Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9. Bölüm

@linazkiz

1000 okunmaya ulaşmak benim için çok değerli ve sadece 8 bölümde buna ulaşmak gerçekten çok mutlu etti beni.

Herkese çok teşekkür ediyorum.

Destek verenden vermeyene kadar herkese.

İyi okumalar.

...

Kapının açılmasıyla içeri girdim.

"Hoşgeldin."

Tebessüm ettim.

"Hoşbuldum."

"Gir içeri, hadi. Bekleme öyle, yabancı yerde değilsin ya!"

Sessiz kalıp içeri girdim. Kendimi koltuğa attım.

Ela'nın da içeri girip oturmasıyla ona odaklandım.

"Metin yok mu?"

"Yok canım, markete gitti."

Ela beni eve çağırmış onda kalmamı istemişti. Ama şöyle bir şey vardı ki, Ela ve Metin birlikte yaşamaya başlamışlardı ve ben bunu birkaç saat önce öğrenmiştim. Gelmek istemeyince de izin vermemişti.

"Emrivakiden hoşlanmıyorum, biliyorsun."

Sıkıntıyla nefes alıp gözlerini kaçırdı. Ela, temasın insanları yatıştırdığını düşünüyordu ve bu sebeple oturduğu yerden yanıma geldi.

"Peri'm, bunu önceden söyleseydim gelmezdin ki!"

"Gelmezdim elbette Ela!"

Tek bacağını kalçasının altına alıp bana döndü oturduğu yerde. Bende onu taklit edip ona döndüm.

"Yavrum yabancı değiliz ki biz sana."

"Ela, tek yaşasan neyse ama nişanlın ile birlikte yaşamaya karar vermişsin. Hemde pat diye!"

"Ya seviyoruz biz birbirimizi."

"Güzelim daha 18 yaşındasın, daha üniversite sınavı kazanacaksın. Mezun senende ders çalışmak yerine evlilik hazırlığı yapıyorsun be güzelim!"

Ela benden 1 yaş büyüktü, ben lise son sınıfa geçerken o mezuna kalmıştı. Bir sene daha çalışmak istediğini söylemişti.

Ela'nın ailesi o liseye geçtiği zaman vefat etmişti. Maddi imkanları iyiydi hatta bu yüzden mahalleden taşınmışlardı fakat biz ayrılmamıştık.

"Kalbimi kaptırdım."

Ona ve onun o hüzünlü bakan gözlerine kıyamayıp kolundan tutup göğsüme yasladım. Sımsıkı sarıldım ona.

"Biraz da sen anlat. Canın sıkkın belli ki. Noldu?"

Kafasını kaldırıp bana baktı.

"Her zamanki şeyler."

Bana inanmaz gözlerle baktı.

"İşten ayrıldım."

"Oh çok şükür ya! Hiç istemiyordum zaten orada çalışmanı. O pislik adam hakkını bile vermiyordu sana. Ayrılmana ne sebep oldu peki?"

Kafasını geri aynı yere yaslamasını sağlayıp sorusuna cevap verdim.

"Sıraç sayesinde."

Kaşlarını çattığını görmesem bile anlayabiliyordum.

"Sıraç kim be?"

"3. Biyolojik. Öğretmen olan."

"Hee, niye onun sayesinde oldu peki?"

Sıkıntılı bir iç çektim.

"Tarık abuk subuk konuşunca bu da duydu. Nasıl duydu bilmiyorum ama duydu işte. Üstüne atladı."

Hemen yerinden doğrulup bana baktı.

"Ne dedi o hamam böceği sana?"

Küfür etmemek için verdiği çaba beni gülümsetmeye yetmişti.

"Boşver o adam denilemeyecek haysiyetsizi."

Konuşmaya devam edecekken ısrarlı bakışlarımı görünce sessiz kaldı bir süre. Ama bir süre işte.

"Ee senin canın buna sıkılacak değil ya."

Gözlerimi kaçırıp beyaz renklerden oluşan sade salonu inceledim.

"Peri! Kızım gizlimiz saklımız mı var ya? Aşk olsun!"

"Kafam karışıyor Ela. Hepsi çok farklı davranıyor ve ben hepsine teker teker yetişemiyorum."

Ela bana hüzünlü gözlerle bakmaya başlamıştı tekrardan ama bu sefer benim için hüzünlenmişti.

"Hepsine yetişme gibi bir derdim yok ama dibimden ayrılmıyorlar ki!"

Gözlerim acıyordu artık. Kesinlikle uykusuzluktandı.

"Burak'ı anlayamıyorum, Alaz'ı da öyle. Hatta hatta Sıraç'ı da!"

Sinirlenmiştim ve sinirlenmekte de haklıydım.

"Ne yaptılar?"

"Sırf paraları için onların evine gitmiş olabileceğimi hatta sadece onlarla ilgili bilgileri satmamın bile bana yeterince kazandıracağını ima etti."

İçimi ona dökecek olmak bile beni rahatlatıyordu.

"Bak bana uzak olmalarını anlıyorum, gerçekten. Ama bu önyargılı halleri beni yoruyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum."

"Biyolojik anne ve baban peki?"

"Onların hiçbir şeyden haberi yok bence. Ki bende gidip şikayet edemem ya oğullarını ona."

"Doğru."

"Biliyorsun ben her zaman ne yapacağımı bilirim, önceden karar veririm... Ama onlar yüzünden bir boşlukta gibiyim. Her şey bir anda yaşanıyor ve ben sadece izleyebiliyorum. Olaylara müdahil olamıyorum bile!"

Kendime nefeslenebilmek için zaman tanıdım.

"Gel güzelim."

Ela beni dizlerine yatırmış sımsıkı bağlı saçlarımı açıp okşamaya başladı.

"Çıkmazda hissediyorum kendimi Ela. Ve ben daha yolun başındayım!"

"İsyan etme güzelim, her şey yoluna girecek inan bana."

Onun saçlarımı okşayan elleriyle mayışmaya başlamış ve minik bir uykuya dalmıştım.

Uyandığımda Metin eve gelmiş ve Ela ile birlikte yemeği hazırlamışlardı. Şimdi ise sofranın başında derin bir sessizlik ile yemeğimizi yiyorduk.

Bu derin sessizliği Metin boğazını temizleyerek bozdu.

"Ee Mahperi, nasıl gidiyor hayat?"

"İyi diyelim iyi olsun Metin. Sen?"

"Ben iyiyim ya. Sevdiğim kadın yanımda, her şey de gayet yolunda. İyi gidiyor yani."

Ona ve Ela'ya gözlerimi değdirip geri tabağıma döndüm.

"İyi ne güzel."

Yerinde kıpırdanmaya devam ediyordu. Bir derdi vardı belli ki. Ela da da anlam veremediğim bir huzursuzluk vardı fakat bu huzursuzluk Metin'den bağımsız gibiydi.

"Ne kadar kalmayı düşünüyorsun Mahperi?"

Metin'in ani sorusu beklemediğim yerden gelmişti.

"Metin!"

"Ne var canım? Kötü amaçlı sormuyorum ya. Merak ettim."

"Fazla kalmam Metin, merak etmene lüzum yok."

Ela'ya gözlerimi dikip devam ettim.

"Evet. Metin ağzındaki baklayı çıkardı, sıra sende Ela."

Gözlerinde ki mahcubiyet şaşkınlığa dönüşürken bu ana, anbean şahit oluyordum.

En yakın arkadaşımın hareketlerinden bazı şeyleri anlayabiliyordum şuan olduğu gibi. İçini huzursuz eden ve bana söylemesi gereken bir şey vardı.

"Ne baklası canım?"

Diyip gergince güldü.

"Ela, hadi."

Metin olayı anlamamış bir bana bir Ela'ya bakıyordu.

"Geri gelecekmiş."

Metin'in kaşları çatılmış kimin geleceğini sorguluyordu.

"Kim gelecekmiş sevgilim? Hem ne bu gerginlik? Hiçbir şey anlayamıyorum."

Ben de hiçbir cevap vermeden gözlerimi Ela'ya dikmiş bekliyordum.

"Ç-Çınar. Çınar gelmeye karar vermiş."

Çınar.

Gelmeye.

Karar.

Vermiş.

Çınar gelmeye karar vermiş.

Bunu anlayıp sindirmem biraz uzun sürmüştü.

Metin alaycı tavrını bir kenara bırakmış, ciddileşmişti.

"Çınar kim Ela?"

Çınar bizim en yakınımızdı. Bizi her beladan kurtaranımızdı. Ama geçmiş zamandı hepsi. Aramız açılmıştı ve ben her şeyi geçmişte bırakma kararı vermiştim.

"Gelsin. Koskoca şehir sonuçta değil mi?"

Ela bana hüzünlü gözlerle bakıyordu.

"Lan bana da anlatınsana!"

Bir anda bağırmasıyla Ela yerinden sıçramış bende sinirlenmiştim.

"Ne diye bağırıyorsun? Sakince bekle işte kenarda."

Laflarıma daha da sinirlenmiş olmalıydı ki çatalı tutan eli, çatalı daha sıkı tutar hale gelmişti.

"Bir şey daha var..."

"Ela uzatma, söyle."

Fazlasıyla gerilmiştim.

"Ben onunla hâlâ konuşuyorum, biliyorsun."

O iletişimi kesememişti.

Sessiz kalmama karşılık o devam etmişti.

"O yani Çınar. Imm... Seninle de görüşmek istiyormuş. Şey... Buraya gelince yani."

Derin nefesler alıp verdim.

Her şey üst üste gelirdi zaten hiçbiri tek tek gelmezdi.

Aile olaylarının üzerine birde Çınar meselesi olmasaydı eksik kalırdı.

"Bak Ela, ben bazı şeyleri kaldıramam. En yakınım olarak bunları bilmene rağmen tekrar söylüyorum. Ben bazı şeyleri kaldıramam."

"Mahperi-"

"Ela, o da benim en yakınımdı. Ama 'dı' işte. En iyi sen ve o bilirdiniz hassas noktalarımı. Ben oralardan vurulunca vazgeçtim ondan. Zaten o da vazgeçmişti benden."

"Mahperi bizim bizden başka kimsemiz yok ki. Nasıl vazgeçelim?"

"Sanki ilk başta ben vazgeçmişim gibi konuşma Ela! O gitti bizim de arkadaşlığımız bitti! Gelirse gelsin ama ben yokum. Benim bana güvenmeyen dostum olamaz."

Ela'nın bana seslenmesini bosverip ayağa kalkmış kapıya ilerlemiştim. Zaten o sırada Metin'in lafa girdiğini duymuştum. Ela onunla oyalanır beni unuturdu birkaç dakikalığına.

"Ne demek, bizim bizden başka kimsemiz yok?! Ben neyim burada Ela?!"

Bu adam iyi değildi.

Evden çıkarken yanıma telefonumu almayı unutmamıştım.

Burdan sessiz sakin bir yere gitmek istesem de saat gece yarısına geldiği için nereye gidersem gideyim sakin olacaktı zaten. Bende sahile gitmeye karar verdim. Yaz sonlarındaydık ve hava sıcaktı ama buna rağmen geceleri, sahil kenarı eserdi. Bunu dert etmeden yoluma devam ettim, üşümek iyi gelirdi belki.

Çınar, aynı Ela gibi çocukluktan beri arkadaşımdı. En yakınımdı Ela ile birlikte. Hatta Ela'ya anlatamadığım bazı şeyleri ona anlatır ondan akıl alırdım. Ela duygusaldı ve objektif bakamazdı. O ise bir abi hatta bir baba gibi yanımda durur, bana akıl verir, çaktırmadan doğru yola yönlendirirdi.

O anne olacak kadının eve adam atmalarında başım az belaya girmemişti. O sesler bile benim için bir azaptı resmen. O gelen adamların bana dokunmaya çalışmaları aklıma geldikçe beni ürpertir, o anlara götürürdü.

O zamanlar onun yanına gider, tüm dünyadan saklanırdım. O da bana kol kanat gerer benimle birlikte bir köşeye oturup hayattan soyutlanmaya razı olurdu. Benim kahramanımdı küçükken.

Ama sonra birine aşık oldu. Aşkın insanı değiştirdiğine onları görünce şahit olmuştum. Çınar kıza kapılıp gitmişti, onu dünyadan bu sefer o kız soyutlamış bize bile ulaşmasına izin vermemişti. Ama en son nokta bizim patlama noktamız olmuş, Çınar ile tüm ilişkimiz bitmişti.

Benim Çınar'a göz koyduğumu ve onu tehdit ettiğimi söylemişti kız. Buna çocuk bile inanmaz denen yalanlarından biriydi. Ama Çınar ses etmemişti.

.

"Çınar? Ses etsene oğlum! Saçmalama desene!"

Baktı bana sadece.

"Çınar..."

Sesim yalvarır gibi çıkmıştı.

"Peri, yıllardır beraberiz. Etrafında sana destek olan tek erkek benim. Benden hoşlanmış olabilirsin, anlarım. Ama bunu kız arkadaşıma yansıtman ve onu bıçakla tehdit etmen-"

"Ne anlatıyorsun sen be?! Ne bıçağı?! Ne tehdit etmesi?!"

"O her zaman yanında taşıdığın bıçaktan bahsediyorum."

Nefeslendim.

"Bak Çınar biz abi kardeş gibiydik, bunu dile getiren hep sendin. Şimdi nasıl olur da... Nasıl olur da sana aşık olduğumu söyleyebilirsin?"

"Kalp bu Mahperi. Ne olacağı belli olmaz, lütfen kalbine engel ol ki-"

"Ne yaparsın Çınar?! Engel olmazsam ne yaparsın?!"

"Biter her şey Mahperi!"

Kaçıncı Mahperi demesiydi bu, ben hani hep onun için Peri'ydim?

"Ben sana canım dedim be! Canımdın!"

"Mahperi..."

"Tamam, bitsin Çınar. Bu saçmalığa daha fazla katlanamam."

Söylediklerinden anında pişman olduğunu gözlerinden okusamda olanla ölene çare yoktu. Onu arkamda bırakıp uzaklaştım. Arkamdan seslensede her şey bitmişti artık.

.

Günlerce bana inanması icin yalvarsam da bu son olan olay her şeyi bitirmişti. Zaten sonrasında kızın isteğiyle şehir dışına gitmişlerdi. Olaylar iki yıl önce yaşansa da içimde hâlâ yaraydı.

İki yıl önce 15 yaşında olsam da bazen olgunluk yaşta değil baştaydı. Ki zaten benim çocuk olma gibi bir şansım yoktu. Hep aklı başında olmak zorundaydım.

Bu sırada sahile gelmiş banklara oturmuştum. Serin esen rüzgar tüylerimi ürpertmişti.

Gözlerimi kapatıp sadece kendime odaklanmak istemiştim. Kendimle baş başa kalmak. Kimse de yoktu zaten sahilde.

Bir süre böylece durdum. Çınar'ı unuttum, biyolojik aileyi unuttum. Nefeslendim.

Tabi bu an yanıma birinin oturmasıyla sona ermişti. Yanıma geleni umursamamaya çalışmış, gözlerimi de açmamıştım. Bana bir kez dokunsun belimde bulunan minik bıçağı çıkarırdım.

"Açmayacak mısın gözlerini?"

"Ne sen gelmiş ol ne de ben senin sesini duymuş olayım. Gitmen için fırsat veriyorum, hadi."

"Peri-"

Gözlerimi açıp ona döndüm.

"Adım Mahperi!"

"Ama ben Peri demek istiyorum."

Sinirle nefes alıp verdim.

"Senin isteklerin umrumda gibi duruyor mu sence?"

"Yok. Umrunda olsa eve gel dediğimde gelirdin zaten."

"Kalbini kırmak istemiyorum, Uraz. Git hadi."

Etrafına bakındı. Boş sahilde gözlerini gezdirdi boydan boya.

"Tek bırakamam ki seni burada."

Sessiz kalmayı tercih ettim.

Cidden evrenin bana karşı oynadığını düşünecektim. Her şey bu kadar üst üste gelemezdi.

Sinirlerim bozuldu bir anda, gözlerim dolmaya başladı. Beni dikkatle izleyen Uraz'ın gözlerinden de bu durum kaçmadı elbette ki.

Gerçekten sinirlerim alt üst olmuş, ne hissedeceğimi şaşırmıştım.

Uraz elini başıma doğru uzatıp izin ister gibi baktı. Ters tepki vermediğimi farkedince bundan cesaret almış olmalı ki hafifçe başımı kavrayıp omzuna yatırdı. Kolunu da omzuma atıp iyice sardı beni.

Ruhumu sardı.

...

Desteklerinizi bekliyorum.

Metin senden hiç iyi enerji almıyorum canım.

Loading...
0%