@liberdashes
|
GİRİŞ
22 Yıl Önce
Önümdeki askerlerin peşinden bir yere gidiyordum. Az önce adının Mehmet Ali Güleç olduğunu öğrendiğim ve yanında birkaç kişi daha olan askeri üniformalı – hepsinde vardı- kişi bana birkaç şey anlatmıştı fakat, bana benim yiyecek, içecek, giyim, barınma ve aile gibi ihtiyaçlarımı karşılayacağını söylemesi dışında pek bir şey önemsememiştim.
Sadece aile kısmını anlamamıştım. Bunun anlamını sormak istesem de onları bölmedim. Müsait bir ara soracaktım.
Zira benim gibi ailesi olmayan çocukların tek yaptığı şey yaşamaya çalışmaktı. Ne de olsa 18 yaşından sonra yurttan gitmek zorunda kalacaktım ama bana burada istediğim kadar kalabileceğimi söylemişlerdi. Bende bana gelen yaşama şansını tabii ki geri çevirmeyecektim. Bana gizli bir üsle ilgili bir şeyler söylemişti ama ne dediğini anlamamış, sadece anlamış gibi yapmıştım. Zira bana sundukları yaşama şansı dışında pek bir şey umurumda değildi.
Bir kişi dışında.
Adı Gökay Bartu Akbulut’tu. Çocuk Esirgeme Yurdu’ndaki arkadaşımdı. Benimle birlikte yemek yiyor, oyun oynuyor ve sohbet ediyorduk. Onu özleyeceğimi biliyordum, ama Mehmet Amca orada daha fazla arkadaşım olacağını söylemişti. Ben de ona güvenmeyi seçmiştim. Zaten Mehmet Amca istersem geri dönebileceğimi söylemişti.
Yaklaşık 10 dakikalık yürüme mesafesinin sonunda zırhlı bir aracın önüne geldiğimizde biraz tırsmamış değildim. Mehmet Amca kapıyı açıp içeri girmemi işaret etti. İçeriye oturduğumda Mehmet Amca karşıma, bir asker sürücü koltuğuna, geri kalanlarsa Mehmet Amca’nın yanına geçmişleri. Zar zor sığmışlardı karşımdaki koltuğa. Dört tane dev gibi adam karşıma geçtiğinde korkmuştum açıkçası. Mehmet Amca da bunu fark etmiş olacak ki beni rahatlatmak için birkaç şey söylemeye başladı.
“Merak etme sana kötü bir şey yapmayacağız. Hem bu ağabeyler sana kendini tanıtmamıştı değil mi?”
Benim fark etmeyeceğimi düşünerek yanındaki adamlara kendilerini tanıtmaları için kaş göz yaptı. Yanındaki adamlar sırayla kendilerini tanıtmaya başladılar.
“Benim adım Adem, Adem Arık. Tanıştığıma memnun oldum.” Dedi, baştaki adam minik bir gülümsemeyle.
“Bende Ekrem Caymaz. Tanıştığıma memnun oldum.”
“Ben İhsan Durgut. Tanıştığıma Memnun oldum.”
“Bende Poyraz Halıcı. Tanıştığımıza memnun oldum.” Diye bağırdı şoför koltuğundaki amca.
Son olarak Mehmet Amca da “Beni zaten biliyorsun ama yine de kendimi tanıtayım. Ben Mehmet Ali Güleç.” Diye kendini tanıttı.
Bana boş boş bakmaya başladılar. Bende kendimi tanıtmak zorunda hissettim.
“Bende Berna Işık Demirkan. Hepinizle tanıştığıma memnun oldum.”
Hepsinin bakışları adımı biliyorlarmış gibiydi. Uzun bir süre sessizlik olunca kendimi kötü hissettim, bu yüzden soru sormaya başladım.
“Hepiniz asker misiniz?”
Bu saçma soruma güldüler. Bunu sorarken aklımdan ne geçiyordu emin değildim, zaten sorduktan sonra pişman olmuştum. Yok Berna asker üniforması giymiş mafyalar. Allah rızası için asker üniforması içinde olan insanlar başka ne olabilir? Neyse ki bu sorumu cevapsız bırakmayıp benim salak gibi hissetmemi az da olsun önlediler.
“Evet, sen hariç buradaki herkes asker” dedi, Mehmet Amca.
Anladığımı işaret etmek için başımı salladım. Mehmet Amca neden soru sorduğumu anlamış olacak ki bu sefer o bana bir soru yöneltti.
“Annen ve baban öldü mü yoksa seni Çocuk Esirgeme Yurduna mı bıraktılar?”
Bu soru karşısında şaşırmadan edememiştim. Çünkü; genelde bize ya annen ve baban seni istemedi mi ya da annen ve baban seni attı mı diye sorarlardı. Yine de sorusunu cevapsız bırakmadım.
“Geçen sene bir trafik kazasında öldüler.”
Bunu söylemekten nefret ediyordum çünkü genelde bu sorunun cevabını verdiğimde insanların gözlerindeki acıma duygusu kendini belli ediyordu. Ben bu duygudan gerçekten nefret ediyordum. Beklediğimin aksine ne Mehmet Amca’nın ne de diğerlerinin gözlerinde bu duyguya rastlamıştım. Hatta onların gözlerinde rahatlama vardı. Buna eşdeğer olarak Mehmet Amca çok hafif gülümsemişti ama ben fark etmiştim. Yine de çok önemsemedim ve bu sefer soruyu ben sordum.
“Nereye gidiyoruz?”
“AKBA Askeri Üssü’ne”
‘Neden?’ diye sormak istesem de bana bunu başta açıklamışlardı ama ben yeterince dinlememiştim. En başından beri sormak istediğim soruyu sordum.
“Diğer her şeyi anladım ama aile kısmını anlamadım. Onu bana açıklar mısınız”
“Şöyle ki birazdan gideceğimiz yerde bir sürü arkadaşın ve asker olacak. Onlarla aile gibi yaşayacaksın ve sana aile sıcaklığını hissettirecekler. Arkadaşlarını bilmem ama en azından askerler bunu yapacak.”
Mehmet Amca açıklamayı bitirdiğinde aynı anda araba da durmuştu.
“Geldik mi?”
“Hayır, yolun geri kalanını helikopterle gideceğiz.”
Mehmet Amca’nın bu cevabı sonucu şaşırmıştım. Hem ilk defa helikoptere binecektim hem de Mehmet Amca bunu her gün helikoptere biniyormuş gibi söylemişti. Şaşırdığımı görünce hepsi gülümsemişti. Mehmet Amca benim arabadan inmeme ve helikoptere binmeme yardım etmişti. Herkes bindikten sonra helikopter kalkışa geçti. Helikopteri başka bir asker amca sürüyordu. Yolda hiçbir soru sormamıştım çünkü manzarayı izlemek daha cazip gelmişti. Onlar da bunu fark ettiklerinden olsa gerek seslerini çıkarmamışlardı. Nerede oluğumuzu sormak için Mehmet Amca’ya doğru döndüm.
“Mehmet Amca şu an neredeyiz.” Diye sorduğumda Mehmet Amca’nın kaşları kalktı. Diğerleri ise gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi. Mehmet Amca ‘teessüf ederim’ der gibi bana bakıp ‘teessüf ederim’ ses tonuyla cevap verdi.
“Teessüf ederim yani. 27 yaşında genç bir delikanlıyım ben. Hiç yakışıyor mu amca falan. Ağabey falan de bari.”
“Tamam Mehmet Ağabey neredeyiz?” Diye sorumu tekrar sorsam da Mehmet Ağabeyin yüzünde sanki içi rahat değilmiş gibiydi. Bu sorumu görmezden geldi.
“Olmadı ki böyle. Sen bana amca deyince yaşlı hissettim ben. Halbuki 27 yaşında 18 yaşında gibi duran genç bir delikanlıyım ben.” Diye sızlanmaya başladı Mehmet Ağabey. Diğerleri gülmemek için kendini zor tutuyorlardı.
“Özür dilerim Mehmet Ağabey. Gerçekten ağzımdan kaçtı.” Dediğimde bakışları aniden yumuşadı. Yanaklarımı mıncırarak konuştu.
“Tamam kız affettim. Hem sen böyle tatlı olursan sana kıyamam ben. AKBA Askeri Üssü’ne doğru gidiyoruz şimdi. Yanılmıyorsam 15 dakika sonra orada oluruz.”
Diğerleri Mehmet Ağabeyi ilk defa böyle görüyormuş gibi şaşkındı. Bir süre daha uçtuktan sonra bir yere iniş yaptık. Kocaman lüks bir binanın önündeydik ve üzerinde ‘AKBA ASKERİ ÜSSÜ’ yazıyordu. Artık yeni evime gelmiş bulunuyordum. Beni yepyeni bir hayat bekliyordu, bunu AKBA Askeri Üssü’ne ilk adımımı attığımda daha hissetmiştim.
|
0% |