@linazkiz
|
Odaya doğru yaklaşıp içeri baktım. Boyu uzun olduğu için tam göremesem de annem olacak kadını gördüm. Çocuğun gelmeyen diye bahsettiği kişi bendim galiba. Ne yapacağımı bilememiş şekilde dikiliyordum kenarda, kapı yüzünden içerdekiler beni göremiyordu. O çocuk, ismini bilseydim keşke böyle seslenmek garip geliyordu, abisi diye tahmin ettiğim kişinin yanına gitmiş bir şeyler diyordu. Ortamı sessizlik sarmıştı. Kimse birbiriyle konuşmuyordu. Elim ise hâlâ sızlıyordu ama aldırış etmiyordum. "Ne zaman gelir Mahperi? Arasanız mı acaba? Başına bir şey gelmiş olmasın." Biyolojik annem olma ihtimali olan kadın beni merak etmiş gibiydi. Annem olacak kadının ise hiç umrunda değildi. Sıkıntılı bir nefes bıraktı burnundan. "Gelir birazdan," Tam o sırada gözlerini kapıya doğru çevirince beni gördü. "Ki geldi de." "Peri! Kızım gelsene içeri, niye kenar da köşe de duruyorsun?" Kızım mı? Mecburen içeri girmek durumundaydım. Biraz önceki çocuk ve abisi annelerin diyaloğunu duyunca kapıya doğru dönmüştü. "Sen?" "Evet, ben." Tamamen içeri girdiğimde oturan bir kadın bir adam ve de minik bir çocuk vardı. Geri kalanlar doktor ve kardeşi bir de annemdi. "Sizi kızımla tanıştırayım, Mahperi gel canım." Canım mı? "Bu hanımefendi Sena Hanım, bu beyefendi de Melih Bey. Büyük olasılıkla biyolojik anne ve baban. Bu diğer iki beyefendi de abilerin." Koltukta uslu uslu oturan çocuğa bakıp döndü bana. "Bu da kardeşin, ne tatlı değil mi?" "Keser misin şu saçmalığı? Ne yaptığını zannediyorsun sen?" İlk başta bi' hiddetle başlamıştım konuşmaya ama son cümle de sesimi alçatmıştım. Yine de beni duyduklarını biliyordum. Onlara döndüm. "Siz onun kusuruna bakmayın lütfen. Ben Mahperi Yılmaz." Elimi Sena Hanım'a doğru uzattım. Belki de anneme. Saygısızlık yapacak halim yoktu, kızını arayan bir anneydi sadece. Uzattığım elime baktı ve o da elini bana uzattı. Elinin titrediğini farkettim. "Bende Sena kızım, memnun oldum." Kızım... Melih Bey'e de elimi uzattım. Normalde erkeklerle pek temas kurmayı sevmezdim fakat adama ayıp olsun istemiyordum. "Melih ben." "Memnun oldum." Dedim kısıkça. Sonrasında oturan minik beye baktım. Çok tatlıydı cidden. "Merhaba, tanışmak ister misin benimle?" Annesine baktı çekingen bir tavırla. Annesinden onay almış olacak ki uzattığım elimi tuttu, yine de çekingenlik akıyordu hareketlerinden. "Ben Mahperi, senin adın ne?" "Can." "Çok güzelmiş ismin, tanıştığıma memnun oldum." "Bende." Çocukları severdim fakat anne olmayı hiç mi hiç düşünmüyordum. "Sen, o Mahperi miydin?" Elime çay döken kişi üstündeki şaşkınlığı atmış olmalı ki konuşmuştu. "Görünüşe göre öyleyim." Duraksadı fakat daha da bir şey demedi. "Gel hadi, eline krem sürelim." Birlikte koltuğa oturup krem tüpünü açtı. Elimi alıp bacağına koydu. "Mahperi, noldu eline?" Ben cevap veremeden o cevap vermişti. "Yanlışlıkla eline çay döktüm anne. Asansöre hızlı girince hızımı alamadım işte." "Niye dikkat etmiyorsun oğlum? Cık cık cık." Kendi anneme baktım, umursamaz gözlerle bizi izliyordu. "Burak, oğlum. Bi' sen baksaydın kızın eline." Doktor olana seslenmişti Sena Hanım fakat o pek istemiyor gibiydi. "Sena Hanım, gerek yok. Önemli bir şey değil, ben krem bile istememiştim ama oğlunuz ısrar edince mecbur kaldım." "Tamam anne, abime gerek yok. Ben halledeceğim." Sena Hanım sıkıntılı bir nefes verip yerine oturmuştu. "Tanışamadık. Ben Ufuk, eğer kardeşsek 4. Abinim." "Ne?" 4 abi mi? Maşallah çektim içimden. Kadın yememiş içmemiş çocuk mu doğurmuştu? Ben ve Can'ı da düşünürsem 6 çocuk. Vay be. "Çok fazla değil mi?" Güldü. "Niye fazla olsun ki?" Boğazımı temizledim. Çok gergin hissediyordum kendimi. Bu sırada kremi elime yavaşça sürmeye başlamıştı. "6 çocuk Türkiye şartlarına göre biraz fazla bence. Ve 6 tane çocuk doğurmak, zor olmuştur." Konuşmamla tekrar ve tekrar güldü. Niye her konuşmamda gülüyordu bu çocuk. "6 kardeş değil 7 kardeşiz. Ama haklısın, 6 tane çocuk doğurmak annemiz için zor olmalı." Annemiz... Kısık sesli konuştuğumuz için diğerleri bizi duyamıyor olmalıydı. Elim sızladı bir an, yüzümü buruşturup hafif irkildim. "Acıttım mı? Özür dilerim." "Sorun yok." Yüzüme bakıp işine geri döndü. "Ama dediklerinden pek bir şey anlamadım." "Anlarsın yakında. Neyse, elini bir yerlere vurma tamam mı?" Başımı aşağı yukarı salladım sadece. Doktor olan koltuğuna oturmuş bizi ifadesiz gözlerle izliyordu. "DNA testi ne zaman yapılacak?" Sorumla beraber Melih Bey, bende ve oğlunda gezinen gözlerini benim gözlerime sabitledi. "Örnek alacak doktoru bekliyoruz. Birkaç saate de açıklanır test." "Anladım." Tam o sırada kapı açılmış bir doktor girmişti. "Gel Harun Ağabey." Sonunda doktor olan abimizin sesini duymuştuk. "Misafirimiz gelmiş herhalde Burak." Diyip önüme geldi. Elini uzatmıştı bana doğru. "Merhaba kızım. Harun Aktaş ben." "Mahperi bende." "Memnun oldum kızım. Şimdi senden hem saç hem de kan örneği alacağım. Garanti olsun istiyoruz. Merak etme elim hafiftir, hiç canını acıtmayacağım." Ne diyeceğimi bilememiş bakıyordum adama. "Önemli değil." "Hadi gel bakalım." Oda da bulunan sedyeye oturup doktorun eldivenleri takmasını bekledim. "İlk saç örneği alalım sonra kan alırız." Tepkisiz izledim örnekleri almasını. Sonrası ise hızlıca geçmiş geriye DNA testinin açıklanmasını beklemek kalmıştı. ♧♧♧ Yine hastanenin bahçesindeydim ve yine tek başımaydım. Telefon elimde öylece oturuyordum. Tek arkadaşımı, yoldaşımı aramam gerekiyordu. Ama hiçbir şeye mecalim kalmamış gibi hissediyordum. Elimdeki telefon çalmaya başlamıştı, hissetmişti galiba. "Alo Peri? Kızım nerelerdesin sen? Dün beni arayacaktın diye bekledim ben de." "Ela..." "Noldu? Sesin bir tuhaf senin. Bir şey mi yaptı o anan?" "Ben üvey çocukmuşum. Annem, annem değilmiş. O adam da babam değilmiş." "Na-nasıl değilmiş? Ciddi misin sen?" "Ciddiyim. Ama hiç üzülmedim biliyor musun Ela? Onların annem babam olmadığını öğrenince gram üzülmedim. Ben sadece," Nefeslendim. "Sen sadece yaşadığın ve yaşayamadığın onca şeye üzüldün." "Evet." İkimizde ne diyeceğimizi bilemedik, duraksadık. "Peki biyolojik ailen?" "Şuan hastanedeyim, DNA testi yaptırdık. Onlar da burdalar fakat daha test sonuçları çıkmadığı için kesin değil." "Test sonuçları olumlu çıkarsa?" Kaşlarım kendiliğinden çatıldı. "Bu saatten sonra bir aileye ihtiyacım yok Ela. Kendi başımın çaresine bakmayı şu 17 yılda çok iyi öğrendim." "Dur bakalım, kesin konuşma. Tek başına geçinmeyi bilebilirsin fakat senin de aile sevgisine ihtiyacın var. Omuzlarına şu koca dünyanın yükünü tek başına alma." Sıkıntılı bir nefes verdim. "Dediğim gibi bir aileye ihtiyacım yok. Düzenimi bozamam, katlanamam-" Bir boğaz temizleme sesi duyunca arkamı döndüm, Ufuk karşımdaydı. "Test sonuçları çıktı, seni bekliyoruz." Başımı onaylar anlamda salladım. "Ela sonuçlar çıkmış, ben seni sonra arayayım." "Tamam canım. Beni haberdar etmeyi unutma!" "Tamam, görüşürüz." Telefonu kapatıp ona döndüm. Suratım yine ve yine ifadesizdi. "Elin acıyor mu? Tekrar krem sürelim mi?" "Gerek yok. Çıkalım yukarı da öğrenelim şu testin sonuçlarını." Hastaneye adımlamaya başladığım da takip etti beni. "Çıkalım çıkmasına da, öğrenince ne olacağını sanıyorsun?" "Duyduysan eğer beni, daha ne niye soruyorsun?" Kolumdan tutup durdurdu beni. Kaşlarımı çatıp kolumdaki eline bakınca çekmişti elini. İyi bari, uğraştırmıyordu beni. "Seni bırakacağımızı mı sanıyorsun?" "Öz çocuğunuz olduğum kesin mi de sen böyle konuşuyorsun?" Yüz ifadesi sıkkın bir hal almıştı. "Anneme olan benzerliğini farketmedin sanırım." Sustum, dedikleri doğruydu fakat ben görmek istemiyordum bu gerçekleri. "Şu testi öğrenip gitmek istiyorum, yalnız kalmak falan. Bilmem anlıyor musun?" Benim baktığım gibi boş boş bakıyordu bana. Sonrasında gülümsedi. Deli miydi bu? Bakışlarımı görünce kahkaha attı. Valla delirmişti bu çocuk. Kolunu omzuma atıp beni de beraberinde yürüttü. Omzumda ki kolunu atmaya çalıştım fakat izin vermedi. "Yürü cadı, kardeşim olduğunu bir de kağıt üzerinde kanıtlayalım."
...
Beğendiyseniz belirtmeyi unutmayın lütfen. |
0% |