@lila_hope0
|
Özlüyordum…
Bugün de özleyeceğim, yarın da, ertesi gün de. Oysa sevinmem gerekmiyor muydu? Sonuçta boşanmayı ben istemiştim. İyi olmayı, iyileşmeyi, acımın hafiflemesini hep bekledim. Ama hafiflemedi, iyileşemedim, iyi olamadım. Aslında beklediğim tek şey oydu: Altay. Onu beklemişim. Ona sarılmayı, onunla uyumayı, onu öpmeyi… Gelmesini bekledim. Ama gelmedi. Sarılmadı, uyumadı benimle. Belki bir umut peşindeydim, bilmiyorum. Sahi, ayrılmak istememiş miydim ben? Sevinmem gerekiyordu. Kocaman yatakta yayıla yayıla uyuyabiliyorum artık, "Akşam ne yemek yapayım?" diye düşünmek zorunda değilim.
Ama bir yanım hep ona gidiyor. Bazen dışarı çıktığımda, ayaklarım farkında olmadan onun anılarıyla dolu sokaklara, kafelere, parklara götürüyor beni. Dün markete gittim; yanımdan geçen bir adamın kokusu bir an için Altay’ı hatırlattı. Onu aramak, ulaşmak, hatta bağırıp ağlamak istedim. Ama yapmadım. Yine içime attım. Hep yaptığım gibi.
Bir buçuk yıl olmuştu. Altay’dan boşandığımdan beri özlemin bir an bile azalmadı. Yazarken bile gözyaşlarımı tutamıyordum. Bir sayfayı daha hislerim, gözyaşlarım ve onun – Altay’ın – adıyla süsledim.
Hakkımızda birçok dedikodu çıktı boşandıktan sonra. Altay’ın beni göreve gidiyorum diyerek kandırıp başka bir kadına gittiğini söylediler. Ya da benim onun mesleğinden bıkıp ayrıldığımı. Ama kimse gerçeği bilmiyordu. Yıpranmıştık. Yorgunduk. Bu kadar basitti. Ve bitirmiştik.
Düşüncelerimden sıyrıldım; bahçe kapısının açılmasıyla başımı çevirdim. Gelenler, çiçeği burnunda evli çiftimiz Berk ve Maral’dı. Maral söyleniyordu, belli ki Berk yine bir şey karıştırmıştı.
Dayanamayıp seslendim: “Güneşin altında daha ne kadar duracaksınız? Beyniniz yandı, hadi içeri gelin!”
Hızla içeri girdiler. Maral, su içerken bana döndü: “Şu suyu bir içeyim, anlatacağım abla.” “Su serindi, aynı Berk gibi!” dedi, kinayeli bir şekilde. Merakla Berk’e baktım, ne olduğunu anlamam için göz kırptım. O ise omuz silkmekle yetindi.
Maral sinirle anlatmaya başladı: “Bugün nikah günü almaya gidecektik. Ama beyefendinin işi çıkmış. Sordum, 'Nikahımızdan daha önemli ne işin var?' dedim. O da 'İş işte, önemli olmazsa gelirdim' dedi. Ben de bir şey demedim. Ama sonra arıyorum, açmıyor. Mecbur ona gittim. Bir de ne göreyim? Çok önemli işi arkadaşlarıyla PES oynamakmış!”
Sinirlenen Maral’a bakıp, “Hayatım, git bir elini yüzünü yıka,” dedim. O üst kata çıkınca, Berk’in kafasına hafifçe vurdum. “Gerizekalı mısın sen? Nikah günü almaya PES mi oynanır?” Kafasını tutarken sırıtıyordu. Sinirle ekledim: “Ağzına bir tane yapıştıracağım, bak!”
Yüzündeki pişkin ifade, masum bir gülümsemeye dönüştü. “Hilal Abla, zaten nikah günü aldım. Maral’a sürpriz yapacağım. Evlenme teklif edeceğim, ardından nikah günü aldığımı söyleyeceğim.”
Bu sözler yüzümde bir gülümseme yarattı. “Harika olacak,” dedim. Onun Maral’ı ne kadar sevdiğini görmek beni duygulandırıyordu. İçimde bir yer sızladı; “Acaba o da beni hatırlıyor mudur?” diye düşünmeden edemedim. Ama bu soruyu kimseye sormadım.
Akşamüstü yalnız kaldığımda, yine düşüncelerimle baş başa kaldım.
Evin terasına bağlı olan kütüphaneme gittim. Bu oda, benim için bir kaçış yeriydi. Duvarları kitaplarla doluydu. Minyatür figürler, led ışıklarla süslenmiş raflar, vintage bir sallanan sandalye ve kahve sehpası...
Sandalyeye oturdum, masadaki Khaled Hosseini’nin Uçurtma Avcısı kitabını elime aldım. Saatlerce orada oturdum, ama son bir saattir sadece bir cümleyi tekrar tekrar okuyordum: “Sonradan bulduğun bir şeyi yitirmek, her zaman daha zordur.”
Gözyaşlarım istemsizce akmaya başladı. Altay’ı sonradan bulmuştum. Sevilmeyi, değerli olmayı, kahkaha atmayı onunla öğrenmiştim. Şimdi ise hepsini yitirmiştim. Sekiz yılın ardından, bir buçuk yıl boyunca bu boşluğun ağırlığını taşımıştım. Kendimi sarsıla sarsıla ağlarken buldum.
O sırada camların kırılma sesiyle irkildim. Peşinden gelen silah sesleriyle korkuyla yere çömeldim. Çığlık atarak odanın köşesine sinip ellerimi başıma koydum. Kulaklarım uğulduyordu. Camın kırıldığı yerde yankılanan sesler beynimde çınlıyordu. Telefonum aşağıda kalmıştı. Nefesim kesilir ken, bilincim yavaşça karanlığa çekildi.
Bölüm biraz kısa ama yazabildiğim kadar yazdım. Tıkanmış durumdaydım aslında geç gelmesinin sebebi ise buydu. Sizleri 1. Bölüm ile baş başa bırakıyorum. İyi okumalar aşklarım🐾 Yorumlarınızı bekliyorum🩷
|
0% |