Yeni Üyelik
17.
Bölüm
@liva_iste

Selamm yeni bir bölümle karşınızdayımm. Lütfen oy atın ve hikaye hakkında yorum yazın bu benim için gerçekten önemli. Eksiklerimi de belirtirseniz sevinirim.

 

⚠️Yanınıza peçete alın⚠️

 

Uyandığımda Alaz arabayı park ediyordu. Kafamı yavaşça kaldırdım ve dışarıya baktım. Daha önce hiç görmediğim, sadece birkaç ev plan, çoğunluğu arazi olan bir yerdi. Ancak bütün evler müstakildi.

 

"Uyandın mı?"

"Yok hala uyuyorum."

 

Arabanın motorunu durdurdu, ardından arabadan indi. Arka kapının önünde durdu ve oturduğum yerin kapısını açtı.

 

"İn!"

"Emredersiniz"

 

Gözlerimi devirerek arabadan indim. Alaz oldukça büyük, üç katlı bir eve yürürken gidecek bir yerim olmadığı için (en azından burada) onu takip ettim. Evin büyük kapısının önünde durduk, Alaz kapının zilini çaldı ve ardından küçük bir adım geriye çekildi. Az sonra kapıyı 50'li yaşlarda bir kadın açtı.

 

"Hoşgeldiniz efendim"

"Gel"

 

İçeriye girdi ve gelmem için beni bekledi. Onun ardından ağır adımlarla İçeriye girdim. Mobilyaların hepsi lükstü. Girişte büyük bir salon, salonla birleşik küçük bir mutfak vardı. Alaz salona doğru giderken ben de ne yapacağımı bilemediğim için olduğum yerde kaldım.

 

"Gel otur"

 

Korkakça koltuğa ilerledim ve yavaşça oturdum. Birkaç dakika orada sessizce durduk. Ben sadece Alaz'ı izliyordum o ise telefonuna bakıyordu.

 

"Gerçekten abim misin?"

 

Bir anda gelen özgüven ile bu cümleyi kurdum. Başını bana döndüğü için daha yakından gördüğüm için oldukça benzediğimizi fark ettim. Ben onun kız versiyonu gibiydim sanki.

 

"Evet"

"Peki hani bireyden bahsetmiştim ya şey, şu diğerlerinin senin öldüğünü sandığını söylüyordun o doğru mu?"

"Evet"

"Nasıl peki?"

"Ben on yedi yaşımdayken evden kaçmıştım. Pis işlere bulaşınca ailemin varlığımdan haberdar olmaması gerekirdi. Ben de ölmüşüm gibi yaptım."

"Pis işler mi? Uyuşturucu kaçakçılığı mı yapıyorsun?"

"Hayır, mafyayım"

"MAFYA MI?! Amacın beni öldürmek değil dimi?"

 

Dedim ondan biraz uzaklaşarak. Kahkaha attı ve yüzüme baktı.

 

"Tabi ki hayır"

"Bir dakika. Sen benim kardeşin olduğumu nasıl biliyorsun?"

"Ailemi on yıldır uzaktan kontrol ediyorum. Yedikleri yemeğe kadar biliyorum"

"Sen bana ön yargılı davranmadın"

 

Dedim yüzümü buruşturarak. O bana gülümsedi ve önüne döndü. Gerçekten sıkılmıştım.

 

"Telefonumu alabilir miyim?"

"Ha o. Bunu sana aldım."

"Diğeri?"

"Onu attım"

"Niye?"

"Dalya ben mafyayım. Konumunu takip etmesinler diye"

"Anladım"

 

Telefonu aldım. Yeni modellerdendi. Anlaşılan baya zengindi. Saat çoktan gece 12 olmuştu. Çok da uykun gelmişti.

 

"Uykum geldi. Nerede uyuyacağım.?"

"Gel"

 

Ayağa kalktı ve salonun sonundaki merdivenlerden çıkmaya başladı. Ben de onu takip ettim. İkinci kata çıktık. Birçok oda vardı. Bir odanın kapısını açtı. İçeri girdim. Burası tamamen beyaz döşenmiş bir odaydı.

 

"Dolapta temiz kıyafetler var"

 

Dedi ve kapıyı ardından kapatıp çıktı. Üzerimdeki kıyafetler rahatsız hissettiriyordu. Dolabın kapağını açtım ardından şöyle bir bakındım. Bir tane pijama takımını aldım ve giyindim.

 

Kendimi yatağın üstüne attım. Bugün olanları düşündüm ve uyuya kaldım.

 

🩰

 

Güneşin rahatsız edici ışıkları gözüme gelince maalesef uyandım. Hemde tam rüyamda en sevdiğim şarkıcının konserine giderken! Oflayarak yataktan kalktım. Telefonumu elime aldım ve saate baktım. Saat 12'ydi. Nasıl bu kadar uyuyabildim derken yatağımı topladım. Üstümü giyindim. Telefonumu açtığımda ekrana düşen mesajın üstüne tıkladım. Abim kişisindendi. Ne yani kendini böyle mi kaydetmişti. Burnumdan güldüm ve mesajı okumaya başladım.

 

"Dalya önemli bir görevim var en az saat altıya kadar evde deiğilm. Buzdolabına yemek var. Ayrıca dikkatli ol ve dışarı çıkma. Her an herşey olabilir!"

 

İç geçirdim ve aşağıya indim. Buzdolabının açtım. Bir tane sandviç duruyordu. Sandviçi çıkarttım ve yemeye başladım.

Sandviçimi yedim ve salona geçtim ve oturdum.

 

🩰

 

 

Saat akşam 7 gibiydi. Kapıdan birkaç ses geldi. Her ihtimale karşı elime bir sopa aldım. Az sonra kapı açıldı. Alaz'ı görünce rahatladım ve sopayı koltuğa koydum.

 

"Aferin ama silahlı kişileri böyle yenemezsin Dalya. Seni kursa götürmeyi düşünüyorum."

"Ne yani burada o kadar kalacak mıyım?"

"Evet Dalya. Gerekirse tüm hayatın boyunca"

"NE"

 

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ne yani beni sadece Ateş'ten koruyacağını söylemişti. Gerçekten o kadar mı tehlikeliydi?

 

"Yarın başlayacaksın. Sabah altıda uyanacaksın, bugün biraz erken uyu"

"Peki"

 

Bir iç çektim ve koltuğa tekrardan oturdum. Ne yapacaktım ben. Ailem beni çok merak etmiş midir?

 

RÜZGAR'DAN:

 

(Burada Comfort Chain X Snowfall açın)

Dalya bir gündür yoktu. Annem ve babam onu aramaya gitmişti. Biz ne kadar gelelim desek de itiraz ettiler ve kızdılar. Of gerçekten ona öyle davranmamalıydım.

 

Şuanda hepimiz salonda oturup bekliyorduk. Onlar gideli yaklaşık dört saat olmuştu. Dalya'nın bulunmasını umarak bekliyorduk. Kaç kere arasak da bir süre sonra telefonun kullanılmadığını söylemişti.

 

"Böyle biraz daha beklersem gerçekten daha fazla kafayı yiyeceğim"

 

Deniz ayağa kalktı. Onun da dahil hepimizin ağlamaktan gözlerimiz şişmişti.

 

...

 

Sadece oturuyorduk. Hiçbirşey yapmıyorduk. Ağlamaktan başım ağrıyordu. Uraz abimin telefonunun çalmasıyla herkes hafiften ayaklandı.

 

"Annem ve babam değil hastane arıyor. Sessiz olun"

 

Uraz telefonu açtı ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

 

"Alo"

...

"NE. Ne diyorsunuz siz ya emin misiniz"

 

Uraz abim hıçkırarak ağlamaya başladı. Kaşlarımı çatarak ona izliyordum. İlk defa böyle ağlıyordu.

 

"Abi ne olmuş"

"Annem ve babam..."

 

Olduğum yerde donmuş gözlerimi sonuna kadar açarak Uraz abine bakıyordum. Deniz yukarıdan koşarak indi.

 

"Ne oldu"

 

Kimse cevap vermedi. Deniz, Uraz abimi görünce ciddi birşey olduğunu anlamış olacak ki sesli bir şekilde yutkundu ve o da sadece Uraz abime bakmaya başladı. Polat abim hemen araya girdi.

 

"Demir, Uraz; biz hastaneye gidelim. Rüzgar diğerleri sende."

 

Sesini ne kadar sakin çıkarmaya çalışsa da sesi oldukça telaşlı çıkıyordu ve zorla konuştuğu belli oluyordu. Zorla başımı salladım. Onlar çıkarken ben sadece olduğum yere mıhlanıp kalmıştım. Şu anda beni teselli edecek kimse yoktu. Ben kardeşlerimi teselli etmeliydim. Deniz'i Kolundan tuttum ve koltuğa, Yekta'nın yanına oturtturdum. İkisine de sarıldım ve beklemeye başladım.

 

🩰

 

Yaklaşık bir saat sonra telefonumun çalmasıyla hızla ayağa kalktım ve telefonumunaldım. Demir abim arıyordu. Telefonu açtım. Arkadan ağlamaktan sesleri geliyordu. Demir abim de ağlıyordu.

 

"Yekta, biz... onları kaybettik"

 

Telefon elimden düştü. Olduğum yerde kaldım. Sanki zaman durmuştu. Sanki ben de ölmüştüm. Yere çöktüm ve haykıra haykıra ağlamaya başladım. Diğerleri ne olduğunu anlamış gibi onlarda ağlamaya başladı. Alimler gelene kadar orada oturup ağladık...

 

 

Off burayı yazarken çok ağladım ya. Oy atmayı unutmayın lütfen. (Ben demiştim aklımda haince planlar var diye)

 

 

 

 

Loading...
0%