Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm “KARA DELİK”

@limavii3377

Çocukluğunu yaşayamayan herkes, bir gün çocuk gibi davrandığı gerekçesiyle yargılanır.

Bu hayattaki en büyük doğrum buydu.

Ellerime eldivenlerimi geçirip fırının kapağını açtım. İçindeki tepsiyi çıkarıp ada tezgâhına koydum. Damla çikolatalı kurabiyelerim hazırdı. Yemek yapmayı da yemeyi de çok severdim. Eldivenlerimi çıkarıp geri yerine yerleştirdim. 18 yaşına gireli 2 hafta oluyordu. Yetimhanede biriktirdiğim para sayesinde oradan çıkıp kendime eşyalı bir ev tutmuştum. 1+1 idi fakat benim için yeterliydi.

Annem ve babamın ben iki yaşındayken intihar ettiklerini ve hiçbir akrabamız bulunmadığı için sosyal hizmetlere yani yetimhaneye verildiğimi söyleyebilirim. Üstelik kim olduğunu bilmediğim biri tarafından her ay yetimhane müdürüne benim adıma yüklü miktarda para gönderiliyordu.

Şu an ise o parayla kendime bir kafe açmış onu işletiyordum. Lise bitmişti fakat üniversite okumayı düşünmüyordum. Hayatımı bu şekilde sürdürmeyi planlıyordum.

Arkadaşım veya sevgilim yoktu. Daha önce de olmamıştı. Genellikle insanlar benden negatif bir enerji alırdı. Oysa kendi içimde oldukça pozitif bir insandım.

Yemekten başka bir tutkum yoktu. Arada bulmaca çözerdim. Öğretmenlerim çok zeki olduğumu ve kendimi harcamamam gerektiğini söylese de benim hayallerimin çapı o kadar büyük değildi. Şu an zaten hayallerim hayal olmaktan çıkmış gerçekleşmişti.

Yaptığım kurabiyelerden birkaç tanesini yedikten sonra üstlerini örttüm.

Lavaboya gidip dişlerimi fırçaladım ardından odama gidip yatağıma girdim. Saat geç olmuştu, uyumalıydım. Fakat her gece olduğu gibi uyumamı engelleyen bir şey vardı.

İçimdeki boşluk.

Her gece uyumadan önce resmen bir rutin gibi tekrarlıyor ve kendini hatırlatıyordu bu boşluk. Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyordum. Hayallerime bile. Oysa insan en çok hayallerinde bulurdu benliğini.

Sıkıntıyla gözlerimi yumdum ve yıllardır olduğu gibi bir kez daha bu boşlukla uyudum.

...

Aniden gözlerimi açtım.

Dışarıda fırtına vardı. Öyle ki ağaçlar cama vuruyordu. Yerimden kalkıp bir bardak su içmek üzere mutfağa gittim. Dolaptan sürahiyi çıkarıp bardağa doldurdum ve birkaç yudum aldım.

Bardağı suya tutup yerine koydum.

Mutfaktan ayrılıp odama dönmek için adımlarımı attım.

Fakat bir anda...

Öyle büyük bir şiddetle geriye savruldum ki çarptığım duvarın çatladığını hissettim.

Acıyla inledim ve doğrulmaya çalıştım. Ama nafileydi. Sırtım o kadar büyük bir darbe almıştı sanki felç olmuştum.

Gözlerimi açıp karşıma bakmak istedim. Ama öyle büyük bir ışık vuruyordu ki gözbebeklerime. Bakarsam kör olacağım sandım.

Nihayet ışık dindiğinde gözlerimi araladım.

Karşımda büyük, sarmal yapıda ve dönen bir şey vardı. Bir portala benziyordu.

Korkuyla çığlık attım.

Bu şey neden üzerime doğru beni yutmak istiyor gibi geliyordu?

Biraz daha hızlı ilerlemesiyle “Belki de gerçekten yutmaya geliyordur,” diye bağırdım.

Portal bir anda beni yuttuğunda çığlık atmaya devam ediyordum. Etrafta o kadar çok toz bulutu vardı ki etkilenmemek için gözlerimi yumdum.

Oradan oraya savrulmaya devam ediyordum.

Aniden bir yerden düşmüş gibi sarsılınca gözlerimi açtım.

Aman Tanrım!

Etrafımda yıldızlar, nebulalar ve bir takım gök cisimleri dolaşıyordu.

Gözlerim şokla irileşti. Boşlukta savruluyordum. Uzayda olmaktan daha çok şaşırdığım bir şey varsa o da hâlâ ölmemiş olmamdı. Gayet rahat nefes alabiliyorum.

Ancak bir anda bedenimde daha önce hiç hissetmediğim bir acıyı hissettim. Ve saniyeler içerisinde parçalandığımı...

Son gördüğüm şey karanlıktı.

...

Gözlerimi açtım. Baktığım yer gökyüzüydü. Bir anda uzandığım yerden doğrulduğumda bedenimin uyuştuğunu fark ettim.

Ben az önce ölmüştüm?

Aman Tanrım! Az önce resmen ölmüştüm!

Gözlerim yine şokla parladığında bu, bugün girdiğim dördüncü şoktu. Parçalandığım anda hissettiğim acıyı anımsayınca sızlandım.

Parçalanmıştım değil mi? Kahretsin! Bu gerçek beni korkutuyor.

Resmen ölümü yaşadım.

Diriliş Ertuğrul da gibi hissediyorum.

Başımı çevirip etrafa baktım. Olduğum yerin bir ‘mezarlık’ olduğunu gördüğümde günün beşinci şoku da yoldaydı. Gördüğüm onlarca mezar taşıyla daha fazla dayanamayıp çığlığı bastım.

Bir el ağzıma kapandı. Bu çığlığımı bastırdı fakat daha çok korktuğum için daha çok bağırmaya çalıştım.

Ben susunca ağzımdaki el de çekildi. Başımı ağır çekimde çevirip beni kalp krizine sürükleyen kişiye baktım.

Yaşlı bir kadındı. Saçları komple bembeyazdı. Her teli. Gözleri grimsiydi. Üzerinde uzun, yine gri renkte bir elbise vardı. Görünüşü tek kelimeyle: Korkunçtu.

Ben ona dehşetle bakarken o elini sus işareti yapacak şekilde dudaklarına götürdü.

“Şşş, sessiz ol. Onları uyandıracaksın.” Diğer mezarlara bakarak söylediği şeylerle kaşlarımı çattım.

Ölüleri kastediyor olamazdı, değil mi?

Eğer öyleyse tekrar ölmek istiyorum.

Lütfen biri beni öldürsün.

Başımı eğip nefes alınca bir mezarın üstünde oturduğumu fark ettim. Tekrar çığlığı basacakken kadın kolumu dürterek beni durdurdu.

“Sessiz ol,” diye tekrar etti az önce söylediklerini.

“Ablacım ne diyorsun sen neresi burası ya?”

Kadın tebessüm etti.

“Burası Non Exitus. Buradan çıkış yok.”

***
Selam ballarım💙 İlk bölümümüz bitti. Non Exitus 5 kitaptan oluşan bir seri. İlk 7 bölün boyunca bölümler biraz kısa olacak fakat sonrasında uzatacağım. İlk bölüm hakkında düşüncelerinizi alayım o zaman şimdi:)

Sizce Non Exitus nasıl bir yer?

Bu kadını daha fazla görecek miyiz dersiniz?

Leyal hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şimdilik öpüldünüz. Eğer bir sorun çıkmazsa pazar günü yeni bölüm gelecek. Kendinize iyi bakın💙

 

Loading...
0%