
Helöö
Finale adım adım diyelim mi?
İyi okumalarrrrr umarım beğenirsiniz.
***************
Başımı yaralı dört gün olmuştu 96 saat. Bugüne kadar hiç evden çıkmamıştım kimse de gelmemişti. Arayıp soran da olmamıştır, bilmiyorum. Eğer eşyalarımı aldılarsa telefonum onlardaydı, getirmemişlerdi.
- dişlerini sıkmayı bırakabilirsin yavrum
Sımsıkı kapattığım gözlerimi açtım, doktor çıkmıştı bile.
- acımadı?
- acımayacak dedi ya zaten kızım
- onlar her zaman acımayacak diyor ki.
Elimi alnumda yapıştırılmış olan bezden gezdirdim. Başımın yarısı bezden oluşuyordu!
Abartıyorum.
Alnımın sol tarafında sekiz santimlik kare bir bez vardım. Henüz pansuman yaptırıyorduk anlaşılan bir süre daha çıkmayacaktı.
Doktor çok geçmeden elinde kremlerle girdi. Önümde duran sandalyeye oturdu.
- nasıl oldu bu?
Yanağıma soğuk kremi sürerken yüzüme bakarak konuştu.
- kardeşimle kavga ettik.
Hayır doktor bey vahşi falan değiliz bakmayın öyle. Herkes kavga eder.
- kremlerinizi düzenli olarak sürün, dört gün sonra tekrar bekliyorum. İyi günler.
Doktor çıktığında bende sedyeden indim.
-demek kavga etti benim sevgilim. Hemde kardeşiyle.
- şey yani tam olarak kavga ettik diyemeyiz tabi ...
Ömer bilmiyordu, bir kaç kere sorsa da araya kaynamıştı, biraz da ben kaynatmış olabilirdim pek tabi ama bunu bilmesine gerek yoktu.
- anlat. Nasıl oldu?
- şöyle ki, biz borayla yatmıştık ya orada, Şakalaşırken dengemi kaybettim yataktan düştüm düşerken de çarpmışım işte.
Ceket giyerken arkamın dönük olması işime gelmişti.
- şimdilik inanmış gibi yapacağım dışarıda konuşmak istemiyorum bu konuyu. Lakin birilerini korumana gerek yok. Onları dava edeceğim ve her türlü doğru bilgi lazim bana. Anlıyorsun değil mi?
Dava etmeyi bende düşünmüştüm lakin kazanma ihtimalimizi düşünmemiştim bile. Onları bir daha görmek istemiyordum.
- bak bakayım bana, başımı kaldırıp yüzüne bakmamı sağladı, sana kızmıyorum, yalnızca ne olursa olsun benden saklamanı istemiyorum İrem. Seni korumak istiyorum.
- Ömer ben onları korumuyorum. Bir an önce hayatımdan gitsinler istiyorum yalnızca uğraşmak istemiyorum. Ben onları görmek dahi istemiyorum.
- tamam şimdi konuşmayalım bu konuyu. Eve gidince etraflıca düşünürüz.
Aslında herşeyi bugün bitirsem iyi olurdu. Eşyalarımı almalıydım.
- Ömer oraya gidip eşyalarımı alıp gelelim.
- ne zaman?
- şimdi.
Yüzüme inanmayarak baktı. Eh görmek istemiyorum diyip oraya gitmek de böyle bir tutarsızlık işte. Lakin bugün komple bitirmekti niyetim. Bir daha görmeyecektim ve bu kararı almışken bunu garantilemek istiyordum. Bugün bu işi bitirecektik.
- emin misin? Başımı salladım, bizim arabaya sığar değil mi eşyaların?
Yine onayladım onu. Bir kaç müzik aletim bir bavul da eşyam vardı.
Hastaneden çıkıp arabaya geldiğimizde bekledi, telefonunu çıkarıp birini aradı Yahyaydı bu. Abim. Bir kere bile gelip nasılsın diye dahi sormayan abim.
- iremin eşyalarını almaya geliyoruz. Evde herhangi biri var mı? , karşı taraftan 'var' sesi duyuldu, on dakikaya oradayız.
Onu aramadan önce gayet sakin olsam da şimdi oraya giderken gerilmiştim.
- kimseyle muhatap olmak zorunda değilsin tamam mı? Eşyalarını toplayıp çıkacağız. Sadece on dakika.
- tamam. En fazla on dakika sürecek zaten.
Evin önüne vardığımız da bahçe kapılarını açarak girdik içeri. Yahya, ve diğerleri, kapıda bekliyorlardı. Hepsi evdeydi.
Hiç birine bakmadım adam akıllı. Ömer'in elini belimde hissettim. Rahatlatmaya çalışıyordu.
Hızlı adımlarla kapıya geldik bir an önce bitirip gitmekti niyetim
- irem-
- yanlızca eşyaları almaya geldik. Muhatap olmayalım.
Buradan hemen gitmek istiyordum.
- müzik aletleri aşağıda onları alalım ilk.
Ömer beni onaylayarak geldi peşimden. İki sazım ve gitarımı alıp dış kapının yanına koyduk. Ardından yukarı kata odaya çıktık. Diğerleri birşey söylemeseler bile peşimizden geliyordu.
- bavulun nerede yavrum?
- köşede , kıyafetlerimi alır mısın?
- sen diğerlerini topla.
Ömer dolabıma ilerlerken başka bir çantayla banyoya ilerledim.
Sonunda toplamayı bitirdiğimizde zaten küçük olan bavuluma tüm eşyalarım fazlaca sığmıştı bile.
- diğer eşyalarımı verir misiniz? Oraya götürdüklerimi.
Birbirlerine baktılar ilk , bora getirdi en sonunda çantalarımı. Telefonum içindeydi, diğer eşyalarım da öyle.
Sonunda bitiyordu. Gidiyordum bu evden. Onlarla hiç tanışmamış gibi sürdürecektim hayatımı.
Aşağı kata indiğimizde salonun önünde bir ses durdurdu beni. Selim beyin sesi.
- gerçekten gidebileceğini mi düşünüyorsun bu evden? Reşit bile değilsin, nerden geliyor bu özgüven, sevgilinden mi?
Kolundan tutarak durdurdum sevgilimi. Canım babam! Çok istiyordu beni yanında.
-size gidemeyeceğimi düşündüren ne? Reşit olmamam mı?
- reşit değilsin gidecek yerin yok, maddi gelirin yok. Muhtaçsın bize .
- kusura bakmayın ama siz gelmeden önce gayette herşeyim vardı ki halen var. Beni buraya yalvararak getiren sizlerdiniz hatırlatırım.
Sinirden yüzü gerildi, korkmuyordum. Sıkıyorsa bir daha vursundu.
- yakında tekrar görüşeceğiz. Avukatınızı hazırlayın bir yararı olmayacak olsa bile.
Bende diyordum ki bunları tekrar görmeyeyim mahkemeyi falan boşvereyim, madem öyle , siz kaşındınız.
- elinizden geleni ardınıza koymayın. O mahkemeyi de nah kazanırsınız.
Kapıya ilerlerken Nurun elinde gördüğüm şeyle dumura uğradım. Sazımı kırmıştı kısa sap, dut ağacı sazımı.
- ay elim çarptı sanırım. Tüh.
Yanımdan geçerken kırdığı sapı elime tutuşturdu. İşte o ana kadar yürüyüp gidecektim evden.
Elimdeki sapı nurun boğazına dayadım, duvara çarptı sırtı.
Her bir ağızdan gelen İrem sesleri yetmişti artık.
- NE VAR LAN İREM İREM. KIRARKEN NEREDEYDİNİZ ?!?!!?!
Küfür etmemek için kendimi o kadar zor tutuyordum ki.
Sazımı kırmıştı. Dut ağacı sazımı.
- bana bak, şimdiye kadar seni anlamaya çalıştım ettim lakin yeter. Hem ailen vicdan yapıp zorla beni buraya getirip hayatımın içine ediyor hemde çocuklarıyla uğraşıyorum. Bu kırdığın sapı bir yerine montalarım senin aptal, ne sanıyorsun kendini?
Gözleri büyüdü, nasıl bir ifadem vardı bilmiyorum lakin korkutuguna yemin edebilirdim.
Geri çekilip gitarim ve sazımı aldım kırık sazımı da tabi. Bahçeden hızlı adımlarla çıktım. Affetmeyecektim onları.
**************
- hakim bey size sunduğumuz dosyada, isteklerimizin gerekliliği kanıtlarıyla beraber sunulmuş bulunmakta. Ek olarak, müvekkilimin biyolojik ailesinin onların yanında kaldığı süre boyunca, psikolojik ve fiziksel şiddette bir çok kez maruz kaldığını belirtmek isterim.
- kendinizi savunacak mısınız?
- onu kardeşlerinin yanına alışsın diye getirdik, tek başına büyüdüğünden midir nedir bir türlü uyum sağlayamadı kardeşleriyle. Olay bundan ibaret. Şiddet söz konusu değildir.
Salondan uğultular yükselirken hakim müdahale etti.
- henüz reşit bile olmamis bir kızın yeri ailesinin yanıdır, başka bir yerde kalmasıni istemiyoruz.
- son kez diyeceğiniz bir şey varmı?
- biz nedenlerimizi kanıtlarıyla beraber sunduk. Gerisi size kalmış.
Hakim bir kaç saniye durdu, elindeki kağıdı inceledi.
- karar verilmiştir. Atalaylar sunulan delillerle suçlu bulunarak, İrem aksayin vasisinin yaninda kalması , Atalaylara uzaklaştırma kararı uygun görülmüştür.
Derin bir nefes verdim. Bitmişti. Mutluydum lakin buruk hissetmekten alamıyordum kendimi. Bir ailem vardı evet lakin, öz ailemi de istemiştim onların aksine.
Mahkeme salonundan Ömerle çıktık. Diğerleri de arkamızdan çıktı.
- e kutlamayacak mıyız bunu?
- Aynur!
Salih amca sahte siniriyle seslendi Aynur teyzeme. Omuz silkti o da. Fısıldayarak
- ay ne var canım, yalan mı konuşuyorum. Kurtulduk onlardan. Demi kızım?
Gülerek salladım bende başımı. Bir Esma hanıma birde Aynur teyzeme baktım. Yedi çocuğu olsa da anne olamamıştı bir çocuğa. Aynur teyze ise hem süt annemden hemde öz annemden daha çok sahip çıkmıştı.
- o halde gidiyoruz, hesaplar benden.
- senin paran burada geçmez yavrum.
Adliyeden ayrıldığımız da arkada kalanların bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Gözümü dahi değdirmedim onlara.
...
Yemeğimizi dışarı da yedik, akşama misafirlerimiz olduğundan tatlı alarak eve geldik. Arif abiler gelecekti ailecek, beni kaçıran Arif abiler.
- sevgilim yarın işin var mı?
- şirkete gideceğim güzelim, hayırdır?
- saz almaya gidecektim, işin yoksa beraber gidelim diyecektim.
- öğlene kadar halletmeye çalışırım işlerimi. Gideriz sonra.
- yok yok olmaz öyle. sen rahat rahat yap.ben gider veririm siparişimi. Hem uzun sürüyor biliyorsun. Birde onunla yorulma.
- cidden gelebilirim yavrum. Hiç sorun olmaz.
- Hayır. Aaaa giderim kendim. Hazır olsun almaya beraber gideriz.
- öyle yapalım o halde.
Değiştirmek için tişörtünü çıkardığında gözüm kaslarına kaydı. Görmeyeli daha mı gelişmişti bu.
- hoay maşallah! Şu tozlardan kullanmıyorsun değil mi? Doğruyu söyle
Arkadan başımı koluyla kavrayıp kaslarını sıktı. Sevgilim çok yakışıklıydı be!
- ne sandın yavrum. Organik bunlar.
- kabul, yenildim! Bırak beniii!
- bende yenilmiştim uzun bir süre önce.
Kimle kavga etmişti de yenilmişti bilmiyordum. Yüzümü ona dönerek kime yenildiğini sordum
- gözlerine, dudaklarına, her bir zerrene.
Parmak uçlarımda yükselerek sıkı bir öpücük kondurdum yanağına. Çok seviyordum ben Ömer'i.
- hadi yatalım.
Yüzüme yaklaşarak söyledikleriyle geri kaçtım.
- ay höst be !
Ben utançtan kırmızının envai tonuna bürünürken sevgilim gülüyordu.
Şerefsiz sevgilim.
- uykum geldi kızım boşverelim misafirleri uyuyalım diye demiştim.
-sen- sen çok kötüsün.
- eee
- hep kandırıyorsun beni gülüyorsun sonra!
- ama beni seviyorsun.
- tabi bir Johnny Depp değilsin lakin seviyorum tabi.
Boş muhabbetlerimiz eşliğinde hazırlandık uzun bir sürenin sonunda.
Saat sekize geldiğinde ise çaldı kapı.
Arif abi, karısı, üç yaşlarında iki kız çocuğu ve Alper vardı kapıda.
Diğerleri selamlaşarak içeri girdiğinde en son Alper kalmıştι.
Ömerle el sıkışıp selamlaştı sıra bana geldiğinde ise kısa bir hoşgeldin demekten başka bir şey yapmadım lakin o gözlerini ayırmadan gözlerimden. Karşımda dikilmesi iyice beni gerdiğinde Ömer'e yanaştım. O da anlamış olacsk ki belimden tutarak kendine çekti beni.
İkisi göz göze geldiğinde esen soğuk rüzgarların farkındaydım. Umarım güzel kapatırdık günü.
***************
1268.
Sınavlarınızda başarılarrrr
Öpüldünüz canlarım :33
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |