@linazkiz
|
İyi okumalar. ... Başım hâlâ Uraz'ın omzunda denizi izliyordum. Gecenin bir saati olduğu için de etraf sakindi. "Sormayacak mısın?" "Neyi?" "Seni nasıl bulduğumu." "Beni takip ettiğinizi biliyorum demiştim." "Nasıl anladın peki?" "Genelde kimse beni gözetlemez çünkü, otelden işe işten otele giderken de kimse olmaz. Sokaklar tenhadır o saatlerde." "Genelde derken?" "Genelde işte." "Takip edildiğin zamanlar oldu yani?" "Kadın olmak bunun için yeterli fakat genelde Serdar yani üvey babam takip ederdi." "Neden?" "Arada sırada eve gelirdi, öyle çok gelmezdi eve fakat o geldiği zamanlar benim işe gittiğimi görünce de takip ederdi. Güya babalık yapıyordu işte." "İşe gittiğini görünce takip ederdi demek." Anlatsam ne kaybederim ki diye düşündüm bir an, hiçbir şey kaybetmeyeceğime göre anlatabilirdim. "Başka işlerde çalıştığımı düşünüyordu." "Ne gibi?" "Annem gibi." "Annen mi?" Şaşkın sesiyle gözüme bi tatlı gelmişti. Yüzünü göremiyordum tabi ama olsun. "Annem pavyonda çalışıyor da, hatta eve bile iş getirir." Konunun beni germesiyle onun omzundan kalkıp etrafı inceledim. Köşede duran tekeli gördüğüme memnun olmuştum. "Çikolata ister misin?" Uraz daha duyduklarını sindirememişken benim dediklerimi de anlamamıştı. "Ne?" "Çikolata diyorum, ister misin?" Kaşları şaşkınlıkla kalktı. "Bu saatte mi? Nereden bulacağız?" "Buluruz merak etme, sen istiyor musun istemiyor musun?" "Senin canın çektiyse alalım. Buluruz bir bakkal." "Ben buldum bile. Kalk hadi." Köşedeki tekele doğru yürümeye başladığımda Uraz yerinde duraklamış sonra bana yetişmişti. Tekele girdiğimizde kasadaki eleman bize bakmış geri önüne dönmüştü. Televizyon izliyordu herhalde. Gözlerimi tekelin içinde gezdirip çikolataların olduğu yere adımladım. Elim ben farketmeden karamelli olana gitmişti bile. Kesinlikle favorimdi karamelli olan. Tabi dönem dönem değişiyordu bu favori işi. "Sen almayacak mısın?" "Pek sevmem çikolata." "Ne? Saçmalama nasıl sevmezsin?" "Bilmem." Kafamı onaylamazcasına sallayıp birkaç şey daha aldım. Yani birkaç çeşit çikolata daha. Kasaya giderken gözlerim alkollü içeceklerin olduğu yere kaydı. Tabi ki tüketmiyordum, yemeye içmeye zor para yetirirken birde içkiye harcayamazdım. Ki içkiyle alakalı hoş anılarım da yoktu. "Önüne bak Peri." "Ne ya? Allah Allah." Kasaya çikolataları bırakıp telefonumu cebimden çıkardım. Telefon kılıfından parayı çıkartırken Uraz kasiyere para uzatıyordu. "Hop! N'oluyor?" Kasiyer bir bana bir Uraz'a bakıp paraya uzanan elini geri çekti. "Peri, altı üstü bir çikolata parası. Lütfen." "Hayır." Sıkıntılı nefesler alıp bıraktı. "Peri. İzin ver de kız kardeşime bir çikolata alabileyim. En azından bunu yapayım." Bu ses tonuna ve sözlerine karşı bir şey diyememiştim. Birde kız kardeşim diyişi... "İyi öde!" Atarlanıp kendimi dışarı attım çikolatalarım ile birlikte. Hatta birini açıp yemeye bile başladım. Ne kadar zamandır buradaydık bilmiyorum fakat bir iki saat geçmiş olmalıydı. Telefonumu kapatmış Ela'nın aramalarını göremiyordum, tahminlerime göre en az 50 kez aramış olmalıydı. Uraz gelip kolunu omzuma atana kadar derin derin düşüncelere daldığımı fark etmemiştim. "İster misin?" Çikolatayı ona doğru uzatıp gösterdim. "Sana afiyet olsun güzelim." "Zevksiz." Güldü. Yavaşça yürümeye başladık. Sahil yoluna girip oturmadan yürüdük. "Hava iyice serinledi. Eve gidelim diyeceğim ama..." "Teklif etmedin sayıyorum." "Peri. Anlıyorum abimlerin yaptıklarından sonra gelmek istemiyorum ama." "Aması yok Uraz. Sen onlardan küçüksün Ufuk da onlardan küçük fakat siz daha olgunsunuz. Bunu daha kaç kere tekrarlayacağım bilmiyorum ama tekrar söylüyorum bak. Ben kimseden samimiyet beklemedim! Sadece anlayış istedim. Ben hayatım boyunca zorluklar yaşadım, daha fazlasını yaşamak istemiyorum tamam mı?" Biraz soluksuz konuştuğum için az bir şey nefes alıp devam etmiştim konuşmama. "Zaten yeterince uğraşıyorum çoğu şeyle bir de onlarla uğraşamam. Benim hayatıma birden 8 kişi girdi, hiç görmediğim, tanımadığım 8 kişi. Buna rağmen bir aykırılık yapmadım, uyum sağlamaya çalıştım. Ne kadar yapabildim bunu bilmiyorum ama denedim en azından. Ama abilerin, sanki karşılarında hiç sevmediği bir insan var gibi davrandılar." Dertleşiyorduk resmen veya ben içimi döküyordum. "Bu yüzden sizin evde kalacağımı düşünmen, teklif etmen çok büyük bir hata olur. Eğer onlarla aynı evde kalırsak birbirimizi yaşatmayız herhalde." "Haklısın, özür dilerim. Ama en azından annemle iletişimi kesmesen, olur mu? Bak bizi, babamı geçtim fakat annem... Yıllardır senin hasretinle yanıp tutuştu. Elbette bizde öyleydik fakat anne yüreği daha farklıdır." Çok, çok naifti. Ve benim naif erkeklere ciddi manada zaafım vardı. "Bana nasıl gelinirse öyle gelirim Uraz. Annenin bana bir zararı yok ki." "Annemizin hiç kimseye zararı olmaz, aynı senin gibi pamuk kalplidir." "Ben ve pamuk kalplilik ha?" Buna ben bile inanmıyordum. "Evet belki sert bir yapın var fakat hayat seni buna zorlamış gibi görünüyor. Buna rağmen ben kalbini görebiliyorum Peri. Bize hemen yakın olmak istemiyorsun ama şansta veriyorsun... Tabi ben dışarıdan bakan bir gözüm sadece." Tespitlerine karşılık biraz sessiz kalmak istemiştim. Analiz yeteneği yüksek olmalıydı. "Haklısın, size karşı mesafeli davranmaya çalışıyorum fakat yakın davranmaktanda kendimi alıkoyamıyorum." Bu akşam bir şeyler olmuş olmalıydı bana. Kimseyle doğru düzgün konuşamayan ben bugün Uraz'a içimi açıyordum. "O zaman yarın yemek yiyelim birlikte, annemgil ile birlikte. Hım, ne dersin?" Bu tavırları beni tebessüm ettiriyordu. "Hiçbir fırsatı kaçırmıyorsunuz, sen ve ikizin." Bir an gülen bakışları gitti, yürüyen ayakları durdu. "İkizim..." "Noldu?" Anlık bir endişe duymuştum. "Galiba Ufuk ağzıma- öhöm yani biraz kızacak galiba bana." "Niye?" "Şey, onu ikna ettim seninle tek başıma konuşmamla ilgili. Sonra onu yanımıza çağıracaktım, tabi senin izninle." Buraya geleli baya zaman geçmişti. "Birkaç saat geç kaldık galiba." "Telefonum da sessizde kalmış, kaç kere aramıştır kim bilir diyeceğim de 89 kere aramış zaten." Bu telaşlı halleri yüzümü gülümsetti. "Ara istersen." "Arayayım, annem de aramış zaten." O Ufuk'u ararken yan tarafımızdan duran banklara oturdum, yürü yürü yorulmuştum. "Uyumuş olmasın?" "Yok sanmıyorum, açar birazdan. Hah! Alo Ufuk-" "Lan şerefsiz!" "Ufuk!" Uraz yanıma oturunca ilk Ufuk'un sonrasında Sena Hanım'ın ince sesini duymuştum. "Nasıl unutursunuz lan beni?! Yazıklar olsun, yemedim yedirdim içmedim içirdim." Drama Queen. "Ufuk abartma istersen oğlum." "Anne ya! Resmen unutmuşlar beni." Uraz telefonun sesini hoparlöre aldığı için duyabiliyordum seslerini. Galiba Uraz'ın sesi de onlarla hoparlördeydi. Bu saatte neden uyumamışlardı acaba? "Besle kargayı oysun gözünü!" "Ufuk izin ver de konuşayım." "Yok sana izin mizin! Dışladınız resmen beni." Sesini ağlamaklı çıkarıp isyan etmesi komiğime gitmişti. Kıkırdadım, kıkırtımı duyunca bana döndü Uraz. "Ver şunu bana Ufuk, az laf dinle oğlum." Sena Hanım'ın sesini duymak bende hoş bir etki yaratmıştı. Hayal etmemi sağlamıştı. Ki ben yıllar önce bunu bırakmıştım. Eğer, eğer beraber olsaydık hiç ayrılmasaydık nasıl olurduk diye düşündürmüştü. "Uraz oğlum," Uraz'a seslenilmesiyle telefonda olan gözlerimi Uraz'a çevirdim fakat o hâlâ bana bakıyordu. "Uraz. Oğlum!" Baktım ki Uraz seslenmelere karşı tepki vermiyor birde ben seslenmek istedim. "Uraz, sana sesleniyorlar." Sonunda kendine gelmiş gözlerini benden kaçırmıştı. "Ah! Mahperi, canım. Bende seni soracaktım Uraz'a. Nasılsın canım?" Benimle konuşurken sesine eklenen o duyguları anlatmaya kelimelerim yetmezdi galiba. Belki de annelik buydu. "Merhaba Sena Hanım. İyiyim ben, siz nasılsınız?" "Sağol can içim, çok iyiyim. Sesini duydum çok daha iyi oldum bir tanem." Bu kadar sevgi ve sevgi sözcüğü bana fazlaydı elbette. Bu yaşına kadar tek bir sevgi sözcüğü duymamış Mahperi'ye çok fazlaydı. "Ben resmen üvey evlat oldum! Ahh, ne büyük acılar bunlar!" "Ufuk anneciğim, lütfen ses tonunu indir! Yoksa ben kafana başka bir şey indireceğim, anne terliği gibi. Fikrin olsun diye söylüyorum canım." Bu kadın nasıl bu kadar kibar şekilde açık açık tehditler savuruyordu? "Tamam anne ya. Ne dedim sanki?" "Oğlum Can uyanabilir, bir de dediklerini duysa..." "Tamam, özür dilerim." Uraz ile bir ara bakıştık ve sessiz kalmaya karar verdik, yani galiba. Can duysa ne olacaktı ki? "Neyse benim dışlanma olayına tekrar gelelim biz. Mahperi!" Ufuk'un sesinin bir anda yükselmesiyle şaşırmış telefona dönmüştüm. "Efendim?" "O haini anlıyorum fakat sen! Sen beni nasıl aldatırsın?" "İyi de benim haberim bile yoktu Ufuk. Hiçte suçlu değilim bir kere. Değil mi Uraz?" Topu Uraz'a atmıştım hemen. O da afallamış ne diyeceğini bilememişti. "Doğru, doğru evet." "Duydun mu Ufuk?" "Ah duymaz olaydı bu kulaklarım. Ah ah..." Bu hali gerçekten komikti. "Hâlâ dışarıda mısınız çocuklar?" "Evet anne." "Üşürsünüz, hem de bu saatte dışarıda olmakta tehlikeli. Eğer..." Duraksadı. "Eğer Mahperi kabul edersen eve gelmenizi rica edecektim." Uraz beklenti dolu gözlerle bana baktı fakat kararım netti. Hem daha otelden eşyalarımı alacaktım bir de iş bulmam lazımdı. Acaba otelden eşyalarımı almasa mıydım? Ela da pek kalabileceğimi sanmıyordum Metin orada oldukça. "Sena Hanım, sizi kırmak istemem fakat..." "Tamam canım, önemli değil. Nasıl istersen öyle tabi." Üzülmüştü, belki de ben üzmüştüm. Ki evet ben üzmüştüm. "Ama şey-" Ufuk pat atlamış benim sözümü kesmişti. "Ney ney?" "Ufuk bırak da kız konuşsun kardeşim." Uraz'a tebessüm ettim. "Uraz yemek yeriz birlikte demişti. Belki yarın akşam olabilir. Tabi dışarıda olma kaydıyla." "Kızım, ne kadar sevindim anlatamam. Hemen ayarlayalım o zaman." Duraksadım bir an, nasıl desem diye düşündüm. Sonra baktım böyle olmayacak pat daldım. "Sena Hanım. Bir şartım daha var." Uraz'ın kaşları hafiften çatılmıştı. "Evet canım?" Sesinde ki tedirginliği duymuştum. "Onları istemiyorum. Yemeğimi huzurla yiyip sizinle huzurlu bir şekilde sohbet etmek istiyorum, onlar olmadan." Sena Hanım sesini çıkarmayıp beni onaylamıştı. Onaylamadan önce duraksadığını da fark etmemiş değildim. Bunu söyleyebildiğim için içim rahatlamıştı, onlar duymadan bunu hallettim diye düşünüyordum. Tabi abi tayfasının da bizi dinlediğini o an için bilmiyordum. ... Selamlar. Nasıl gidiyor sizce kitap? Bir hatam varsa söyleyin lütfen, düzelteyim.
|
0% |