@ll.mavera
|
1.BÖLÜM: Karşılaşma Çalan okul zili, çocuk sesleri ... Yaşıtları için her şey aynı kalmışken Umay için değişen çok şey vardı. Geçen sene okula başlamış, okuma yazma öğrenmiş ve öğrenmeye de devam etmek için yanıp tutuşan küçük bir kız çocuğuydu. Sarı saçlarını o sabah pembe tokasıyla annesi Arsen Hanım toplamıştı. Üstünde en sevdiği beyaz tişörtü, sırtında bayılarak aldığı mor çantası vardı. Çekik ela gözleriyle etrafı inceliyordu. Bir yandan da yeni okulunu, arkadaşlarını, öğretmenini sevecek mi ya da onlar Umay'ı sevip alışabilecekler mi diye düşünüp duruyordu. Eski okuluna çok bağlanma zamanı olmamıştı ama orayı da özlüyordu. Kafasında soruları, içinde hem kaygısı hem de heyecanı vardı. O zihninde bunlarla boğuştuğu sırada annesiyle birlikte okul müdürünün odasındalardı. Kaydı yeni yapılmıştı. Okuldaki ilk gününde annesi onun yanındaydı ama babası orada değildi. Babası fizik profesörü “ Karahan Demirel “ olduğu için fazlasıyla meşgul bir adamdı ve kızına yeterince vakit ayırmıyordu. Bu Umay’ı fazlasıyla üzüyordu çünkü babasına çok düşkündü. Her ne kadar bütün vaktini annesiyle geçirse de o babasının balıydı. Babasının ona kullandığı tek iyi kelime “balım” dı. O bir kelime bile onu çok mutlu ediyordu. Babası çok keskin kuralları olan biriyken annesi çok rahat bir insandı. İki zıt karakterin en uç noktalarda olması da doğal olarak kavgalara sebep oluyordu. Umay o kavgalarla büyümüştü. Babasının annesini sevmediğini biliyordu. Severek evlenmemişlerdi ve sevgisiz bir hayat bir kadın olarak annesini çok yoruyordu. Zaten taşınma sebepleri de evde çıkan bir tartışmaydı. Kapının açılma sesi dikkatini dağıttı. İçeri giren Umay'ın yeni öğretmeni Tuğba Özay dı. Tatlı ve sevecen bir kadına benziyordu ve belli ki Umay öğretmeniyle iyi anlaşacaktı. Umay oturduğu koltuktan kalktı önce annesine sarılıp vedalaştı sonra öğretmenin elini tuttu. Odadan çıktılar ve koridorun sonundaki sınıfa girdiler. Tuğba öğretmen ve Umay içeri girince öğrenciler ayağa kalktı. Umay sınıf arkadaşlarına bir göz gezdirdi. Bir kız vardı en önde oturuyordu ve yanı boştu. Esmer tenli, saçları simsiyah bir kızdı. Gözleri de saçları ile neredeyse aynı tondaydı. Umay ela gözlerini kızdan ayırıp diğerlerini incelemeye başladı. Arkadaşlarını incelerken gözü ,koyu renkli gözlere takıldı. O gözlerin sahibini incelemeye başladı. En arka sıra da cam kenarında oturuyordu. Kumral saçları, yanık teni, koyu gözleri, yaşına göre keskin bir çene hattı vardı. Üstündeki siyah tişörtü gözlerine çok uymuştu. Umay’ın ona baktığı gibi çocukta Umay’ı inceliyordu. Öğretmenin omzuna değen eli bakışlarının çocuktan ayırmasına neden oldu. " Umay , arkadaşın Azra'nın yanına otur bakalım. Artık derse başlamamız gerekiyor. " Umay'ın az önce göz göze geldiği o esmer kızdı Azra . Arkadaşının yanına oturdu. Aklına bir an o çocuk geldi ve arkasına dönüp bakma isteği duydu. İçindeki sesi dinleyip arkasına döndüğünde çocuğun hâlâ ona baktığını gördü. Utanıp önüne döndü ve dersi dinlemeye başladı. Umay için dersleri çok önemliydi. Bütün bir ders çok dikkatli bir şekilde öğretmenini dinledi. Teneffüs zili çaldığında Azra onu da bahçeye çağırdı ama Umay çıkmak istemedi. Herkesin dışarı çıktığını düşünürken arkasına baktığında o çocuğun çıkmadığını fark etti. Çocuk hâlâ Umay’ı inceliyordu. Umay kalkıp çocuğun yanına gitti. " Sürekli bana bakmayı bırak. Derdin ne senin?" " Rahatsız olduysan özür dilerim ama sende bana bakıyordun Umay. " dedi ve gülümsedi. " Sana bakmadım ben! Ayrıca adımı nerden biliyorsun? " " Tuğba öğretmen sınıfa geldiğinizde seni tanıttı ama sen bana bakmaktan dinlemedin sanırım. " Umay bunu duyunca hem utandı hem de çocuğun alaylı cevabına sinirlendi. "Küstah! " dedi bağırarak. Umay çok çabuk sinirlenen bir kızdı ve sinirini hep bağırarak atmaya çalışıyordu. Çocuk onun ani sinirini yatıştırmak istedi. " Tamam sakin ol. Bana bakmandan hiç rahatsız olmadım zaten. " dedi. Çocuğun bu sefer ki gülümsemesi Umay'ın içini ısıttı ve öfkesini alıp götürdü. Kimdi bu onu önce sinirlendirip sonra sakinleştiren çocuk? " Sakinim ben. Sen kimsin peki? " " Adım Rüzgar ." dedi çocuk ve aynı gülümseme yeniden yüzüne yerleşti. Bu gülümsemenin Umay için zamanla çok anlamı olacaktı ... 20 sene sonra Aynadaki yüzde ben vardım. Umay Lara Demirel. Hayır, Savcı Umay Lara Demirel. Mesleğim benim için kimliğim demekti. O aynadaki kadının savcı olması için varımı yoğumu ortaya koymuştum. Küçük Umay’a sorsam bugün hayal ettiği kadın olmuştum ama işin gerçeği öyle değildi. Çok fazla şey değişmişti. Annemle babam boşanmıştı. İkisinin de hikayesi çok farklı ilerlemişti. Bende mecburen erken yaşta kendi başımın çaresine bakmayı öğrendim. Zamanla saçlarım kumral denilecek kadar koyulaşmıştı, ela ve çekik gözlerim, kemikli yüzüm, iddiaları bakışlarımla aynanın karşısındaki bendim. Yağmurlu bir eylül sabahıydı. Adliyeye gitmek için hazırlanıyordum. Üzerimde krem tonlarında bir gömlek ve aynı tonda kumaş pantolonum vardı. Adliyeye giderken genelde bu şekilde giyinirdim. Üzerime kabanımı giyip tam çıkacakken telefonum çaldı. Arayan benim en yakın dostum Elay Deniz Arpaydı. Arpa tanem, canımın içi, en sadık dostum... " Günaydın savcı hanım. Nasıl gidiyor? " sesi çok neşeliydi. O da benim gibi yıllardır hayalini kurduğu mesleği Adlı Tıp uzmanlığı yapıyordu. Bu yüzden her güne enerjik başlardı. " Günaydın Arpa tanesi. Tam evden çıkacaktım. Önemli bir diyeceğin yoksa çıkmam gerekiyor. " " Demek adliye koridorları topuk sesinizle şereflenmedi . Bugün İskender yemeye gider miyiz diye soracaktım savcım. " " Bugün elimde yeni bir dava var. Duruma göre bakarız güzelim. " deyip muhabbeti çok uzatmadan telefonu kapattım. Adliyeye geldiğimde kendimi çok iyi hissediyordum. Buranın havası ruhuma çok iyi geliyordu, yıllarca burada olmak için çalışıp çabalamıştım. İstediğimi almıştım ve bunun verdiği özgüven ile kapısında Cumhuriyet Savcısı Umay Lara Demirel yazan odama doğru yürüdüm. Odaya varıp eşyalarımı yerleştim. Duruşma başlamadan dosyayı inceledim. Yine kadına şiddet söz konusuydu. Ülkedeki hukuk sistemi oldukça değişmişti. Mevcut hükümet istediği kararı meclisteki adamlarıyla rahatlıkla onaylatıyor, kimse de bu kararları sorgulamaya cesaret edemiyordu. Kadın cinayetlerinin sayısı oldukça artmıştı çünkü cezalar caydırıcı değildi. Ne hakimler ne de savcılar davanın peşine düşmüyor, takipsizlik kararı çıkarıp serbest bırakıyordu. Bu düzenin değişmesi için mesleğe başladığımdan beri uğraşsam da tek başıma bir yere varamadım elbette. Bu sefer koymuştum kafaya. Bu kadın aynı olayları yaşamayacaktı. İlk duruşmadan sonra öldürülen kadınlar listesine girmeyecekti. Dava saati geldiğinde elimdeki dosyayla birlikte odamdan çıkıp koridorun sonundaki duruşma salonuna doğru yürüyordum. Duruşma salonundan içeri girdiğimde başta her şey aynı tanıdık gelmişken hakim kürsüsünde tanımadığım birini buldu gözlerim. Yanık teni, koyu gözleri, hafif dalgalı kumral saçları, kusursuz denilebilecek yüz hatları vardı ve o da beni inceliyordu. Gözlerine daldığımda geçen sürenin farkında bile değildim. Zaman durmuş gibi gelmişti ama aklıma takılan bir konu vardı. Adliyedeki her hakimi tanıyordum yeni olduğunu anlamıştım, tuhaf olan ise adliyede hakim eksiği yoktu .Neden yeni bir hakim görevlendirilmişti? Daldığım gözlerden gözlerimi ayırıp yerime geçtim ama hâlâ dönüp o gözlere tekrar bakmak istiyordum. Ben kafamda bunun savaşını verirken içeriyi davacı Ayşen Yılmaz ve davalı Kenan Yılmaz'ın sesleri doldurdu. " Beni dava ettin demek. Bir elin yağda bir elin baldaydı nankör. Seni benden boşarlar mı sanıyorsun aptal ? " adam bağırdıkça kadın aldırış etmemeye çalışıyor ama korkudan içinin ürperdiği belli oluyordu. Bu sert sözlere cevap dava hakiminden geldi. " O kadar emin olma Kenan Yılmaz. Ona adaletin terazisi karar verecek. " hemen ardından tokmak sesiyle duruşmayı başlattı. Söz davacı Ayşen Yılmaz'a verildi. Kadının eşi tarafından şiddet gördüğü iddiası nedeniyle mahkeme sadece boşanma değil ceza mahkemesi de olmuştu. Bir sonraki duruşma tarihine kadar iddianame hazırlamam gerektiği için tüm dikkatimi kadına verdim. " Hakim Bey, 20 yıldır Kenan'la evliyim. Huzurlu geçirdiğimiz tek bir günümüz olmadı. Hep korktum çocuklar olunca vicdana gelir dedim değişmedi. 15 yaşında bir kızım 7 yaşında da bir oğlum var. Kızım benim boşanmam için benle konuştu çünkü bütün kavgalarımıza, yediğim dayakları hakaretlere şahit oldu. Onunda yüreği dayanmadı. Siz boşanmadan o eve gelmem deyip gitti. Şimdi teyzesinde kalıyor. Beni de evlatlarımı da bu işkenceden kurtarın nolur. " Çocuklarından bahsederken kadının gözleri doldu. Umurunda olan artık kendi canı değildi. Tek istediği çocuklarını kurtarmaktı aslında. Bu duyguyu iyi tanırdım. Annelerin gözlerindeki bu şefkati bilirdim. Ayşen'den sonra sözü Kenan'ın avukatı aldı. " Sayın Hakim, müvekkilim eşinden de evliliğinden de memnundur. Boşanma taraftarı değildir. Bahsedilen huzursuzluklar basit nedenlerden dolayı mevcuttur ancak şiddet söz konusu değildir. Göründüğü üzere Ayşen Yılmaz'ın sağlığı yerindedir. Üstelik elinde de bir darp raporu bulunmamaktadır." Ayşen'in görünen hiçbir yerinde morluğu veya yarası yoktu ama ben Ayşen'e inanıyordum . Onun gözlerindeki korkudan anlıyordum . Onu ise cahilliğinden vuruyorlardı. Belli ki rapor alması gerektiğini de bilmiyordu. Bilerek raporu yok diyorlardı . Karşımda sırıtan Kenan'ı gördükçe iyice sinirlerim bozuldu ve söze girdim. " Delil yok diye kimse kendini suçsuz ilan edemez. Bizde delilin peşine düşeriz. Rapor yoksa alınır, gerçek ortaya çıkar. Belli ki Ayşen Yılmaz bu konuda emniyette iken bilgilendirilmemiş. Ben bizzat kendisine hastaneye kadar eşlik ederim. Bir sonraki duruşmada iddianameye dâhil edilmiş olur. " Sözlerim hem avukatın hemde Kenan'ın moralini fazlasıyla bozmuştu. Ülke öyle bir hâldeydi ki hiçbir savcı peşine düşmez diye çok rahat gelmişlerdi. Hayır, ben herkes değilim. Ben Savcı Umay Lara Demirel'im. Kimse bu kadar rahat davranıp bir kadının hayatını mahvedemez. İtiraz sözleri yükselmeden gözlerimi hakime çevirdim. Gözlerinin içine baktığımda hayranlığını hissettim. Hiçbir savcının göstermeyeceği cesareti göstermiştim. Ben asıl onun ne karar vereceğini merak ediyordum. " Sayın Hakim, dikkatiniz çekmek istediğim bir konu daha var. Bildiğiniz üzere gündemimizdeki kadın cinayetlerinin çoğu duruşma aralarında geçen günlerde gerçekleşiyor ne yazık ki. Henüz bir rapor olmasa da Ayşen Yılmaz'ın ve masum çocukların canını düşünme yükümlülüğündeyiz. Önerim bir sonraki duruşma tarihine kadar Ayşen Yılmaz'ın oğlu ile birlikte vakıf yurdunda kalmalarından yana. Hem maddi hem manevi daha rahat edeceklerdir. Kızlarının zaten yeri belli ve güvende olduğu beyan edildi. Her iki tarafın güveni için bunu gerekli görüyorum. " Sözlerimi bitirdiğimde Kenan'ın ne kadar delirdiğini tahmin edebiliyordum ama o an gözlerimi hakimin üstünden ayırmak istemedim. Kenan ağzını açıp bağırmaya başlayınca dikkatim dağıldı. " Sanane benim karımın nerede kalacağından! Hangi gerekçeyle başka bir yerde kalacakmış? Evi barkı var onun . Boşamadan alamaz... " " Haddini bil, karşında devletin savcısı olan bir kadın var ! Şu öfke kontrolü eksikliğiniz bile savcının haklılığını kanıtlanıyor. Gelecek olan itirazlara müsaade etmen karar aşamasına geçti. " Bir sonraki duruşma tarihine kadar Ayşen Yılmaz'ın belirtilen yurdunda oğlu ile kalmasına karar verilmiştir. Kenan Yılmaz’ın suçluluk durumu savcının hazırlayacağı iddianame ile kararlaştırılacaktır. Duruşma bitmiştir. İçimdeki hayranlığı gizleyemeden bakıyordum hakime. İlk defa çabam boşa gitmemiş ve olumlu bir dönüt almıştım. İçimdeki başardım çığlıklarını duymazdan gelmeye çalışıp eşyalarımı topladım ve duruşma salonundan çıktım. Kapının önünde Ayşen'le karşılaştım. Sinirden tabiri caizse kudurmuşa dönen Kenan'ı izliyordu. Gözlerinden anlıyordum. Hem kurtulma umudunu hemde Kenan'ın zamanla ne kadar değiştiğini düşünüyordu. Öyledir işte. Katil önce hep güzel sözlerle gelir. Zamanla değişti zannettiğin adam aslında en başından beri aynı kişidir de anlamazsın. Arkasını dönüp beni görünce yanıma yaklaştı. “ Savcı Hanım, Allah senden razı olsun. Şimdi buradan eve gitsem yaşatmazdı beni. Hayatımı kurtardın vallahi. “ “ Bizim görevimiz bu Ayşen Hanım. “ dedim en içten gülümsememle. Onunda içine şu serpildiğini hissetmiştim. “ En önemli konumuz o darp raporu. Sizi bizzat ben götüreceğim. Evrakta sahtecilik yapanlarımız çoktur. Buna izin vermeyeceğiz. Koridorun sonunda adımın yazılı olduğu odaya gidip bekleyin beni. Birazdan gelirim , birlikte hastaneye gideriz. “ “ Teşekkür ederim savcım. “ dedi dolu gözleriyle. Gülümsedim bende ona. Dediğimi yapıp odama doğru geçti ki arkadan bir ses duydum. “ Sayın savcım “ dedi kulağa hoş gelen bir ses. Arkama dönüp sesin sahibine baktığımda o koyu gözlere denk geldim yine. Evet, bana seslenen duruşmada beni destekleyen o hakimdi. “ Buyurun Sayın Hakim. “ bu kadar ciddi mi cevap verilir kızım ya. “ Rüzgar. Hakim Rüzgar Ayaz Vural. “ deyip elini uzattı. Tutmalı mıydım ki? Ne yapacaksın kızım adamın eli hava da mı kalsın. “ Savcı Umay Lara Demirel.” dedim ve elini tuttum. Bir süre gözlerinin içine baktım. Yüzü ve gözleri nedense çok tanıdıktı. Bu temas beni gerse de sakın gözükmeye çalışıp devam ettim. “Tanıştığıma memnun oldum. Burada yenisiniz diye tahmin ediyorum. “ “ Evet, burada ki ilk davamdı savcım. Zaten bu dava hakkında konuşmak istiyorum sizinle. Kadının şiddet gördüğünü sizde anladınız. Söz konusu bir insanın canı. Eğer iyi bir iddianameyle gelirseniz tutuklama kararı için elinden geleni yaparım. “ “ O konuda şüpheniz olmasın. İşin peşini asla bırakmayacağım ama merak ettiğim bir konu var. Bildiğiniz üzere tutuklama kararı günümüzde çok zor. Sıra dışı bir karar bakanlığın gözüne batacaktır.” gerçekten de öyleydi. Hapishaneler gerçek suçlularla değil masum insanlarla doluydu. “ Bana güvenin savcım. O konuda sizin de şüpheniz olmasın. Elimden geleni yapacağım. “ dedi ve yüzüne kibar bir gülümseme oturdu. Bir insan ancak bu kadar centilmen olabilirdi. Dışarıdan her ne kadar sert ve soğuk dursa da gülümsemesi güven vermişti. “ İddianame için bende şartlarımı zorlayacağım şimdi müsaadenizle gitmem gerekiyor. “ kesinlikle kibarlığı bulaşıcı bu adamın. “ Müsaade sizin savcım. “ dedi yine aynı gülümsemeyle. Nesin sen şimdi? İstanbul beyefendisi mi? Arkama bakmayı isteyerek ama bakmadan odama doğru ilerledim. *** “ Otur evlat. Aklındaki soruları anlat bize. Bilmen gerektiği kadarını söyleyelim. “ dedi karşısında ki koltuğunda rahatça oturan adam. Bu adam Rüzgar'ın öz babası değildi. 17 yaşındayken kardeşini de alıp evden kaçmıştı. Babası tam bir alkolikti. Hem kız kardeşini hem de annesini sürekli dövüyordu. Küçüklüğünde kendisine karşı da aynıydı ama büyüdükçe ona gücü yetmedi babasının. Yine de annesine ve kardeşine yaptıklarına engel olamıyordu. Annesine kaçıp gitmeyi defalarca söylese de kabul etmemişti. Biliyordu peşlerine düşeceğini. En azından çocukları kurtulsun istiyordu annesi. Cesaret edemiyordu kendisi için. 2 saatin sonunda Ayşen'in darp raporunu almış ve onu kalacağı yurda bırakmıştım. Manyak herif kadının gösteremez diye düşündüğü her yerini morartmıştı. Şimdi ne yapacaksın acaba Kenan efendi! İçimdeki öfkeyi dindirmeye çalışıp yola odaklandım. Karakola doğru gidiyordum. Yaman'ı görmek için... Yaman Karakurt. Benim kuzenim, arkadaşım, sırdaşım, abim... Çocukluğundan beri bana olan hislerini bilmeme rağmen o benim için hep bir abiydi. Yıllardır ne olursa olsun yanımda kalan, ailemden hayatımda kalan tek kişi de diyebilirdim. Hayatımda ki yeri de önemi de çok büyüktü benim için. Polisti. Çocukken de hep polis olmak isterdi. Sağ olsun işim ne zaman düşerse mutlaka yardım ederdi. Bu sefer hem işim düşmüş hemde onu özlemiştim. Karakolun önüne geldiğimde beni kapıda karşıladı. Uzun boyu, esmer teni, kopkoyu saçları ve gözleri... Burnu biraz daha küçük olsa afet-i devrandı. Yanıma yaklaştı. Sarılmayı denemedi bile. Biliyordu. Yıllardır hiçbir erkeğe dokunmamıştım. Basit bir sarılma olsa bile dokunmak istemiyordum. İş için tokalaşmalara bile kendimi zorluyordum ben hep. “ Hoş geldiniz savcım. “ dedi gülerek. Mesleğim için canımı ortaya koyduğum zamanlara şahit olmuştu. O yüzden bastıra bastıra “ savcım “ derdi. “Hoş buldum. Nasıl gidiyor, ne var ne yok. “ “ Kaos var, huzur yok be gülüm. “ gülüm derdi bir de , evet . Arpa tanesiyle hep birbirlerini sevmezlerdi bu yüzden. Arpa ’ya göre bu direkt yürümek oluyordu ve benim ona karşı hislerim olmadığını biliyordu. Kesinlikle haklıydı ama Yaman'ın kalbini de kırmak istemiyordum. “ Hayırdır, ne oldu yine. “ olaysız günümüz yoktur bizim de. Tam anlatmaya başlayacakken yeni gelen amirin bağırışları duyuldu. Birini azarladığı belliydi . “ Derdi ne bu herifin. Millet işini yapmaya çalışıyor işte. “ “Bende tam onu anlatacaktım. Dün yüklü miktarda yasadışı maddelerin ticareti yapılacakmış ama tırlar dolusu malı biri yakmış. Dünden beri de bu adamı arıyoruz. Yeni amir de taktı kafaya. Bulun bana bu adamı diyor. Elimizde ki tek delil mobese görüntüleri ama adam tabi ki maskeli ve motorun plakası yok.“ “İyi de yakan kişi yerine bu malların sahibini bulmanız gerekmez mi? Yakanın eline sağlık zaten. Ne yapacaksınız , adamı hangi suçla tutacaksınız? “ “ Malların sahibi belli , bu kadar yüklü miktarda malın yıllardır tek bir kişi ticaretini yapıyor ama adamın sabit yeri yok. Bulmak imkansız. “ “ Yok mu bunun bir adı? “ gizemli mafyamız eksikti başımıza. O da oldu. “ Sokrat diyorlar. Gerçek adını, kim olduğunu bilen yok. Fotoğrafı bile yok bu herifin. “ “ Bu yeni gelen amirde bir iş var. Yıllardır yerini bilen yok diye peşine düşmemesi saçma. Bu kim , peki? “ “ Eren Şahin. Tam bir sabır sınavı. Elimde kalacak bir gün. “ amire bakışları gittikçe ölümcül olunca konuyu değiştirme görevini üstlendim. “ Tamam, neyse. Bana yardımın lazım.” “ Yine kime ne yaptın Umay ? “ “ Kimseye bir şey yapmadım ya hu. Dava için lazım. “ “ Kadına şiddet belli ki konumuz. Sende lavuğun açıklarını bulayım istiyorsun. “ “ Hah, kafan çalışıyor arada bak “ dedim gülerek. Sinirlenince çok komik oluyordu. “ Bütün bilgiler burada. Artık ellerinden öper. “ önüne koyduğum dosyayla bakıştı bir süre. Sonra ters ters bana baktı ama eminim en fazla iki güne halledecekti. *** “ Gülüsü her şey iyi hoş ama neden önce İskender yemeye gitmedik ki? Canım İskender çekiyor hâlâ. “ Aradan saatler geçmişti ve biz sahilde buluşmuş , viski içiyorduk. İskender yemeye gidemedik çünkü hem karnımız toktu hemde benim bütün günümü Arpa ‘ya anlatmam gerekiyordu . “ Arpa tanesi. Gerçekten bu kadar anlattığım olayda takıldığın yer İskender yememiş olmamız mı ? “ “ İskender ayrıcalıktır. Bir de aklımda kalan şu ultra yakışıklı hakimimiz. Neydi lan adı? “ “ Rüzgar. Rüzgar Ayaz Vural. “ bu isimin bendeki anlamı artık gülümsemesi ve gözleriydi. Aklımda bunlar canlanıyordu. “ Kim bu adam? Niye o kadar yakışıklıymış? “ “ Senin kafa güzel oldu iyice gülüsü. Gerçi kafam ayıkken bende düşünmüştüm bunu. Adliyeden giden hakim olmadı ki. Neden yeni bir atama yaptılar? “ “ Kanka yıllardır tek bir adam bile girmedi hayatına artık yok mu bir düğün derneğimiz ya. “ kafası gitti iyice bu kızın. Normalde “ Asla evlenemezsin. Sen benimlesin “ derdi. Ayık kafayla bunu demesi imkansızdı o yüzden. “ Diyene bak. Sanki kendisi aynı durumda değil. “ “ Ben halimden memnunum kanka. Konumuz sensin ayrıca değiştirmeye çalışma. “ “ Konu benim ama karşımdaki kim onu bilmiyorum. Yüzü, sesi, ismi çok tanıdık ama çok yabancı bir yandan. “ İkimizde sahile bakıp daldık. Kafamızdan aynı sorular geçiyordu. Kim bu adam ve neden geldi? Bir anda Elay bana dönüp bulmacayı çözmüş gibi döndü bana. “ Senin bahsettiğin bir Rüzgar daha vardı. Çocukluk aşkındı. Yıllarca platonik kaldım diyordun. Bu adam o çocuk olabilir mi? Tanıdık gibi geldi dedin. Belki senin için gelmiştir. “ Olabilir mi? Bu düşünce kalbimin ritmini bozmuştu. Kafamda binlerce soru yankılandı bir anda. “ Nasıl yani? Olabilir mi öyle bir şey? Benim için gelmiş olsa neden iki yabancı gibi kendini bir yabancı gibi tanıtsın ki? Söylerdi bence. Düşününce benziyorlar mı acaba? Çocuğun yüzünü hatırlamıyorum, yıllar oldu sonuçta. Kanka olur mu? “ “ Gülüm bir nefes al. Tane tane gel. Kolayı var. Her ne kadar nefret etsem de senin bir kuzenin var ya hani. Adı lazım değil. Ara onu ver isim soy isim sana bulsun okuduğu okulu ve dönemini. “ bu fikir kafama yatınca hemen Yaman'ı aradım. Bilgileri verip acil geri dönmesi gerektiğini söyledim. Bugün mesaiye kaldığı için daha rahat hallederdi. “ Yaman mesaj yazmış Arpa ! Gerildim ama ben , böyle heyecan bastı. “ “ Aç bakalım yakışıklı hakim çocukluk aşkın çıkacak mı “ dedi. Kalbim deli gibi atıyordu. Yıllar önce okulun ilk günü dalıp gittiğim gözler bugün bana gururla bakan gözler miydi? Çocukluk aşkım yıllar sonra hakim cübbesiyle karşıma çıkmış olabilir miydi ...
|
0% |