Yeni Üyelik
3.
Bölüm

1. Bölüm

@lieastainss

Dünya değiştiğinden beri güneşin ilk ışıklarını eskisi kadar sevemiyordum.

Çocukken sokaklarda koşar, arkadaşlarımla gün batımına kadar oynardık. Şimdi ise sokaklar tehlikeli ve tenha; eskiden canlılıkla dolup taşan şehir yerine gri beton yığınları ve terk edilmiş binalar vardı. Çocukluğumda gördüğüm rengarenk dünyadan geriye kalan tek şey, moloz yığınları arasında yeşerme mücadelesi veren birkaç bitkiden ibaretti.

Eskiden güneşin ilk ışıklarıyla uyanır, gökyüzündeki o sıcak parıltının beni aydınlatmasını neşeyle beklerdim. Ama artık o güneş bile soğuktu. Işıkları içimi ısıtmıyor, kusma isteği uyandırıyordu. Her sabah uyanmak zor geliyordu. Çünkü, gözlerimi her sabah aynı karanlık dünyaya açıyordum.

Yatağımda kalkıp yıllardır kullandığım eski ve yıpranmış emektar terliğimi giydim. Adımlarım hasta kız kardeşimin odasına yöneldi.

Önce mutfağa gidip buzdolabının arkasına sakladığım ilaçları aldım. Artık tıbbi yardım bulmak neredeyse imkansızdı. Rutin ev teftişleri ise elimizde kalan son ilaçları kaybetmemize neden oluyordu.

Kutudaki son ilaçlarla ve canlı kalmayı başarabilen bitkilerden topladığım şifalı bitkilerle odasına girdim.

Ellerini yırtılmış ince battaniyenin altına saklanmış, gözleri kısık bir hâlde uzanıyordu. Onu böyle görmek yetmediğimi hissettiriyor. Yetemediğimi.

‘’Ava... Çok soğuk.’’

Derin, zayıf sesi odada yankılanırken içimden bir parça kopmuş gibi hissettim. Benim küçük kız kardeşim, bir zamanlar neşeyle dolup taşan o küçük çocuk, şimdi yatağa mahkumdu.

Yüzü geçen haftaya göre daha fazla solmuştu. Gözlerinin altındaki mor halkalar her geçen gün daha fazla belirginleşiyordu. Dudakları susuzluktan çatlamıştı.

Soğuktan korunmak için battaniyeye daha sıkı sarıldı ama bunun sadece fiziksel bir üşüme olmadığını biliyordum. Onun minik ruhu artık dayanamıyordu. Ve ben... Ben hiçbir şey yapamıyordum.

Lily’yi kaybetme korkusu, her geçen gün içimde büyüyor ve beni tüketiyordu. Ama ona güçlü olduğumu göstermek için yine de gülümsüyordum. Çünkü ben onun koruyucu meleğiyim.

Yanına oturup titreyen ellerini avuçlarımın arasına aldım. Parmakları buz gibi soğuktu, ince derisinin üzerinden güçsüz kemiklerini hissediyordum.

‘’Merak etme canım... Sana daha fazla battaniye bulacağım, tamam mı? Söz veriyorum.’’

Gözlerini hafifçe aralayıp beni kısaca süzdü. ‘’Biliyorum Ava. Ama... Her gün acılarım artıyor, ölümün yaklaştığını hissediyorum. Kendim için değil, senin için endişeleniyorum. Tek başına ne yapacaksın?’’

Gözlerim dolsa da, sesimin titreyeceğini bilsem de konuştum. ‘’Senin için her şeyi yapacağım, Lily. Seni bu durumdan kurtaracağım, sadece bana güven. Hem yalnız değilim, sen varsın.’’

Lily yorgun bir şekilde gülümsedi. ‘’Sen hep böyle kararlıydın, hatırlıyor musun? Çocukken bile, ne olursa olsun pes etmezdin. Bugünse, kendini bu kadar zorlamanı istemiyorum. Ava, senin acı çekmeni istemiyorum.’’

‘’Sana yardım edememek daha acı verici!’’

Gözlerimden yaşların akması artık durdurulacak bir şey değildi. Gözyaşlarım, tıpkı bir yağmur edasıyla kız kardeşimin yüzüne düştü. Aldığım nefesler bile titriyordu.

‘’Sana hep inandım, Ava. Ama bazen... Her şeyi düzeltemezsin. Özellikle bu dünyada...’’

Daha fazla devam etmesine izin vermeden işaret parmağımı dudaklarının üzerine koydum. Sürahiden yeni bulduğum temiz suyu bardağa doldurdum. Hapları çıkarırken Lily kolumu tutup durmamı sağladı. ‘’Yapma. Onlara ihtiyacın olacak.’’

‘’Sinirlenmeye başlıyorum artık, Lily. İç ilaçlarını!’’ konuşurken bir yandan da ağzına ilaçları sokmaya çalışıyordum. ‘’İç... Lütfen.’’ zar zor söylediğim bu iki kelimenin altında çok büyük anlamlar yatıyordu.

Kızın zayıf nefesi gittikçe düzensiz bir hâl almaya başladı. Bedeni daha da küçülmüş, sanki 9 yaşındaki bir çocuğa dönüşmüş gibiydi. Göz kapakları yarı kapalıydı ama bana bakmaya devam ediyorlardı. İçimde tarifsiz bir korku ve çaresizlik vardı.

‘’Dayan... Ölme... Beni bırakma...’’

Sesim daha fazla titremeye başladı, boğazımda konuşmamı engelleyen bir düğüm oluşmuş gibiydi.

Zorlukla bir nefes aldı. Gözlerinde sönmeyen bir parıltı henüz daha vardı. Ama sönmeye yakın olduğu çok belliydi. Dudakları zar zor kıpırdadı. Sesi o kadar kısıktı ki onu duyabilmek için eğildim. ‘’Ava, seni çok seviyorum. Hep sevdim... Sen benim kahramanımsın...’’

‘’Hayır! Biraz daha dayan! Lütfen!’’

Lily, hafifçe gülümsedi, ama bu gülümseme acıyla karışık bir veda gibiydi. Gözleri yavaşça kapanırken son kez fısıldadı. ‘’Ava artık çok yorgunum... Sadece... dinlenmek istiyorum...’’

Elimi daha da sıktı. ‘’Hayır lütfen! Seni seviyorum ablacım! Nolur gitme! Lütfen...’’

Sözlerim yarıda kaldı. Elleri avucumda soğudu, nefesi tamamen durdu. Onu nekadar sarsarsam sarsayım gözlerini tekrar açmadı.

‘’Lily!’’ Sesim çaresizce odada yankılandı, ama bir cevap alamadım. Onu kollarımda sımsıkı tuttum. O artık gitmişti.

Dış kapının hızla açılması ile kaskatı kesildim. Askerlerin sert adımları tüm odaları dolaşırken buraya gelmemeleri için dua etmeye başladım. Adımları kapının önünde durunca nefesimi tuttum.

En öndeki asker tekmeleyerek kapıyı açtı. Beni umursamadan kucağımdaki kızı aldılar. ‘’Hayır! Bırakın onu! Gömmeme izin verin! Lütfen onu bana geri verin!’’

Soluksuz ağlamalarımın arasında söylediğim cümleler askerlerin umurlarında bile olmadı. Aynı sert adımlarla evin dışına giderken peşlerinden koşmaya çalıştım. İki tanesi beni durdurmaya kalkışsalar bile durmadım.

Ben evden çıkana kadar uzaklaşmışlardı. ‘’Seni çok seviyorum, Lily...’’

Cesedini yok edeceklerdi. Küçük kızımın tatlı bedeni yanacaktı.

Lily artık sadece bir anıydı. Ve bu anı hayatımın en değerli parçası olarak kalacaktı.

Bu karanlık dünyadaki tek ışığım sönmüştü.

Loading...
0%