Yeni Üyelik
6.
Bölüm

1. Bölüm

@lilahbus

2024/Şubat

 

Onlarca kişinin kullandığı rengi solmuş ve leke içindeki aynada dikkatlice kırmızı rujumu sürdüm. Aynadan birkaç adım uzaklaşıp üzerimdeki siyah saten sol bacağımı açıkta bırakan elbisemi düzelttim ve ceketimi almak üzere odama yöneldim.

Burada geçirdiğim son gecemdi. Bana kalsa altı ay daha burada idare edebilirdim. Hayatımın son dokuz yılında olduğu gibi yurtlar benim yuvamdı... Fakat konu annemden kalan son parçam olunca dayanamamıştım ve olanlar olmuştu.

Koca dünyamı küçük bir valize sığdırmıştım. Kimsesiz gibi büyümek bunu gerektirmişti. Gölgelerde büyümek..

Gözleri dolu dolu olan Yeliz’e sıkıca sarıldım. ‘Bir şeye ihtiyacın olursa beni mutlaka ara’ dedim. Gözlerinden akmayan yaşları toparlamak istercesine parmaklarını gözüne siper ettiği sırada ‘Sende beni ara unutma beni’ dedi.

Gülümseyerek ‘Sanki kendini unuttururmuşsun gibi ‘dedim. Oda sözlerime tebessümle karşılık verdi. Yurttaki ikinci yılımda Yeliz buraya yeni gelmişti. Tesadüfen altı kişilik koğuşuma -oda denemeyecek kalabalık olduğu için- düştüğünde hayatımda ilk kez birine ilk görüşte bu kadar ısınmış ve benimsemiştim. Yeliz benim hiç sahip olmadığım kardeşim gibi olmuştu. Dört yıldır burada beraber kalıyorduk, bu geceye kadar…

‘Yeliz kimseyle işin olmasın. Ben kendimi kurtardım bir şekilde ama şuan seni yanıma alamam, lütfen dikkat et ‘ dedim. Bu bir ablanın kardeşini koruma iç güdüsüyle söylediği sözlerden başka bir şey değildi. Görünmez bağlarımız vardı Yelizle.

Hırsla ‘Ahh varya o kara böceğe ne yapacağımı bilirim de işte yurt müdürü halası kaşarın’ dedi.

‘Bence ben yapacağımı yaptım yeterince. Yurttan atılmış olabilirim ama bunun hakkını verdiğimi düşünüyorum.’ Dedim. Onun içini rahatlatmak için söylememiştim bunu oldukça dürüsttüm. O kızın defalarca dolabımı karıştırmasını önemsememiştim. Fakat o gün annemden kalan son şeyi, onun kolyesini elinde gördüğümde ipler kopmuştu.

Hayatımda bir kez susmuştum ben. Ondan sonra ne olsa hiç susamamıştım. Kimse susturamamıştı.

Yeliz beni yurdun önüne gelen taksiye kadar geçirmişti. Şoföre gideceğim yerin adresini verip derin bir nefes aldım.

Kontrol sende, kontrol sende. Kontrol sende Saye.

Yapabilirdim.

 

 

 

Ankara’nın soğuk ayazında taksiden dışarı attığım adımımla bir ürperti bacaklarımda gezerken, bagajdan aldığım valizimle önümdeki büyük otele yöneldim. Resepsiyona ceketimi ve ricayla valizimi bırakıp, balo salonuna yöneldim.

Otelin en üst katında bulunan balo salonunun girişi oldukça ihtişamlıydı. Kırmızının her tonu tüm salona yayılmıştı. Birçok siyasi ismin yer aldığı davete kendimden emin adımlarla ilerlerken birilerine çarpmamak için ekstra çaba sarf ediyordum. Oldukça sorunsuz bir gece geçirip yeni evimin anahtarını alıp buradan ayrılmak temel amacımdı.

Kokteyl dağıtan garsondan elime bir bardak aldım ve kendime bir köşe bulup içeceğimi yudumlamaya başladım. Birkaç tanıdık siyasi ismi görünce bakışlarımın yönünü değiştirdim. Bu gece bir an önce bitsin istiyordum.

Herkesten kaçırmayı başardığım bakışlarımın odağına burada olma sebebim girince kaçmadım, kaçamadım.

Numan Akay.

Sayın Milletvekili Numan Akay.

Gözleri beni bulunca yanındaki kişilerden müsaade isteyip bana doğru adımladı. Çelik gibi sert duruşu ve üzerindeki son derece şık takım elbiseyle yanıma gelirken, ifadesizce bekledim. Gözleriyle beni incelerken konuşacak kadar yakınıma gelmiş olacağını düşünüyor olacak ki ‘Gelmişsin’ dedi. Başka şansım varmış gibi.

‘Durumları biliyorsun. Başka çarem yoktu.’ Dedim.

Masaya elindeki kokteyl bardağını bıraktığı sırada ‘Yapma. Beni kötü biri gibi gösteriyorsun.’. dedi. Sol kaşım istemsizce kalkarken ‘Öyle değil misin?’ diye sordum.

Omuzlarını hafifçe silkti ve ‘Başka çare bırakmıyorsun, çok başına buyruksun. ‘ dedi.

Başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim. ‘Lütfen birkaç kişiyle sohbet ederken bana eşlik et’

Rica gibi görünen bir emirdi bu. ‘Anlaşmada bu yoktu.’ Diyerek cevap verdim.

‘Saye biraz uzlaşmacı olur musun? Anlaşmada evin eşyalı olacağıda yoktu. Fakat evinin eşyaları bile yerleştirildi. ‘Güldüm. Gülümsemem gözlerime ulaşmayan soğuk bir alaydı.

‘Gerçekten mi? Kızına kalacak yer ayarladığın ve eşya bulduğun için yüzüme vuracak kadar mı alçaktasın.’ Diye sordum. ‘Hatırlatıyorum sadece.’ Dedi.

‘Bazen aslında bazenden daha çok sorguluyorum annem çocuk yapacak kadar seni nasıl sevmiş olabilir?’ Gözlerinde aşinası olduğum düşmanlık anında kendini belli etti. Kontrolün bende olduğu yoktu, söz konusu kişi babamsa…

Benim kimsesizliğim oradaydı, o bakışlarda... Bunu ona belli edecek değildim. Babam mevkisi ne olursa olsun duygularını iyi gizleyemiyordu. Bunu doktorken de yapamamıştı, bir siyasetçi olduğunda da yapamıyordu. Belki de benden gizleyemiyordu. Ya da ben onu çok iyi okuyordum. Hiçbiri bir şey değiştirmiyordu. Onu görüyordum. Kinini, nefretini ya da bana hissettiği her ne ise…

‘Haddini fazla aşıyorsun küçük ukala sözümü dinle ardından buradan gidersin.’ Dedi. Aramızdaki gergin havayı- ne yeri ne de zamanı diye düşünmüş olacak ki- bıçak gibi kesti.

‘Anahtarımla beraber’ diyerek buradan evime gideceğimi kesinleştirmek istedim. Aksi halde sokaklarda sabahlamam gerekirdi. Bu da üzerimdeki elbiseyle pek hoş bir anı bırakmazdı.

Hafifçe başını sallayarak onayladı.

Birkaç masanın yanında durarak sohbet etti. Benim sözlerim ise merhaba, teşekkür ederim ve iyi eğlencelerden ileriye pek gitmiyordu.

Babamın yani yanımdaki adamın çizdiği imaj öylesine kaliteliydi ki tanımasam geleceğin bakanı karşımda derdim. Diğer herkesinde dediği gibi... Ne yazık ki kimse onu benim gibi göremiyordu.

Bir başka masaya daha sürüklenirken görünen tam aksiydi. Yüzümde kocaman sahici gülümsemeyle babamın biricik kızıydım. ‘Semin Bey’ diyen babamın kendine oy toplamak ve itibarını biraz daha güçlendirmek için kuracağı başka bir sohbete ilgiliymiş gibi görünmeye çalıştım.

Babam bana hafifçe dönerek ‘Kızım Semin Bey Adin Hukuk’un sahibi’ diyerek karşımda duran adamı tanıttı.

Başımı karşımda duran en az bir seksenlik adama çevirirken. ‘Merhaba Semin Bey, Saye.’ Dedim. Siyah harelerine eşlik eden delici bakışlarıyla elini uzattı. Elini kavradığım sırada ‘Semin Adin’ dedi.

Semin Adin. Hukuk okuyupta daha doğrusu Ankara’da hukuk okuyupta bu ismi duymamak imkansızdı.

Bakışları bir an olsun üzerimden ayrılmazken ‘Memnun oldum’ dedim kısaca.

‘Sizinle daha önce tanışmış olabilir miyiz Saye Hanım?’ Siyah hareler sorgularcasına bakarken ortamdaki kişilerinde dikkatini çekmişti bu soru. Basitçe ‘Sanmıyorum.’ Dedim.

Olayın aslı ben birinci sınıfa yeni başladığımda Semin Adin Hacettepe Üniversitesine seminer için gelmişti. Oldukça kalabalık olan koridorda güç bela elimdeki kahveyle ilerlerken birden tökezlemiş ve kahvemi dökmeye bir adım kala kaya gibi bir kol tarafından engellenmiştim. Kolun hemen arkasında Semin Adin vardı. Okulun her yanına asılan afişlerden tanıyordum onu. Fakat bir an olsun onun dikkatini çekmiştim, ardından tekrar salona yönelmişti. Giderken de beni son anda kahvemi üzerine dökmekten kurtaran adama ‘Gidelim Kerim geç kalıyoruz.’ Demekle yetinmiş, beni görmezden gelmiş ve bu olay hiç yaşanmamış gibi devam etmişti. Özür dilemeye bile vaktim olmamıştı.

Şimdi beni hatırlamış olması, atıldığım yurda geri alınmam kadar imkansızdı.

Babam kısa cevaplarımdan ve soğukluğumdan memnun kalmamış olacak ki sohbeti uzatmak isteyerek ‘Semin Bey kızım Saye’de bir avukat sayılır artık. Son senesi staja başlayacak önümüzdeki hafta.’ Dedi.

Bu açıklama beni iğreti etsede hafifçe tebessüm ederek babamı mahçup etmemeye çalıştım. Çünkü ikimizinde çıkarına olan bir anlaşmamız vardı. ‘Meslektaşlarımla bir arada olmak beni hep memnun etmiştir. Ne mutlu size Numan Bey.’ Dedi Semin.

Babam gerçekten gururlu bir ifadeyle başını aşağı yukarı salladı. Sanki kendi başarısıymış, sanki beni o yetiştirmiş gibi. Aklına bir şey gelmişçesine neşeyle bana döndü. Hayır gözlerimi bulan gözlerinde neşe yoktu. Bir aydınlanma, aklına bir şey gelmişti.

Bakışlarını karşımızda duran Semin Beye çevirdi ve ‘Aslında sizin şirkette staj için boş bir pozisyon varsa Saye’nin stajını oraya çekebiliriz ne dersiniz? Sizin yanınızda olması hem gurur hemde güven kaynağı olur benim için.’ Dedi.

Hayret ve tiksinti dolu bedenime hakim olmak zordu. Kontrol bende. Kontrol bende. Kontrol sende Saye.

Sanki güvenliğim çok umurundaymış gibi. Kontrol bende, kontrol bende.

Semin Beyin konuşmasına fırsat vermeden babama uyarı dolu bakışlarla ‘Baba biliyorsun zaten çoktan ayarladım her şeyi. ‘Dedim.

Adin hukuk bırakın bir stajyeri, avukat için bile geri çevrilemeyecek bir fırsattı. Fakat babamdan gelen -mecbur kalmadığım- hiçbir şeyi öylece kabul etmezdim.

‘Sezer stajyer açığımız var mı bir kontrol et ‘dedi.

Ben kendimle boğuşurken Semin bey gayet kontrollü ve kendinden emin şekilde yanındaki adama talimatta bulunmuştu. Sezer dediği adam ise onu onaylayarak elindeki telefonla masadan uzaklaşmıştı.

‘Oğlum Numan Beyle miydin?’ diyerek küçük sohbet grubumuza katılan adam kurtarıcım olmuştu adeta. Konu şimdi kaynar giderdi.

Babamdan en fazla altı yedi yaş büyük duran adamı incelemekten alıkoyamadım kendimi. Az önce beni esir eden siyah harelerin tıpatıp aynısıydı. Hayır biraz dikkatli bakarsanız çok daha açık renkti.

Semin’in gözleri... Sanki gölgeleri andırıyordu. Babasına göre çok daha koyuydu siyah incileri.

Adam kibarca elini uzattı ve karşılık olarak uzattığım elimi tutup dudaklarına götürdü.’Bu hanımefendi yoksa kızınız mı Numan ’ derken kibarlığı ve samimiyeti gösteriş için miydi yoksa gerçek miydi bilemiyordum.

Babam tekrar gururla beni takdim etti ‘Kızım Ender Bey, Saye’ dedi. Eh benim konuşacağım pek de bir şey kalmamıştı.

Babam ilgiyle bana döndü. Keşke gerçek olsaydı duyguları. ‘Kızım Ender Bey otelin sahibi, bu gece onun misafiriyiz. ‘ Başımı hafifçe sallayarak ‘Teşekkür ederiz Ender Bey. Çok şık bir gece’ dedim. Oda kibarca teşekkür etti.

Anlaşılan Ender Bey siyasiler için oldukça önemli bir isimdi. Babam ona Bey diye hitap etmesine rağmen o babama adını vermekle yetinmişti. Sohbetin devamı gündemdeki siyasi meseleler hakkında konuşmalar, aralarına katılan diğer siyasilerle selamlaşmışlardı.

Bende bu kadar boy göstermiş olmam yeterli diye düşünerek gitmeye hazırlanıyordum.’Müsadenizle ben biraz hava alacağım.’ Diyerek babamın söz söylemesine fırsat vermeden masadan ayrıldım ve kapalı balo salonunun terasa açılan kapısına ilerledim.

Sırtımdan omuriliğime uzanan ürpertinin sorumlusunun bir çift koyu göze ait olduğunu hissedebiliyordum. Fakat ispat edemezdim.

Temiz havayla buluşan bedenim, tüm soğuğa rağmen rahatladı. Korkuluklara doğru ilerlerken terasın bir ormanı andıran peyzajına hayran olmamak elde değildi. Korkuluklara ellerimi koydum ve Ankara’ya tepeden bakmanın seyrine bıraktım kendimi.

İçimden tekrar etti.

Kontrol bende.

 

‘Saye Hanım’ daldığım düşünceler yığını bir toz bulutu gibi sağa sola uçuşurken dikkatimi ve bedenimi sese çevirdim.

Yine o soğuk koyu gözler... Bu kadar yakınıma geldiğini fark etmemiştim. Gecenin karanlığında istemsizce onu inceledim. Jilet gibi bir takım, yeni tıraş olduğu belli olan bakımlı cilt, keskin çene hatları, özenle yapılmış saçlar. Adam manken gibiydi.

‘Buyrun Semin Bey’ dedim. Uysal görünmeye çalışıyordum. Uysal ol, kontrol sende.

‘Burası biraz soğuk değil mi sizcede?’ Diye sordu. Bakışlarındaki soğuktan haberi var mıydı merak ettim. Kışın sokağın ortasında öylece kalakalmışsınız gibi hissettiriyordu.

‘Temiz hava iyi geldi.’ Dedim.

Başını beni anladığı belli etmek istercesine aşağı yukarı sallarken bana iki adım daha yaklaştı ve hemen yanımdaki korkuluğa bir kolunu koyarak yan döndü. Sırtımı dayadığım korkulukta bende ona doğru döndüm ve niyetini anlamak için konuşmasını bekledim.

‘Staj için boş bir pozisyon bulduk’ dedi. Ahh ne hoş.

‘Teşekkür ederim. Fakat maalesef ben kendime staj ayarladım. ‘Dedim.

Hafif bir soluk çıktı dudaklarından ‘Nerede?’ diye sordu. ‘Bireysel bir ofiste.’ Dedim. ‘Anlıyorum. Fakat bence bu fırsatı geri çevirmemelisiniz.’ Dedi.

‘Neden geri çevirmemeliyim?’ Komik bir soruydu. Kimse Adin hukukta staj fırsatını geri çevirmezdi. Ama onun cevabını merak etmiştim.

‘Kimse Adin Hukukta staj fırsatını geri çevirmez.’ Bu bir sloganmış gibi çıkmıştı ağzından. Çok rahat çok basit. Herkesçe bilinen bir gerçekti.

‘Size bir soru soracağım’ dedim. ‘Buyrun’ dedi.

‘Eğer normal bir öğrenci olarak staj başvurusu yapmış olsaydım, benim için yine boş bir yeriniz olur muydu merak ediyorum.’ Bu gerçekten cevabını merak ettiğim bir soruydu.

‘Muhtemelen hemen red yerdiniz.’ Dedi gülümserken bu gayet normalmiş gibi. ‘Şimdi ne değişti?’ diye sordum.

‘Numan Bey’in kızısınız.’ Dedi. Fakat öyle değildi. Torpili hiçbir şekilde kabul etmediklerini bölümümde ki diğer öğrencilerden biliyordum. ‘Böyle olmadığını bilecek kadar şirketinizi tanıyorum.’ Dedim.

‘Emin olun Saye tanımıyorsunuz. Fakat tanıma şerefine erişeceksiniz.’ Dedi. Bakışları kararlı ve ifadesizdi. ‘Egoluyum diyorsunuz’ sol kaşım havada alenen onu kışkırtıyordum.

‘Yerinizde olsam patronuma karşı daha dikkatli konuşurdum.’ Dedi. Kendinden emindi.

Bu hiç hoşuma gitmedi.

‘Semin Bey sizi tanımak güzeldi. İyi akşamlar.’ Dedim göz temasımızı keserek çıkışa adımladım.

Başarılı olabilirdi. Fakat kendini beğenmiş birinden fazlası olduğunu düşünmüştüm. Başarılarının arkasında bir ego yığını olduğunu kim bilebilirdi ki?

Terastan çıkmadan önce ‘Pazartesi görüşmek üzere Saye’ dediğini duydum. Fakat sadece kapıdan içeri girip yoluma bakmakla yetindim.

O staja gitmeyecektim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2024/Şubat

 

Onlarca kişinin kullandığı rengi solmuş ve leke içindeki aynada dikkatlice kırmızı rujumu sürdüm. Aynadan birkaç adım uzaklaşıp üzerimdeki siyah saten sol bacağımı açıkta bırakan elbisemi düzelttim ve ceketimi almak üzere odama yöneldim.

Burada geçirdiğim son gecemdi. Bana kalsa altı ay daha burada idare edebilirdim. Hayatımın son dokuz yılında olduğu gibi yurtlar benim yuvamdı... Fakat konu annemden kalan son parçam olunca dayanamamıştım ve olanlar olmuştu.

Koca dünyamı küçük bir valize sığdırmıştım. Kimsesiz gibi büyümek bunu gerektirmişti. Gölgelerde büyümek..

Gözleri dolu dolu olan Yeliz’e sıkıca sarıldım. ‘Bir şeye ihtiyacın olursa beni mutlaka ara’ dedim. Gözlerinden akmayan yaşları toparlamak istercesine parmaklarını gözüne siper ettiği sırada ‘Sende beni ara unutma beni’ dedi.

Gülümseyerek ‘Sanki kendini unuttururmuşsun gibi ‘dedim. Oda sözlerime tebessümle karşılık verdi. Yurttaki ikinci yılımda Yeliz buraya yeni gelmişti. Tesadüfen altı kişilik koğuşuma -oda denemeyecek kalabalık olduğu için- düştüğünde hayatımda ilk kez birine ilk görüşte bu kadar ısınmış ve benimsemiştim. Yeliz benim hiç sahip olmadığım kardeşim gibi olmuştu. Dört yıldır burada beraber kalıyorduk, bu geceye kadar…

‘Yeliz kimseyle işin olmasın. Ben kendimi kurtardım bir şekilde ama şuan seni yanıma alamam, lütfen dikkat et ‘ dedim. Bu bir ablanın kardeşini koruma iç güdüsüyle söylediği sözlerden başka bir şey değildi. Görünmez bağlarımız vardı Yelizle.

Hırsla ‘Ahh varya o kara böceğe ne yapacağımı bilirim de işte yurt müdürü halası kaşarın’ dedi.

‘Bence ben yapacağımı yaptım yeterince. Yurttan atılmış olabilirim ama bunun hakkını verdiğimi düşünüyorum.’ Dedim. Onun içini rahatlatmak için söylememiştim bunu oldukça dürüsttüm. O kızın defalarca dolabımı karıştırmasını önemsememiştim. Fakat o gün annemden kalan son şeyi, onun kolyesini elinde gördüğümde ipler kopmuştu.

Hayatımda bir kez susmuştum ben. Ondan sonra ne olsa hiç susamamıştım. Kimse susturamamıştı.

Yeliz beni yurdun önüne gelen taksiye kadar geçirmişti. Şoföre gideceğim yerin adresini verip derin bir nefes aldım.

Kontrol sende, kontrol sende. Kontrol sende Saye.

Yapabilirdim.

 

 

 

Ankara’nın soğuk ayazında taksiden dışarı attığım adımımla bir ürperti bacaklarımda gezerken, bagajdan aldığım valizimle önümdeki büyük otele yöneldim. Resepsiyona ceketimi ve ricayla valizimi bırakıp, balo salonuna yöneldim.

Otelin en üst katında bulunan balo salonunun girişi oldukça ihtişamlıydı. Kırmızının her tonu tüm salona yayılmıştı. Birçok siyasi ismin yer aldığı davete kendimden emin adımlarla ilerlerken birilerine çarpmamak için ekstra çaba sarf ediyordum. Oldukça sorunsuz bir gece geçirip yeni evimin anahtarını alıp buradan ayrılmak temel amacımdı.

Kokteyl dağıtan garsondan elime bir bardak aldım ve kendime bir köşe bulup içeceğimi yudumlamaya başladım. Birkaç tanıdık siyasi ismi görünce bakışlarımın yönünü değiştirdim. Bu gece bir an önce bitsin istiyordum.

Herkesten kaçırmayı başardığım bakışlarımın odağına burada olma sebebim girince kaçmadım, kaçamadım.

Numan Akay.

Sayın Milletvekili Numan Akay.

Gözleri beni bulunca yanındaki kişilerden müsaade isteyip bana doğru adımladı. Çelik gibi sert duruşu ve üzerindeki son derece şık takım elbiseyle yanıma gelirken, ifadesizce bekledim. Gözleriyle beni incelerken konuşacak kadar yakınıma gelmiş olacağını düşünüyor olacak ki ‘Gelmişsin’ dedi. Başka şansım varmış gibi.

‘Durumları biliyorsun. Başka çarem yoktu.’ Dedim.

Masaya elindeki kokteyl bardağını bıraktığı sırada ‘Yapma. Beni kötü biri gibi gösteriyorsun.’. dedi. Sol kaşım istemsizce kalkarken ‘Öyle değil misin?’ diye sordum.

Omuzlarını hafifçe silkti ve ‘Başka çare bırakmıyorsun, çok başına buyruksun. ‘ dedi.

Başımı aşağı yukarı sallamakla yetindim. ‘Lütfen birkaç kişiyle sohbet ederken bana eşlik et’

Rica gibi görünen bir emirdi bu. ‘Anlaşmada bu yoktu.’ Diyerek cevap verdim.

‘Saye biraz uzlaşmacı olur musun? Anlaşmada evin eşyalı olacağıda yoktu. Fakat evinin eşyaları bile yerleştirildi. ‘Güldüm. Gülümsemem gözlerime ulaşmayan soğuk bir alaydı.

‘Gerçekten mi? Kızına kalacak yer ayarladığın ve eşya bulduğun için yüzüme vuracak kadar mı alçaktasın.’ Diye sordum. ‘Hatırlatıyorum sadece.’ Dedi.

‘Bazen aslında bazenden daha çok sorguluyorum annem çocuk yapacak kadar seni nasıl sevmiş olabilir?’ Gözlerinde aşinası olduğum düşmanlık anında kendini belli etti. Kontrolün bende olduğu yoktu, söz konusu kişi babamsa…

Benim kimsesizliğim oradaydı, o bakışlarda... Bunu ona belli edecek değildim. Babam mevkisi ne olursa olsun duygularını iyi gizleyemiyordu. Bunu doktorken de yapamamıştı, bir siyasetçi olduğunda da yapamıyordu. Belki de benden gizleyemiyordu. Ya da ben onu çok iyi okuyordum. Hiçbiri bir şey değiştirmiyordu. Onu görüyordum. Kinini, nefretini ya da bana hissettiği her ne ise…

‘Haddini fazla aşıyorsun küçük ukala sözümü dinle ardından buradan gidersin.’ Dedi. Aramızdaki gergin havayı- ne yeri ne de zamanı diye düşünmüş olacak ki- bıçak gibi kesti.

‘Anahtarımla beraber’ diyerek buradan evime gideceğimi kesinleştirmek istedim. Aksi halde sokaklarda sabahlamam gerekirdi. Bu da üzerimdeki elbiseyle pek hoş bir anı bırakmazdı.

Hafifçe başını sallayarak onayladı.

Birkaç masanın yanında durarak sohbet etti. Benim sözlerim ise merhaba, teşekkür ederim ve iyi eğlencelerden ileriye pek gitmiyordu.

Babamın yani yanımdaki adamın çizdiği imaj öylesine kaliteliydi ki tanımasam geleceğin bakanı karşımda derdim. Diğer herkesinde dediği gibi... Ne yazık ki kimse onu benim gibi göremiyordu.

Bir başka masaya daha sürüklenirken görünen tam aksiydi. Yüzümde kocaman sahici gülümsemeyle babamın biricik kızıydım. ‘Semin Bey’ diyen babamın kendine oy toplamak ve itibarını biraz daha güçlendirmek için kuracağı başka bir sohbete ilgiliymiş gibi görünmeye çalıştım.

Babam bana hafifçe dönerek ‘Kızım Semin Bey Adin Hukuk’un sahibi’ diyerek karşımda duran adamı tanıttı.

Başımı karşımda duran en az bir seksenlik adama çevirirken. ‘Merhaba Semin Bey, Saye.’ Dedim. Siyah harelerine eşlik eden delici bakışlarıyla elini uzattı. Elini kavradığım sırada ‘Semin Adin’ dedi.

Semin Adin. Hukuk okuyupta daha doğrusu Ankara’da hukuk okuyupta bu ismi duymamak imkansızdı.

Bakışları bir an olsun üzerimden ayrılmazken ‘Memnun oldum’ dedim kısaca.

‘Sizinle daha önce tanışmış olabilir miyiz Saye Hanım?’ Siyah hareler sorgularcasına bakarken ortamdaki kişilerinde dikkatini çekmişti bu soru. Basitçe ‘Sanmıyorum.’ Dedim.

Olayın aslı ben birinci sınıfa yeni başladığımda Semin Adin Hacettepe Üniversitesine seminer için gelmişti. Oldukça kalabalık olan koridorda güç bela elimdeki kahveyle ilerlerken birden tökezlemiş ve kahvemi dökmeye bir adım kala kaya gibi bir kol tarafından engellenmiştim. Kolun hemen arkasında Semin Adin vardı. Okulun her yanına asılan afişlerden tanıyordum onu. Fakat bir an olsun onun dikkatini çekmiştim, ardından tekrar salona yönelmişti. Giderken de beni son anda kahvemi üzerine dökmekten kurtaran adama ‘Gidelim Kerim geç kalıyoruz.’ Demekle yetinmiş, beni görmezden gelmiş ve bu olay hiç yaşanmamış gibi devam etmişti. Özür dilemeye bile vaktim olmamıştı.

Şimdi beni hatırlamış olması, atıldığım yurda geri alınmam kadar imkansızdı.

Babam kısa cevaplarımdan ve soğukluğumdan memnun kalmamış olacak ki sohbeti uzatmak isteyerek ‘Semin Bey kızım Saye’de bir avukat sayılır artık. Son senesi staja başlayacak önümüzdeki hafta.’ Dedi.

Bu açıklama beni iğreti etsede hafifçe tebessüm ederek babamı mahçup etmemeye çalıştım. Çünkü ikimizinde çıkarına olan bir anlaşmamız vardı. ‘Meslektaşlarımla bir arada olmak beni hep memnun etmiştir. Ne mutlu size Numan Bey.’ Dedi Semin.

Babam gerçekten gururlu bir ifadeyle başını aşağı yukarı salladı. Sanki kendi başarısıymış, sanki beni o yetiştirmiş gibi. Aklına bir şey gelmişçesine neşeyle bana döndü. Hayır gözlerimi bulan gözlerinde neşe yoktu. Bir aydınlanma, aklına bir şey gelmişti.

Bakışlarını karşımızda duran Semin Beye çevirdi ve ‘Aslında sizin şirkette staj için boş bir pozisyon varsa Saye’nin stajını oraya çekebiliriz ne dersiniz? Sizin yanınızda olması hem gurur hemde güven kaynağı olur benim için.’ Dedi.

Hayret ve tiksinti dolu bedenime hakim olmak zordu. Kontrol bende. Kontrol bende. Kontrol sende Saye.

Sanki güvenliğim çok umurundaymış gibi. Kontrol bende, kontrol bende.

Semin Beyin konuşmasına fırsat vermeden babama uyarı dolu bakışlarla ‘Baba biliyorsun zaten çoktan ayarladım her şeyi. ‘Dedim.

Adin hukuk bırakın bir stajyeri, avukat için bile geri çevrilemeyecek bir fırsattı. Fakat babamdan gelen -mecbur kalmadığım- hiçbir şeyi öylece kabul etmezdim.

‘Sezer stajyer açığımız var mı bir kontrol et ‘dedi.

Ben kendimle boğuşurken Semin bey gayet kontrollü ve kendinden emin şekilde yanındaki adama talimatta bulunmuştu. Sezer dediği adam ise onu onaylayarak elindeki telefonla masadan uzaklaşmıştı.

‘Oğlum Numan Beyle miydin?’ diyerek küçük sohbet grubumuza katılan adam kurtarıcım olmuştu adeta. Konu şimdi kaynar giderdi.

Babamdan en fazla altı yedi yaş büyük duran adamı incelemekten alıkoyamadım kendimi. Az önce beni esir eden siyah harelerin tıpatıp aynısıydı. Hayır biraz dikkatli bakarsanız çok daha açık renkti.

Semin’in gözleri... Sanki gölgeleri andırıyordu. Babasına göre çok daha koyuydu siyah incileri.

Adam kibarca elini uzattı ve karşılık olarak uzattığım elimi tutup dudaklarına götürdü.’Bu hanımefendi yoksa kızınız mı Numan ’ derken kibarlığı ve samimiyeti gösteriş için miydi yoksa gerçek miydi bilemiyordum.

Babam tekrar gururla beni takdim etti ‘Kızım Ender Bey, Saye’ dedi. Eh benim konuşacağım pek de bir şey kalmamıştı.

Babam ilgiyle bana döndü. Keşke gerçek olsaydı duyguları. ‘Kızım Ender Bey otelin sahibi, bu gece onun misafiriyiz. ‘ Başımı hafifçe sallayarak ‘Teşekkür ederiz Ender Bey. Çok şık bir gece’ dedim. Oda kibarca teşekkür etti.

Anlaşılan Ender Bey siyasiler için oldukça önemli bir isimdi. Babam ona Bey diye hitap etmesine rağmen o babama adını vermekle yetinmişti. Sohbetin devamı gündemdeki siyasi meseleler hakkında konuşmalar, aralarına katılan diğer siyasilerle selamlaşmışlardı.

Bende bu kadar boy göstermiş olmam yeterli diye düşünerek gitmeye hazırlanıyordum.’Müsadenizle ben biraz hava alacağım.’ Diyerek babamın söz söylemesine fırsat vermeden masadan ayrıldım ve kapalı balo salonunun terasa açılan kapısına ilerledim.

Sırtımdan omuriliğime uzanan ürpertinin sorumlusunun bir çift koyu göze ait olduğunu hissedebiliyordum. Fakat ispat edemezdim.

Temiz havayla buluşan bedenim, tüm soğuğa rağmen rahatladı. Korkuluklara doğru ilerlerken terasın bir ormanı andıran peyzajına hayran olmamak elde değildi. Korkuluklara ellerimi koydum ve Ankara’ya tepeden bakmanın seyrine bıraktım kendimi.

İçimden tekrar etti.

Kontrol bende.

 

‘Saye Hanım’ daldığım düşünceler yığını bir toz bulutu gibi sağa sola uçuşurken dikkatimi ve bedenimi sese çevirdim.

Yine o soğuk koyu gözler... Bu kadar yakınıma geldiğini fark etmemiştim. Gecenin karanlığında istemsizce onu inceledim. Jilet gibi bir takım, yeni tıraş olduğu belli olan bakımlı cilt, keskin çene hatları, özenle yapılmış saçlar. Adam manken gibiydi.

‘Buyrun Semin Bey’ dedim. Uysal görünmeye çalışıyordum. Uysal ol, kontrol sende.

‘Burası biraz soğuk değil mi sizcede?’ Diye sordu. Bakışlarındaki soğuktan haberi var mıydı merak ettim. Kışın sokağın ortasında öylece kalakalmışsınız gibi hissettiriyordu.

‘Temiz hava iyi geldi.’ Dedim.

Başını beni anladığı belli etmek istercesine aşağı yukarı sallarken bana iki adım daha yaklaştı ve hemen yanımdaki korkuluğa bir kolunu koyarak yan döndü. Sırtımı dayadığım korkulukta bende ona doğru döndüm ve niyetini anlamak için konuşmasını bekledim.

‘Staj için boş bir pozisyon bulduk’ dedi. Ahh ne hoş.

‘Teşekkür ederim. Fakat maalesef ben kendime staj ayarladım. ‘Dedim.

Hafif bir soluk çıktı dudaklarından ‘Nerede?’ diye sordu. ‘Bireysel bir ofiste.’ Dedim. ‘Anlıyorum. Fakat bence bu fırsatı geri çevirmemelisiniz.’ Dedi.

‘Neden geri çevirmemeliyim?’ Komik bir soruydu. Kimse Adin hukukta staj fırsatını geri çevirmezdi. Ama onun cevabını merak etmiştim.

‘Kimse Adin Hukukta staj fırsatını geri çevirmez.’ Bu bir sloganmış gibi çıkmıştı ağzından. Çok rahat çok basit. Herkesçe bilinen bir gerçekti.

‘Size bir soru soracağım’ dedim. ‘Buyrun’ dedi.

‘Eğer normal bir öğrenci olarak staj başvurusu yapmış olsaydım, benim için yine boş bir yeriniz olur muydu merak ediyorum.’ Bu gerçekten cevabını merak ettiğim bir soruydu.

‘Muhtemelen hemen red yerdiniz.’ Dedi gülümserken bu gayet normalmiş gibi. ‘Şimdi ne değişti?’ diye sordum.

‘Numan Bey’in kızısınız.’ Dedi. Fakat öyle değildi. Torpili hiçbir şekilde kabul etmediklerini bölümümde ki diğer öğrencilerden biliyordum. ‘Böyle olmadığını bilecek kadar şirketinizi tanıyorum.’ Dedim.

‘Emin olun Saye tanımıyorsunuz. Fakat tanıma şerefine erişeceksiniz.’ Dedi. Bakışları kararlı ve ifadesizdi. ‘Egoluyum diyorsunuz’ sol kaşım havada alenen onu kışkırtıyordum.

‘Yerinizde olsam patronuma karşı daha dikkatli konuşurdum.’ Dedi. Kendinden emindi.

Bu hiç hoşuma gitmedi.

‘Semin Bey sizi tanımak güzeldi. İyi akşamlar.’ Dedim göz temasımızı keserek çıkışa adımladım.

Başarılı olabilirdi. Fakat kendini beğenmiş birinden fazlası olduğunu düşünmüştüm. Başarılarının arkasında bir ego yığını olduğunu kim bilebilirdi ki?

Terastan çıkmadan önce ‘Pazartesi görüşmek üzere Saye’ dediğini duydum. Fakat sadece kapıdan içeri girip yoluma bakmakla yetindim.

O staja gitmeyecektim

 

 

 

 

Loading...
0%