyen kız "Anahtarın olmadığını söylemiştin." Diye hatırlattı. Ondan bu bilgiyi sakladığını unutmaması gerekiyordu.

"Ben burada olduğuma göre anahtar da buralardadır. Nasıl çıkacağımı söylerseniz anahtarı bulup geri dönebilirim."

Dayısı yüzüne bakıyordu. Belli ki o kendisine benzeyen kız o kadar aptal değildi. "Bu öyle kolay olmayacak. Buradan çıkman için aynaya ihtiyacın var ve onun da kırıldığını gördüm. Artık tek çıkış yolu var o da sadece Giray'ın seni karakola götürmesi ile mümkün."

"Yukarıda olan aynayla gelmiştim madem bir yedeği yok mu?” Karakola gitme fikri hoşuna gitmemişti.

Adam başını salladı. "Sen gelince ayna kırıldığına göre artık kullanılmaz halde. Yedeği de ne yazı ki evde yok. Aynalar tehlikeli olduğu için belli yerlerde muhafaza ediliyor."

Hayalleri suya düşmüştü. Eve dönüşü kolay olmayacak gibiydi.

"Ama Giray onu tutuklarsa herkes durumu öğrenir. Yıldız'ın düğünü ne olur o zaman?" Yengesinin panikle çıkan sesini ve tepkilerini, Burcu kaçırmadan izliyordu. Kendisine benzeyen kız belli ki âşık olmuştu. O kendinde olmayan ne varsa hepsine sahipti.

Dayısı karısına bakıyordu. "Bunu saklamamızı mı söylüyorsun? Bu daha büyük bir suç. Giray buna müsaade etmez."

"Annesine hayır demeyecektir. Onunla ben konuşurum." Sonra Burcuyu hatırladı kadın. "Bak biliyorum senin için de kolay bir durum değil ama bizi de anlaman gerek. Eğer bizim ailemizde aynadan gelen biri olduğu duyulursa uzun bir süre sorgulanırız." Yeğeninin elini tuttu. "Yıldız sonunda çok iyi bir kısmet buldu. Eğer senin varlığın öğrenilirse ailemize olan güven sekteye uğrar."

"Bakın gerçekten sizin aile işlerine karışmak gibi bir isteğim yok ama burada kalmak da istemiyorum."

Kendisine benzeyen kız yere bakıyordu. Üzülmüş gibiydi. O sırada kapıda başka bir ayak sesi duyuldu. Burcu yana doğru döndüğünde polis üniforması içinde genç bir adamın içeriye girdiğini gördü. Kendisine tanıdık geliyor olsa da bir o kadar yabancıydı. Kısa kesilmiş siyah saçları özenle yana taranmıştı. Pürüzsüz yüzünden sert yüz hatları belli oluyordu. Siyah gözleri yorgunluğun izlerini taşıyordu. Siyah üniformasının altında beliren karın kaslarını gördüğünde oldukça hareketli geçen bir spor hayatı olduğunu anlamak zor değildi.

Bakışları kendi gözleri ile buluştuğunda ne demesi gerektiğini düşünüyordu. Kendi dünyasında dayısının bir oğlu olduğunu biliyordu ama orada kuzeni kendi anne babasıyla da çok yakın olmadığından onu sadece birkaç kez görebilmişti. O da anneannesinin yanından kaçmadan önceye dayanıyordu. Bu adamı gördüğünde dayısının oğlunu gerçekten merak etmeye başlamıştı.

"Oğlum" dedi kadın ayağa kalkarken.

Adının Giray olduğunu öğrendiği adam hala ona bakıyordu. Belli ki kuzenine böylesine benzemesinden dolayı şaşkındı. "Demek şu kız sensin." Dedi karşısında dikilirken.

Konuşma şekli Burcu'nun hissettiği tüm hayranlığı yok etmişti. Kaba insanlardan nefret ederdi. Zaten bu nedenle kendi ailesinden uzaklaşmıştı. "Şu kız değil. Burcu..." dedi adını vurgulayarak.

"Neyse ne..." dedi adam tekli koltuğa otururken. Koltuğu adeta kaplamıştı. Üniforma oturuşuyla daha fazla hatlarını sarmıştı ama Burcu çoktan ona olan ilgisini yitirmişti. "Anahtar sende mi?"

"Sürekli herkes anahtarı soruyor? Önce ne gibi bir çözüm önereceğini duymam gerek."

Tamamen kıza doğru döndü. "Bana bak, benimle öyle tepeden konuşma. Şu an seni kolundan tuttuğum gibi karakola götürebilirim. Kendi dünyanda nesin bilmem ama burada bir suçlusun."

Kimse kendisiyle bu şekilde konuşamazdı. "Denesene" diye meydan okudu az önce duyduklarına güvenerek. Dayısına benzeyen adam ile yengesi buna izin vermezdi.

Adam hareketlenmişti ki "Giray yeter." Diye araya girdi yengesi.

"Anne, bu işe karışma lütfen. Yıldız'a benziyor olmasından dolayı endişeleniyorsanız merak etmeyin. Ailemizi bu işe karıştırmadan onu geri gönderebilirim."

Geri gönderilme kısmı ilgisini çekmişti. "Beni gönderebilir misin?" Diye sordu heyecanla.

"Anahtarı bana ver." Yeniden anahtar konusu açıldığında tüm heyecanı solmuştu. Tanımadığı bir adama sırf polis olduğunu söylediği için güvenecek değildi. Burada işler nasıl ilerliyordu bilmesi gerekiyordu. Ya anahtarı ona verdiğinde kendisini evine göndermek yerine hapse atarsa ne yapardı? Ona körü körüne güvenemezdi.

"Yerini bilmiyorum." Dedi hiç zorlanmadan. Yalan söylemek alışkanlık haline gelmişti.

"Nasıl bilmiyorsun? Anahtar olmadan buraya gelemezsin."

"Onu aynaya doğru fırlattım. Elimde değildi. Sonra birden buraya geldim. Anlayacağın nerede olduğunu bilmiyorum."

Kendisine benzeyen kız konuşmaya başladı. "Abi doğru söylüyor. Geldiğinde anahtar onda değildi. Anneannemin odasında bir ses duyunca koşup baktım. Yerde baygın yatıyordu. Üzerini aradım. Bir şey yoktu."

Demek beni aradın? Sandığım kadar aptal değilmiş diye düşündü içinden. Abisiyle konuşurken bakışlarını kaçırmasını gözünden kaçırmamıştı. Gerçekten bu taraftaki hali kendisinin tam tersiydi. Korkak ve fazla saftı.

"Odayı arayalım o zaman. Yakınlarında olmalı."

"Ben aradım ama istersen yeniden bakabiliriz." Ayağa kalktı. "Yenge bana yardım eder misin?" diye sordu.

İki kadın odadan ayrılırken kendisine düşmanca bakan polis ve dayısı ile baş başa kalmıştı. "Annen endişeli. Bu kızın zamanlaması gerçekten çok kötü. Kardeşin evlenecekken hiç iyi olmadı. Bu duyulursa ailemiz de soruşturulacak. Evimizde ayna bulundurduğumuz için ceza bile alabiliriz."

"Baba ben kanun koruyucuyum. Sırf ailem zarar görmesin diye buna göz yummamı mı istiyorsun benden?" sesi öfkeli olmasa da öfkeli gibiydi. Burcu sessizce konuşmaları dinliyor ve durumu hakkında bilgi topluyordu.

"Tabi ki hayır. Ama biraz ertelesen olmaz mı?"

Giray'ın bakışları Burcu'ya kaydı. "Onu nasıl gözden uzak tutmayı düşünüyorsun? Odaya mı kilitleyeceksin?"

Bu cümle ile Burcu korkmaya başlamıştı. Bir odaya kapanma fikri onu ürkütüyordu. Geçmiş travmaları su yüzüne çıkarken derin bir nefes aldı. Anneannesine kendisine eziyet etme izni vermemişken tanımadığı bu inanlara böylesine bir izin verecek değildi.

"Bunu aklınızdan bile geçirmeyin. Beni bir odaya kapatamazsınız." Adeta haykırırcasına çıkmıştı sesi. Giray onu göz hapsine almıştı. Tepkilerini kontrol etmesi gerekiyordu.

"Öyle bir şey olmayacak elbette. Ama senin de bize biraz yardımcı olman gerekiyor. Madem anahtarın yok bir süre burada kalabilirsin."

"Baba."

"Ne yapacaksın? Tutuklayıp götürecek misin? Tamam yap? Kardeşinin durumunu da düşünme."

"Başka biriyle evlenir. İlla o olmak zorunda değil. Zaten ondan çok da hoşlanmıyorum. Kardeşim daha iyi biriyle evlenebilir." Bir abi tarafından kıskanılan bir kardeşin duygularını merak ediyordu Burcu. Asla bunu hissetmemişti.

"Onunla evlenmek istediğini biliyorsun. Mert iyi bir aileye mensup başarılı bir komiser."

Giray öfkeyle ayağa kalktı. "Baba benden nasıl bir şey istediğinin farkında değilsin bence. Suç bu. Mesleğimden olabilirim. Daha kötüsü hepimiz hapse girebiliriz."

Dayısı da ayağa kalktı. "Madem beni dinlemek istemiyorsun. O zaman bildiğin gibi yap. Ama sonuçlarıyla sen yüzleşeceksin." Dedi ve oturma odasını terk etti. Burcu bu adam ile yalnız kalmaktan hoşlanmasa da yerinden kıpırdamamıştı.

Tepesinde bir cellât gibi dikilen adama korkusuzca bakarken ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. Ne yapacağını merak etmişti. Eğer niyetinde dürüst olduğuna emin olursa anahtarı olduğunu ona söyleyebilirdi. Öncelikle anlaması gerekiyordu.

Geriye yaslanırken "Ne yapacaksın?" diye sordu.

Giray sıktığı dişlerinin arasından yanıtladı. "Düşüneceğim.


Loading...
0%