@linazkiz
|
Her şey bu kadar üst üste gelmemeliydi. Her şey bu kadar üstüme gelmemeliydi. Hiçbirine bakmadan çıktım dışarı. Hafif serin esen rüzgar yüzümü yalayıp geçiyordu. Arkamdan seslenen kişileri umursamadan etrafımda taksi arıyordum. Gözyaşlarım yerlerini almış görüşümü kapatıyordu. Kendime yeni bir hayat kurmaya çabalıyordum. Yazın eşek gibi çalışıp az da olsa para biriktirecektim sonrasında ise okuluma devam edecek üniversite sınavına hazırlanacaktım. Hafta sonları da çalışırsam her şey benim için daha rahat olacaktı. Yaz ayına girerken bunları düşünerek hareket etmiştim. Ama evdeki hesap çarşıya uymamış hayatım karma karışık bir hâl almıştı. Ve ben boğuluyordum. "Mahperi!" Uraz yine arkamdan gelip beni durdurmaya çalışıyordu. Yine ve yine aynı sahneler yaşanıyordu. "Uraz. N'olur bırak!" "Güzelim. Peri'm. Hadi birtanem gel ben bırakayım seni. Gecenin bir vakti tek gitme." Arkasından Ufuk belirdi. "Cadı'm, gel güzelim. Gidelim." Sesi şefkat doluydu. Kafamı iki yana olumsuzca salladım. "İstemiyorum." Boğazım düğümlendiği için sesim tam çıkmıyordu. Önümü de göremiyordum zaten. "Söz veriyoruz seni rahatsız etmeyeceğiz. Yeter ki seninle gelmemize izin ver." Ne yapacağımı şaşırmıştım artık. Kafamın içi çok karışıktı. Bu yüzden beni yönlendirmelerine izin verdim. Ne düşüneceğimi bile bilmiyordum ki. Birlikte arabaya geçtik. Ufuk yanıma oturdu, Uraz ise şoför koltuğuna. Araba hareketlendiği sırada ileride bizi izleyen kişileri gördüm. Biyolojik ailem ve Çınar. Hepsi benim perişan halimi görmüş olmalıydı. Çınarla göz göze gelmek istemediğim için başımı eğecektim ki vazgeçtim. Başını eğmesi gereken oydu. Önüme döndüm ve hiçbirine tekrardan bakmadım. Gözlerim hâlâ buğuluydu. Yaşların akmasına izin vermiyor tutuyordum. Bu saatten sonra nasıl ilerleyecektim? Ne yapacaktım? Hiçbir şey bilmiyordum. "Gel güzelim." Diyip kolunu kaldırdı Ufuk. Göğsüne yaslanmamı istedi ve ben de reddetmedim. Öylece yaslandım ve gözlerimi kapattım. "Uyu Mahperi, uyu birtanem. Senin de dinlenmeye hakkın var." Onu dinledim ve uyudum. ^^^ 3. Kişi Anlatımı "Neydi şimdi bu yaşananlar?" Ortamdaki sessizliği Burak bozmuştu. Melih Bey tüm ailesinde gözlerini gezdirdi sesini çıkarmadan. Kızı ve iki oğlu birlikte gitmişlerdi bu yüzden aklı kızında kalmayacaktı. Onlarda eve geçmişlerdi fakat herkes yaşananlardan sonra sesini çıkaramıyordu. Tabi Burak'a kadar. "Sus." Sena Hanım hâlâ hüzün doluydu. Belki ağlamıyordu fakat canı çok yanıyordu. "Anne?" Tüm çocuklar ve evin babası kadına şaşkın gözlerle bakıyorlardı. "Sus dedim, ben size hep susun dedim. Ama anne sayıpta dinlemediniz beni!" "Sena, güzelim-" Melih Bey'in sesiyle ona döndü hızla. Öfkeli gözleri bu aile için büyük bir şaşkınlık sebebiydi. "Sen hiç konuşma Melih!" Hep sevgiyle, merhametle bakan kadının bu hali hepsi için yeni bir şeydi. "Ya sizden sadece tek bir şey istedim. Tek bir şey!" Can'ın uyuyor olması hepsi için bir avantajdı. Derin bir iç çekti Sena Hanım. "Yıllar sonra kızımı buldum. Sizinde kardeşinizi. Ben onu ilk gördüğüm an, gözlerini gördüğüm an anladım acı çektiğini. Bakışları acı doluydu. O annesi olacak kadının davranışlarından böle belliydi. Kim bilir neler yaşadı kızım?" Hıçkırarak ağlamaya başladı. "Sena," "Sus!" "Tamam, tamam sakin ol bebeğim." "Ama o, o çok güçlüydü. Hiç acılarını göstermedi bize. Kendi başına omuzladı her şeyi, bu gerçekleri bile!" Herkes sus pus olmuş onu dinliyordu. "Hepinizden," oğullarına işaret parmağını sallayarak devam etti Sena Hanım. "Hele ki sizden tek bir şey istedim. Ona saygı duyun. Yakın davranmasanız bile kötü olmayın dedim." Nefes nefese kalınca koltuğa bıraktı kendini. "Dinlemediniz beni. Çok kötü davrandınız ona. Canı acıdı. Ben hissettim, anneyim ya hani ben!" Gözlerini oğullarında gezdirdi. Bir suçlu gibi başını eğen oğullarına alaycı tebessümler gönderdi. "Nasıl anneysem ben? Ne sizi engelleyebildim ne de onun üzülmesine engel olabildim." Dirseklerini dizine yaslayıp başını ellerinin arasına aldı. "Bir de iyi çocuk büyüttüm zannederdim. En iyi eğitimleri aldırmak, bir dediğini iki etmemek yeterli değilmiş." Melih Bey artık dayanamamış karısının ellerinden tutup kendisine bakmasını sağlamıştı. "Birtanem." "Biz nasıl anne baba olduk Melih?" "Anne. Lütfen kendine haksızlık etme." Alaz'a çevirdi gözlerini. İlk göz ağrısı, ilk heyecanı. "Hatırlamıyor musun Alaz hamileliğimi? Nasıl heyecanla bekledin kardeşini? Hele Sıraç, sen? Az mı kavga ettiniz Burakla sırf Mahperi doğduğu zaman kucağına ilk kim alacak diye? Ha Burak?" Hiç kimsenin sesi çıkmıyordu. "Ufuk ve Uraz hatırlamıyor bile neredeyse hamileliğimi. Fakat onlar sizden küçük olmalarına rağmen daha olgun davrandılar. O soğuk dediğiniz Uraz bile." Bu sessizliğe karşın başını onaylamazcasına salladı Sena Hanım. "Ne yapacağız Melih biz?" "Bilmiyorum Sena, hiç bilmiyorum." ^^^ Tenimde soğukluğu hissedince uykumdan ayılır gibi oldum fakat uykumu bölmek istemediğim için yerime daha iyi yerleşmeye çalıştım. Belimde ve bacaklarımın altında hissettiğim ellerle havalanmam eş zamanlı olmuştu. İrkilip doğrulmaya çalışınca kucağında olduğum kişi durdurdu beni. "Uyu güzelim." Sözlerini dinleyip geri kuruldum göğsüne. Sonrasında pek anlayamadığım konuşmalar ve yumuşak bir yere konulmam ile iyice uyku beni iyice içine çekmişti. ^^^ İki erkek kardeş uyuyan kardeşlerini izliyorlardı sessizce. Ufuk saçlarına dokunmak için elini uzattığında Uraz onu engelledi. "Uykusu çok hafif. Dokunursan uyanabilir." Fısıltıyla söylediklerine hak verdi Ufuk. "Her an kendini tehlikede hissediyor, bu yüzden uykusu hafif... Kim bilir neler yaşadı Uraz, kim bilir?" "Kendisi de anlatmaz ki." "Ona acıyalım istemiyor çünkü." İkisi birden sıkıntılı nefes alıp verdiler. "Öyle. Kendini korumayı öğrenmiş erken yaşta." Kısa bir sessizlik oldu aralarında. "Biz onu öldü sanarken o yaşıyormuş. Hemde bizden uzakta." Dedi Ufuk gözleri dolmaya başlarken. "En azından şuan yanımızda Ufuk, üzme kendini." Gözleri hâlâ kız kardeşindeyken derin bir iç çekti. "Farkında değil misin Uraz? Kaybetmek üzereyiz onu... Nasıl abiyiz biz?" "Bilmiyorum Ufuk." Çaresiz bakışlarla birbirlerine baktılar. "Ne yapacağız Uraz biz?" "Bilmiyorum Ufuk, hiç bilmiyorum." ^^^ Muhteşem bir sabaha gözlerimi açtığımı söyleyemezdim. Gözlerimi avuç içlerimle ovalayıp bedenimi yataktan kaldırdım. Etrafıma baktığımda iki koltukta oturarak uyuyan ikizleri gördüm. Ufuk Uraz'ın omzuna kafasını koymuş Uraz da onun kafasına yaslanmıştı. Gece arabada uyuyakalmış olmalıydım ki buraya geldiğimi hatırlamıyordum. Lüks bir otel odasındaydık ve koskoca yatağı sadece bana bırakmışlardı. Hallerine üzüldüm fakat yapacak bir şey yoktu. Sessiz olmaya özen göstererek ayağa kalktım. Banyoya doğru minik adımlarla ilerleyip kapıyı da yavaşça açtım. İkizlere göz attığımda hâlâ uyuduklarını görünce içeri attım kendimi. Aynada kendimi görünce uzunca inceledim aksimi. Her iki gözümün altı da mora dönmüştü. Soluk cildime renk katıyordu resmen. İşlerimi halledip odaya geçtim. Bu sırada Ufuk ve Uraz uyanmış ayaktaydılar. Ufuk kapı sesini duyunca bana doğru döndü. "Kızım nerdesin sen?" Gözleri şişti uykudan dolayı, uyanalı fazla olmamış gibi duruyordu. "Nerde olabilirim Ufuk?" "Şunu bak yine bana atarlanıyor ya!" Uraz'a dönüp beni şikayet ediyordu resmen. "Abinim ben senin abin! Ayıp ayıp!" Moralimi yerine getirmeye çalışıyordu, farkındaydım. Kendisi de üzgündü belki fakat sırf benim için neşeli davranıyordu. İçimden doğup gözlerime kadar yansıyan bir sevgi doğdu onlara karşı. Hep vardı belki bu sevgi fakat ben dışarı çıkmasına izin vermiyor olabilirdim. Benim yanımda olmaları beni mutlu ediyordu ve ben bunu onlara belli edemiyordum bile. Bu düşünceyle Ufuk'a doğru hızla adımlayıp sarıldım. İkinci kez düşünmedim bile. Şaşırmıştı, en az benim kadar. Kollarımı beline sıkıca sarmış bekliyordum fakat o hâlâ şaşkınlıktan çıkamamış kollarını iki yanında tutuyordu. Şaşkınlığımı geri plana atıp göğsüne yasladığım kafamı geri çekilmeden ona doğru çevirdim. Alttan alttan ona bakarken konuşmaya başladım. "E sarılmayacak mısın Ufuk? Bak geri çekilir Uraz'a sarılırım." O beni mutlu etmeye çalışıyorsa bende onu mutlu etmeye çalışacaktım. Kelimelerim kulağına ulaştığı an da sardı kollarını omuzlarıma. "Ona değil bana sarılacaksın tabi! En sevdiğin abin benim!" Tüm bu dediklerini Uraz da duyuyordu ve Uraz'ın sesli soluklarına bakılırsa sinirlenmişti. Ki bunu belli ederek Ufuk'un ensesine vurup onu benden ayırmıştı. "Hadi lan ordan! En sevdiği abiymiş." Bana dönüp kollarını açtı bu sefer. "Peri. Beni daha çok seviyorsun değil mi, güzelim?" Uraz'dan hiç beklemediğim hareketlerle donup kalmıştım. O hep soğuk olurdu. Bu bana karşı değil herkese karşı böyleydi ve ben ilk defa onu böyle sıcak kanlı görüyordum. Ve şuan bana kollarını açmış ona sarılmamı bekliyordu. Yavaşça ilerledim ona, ben temas etmeden o bana dokunmadı bile. İkisinin yeri benim için hep farklı olacaktı her zaman. Belki onlara hissettiremiyordum fakat onları seviyordum. Kollarımı beline sardım o da aynı ikizi gibi omzuma sardı. Bu hissettiklerim ile gözlerim doldu fakat onlara yansıtmadım. Zaten sonrası da hızlı geçti. Üstümüzü başımızı düzeltip kahvaltıya indik ve bir şeyler atıştırdık. Şimdiyse Ufuk Türk kahvesi içmek istemişti ve bizde ona eşlik ediyorduk. Bu zamana kadar ne dün geceyle ilgili soru sordular ne geçmişimle ne de Çınar ile ilgili. Sadece birbirimize odaklanmış keyifle kahvaltımızı yapmıştık. Bu sırada Uraz'ın telefonu çalmıştı. Arayanı gördüğünde gözlerini bizde gezdirip boğazını temizledi, gerilmişti. Aileden biri arıyor olmalıydı. Kalkacağı zaman durdurdum onu. "Rahatsız olma, burda konuş lütfen." Tereddütte kalsa bile kalktığı yere oturdu ve telefonu açtı. "Efendim baba?" Melih Bey'di demek ki. "Evet, yanımızda." "..." "Annem mi?" "..." "İyi mi şimdi?" "..." "Tamam, geliriz biz." Telefonu kapatıp Ufuk'a çevirdi başını. Ufuk merakla ona bakıyordu zaten, aynı benim gibi. "Ne olmuş anneme?" Endişelenmişti elbette. "Bir şeyi yokmuş. Çok ağlamış sadece. Yorgun düşüp bayılır gibi olmuş gece. Korkmuşlar." "Niye gece aramamışlar ki?" Bunu diyen bendim. "Korkutmak istememişler." Anladım gibisinden başımı salladım. Gece gece endişe etsinler istememişlerdi demek ki. "Gidelim o zaman." Diyerek ayaklandı Ufuk, ardından ise Uraz. İkiside bana dönüp baktılar beklentiyle fakat ben aldırmadım. "Siz gidin, benim birkaç işim var." "Peki Cadı, kendine dikkat et. Telefonlarımızı da arayınca aç, tamam mı? Ha bir de otelden habersiz çıkma olur mu? Ne olur ne olmaz." "Tamam." İlk Ufuk sonra Uraz gelip saçlarıma öpücük kondurup çıkışa ilerlediler. Bende yapmam gereken işler için ayaklandım. ...
Bu kitap nereye gidiyor bilmiyorum.
Bir yanlışım varsa affola, söyleyin düzelteyim. |
0% |