18. Bölüm

15. Bölüm / Anestezi Direnci

Cansu
lily_lily

Merhaba, bal okurlarım 💓

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayınız, fikirleriniz benim için önemli ♡ -->

Sizi yeni bölüm ile bırakıyorum, bölüm sonunda yine geleceğim.

.

Çiçek Hanım'dan sonra Albay'ın da konuşması ile sedyeye uzanmak için vücudumu hareketlendirdiğimde kaslarımdaki ağrı ile gözlerimi sıkıca yummuştum.

 

Bedenimi yavaşça sedyeye bıraktığımda yaralı omzuma ağırlığımı vermesem de yastığa değmesi bile acı doluydu. Derin bir soluk ile adapte olmaya çalıştım.

 

Uyandığımda omzumdaki yara fazlasıyla kanamıştı ve açılmıştı ama buna rağmen hiç bir ağrı veya acı yoktu. Şimdi ise sanki tekrar omzumdan vurulmuşum gibi bir acı vardı ve katlanılamazdı.

 

Acıyı bedenimde nadiren hissettiğim için rütbeli bir subay bile olsam bu bedenime ağır geliyordu çünkü nadirdi!

 

Çoğu görevde vurulduğumda acıdan değil de kan kaybımdan dolayı vücudumdaki belirtilerden vurulduğumu anlıyordum. Bu çok garip ve insan dışı gözükebilirdi çünkü bence de öyleydi! Acıyı ve ağrıyı nadir hissettiğimden dolayı ise o nadir anlarda bu acı vücudumda kat kat artıyordu.

 

Aksi doktorun kulağıma ulaşan sorusu ile gözlerimi yavaşça açtığımda bana baktığını gördüm.

 

Gözlerimdeki acı ise uyandığımdan beri az da olsa vardı ve ben nedenini çok iyi biliyordum.

 

“Okyanus, sana bir şey sorabilir miyim?” diyerek soran doktor, ben bir şey demeden devam etti.

 

“Ameliyatta sana anestezi uyguladığımızda vücudun anesteziye direndi ve fazla doz uygulamak zorunda kaldık.” diye devam ettiğinde araya girdim.

 

“Tamam?” diyerek umursamazca sordum ama o saniyede onu da anladım.

 

“Ameliyattaki anestezi uzmanımız, sende anestezi direnci olabileceğinden şüphelendi. Böyle bir şey hakkında bir bilgin var mıydı?” dediğinde düşündüm.

 

Hani nerde hasta gizliliği! Ben bu doktoru dava edeceğim, en sonunda!

 

Evet, vardı! Bu yüzden anestezi kullanmadan ameliyat olmayı tercih ediyordum. Yani çoğu zaman acıyı hissetmezdim ve bu durumlarda ameliyatı anestezisiz yapıyorduk. Acıyı hissettiğimde ise mecbur olarak anestezi kullanıyorlardı.

 

Görevde yaralandığımda gittiğimiz bir hastane vardı, bu tür durumlarda durumum acil değil ise Deniz Yüzbaşımın bilgisi ile o hastanede ameliyat oluyordum ama bu sefer durumumun acil olmasından ve sınır görevinin Kızıl Hastanesine daha yakın olmasından kaynaklı buradaydık.

 

Bu durumu tim ve Deniz Akif’de biliyordu.

 

Ben ameliyata girdiğimde bizimkiler neden bildirmemişlerdi, bir fikrim yoktu ama dediği durum için tam olarak anestezi direnci de diyemezdim.

 

"Yani anestezi direnci de diyemeyiz. Sadece vücudun normal bir insanın, bu tür bir ameliyata girdiğinde alması gereken anestezi ile tam olarak herkesin vücudunun verdiği tepkiyi vermiyor. Sanki kendini zorluyorsun gibi ama bilinç dışı mı, bilmiyorum. Biraz daha fazla anestezi verdiğimizde rahat bir ameliyat gerçekleştirdik ama önceden bilgimiz olmadığı için başta anlayamadık." diyerek sözünü tamamladı.

 

Benim normal olduğumu kim söyledi, doktorcum?

 

“Anladım.” diyerek cevapladım, onu. Anlatmıştı, anlamıştım.

 

“Peki, bu durumu bir asker olarak görevde yaralanınca nasıl halledebiliyorsun?” diye sorduğunda kendimi röportajda hissetmemek için çok zor duruyordum, az sonra kameraları elim ile kapatarak yoluma devam edecektim, sanırım.

 

“Durumu acil olduğu ve bu hastane sınır görevinde bulunduğumuz yere daha yakın olduğu için acil bir şekilde geldik. Normalde Okyanus’un anestezi direncinin olduğu bilen doktoru var.” diyerek konuşan ben değildim, Deniz’di.

 

Evet, Deniz'cim. Doktorum var, benim! Bir de komutanım var, Yüzbaşım. Orman gözlü... Adamın üzerine bayılacağım, yakında!

 

Bu aksi doktorun bu kadar soru sormasından da bıktık, dimi Deniz'cim. Sen de şimdi beni kucaklayıp götürebilirsin.

 

Onu, benim yerime Deniz Akif’in cevaplayacağını da hiç düşünmemiştim, kafamda geçen cümlelerin yanı sıra tabi ki şaşırdım!

 

Aynı zamanda Okyanus’un doktoru var, dercesine konuşan Deniz Akif’ten sonra aksi doktorun surat ifadesi beni şaşırtmayı başarmıştı. Kıskanmış gibi ama hayır daha da farklı! Ne oluyordu, bu aksi şeye? Bu aksi doktorun tavırları da anlaşılmazdı!

 

“Peki, orada nasıl hallediyorlardı? Anestezi direnci olan birine anestezi vermek, pek tercih edilen bir şey değildir. Gerçi Okyanus için anestezi direnci var diyemeyiz ama vücudu anesteziyi hemen kabul etmiyor, biraz garip.” diyerek bana baktığında tam konuşacaktım ki, Çiçek Hanım’ın sesini duydum.

 

Evet, ben gariptim. Ben her şeydim, kendimi biliyor ve seviyordum.

 

Hayır, hayır düşünüyordum ve anlam veremiyordum. Benim bir kalbim vardı sonuçta! Niye bir doktor bana garip deme hakkına sahip oluyordu ki?

 

“Oğlum, tamam. Kızı sık boğaz etme!” dediğinde konunun uzun süreceğini anlamış gibi araya giren Deniz Akif’in konuşması ile başım ona doğru döndü.

 

“Anestezi almadan ameliyat olmuştu.” diyerek konuştuğunda haklı yere doktorun kaşları çatıldı.

 

“Nasıl yani? Böyle bir şeyin olması yasal prosedürleri aykırı! Ayrıca bir doktor böyle bir şeyi de kabul edemez, zaten sağlıklı bir ameliyat da gerçekleşemez.” diyerek konuştuğunda kafasındaki soru işaretleri daha da büyümüş gibi görünüyordu.

 

Öyle de bir gerçekleşiyordu ki!

 

“Çok doğru, bir kere böyle bir olay olmuştu. Ondan bahsediyordun, sanırım.” diyerek konuştum ve tam konuşacağı sırada Deniz’in konuşmasına engel olmak için elim ile onu tutma gereği duydum. Neden bilmiyorum ama onu, o şekilde durdurabileceğimi sanıyordum ve evet, öyle de oldu.

 

Elim hızla elinin üzerine kapandığında bakışları bana yönelirken konuşmayı bile unuttu adam!

 

Ben ise hemen utanarak elimi çektim, kimse gördü mü, bilmiyordum ama görmelerini de pek umursamıyordum.

 

Ayrıca arkadaşımı da yakamazdım!

 

Bazı yaralanmalarımda çoğu zaman acıyı hissetmeyişimden dolayı anestezi direncim sebebiyle ameliyat, anestezi verilmeden yapılıyordu. Gerçi anestezi direnci diyemezdim, daha farklı bir şeydi.

 

Farklı durumlarda, yani acıyı fazlasıyla hissettiğim anlarda ise mecbur anestezi kullanıyordu. Yasal prosedürler hakkında bilgim vardı ama onu halledebiliyorduk. Doktor, tanıdıktı. Hem de çok tanıdık.

 

“İyi de sen zaten garipsin! Şimdi kafamız daha çok karıştı!” diye lafa atlayan savcıya döndü, bakışlarım. Bu adam, dün karşılaştığımızda da hiç patavatsız davranmamıştı, kendini zor mu tutuyordu, ne?

 

Neden garipmişim? Tamam, gariptim işte ama ona neden garip gelmiştim? Benim hakkımda bir eleştiri yapma hakkına sahip olacak kadar yakın değildik, olmayacaktık da.

 

Nedenini sorarcasına konuşmadan baktığımda konuştu.

 

“Aşağı da karşılaştığımızda omzundaki yara kanamış olsa da herhangi bir acı hissetmiyordun. Biraz önce ise sedyeye uzanırken canının acıdığı kesindi!” diyerek konuştuğunda ise saniyelik düşündü ve tekrar konuştu.

 

"Bir eksi, bir artı olduğun için seni anlayamıyoruz." diyerek eklediğinde sinirimin bozulduğunu hissederek derin bir nefes aldım. Yüzümde küçük bir gülümseme oluştu ve konuştum.

 

"Anlaman gerekmiyor, zaten!" diyerek çıkıştığımda sesimi yükseltmesemde sert sesim, bağırmaktan beter bir etki yaratıyordu. Soğuk ve yabancı. Bağırmak istediğin insana değer verirsin ya...

 

Beni anlamak biraz zordur. Bu sadece benim için de geçerli değildi, her insanı anlamak zordur. Birini anlamak için onun sana güvenmesi gerekir, yoksa sana anlatmaz, hiç bir şeyini...

 

Bu savcı, komutanım değildi ki, ona fazladan saygı duyayım! Bir insana duyduğum saygı alanının fazlasını ona uygulamazdım. Anlatmak istemiyorsam da, anlamak istemeye hakkı yoktu.

 

Sevdiğim bir insan değildi ki, özel alanıma girip beni anlamak isteyeceği hiç bir şey olamazdı.

 

O sırada savcı ile aramızdaki gergin bakışmayı bölen, aski doktor oldu.

 

“Okyanus, ben doktorun olarak sana soru sorabilirim ama-" derken sözünü normal bir şekilde böldüm. Üzerimde bir sakinlik oluşmuştu ama bu sakinlikte iyi değildi.

 

"Bir doktor, bana ismim ile seslenecek kadar samimi olamaz mesela." diyerek normal bir ses tonu ile konuştum.

 

Albay'ın oğlu oldukları için karşımda Albay varmış gibi onlara saygı duyacak değildim, sonuçta.

 

"Peki. Söylemek istediğim şey, sağlığın ile alakalı. Anestezi Direnci de herkesde olmuyor, sonuçta. Norölojik hastalıklara sahip olan, sürekli ağrı kesici kullananlarda, kısa aralıklar ile yapılan ameliyatlarda defalarca genel veya bölgesel anestezi alarak vücudun adaptasyon geliştirdiği kişilerde, geçmişte yaşanılan travmalar sonucunda yaşanan travma sonrası stres bozukluğuna sahip olan kişiler ve bu durumdan dolayı psikolojik ilaç kullanan insanlarda, ailesinde anesteziye karşı direnç gösteren bireyler genetik yatkınlıktan dolayı anestezi direncine sahip olabilir, hatta bağımlılıklar ve sakinleştiriciler de anestezi direncine sebep olabilir.” diyerek konuşan doktoru sakince dinlemiştim.

 

Ben neyin neden olduğunu biliyorum zaten, neden açıklama yapma gereği duyuyordu.

 

“Bu saydıklarımın birine sahip miydin veya yaşadın mı?” diye devam ettiğinde dümdüz bakmaya devam ettim.

 

Yani bölüm birincisi falan mıydı bu adam bu kadar şeyi nasıl aklında tutmuştu da tek tek saymıştı?

 

Ve evet, söylediklerinden birinden dolayı anestezi direncine sahip olabilirdim!

 

“Oğlum, sıkma kızı! Zaten hasta.” diyerek araya giren ise Çiçek Hanım oldu.

 

O bir şey demeseydi, ben de herhangi bir cevap vermeyi asla düşünmüyordum.

 

“Oğlum senin işin yok mu?” diyerek Çiçek Hanım’ın arkasından konuşan ise Albay’dı.

 

“Yok, baba. Ameliyattan yeni çıktım, sayılır.” diyen doktordan sonra Çiçek Hanım bana seslendi.

 

“Okyanus, kızım seninle biraz konuşabilir miyim?” diyerek bir anda benden böyle bir şey istemesini hiç beklemiyordum. Benimle ne konuşacak neyi olabilirdi ki?

 

“Elbette, Çiçek Hanım.” diyerek seri bir şekilde ona cevap verdim.

 

Çiçek Hanım ise benim sözlerimden sonra oğullarına bir bakış yolladı ve onlara doğru konuştu.

 

“Çocuklar siz çıksanıza, birazdan gelirsiniz.” dediğinde Uras Teğmen, aksi doktor ve savcı, annelerinin sözünü ikiletmeden kalktılar.

 

Onların ardından yanımda bir hareketlilik hissettim. Deniz Akif’te onlar gibi yerinden kalkmıştı. Fevri bir şekilde sadece Deniz’in duyabileceği bir tonda konuştum.

 

“Kalabilirsin.” diye seslendiğimde bakışları bana döndü. Sonuçta Çiçek Hanım, Deniz’e bir şey dememişti ve Deniz Akif kaç dakikadır yanımda benimle duruyordu, onu odanın dışına almak istememiştim. Ya da Çiçek Hanım ve Albay ile burada tek kalarak bir samimiyet oluşturmaktan rahatsızlık duymuştum, emin değilim.

 

Sonuçta benim gizli saklı bir şeyim yoktu!

 

Benim sözümden sonra yerine geri oturduğunda Çiçek Hanım tekrardan konuştu, bu sefer bize bakarak.

 

“Oğlum sende çıkabilir misin?” diye nazikçe rica ettiğinde ben de bir şey diyemedim.

 

Deniz Akif ise Çiçek Hanım’ı başıyla onaylayıp yerinden kalktı. Yavaşça odadan çıktı.

 

Bu kadar sakince odadan çıkarken ne kadar da tatlı gözüktüğünden haberi yoktu, tabi ki!

 

Tatlı mı, koskoca adam! Okyanus?

 

Konuşmama hakkımı kullanmak istiyorum.

 

Ha birde, yakışıklı! Bak işte, bu konuda çok haklıydım!

.

Bu bölüm nasıldı, fikirlerinizi buraya yazarsanız sevinirim :)) -->

Oy vermeyi unutmayınız, lütfen ♡

Okyanus'un, Doktor ve Savcı ile konuşmaları? -->

Deniz Akif? -->

Peki, Okyanus Kaya? -->

Bölümü uzun yapmayı planlıyordum ama kafamız karışmasın diye buradan ayırmak zorunda kaldım.

Bölümü ayırdığım içinde ücüzü kısımda önümüzde bölüme kaldı. Albay ve Çiçek Hanım ile neler konuşacağız sizce? -->

Bu bölüm;

1438 Kelime...

En kısa sürede, Okyanus'un Kül'ü nde görüşmek üzere...

Bölüm : 30.05.2025 23:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...