@lieastainss
|
Dünya bir zamanlar parlaklık ve umutla doluyken, şimdi sadece gölgelerin ve küllerin arasında bir ışık arayan insanoğlunun sessiz çağrısına tanıklık ediyordu... İnsanlık, refahın doruklarında olduğu bir çağda, kendi elleriyle yıkımını hazırladı. Çevresel felaketlerin uyarılarına kulak asmayan ve kaynakları hoyratça tüketen halk, dünya ekosistemini geri dönülemez bir şekilde tahrip etti. Kutuplardaki buzlar bir ayda hızla eridi, deniz seviyeleri yükseldi ve büyük şehirleri sular altında bıraktı. Yiyecek ve temiz su kaynakları hızla azalırken, bu kıtlıklar devletleri birbirine düşürdü. Küresel savaşlar birden patlak verdi, insanlar korkuyla acımasız sonlarını bekledi. Savaşlar hızla kıtadan kıtaya yayıldı, milyarlarca insan öldü. Hükümetler devrildi ve yerlerini acımasız şirketlere bıraktı. Bu andan itibaren eski düzen mumla aranır oldu. Yeniden kurulan dünyada, hayatta kalanlar şirketlerin sağladığı güvenlik ve erzak için özgürlüklerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Bir zamanlar ailelerinin ve öğretmenlerinin koruyucu kanatları altında büyüyen çocuklar, şimdi şirketlerin sert eğitim kamplarında, ailelerinden kilometrelerce uzakta büyüyorlardı. Hayatta kalanlar, kaybettikleri her şeyin acısını, sadece rüzgarın taşıdığı eski zaman hatıralarında buluyorlardı. Her adım, terkedilmiş şehirlerin gri gölgelerinde yankılanıyor, her nefes, geçmişin tozlu hatıralarını getiriyordu. Gözler, gökyüzündeki yıldızların soluk ışığında kaybolmuş hayallerin peşinden sürükleniyor, kalpler ise umudun sönmüş ateşinde titreyen küçük kıvılcımlara tutunarak yaşamaya çalışıyordu. Dünya, yeniden doğmanın hayalini taşırken, geçmişin yükleriyle mücadele eden bir insanlık, geleceğin belirsizliğinde yolunu arıyordu. Kurtuluş umudu herkes için tükenmişti.. |
0% |