25. Bölüm

24. Bölüm

Linaz
linazkiz

Hellooo,

17 Bin oldu gözümün çiçeğiii.

Destekleriniz için teşekkür ediyoruuuum. <3

Bu sefer oy sınırımız dolmadan atıyorum fakat bu bölümümüzde dolduralım lütfen.

Sınırımız 80 oy 30 yorum olsun.

Yorum sınırını doldu mu diye hesaplarken benim yanıtlarımı çıkarın lütfen.

Hatam varsa belirtin lütfen.

İyi okumalar...

 

 

 

Kapı ziline basmadan sadece vurarak açılmasını bekledim, Can uyuyor olabilirdi ve ben biricik kardeşimi uyandırmak istemezdim.

Sıkı sıkı sarıldığım oyuncağımla küçük bir çocuk gibi duruyor olabilirdim belki fakat pekte umrumda değildi. Elimde de bir oyuncak mağazasına ait bir poşet vardı. Can oyuncağımı görünce belki kıskanıp üzülebilirdi, en nihayetinde küçük bir çocuktu o. Bu yüzden ona da bir uzaktan kumandalı araba almıştık.

Kapı açılınca karşımda Ufuk'u bulmuştum. Hemen atılıp sarıldı bana, sımsıkı sardı etrafımı.

"Cadı'm! Canım kardeşiiim! Nerelere gittin bensiz?! Annem de tuttu bırakmadı zaten beni!"

Kollarımı beline dolarken minik bir kahkaha attım. Tatlıydı bu şebek.

"Ya Ufuk! Saçmalama! Altı üstü babamla bir gece dışarı çıktık."

Ufuk benden hızla ayrılıp omuzlarımdan tuttu.

"Ne? Baba mı?"

Bir an ne yapacağımı şaşırsamda yine gülmüştüm, başımı hafif çevirerek arkamdaki babama baktım. O da yüzündeki gülümsemeyle bize bakıyordu. Bakışlarını Ufuk'a sabitleyip yalandan çattı kaşlarını.

"Eşek sıpası! Ne diyecekti kızım bana? Dayı mı?"

"Ya baba ne alaka? Ben onu mu diyorum sanki?"

Babama göz devirip tekrar bana döndü fakat bu tavrına karşılık babamdan da minik(!) bir tokat yemişti ensesine.

"Göz devirme babaya! Hadi girin içeri bakıyım. Annen nerde oğlum?"

Ufuk kolunu omzuma atarak beni kendine çekip içeri yürüttü.

"Can ile ilgileniyordu, yarın okula gidecek ya. Sanki biz gitmeyeceğiz."

"Siz geç başlamıyor musunuz ya? Üniversiteli değil misiniz siz?"

Ufuk gözlerini kısarak baktı bana.

"Sus kız sen! Abiye karşı gelinmez. Abi demişken,"

Ayakkabılarımı onun kolunun altında çıkarmaya çalışırken kulağıma yaklaştı.

"Bana ne zaman abi diyeceksin Cadı'm?"

Ne diyeceğimi bilemedim bir an. O da abi kelimeisni hakediyordu elbette fakat o bana abiden çok arkadaş hatta ikiz gibiydi.

"Ne bileyim canım, bunun zamanı mı var?"

"Ya Mahperi!"

Babam arkamızdan kapıyı kapatıp yanımıza gelirken olaya müdahale etti, bu sırada da ben ayakkabılarımı çıkarmayı başarabilmiştim. İçimden minik bir şükür çekerek çıplak zemine bastım. Ayakkabı ne kadar iyi olursa olsun yoruyordu beni.

"Ufuk, darlama kardeşini oğlum."

Salona doğru adımlamaya başladığımız zaman içeriden gelen sesleri duyabiliyordum. Hepsi orada olmalıydı.

"Mahperi ya! O kadar kol kanat açtım sana, abim de abim dedim peşinden dolaştım, kuyruğun oldum! Bana revâ mı bu?!"

Yalandan kaşlarımı çatıp baktım ona.

"Başıma mı kakıyorsun sen yaptıklarını?"

"Tövbe hâşâ abim, yapar mıyım öyle şey?"

Başımı alayla salladım aşağı yukarı, sanki tanımıyordum onu.

"Hıı tabi tabi!"

Kulağımın dibine girerek konuşmaya başlamıştı bu sefer, kulağıma vuran nefesi beni huylandırmış, başımı ona doğru eğmeme sebep olmuştu.

"Mahperiiii! Abinim ben seniiiin!"

Gıdıklanmamdan ötürü yüzümde büyük bir gülümseme vardı. Tabi ben bu gülümsemeye sebep sadece gıdıklanmamı sürüyordum fakat içten içe biliyordum ki Ufuk bu kadar dibime girmese bile ben ona hep gülerdim.

"Ya niye tüm i harflerini uzatarak söylüyorsun? Hem sağır mıyım ben?"

Yüzü ağlak bir ifadeye büründü, anlık benden uzaklaşıp yüzüme saf saf baktı ama geri dibime girip konuşmaya başladı. Fakat konuşmasından anlıyordum ki biraz önceki cümlelerim onda hiçbir etkisi yoktu.

"Geceleri gelip böyle fısıldayacağım artık kulağına; 'Abi deee.' 'Abi deee.' diye. O yüzden Haşin Cadı bana abi deee."

Fazla yüksek olmasa da dudaklarımın arasında bir kahkaha yükseldi, arkamdan babamın da güldüğünü duyabiliyordum.

Ben bu hallerimize gülerken salona girmiştik bile, tahmin ettiğim gibi herkes buradaydı. Can annemle konuşurken bakışları bizim çıkardığımız seslerle beraber bize dönmüş ve gözleri parlamıştı.

"Abla!"

Can'ın bana doğru koşmasıyla eğilip kucağıma almıştım hemen.

"Ablacığım."

Boynuma sımsıkı sarılmıştı kucağıma almamla beraber.

"Aman bana böyle sarılma Can!"

Bezgin gözlerle Ufuk'a baktım.

"Bunu da kıskanmazsın Ufuk!"

Can abisini hiç umursamadan ayrılıp bana baktı.

"Abla bak yeni çantama! Alaz abim hediye almış bana!"

Minik eliyle gösterdiği annemin yanında duran çantaya baktım ilk başta, sonrasında Alaz'a baktım. Düz bir ifadeyle bakıyordu her zamanki gibi.

"Ne güzel ablacığım, güzel günlerde kullan."

"Teşekkür ederim."

Ona gülümseyerek yere bıraktım.

"Annem hoşgeldin, nasıldı akşamınız?"

Annemin sorusuyla yanına ilerleyip oturdum. O da hemen saçlarımı okşamaya başlamış ilgiyle dudaklarımın arasından çıkacakları bekliyordu. Karşımda da muhteşem üçlü ve yanda duran ikili koltukta da abim vardı. Göz göze gelince gülümsedim ona, o da bana güzel bir tebessümle karşılık verdi.

Babama imayla dönüp baktım sonrasında. Aklıma yaşananlar gelmişti ve fazlasıyla gülesim vardı.

"Güzeldi. Eğlendim baya."

"Ne güzel. Melihciğim, sen?"

Ben hâlâ imayla bakarken kaşlarını hafifçe indirip kaldırdı anneme belli etmeden. Bu hâline sinsi sinsi güldüm, annemden korkuyor olmalıydı. Sıraç'ın yanındaki boş yere otururken ki yutkunuşunu da gözden kaçırmamıştım.

"İyiydi hayatım, eğlendim ben de."

Can bu sırada çantasını önüme getirmiş detaylarını gösteriyordu fakat gözleri koltuğun kenarında bıraktığım ayıcıktaydı.

"Çantana bayıldım gerçekten, buna uyumlu defterler de alalım hatta. Spidermanli falan..."

Gözleri sanki daha çok parlayabilirmiş gibi parlamıştı kelimelerimle birlikte. Koluma sarılıp alttan tatlı tatlı baktı bana.

"Ya abla, gerçekten mi?!"

Bende başımı salladım onun bu şirin hâline karşılık.

"Tabi ki Can'ım. Yarın sen git ne alınacağını öğren, neye ihtiyacın var öğren. Ona göre istediğin ne varsa alırız."

Sevinçle yerinde zıpladı bir iki kez ama hâlâ kolumu bırakmıyordu. Hafifçe kulağına eğildim ve sanki sır veriyormuşcasına konuştum.

"Ama sana ayrı bir sürprizim var."

İri gözleri büyüdü heyecanla.

"Ne?! Ne var?!"

Farkındaydım, salondaki tüm odak bizdeydi fakat umursamadan önümdeki bu miniğe odaklandım. Ayıcığın yanına koyduğum poşeti alarak ona uzattım.

"Al bakalım."

İçimden büyük kutuyu çıkardı hızlıca. Kıpkırmızı parlak bir arabaydı, ne kadar basit olsada göz kamaştırıcıydı.

"Uzaktan kumandalı araba!"

Arabayı hızlı ama narince koltuğun boş yerine bırakıp boynuma atladı.

"Çok, çok, çok teşekkür ederim ablacığım."

Heyecanla ve yaşının getirisiyle bazı harfleri kaysada umursamadan sımsıkı sarıldım ona.

"Rica ederim birtanem ama babamla birlikte seçtik."

Kelimelerimle birlikte benden ayrılıp babama sarıldı.

"Baba mı?"

Sıraç'ın şok olmuş sesiyle bakışlar Can'dan ona dönmüştü. Kaşları çatılmış bana bakıyordu.

"Öyle."

Alayla gülmeye başladı bir anda. Can babamdan ayrılmış abisine korkuyla bakmaya başlamıştı. Aramızdaki gerginliği hissediyor olmalıydı.

"Can, istersen arabanı şarja tak ki hemen dolsun hemen de oynayabilelim."

Gözlerini bana çevirip başını yavaşça onaylarcasına salladı. Annem elimi tutup gülümsemişti şuan Can burada olduğu için kendini tuttuğunu anlayabiliyordum bende ona tebessüm edip önüme döndüm.

"Çantanı da al anneciğim."

Sesini çıkarmadan eşyalarını alıp çıktı salondan.

"Ne çabuk alıştı değil mi? İlk baştaki o esip gürleyen kız nerede şimdiki kız nerede?" Alaylı cümlelerinin ardından dönüp bana baktı ve ekledi. "Haksız mıyım Mahperi?"

Sinirlendim fakat duygularımın aksine gülümsedim.

"Öyle, Sıraç."

Otomatik olarak tek kaşım anlık olarak havaya kalkmış geri inmişti.

"Başta buradaki kimseyi tanımıyordum, sizlerde beni tanımıyordunuz tabii..." Gözlerimi ondan ayırıp Alaz'a ve Burak'a değdirdim.

"Hatta bu yüzden fazlasıyla önyargılı davrandınız, bununla kalmadınız çeşit çeşit saldırılarda bulundunuz..."

Geri Sıraç'a baktım.

"Fakat ben yine de haklı buluyorum sizi. Ailenize yabancı birini almak istemediniz, ben de yabancı bir aileye girmek istemedim zaten."

Gözlerini devirdi fakat umursamadan devam ettim.

"İnan ki Sıraç kimse bana hemen alışmadı. Ufuk'un karakteri böyle olmasaydı bana yakın davranamazdı hemen, Uraz da bana nötr davrandı en başta. Babam ve..."

Annem demek bir anlık zor geldi fakat fazla beklemeden devam etmem gerekiyordu.

"Babam ve annemle de kolayca alışamadık birbirimize."

"Kızım..."

Anneme döndüm seslenmesiyle.

"Ben sevmezdim bu sıfatları ama bu dünyada sizden daha fazla hakeden birini tanımıyorum."

Konuşmasına izin vermeden geri döndüm biricik abim Sıraç'a.

"Yani demem o ki Sıraç kimse birbirini ilk gördüğünde sevipte aşık olmadı. Ama birbirimize zaman verdik, tanımaya çalıştık... O zamanla şimdi arasındaki farkta bu! Ben artık az çok biliyorum onların neler sevip sevmediğini. Evet belki daha bir ay anca oldu ama çabalıyoruz... Birileri gibi kenara çekilipte ben izleyeyim demiyoruz."

Bana boş boş bakmaya devam ediyordu. Cümlelerim arasında bazen kaşları kalksa da hatta bazen çatılsada dinlemişti. Onun konuşmasına kalmadan babam girdi araya.

"Sıraç, çok kez konuştuk ama yine tekrarlıyorum. Yapma dedikçe yapıyorsun, yapıyorsunuz. Ne istiyorsunuz bilmiyorum ama şunu bilin ki o bizim kızımız sizin de kardeşiniz! Şu yaşınıza geldiniz fakat ben yine de sizi 5 yaşındaki çocuğu uyarır gibi uyarmak zorunda kalıyorum! Bırakın şu şımarıklığı!"

Araya girmek istiyordum fakat karşımdaki Uraz dizinin üzerindeki elini benim farkedebileceğim şekilde kaldırıp durdurdu beni.

"Sözlerinize dikkat edin diye kaç kere diyeceğim bilmiyorum artık."

"Şımarıkta olduk baba ha? Öyle olsun."

Sıraç ayaklanıp çıktı odadan. Küçük bir sessizliğin ardından Burakta ayaklanınca bakışlar ona döndü.

"Ben bir bakayım ona."

Babam başını sallayarak onayladı onu. Burak'ın da salondan çıkmasıyla babama döndüm.

"İstemiyorum bir daha böyle bir şey."

Kaşları çatıldı, anlamaya çalıştı fakat pek bir şey anlamış gibi de değildi.

"Ben sizin ne kadar çocuğunuzsam o da çocuğunuz. Ve o beni sevmiyor, zorunda da değil zaten ama benim yanımda uyarmayın onu. Agresifken daha da agresifleşiyor."

Sıkıntılı bir nefes verip başıyla onayladı beni. Ortamda derin bir sessizlik oldu fakat bunu annem bozdu.

"Anneciğim,"

Ona dönmemle dolu gözlerini farketmem bir oldu.

"Lütfen, doldurmayın gözlerinizi."

"Anne demen... Benim için çok değerli güzelim. Ben bu an için çok hâyâl kurdum, Mahperi... Teşekkür ederim annem."

Tek eliyle elimi tutarken tek eliyle de gözlerinin altını kuruladı.

"Teşekkür edilecek bir şey yapmadım ki, dediğim her şeyin de arkasındayım hâlâ. Sadece tek istediğim, madem bunca yıl sonra bulduk birbirimizi... Keyfini çıkaralım. Kimse beni sevmek zorunda değil, ben de öyle. Bu yüzden zamanla aynı evde yaşamayı öğreneceğiz."

Sıraç'ı alttan almak kolay değildi evet ama bu eve sonradan gelen bendim ve bunu yapmak zorunda hissediyordum kendimi. Biraz önceki sözlü tartışmamızda daha ileri gidebilir bambaşka şeyler söyleyebilirdim fakat tutmuştum kendimi, öyle olmak zorunda gibi hissetmiştim kendimi.

Annem bir elini yanağıma getirip okşadı.

"Mahperi'm, kızım..."

Koltukta bana yaklaşıp kollarının arasına çekti beni, hiç itiraz etmeden yerleştirdim huzurlu kollarına.

"Özür dilerim."

Kaşlarım çatıldı.

"Şuncacık yaşında bu kadar olgun olmamalıydın."

Onun ne suçu vardı sanki? Hayat beni bu hâle getirdiyse onun suçu neydi?

"Özür dilemeyin."

Arkamda bir hareketlilik hissetmemle etrafıma sarılan kolları görmem eş zamanlı olmuştu.

"Her şeyi halledeceğiz, halledeceğim. Üzmeyin artık kendinizi."

Omzumun üzerinden öpüp kafasını kafama yasladı.

"Yemin ederim üvey çocuğum galiba."

"Ufuk!"

Annemin kızgın sesiyle birbirimizden ayrıldık. Fakat farketmiştim ki tek kızan annem olmayacaktı.

"Ya ayıcığımı ezdiniz!"

Ben babama kızarken annem de Ufuk'a terlik atmakla meşguldü.

"Annee!"

Can içeri bağırarak ve koşarak girince odadaki bütün yaşanan aksiyonlar durmak zorunda kaldı.

"Oğlum koşmasana yavrum."

"Telefonun çalıyor ama."

Anneme telefonu verip benim kucağıma atladı.

"Baba ver oyuncağımı ya!"

Babam hâlâ oyuncağıma sırtını yaslarken onu hafifçe itip aldım ayıcığımı. Sonrasında hem oyuncağımı hem Can'ı sıkıca tutarak ayaklanıp Uraz'ın yanına oturdum ve oyuncağımı diğer tarafa yerleştirdim, Ufuk diğer uçta oturduğu için bir şey olmazdı zaten.

"Abim."

"Abi?"

Uraz'ın omzuna yaslanıp annemin telefon konuşmasını izledim.

"Nasıldı akşamın?"

Yüzümde bir gülümseme belirdi.

"Çok güzeldi. Hiç yaşamadığım şeyler yaşadım ve buna başta ayak uyduramasam da babam yardımcı oldu."

Saçlarımdan öpüp kucağımdaki Can'ın saçlarını karıştırdı.

"Mutlu ol da yeter Peri'm."

Bir şey demeden salondakileri incelemeye devam ettim. Can'ın parmaklarımla oynayışı, annemin sessiz ama hararetli konuşmasını, babamın uzaktan bile belli olan sevgiyle onu izlemesini, Ufuk'un sadece telefona odaklanmasını ve Alaz'ın aynı benim gibi insanları izlemesini tek tek inceledim.

"Tamam Mehmet, zamanı gelince dedim."

Annemin bir anlık yükselmesiyle ona baksakta o özür diler gibi elini kaldırınca Can'a döndüm.

"Uykun gelmedi mi balım?"

"Geldii."

Başımı abimin omzundan kaldırıp göğsüme yaslanan Can'a eğildim.

"Niye uyumuyorsun o zaman?"

"Çünkü seninle durmak istiyorum."

"Ya yiyeceğim seni!"

Diyip yanaklarından öpmeye başladım.

"Ablaa!"

Minik çığlıklarıyla beraber durup kızarmış yanaklarına baktım.

"Ablacığım, benim için uykundan olmana gerek yok ki. Artık hep beraberiz."

Kaşları hüzünle çatılıp baktı alttan alttan bana.

"Ama yarın ikimizde okula gideceğiz."

Alnından öpüp saçlarını geriye yatırarak okşadım.

"Akşamları beraber oluruz balım, beraber uyuruz. Kahvaltıda da birlikte olacağız zaten."

Yüzü yine de asıktı, onu teselli etmeye devam edecektim ki annemin yüksek sesli oflamasıyla ona dönmüştüm.

Telefonu kapatmış, elinde tutuyordu. Onunda yüzü Can gibi asık, canı da sıkkın duruyordu.

"Bir sorun yok değil mi?"

Bana minik bir tebessüm gönderip her şeyin yolunda olduğu mesajını vermeye çalıştı.

"Mahpericiğim, arayan erkek kardeşimdi."

Hiç düşünmediğim ihtimal şimdi önüme serilmişti. Dayım veya teyzem olabileceği ihtimali yoktu benim için. Gözlerim babama kayınca farkettim ki belki de halam veya amcam da vardı, hatta belki de kuzenlerim.

Kaşlarımı şaşkınlıkla hafifçe havaya kaldırıp annemi cevapsız bırakmamak için konuştum.

"Öyle mi?"

"Öyle... Ve senin varlığını öğrendiklerinden beri seninle tanışmak istiyorlar fakat ben biraz daha durmamız gerektiğini düşünüyorum canım."

Başımı onaylar anlamda yavaşça salladım.

"Anlıyorum."

Babam annemi kolunun altına aldığında annemin yutkunmasını farketmiştim. Aramızda zamanında bu aile mevzusu üzerinden birkaç tartışma olduğu için çekiniyor olabilirdi.

"Okulunu yani nakilini de buraya aldırınca tanışmak için biraz daha çabalar oldular şimdi."

Kaşlarım çatıldı bir anlık, hiçbir şey anlamamıştım ve zihnimde de oturtamamıştım.

"Neden?"

"Kuzenlerin yani kardeşlerimin çocukları da o okuldalar. Yani aynı okuldasınız artık ve bu yüzden de tanışmanızı istiyorlar."

 

Biraz sohbet edelim isterseniz,

Açıkçası bu bölüm pek hoşuma gitmedi fakat yapacak bir şey yok.

Bu kitabı fazla uzatmak istemiyorum fakat aklımdaki fikirleri de sığdırabilir miyim bilmiyorum, bir de üstüne başka bir kurgum daha var taslaklar da...

Sınav öğrencisiyim ben, ders çalışmam lazımmm.

Bu arada şunu eklemek istiyorum, ben karşılıklı oy, yorum vesaire yapmıyorum çünkü kendi hakkımızla almış olmuyoruz bunu. En azından ben böyle düşünüyorum.

Bunun için birkaç ısrar oldu falan derken minik bir açıklama yapmak istedim.

Eğer hatam varsa affola, umarım bölümü de beğenmişsinizdir.

Hepinizi öpüyorum ve kaçıyoruuum..

Bölüm : 14.04.2025 20:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...