@lilyum_cicegi
|
Hümeyra hemen kendini toparlayarak amcasına açıklama yaptı. Amcası ise onun sağ elini iki eline alıp samimi bir şekilde sıkıp, "Öfkeni besle, öyle besle ki senin onurunu ezip geçen eden adamda onur diye bir şey bırakma!" Hümeyra amcasının dedikleri ile ona gülümserken ben olayın şaşkınlığı kalmıştım. Anılar teker teker önümde yapbozun parçaları gibi birleşmeye başladı. Sahra Sara'yından emir geldi, demişti. Anılarında da plandan bahsediyorlardı. Obanın dışında yaptıkları konuşma aklıma geldi. Aralarındaki konuşma adeta kulaklarımda yankılandı. "Bu yolculuk senin için zor olacak." "Merak etme amca üstesinden gelirim. Bilirsin ben babamın kızıyım." Hümeyra'nın lafları üzerine Abdül Bey güldü. Öyle, dercesine kafasını salladı. "Sahra Sarayı'na fazlalık olan Kör Sultan'ın inmesi için teker teker işlediğimiz planın sonuna geldik." Abdül Bey sözleri ile birlikte iki eliyle Hümeyra'nın ellerini tutarak kendine dönmesini sağladı. "Hata yapamazsın kızım. Bu planı tamamlayacak kişi sensin." Anılar birleşip önüme somut bir delil koymuştu. Hümeyra, Mirza'yı gerçekten seviyordu. Ama Hümeyra, Mirza ile plan üzeri bir evlilik yapıyordu. Sahra Saray'ındaki kör Sultan'ı indirme planı için Mirza ile evleniyordu. Belki de Mirza'nın öfkesi bundan kaynaklanıyordu. Resmen iki duygunun arasında kalmıştım. Bir tarafta evlilik görüşmesi için gelmeyip Hümeyra'yı çokça üzen ve utandıran Mirza. Bir tarafta ömrünü koyan Mirza'ya, evlilik düzmecesini dahil olan Hümeyra. İki tarafın yaptıkları karşısında içim Mirza'dan tarafa geçmişti. Bir insan sevdiği halde neden böyle iğrenç bir olaya saf duygularını alet ederdi diye düşünürken gördüğüm görüntüler bulanıklaşarak yok olurken başka anı gördüğüme dair sesleri işittim. ... "Hoş gelmişsiniz." Bu Hanım Ana'nın sesiydi. Görüntü yavaş yavaş önümde belirlendi. Atlı arabaların üzerindeki el işçiliği olan sandıklar Hanım Ana'nın önüne alpler yardımıyla koyulurken, "Bunlar kız tarafı olarak değil, iki obanın esenliği için getirdiğimiz hediyeler." dedi Hümeyra. Her zamanki gibi omuzları ve başı dikti. Ben Hanım Ana'nın gözlerinin içine bakmaya çekinirken o, benim tam tersiydi. "Başımız üzerine buyurun." diyerek otağını işaret etti. Bütün gözler Hümeyra'nın üzerindeyken o, otağın içerine girdi. Hanım Ana baş tarafta yerini alırken Hümeyra onun çaprazında; Hümeyra'nın karşısında ise Aslıhan Hatun'un annesi, Büke. Hemen yanında Aslıhan Hatun vardı. Başka kadınlar da vardı lakin tanıyamamıştım. Yaşları epeyce büyüktü. Hanım Ana konuşurken arada Hümeyra dahil olurdu. Benim gözlerim ise Aslıhan Hatun'a gitmişti. Gözlerinin çevresi kırmızı renk alırken Hümeyra'ya pekte dostane bakmıyordu. Hümeyra bunun nedenini anlasa da belli etmemiş hatta aldırış dahi etmemişti. Ben de zaten onun Mirza'ya olan ilgisinden dolayı böyle davrandığını biliyordum. "Kızım, Mirza ile mehir konusunu hallettiniz mi?" Hanım Ana'nın, Mirza ismini kullanmasıyla dikkatimi konuşmaya verdim. Hümeyra ne diyeceğini bilemese de amcasının ikazını kenara koydu ve onurunun çiğnenmesi sebebiyle ona, "Mirza Bey ile bir konuşmamız olmadı." dedi. Hanım Ana bu durumdan yüz ifadesi değişse de belli etmemeye çalıştı. Belli ki onun, buluştuğunu sanmıştı. Aslıhan Hatun'un yüzünde bir tebessüm görünce Hümeyra gözlerini ona dikip hiç kaçırmadan bakınca Aslıhan utançla gözlerini çevirdi. "Buraya kadar beni ziyaret ettiğine göre senden bir ricam olacak güzel kızım." "Tabi buyurun." Bağdaş kurup bir elini dizine yaslayıp dik vücuduyla Hanım Ana'ya cevap verdi. "Evlilik görüşmesi yapılsın. Gerekli konular konuluşsun." Hümeyra ise başını olumlu bir şekilde salladı. Önüne koyan ikramlıklardan uzanıp aldı. O sırada tahta kapı desturla açıldı. "Hanım Hatunum, Mirza Bey geldi." Kadının sesiyle birlikte Hümeyra'nın kalp ritmi değişse de maskesine büründü. "Gelsin." Hanım Ana'nın cevabından bir dakika sonra Mirza içeri girdi. Hanım Ana ve Hümeyra dışında çoğu kişi ayağa kalkıp selam verdiler. Hümeyra'nın tavrına ben gülerken kadınların bakışları elbette onu bulmuştu. Hümeyra'nın, obanın başı olacak birisine hürmetten dolayı ayakta selam vermemesi normaldi çünkü o da bir varisti. Lakin edeben dahi olsa başını çevirip bakabilir ya da duruşunu değiştirebilirdi ama yapmadı. Herkes ona selam verirken o, onun yüzüne dahi bakmadı. Görenler, Hümeyra'nın ne kadar da beter olabileceğini düşünürken o, korkuyordu. Gözleri, elleri, belki ses tonu dayanamaz herkesin içinde sevgisi ifşa olur diye bu şekilde davranıyordu. "Gelesin oğul." Hanım Ana, oturduğu postalın yanını işaret etti. Bu yan Hümeyra'nın tarafında kalıyordu. Hümeyra zorla yutkunarak maskesini takmaya devam etti. Mirza, Hümeyra'nın arkasından geçip Hanım Ana'nın yanına oturdu. "Av nasıldı oğul?" "Elhamdülillah anacım. Lakin etrafı fazla yılan basmıştı." Mirza'nın söylediklerine karşın gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Resmen herkesin için Hümeyra'ya hakaret ediyordu. Çoğu kişi bu durumu normal bir yılan meselesi olarak sansa ben ve Hümeyra ne demek istediğini net bir şekilde anlamıştık. Sinirli halde ona bakıp, nerede merhametin diye içten içe kendimi yedim. Hanım Ana'nın dikkatli olması için verdiği nasihatlardan sonra konu evlilik görüşmesine gelmişti. "İki obanın selâmeti için de olsa evlilik görüşmesi şarttır, bilirsin oğul." Hanım Ana, alttan altta Mirza'yı ikazda bulunurken Hümeyra sessizliğini korudu. "Evleneceğin kişinin şartlarına saygı duymayan bir eş, yuvayı zehir eder." dedi başka bir kadın. Sonra başkası ekledi, "İki obanın selâmeti için çıktığınız bu yolda birbirinizin şartlarına saygı duymaz iseniz sevgi de olmaz. Sevgi olmadığı gibi obanın huzuru yerle yeksan olur." "Ne güzel söylediniz dostlarım." dedi Hanım Ana ve ekledi. "Hazır Hümeyra buraya gelmişken yapasınınız bu görüşmeyi." Mirza, "Tamam." derken peşine Hümeyra, "Hanım Ana, evlilik görüşmesini kabul ettim. Lakin bu görüşme Sardıç Deresi'nin orada yapılacak." Keskin ve emrivaki konuşması Hanım Ana'nın tavırlarına tersti. Kaşları hafif çatılırken Hümeyra'ya baktı. "Bilirsiniz ki, evlilik görüşmesi kız tarafında yapılır. Her şeyin bir usulü vardır." Hanım Ana'nın çatık kaşları Hümeyra'nın dedikleri ile düzeldi hatta gülümser bir hal bile almıştı. Çünkü onu anlamıştı. Eğer burada görüşme yapılsaydı. Hümeyra'nın adını çok güzel çıkartırlardı. Hatta bundan dolayı ezerlerdi de... Hümeyra'nın zihninden, arkasından konuşulacak laflar hayali olarak önünde belirdi. 'Sazlık Oba'sından Gence Bey kızı Hümeyra, Mirza'ya koşarak vardı. Acaba aralarında bir şey mi olmuştu? Bey kızlarının da bu kadar hevesli olmadığını bilmezdik.' Hümeyra, Hanım Ana'ya bakarken gözleri Mirza'ya değdi. Başını hafif eğmiş düşünür bir hale gelmişti. Belki de o da Hümeyra'ya hâk vermişti. Hümeyra çaktırmadan gözlerini tekrardan Hanım Ana'ya çekti. "Müsaadenizle." Hümeyra ayağa kalkarken herkes ayaklanmıştı. Kısa bir görüşmenin ardından yarın Sardıç Deresi'nin orada buluşma ayarlandı. Hümeyra'nın içini tekrardan bir heves geldi. Ama bu buruk bir hevesti. Tekrardan aynı şeyi yaşamak istemiyordu. Atına bindikten sonra alpleri de teker teker bindi. Kendini yolcu etmek için bekleyenlerin arasından Mirza'ya bakıp, "Bu arada Mirza Bey, yılana saldırırsan vahşileşir. Ama eğitirseniz sana efendi olur. Yeri gelir düşmanınız için zehir olur." dedi. Mirza kaşlarını çatıp ona bakarken o atının eyerinden tutup karnına hafifçe vurup hareketlendirdi. Atı hızlı sürerek obadan çıkarken yüzündeki tebessüm genişleyip gülümsemeye döndü. Mirza ile uğraşmak hoşuna gitmişti. Atlar yaylanın tozunu dumana karıştırırken görüntü azaldı ve artık önceden anladığım başka bir anıya geçtim. ... Atını yavaşça süren ama içinden acele etmek için ölüp biten Hümeyra belirdi önümde. Olayı anlamak için çevreye göz gezdirdim. Bu Sardıç Deresine giden yoldu. Hümeyra'nın hâl ve tavırlarına baktığımda anılar suyun süzgeçten geçmesi gibi akıp gitmişti. Hümeyra'nın obasına geri dönüp amcası ile konuşması amcasının, dikkat çekmediği için onu takdir etmesi ile gün son olurken şimdi evlilik görüşmesine doğru gidiyordu. Kuru ağacın kenarına bağlanmış bir atı gördü. Sonra arkası kendisine dönük Mirza'yı fark etti. Derin nefes alıp verdi. Atını hafif hızlandırarak yanına doğru yol alırken kuru ağacın gövdesine oturmuş Mirza, arkasını döndü. İkindi güneşi yavaş yavaş arkasında batarken gözleri Mirza'yı buldu. O da atın sahibine baktıktan sonra elini alışkanlıkla kemerine koyup bakışlarını ufuklara çekti. Hümeyra atını durdurarak onun gibi atını, adının Benekli olduğu atın yanına bağladı. Mirza'nın sessizliği ve ona bakmaması durumu daha da zorlaştırıyordu. Elinde olmadan bu durum karşısında endişelenmişti. Atının yanında daha fazla durması garip olur diye o da ağacın gövdesine oturan Mirza'nın yanına gidip arada bir insan oturacak boşluk bırakarak oturdu. Mirza ikindi güneşinin solup gitmesine bakarken, Hümeyra sevincinin solup gitmesini izliyordu. Ta ki onun sesini duyana kadar. "Evlilik görüşmesine gerek görüyor musunuz?" Hümeyra ne demek istedi diye anlamaya çalışırken ona doğru başını döndürdü. Mirza'da ona bakıyordu. Hiçbir kızla göz temasını şimdiye kadar bu kadar uzun kurduğunu görmediği için sevinci dağlara çıktı. "Neden sordunuz?" "Çünkü biz," işaret parmağı ile ilk Hümeyra'yı sonra kendisi işaret ederek biz kelimesini kullanması Hümeyra'nın titremesine yol almıştı. Onun sevgisini şaşırarak izledim. İnsan gerçekten böyle sever miydi? Yani titreyecek kadar... "Anlaşmalı bir evlilik yaparız. Başta biz değil, obalarımız gelir." "Evlilik bir anlaşma olsa dahi kutsal bir şeydir Mirza Bey." Hümeyra'nın cevabı ile Mirza derin bir nefes verdi. Onun bu davranışı bu evliliği istemediğini kanıtlıyordu. Hümeyra'nın yüzü düşse de maskesini takma gereği duydu. Ama o, böyle davranınca duygusallığını bırakamıyordu. "Ne kadar mehir istersin?" Bu soru üzerine Hümeyra yandan ona baktı. İlk sorusu bu mu olacaktı? Hümeyra'yı tanımak için bir adım dahi atmayacak mıydı? "İlk sorunuz bu mudur?" dedi sinirle. Aslında sinirlenmemesi, amcasının dediği üzerine suyuna gitmeli yakınlaşmalıydı. Lakin kırık kalbi buna izin vermiyordu. Dolan gözlerini ufuktan Mirza'ya çevirdiğinde onun kendisine baktığından haberi olmadığından duygularını yakalanmış hissederek şaşırdı. Mirza, Hümeyra'nın başını çevirmesi ile gözlerine baktı ve yavaşça ufuğa çevirdi. Hümeyra'nın dolan gözlerini görmüştü. Bir ayağı toprağı eşerken kaşları hafiften çatılmıştı. Tekrardan kendisine bakmayan Hümeyra'ya baktı ve sanki bir şeyi anlamış gibi alaylı bir gülümseme belirdi yüzünde. Hümeyra'nın hislerini anlayıp onunla alay edecek mi diye sinirle ona bakarken yüzüne bir tane tokat atma isteğini durduramadım. "Sazlık Oba'sına neden yılan obası deriz bilir misin?" Evet başlamıştı. Kim bilir nereden vuracaktı. Hümeyra ise kaşları hafif çatık halde cevap vermedi. Ona bile bakmazken, Mirza devam etti. "Sinsi planlar ile oyunlar kurup avını avlamak isterler." Sağ elini ağaca yaslayıp sırtını geriye doğru gererken omzuna başına yasladı ve Hümeyra'ya baktı. Resmen Hümeyra'nın dolan gözlerini bir oyundan ibaret olduğunu ve onun yılan olduğunu alttan altta söylerken Hümeyra sadece gülümsedi. "Size dediğim gibi yılana saldırırsanız yem olursunuz." Ağaca yaslanmayı kesip ayağa kalktı. Mirza'nın ciddi yüzünü es geçerek, "Evlilik görüşmesini ben istemedim. Hanım Hatun, istedi. Belli ki torununa güvenmediğinden beni obasında evlilik görüşmesine çıkardı." Hümeyra, Mirza'yı kızdırmak maksadıyla yola çıksa da o sakinliğini korudu ve bilmişçesine başını salladı. "Sen de istemediğine göre burada boşuna vaktimi öldürmeye gerek yoktur. Mehrini de söyle gideyim?" Bir an önce anıdan uyanıp Mirza'nın yüzüne okkalı bir tokat atma isteğini durduramıyordum. Nasıl bu şekilde iğrenç davranabilirdi. Tamam yılan obası planları... oraları geçtim. Hümeyra'nın bilmediği sevgisine nasıl bu şekilde kaba davranabilirdi. Bilmediği sevgisi? Belki bilse...yine de böyle davranır mıydı? O, obasını düşünen birisiydi. Keza Sazlık Oba'sına yılan obası demesi de boşuna değildi. Onlar padişahı indirmeyi çalışıyordu. Hümeyra'nın içine batan dikenlere baktım. Sonra Mirza'ya... Bir tarafta sevgisini, plana alet edip devletine ihanet eden birisi. Diğer tarafta sevildiğinden bir haber, güvenmediği için izdivaç yapmak istemeyen bir savaşçı. Olan olmuş zamanın çarkı vurmuş evlilik ise benim ellerimde kalmıştı. Hümeyra'ya bu şekilde davranmasına rağmen bir o kadar da yardım eden Mirza'yı gördüm. Tokat için kalkan elim, Hümeyra'ya indi. Hümeyra'nın planları, Mirza'yı karmaşaya sürüklemişti. Görmüştüm bazen ne yapacağını şaşırıyordu. Görmüştüm, Mirza kötü biri değildi. Ne yaptıysa Hümeyra yapmıştı. Tek sorun faturası bana kesiliyordu. "Mehir konusunda siz karar verin. Ne verirseniz razıyım." diyerek atına doğru ilerlemeye başlarken Mirza'da peşinden gitti. "Olmaz öyle. Net cevap söyleyin." Atını çözdükten sonra Mirza'ya döndü. "Net cevabınıza razıyım." dedikten sonra üzengiye ayağını geçirerek ata bindi. Mirza'nın siniri ve şaşkın bakışlarını ardına alarak atını hızlandırdı. Nazlı nazlı gelirken şimdi kaçarcasına gidiyordu. Sakladığı gözyaşları yanaklarından akarken hıçkırığını salıverdi. Obanın uzağına, sığınağına; babasıyla olan yerine doğru atı sürüyordu. Yüreği derbeder, zihni okyanusun fırtınası, göz yaşları dinmeyen pınardı. ... İlk başta konuşmaları duyduktan sonra görüntü yavaş yavaş gelmişti. Tüycü Kadın'ın içirdiği ilaç güçlü olmalıydı ki üst üste anılarla geçiyordu zaman. Nerede olduğumu anlamak için Hümeyra'nın zihnini dinlemeye başladım. Bir çeyiz meselesiydi. Daha önce bulunduğum çarşıda Hümeyra ve Hanım Ana'yı gördüm. "Bu kumaş nasıldır kızım?" Elindeki kırmızı tonlarındaki kumaşı Hümeyra'ya gösterirken, Hümeyra isteksiz bir hal de doğru düzgün bakmadan, "Güzeldir." dedi. Hanım Ana başka kumaşları önüne sererken Hümeyra'nın gözü bu alışverişle alakası olmayan Mirza'daydı. Sıkıntısı yine onaydı keza üzüntüsü de... Hanım Ana kürklere geçerken Mirza içeriye girince Hümeyra, yüzüne renk gelmiş bir halde ona yandan baktı. "Ana, benim obada işlerim vardır önden gitsem uygun mudur?" Dedikleri ile Hümeyra ona hiç bakmadan gözlerini kumaşlara dikmiş bir vaziyette durmuştu. Dişlerini sıkıp duygularına hakim olmak istedi. "Değildir." Hanım Ana'nın sesiyle Hümeyra, Hanım Ana'ya bakıp tebessüm eder bir halde olmuştu. Sanki onun tarafında olması hoşuna gitmişti. Mirza üfler gibi ses çıkarınca Hanım Ana kolundan çektiği gibi diğer yanına onu alıp, "Bindallısı bu renk olsun deriz sen ne dersin?" deyince Hümeyra ne kadar üzgün olsa da ne diyeceğini deli gibi merak ediyordu. Başka kumaşlarla oynasa da kulağı ondaydı. Keza gözü de kaçamak yapıp onun yanına varmıştı. "Ana...ben nereden bileyim?" Mirza'nın, Hanım Ana'nın gözlerinden kaçarcasına tavrı ve duraksayıp verdiği cevap ile utandığını anladı Hümeyra. O da onun tavrına hem sevinmiş hem de utanmıştı. "O zaman yanımızda dur, bil." Hanım Ana'nın, Mirza'ya ikinci ikazından sonra Hümeyra'nın sevinci ikiye katlanmıştı. "Rüstem Bey, bana içerideki kumaşlarından gösteresin." Hanım Ana duvarın arkasına doğru geçerken bir yandan da kumaşçıya seslenerek onların ikisini yalnız bırakmıştı. Hümeyra elindeki kırmızı kumaşla oyalanırken yandan Mirza'ya baktı. Düşmanına zebani gibi çöken kadın, sevdiğinin yanında adeta güvercin kesiliyordu. "Bir şey demem lazım..." diyerek lafa giren Hümeyra'yı, Mirza susturarak, "Ben..." deyince Hümeyra eliyle onu işaret ederek, "Buyurun." dedi. Normalde böyle şeyler centilmence Mirza'nın, Hümeyra'ya izin vermesi ile devam etmesi gerekirken tam tersi oldu. Mirza lafına kaldığı yerden devam etti. "Sen de bu durumdan sıkkınsındır. Bundandır hemen kumaşları halledip gidelim." Hümeyra'nın sıkkınlığını buna bağlayınca Hümeyra, söylemesi gereken cümleleri es geçti ve ona: "Ben işi uzatmıyorum. Farkındaysanız, Hanım Hatun'a siz gibi ayak uydururum." dedi ama içinden bir şeyler tekrarlıyordu. Beni istemiyor. Beni istemiyor. Bu tanıdık ses kulaklarımdan benim yüreğime indi. O sırada Hanım Ana, geldi. İkisini de istediği gibi bulamamış, aksine yakacak cinsten iki buzu görmüştü. "Oğul, şu kumaşlara bakasın." "Ana ben ne anlarım." deyince Hanım Ana, ona: "Hey Allah'ım! Oğul bunlar senin içindir." Hümeyra, onların yanından ayrılıp tül kumaşlara bakıyordu. Mirza'nın, Hümeyra'yı işi uzatıyor diye ikazı üzerine top ona gelince içinden bir oh çekti. Ama tüm modu resmen yıkılmıştı. Çeyiz için her girdiği dükkân da Hanım Ana'nın gerisinde durup ne derse evet deyip bir an önce bu ortamdan ayrılmak istiyordu. Mirza ise yüzünden burada olmak istemediği o kadar belli oluyordu ki...Bu güzel olayda iki tarafta mutlu olması gerekirken bir taraf karşı tarafın tavırlarıyla hüzünlü, diğer taraf karşı tarafa olan nefretiyle sıkkın. Hanım Ana ve yakınındaki kişilerin halinden sıkılıp kendini en sonunda kaybettirdi. Çarşının bir kısmında tek başına gezerken etrafa bakıyordu. Uzaktan görünen Sahra Sarayı'na bakarak derin bir iç çekti. Belki de bu plan olmasaydı, dedi içinden. Peçesiz yüzü aslında bu planda asıl rolü olduğunu gösteriyordu. Ne zaman Sarayla işi olsa peçesini çekerdi ama şimdi yoktu. İnsanların yanından geçerken tanıdık bir sima ile karşılaştı. Bu yüzüğü kendisine edebiyat yaparak satmaya çalışan adamdı. Karşısındaki adama kim bilir neler söyleyip aklını çelmeye çalışıyordu. Sinirlendi. İç cebinde olan kesesine dokundu. Yüzük orada duruyordu. Mirza'nın parmağında gördüğüm yüzük. Nasıl olmuştu da Mirza bu yüzüğü kendi iradesi ile takmış, diye düşünürken Hümeyra karşısındaki adama gözlerini dikmiş ayırmıyordu. Sanki tüm suçlu oymuş gibi tavır takınmıştı. Gözleri ile adamı dönerken tanıdık sesin şaşkınlığı ile gözlerini sese doğru çevirdi. "Hümeyra Hatun!" Kalabalığın içinde yüksek sesli bir şekilde ismini biri zikretse sinirlenirken onun seslenmesi farklı gelmişti. Sanki damla toprağa düşüp tohumu uyandırmış gibiydi. Gözleri o şahin gözlere değmişti. Değişik bir göz yapısına sahipti kimi zaman şahin kimi zaman kartala dönüşüyordu. Hümeyra'ya doğru hızlı adımlarla insanları aşarak geçti ve yanına geldi. Arada mesafe vardı. Aynı kalplerinin mesafesi gibi... "Ne işiniz vardır burada?" Hümeyra sağa doğru geçerek yolu kapatmamaya dikkat edince Mirza'da ona uymuştu. "Siz nasıl ki sıkılırsınız ben de öyle sıkılırım." Sen nasıl ki benden sıkılırsın ben de senin yüzünden sıkılırım, dedi içinden. "Bundandır yanımızdan ayrıldınız öyle midir?" Mirza'nın ciddiliğine karşı Hümeyra umursamaz bir şekilde cevap verdi. "Çokça öyledir." Ne zamandır sesi gelen, gök gürlemelerin arkasından yağmur çiselemeye başlamıştı. Neyse ki Hümeyra ve Mirza'nın durduğu yer daldaya geldiğinden ıslanmıyorlardı. İnsanların hızlı adımları yağmurun şiddetleneceğinin habercisiydi. "Yağmur hızlanacak Hanım Ana'mın yanına dönelim." Mirza sözleri söyleyip adımını atmıştı ki umursamazca bir hâl de duran Hümeyra'nın hareketsizliğine bakınca o, "Siz Hanım Anacığınızın yanına gidin." dedi çiseleyen yağmuru incelemeye başladı. Bir nevi ben emir almam, diyen Bey kızına dönüşmüştü. Mirza'nın tavırları onu derinden incitirken o, anca kendini böyle korumaya kalkmıştı. "Ne demek o? Ne derdiniz vardır?" Mirza'nın çatık kaşlarıyla ona sesini yükseltmesi ile kendisini koruyamadı. Adeta daha da derine indi. "Şu demektir. Ben de bir Bey kızıyım. Benimle nasıl konuşacağınızı iyi belleyin!" Hümeyra'nın çatık kaşları ve sesini yükseltmesiyle yağmur hızlanmaya başlamıştı. Mirza yağmurda durduğundan ıslanmamak için Hümeyra'nın yanına geldi. Kürklerini silkmesiyle üzerinde biriken damlalar Hümeyra'ya gelince o, "Af buyur. Gence Bey'e yakışmayacak bir Bey kızının, yüzüne su geldi." dediğinde Hümeyra ona ters bir şekilde bakıp yüzünü silmişti. Ben onun bu tuhaf haline anlam veremeyerek izliyordum. Çünkü Hümeyra ona ters davranırken, Mirza'nın sözleri onu mutlu etmişti hatta gururlanmıştı. Babası ile gurur duyan kız, birisinin hakaret edercesine söylediği lafa sinirlenmemişti. Beynim artık Hümeyra'nın hâlleri ile iflas ederken yağmur yere değil adeta beynime akıyordu. İkisi de başlarını gökyüzüne çevirmiş boşalan sokakla birlikte yağmuru izliyorlardı. İkisi de düşünceliydi. "Bana ne diyecektin?" Mirza'nı sorusunu anlamayan Hümeyra ona bakıp soru dolu halde bakınca, Mirza yüzünü ondan çevirip: "Dükkânda benden önce ne diyecektin?" Hümeyra ne diyeceğini hatırlamıştı lakin içinde öyle mutsuzlukla alakalı duygusallığı yaşıyordu ki ona, "Aynı şeyleri." dedi. Ama demek istediği sanki bu değildi. İlan-ı aşk yapacak hali de olmadığına göre ne diyecekti? Hümeyra'nın zihnine sorularımı sormama rağmen beni duymadı. Halbuki çok önceden beni duyduğu cevap verdiği olmuştu. Havanın soğuması ile Hümeyra'nın burnu kırmıza dönerken sadece yağan yağmura tepkisiz bakıyordu. Bir şeyler düşündüğü belliydi lakin zihnini bana kapatmış sesini bile benim duymama izin vermiyordu. "Mirza!" İsmini Bey'siz seslenen bu kız da kimdir diye düşünen Hümeyra, daldığı düşten uyanıp koşarak bu tarafa gelen kadına baktı. Şal gibi olan kumaşı başına tutup buraya doğru geliyordu. Yağmuru engellemeye çalışsa da çok başarılı olmamıştı. Hızlı adımlar ile buraya doğru koşarken Mirza ona taraf dönmüştü. Hümeyra'nın gözleri bir Mirza'yı bir de ona doğru koşan Aslıhan'a çevrilmişti. "Yoksa...olabilir mi?" Zihnini bana kapatan Hümeyra, sonunda kendini duyurmuştu. İçi kor alevle yanarken ben de yavaş karelerle ikisini izledim. Olabilir miydi? Hümeyra'nın iç yangının kıvılcımları bana sıçrıyordu. Lahzanın, karanlığına fısıldıyordu. Seni çiçeklere bile söylemeden yitirdim mi? Çiçeklere deseydim sen bilir miydin? Duyar mıydın bir yerden; Gence Bey kızı Hümeyra, kendini düşman belleyen bir adamı sevmiş diye Hümeyra bunları söylerken Aslıhan, Mirza'nın yanına gelmişti. "Islanmışsın." dedi Mirza. Eli, Aslıhan'ın başına tuttuğu kumaşa gitti ve damlaları onu daha fazla ıslatmasın diye eline aldı. Aslıhan, Hümeyra'nın yanında dururken Mirza ona: "Burada bekleyesin üzerine bir şey alıp geliyorum." dedi ve hızlıca yağan yağmura karşı ileride duran dükkana doğru koştu. Hümeyra'nın zihninin sesi sineme aktı geçti... Bir sis ortasında kaldım. Üzerime inen bu oklarda neyin nesi? Kılıçlar yüreğimi derbederken, yüreğimdeki sırrı sana diyemeden yitirdim mi seni? Düşerim demirde dövüldü. Ateşi kalbimi yaktı. Hümeyra, kalbini yaktırdın da neden beni de yaktın? Yandın da neden yaktın beni? Neden senin hislerini en içten hissederim? Suçlusun, hatalı biri varsa o da sensin. Sevdiğine plan mı kurulurmuş? Hümeyra, başını sağa doğru çevirmese de Aslıhan'ın gözleri onda buluyordu. Keza, Hümeyra onun bakışlarını duyuyor lakin alakadar olmuyordu. Ama zoruna da gitmiyor değildi. Onun için endişelenmesi içini öyle bir derbeder etmişti ki... Aslıhan ise, Mirza bak bana nasıl davranıyor gibi bir izlenimle yandan attığı bakışlar insanın sinir edecek cinsteyken Hümeyra bir tepki vermiyordu. Yağmur sanki onun akıtmadığı gözyaşlarını akıtıyordu. Çapraz taraftan koşarak gelen Mirza'ya uçtan baktı. Elinde tuttuğu kalın kürkle hızlı bir şekilde buraya gelirken Aslıhan'a uzattı. "Şimdi üşütürsün sen?" Aslıhan gülümseyerek elinden aldı kürkü. Omuzlarına geçirerek iyice sardı kendini. "Hanım Ana, çok sinirlendi." Mirza'ya karşı sesini daha alımlı yaparak konuşması, Hümeyra'nın burada daha fazla durmaması gerektiğini hissettiriyordu. Mirza'nın derin bir iç çekişini duydu. Olduğu durumda sinirlendiğini anladı. Hiçbir şey söylemeden yağmura doğru çıkınca Mirza'nın sesini duydu ve durdu. Arkasını döndü. "Nereye gidersin?" "İşlerim vardır. Eşyaları alması için alplerimden birisini gönderirim." Yağmur yüzüne karşı vururken, kürke sıkıca sarılan Aslıhan'ı gördü. O da üşümüştü, o da ıslanıyordu. Mirza bir şey demeyince arkasını döndü ve devam etti. Çok uzak bir düş geçmişti zihninden. Mirza, belki ona dur derdi. Üşürsün derdi. Hasta olursun sen, belki derdi. Hiç ses duymadı sadece yağmur damları ve ayaklarından çıkan vıcık sesleri duyuyordu. Adımlarını attı. Arkasına hiç bakmadı. Düşleri pas tutmaya durdu. Eli kılıcının kabzasına gitti. Güç almak istedi. Ama yanlış yerde o gücü arıyordu. Çünkü hissettiği şeyler fiziksel değildi ki kılıcından güç alsın. Onun içi acıyordu en derini. Daha önce bilmediğim ve görmediğim ama türkülere şiirlere konu olan acıdan...
Selamünaleyküm obanın kıyısında güller🌹 Umarım bölümü beğenmişsinizdir😇Yorumlarınızı bekliyorum. Oy verenlere şimdiden teşekkür ediyorum.✨ 🎋Hümeyra'nın evlilik planı hakkında ne düşünüyorsunuz? 🎋Hümeyra bu kadar acıyı çekmekte haklı mı? 🎋Mirza ve Aslıhan Hatun arasında adını koymak istemediğimiz şey de ne ola ki? |
0% |