Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Bölüm

@linazkiz

Bölüme özür dileyerek başlıyorum. Biraz rahatsızdım ve bölümleri düzenleyemedim.

Bundan sonra böyle olmayacağını söyleyebilirim.

...

Uraz'ın mesajıyla pansiyondan çıkmıştım. Gözlerim onu ararken ileride arabasından inmiş bana el salladığını fark ettim. Yanında Ufuk'ta vardı.

Adımlarımı onlara doğru ilerlettim.

Yanlarına vardığım zaman Ufuk elimden kibarca tutup kendi etrafımda döndürmüştü beni. Tabi ıslık çalmayı da unutmamıştı.

"Kız cadı! Ne güzel olmuşsun sen!" Dedikleri yüzümde minik bir tebessüm yaratmıştı.

"Teşekkür ederim."

Uraz bana yaklaşıp kollarını açtı. İzin ister gibi baktı, ben de duraksasam bile sarılmıştım ona. İçimden gelenlere engel olamıyordum ve galiba olamayacaktım.

"Peri'm. Çok güzelsin."

"Teşekkür ederim. Siz de çok şık olmuşsunuz."

Birbirimizden ayrılırken elleri yanaklarımı kavramış alnımdan öpmüştü. İçim kıpır kıpır olmuş yanaklarım kızarmıştı. İlk defa böyle duygular hissediyordum, ilk defa seviliyordum. Ve bunları bana hissettiren insanlardan ayrılmak istemiyordum. Belki zordu itiraf etmesi ama doğrular bunlardı.

"Kız haşin cadı! Kızardın mı sen?"

Bunu fark etmeleri pek hoş olmamıştı elbette.

"Sanane Ufuk ya! Allah Allah."

Onlara atarlanıp arabaya doğru yönelmiştim. Utanmıştım elbette. Arka koltuklara yerleşip onlarında binmesini bekledim. Uraz şoför koltuğuna Ufuk diğer tarafına bindiğinde aklımda olan soruyu sordum.

"Sena Hanımlar nerede?"

"Annemler önden gittiler restorana. Seni alma konusunda biz biraz ısrar ettik yoksa onlar da geleceklerdi."

"Anladım."

"Can seninle buluşacağı için çok heyecanlı. Ablam da ablam diye geziyor evde."

"Muhteşem üçlü delirmiştir eminim ki."

"Muhteşem üçlü mü?" Dedi Uraz.

"Evet?"

"Sen abimlere muhteşem üçlü mü dedin?" Diyerek kahkaha atmaya başlamıştı Ufuk.

"Evet, n'olmuş yani?"

"Kulaklarına gitmesin sakın." Hala gülüyordu ve benim sinirlerim bozulmaya başlamıştı.

"Ne gülüyorsun sen sürekli ya? Hem gitsin kulaklarına! Onlardan korkacak değilim ya!"

"Gülmeme de karşı bu cadı ya!"

Uraz'a dönüp isyan etti. Sonra da tamamen bana döndü. Uraz'ın dikkatini dağıttığı için ben tedirgin olmuştum. Fazla olmasa da arabalardan korkardım ama hızı da severdim. Bir insanın kendisi ile çelişmesi tam olarak bu olmalıydı.

"Abimlerin karizmasını bozduğunu eğer duyarlarsa baya bozulurlar haşin cadım, ondan öyle dedim." Diyerek kendini açıkladı Ufuk.

"Karizma olduklarını düşünmeleri hata bence ama neyse."

Ufuk cidden çok eğleniyordu.

"Haklısın."

"Her zaman."

Sonunda gelmiştik restoranın önüne. Işıltılı ve lüks bir yerdi. Başka bir şey de beklenemezdi zaten onlardan.

Neyse ki üzerimde hep iş görüşmelerinde giydiğim bir kumaş pantolon ve şık bir bluz vardı. Zaten öyle çok kıyafete sahip değildim sadece işime yarayacak şeyler almaya çalışırdım.

Arabayı valeye emanet edip içeri adımlamıştık. Fazla insan yoktu ve sessiz bir ortamdı. Etrafta duyulan kısık sesli klasik müzik bile bir gürültüye sebep değildi. Gerçekten 'para sessizliği sever.' lafı doğru olmalıydı.

"Çantanızı almamı ister misiniz efendim?"

Girişte müşterileri karşılayan beyefendinin sesiyle ona döndüm.

"Tabii, fakat telefonumu alayım."

Bunu derken aynı zamanda çantamı açmış telefonumu arıyordum. Fazla olmasa da küçük bir çantaydı. Telefonu çıkarırken sigara paketinin de ucu görünmüştü ister istemez.

Fazla içmezdim. Ayda yılda bir alır onu da 3 hafta da anca bitirirdim zaten.

"Buyrun."

"Keyifli akşamlar diliyorum efendim."

Ufuklara da baş selamı verip geri işine dönmüştü. Hol gibi olan yerden çıkarken onların gerildiğini hissetmiştim.

"Hoşgeldiniz efendim. Aileniz şu tarafta."

Vay be.

Tanınmak böyle bir şey olmalıydı.

Adımlarken gözlerim Sena Hanım ve Melih Bey'i aradı. Ararken ise hiç beklemediğim kişilerle karşılaştı gözlerim.

"Dalga mı geçiyorsunuz benimle?"

Adımlamayı bırakmış, Ufuk ve Uraz'a çevirmiştim bakışlarımı.

"Neyden bahsediyorsun Peri?"

Onlarda bir anlık şaşkınlıkla durmuşlardı. Etraf fazla kalabalık değildi fakat olan insanların da dikkatini çekmiştik. Tabi Sena Hanımlar da ayağa kalkmışlardı o sırada.

"Mahperi, noldu?"

Onlar benim derdimi anlamaya çalışırken Sena Hanım ve Melih Bey yanımıza gelmişti.

"Mahpericiğim lütfen ilk önce dinle bizi. Gel masaya geçelim."

Hayal kırıklığıyla bakmamak için çabalamış yine de kendime engel olamamıştım.

Bu saatten sonra sesimi çıkarmamıştım. Sessizce masaya oturdum, yemeğimi sipariş ettim ve şuan da yiyordum. Hiçbir sohbet açma çabasını ciddiye almıyor bu akşamın bir an önce bitmesini bekliyordum.

"Mahperi, güzelim. Konuşmayacak mısın bizimle?" Melih Bey.

Yemeğimden son bir çatal alıp dudağımın kenarlarını sildim. Ufuk ve Uraz da aynı benim gibi gerginlerdi, hissediyordum.

"Sizden sadece tek bir şey istedim."

Masadaki herkes gergindi. Ve neyse ki etrafımızdaki masalar boştu.

"Kızım."

"Annemlere kızma."

Alaz'ın sesiyle başımı çevirmeden ona baktım.

"Sana mı soracağım bunu?"

Çenesini kasmasından sinirlendiğini anlayabiliyordum.

"Ne zannediyordun ki?"

Bu sefer Sıraç'ın sesiyle başımı döndürmek zorunda kaldım. Masanın diğer tarafında oturuyordu.

"Sıraç. Lütfen oğlum."

Melih Bey kibar kalmak için neredeyse bir yerlerini yırtacaktı.

"Ailemizi, tanımadığımız bir insanın yanında bırakamayız. Anladın mı?"

"Sıraç!"

Ve beklediğim son. Melih Bey kendini tutamamıştı.

"Üç koca adam ve bir yetişkin kadın sence kendilerini koruyamazlar mı? Belki Can için endişe edebilirsin fakat ebeveynleri yanında. Bırakta onlar karar versin bu koruma işine."

Gözlerimle baştan aşağı hepsini süzdüm ve devam ettim.

"Hem... Benden bu kadar korktuğunu bilmiyordum Sıraç."

"Sen aile ne demek bilmezsin Mahperi. Bu yüzden ailen hakkında korkmak ne demek tahmin dahi edemezsin."

Bel altı oynuyorduk demek.

"Haklısın Sıraç."

Sadece iki kelime...

Fakat benim fazlasıyla canımı acıtan bir kabullenme.

"Sıraç yeter!"

Nefes nefese kalmış gibiydi Sena Hanım. Sinirden olmalıydı. Yine de Melih Bey'in yapamadığını yapmıştı ve Sıraç daha da ağzını açmamıştı.

"Ben alıştıkça düzelir dedim iyice cozuttun. O yüzden sus oğlum. Sus ki kalbini kırmayayım."

Ama kimse benim kırılan kalbimi görmüyordu. Veya umursamıyordu.

"Kızmayın Sena Hanım, oğlunuz haklı."

"Kızım."

"Rica ediyorum izin verin."

Konuşmam için sessiz kalınca birazcık nefeslendim.

"Bakın, size bir şans verdim. Onlar olmadan rahat bir şekilde vakit geçirelim dedim. Siz belki yine rahatsınız fakat ben. Ben hiç öyle değilim. Üzerimde sürekli nefret dolu bakışlar hissetmek zor geliyor."

Gözlerimi o üçlü hariç hepsinde gezdirdim. Neyse ki Can çocuklar için yapılmış oyun parkındaydı.

"Ben bütün ön yargılarımı bırakıp geldim. yeni bir başlangıç yaparız belki diye. Fakat siz onları peşinizde mi getirdiniz?"

"Öyle olmadı. Biz buraya geldikten sonra çıkıp geldiler, siz gelmeden 5 dakika önce falan. Çabaladık gitmeleri için ama inat ettiler."

Melih Bey kendini bana anlatmak için çaba harcıyor gibiydi. Fakat ben anlamak istemiyordum.

"Ee çözüm bulamadınız mı? Başka bir mekana gidemez miydiniz? Bakın Melih Bey, ben bahane sevmem. Siz," Sena Hanım ve Melih Bey üzerinde gözlerimi gezdirip konuşmaya devam ettim.

"Oğullarınıza boyun eğmeyi kabullenmişsiniz. Fakat ben öyle bir şey yapamam. Bu yüzden bensiz devam edin bence."

Sena Hanım yine gözlerini doldurmuştu.

"Kızım. Hiç olur mu öyle şey?"

"Olur elbette. Bu zamana kadar nasıl olduysa şimdi de olur Sena Hanım!"

"Güzelim, deme öyle. Olmaz sensiz. Bu zamana kadar olmadı şimdi de olmaz."

Uraz yine naif sesiyle bana dönmüş saçlarıma dokunuyordu. Okşuyordu.

"Sıraç haklı Uraz. Ben aileden anlamam zaten. Siz kendinize bir düzen oluşturmuşsunuz, böyle devam edin."

"Mahperi."

"Benim aile dediklerim bile beni terk etti Ufuk. O yüzden ne dersen de en mantıklı olanı bu."

Boğazımı temizleyip dolu gözlerimden kurtulmaya çalıştım. Umut insanı mahvederdi ve beni mahvediyordu.

Geceye ne umutlar ile başlamış ne hüzünler ile bitiriyordum.

"İzninizle bu geceyi burda sonlandıralım."

Sandalyemi geriye itip ayaklandım.

"İyi geceler."

"Seni bırakalım biz. Hadi Ufuk."

Diyip onlar da ayaklanmışlardı.

"Hayır Uraz. Kendim giderim ben."

Onlar bana onaylamazcasına bakıyorlardı.

"Hadi Cadı'm. Gidelim."

Ufuk'un ikna edici sesine karşı koyamadım. Onların suçu yoktu belki ama yine de aramızdaki bağı kesmek istiyordum. Onlara haksızlıktı belki ama hayatıma az insanla devam etmek istiyordum. Böylesi daha iyiydi, en azından kırılma ihtimalim daha az olurdu.

"Mahperi, kızım lütfen! Ne olur! Dinle biraz."

"Sena Hanım, zorlaştırmaya gerek yok. Siz oğullarınızı durduramıyorsanız o zaman onların istediği şekilde davranmak zorundayım. Belli ki onların istediği oluyor hep, yine öyle olsun. Kimsenin tribini nazını çekemem ben."

Sena Hanım ve Melih Bey de ayaklanmış her an kolumdan tutup durduracaklarmış gibi duruyorlardı.

Son sözlerimi söylemenin yarattığı minik rahatlamayla arkamı dönmüş çıkış kapısına ilerleyecekken arkamızda, boş olduğunu sandığım masada oturan kişiyle göz göze geldim.

Adımlarım duraksadı, zaman yavaşladı. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi unuttum. Göz kırpmak bile aklımdan çıktı. Beynim bazı işlevlerini durdurmuş olmalıydı.

"Mahperi?"

Arkamdan bana seslenen kişileri, şuan da olduğum durumu da umursamadım.

Şuan tek düşündüğüm şey, bana oturduğu yerden yeşil gözleriyle bakan Çınardı.

...

Desteklerinizi esirgemeyin lütfen.

Bir yanlışım varsa söyleyebilirsiniz.

 

 

Loading...
0%