
- sipariş verebilir miyiz artık? Gelince o da verebilir.
- iki dakika bekle be abim
- görende aç bıraktık sanır.
- cemre haklı , yiyelim artık. Yıllık alışveriş yapıyor sanki, fısıldadı hafifçe, kartı buldu tabi.
Bora hafifçe sola çevirdi kafasını. Gerçekten anlamıyordu bu kızlarnn birbirlerine karşı olan nefretini, gerçi tek Nur ve Cemre İremi sevmiyordu, iremin onlara bir nefret beslediğini sanmıyordu ama, bilmiyordu.
Telefonu cebinden çıkararak çaldırdı kardeşini. Biraz bekledi, ulaşılamıyor mesajı düştüğünde kaşları çatıldı. Bir kere daha denedi. Çalmadı telefon. Ayaklandı, diğerlerine yemeklerini yemelerini söyleyerek aşağı indi, gireceği magazalara baktı tek tek hatta kadınlar tuvaletinin kapısının önüne bile geldi, çaldı kapıyı, ardından içeri seslendi.
- kusura bakmayın, kardeşimi arıyorum.
Kapıyı turuncu kıvırcık saçlarıyla bir kız açtı,
- maalesef burda değil, bir tek ben varım içeride.
- teşekkürler.
Telefonunu tekrar çıkarıp abisini aradı bu kez, ikinci çalışta açıldı telefon.
- toplantıdayım sonra konuşalım.
- abi acil, İrem yok.
Yahya, odadakilerden müsaade isteyip çıktı,
- ne demek İrem yok, nerdesiniz nere gitti.
- abi AVM ye geldik,bir kaç eşya baktık, kaanlar geldi yukarı çıkıp yemek yiyecektik, alacakları varmış almaya gitti, aradım telefonu kapalı her yere baktım tuvalete bile ama yok bulamadım abi!
- geliyorum diğerlerinin yanına dön Bora!
Yahya hızla çıktı şirketten, bir yandan Yavuz'u arıyordu,
- yavuz, ***** gel. İrem kaybolmuş
Direksiyonu sıkarken hayıflandı seslice,
- ah be kızım, ah be ! Bir sakin günün yok mu senin.
**************
- kafamdaki şeyi çekersiniz mi acaba? Boğulacağım içinde!
Bir kaç ayak sesinden sonra çekildi başımdaki bez posetimsi siyah şey. Bir kac saniye gözlerimin ışığa alışmasını bekleyerek kırpıştırdım.
Ellerim ve ayaklarım bileklerimden bağlanmış, bir koltuğun üstüne oturtulmustum. Altımdaki yeşil tekli koltuk hem büyük hemde rahattı, ayaklarımı kendime çeksem çok güzel uyurdum burda.
Antika eşyalarla döşenmiş bir odaydi burası, soluk sarı duvarlar, eski koltuk takımı oyma sehpalar. Suan metresi binlerce liraya satılan eski perdeler. Hayalimdeki ev olsa da kendi evimi tercih ederdim.
Bakışlarım karşı koltugumda oturan adamla kesiştiğinde, şükür eder gibiydi, sonunda görmüştüm onu .
- kaçırıldım değil mi?
- evet, kaçırdık seni.
Adam yirmilerinin ortasında gibi duruyordu. Oturduğu yerde yayılmış kısık gözlerle izliyordu beni.
- neden kaçırdınız peki?
Çarpıkça yukarı kıvrıldı dudağının sağ tarafı
- o benden duyman gereken birşey değil ufaklık.
- kimden öğrenebilirim
- benden öğrenebilirsiniz küçük hanım.
Kapıda kırklı yaşlarda bir adam belirdi bu sefer. Ellerini göğsünde birleştirmiş, sağ omzunu hafifçe yaslamıştı kapıya.
- neden kaçırıldım.
- pek sakinsiniz bakıyorum, ağır adımlarla karşımdaki koltuğa oturdu, ailen yüzünden burdasın İrem.
Ömer veya salih abinin böyle şeylerle uzaktan yakından ilgisi olamazdı biliyordum. Demek selim Bey'in tanıdıklarıydı
- tamam lakin istediğiniz nedir onu anlayamadım.
- ufak bir ihalemiz var, babanların çekilmesi gereken. Sonra bırakacağız seni. Başka bir amacımız yok.
- anlıyorum, öyleyse ipleri çözsek olur mu ? Gerçekten kaçmayacagım, yemin ederim!
Kafasını yukarı kaldırıp gür bir kahkaha attı komik birşey söylemişim gibi!
- çözelim kızım, çözelim. Alper, çantayı getirin bir de bıçak.
Çok geçmeden elinde maket bıçağı ve benim çantamla ' Alper ' çıkageldi. Çantayı kenara koyup ellerimdeki ipleri kesti, ayaklarıma geçtiğinde etek giymediğime bir kez daha şükrettim.
Bıçak bir yerime değecek kokrkusuyla pür dikkat izlerken göz göze geldik bir kaç saniye. Gözleri gri idi, saçları simsiyah. bakışları yerime sinmeme yetti. hafifçe güldü bu halime. ayağa kalkarken çantamı uzattı, hemen aldım elinden. şekerimin düştüğünü hissediyordum lakin telefonum olmadığından emin değildim.
çantamı karıştırarak şeker aletini aldım. odadaki kimseden ses çıkmıyordu kafamı kaldırıp bakamıyordum bende. stripi makineye takarak açtım. işte o an konuştu biri.
- diyabet hastası mısın?
alperdi konuşan, tek ayağının üstünde merakla bakıyordu elimdeki cihaza. kafamı sallamakla yetindim.
- şekerin düştümü çıktımı?
- düştü sanırım, emin değilim o yüzden ölçüyorum.
- Can, şekerli birşeyler kap gel, elimizde ölmesini istemeyiz ne de olsa!
korkuyla yutkundum, bu çocuğun derdi neydi böyle. öldürmeyeceklerini biliyordum, boş yere geriyordu beni.
- alper korkutma kızı. istediğin birşey var mı, lazım olan?
- şerbet veya şekerli bir içecek alabilirim, teşekkür ederim.
elimdeki şerbeti ve keki yerken herkes sessizdi. misafirliğe gelmişim gibi hissediyordum.
- baba ihaleden çekilmezlerse ne yapacağız?
selim bey kesinlikle çekilmezdi, biliyordum. nuru kaçırsalardı çekilirdi belki, boşuna kaçırmışlardı beni.
- çekilecek, yeni kavuştuğu kızı yanımızda. ve ne durumda olduğu hakkında bir bilgisi yok. çekilmek zorunda.
- ne ihalesi bilmiyorum ama selim beyin çekileceğini gerçekten sanmıyorum.
alperin bariz şaşırdığını gördüm. karşımdaki adamsa hafifçe gülüyordu yanlızca.
- kızım herşeyi anlatamam sana ama, babanın o ihaleye haksızlıkla girdiğini bil. aylardır hazırlanıyoruz biz bu ihale için.
ondan sonra bir daha konuşmadık işte. oturdugum o rahat koltukta mayışıp kaldım açık pencereden dışarıyı izlerken. gözlerime direnmeyi düşünmedim bile.
gözlerimi açtığımda güneş batıyordu. hala pencereye bakıyordu yüzüm. üzerime ince bir battaniye örtülmüştü. yavaşça dikleştim oldugum yerde. uyku mahmurlugunu atmayı bekledim.
kimse kalmamıştı odada, diğer odalardan olsa gerek hafif bir uğultu geliyordu kulağıma. üstümü başımı düzelttim kapıya yöneldim yine kimseyi göremeyince sese doğru ilerledim. yavaş vuruşlarla çaldım kapıyı,
- gel irem gel
odada dört eski - antika olarak nitelendirilir sanırım- berjer vardı. üçü doluydu. alper, babası ve salih abi, salih abi?
- ABİ?!?!??!?
hızlı adımlarla yanına varıp sarıldım kalkmasına müsaade etmeden.
- abi ne arıyorsun burada?
- asıl sen ne arıyorsun. gözümüzü ayırsak kayboluyorsun yavrum. otur suraya, arkamda kalan berjere oturdum anında, burada oldugunu öğrenince koşarak geldim.
- ama nasıl öğrendin ki, hem böyle rahat geldin?
diğer adamla birbirlerine bakıp güldüler,
- kızım, bu Arif, kendimi bildim bileli dostum benim. 16 yıl önce, Alper üç yaşındayken, yurt dışına çıktı, hala daha orada olmalıydı ama ansızın gelip bin türlü olaya karışmış üstelik kızımı da karıştırmış!
- bitti mi ihale?
- henüz değil, lakin yarına kadar eve dönemezsin tamam mı?, ağzımı açmış konuşacakken susturdu beni, yalan söylemek istemiyorum o yüzden daha fazla soru sorma olur mu kızım?
- tamam ihale hakkında soru sormayacağım. diğerleri biliyor mu burada oldugumu.
-selimin bildiğini sanmıyorum, aynur biliyor birde ömer. gelecekti zor durdurduk.
- peki selim bey birşey yapmadı mı?
- hayır, yapmadı.
- öyleyse müsaade alalım biz, ailecek bize bekliyoruz en kısa zamanda haberin olsun arif. gelmemezlik yapma!
- geliriz geliriz de, siz yemek yemeden şuradan şuraya gidemezsiniz devrem. sofra hazırdır şimdiye
önden salih abi ve arif amca, arkadan ben ve alper girdik yemek odasına. arada benimde katıldıgım muhabbetli bir akşamdı.
salih abiyle ve geldiğimizde telefonum hala daha kapalıydı, sabaha kadar da kapalı duracaktı. arabadan iner inmez evin kapısı açıldı. üç dört basamağı inerek geniş adımlarla geldi yanıma. ellerim boynuna dolanırken onunkiler belimi sarmaladı.
- girin içeride giderin özleminizi. Ömer dikme kızımı burada.
Kikirdayarak geri çekilmeye çalışırken kendimi kucağında buldum.
.....
- sen tanıyor muydun Ömer?
- Arif abinin ismini babamdan duydum ama en son üç beş yaşlarında görmüşüm hatırlamıyorum yavrum yüzünü.
Bugün yasadiklari aklına gelince biraz daha sokuldu Ömer'e. Orada bir kaç saatlik uyuması şuan uyutmuyordu.
Ayrıca yarın nasıl eve gideceğini de düşünmüyor değildi.
- yarın tatile gidecektik normalde, bugün onun için alışverişe çıkmıştık. BILIYORMUSUN, COK GUZEL BIR MAYO ALDIMM. HEMDE YEŞIL
- mayoyu ilk ben üstünde görmezsem ölermişim yavrum, nereye gideceksiniz tatile?
- bilmiyorum ki, sonra gideriz herhalde.
- öyle olur sanırım. Artık uyu bebeğim geç oldu saat.
Sevgilisinin yanağına ufak bir buse koyup iyice sokuldu, bir anda uyku bastırmıştı.
Taksiye parasını ödeyip indi evin önünde, kolundaki çantasını kavradı elleri. Kapıyı çaldığında içeriden gelen sesler kesildi.
- IREM!!!
Boranın kolları bedenini sararken dondu kaldı, onun arkasına Güner ve Arasta eklendi.
Bora geri çekilip süzdü onu, o iyiydi,bir yerine zarar gelmemişti.
- yemin ederim endişeden öldüm. Ikidir benim yanımdan kayboluyorsun yapma bir daha.
Kaçırılmıştı o ama kendi bilirdi tabii.
- yemin ederim, babam haber etmeseydi abimleri tutamazdık.
Selim bey neyi haber etmişti?
- ABI! Haydi hazırla şu valizini!!
- kızım bir dur!
- evin yolunu bulabilmissin sonunda!
Sesli bir nefes verdi, gerçektende kaçırıldığının farkında değil miydi bunlar?
Sonunda eve girediğinde kapıdaki valizlere takıldı gözü, plan iptal edilmemişti. Peki ya gelmeseydi?
- iyi yetisebildin, hazırlanın artık da gidelim!
Boranın hadi der gibi bakışlarıyla çıktı odasına. Önceki gün aldıkları yatağının üstündeydi, buraya geldiğinde kullandığı bavula yerleştirdi her birini. Büyük bez çantasına sık lazım olanları kattı, birde küçük bir çanta.
Çok kısa bir duşun ardından üzerini yeniledi, Spor ayakkabılarını ayağına geçirerek indi. Lazım olan herşeyi almıştı.
Kapının önünde büyük iki arabanın (Audi Q7) önündeydi tüm gidecekler. Valizleri arkaya yerleştiriyorlardı.12 kişilik bir yolculuktu.
Valizleri Yavuz'a bırakıp mutfağa gitti, ne olur ne olmaz yolda şekerinin düşme ihtimaline karşı birşeyler alacakti. Içeri adım atar atmaz selim Bey'in ismini çağırmasıyla oturma odasına yöneldi. Elinde kumanda televizyon izliyordu.
-evin yolunu bulabilmişsin bakıyorum.
Gerçekten sorunları neydi anlamıyordu. Kaçırılmıştı o tatile falan gitmemişti!
- sabah bıraktılar geldim taksiyle.
- ihaleden haberin var mı peki
Vardı, ama bunu bilmesine gerek yoktu.
- hayır
- senin yüzünden ihaleyi alamadığımız hatta katılım dahi sağlayamadığımızdan da haberin yoktur o halde.
- farkında mısınız bilmiyorum ama sizin işleriniz yüzünden kaçırıldım ben. Birşeyden haberim olmadan tutuldum bir yerde ve gelip ilk sorduğunuz şey ihaleden haberim olup olmaması mı?!?!?
- SENIN SÖZDE KAÇIRILMAN BIZE NELERE MAL OLDU BILIYOR MUSUN?
Aniden ayaklanmasiyla bir adım geriledi,
-Ben mi dedim gelip beni kaçırın diye? Beni bir kere aradınız mi siz? Başka bir çocuğunuzun baş-
Sözünü yarım bıraktıran yanağının acısı falan değildi, şoka uğramasıydı.
Yüzü sağ tarafa düştü, karşısındaki adam hala daha adimlayarak söylenirken yere kırmızı bir damla düştü. Yüzü yanıyor bir yandan da burnu kanıyordu. Dudağı bile patlamış olabilirdi. Bilmiyordu, çok sert vurmuştu.
*******************
Seen kim olmak benim kızıma vurmak ?!?!?!!
1420 kelime, umarım beğenirsinizzz (Vote vermeyi😻 unutmayın
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |