@linazkiz
|
Başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz♡ ... "İyi günler." Kafedeki son müşteri de gidince rahatlamıştım. Kendimi sandalyeye atıp başımı geriye yasladım, zor bir gündü. Yorulmuştum, her zaman ki gibi. Arka kapıdan içeri giren patrona baktım. Orta hallice bir kafe yönetmesine rağmen kalkmıştı bir yerleri. Kendini bir şey sanar, herkese yukarıdan bakardı. Gözlerini boşalmış kafede gezdirip en son bizde durdurdu. Biz dediğim mutfak elemanları hariç kafede çalışan 3 elemandık, 2 kadın 1 erkek. Eslem, ben ve Selim. Tarık Bey yine bize aşağılayıcı bakışlarını göndermişti, alışmıştık bizde pek tabi. "Maaşınızı yarın veririm, bugün beklemeyin boşuna." Tepemin tası yavaş yavaş atıyordu, 2 aydır doğru düzgün para yüzü gördüğümüz yoktu. Diğerlerinin de suratları bozulmaya başladığında çenemi açmıştım. "Bakın Tarık Bey 2 aydır ağzımızı açmıyoruz bu ay paramızı alacağız diye fakat siz bizi şu birkaç gündür erteliyorsunuz. Bizim de para götürmemiz gerek bir ev, karınlarını doyurmamız gereken birden fazla karın var! Bizde bir yere kadar sabredebiliyoruz." Eslem ürkek davranıyordu, Selim ise yanımda, tıpkı benim gibi duruyordu. Tarık Bey ise bize her zaman nasıl bakıyorsa aynı bakıyordu, küçümseyici. "Bakın bizim dün ki bebelere, bir paralarını vermedik diye tepemize çıkıyorlar!" İçimden bolca sabır diledim. O ise konuşmasına devam etti. "Gece gece sizinle uğraşamam yarın konuşuruz, uzatmayın." Çekip gitti sonrasında. Bizde ortalığı toparlayıp çıktık. Yapacak başka bir şeyimiz yoktu. Herkes birbirine iyi geceler diyip dağıldı. Böylece gün bitmişti. Karanlıkta seri adımlarla eve ilerliyordum. Belki de en zor yanı buydu, karanlıkta izbe yerlerden sağ sağlim eve varmaya çalışmak. Başka bir şansım olsa asla burda çalışmazdım fakat sırf okuluma devam edebilmek içindi tüm çabam. Ailemin çabalaması gerekirken ben çabalıyordum. Alışmıştım artık, canım eskisi kadar acımıyordu. İzbe sokaklardan geçerken fazlasıyla hızlı yürüyordum, ev yakındı ama yine de ne olacağı belli olmazdı. Hızlı olmalıydım ve hemen eve gitmeliydim. Köşeyi dönünce ev görüş açıma girmişti. Normal bir apartman dairesinde yaşıyorduk. Zar zor geçinip gidiyorduk işte. Eve girince hiçbir ışığın yanmadığını sadece salonun ışığının yandığını gördüm, içeri doğru seslendim. "Anne! Evde misin?" Salona doğru ilerledim, hafif loş ışıklarla aydınlanmıştı salon. Annem ise salonda sessizce oturuyordu. "Anne? Niye erken geldin pavyondan sen?" İrkildi ve gözlerini anında bana çevirdi. "Mahperi, geldin mi?" "Geldim gelmesine de neyin var senin?" Annemle aramda anne kız ilişkisi yoktu, aramız kötü değildi fakat iyi de değildi. Aslında aramız diye bir şey yoktu, muhatap bile olmuyorduk. Ben kendi kendimi büyütmüştüm, annem pavyonlardan çıkmadığı için tabi. "Bir şeyim yok. Konuşmamız gereken şeyler var, otur karşıma." Çatık olan kaşlarımı daha çok çattım. Karşısındaki tekli koltuğa geçip oturdum, normalde pek yüzüme bakmayan kadın benimle konuşmak istediğini söylüyordu. Alışık değildim. "Hayırdır? N'oldu?" Sert bakışlarını halıdan alıp bana yönlendirdi. Bir sorun vardı. "Buraya biraz sonra bir adam gelecek, bize birkaç şey anlatacak. Ağzını açıp ters bir şey dediğini duymayayım. Mümkünse pek yorum yapma zaten, tamam mı?" Yaşım küçük diye ciddiye almıyordu fakat her ay başı benden para alıyordu, bu nasıl işti? "Buna sen inandın mı peki?" Bakışlarını daha da sertleştirdi fakat bana işlemedi. "Neyse ne. Eve ne adamı geliyor sen onu söyle." Burnundan sıkkın bi' nefes verdi. "Bir avukat gelecek, nedenini de öğrenirsin işte gelince. Uğraştırma beni." Sinirlerim geriliyordu ve o hâlâ bana cevap vermekten kaçıyordu. Tam o an zil çaldı. Annem gözlerime derince baktı, ne olduğunu anlamadım. Ayağa kalkıp kapıya bakmaya gitti. Sonrasında da içeri bir adamla girdi. Ayağa kalkıp onu selamlamam gerektiği kanısına vardım, saygılı olmalıydım. Bana elini uzattığında bende uzatıp el sıkıştık. "Avukat Fırat Öz ben, sizde Mahperi Hanım olmalısınız." "Evet, öyle." "Buyrun Fırat Bey, böyle oturabilirsiniz." Annemin adamı yönlendirmesiyle adam koltuğa oturmuştu. Ortamda fazlasıyla gergin bi' hava vardı. "Bu saatte rahatsız ettim kusura bakmayın, o yüzden hemen konuya gireyim. Mahperi Hanım," Derin bir nefes alıp gözlerini gözlerime sabitledi. "17 yıl önce 22 Kasım da doğduğunuz İzmir devlet hastanesinde birkaç karışıklık meydana gelmiş ve bebeklerin karışma ihtimali olduğu söyleniyor. Yani," "Ne?" Adam benim araya girmemle duraksadı. "Ben anneniz bahsetmiştir diyerek hızlı bir giriş yapmıştım açıkçası." Anneme çevirdim gözlerimi, fazlasıyla tepkisiz bakıyordu bana. Beni umursamadan avukata çevirdi gözlerini. "Siz devam edin Avukat Bey." Beni yine yok sayıyordu. "Peki, o zaman. O gece hastanede doğal olarak birden fazla bebek doğmuş ve bu karışıklıklara neden olmuş. Ben bebekleri karıştırılan ailenin avukatıyım, sizden öncede birkaç aile ile görüştük ama olumlu sonuçlar alamadık." "Beyefendi anladım ben bazı şeyleri, siz sonuca gelin. Benim DNA testi vermemi mi istiyorlar?" "Evet Mahperi Hanım." "Her şeyi anlarım fakat İzmir... Ben İstanbul doğumluyum diye biliyorum." Anneme çevirdim bakışlarımı. Açıklama bekliyordum. "Tatildeydik." Tek kelime cevap bana asla yeterli değildi ama avukatın yanında uzatmak istemedim. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. "Yarın sizi bir özel hastanede ağırlayacağız Mahperi Hanım. Müvekkillerim de orada olacak. Eğer merak ettiğiniz bir şey varsa sorabilirsiniz?" Dilim tutulmuştu resmen. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Annemse yine sert bakışlarla beni izliyordu, yüzünde hiçbir hüzün ifadesi yoktu. Olsa şaşırırdım zaten. "Nasıl anlamışlar?" "Aslında onlara bebekleri öldü diyerek gösterilmiş. O acıyla akıllarına hiç gelmemiş sorgulamak, yıllar sonra o hastane eski dosyaları bilgisayar dosyalarına kayıt etmek istemişler. O zaman farketmişler işte. Hemen aileyi aramışlar derken burdayız. Sizden önce o gün doğan her bebek için test yaptırıldı, sıra sizde şimdi." "Anlıyorum." Diyecek tek bir sözüm kalmamıştı. "Ben kalkayım artık, yarın öğleden sonra alınacak test örnekleri. Eğer telefon numaranızı verirseniz konum atabilirim size." "Vereyim tabi." Telefon numaramı da verdikten sonra adam ayaklanmıştı, kapıya kadar yolcu ettim onu. "İyi akşamlar Mahperi Hanım." "İyi akşamlar Fırat Bey. Şey, ben yarın... Yarın o aile ile yüz yüze gelecek miyim acaba?" "Evet onlarda orada olacaklar fakat istemezseniz eğer..." "Tamam sorun yok ben merak etmiştim sadece. Neyse sağolun iyi akşamlar." Adamı yolcu edip annemin yanına ilerledim. Annem, bana hiçbir zaman annelik yapmamış olan annem. "Biliyordun değil mi?" Alayla gülümsedim. "Senelerdir biliyordun hatta, değil mi anne?" Anne kelimesi bile ağzımdan histerik çıkmıştı. "Bundandı tüm umursamazlığın. Ah aptal kafam, ah! Tahmin etmeliydim. Beni de o pavyona sürüklemeye çalıştığın zaman anlamalıydım." Kahkaha atmaya başladım, tüm sinirlerim bozulmuştu resmen. "Kes şamatayı Mahperi!" Kahkahalarımın sonu gözyaşı olmuştu. Gözlerim dolmuş akıtmamaya çalışıyordum. "O zamanlar baban çok iyiydi, mutluyduk biz. Tatile gitmiştik İzmir'e, hamileydim. Mutluyduk. Sonra otelde doğumum başladı. En yakın hastaneye gittik babanla. Bebeğim doğdu benim, erkekti. Ama meğerse ciğerleri gelişmemiş, öldü oracıkta yavrum. Çok ağladım diye hatırlıyorum, kafam yerinde değildi resmen. Baban, bizim bebeğimizin öldüğünü duyunca çıldırdı. Ortalığı yıktı. Bilmez misin babanı? Erkek çocuk için canını verir, verirdi." "Uzatma. Kısa kes." Dayanamıyordum. Canım acıyordu. "Saatler geçti. Nasıl becerdi bilmiyorum ama bir bebeği getirdi bana, senin evladın dedi. Bir hemşireye para mara verdi herhalde." "Nasıl bu kadar rahat söyleyebiliyorsun bunu sen? Vicdanın nasıl rahat ediyor ya?" "Bizim tek derdimiz çocuk olmasıydı, erkek bi' bebek. Asalak baban da bi' boku becerememişti zaten. Kaçırdığı bebek erkek değil kız çıkınca şok olmuştu. Bebeği de geri veremedik tabi, para da boşuna gitmişti." "Sus artık! Konuşma yeter." Şu olan şeyler her neyse hemen bitsin istiyordum. "Adını bile biz koymadık, kolundaki künyeden öğrenmiştik. Değiştirmeye de gerek duymadık." Nefesim daralıyordu, ne yapacağımı şaşırmıştım. Ona son kez nefretle bakıp odama geçtim. Düşünmek istemiyordum. Yarın ola hayrolaydı şimdilik benim için. Yarın ola hayrola... |
0% |