@linazkiz
|
İyi okumalar. ... Boğazımı temizleyip hepsinde tek tek gözlerimi gezdirdim. Melih Bey hariç herkes buradaydı. Gözlerimi Sıraç'ta durdurdum. Tepkisiz bakıyordu bana. Gözlerindeki duygular bile anlaşılmıyordu. "Kapı dinlemenin ayıp bir şey olduğunu bu yaştan sonra ben mi öğreteyim?" Dediklerine kulak asmamıştım. "Kendi paramı kendim kazanabiliyor ve bu yüzden kimsenin parasına ihtiyacım kalmıyor Sıraç. Senelerdir bu böyle. Kimsenin parasına muhtaç değilim." Alaz'a çevirdim gözlerimi bu sefer. "Ama sana hak verdim biliyor musun, Ayaz?" Kaşları çatıldı. Kim kendi hakkında kötü konuşulan bir konuya hak verirdi ki zaten? "Daha iki kez bile görmediğiniz yabancı birini evine davet etmek, ailenizin içine almak tehlikelidir elbette." Arkamdan gelen adım sesleriyle kısa bir es verdim. "Ne oluyor burda? Kızım, niye oturmuyorsun?" Ona kulak vermeden gözlerimi Alaz'ın üzerinde tuttum. "Bu evin mantıklısı sen olsan gerek Alaz. Artık oğullarınızı dinleseniz daha iyi olur Sena Hanım. Sonuçta evinize gelen yabancılar paranız için hatta şöhretiniz için bile gelebilir, değil mi Sıraç?" Kafamı alayla salladım aşağı yukarı. "Neyse daha fazla uzatmayalım. İyi geceler herkese, bu gece burada sonlansın." Diyip arkamı döndüm. Melih Bey Kaşları çatılmış ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yanından usulca geçip kapıdan çıktım. Gecenin karanlığında gözlerimi gezdirip sağ tarafa doğru gitmeye başladım. Bir taksi durağı bulmalı ve otele gitmeliydim. Bu aralar fazla açılmış, paramı idareli kullanamamıştım. Oteliydi taksi parasıydı derken elimdeki para sonlanacaktı. Sıraç ve Alaz'ın dedikleri pek umrumda olmamıştı. Hayatımda bir yer kapsamıyorlardı. Yine de Sıraç'ın yaptığı ithamlara sessiz kalacak değildim. Belki bende sıcak kanlı biri değildim fakat onlar kadar da önyargılı değildim. Yanımdan gelen araba sesini ilk başta umursamadım fakat benimle aynı hızda gitmeye başlayınca dikkatimi çekmişti elbette ki. "Cadı! Şşt sana diyorum minik cadı!" Tabiki de Ufuk'un sesiydi. Olduğum yerde durup Ufuk'a döndüm. Şoför koltuğunun yan tarafında oturan Ufuk ile göz göze gelip sert bakışlarımı ona yöneltmiştim. "Gece vakti bir kadının yanına böyle yaklaşırsan, hele birde arabayla, o kadın korkusundan dolayı her şeyi yapabilir. Dua et ki bende senin boynuna çantamdaki bıçağı dayamadım." Yutkunduğunu hareket eden adem elmasından anlamıştım. "Tamam haşin cadım ya, kızma. Hem insan abisine karşı böyle mi konuşurmuş hiç?" Sert bakışlarımı onun gözlerine dikmiş bakıyorken yine lafa atlamıştı. "Hadi atla arkaya, bırakalım seni." Bir anda fark ettiğim gerçekle başımı hafif eğip şoför koltuğunda kimin oturduğuna baktım. Urazla göz göze gelince yutkunup geri Ufuk'a döndüm. "Gerek yok Ufuk, ben kendim gidebilirim." "Şşt, itiraz kabul etmiyoruz." Kararsız bakışlarımı görmüş olacak ki tekrar girdi lafa. "Minik cadım hadii! Küçük çocuğumuzu dışarıda bırakacak değiliz ya." "Minik dediğin kız seni-" Derin nefes alıp kendimi durdurdum. "Tövbe Allah'ım, tövbe." Daha fazla uğraşmak istemediğim için arka koltuğa kendimi atmıştım. Bilmemde arabanın çalışması bir oldu. Ufuk kafasını iki koltuğun arasından uzatarak bana döndü. "Cadım sen abilerimin dediklerine bakma, onlar adına ben-" "Kimse adına özür dileme Ufuk, herkes kendi hatasını üstlenebilecek yaşta." Boğazımı temizledim ve devam ettim. "Ve ek olarak cadı değilim ben." Benim sahiplenmesi hoşuma gitmiyor değildi fakat inkar etmek daha kolay geliyordu. "En azından bunlara şahit olup üzülmeni istemezdim." O da benim gibi minik bir es verdim ve devam etti. "Ve ek olarak sen benim cadımsın." Son dediğini görmezden geldim. "Ufuk, daha yeni tanıştığım insanların söylemlerine üzülmem çünkü benim hayatımda yer kaplamıyorlar. Onlar en fazla 15 dakika konuşurlar benim hakkımda sonrasında zaten olmayacaklar." Gözlerine hüzün oturmuştu. Uraz ise sessizce dinliyordu bizi. "Bu kişiler biyolojik olarak abim olsalar bile umursamam. Çünkü yabancıyız birbirimize. Görüşmek istemezsem eğer görüşmem, benim elimde sonuçta bu." "Haklısın güzelim. Ama biz yani özellikle ben seninle asla ve asla irtibatı kesmek istemiyorum. Yıllar sonra kardeşimi bulmuşum abi ben, tabii ki bırakmayacağım." Belki ilk defa tebessüm ettim ona. Bununla yetindim ve o da bununla yetindi. Gözlerinden anladım mutluluğunu. "Kızım sen hep gül lan!" Bu nasıl bir cümleydi ya? Bunu duymamla dişlerimi gösterecek kadar gülümsedim, hatta kafam hafif arkaya düşmüştü. Şuan ki halimizin saçmalığına gülüyordum galiba. "Uraz, lan! Şu gözlerini birkaç saniyeliğine yoldan ayır da bu güzelliği kaçırma." Dikiz aynasından saniyelik Uraz ile göz göze geldim. Hayretle bana bakıyordu, doğrusu bakıyorlardı. Ne yani, daha önce gülen insan görmemişler miydi? Utanıp gülmemi kestim bir anda. Böyle bakmaları gerçekten insanı utandırıyordu. "Ay birde utanırmış bu cadı!" "Ufuk!" Utandığım için sinirlenmeye de başlamıştım. "Dönsene önüne ya!" "Aa ne cazgır bir şey çıktı bu kız canım! A-a." Yapmacık yapmacık konuşup yanağımdan makas aldı. "Neyse belim ağrımıştı arkaya dönmekten zaten." İçimden sabır çekmekle yetinmiştim. "Nereye bırakacağız şimdi seni?" Uraz'ın sesini ilk defa duymamla şaşkınlığımı belli etmemeye çalıştım ama engelleyemedim. "Iı şey, şeye," Saçmaladığımı fark edince hemen kendimi toparlamış ve pansiyonun adını söylemiştim. "Orası neresi ya?" Ufuk'un sesiyle telefonunu elinden almış konumu girip geri vermiştim. Telefonu bir yere sabitleyip Uraz'ın görebilmesini sağlamıştı. Konuma bakıp kaşlarını çattığını gördüm. Ufuk'a bir bakış attığını sonrasında Ufuk'un da konuma dikkatle baktığını gördüm. Geçtiğimiz yolları inceliyor gibi dursamda gözümden pek bir şey kaçmazdı. Kaldığım konumu beğenmemiş gibiydiler. ♤ Kaldığım pansiyonun önüne geldiğimizde iç çekip onlara döndüm. "Teşekkür ederim bıraktığınız için, iyi akşamlar." İnmeye niyetlendiğim an Ufuk'un sesi ile durmak zorunda kalmıştım. "Mahperi, güzelim. Burası sanki, sanki pek güvenli değil gibi. Tanıdığımız güvendiğimiz oteller var, oraya götürelim seni. Olur mu?" "Düşündüğün için sağol Ufuk ama gerek yok. Kendi başımın çaresine bakabilirim." Arabadan inip Ufuk'un açtığı cama döndüm. "Cadı, yapma böyle." Tam dudaklarımı aralamış konuşacaktım ki Uraz girdi araya. Arabadan çıkmış, bi eli ile kapıyı tutarken bana bakıyordu. "Peri, rica ediyoruz. Rica ediyorum. Lütfen bizi dinle." Yumuşacık çıkan sesi ile ona bakakaldım. Şefkatli çıkan sesi beni fazlasıyla şaşırmıştı. Hatta... Hatta etrafıma ördüğüm duvarların çatırdadığını duymuştum. Ama bu kadar kolay olmamalıydı ki. ... Merhaba. Bugün pek iyi değildim ve bunu bölüme yansıttıysam özür dilerim. Yansıtmamaya çalışsamda bilmiyorum becerebildim mi. Pek özel hayatı taşımayacağım buraya elbette ama insanlar en sevdikleri tarafından sınanırmış ya, bende sınanıyorum galiba. Hayır olsun diyelim.
Bu bölümü de ara bölüm gibi düşünün lütfen, normalde bu kadar kısa atmazdım ama bölümsüz geçirmek istemedim günü. Diğer bölümler böyle olmayacak. Özrümü kabul edin lütfen. |
0% |