@limavii3377
|
Karmen’in bana Non Exitus ile alakalı her şeyi anlatmasının üzerinden 3 hafta geçmişti. O günden geri dersler hariç tüm günümüzü kütüphane de geçiriyorduk. Hepsi olmasa da en önemli büyülerin birçoğunu öğrenmiştim. Milletin 17 yıldır öğrenemediklerini 3 haftaya sığdırdım. Buradaki insanların iki yaşında eğitime başlıyor oluşuna değinmek dahi istemiyorum. Karmen imtihan da işime yarayacak birçok büyüyü öğretmişti bana. Üstelik dövüş sanatları konusunda da ders alıyordum ondan. Yalan söylemeyeceğim, böylesine minnoş bir kızın içinden böylesine vahşi bir şeyin çıkması... Hürmetler tekrardan. Bu üç hafta da hem Karmen ile hem de kızlarla çok yakınlaşmıştık. Artık onları gerçekten bir dost olarak görmekten kaçınmıyordum. Kahvaltımızı yapmıştık. Şimdiyse derse gidiyorduk. Sınıfa girip her zaman oturduğumuz yere geçtik. Karmen de bizimle aynı yatakhane de kaldığı için o da kızlarla çok iyi anlaşıyordu. Dalya içeriye girdi. Her zamanki gibi kırmızı çerçeveli gözlüklerini çıkarıp masaya koydu ardından sınıfa doğru döndü. “Merhaba gençler. Bu, birlikte işleyeceğimiz son ders olacak. Bugüne kadar hep benim sorumluluğum altında olan minik kurbağalarımın büyüdüğünü görmek beni çok duygulandırıyor.” Minik kurbağa mı? Bu kadın delirmiş olmalı. “Bu ders aslında size bir şey öğretmeyeceğim. Yıllardır beklediğiniz bir ders bu. Şimdi sırayla içeriye 11 tane öğretmen girecek. Tahmin edersiniz ki bu öğretmenlerin hepsinin yeteneği farklı. On ikinci öğretmen de ben oluyorum zaten. Bu derste sözlü şekilde değil, icraata dayalı şeyler öğreneceksiniz. Her öğretmen sizlere kendi yeteneğinden bahsedecek ve bu yeteneği size eyleme dayanan örneklerle gösterecek.” Herkes heyecanla yerinde kıpırdanmaya başladı. Ancak ben hepsinden daha heyecanlıydım. Sırayla içeriye tüm öğretmenler girdiğinde içlerinde okul müdürümüzde vardı. Doğru ya, kendisi bir melezdi. Türünün son örneği. Dalya da onlarla birlikte sıraya geçti. Öncelikle koyu kahverengi saçlı, uzun boylu, açık kahverengi gözleri olan bir kadın öne çıktı. Karmen anlattığı için hepsini biliyordum. Bu kadın bir Lazerdi. Kadın Lazerlerden bahsetti bir süre. Ardından tüm Lazerlerin açık kahverengi gözlü olduğu detayına değindi. Doğru söylüyordu çünkü hepsinin gözleri kızıla çalıyordu Karmen’in de gösterdiklerine göre. “Şimdi aranızdan birinin yanıma gelmesini istiyorum.” Mari hemen el kaldırdığında Estia, Rasilya ve Syrea aynı anda göz devirdi. Mari çok çalışkan bir öğrenciydi ve her konuda gönüllü oluyordu. “Şimdi yalnızca gözlerime bakacaksın kusurlu,” dedi kadın. “Nasıl isterseniz.” Mari onunla göz kontağı kurmaya başladı. Birkaç saniye içerisinde Mari’nin gözbebekleri küçüldü. Ardından kadın gülümsedi. “Sen kimsin?” “B-bilmiyorum,” dedi Mari. Cidden unuttu mu yoksa öğretmeni utandırmamak için mi bunu yapıyor? Tekrardan göz göze geldiklerinde Mari’nin gözbebekleri tekrardan büyüdü. Ve bir anda acıyla inleyerek dizlerinin üzerine çöktü. Gözlerim şaşkınlıkla irice açıldığında kızlarında benden eksik kalır yanı yoktu. Yalnızca Karmen şaşırmamıştı. Kadın Mariye verdiği acıyı kestiğinde, biraz daha devam etse onu öldüreceğini anlamıştık. Ki zaten Lazerler acı vermek için değil öldürmek için saldırırlardı. Kadın geriye çekildiğinde bu sefer mavi gözlü, kumral saçlı bir kadın vardı sırada. Diğer kadına göre daha minyon tipliydi. Kendisi bir okurdu. Mariye yerine geçmesini söyledi ve kendi yeteneğinden bahsetti. Hiç beklenmedik bir anda bir öğrenciye döndü. “Bıkkınlık,” dedi. Öğrenci afallamıştı. Ve sonra bir diğeri. “Aşk,” dedi kadın gülümseyerek. Kız utançla gülümsedi. Karmen’e baktı. “Umut.” Nakiye döndü. “Hayranlık,” dedi ve kıkırdadı. Tahminleri o kadar doğruydu ki öğrenciler öylece kalıyordu. Bana döndüğünde gülüşü durdu ve gözlerini kaçırdı. Kaşlarımı çattığımda bunu Karmenden başkasının görmediğini gördüm. Kadın birkaç tahminde daha bulunduktan sonra az önceki kadının yanına geçti. Yerine siyah saçlı, kahverengi saçlı bir adam geldi. Bu adam buradaki diğer öğretmenlere göre daha yaşlı görünüyordu fakat buna rağmen oldukça gençti de. “Merhaba çocuklar. Ben düşündüğünüz gibi bir öğretmen değilim. Non Exitus’un Başkenti olan Marsel’den geliyorum. Evet, birçoğunuz beni tanıyor. Marsel’in hükümdarıyım.” Adam yaklaşık on dakika boyunca kazandığı zaferlerden, girdiği savaşlardan bahsetti. O anlattıkça herkesten hayran mırıltılar yükseliyordu. O da diğer ikisinin yanına geçtikten sonra yerine zift gibi siyah saçları ve siyah gözleri olan bir adamdı. Yüzünde, sol kaşından başlayıp gözünün altında biten bir yara izi vardı fakat muzipçe bakan gözleri bu yaranın ürkütücülüğü ile tezatlık oluşturuyordu. O bir Sis üyesiydi. Şu an da bulutu görünmez olsa da etrafında olduğu kesindi. “Okurlardan Amy’yi davet ediyorum,” dediğinde okurlardan olan kadın geldi. Adam onun dudağının kenarına bir buse kondurduğunda ikisinin birlikte olduğunu anladım. “Ve Lazerlerden Emily’yi.” Emily de onun yanında yerini aldığında adam önce kendi yeteneğinden bahsetti. Ardından Emily’ye döndü. “Üzgünüm Emily. Ama Amy’ye saldıramazdım,” dediği gibi kadın bir anda öksürmeye başladı. Ancak o da tıpkı adam gibi eğlenircesine gülüyordu. Sanki bu onlar için çocuk oyuncağıydı. Emily gözlerini kaldırdı ve Sislerden olan adama baktı. Bunun üzerine adam bir küfür savurarak Amy’nin arkasına saklandı. Öğretmenlerde dahil herkes gülmeye başladığında ben de kıkırdadım. Emily geri yerine geçti ve bu sefer sıra Amy’deydi. Sislerden olan adam nihayet bulutunu görünür kıldığında bulut ona siper oldu. Amy onun duygularını okuyamıyordu çünkü sis bulutu buna engel oluyordu. “Her ne kadar okuyamıyor da olsam aşk olduğuna eminim,” dedi Amy homurdanarak. Adam güldü ve ona sarıldı. Birlikte yerlerine geçtiler. Hemen arkasından yeşil gözlü, -gözleri çok farklı bir tondaydı- siyah saçlı bir kadın geldi. Kadın hiçbir şey söylemeden öylece durdu ve gözlerini kapattı. Saniyeler içerisinde camlar zorlanmaya sağ tarafta bulunan bitki kalıntıları kıpırdanmaya başladı. Sonunda camlar kırıldı ve içeriye onlarca tilki girdi. Özellikle tilkileri çağırmıştı sanırım. Ardından bitkiler canlanmaya, uzamaya ve büyümeye başladı. Tilkilerden biri kucağıma atladığında korkuyla geriye çekildim. Ancak Rasilya onu kucağımdan aldı ve başını okşamaya başladı. Tilki de tıpkı bir kedi gibi mırıltılar çıkararak ona sokuluyordu. “Rasi’nin tilkilere ayrı bir sevgisi vardır,” dedi Estia onu tanıdığımdan beri ilk kez içten bir şekilde gülümseyerek. Rasilya ile aralarında farklı bir bağ vardı. Doğallardan olan kadın gözlerini açtığında tüm tilkiler dışarı çıktı. Fakat bitkiler canlı kalmıştı. Kadın kendi yeteneğinden bahsettikten sonra geri çekildi. Arkasından ona çok benzeyen bir adam geldi. O da yeşil gözlü ve siyah saçlıydı. Sadece o kadın beyaz tenliyken bu adam, esmerdi. “Sara öğretmen ve ikizi. Sara Doğallardanken ikizi John Tabiatlar grubuna giriyor,” diye açıkladı aralarındaki benzerliği Naki. Adam kendi yeteneğinden bahsettikten sonra birkaç yıldırım düşürdükten sonra -ödüm bokuma karışmıştı- ikizinin yanına geçti. Millet oraya buraya yıldırım atıyor bizim yarına çıkacağımız belli değil. Öğretmenimiz Dalya karşımızdaydı ancak bu sefer bir öğretmen değil bir Sirendi. Sirenlerden ve onların tarihçelerinden bahsettikten sonra yeşil gözleri muzipçe parladı ve Mari’ye döndü. “Gel bakalım en sevdiğim öğrencim,” dedi ve kıkırdadı. Bu kadın gerçekten çocuktan farksız. Mari korka korka yanımızdan kalktı ve Dalya’nın karşısında durdu. Dalya bir anda herkesi sarhoş edecek kadar güzel bir sesle bir ezgi mırıldanmaya başladı. Sözler yoktu, yalnızca melodi vardı. Herkesin başı sıraya düştü. Sarhoş gibilerdi. E bende ayak uydurayım bari. Hiçbir şey hissetmememe rağmen başımı sıraya yasladım. Nihayet öğretmenin ezgisi bittiğinde tüm sınıf derin bir uykuya dalmış gibiydi. Hiç beklemediğim bir anda kulaklarıma bir çığlık ulaştığında kafam patlayacakmış gibi bir acı hissettim. Herkes çığlık çığlığa uyandığında bunu Dalya’nın yaptığını anlamış bulundum. Doğru ya, Sirenler çığlıklarıyla bir insanı dahi öldürebilirlerdi. Mari’ye baktığımda yine yerdeydi. Başını zor tutuyormuş gibi ayaklanıp yanımıza geldiğinde kızlar kıkırdadı. “Artık her şeye gönüllü olmaman gerektiğini anlamışsındır umarım,” dedi Syrea gülerek. “Bu sefer ben gönüllü olmamıştım ki,” diye homurdandı Mari yerine otururken. Dalya da yerine geçtiğinde gözlerim kalan öğretmenleri taradı. Bir de ne göreyim? Canımız, kanımız, Dalya hocamıza bakan bir çift hayran melez göz. Okul müdürümüz gözlerini Dalya’dan alamıyordu anlaşılan. Biz birini beklerken Dalya dönüp, “teknoloji ve ustalar grubunda eğitim verecek olan öğretmenleriniz şu an çok önemli bir şey üzerinde çalıştıkları için gelemeyecekler ne yazık ki,” diyerek bir diğer öğretmeni davet etti. Dönüşümcülerden olan öğretmen geldiğinde diğerlerine nazaran daha uzun konuştu. Ardından bir oylama yaptı ve yaptığı oylama sonucu bir yarasaya dönüştü. Evet. Yarasa. Aslan, kaplan, dinozor? Cık. Yarasa. Tag başlatıyorum. #Nereyebayılsamsağamısolamı??? Yarasaya dönüşürken ki ifadesi çok korkunçtu ama yalan yok. Gökyüzü Bekçisi olan adam Dönüşümcü yeteneğine sahip olan öğretmenimizden bile daha uzun süre konuştuğunda artık uykum gelmişti. Elinde gerçek bir yıldız gördüğümde işler değişti ya neyse. Masmavi gözlere ve sapsarı saçlara sahip olan adam elini şıklattığında Dalya’ya ait olan masanın üzerinde bir kara delik belirdi. Minicik bir şeydi ama onunla olan oldukça eğlenceli anlarımızı -beni parçalara ayırarak öldürmesi hariç- hatırlayınca irkildim. Bunu fark eden Karmen elini dizime koyarak beni sakinleştirdi. Adam bize kara deliklerden bahsederken ben artık çoktan uçak moduna geçmiş uyukluyordum. Ta ki melez müdürümüze sıra gelene kadar. Karmenden müdürün isminin Rai olduğunu öğrenmiştim. #Raya💘💕😍 Ben sevmiştim bu çöpçatanlık işini he. Rai de birkaç gövde gösterisi yaptıktan sonra nihayet bugün de bitmişti. *** Merhabaa🖤💙 Bugün biraz yorucu geçtiğinden bölümü geç atıyorum. Sizce bu öğretmenler bir daha karşımıza çıkar mı? Yedinci bölümü haftaya çarşamba-perşembe atmayı planlıyorum çünkü kurguya asıl şimdi giriş yapacağız. Yaklaşık 10.000 kelime olacak yedinci bölüm. Yani daha önce attığım bölümlerin 12 katı falan. O yüzden odaklanmam ve yazmam biraz uzun sürecek. |
0% |