@leyuza
|
Kalbinizin atma hızları sürekli değişkenlik halindedir. Bazen içiniz kelebeklenir özel anlarda , bazen heyecanla atar kalbiniz bazen hüzün bazen mutluluk ve bazen de korkuyla. İllaki her birini tatmışsınızdır, bende tattım iliklerime kadar hemde, özelikle korkuyu. Bir kaç salisedir bakıştığım köpek ödümü koparıyordu. Gözlerini dahi seçemediğim kadar siyahtı bu köpek, zaten seçmek de istemiyordum. Beş altı adımlık mesafeyi saniyeler içinde geldi yine, dibime girdi. Elim ayağım tutulmuştu tepki dahi veremiyordum. Köpeklerin ilk olduğu yerden - kulübenin önünden - ayırmamıştım gözlerimi. Koca bir siktir çektim. Ölecektim. Parçalayacaklardı bunlar beni. Aramızda ki azıcık mesafeden o kadar yüksek desibelli havlıyorlardı ki bardak olsam çatlamıştım bile. Seslerini duyuyor lakin algılayamıyordum. Ölecektim. Leşim bile kalmayacaktı ortada, beni burdan Ömer bile kurtaramzdı. Gözlerimi zar zor kapatmayı başarıp dua etmeye başladım içimden, umarım bir an önce bayılırdım veya her ne ise işte. Isırıklarını hissetmesem iyi olurdu. Canlı yemezlerdi herhalde? Koca köpeğin bana değmesiyle gözlerimi sıkıca kapattım. Ölecektim kesin ölecektim! Uzaktan yavuzun sesini duyduğumda gözlerimi araladım. Bana doğru geldiğini görünce ise bedenimde yayılan rahatlamayla kendimi yere bıraktım.
_____________________
- LAN Bora! Hadi oğlum bir tornavida getireceksin lan !!! - yok burada tornavida falan nereye koydun ? Hiçbir şeyi bulamazdi Bora, hem ben de ne diye gönderdiysem onu. Roza ve Sezarı kontrol ettikten sonra boranın yanina - kulübeye- adımladım. Köpek kulübesinin menteşelerini sıkmamız gerekiyordu lakin beyefendi! bir türlü bulamamıştı tornavidayı. İçeriye girerek duvardaki rafları süzdüm birinin içindeydi. İki rafı eledikten sonra üçüncüde bulmuştum, havaya kaldırarak canım kardeşime hani yoktu adlı bakışlarımla karşılık verdim. Maldı bu çocuk, ama napalım kalmıştı başımıza. - NASI YA !??! YOKTU ORDA O ŞEY!!! -elimdekine bakınca var gi- Kelimelerimi bölen havlama sesiyle hızla çıktım kulübeden. Üzerine atladıkları bedeni gördüğümde ise elim ayagım tutuştu. Elimdeki tornavidayı kenara atarak hızla koştum o tarafa bir taraftan Roza ve Sezara çekilmeleri için bağırıyordum. İrem gözleri kapalı hareket etmeden dikiliyordı onların ortasında. Korkmuyor muydu? Gözlerini açıp bana baktığında göz göze geldik, gözlerini tekrar kapattığında ise düşüyordu. Köpekleri umursamayarak düşmesini önlemeye çalıştım, başardım da. Korkmuyormuydu demiştim ya , hayvan gibi korkuyordu kız. Eli yüzü buz gibi olmuş, bembeyaz kesilmişti. Rengi gitmişti yüzünün. İrem kucagımda yerdeyken bora hızla gelip köpekleri tasmalarından tuttuğu gibi uzaklaştırdı. Havlama sesini duyan diğerleride gelmiş bir kucagımda ki kıza birde bana bakıyorlardı. - ABİ KIZ BAYILDI?!?? Hala daha ileride dikilen Yahya abime bağırdım yoksa hareket edesi yoktu sanırım. Kızı yavaşça çimlere yatırdığım da Acar elinde kolonya ile koşarak gelmişti yanımıza. Abim elinden alarak kendi eline döktü, eşarbının önünü açıp boynuna yanaklarına hafif hafif sürdü kolonyayı. En son burnu na yaklaştırdıgında hafif kıpırdadı gözleri , kısa bir süre sonra da açtı - şükür. İyimisin? Niye seslenmedin bize ? Yeni yeni ayıldığı belliydi, doğrulmasına yardım ettim. Etrafa baktı bir süre ileride bora ve elindeki köpekleri görünce biraz daha yaklaştı göğsüme. Sanırım korkuyordu hala. - gel haydi içeri gidelim. İyisin değil mi? - B-ben iyiyim. Onları t-tutsun biz gidene kadar lütfen. - tutacak tutacak. Bırakmaz onları merak etme, gel haydi. Ayaga kalkarak elini tuttum kalkması için. - b-biraz daha otursak. Tek kaşımı kaldırarak baktım ona, daha yeni içeri girmek istemiyor muydu? Çok geçmeden bacaklarının ve ellerinin titrediğini gördüm. Bu yüzden kalkamıyordu ve söylemek istememişti demek. İçime oturan öküzle eğilerek bacaklarının altından ve belinden tutarak kaldırdım onu. Kucagımda eve giderken kafasını eğmiş ve benden uzak durmaya çalışıyordu, kucagımdayken nasıl yapacaksa bunu.
Kafamı eğerek kulağına doğru fısıldadım - böyle şeylerde yardım iste bizden, aileniz biz senin utanma tamam mı? Kafasını kaldırıp çekikliğine inat kocaman açtıığı gözleri ve kızarmış yanaklarıyla baktı bana, Allah'ım kime çekmişti bu kız. Çok güzeldi. ______________________
Yavuzun kucağında arkamızdaki diğer biyolojiklerle odama kadar çıkarılmıştım. Daha iyiydim ama hala titremelerim vardı. - girebilirmiyiz? Diğerleri kapıdan içeri adım dahi atmamışlar dı, iznimi mi bekliyorlardı yani? - tabiki, gelin. Yataktan tutarak titreyen dizlerime rağmen ayaklandım. Sanırım şekerim düşmüştü, midem bulanıyor, vücudumdaki kan çekiliyor gibi hissediyordum. İlerideki komodine giderek ikinci çekmeceden şeker aletimi aldım. Yemek yiyeli bir kaç saati geçmiş olması lazımdı sorun yoktu. Tekrar yatağımın üstüne oturarak küçük cüzdanı açtım, içinden iğneyi çıkarıp okuyucuya stripi yerleştirdim. Sağ elimin işaret parmağının deldim iğneyle, ilk çıkan kanı silmenin ardından tekrar sıktım parmağımın ucunu, çıkan kanı okuyucuya taktığım küçük stripe aldırdım. Onun okumasını beklerken parmağımdaki kanı temizledim.
Şekerim 55'ti . Buda mide bulantı ve titremelerimi açıklıyordu. - Sen.. diyabet hastası mısın? Boranın sorduğu soruyla bakışlarımı onlara çevirdim her biri küçükodamın bir köşeindeydi bazısı yatagımda bazısı yerde oturuyordu lakin diken üstünde gibiydiler. - abi 55 olunca şeker düşük mü oluyordu? - ŞEKERİN 55 Mİ??!?? Bağırma Acar. Ben mi yazdım sanki onu oraya. - öyleymiş. Tekrar ayaklanmaya çalıştığımda elinde şeker aletim olan acar tarafından tekrar oturtuldum. -nereye gidiyorsun bu halde?!?!? - mutfağa ineceğim müsaade edersen, şekerimi düzenlemem lazım. - ben getireyim ne istiyorsan otur sen. - gerek yo- - İrem ısrarcı olma biz getiririz. Yanlızca neye ihtiyacın olduğunu söyle. Yeni öğrendiğimiz için fazlaca bilgisiziz bu konuda . -B-benim şey... Şerbet yapacaktım, o hızlı dengeliyor şekerimi. Acar ve Günerin hızla odadan çıkmasıyla şaşkınlıkla baktım onlara. Koşturmalarına gerek yoktu, hatta yapmalarına bile gerek yoktu. Çok müteşekkirdim onlara, herbirine. - HAH! Gösterdin yine ilgi bağımlılığını. Abilerimi ve üçüzlerimi de kandırdıktan sonra başın göğe ermiştir umarım sayın pick me! Nuru anlıyordum, kesinlikle anlıyordum lakin o beni zerre anlamıyordu. Ona karşı bir şey demedim, kıskançlığını iyice körüklemek istemiyordum. Korkusunu biliyordum. Sessiz kaldım , gerçi konuşacak gücüm yoktu yorgunluk iyice çökmüştü üstüme. Boş bakıyordum Nura bile. - Nur, haddini aşıyorsun. Bu olay onun bile isteye yaptıgı bir şey değil bilhassa bizim yüzümüzden oldu. Ayrıca seninde oldugun gibi o da bizim kardeşimiz. Senin için nasıl koşturuyorsak onun içinde koşturacağız. Bir daha duymayayım tamam mı güzelim? Yahyanın ılımlı konuşması onu yumuşatmıştı sanırım yoksa bakışları bu denli değişmezdi herhalde. Acarın önde elinde kocaman - normal su bardağından iki tane neredeyse - bir bardak şerbetle içeri girmesi gergin ortamı dağıtmıştı. - umarım işe yarar. Buyur. - teşekkür ederim. Büyük bardağı iki elimle tutarak iki koca yudum aldım. - işe yaradı mı? - o kadar hızlı etki etmez ki. - nasıl anlayacagız etki ettiğini? Arasın merak ve endişeyle sorduğu sorularla kıkırdamıştım. - siz çok fark edemezsiniz, vücudumun içinde olan birşey halinde. Ama teşekkürler her birinize. - yapmamız gereken bu , hem sen çok teşekkür ediyorsun. Hangimizden duydun birbirimize teşekkür ettiğimizi?? Boranın şen şakrak söyledikleri herkesi güldürmüştü, boranın olayı buydu, gerginliği anında azaltıyor, eğlendiriyordu. Benleyken pek öyle olmasa da Elimdeki bardağın yarısına kadar içtikten sonra Yavuz'a uzattım komodin üzerine koyması için. Biraz dinlensem iyi olurdu. Her tarafı kaymış olan başörtümü çıkardım yatagın başlığına koydum. Saçlarımı görmelerinde bir sıkıntı yoktu, ailemdi onlar neticesinde. Yavuz yatagımın kenarına oturduğundan mütevellit arkasında kalan yastığa koydum kafamı. Biraz uyusam geçerdi umarım. - şerbeti bitirmen gerekmiyor mu? - yok, bu kadarı yeterli teşekkür ederim. Birazcık dinleneceğim. Arasa yarım açık gözlerle cevap verdikten sonra tamamen kapadım gözlerimi.
______________________
Onun saçları çok güzeldi, babamdan almıştı saçlarını. Açık kahve saçları yüzünün beyazlığıyla örtüşüyordu. Nurunki gibi değildi saçları veya annesininki gibi uzun değildi. Omzunda sanırım diye düşündüler bağlamıştı saçlarını lakin küçücük olmuştu. - ben gidiyorum. Nurun ayaklanıp çıkmasıyla derin bir nefes aldı Aras. Ne yapacaktı nasıl yapacaktı bilmiyordu, kardeşine en yakın da oydu üçüzlerden sonra. Onunla konuşmalılardı. -abi arkanda pike var, üzerine ört. Odadan çıkacakken çalan telefonu susturmaları için diğerlerine baktı kız uyanacaktı. Lakin onlarda kendisi gibi birbirilerine bakıyorlardı telefon onların değil kız kardeşlerinindi. Yavuz telefonu eline alıp arayana baktı, yüzü gerildi kaşları çatıldı. - şu puşt arıyor? Elindeki telefonu Yahya kaptı bu sefer. - Bebeğim, nasılsın? - bebeğine sokayım senin. Yavuzun sessiz söylediği kelimeler karşıya gitmemişti. - buyur birader Telefondan kısa bir süre ses gelmediğinde Bora sırıttı korkmuş olduğunu düşünüyordu yaşıtı olan oğlanın, ki o olsa abisinden korkardı. - sevgilimi aramıştım ama telefonu başkaları açıyor? Umarım telefonu onun açmamasının geçerli bir sebebi vardır. Alttan alttan uyarıyordu kendisilerini karşılarındaki çocuk. Tüm kardeşler sinirle soludu bu sefer. - onu söyleyemiyoruz maalesef. Bir süre de öğrenemeyeceksin neden açmadığını. - ne kadar iyi kardeşlersiniz öyle. Özlemiştim bende güzelimi, geleyim yüz yüze konuşuruz kendisiyle, on dakikaya varmış olurum. Sağolun. Yüzüne kapanan telefonla siniri kat be kat artmıştı, keşke açmasaydı telefonu. Dilini dişlerinde gezdirip hafifçe güldü Yahya. Hayra alamet değildi bu. - bora köpekleri bağlamış mıydın? Bora kafasını salladı aşağı yukarı, sal onları gezsinler bahçede. Abilerin ne demek istediklerini hepsi anlamıştı. Bora abisini dnleyerek ikisinide yerlerinden çıkardı. Ömer dediği gibi on dakika içerisinde gelmişti. Araba sesini duymuşlardı. Acar ve Güner nurun yanındayken onlar Aşağı kata inmiş kendisini bekliyorlardı. Yahya yaptıgı şeyin çocukluk olduğunu biliyordu lakin vazgeçmedi. Dış kapı açılıp köpeklerin havlama sesleri gelince kendileri de dışarı çıktılar. Ömer elindeki poşeti havaya kaldırmış köpeklerin almasını engellemeye çalışıyordu. En sonunda sert ve baskın sesiyle köpekleri kendinden uzaklaştırarak 'abilere' doğru adımlamıştı. - İrem nerede? Bastırarak söylediği kelimeler her birni sinir etmişti. Ne yani gelip kardeşinin yanına elini kolunu sallayarak girebileceğini falan mı sanıyordu bu? - bana bak çocuk gelip gidip durma iremin de düzenini bozma. Kabullenemedin sanırım ama AİLESİYLE yaşıyor. Kafana göre gelip gidemezsin yanına. - hadi ya sordum mu sana gelebilirmiyim diye. Reşit olsa adım dahi atmazdı buraya zorla geldiği bu yere. İrem nerede? Korkar o köpekten sesini duyduysa. Ayrıca o kişi benim KARIM hatırlatırım. Dediği şeyle Yavuz Ömer'in üstüne atlamaya çalışmıştı bile lakin haklıydı. Onlardan daha yakındı bu çocuk öz kardeşine. Abisi kendisini tutmasaydı ve yukardan Nur bağırmasaydı kavga ederlerdi orada. - ABİİ !! YUKARI GELİN BİRŞEY OLUYOR ONA???? _________________________
1470 kelime. Olaylı bir bölüm yazayım dedimm Umarım beğenmişsinizdir Oy verip düşüncelerinizi yazarsanız çokk sevinirim
|
0% |