Yeni Üyelik
6.
Bölüm

4. Bölüm

@lieastainss

Gözlerim derin bir karanlığın içine açıldığında, kendimi dev bir şehrin ortasında buldum. Burası, devasa binaların, parlak neon ışıklarının ve uçan araçların arasında sıkışıp kalmış bir dünya gibiydi.

 

Ama ne gariptir ki, şehir, göz kamaştırıcı ışıklarıyla bile ruhsuz ve boş görünüyordu.

 

Havada yoğun bir duman tabakası vardı ve bu duman, binaların arasından süzülüyordu. Her adımda, köhneleşmiş duvarlardan sarkan reklamlara ve terkedilmiş dükkanlara rastlıyordum. Dükkanlarda, yiyecek ve su gibi hayatta kalmak için gereken şeyler, adeta birer eski zaman hatırası gibi kalmıştı. Şehrin sessizliğini bozan tek şey, arada bir duyduğum metalik çatırtılar ve uzaklardan gelen garip uğultular oldu.

 

Sokaklarda dolaşırken, birdenbire bir patlama sesiyle irkildim. Patlama, binaların arasında bir boşluk yaratmıştı ve büyük bir çukur oluşmuştu. Çukurun içinde, kıvrılmış metallerin ve yanmış kalıntıların arasından ince ince dumanlar yükseliyordu. Çukurun kenarına yaklaşıp baktığımda, derinliği hiç bitmeyen bir karanlıkla karşılaştım. Bir adım daha atmak istedim, ama içimde bir korku var gibi hissettim; adımım havada asılı kaldı.

 

Hemen arkamda bir ses duydum. Geri döndüğümde, yaşlı ve yorgun bir adam gördüm. Adamın yüzü derin kırışıklıklarla doluydu ve gözleri, yaşanmış acıların yansımalarını taşıyordu. Adam, ağır adımlarla yanıma yaklaştı ve sessizce bana baktı. Sonunda, derin bir nefes aldı ve konuştu:

 

“Gelecekte olacaklar, bugün burada gördüğün her şeyden daha kötü olacak,” dedi. “Dumanın arkasında, gözlerinle göremediğin daha büyük bir karanlık var. Şehirler yok olacak, yaşam alanları daralacak. Gözlerindeki umut, gitgide silinecek.”

 

Sözleri, içimi kaplayan bir soğuk rüzgar gibi hissettirdi. Korkunun derinliklerine çekilerek, başımı çevirip kaçmak istedim, ama adımlarım yerimde donmuş gibi hissettim. Adamın gözleri, sanki bana geleceğin acımasız yüzünü gösteren birer aynaydı.

 

Gözlerimi sıkıca kapatıp, derin bir nefes aldım. Yavaşça, gözlerimi açtığımda, eski bir yatakta yatıyordum.

 

Yatağın usulca sallanması, sakin su sesi ve martı sesleri gemide olduğuma dair en büyük işaretlerdi. Ama nasıl?

 

En son hatırladığım şey evimin ortasında bir adamın durduğuydu. Gerisi beynimin karanlık köşelerine saklanmış birer anıydı.

 

Üzerimde ki örtüye dokunup üzerinde elimi gezdirdim. Pürüzsüz, hafif bir kalınlığa sahip, ipekten yapılmış ortalama bir örtüydü. Yatak eski olmasına rağmen, yastık ve örtü sanki paketten yeni çıkarılmış gibi duruyordu.

 

Yüzüme düşen saçlarımı geriye atarken burnuma çok güzel bir koku geldi.

 

Lavanta?

 

​​​​​​Üstelik saçım nemliydi.

 

Örtüyü atıp üzerimde ki kıyafetlere baktım. Düz siyah, rahat, saten bir eşofmanın üzerine beyaz bir yarım atlet vardı. İyide benim böyle kıyafetlerim yoktu ki?

 

Bir anda aklıma gelen düşünce ile ağzımı kapattım. Yüzüm utançtan kızarmaya başladı. "Birisi... Bana banyo yaptırıp, ardından üzerimi mi değiştirdi?"

 

Yastığı alıp kafa atmaya başladım.

 

Kapının açılma sesi ile bakışlarım oraya döndü. Evime giren adam, şimdi tekrar karşımda duruyordu.

 

Getirdiği suyu yanımdaki sehpaya koydu ve sehpanın yanındaki sandalyeye oturdu. Karşımda ki rahat oturuşu, sinirlenmeme neden oldu. Ama sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşmamı bekleyen yine oydu.

 

En sonunda benden tek kelime alamayacağını anlamış olacak ki konuşmaya kendisi başladı. "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz, Bayan Elera?'

 

"Ava."

 

"Elera."

 

Bana ısrarla Elera demesi ayrı bir konuydu. Şimdi bunu tartışmak yerine daha önemli meselelere odaklanmak gerekiyordu.

 

"Benim kendimi nasıl hissettiğimi sormak yerine, bana ne yaptığınızı söyleyebilirsiniz bayım."

 

Neydi adı?

​​

Oturuşunu değiştirip dikleşti. "Sizin bana zorluk çıkartmanızı engellemek için silahımı kullandım. Ama doğru ayarı tutturamadığım için birkaç gündür uyuyorsunuz."

 

"Birkaç gün mü?! Kaç gün?!"

 

"Dört."

 

Ağzımı açtım ama ne diyeceğimi bilemedim. Bağırmak ve bana ne yaptığını sormak istiyordum, ama içimden bir şey bana bunları yapmanın sadece zarar vereceğini söylüyordu.

 

"Peki giysilerim?"

 

Beni baştan aşağı süzdü. "Çok yakışmış."

 

Beni delirtmeye çalıştığını ancak bu kadar belli edebilirdi.

 

Sinirle dudaklarımı yaladım ve gözlerimi kapattım. "Giysilerimi kim değiştirdi."

 

Sanki az önce anlamamış gibi abartılı bir şaşırma ifadeleri kullandı. Bundan eğlendiği ve oyun oynadığı apaçık ortadaydı, ancak bu onun için hiç sorun değilmiş gibiydi.

 

"Bugün sabaha karşı, rüyanızda konuşuyordunuz. Başta normal olsa bile, sonradan çığlıklar atmaya başladınız. Attığınız çığlıklar bir süre sonra tüm gemiyi sardı. Odaya gelip sizi kontrol ettim. Ter içinde olduğunuzu görünce sizi yıkayıp üzerinize yeni kıyafetler vermelerini söyledim. Hasin bu görevi üstlendi. Zaten bunu yapacak tek kişide oydu."

 

Rüyamda çığlık mı atmıştım? İyide ne görmüştüm ki? Ayrıca Hasin de mi buradaydı? Peki Lena?

 

Gemiden yüksek bir ses çıktı. Koşarak camdan dışarı baktım. Yavaşça limana yaklaşıyorduk. Her yer yemyeşildi. İnsanların üzerindeki iş kıyafetleri bile pırıl pırıldı. Gülerek işlerini yapıyor, arada birbirlerine şakalar yapıp işi daha da eğlenceli hâle getiriyorlardı. Yukarıda kocaman Vanguard'a Hoşgeldiniz! yazan bir tabela vardı.

 

Burası dünyaysa biz nerede yaşıyorduk?

 

Tamamen durunca koşarak güverteye çıktım. Temiz hava cildimle temas kurunca yüzümde gıdıklanma hissi başgösterdi.

 

Hasin'in elinde bavulu ile yanıma yaklaştığını görmem, aklıma bir sürü sorulacak soru getirdi. Ama kızın duygudan uzak, donuk yüzü her şeyi unutmama neden oldu.

 

Kız gergin bir şekilde yanıma yanaştı. "Ava sana diyeceklerimi iyi dinlemeni istiyorum," dedi. Konuşmaya başlama şekli bile gerilmeme neden oldu.

 

"Belki bu birbirimizi son görüşümüz. Ama bunu sakın unutma: gideceğin yerde ya onunsun ya da onun. Kuralları o belirler, hâkim odur. Asla karşı gelme. Ama gizli bir kaçış yolu aramayı da ihmal etme. Eğer kaçmayı başarırsan beni hiç düşünme. Ya ölmüşümdür ya da saklanıyorumdur. Ve en önemlisi..."

 

İki simsiyah giyinmiş, silahlı adam koşarak Hasin'e yaklaştı. "Kendine iyi bak!" Kız valizini suya atıp sanki içindeki şeylerden sonsuz dek kirtilmus gibi tatmin olmuş bir bakış attı ve kendisi karaya atladı ve kısa sürede gözden kayboldu. Daha ne olduğunu anlamadan en yakın arkadaşımı kaybettim...

 

Vanguard düşündüğüm kadar iyi bir her değilmiş...

​​

 

 

 

Loading...
0%