@linazkiz
|
Selamlar, Nasılsınız?
... Aile olmayı istemek. Ben ve aile kavramı hiçbir zaman yan yana gelmez gibi hissediyordum. "Bana biraz zaman verin, olur mu?" Sesimi ılıman çıkarmaya çalışıyordum, suçsuz insanları kırmama gerek yoktu. "Tanımadığım insanların evine gidipte kalamam." Melih Bey ve Sena Hanım yalvarır gibi gözlerime bakıyorlardı. Bu sırada Ufuk girdi araya. "Mahperi haklı. Bize hemen güvenemez ya. Ona biraz müsaade edelim." Melih Bey gözlerini etrafta gezdirdi. Hala bir hastane odasındaydık. Üvey kişilikler ise bizi izliyordu öylece. Doktor olanda boş boş bakıyordu bize, katlanamaz gibi. "Bize sormadan kızı nasıl almayı düşünüyorsunuz Melih Bey?" Herkesin keskin bakışları Üvey olan adamı bulmuştu, ona baba diyesim bile gelmiyordu. Bakmaya katlanamadığım adama nasıl baba derdim ki zaten. "Kızımız istedikten sonra size sormaya ne hacet Serdar Bey? Ki bastırarak söylüyorum bizim kızımız." Kızımız, bu kelime öyle işlemişti ki kalbime dokunmuştu. Dışarıya gösterdiğim sert tavırlarıma, duvarlarıma darbe almıştım. Sadece tek bir kelime nasıl beni böyle derinden etkileyebilirdi ki? Ufuk'un yan tarafımdan gelen derin nefes alma seslerini duyabiliyordum. Melih Bey de sinirlenmeye başlamış gibi duruyordu ki doktor olan oğlunda tık yoktu. Elbetteki Serdar'a sinirlenmek zorunda veya ondan kıl kapmak zorunda değildi fakat 17 yıl sonra sürpriz bir kardeş çıkmıştı ortaya, buna tepki vermesini elbette ki beklerdim. "Mahperi dışarı hava almaya çıkalım, olur mu? Kalmayalım burda daha fazla," Tam bu sıra durup nefeslendi "Yoksa dalacağım bu dallamaya." Ses etmeden sadece başımı salladım. "Güzelim sende gel. Babamgil halleder." Annesine güzelim demesi cidden çok tuhaf gelmişti. Tuhaf. Küçüklüğüm geldi aklıma, o ev diyemeyeceğim küçücük kutu gibi bir gecekonduda yaşanan geceleri. Bağırışları, kavgaları, o iğrenç olayları... Bizim evimizde asla huzurlu bir an olmazdı, o yüzden güzel kelimelerden bahsedemezdim bile. Sena Hanım'la birlikte ayaklanıp dışarı çıkarken Serdar'ın Melih Bey'i kenara çekip konuşma çabalarını ve onları yine ve yine bomboş gözlerle izleyen doktora son bir bakış attım. Bu adam yine bir şeyler karıştırmazdı umarım.
♧♧♧ "Mahperi'm..." Elimi tutup dikkatimi kendisine çeken Sena Hanım'a döndüm. Hastane bahçesinde çardaklara oturmuştuk. "Duyarsız davranmak istememiştim canım özür dilerim." "Lütfen, rica ediyorum. Sizi anlıyorum, elbette kızınızı yanınızda istiyorsunuz fakat ben bunu hemen başaramam." Kafasını anlayışla salladı. Ufuk ise sessizce bizi dinliyor Can ile ilgileniyordu ve hiçbir konuşmamıza karışmıyordu. "Baban olmadan konuşmak istemiyorum elbette bu konuları fakat 17 yıl sonra seni bulmak, karşımda olman... Gözlerime inanamıyorum. Sanki, sanki beynim bana oyun oynuyor gibi." Onun gözleri çoktan dolmuş benimki ise dolmak üzereydi. "Elini tutabiliyorum, varlığını hissedebiliyorum," Elimi daha sıkı tutup nefeslendi. "Bunlar benim için o kadar inanılmaz ki, kızımın karşımda oturuyor olması inanılmaz. Bu durumda olduğumuz için özür diliyorum birtanem." Bu sefer ellerini ben sıktım. "Sena Hanım, özür dilemeyin lütfen. Durumumuz çok karışık. Belki biraz nefeslenip bu durumu sindirmeliyiz. Hepimiz için daha iyi olacak gibi." Bu sözlerimden sonra hepimiz sessizliğe büründük. Kimse ağzını açıp tek bir kelime bile etmedi, Can dahil. Sonrası ise hızlı geçti. Melih Bey ve doktor olan kişi gelip birlikte bir kafeye geçtik. Siparişler verildi ve ortam sessizleşti. "O zaman sıfırdan başlayalım kızım, olur mu?" Sema Hanım'a karşı hiçbir duvar öremiyor gibiydim. Ağzımı açıpta hayır diyemiyordum. "Olur." Bana güzel gözleriyle bakıp gülümsedi. "Adımı biliyorsun zaten. Yaşımı da söylemeye dilim varmıyor inan ki. Mesleğimi artık yapmıyorum fakat öğretmendim." "Neden yapmıyorsunuz mesleğinizi? Emekli mi oldunuz?" "Çocuklarımla ilgilenmek istedim diyelim." Gözlerim Melih Bey'e kaydı. O mu izin vermemişti acaba? "Baban Melih ise 49 yaşında." "Sena? Kendininkini söylemeyip beni niye söylüyorsun hayatım?" Cidden şaşkınlıkla bakıyordu Sena Hanım'a Melih Bey. Can ise kıkırdıyordu, galiba alışmıştı bu hallerine. "E aşkım yaşını söylemede sıkıntı yok sonuçta maaşını söylemedim." Tatlılardı. Birbirlerine bakarlarken gözleri parlıyordu ve bunu farketmemek neredeyse imkansızdı. "Boşver Peri'm sen dinleme anneni. Beni yaşlı gösterme niyetinde hep." Peri'm... Bu hitaplara alışamayacaktım galiba. Duyduğum an kalakalıyor ne yapacağımı bilemiyordum. "Neyse, babanın mesleği ise şirket yönetmek." Sena Hanım böyle diyince tekrar atışmaya başlamışlardı. Ufuk bana eğilip konuşunca gözlerimi onlardan çektim. "Alışsan iyi olur. Anne ve babamız hep böyledirler, hâlâ 15 yaşlarındaki aşklarını devam ettirirler." "15 yaşındayken mi aşık olmuşlar?" "Öyleymiş. Bize pek ayrıntılı anlatmadılar ama bildiğimiz kadarıyla o yaşlarda birbirlerine tutulmuşlar." Yine sadece başımı sallayıp onayladım. Gerçekten de hayat enerjileri hiç bitmeyip hâlâ çocukça atışabiliyor olmaları güzeldi. "Bizimle kalacak mısın şimdi? Abilerim ve ben bazen evde sıkılıyoruz, sende gelirsen sıkılmayız belki. Hım?" Can'ın sesi ile herkes bakışlarını ona çevirdi. Ne diyeceğimi bilememiştim. Bana tatlı ve büyük gözleriyle bakıyor, gelmemi arzuluyor gibiydi. Dili hafif peltekti, sanki yeni konuşmaya başlayan çocuklar gibi. "Oğlum bu konuyu sonra konuşalım olur mu? Ablana şuan kendimizi tanıtıyoruz tatlım. Bu yüzden önce tanışalım sonra bu konuları konuşuruz, tamam mı aşkım?" Bu kadar sevgi sözcüğü duymak benim için tuhaftı. Ki Can alışık olacak ki hiç şaşırmamış kafasını sallamıştı tatlı tatlı. "O zaman ben kendimi tanıtayım abimlerden önce lütfen, lütfen!" "Niyeymiş küçük bey? Kardeşimle ilk ben tanışmak istiyorum belki?" E tanıştık ya zaten Ufuk? "Ya zaten ilk sen gördün ablamı! Ben tanışayım şimdi nolur yaa." Abla mı? Beni bu kadar çabuk kabullenmesini beklemiyordum. Ufuk yalandan kaşlarını çatıp üfledi. "İyi tamam." Can neşeyle kahkaha atıp bana döndü. Kazanmanın sevincini yaşıyor olmalıydı. "Ben Can, 5 yaşındayım. Imm, şey sonraa." Minik parmağını çenesine koyup düşündü bir süre. "Imm, benim mesleğim yok." Bu hali masadaki herkesi güldürürken ben sadece tebessüm etmiştim. "En büyük abim Alaz abim, herkese kaş çatıyor. Bak böyle," diyip kaşlarını çattı. "Sonraki abim Burak abim, o burda bak. Tüm iğnelerimi o yapıyor canımı da hiç acıtmıyor, biliyor musun?" Yan tarafımda duran doktora hiç dönmedim, hiç konuşmadığı için onun hakkında ne düşünecektim bilemiyordum. "Imm, sonraki abimsee Sıraç abim. O da öğretmen, ileride seninde öğretmenin olacağım diyor amaa daha çoook varmış." "Sonunda sıra bana geldi." Ufuk mırıldanmasıyla Can bi' bakış atıp geri bana döndü. "Ufuk abim ve Uraz abim en son abilerim. İkisi aynı anda doğmuş biliyor musun? Hatta, hatta Uraz abim 3 dakika önce doğmuş. Bu yüzden Ufuk abimle çok uğraşıyor." Abilerinden göz gezdirip tekrar bana döndü. "Onlarda öğrenci ama öğretmenleri Sıraç abim değilmiş. Belki senin öğretmenin olur?" Ben sessizliğimi korumuş öylece Can'a bakakalmıştım. Bu sessizliğimi gören Ufuk araya girme ihtiyacı hissetmiş olmalıydı ki o cevap verdi Can'a. "Belki olabilir Cankuşum. Şimdi de eğer isterse ablan kendinden bahsetsin. Ne dersin Mahperi?" Gözlerimi masanın etrafındakiler de gezdirip Can'a döndüm. Ellerini çenesinin altına koymuş masaya yaslanmış şekilde beni izliyordu. "17 yaşındayım. Öğrenciyim bende ama benim şuanlık mesleğim var Can." "Öyle mi? Nerde çalışıyorsun?" Melih Bey'in sorusuyla ona çevirdim bakışlarımı. "Bir kafede çalışıyorum." "Okul zamanı çalışmıyorsun ama değil mi?" Sıkıntılı bir nefes verdim. "Çalışıyorum." "Derslerini nasıl hallediyorsun peki?" Bu sefer Ufuk konuşmuştu. "Dışarıdan nasıl duruyor bilmiyorum ama normal bir ailenin içinde değilim. Aile bile denmez." Sena Hanım'ın gözlerini yine dolmuştu ve yutkunmaya çalışıyordu. "Bunu fazla sorgulamayın isterseniz, bana acıyın diye de demedim. Yaptığım işten utanacak değilim." Gözlerim o an doktorla kesişti. İfadesiz duran suratı gitmiş çatık kaşlarıyla sorgulayan surat ifadesi gelmişti. ... Desteklerinizi esirgemeyin lütfen. Bu platforma alışmak biraz zor geliyor ama hayırlısı. Eksik olduğum veya yanlış olan bir şey varsa belirtebilirsiniz.
|
0% |