@lightlibrary
|
Ateşin sıcaklığı etrafımı sararken, zihnimdeki karanlık düşünceler daha da yoğunlaştı. Magnus’un yüzündeki korku ve öfke, içimdeki çatışmayı daha da alevlendiriyordu. Şimdi yalnızca rüyaların değil, gerçeklerin de pençesinde, belirsizlik ve kaygıyla doluydum. James’in yanımda durması, bana bir nebze olsun güven verse de, Magnus’un şüpheleri beni adeta yiyip bitiriyordu. Son birkaç gün içinde yaşananlar, bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. Rüyalarımın ağırlığı, sanki üstüme bir dağ gibi çökmüştü. İçimdeki canavarı nasıl kontrol edeceğimi bilemiyordum. Rüyalarım gerçek dünyadaki tehlikeleri yansıtıyor gibi görünüyordu ve bu durum beni daha da korkutuyordu. Ateşin ışığında otururken, gözlerim karanlık ormanın derinliklerine kaydı. Ormanın gizemli karanlığında kaybolan her bir anı, bir soruya dönüştü. Geçmişimde ne vardı? İçimdeki bu karanlık nereye götürüyordu beni? Kalbim hızla çarpıyordu ve kendimi huzursuz hissediyordum. Rüyalarımın anlamını çözmeye çalışırken, aslında kendimle de yüzleşmek zorundaydım. “Beni dinle, Emily,” dedi James, sesi bana biraz olsun cesaret vererek. “Bu rüyaların seni kontrol etmesine izin vermemelisin. İçindeki karanlıkla yüzleşmelisin. Bize güven, birlikte bu savaşı kazanabiliriz.” Onun sözleri bir umut ışığıydı, ama Magnus’un gözlerindeki inat ve şüphe durumu zorlaştırıyordu. “Bunu yapmaya hakkım yok,” dedi Magnus, gözlerindeki öfkeyi gizleyemeyerek. “Eğer o canavarsa, o zaman ona karşı durmalıyım.” James’in yüzünde bir kararlılık belirdi. “Emily masum! Onun içindeki karanlığı anlayabilmemiz gerekiyor. Bize güvenmesi için ona destek olmalıyız!” Kendimi çırpınırken buldum. “Ben bir canavar değilim!” diye haykırdım. “Ama rüyalarım beni zorluyor! Onların ağırlığı altında eziliyorum. İçimde bir savaştan geçiyorum.” Magnus, aramızda yükselen gerilimi hissetti. “Eğer bu böyle devam ederse, hepimiz tehlikede olacağız,” dedi. “Onu durdurmalıyım, yoksa herkes yok olacak!” Kalbim hızla çarparken, bir an rüyalarımın gerçek olabileceği düşüncesi beni dondurdu. Sanki içimdeki karanlık, dış dünyada bir tehlikeye dönüşebilirdi. “Eğer bana güvenmezseniz, nasıl savaşabilirim?” dedim, gözlerimdeki çaresizliği hissettirerek. James, yanımda durarak gözlerimi yakaladı. “Senin yanındayım, Emily. Birlikte her şeyin üstesinden gelebiliriz,” dedi. Ama Magnus’un kararlılığı karşısında bu sözler ne kadar etkili olabilirdi ki? Gözlerim ateşin alevlerine kaydı. İçimdeki çatışmanın yoğunluğuyla, ateşin sıcaklığını hissedebiliyordum. “Belki de bu karanlığı aşmak için önce geçmişime dönmem gerekiyor,” dedim. “Rüyalarımda kaybolan her şey, içimdeki canavarın ne olduğunu anlamamı sağlayabilir.” James’in gözlerinde bir parıltı belirdi. “Geçmişinle yüzleşmelisin, Emily. O zaman içindeki karanlığı kontrol edebilirsin.” Alevlerin dansı, içimdeki cesareti yeniden alevlendirdi. “Bir rüyaya daha dalmalıyım,” dedim. “Geçmişimdeki bir anı bulmalıyım. Ancak o zaman bu karanlıkla yüzleşebilirim.” Magnus’un yüzündeki tereddüt, yavaşça kayboldu. “Eğer bu seni koruyacaksa, seni izlemeye hazırız,” dedi. Rüyaların derinliklerine dalmak, her zaman korkutucuydu ama artık içimde bir şeylerin değiştiğini hissediyordum. Beni bekleyen gerçeklerin ağırlığı altında ezilmek istemiyordum. “O zaman, buradayım. İçimdeki karanlıkla yüzleşeceğim,” dedim ve gözlerimi kapattım. 3.Rüya Gözlerimi açtığımda kendimi karanlık bir ormanda buldum. Ağaçların arasından sızan ay ışığı, yere düşen yapraklarla birlikte hafif bir parıltı yaratıyordu. Ancak bu huzurlu görüntü, içimdeki karanlığı hatırlatıyordu. İçimde bir şeylerin döndüğünü hissediyordum; sanki ormanda gizlenen bir şey vardı. Adımlarımı dikkatlice atarak ilerledim. Ağaçların arasında kaybolmuş bir çocuk gibi hissediyordum. Ama içimdeki canavarı durduracak gücü bulmalıydım. Derin bir nefes alarak, ilerlemeye devam ettim. Bir an, karşımda beliren bir siluetle durdum. O, geçmişimden biri olmalıydı. Yüzü gölgeler içinde kaybolmuştu ama gözleri tanıdık geliyordu. “Emily,” dedi sessiz bir ses. “Neden buradasın?” Kalbim hızla çarparken, “Kim olduğunu bilmiyorum ama bana yardım et!” diye haykırdım. “İçimde bir canavar var. Onunla yüzleşmek zorundayım.” Siluet yavaşça ilerledi ve yüzü aydınlandığında, eski bir dostumun yüzüyle karşılaştım. “Geçmişini unutma, Emily. İçindeki karanlık, seninle birlikte büyüdü. Onu anlamadan bu savaşı kazanamazsın.” “Ne demek istiyorsun?” diye sordum, korkuyla. “Unutma, seninle olan her an, seni şekillendiren bir parçadır. İçindeki karanlığı kabul etmezsen, onunla savaşamazsın,” dedi. Sözleri, içimdeki savaşı alevlendirdi. “Ama ben bir canavar değilim!” dedim, gözlerim dolarak. “Kendim olmaktan korkuyorum.” Siluet, yaklaşarak omzuma dokundu. “Kendin olmayı öğrenmelisin. Karanlık, seni yok etmek istiyor, yalnızca anlamanı bekliyor.” O an, anılarım gözümde canlandı. Geçmişte yaşadığım kayıplar, acılar ve hayal kırıklıkları… İçimdeki karanlık, aslında bu duyguların bir yansımasıydı. “Ama bunu nasıl başarabilirim?” dedim. “Güçlü olmalısın, Emily. Korkularını yüzleşmek yerine saklamamalısın. Senin için bir seçim zamanı,” dedi. Siluet kaybolduğunda, karanlık ormanın derinliklerinde yalnız kaldım. Korku içinde bocalarken, içimde bir cesaret belirdi. Artık kaçamayacağımı biliyordum. Karanlıkla yüzleşmek zorundaydım. Karanlıkla Yüzleşme Gözlerimi tekrar kapatıp derin bir nefes aldım. İçimdeki karanlıkla karşılaşmak için cesaret bulmalıydım. “Ben kimim?” diye haykırdım. Karanlık içimdeki canavarın sesiyle yankılandı. “Senin en derin korkularını temsil ediyorum. Kaçmaya çalışsan da, hep peşindeyim.” “Beni yok edemezsin!” dedim. “Artık seni kabul ediyorum!” İçimde bir çatışma başladı. Karanlık, beni sarmak için etrafımda dönmeye başladı. Ama bu sefer korkmuyordum. “Seni yok etmek istiyorum ama bu kolay olmayacak,” dedim. Aniden, aydınlık bir anda karanlığa dönüştü. İçimdeki canavar belirmeye başladı. Gözleri, derin bir boşlukla parlıyordu. Ama bu sefer ona karşı savaşmadım. İçimdeki korkularımı, hatıralarımı kabul ettim. “Beni öldürmek istiyorsun, değil mi?” diye sordum. Karanlık, bir an duraksadı. “Seni yok etmek benim amacım . Senin içindeki ışığı keşfetmeni istemiyorum seni yok etmek istiyorum,” dedi. O an korkuyla yattığım yerden kalktığımda başım keskin bir şey saplanmış gibi ağrıyorsu içimdeki karanlık beni yok etmeye çalıyordu. Ama nedenini bilmiyordum. |
0% |