@leylaulusoy
|
Eve döndüklerinde güneş ufuk çizgisinden vedalaşmaya hazırlanıyordu. Giray kasıtlı olarak eve dönmek için onun hazır hissetmesini beklemişti. Bu süre zarfında onu yakından tanımak için yeterli zamanı olmuştu. Çocukluğundan bahsettiğinde aslında onun oldukça kötü geçen geçmişini öğrenmişti. Aynanın diğer tarafında, kendi dünyasının tam tersi hayatlar yaşandığını biliyordu. Yıldız, evinde kıymetli bir hazine olarak değer görmüştü daima. Belli ki Burcu için durum bunun tersi olmuştu. Halası erkenden öldüğünden onun yalnız ve kendi başının çaresine bakan bir yaşam sürdüğünü tahmin etmesi zor olmamıştı. Herkese gösterdiği yönü kırılgan yüreğini korumak için bir kalkandan ibaretti. Onu daha iyi anlayınca aslında o kadar da kötü olmadığını anlamıştı. Bunu annesinin de anlamasını umut ediyordu. Akşam yemeği saatine yetişmişlerdi ancak Burcu yemeden odasına gitmeyi tercih etmişti. Onun yokluğunda masa da bir sessizlik hakim olmuştu. Daha önce sadece dört kişilik bir aileydiler. Her zaman konuşmak bir konuları olurdu. Bu defa kimse konuşmak istemiyordu. Ancak annesi daha fazla dayanamamıştı. “Bana kızgın olduğunu farkındayım ama…” “Anne, lütfen bu konuyu daha fazla uzatmayalım. Sonra tadımız kaçıyor. Neden sen de artık onu kabul etmiyorsun? Böylece ne zaman gideceğine dair gün saymak zorunda kalmazsın.” Kadın derin bir nefes verdi. “Korkuyorum anlıyor musun beni?” “Anne, korkacak ne var? Sizi tehlikeye atacak herhangi bir hareket yapar mıyım ben? İnan bana her şeyi enine boyuna düşünerek hareket ediyorum. Söz veriyorum sizi koruyacağım?” “Kendi kalbini koruyabilecek misin peki?” Giray yutkundu. “O ne demek anne?” Kocasına döndü kadın. “Sakın farkında olmadığını söyleme bana. Oğlun o kıza kapılıyor ve bu beni endişelendiriyor?” “Öyle bir şey yok anne. Ben sadece işimi yapıyorum?” Bunları söylerken kendisi de inanmamıştı. Annesinin inanmasını bekleyemezdi. “Ben oğlumu çok iyi tanıyorum. Belki bir zamana kadar o sadece işti ancak artık öyle değil.” “Anne.” Giray panikle merdivenlere doğru baktı. Burcu’nun bunu duymasından endişelenmişti. “Bu ne saçmalık. Öyle bir şey olsa ben bilirim değil mi?” “Bir anne olarak gördüğümü söylüyorum. O tehlikeli sularda oğlum anla bunu. Bu dünyadan olmayan birine karşı bir şeyler hissetmen beni çok üzer. Bir gün çekip gidecek, o zaman ne olacak?” “Anne, böyle bir durum olmadığını söylüyorum, neden inanmıyorsun?” “Kanıtla o zaman?” “İnanman için ne yapmam gerekiyor?” Kalbi hızla atıyordu. Yıldız soluksuz onları dinliyordu. Abisinin böyle şeyler hissettiğini fark etmemişti. Burcu’nun bu konuda neler düşündüğünü merak ediyordu. “Sevda ile olan evliliği kabul edersen inanacağım?” “Sevda mı? Ama o Mert’in kardeşi.” “İyi ya, tanıdığın bir kız. Nereden geldiği belli, nasıl bir hayat yaşadığı belli. Tam hayallerimi süsleyen gelin adayı. Güzel, akıllı ve oldukça hamarat. Evimizi çekip çevirebilecek biri. Diğeri daha kendine yemek yapmaktan aciz.” Konu yeniden Burcu’ya gelmişti. “Tek sorun yemek yapamıyor olması mı?” diye sordu Giray öfkeyle. O kızla evliliği düşünmek onu kızdırıyordu. Onun için böyle duygulara sahip değildi. “Onu mu desteleyeceksin karşımda? Bir de ona karşı hislerin olmadığını iddia ediyorsun.” “Anne, her şeyi yanlış anlıyorsun. Sana onu desteklediğimi söylemedim. Senin için iyi gelin kriterini anlamaya çalışıyorum. İyi yemek yapınca yetiyor mu? Peki anlaşıp anlaşamayacağımız neren biliyorsun?” Kadın kararlıydı. “Sevda oldukça akıllıdır ve gerektiğinde kocasını alttan almasını bilir. Eğer bir kadın kocasına karşı gelmez ise o evde sorun çıkmaz.” “O zaman tüm sorun evi çekip çevirmek ise bir yardımcı alırız olur biter. Ben eşimin bana uyum sağlayabilecek biri olmasını istiyorum, hizmetçi aramıyorum.” “Tüm erkekler başta böyle söyler. Sonra neden evde yemek yok, neden gömleğim ütülü değil diyerek kavgalar başlar.” Giray onunla tartışmak istemiyordu. “Düşüneceğim anne.” Sandalyeden kalktı. “Yıldız ona yiyecek bir şeyler götür. Sabahtan beri hiçbir şey yemedi.” Annesinin imalı bakışlarına aldırmadan “İyi geceler baba.” Dedi odasına çıktı. ******* Ertesi sabah evde soğuk bir hava hâkimdi. Burcu kahvaltıya inmişti ancak sessizce yiyor ve kimseyle göz teması kurmuyordu. Kadın onun sessizliğinden dolayı biraz vicdan azabı çekmişti. Onun oğluyla olmasını istemiyordu ama burada mecburen kalıyorken eziyet etmek de kötü hissetmesine neden olmuştu. O nedenle aralarında beyaz bir bayrak dalgalandırmak adına yakınında duran pişi kâsesini aldı. Kızın tabağında olmadığını fark etmişti. Belki de yiyecekti ama onun yanında olduğundan istemeye çekinmişti. Gerçi mantığının bir kısmı onun çekinecek biri olmadığını söylese de onu dinlemedi. Tabağı kıza doğru uzattı. “Pişiler sıcakken yenilir.” Dedi. Tüm gözler aniden gelişen sohbet üzerine Burcu’ya yönelmişti. Burcu bu ani söylem karşısında afallamıştı. Aslında çok severdi ancak ondan tabağı istemeye çekinmişti nedense. Gülümsemeye çalışarak tabaktan birkaç pişi aldı. “Çok severim pişiyi. Harika görünüyor.” Dedi kadına bakmadan. Bu barış konuşmasından dolayı herkes mutlu olmuştu. Sofradaki gerginlikten dolayı her biri mutsuzdu. Giray salatalıklardan uzattı ona. Yıldız reçel tabağını verdi. Dayısına benzeyen adam geriye yaslanmış çayını yudumlarken aniden değişen ortamın keyfini çıkarıyordu. Ailecek ona alışmışlardı. Karısı ne kadar inkâr etse de aynı şeyleri hissettiğini biliyordu. Onun ki sadece korumacı bir anne yüreğiydi. Kahvaltının ardından Yıldız, Burcu’ya kahve yapmasını öğretmişti. Dayısının kahvesini onu yapmasını istemişti. Burcu tadından pek emin olamasa da tepsiye içeriye taşırken oldukça heyecanlıydı. Genelde fitre kahve yapmaya ve içmeye alışkındı. Daha önce Türk kahvesi yapması gerekmemişti. Ne yazık ki aile bağları buradaki gibi değildi. Dayısı kahveyi yudumlarken kızın kendisini izlediğinin farkındaydı. O nedenle daha kahveyi içmeden önce tadı ne olursa olsun güzel olduğunu söylemeye kararlıydı. Ama ilk yudumda buna gerek olmadığını anlamıştı. “Burcu kızım, eline sağlık gerçekten güzel olmuş.” Dedi içtenlikle. Burcu’nun yüzündeki gülümseme görülmeye değerdi. Yengesi kocası gibi iltifatlar etmemişti ama “İyi olmuş” diye eklemişti hızlıca. Burcu bu kadar iltifata alışmak istemiyordu. Buraya alışmak istemiyordu. O nedenle aniden gelen farkındalıkla içeriye girdi. Yıldız bu tepkisine anlam verememişti. Ancak peşinden gidip de onu sıkboğaz etmek istememişti. Günlük ev işlerini yapmaya koyuldu. Burcu odasının camından bakarken içeride yaşananları düşünmeye başlamıştı. Burada aile olmaya başlıyordu. Buna alışırsa sonrasında nasıl devam edeceğini bilemiyordu. O buraya ait değildi. Böyle anlarda bu gerçeklik daha fazla tokat gibi yüzüne çarpıyordu. Geri dönmesi gerekecekti. Burada kalmak istese de bunun mümkün olmadığının farkındaydı. Kaldıkça Yıldız için işleri zorlaştırmaktan aşka işe yaramayacaktı. Bunu istemeye hakkı yoktu. Bir süre odasında düşünüp kendi kendine kararlar verip bunları bozarken bunun sonu olmadığını anladı. Aklını meşgul etmesi gerekiyordu. O nedenle Yıldız gibi çalışması gerekiyordu. Alt kata indiğinde Yıldız mutfakta akşam yemeği için uğraşıyordu. “Yapılacak başka bir iş var mı?” diye sordu. Ona yardımcı olmayı teklif etmedi. Biliyordu o bu konuda ne kadar iyiyse kendisi bir o kadar kötüydü. “Çamaşırları asabilirsin.” Dedi Yıldız onu gördüğü için mutlu olarak. Burcu bunu yapmayı seviyordu. Çünkü çamaşır asmak için ekstra yetenek gerektirmediği biliyordu. Üzerine bir şeyler giyinmek için uğraşmadı. Yengesi onun bu tarz giyiminden hoşlanmıyordu ancak onun kendisini azarlaması daha iyiydi. En azından buradan gitmek zorunda olduğunu hatırlamasına yardımcı oluyordu. Kocaman çamaşır sepetini kucaklayıp bahçeye çıktı. Etrafta kimse yoktu. Giray verandada telefonuyla konuşuyordu. Onu fark etmişti ama konuşmak için duraksamadı. Bahçeye çıkıp sepetteki kıyafetleri ipe sermeye başladı. Çamaşırlarla adeta savaşıyordu. Giray, telefonla görüşmeyi bitirmişti ve gülerek onu izliyordu. En yakın sandalyeye oturdu ve Burcu’ya bakmaya başladı. Onda hoşuna gitmeyen çok şey vardı. Baştan ayağa kadar annesinin onun için uygun olarak niteleyebileceği kız tipinden oldukça uzaktı. Üzerindeki beyaz göbeğinin büyük kısmını açıkta bırakan tişörtü ve tüm hatlarını sergileyen taytının içinde göz kamaştırıcı göründüğünü inkâr edemezdi. Burcu onu izlediğinden habersiz çamaşırlarla uğraşırken Giray gitmek zorunda olduğundan dolayı mutsuzdu. Annesi ve babası dışarıya çıkmıştı. İki kız evde yalnız kalabilirlerdi belki ama Burcu’yu yalnız, korumasız bırakmak içine sinmemişti. O sırada evin önüne gelen aracı gördüğünde gerginliği bir kat daha artmıştı. “Bir Bu eksikti.” Dedi ayağa kalkarken. Burcu da gelen aracı fark etmişti. İpin arkasından çıkıp aracından inen Mert’e bakarken ne yapması gerektiğini düşünüyordu. İstemsiz eve doğru baktığında Giray’ın verandandan indiğini görmüştü. Ancak Mert çoktan ona yaklaşmıştı bile. Sarılmak için hamle yaptığında Burcu bir adım geri çekildi. “Hoş geldin Mert. Şu an sana sarılmayayım. Çamaşır astım ıslağımda.” Dedi gülümseyerek. “Önemli değil. Seni her halinle kabul etmeye söz verdim unuttun mu?” O an onun nasıl göründüğüne hızlı bir bakış atmıştı. Kalp ritimleri değişirken Burcu hemen eve yöneldi. “Birazdan döneceğim, daha uygun kıyafetlerle.” Yol üzerinde Giray’ı durdurdu. Damın elinin istemsiz beline kaydığını far etmişti. Neden buna heyecanlandığını anlamamış olsa da belli etmemek için çabaladı. “Onu içeriye girmeden oyala. Üst kata çıkacağım.” Giray onun omzunun üzerinden Mert’e bakıyordu. “Olur.” Dedi onun duyacağı kadar alçak sesle. Burcu içeriye girerken o Mert’e yaklaştı ve elini uzattı. “Hoş geldin Mert.” Verandayı gösterdi. “Hangi rüzgâr attı seni?” Mert sesindeki kıskançlığı gizlemeye çalıştı. Yıldız’ın ona sarılmaktan kaçınırken Giray’a böylesine teslim oluşundan dolayı kendisini kötü hissetmişti. Onun daha elini bile tutamıyorken Giray ona kolaylıkla sarılabiliyordu. Kuzendiler ancak bu kıskanmasına mani olamamıştı. Elindeki katalogu masaya koydu. “Annem Yıldız için bir şey yolladı. Gelinliğini seçmek isteyeceğini düşündü. Aslında o getirecekti ancak Yıldız’ı görmek istediğim için gelmek istedim.” “Aslında gelmen çok iyi oldu. Annem ve babam dışarıdalar. Beni amir merkeze çağırdı uğramam gerekiyordu. Ancak kızlar… Yani Yıldız’ı yalnız bırakamadım. Siz istersen birlikte gelinliğe bakabilirsiniz. Annemler birazdan dönerler. Ben de hızla gider dönerim.” “Gerçekten mi?” “Evet, neden şaşırdın?” “Bilmem ikimizi yalnız bırakman garip geldi.” Normal şartlarda yapmazdı evet ama amirine itaatsizlik edemezdi. Annesiyle konuşmuştu yakında dönerdi ama yine de evde başka bir polis olmasının daha iyi olacağını düşünmüştü. Üstelik Yıldız evde yalnız olmadığını biliyordu. O nedenle çok düşünmek istememişti. “Yakında evleneceksiniz bunda ne gibi bir sakınca var? İki aklı başında insanın ne yapıp yapmamasını söylemem gerekmez sanırım?” Mert mutluluğunu saklamaya çalıştı. “Kesinlikle, sen gidebilirsin. Ben buradayım.” “Ben gelene kadar kal lütfen. Seninle karşılıkla bir kahve içmeyeli uzun zaman oldu. Artık akraba olacaksak aramızdaki buzları eritmemiz gerek.” “Olur, burada olacağım.” O sırada Yıldız dışarıya çıktı. Onun kardeşi olduğunu utangaç bakışlarından anlamak zor değildi. “Ne içmek istersin?” diye sordu çekinerek. Onları yalnız bırakıp aracına doğru giderken camın pervazına oturmuş dışarıyı izleyen Burcu ile göz göze geldi. Onunla konuşup riske girmedi. Biran önce gidip geri dönmesi gerekiyordu. Karakola ulaştığında yarım saatlik yolu azami sınırın üzerinde geldiğinden yirmi dakikaya gelmişti. Doğrudan şube müdürünün odasına ilerledi. yol üzerinde ona selam verip dursalar da sadece başıyla karşılık verip hızlı adımlarla odanın önüne geldi. Kapıyı çalıp içerideki sesi bekledi. “Gir.” İçeriye girdi. “Amirim” dedi önündeki bilgisayara bakan adama. Adam gözlüklerinin üzerinden gelen adama bakmıştı. Gri saçları kısa kesilmişti. Her gün tıraş olmaya alışkın olan cildi oldukça pürüzsüzdü. Üniforma giyinmiyordu ancak yılların verdiği disiplin her yerinden belliyordu. “Geldin demek. Bana anlattıklarından sonra tüm gece uyuyamadım” “Amirim ben de duyduğumdan beri aynı şaşkınlığın içindeyim ancak Burcu bunu kendi kulaklarıyla duyduğundan çok emin. Üstelik odayı da tarif edebiliyor. Yalan söylemek için bir sebebi de yok.” “Bu kurumun çatısı altında böyle bir şeyin yaşanacağına ihtimal vermezdim.” “Ne yapmamızı istiyorsunuz amirim?” Adam düşünceli bir şekilde geriye yaslandı. “Önce kime güvenmemiz gerektiğini bilmek zorundayız. Kolları nerelere kadar uzanıyor, başlarında kim var, asıl amaçları ne bilmek zorundayız. “Bunu yapabilirim amirim.” “Sessizce Giray. Sesiz olmalıyız. Teşkilatın adının kötü anılması kimsenin işine yaramaz. Ve ne kadar yetenekli olsan da bunu yalnız yapamazsın.” Giray da bunu biliyordu. Kime güvenmesi gerektiğini o da düşünmüştü. Elinde belli bir liste vardı ancak ne kadar güvenilir olduğu konusunda karar veremiyordu. “Amirim kimlere güvenebileceğimi biraz düşünmem gerek. Size daha sonra rapor vereceğim.” “Telefonu kullanma dememe gerek yok sanırım. Her gelişmeyi gelip bildirmen gerekecek. En azından konu nereye uzanıyor öğrenene kadar böyle bir tedbir alalım.” “Emredersiniz amirim.” “İzin süreni uzatacağım. O kızı gözden ayırma ve bu işi halletmenin bir yolunu bul. Eğer başarırsan baş komiserliğin garantilenir.” Giray uzun zamandır bunu elde etmek için didinip durmuştu. Ancak amirinden duyduğunda bu konunun rütbesini yükseltmekle ilgili olmadığını fark etmişti. Bu konuyu çözmek istiyordu ama nedenini çözemiyordu. “Umarım amirim. Müsaadenizle gideyim. Kızı evde Mert komiser ile bırakmak zorunda kaldım.” “Duydum, kuzenin ile evlenecekmiş. Ona güveniyorsunuz belli ki. Mert’e şans verebilirsin o zaman. Oldukça yetenekli bir komiserdir. Sana bu operasyonda destek olabilir.” “Bunu da düşüneceğim amirim. İzninizle.” Dedi aceleyle odadan çıkarken. Bu fikirden ne kadar hoşlanmamış olsa da mantıklı olduğunu inkâr edemezdi. Yol boyunca bunu düşünmeye koyuldu. Ve kararını verdi.
|
0% |