Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm Korkma Benden

@lonelynatalia

"Sonunda!"

Bağırarak söylediği kelime büyük bir yankı oluştururken kolunun tersiyle alnını sildi. Taehyung'un odasının temizliği neredeyse iki saatini almıştı. Fazlasıyla yorgun ve fazlasıyla bitkindi. Odayı temizlemeden önce ateşe koyduğu su büyük ihtimalle kaynamışken pırıl pırıl olan odaya son kez göz attı. Kapısını açık bıraktığında odadan çıkarak, kendi odasına ilerledi. Taehyung hâlâ kendine aynadan bakıyordu, aynayı hiç bırakmak istemiyor gibiydi.

"Taehyung ben banyoya giriyorum."

Taehyung'un bilgilendirerek eşyalarını alarak odadan çıktı. Artık o iğrenç koku yoktu. Bütün pis çarşafları da ocakta yakarak yok etmişti. Ocaktan yanına aldığı kazanı ve soğuk suyu birbirine katarak tenine uygun suyu oluşturduğunda üzerini çıkararak küvete girdi. Taşla aldığı suyu başından dökerek başını sabunladığında hiç bir şekilde önünü görmüyordu. Kovadan yeniden su alıp başından aşağı yeniden döktüğünde açılan görüşüyle etarafa baktığında büyük bir şok yaşadı. Kraliçe kapının önünde kendisine bakıyordu...

Hiç bir şekilde kapının sesini duymamışken, kendisine yaklaşan kadınla daha da şaşırdı. Utanıyordu ve fazlasıyla da rahatsızdı. Elinde ki tası alıp kafasından aşağı su döktüğünde hâlâ ne tepki vereceğini bilmiyordu. Kraliçe ise mutluydu yıllardır rüyalarını süsleyen omega ile baş başaydı.

Yavaşça başını okşayarak yanaklarına getirerek yanaklarını okşadı. "Tatlı." Diyerek titreyen dudaklarına dokundu.

Kendisinden korkan omega geri çekilerek dikkatle kraliçeye bakarken titriyordu. Hem üşümüştü hem de korkmuştu. "Odan da bekliyorum seni." Arkasına bakmadan çıkıp giden alfa kadının arkasından baka kalırken hızla çıkarak üstünü giyindi. Taehyung odasında olduğu için kıyafetlerini yanına almıştı. Daha kurulanamadan giyindiği kıyafetleriyle rahatsız hissederken odasına giderek içeri girdi. Taehyung oda da yoktu, belli ki onlar gelince kendi odasına gitmişti.

Koltukta oturan alfa "Gel yanıma." Diyerek onu yanına çağırdığında, Jungkook tereddütlüydü.

Kadın fazlasıyla korkutucu duruyordu, yan tarafına vurarak eliyle işaret ettiğinde daha fazla beklemeden onun yanına oturdu. Derin bir nefes verirken masanın üzerinde duran yemeklerin kokusu burnununa kadar geliyordu. Midesi öğlen yememenin ve fazla çalışmasından dolayı gurulduyordu. Yanında ki kadın dibine sokularak derin bir nefes alırken "Mis gibi kokuyorsun."

"Teşekkür ederim efendim."

Taramadığı dağınık saçlarını oynayan kadın "Üzerini iyi ört hasta olma olur mu." Bu sefer beline yerleştirdiği eliyle okşarken, Jungkook adeta dili tutulmuşçasına hızla kafasını sallarken kraliçe gülümsedi "Aferin benim oğluma" diyerek yanağından makas aldı.

"Taehyung'un saçlarını kesmişsin."

"Onu rahatsız ediyordu." Diyerek kötü bir tepki alamamak için dua ederken, gülümseyen kraliçe "Yakışmış." Diyerek ayaklandı.

Konuşamıyordu dili lal olmuş gibiydi, ilk defa kraliçeyi bu şekilde görüyordu. "İlaçlarını alıyorsun değil mi."

Hızla kafasını sallayarak onaylayan küçük Jungkook "Evet efendim." Diyerek diliyle dışı arasında kısık sesle konuştu.

"Güzel, yarın çarşıya çıkacaksın. İstediğini alabilirsin önce seni muhafızlar Joon Seo adında bir adama götürecek." Dikkatle takip ettiği kraliçe gaz lambasının arasında çok net gözükmüyordu. "Taehyung'un ilaçları var sana onları verecek, sakinleştirici bir kaç ot onları yemeğinin içine ezerek atacaksın, o sana ne yapman gerektiğini söyler."

Son cümleleri kapının önünde son bulurken son kez omegaya dönüp "İyi geceler tatlım." Diyerek odadan çıkıp gitti.

Derin bir soluk vererek olduğu yerde kendini rahat bıraktı. Kraliçe bugün eskiye göre fazla korkunç ve yakın davranmıştı, kendisi bu derece de yakınlıklara alışık değildi. Çok garip istiyordu. Kilit sesleri yankısı kulağını doldururken kapının yavaşça aralanmasıyla kimin geldiğini anlamıştı. Ayağa kalkarak masaya geçerken kendisini gören Taehyung yanına gelmişti.

Sandalyeye oturan Taehyung'un önüne tepsiyi çekerek koyarken ellerini kaşığı uzatarak yemeği hiç beklemeden yemeye başladığını gördü. Onu rahatsız etmek istemezken önüne dönüp ağaçtan masayı incelemeye başladı.

Elleriyle boş boş desenler çizerken diğer yemeği yememek için sabretmeye çalışıyordu, fazla açtı ama Taehyung'un doymama ihtimali kafasına dolarken geri çekiliyordu. Sabretmeliydi. Üzerinde bakışlar hissettiğinde Taehyung'un kendisine baktığını hissederken ona döndü.

"İstediğin bir şey mi var Taehyung?"

Tepki vermeyip hâlâ kendisine bakan adama bakışlarını üzerinden çekerek, gözlerini tepsiye döndürdü. Yavaşça tepsiye uzanarak asılırken, kendi önüne bıraktığında içinde ki küçük mutluluğu bastıramadı. Kendisinin de yemesini istiyordu...

"Teşekkür ederim." Ona gülümseyerek önüne döndü kendisi de çok acıkmıştı. Yemek yemeye başladığında ikili arasında bir daha konuşma olmamıştı. Daha eşyalarını doğru düzgün yerleştirmeyen Jungkook masadan kalkarak bohçaları açmaya başladı. Taehyung ise koltuğa geçerek kendisini izlemişti. Kıyafetlerini, merhemlerini her şeyini dolaplara koyması yarım saatini alırken bütün her şeyin bitişiyle kendini yatağa attı.

Sabahtan beri çok çalışmıştı ve her yeri ağrıyordu kapandı kapanacak plan gözleri Taehyung'u hatırlamasıyla geri açıldı. Başını ona döndürdüğünde hâlâ kendisine baktığını görürken ayağa kalkarak Gaz lambasından birini eline aldı. "Hadi gidelim artık uyuyalım." Dediğinde Taehyung ayağa kalkarak kendisini takip etmişti.

Meşale hâlâ yanmaya devam ederken, geceleri daha korkutucuydu özellikle Taehyung'un odasında küçücük cam olduğu için hiç bir şekilde ışık gelmiyor bu da zifiri karanlığa neden oluyordu. Kendisi olsa asla bu odada uyuyamazdı. Odaya geldiklerinde inceleyen Taehyung daha önce gelmesine rağmen incelememişti herhalde diye düşünürken karanlık olduğu için göremeyeceği fikri daha mantıklı gelmişti. Kapının olduğu duvardan camın olduğu tarafa götürdüğü yatağa yeni çarşaf ve olmayan bir yorgan koymuştu. Duvarları iyice silmiş süpürmüş, Dolabı da kelepçenin olduğu duvara götürerek onu kapatmıştı.

Ona bir daha asla kelepçe takmayı düşünmüyordu. "Hadi gel yat." Adam küçük çocuğun sözlerine uyarak yatağa girdiğinde ilk defa huzurlu ve temiz hissediyordu. Bu çocukta anlayamadığı bir şeyler vardı fakat iyi birisi olduğu kendisi için kesindi. "Sana masal anlatmamı istermisin?"

Taehyung'un bu sefer cevap vermediğini gördü fakat bunu umursamadan anlatmaya başladı.

"Bir zamanlar, antik Arap ülkelerinden birinde, adı Şahriyar olan güçlü bir kral yaşarmış. Şahriyar, karısının kendisini aldattığını öğrenince çok öfkelenmiş ve tüm kadınlara olan güvenini kaybetmiş. Bu acı tecrübeden sonra, her gün bir kadınla evlenip, ertesi sabah onu idam ettirme kararı almış. Böylece hiçbir kadının kendisini aldatmasına izin vermeyeceğine inanmış.

Bu durum yıllar boyunca devam etmiş ve birçok masum kadın hayatını kaybetmiş. Ancak, ülkenin veziri olan bir adamın zeki kızı Şehrazat, bu korkunç gidişata bir son vermek için cesur bir plan yapmış. Vezirin kızı Şehrazat, kendi isteğiyle kral ile evlenmeye karar vermiş. Herkes bu karara şaşırmış çünkü Şehrazat'ın akıbetinin diğer kadınlar gibi olacağını düşünmüşler.

Evlendikleri ilk gece, Şehrazat krala bir masal anlatmaya başlamış. Bu masal o kadar ilginçmiş ki, Şahriyar masalın sonunu merak etmeye başlamış. Ancak, Şehrazat masalı en heyecanlı yerinde bırakıp, devamını ertesi gece anlatacağını söylemiş. Kral, masalın sonunu öğrenmek için Şehrazat'ı bir gece daha yaşatmaya karar vermiş.

Ertesi gece, Şehrazat ilk masalını tamamlamış ve hemen başka bir masal anlatmaya başlamış. Yine, en heyecanlı yerde durmuş ve devamını bir sonraki geceye bırakmış. Bu şekilde, her gece sonunda bir sonraki geceye geçişi sağlayan masallarla, Şehrazat kralın merakını sürekli canlı tutmuş. Şahriyar, her gece yeni bir hikayeye kapılarak, Şehrazat'ı öldürmeyi sürekli ertelemiş.

Bu zekice plan, 1001 gece boyunca devam etmiş. Şehrazat, bu süre zarfında krala yüzlerce farklı masal anlatmış. Masallar, aşk, macera, büyü, kahramanlık ve bilgelik dolu hikayeler içermiş. Bu hikayeler sayesinde, Şahriyar zamanla eski öfkesini ve kadınlara olan güvensizliğini unutmuş. Şehrazat'ın zekası, güzelliği ve iyi kalbiyle kralın kalbini kazanmayı başarmış ve kral onu asla öldürmemeye karar vermiş.

Böylece, Şehrazat sadece kendi hayatını kurtarmakla kalmamış, aynı zamanda bir zamanlar acımasız olan kralı değiştirerek tüm ülkeye barış ve adalet getirmiş. Onların hikayesi, sevgi, anlayış ve akıl yoluyla dünyanın değiştirilebileceğini öğreten efsanevi bir masal olarak kalmışşş."

Gülerek bitirdiği hikayesini kalkıp gitmeyi düşünürken oturmaya devam etti. "Annem de bana her gece bu masalı anlattı biliyor musun? Ama hiç bir zaman neden sürekli tekrarladığını anlamadım." Diyerek ayaklandı. Aslında bu hikayenin altında yatan gerçek manipüleydi, sadece manipüle... Şehrazat gibi zeki ve kurnaz olmalıydı, önünde ki erkek seçenekleri basit birisi değil zengin ve ihtişamlı olmasıydı. Ama o bunu hiç bir zaman anlamamış, annesi ise anlattığı hikayeyi bir gün uygulayarak onu terk edip gitmişti. Taehyung'un odasında bıraktığı gaz lamabasıyla çıkarak kendi odasına giderek hızla kendini yatağa attı. Günün yorgunluğuyla bir dakika içinde derin bir uykuya dalmıştı zaten...

Uyanmıştı, kulağını tırmalayan ağlama sesleri derin uykusundan uyanmasına neden olurken yatakta doğrularak sesi dinlemeye başladı. Hıçkırık, mırıldanmalar ve arada çıkan bağırmaya benzeyen sesler. Yataktan yavaşça kalkarak odadan çıktığında sesin kendisinden çıkmadığına göre ve sadece Taehyung olduğuna göre onun odasına gitmeliydi. Yavaşça kapıyı araladığında bir oyana bir buyana dönen Taehyung'un gördüğünde hızla yanına koşarak koluna dokundu.

Ne yapması gerektiği hakkında hiç bir fikri yokken o an düşünmedi, ama düşünmeliydi bu yaptığı ilk hata olmuştu. Hızla kolunu çekiştirip, yanağına küçük küçük vurarak "Taehyung kalak rüya görüyorsun!" Dedi.

Fakat hiç beklemediği anda bir hareketlilik olmuş ve Taehyung hızla kalkarak kendisini de çekmişti. Evet evet! Yatağa çekmişti ama şuan saniyeleri kalmıştı! Çünkü Taehyung boğazını sıkarak yapışmış, nefesi kesilene kadar bırakmayacakmış gibi duruyordu.

Koluna vurduğu Taehyung hiç bir tepki vermiyor sadece ağlıyordu. "B-ben Jungkook" konuşamıyordu, beyni peltekleşmiş ve vücudunu hissedemeyecek hâle gelmişken bir anda boğazında ki eller çekilmiş hızla kendini aşağıya atmıştı. Derin derin nefesler almaya çalışıyor bir yandan da ağlıyordu.

Titreyen vücudunu kontrol edemezken yerde sürünerek biraz daha ondan uzaklaştı ve sırt üstü kendini yere bıraktı. Hâlâ derin nefesler almaya çalışıyor boğazını ovalayarak o büyük acıyı geçirmeye çalışıyordu. Taehyung ise şaşkındı, ne olduğunu bile anlayamazken bir anda Jungkook'u boğduğunu gördüğünde hızla bırakmıştı.

Bir süre öylece yatarak nefeslerini düzelmesini bekleyen Jungkook sessiz odada ayağa kalkabilecek hâle geldiğinde yerden güç alarak ayağa kalktı. Taehyung'a hiç bakmadan odadan çıkarken biraz daha sakinlediğini düşünüyordu. O odada yerde nefes almaya çalışırken bile Taehyung'un kendisine zarar vermemesi için tanrıya dua etmişti. Kendisini hızla odasına atıp camı açarak önüne oturdu. Ağlıyordu, sadece ağlıyordu. Vücudunda ki korkuyu daha atamamışken gecenin bir yarısı pencerenin önünde uyuya kalmıştı.

Duyduğu kapı sesiyle irkilerek uyandığında sabah olduğunu fark etti. Kafasını sesin geldiği yere döndürdüğünde kendisine bakan iki gardiyanla karşılaştı. Tutulmuş vücudunu gererek ayağa kalkarken dikkatle kendisine bakan ikiliye bakışları döndü. Kaşlarını çatarak ne olduğunu anlamaya çalışırken kendisiyle konuşan muhafız "Sana gece saldırdı mı?" sorusunu sordu. Şaşkınlıkla nerden biliyor bu diye içinden geçirirken, bir anda odadan çıkan muhafızın bağırma sesi geldiğinde bir anda gelişen olaya yetişemiyordu. Hızla odadan çıkarak Taehyung'un odasına girdiğinde, Taehyung'un boğazına yapışmış olan muhafızı gördü.

Vücudunda bir anda sinir dalgası yükselirken "Bir daha saldıracak mısın lan!" Diye bağıran muhafızı kolundan tutarak hızla asıldı. Kendini Taehyung'un önüne atarak adamın tam önünde durduğunda "Sen kim oluyorsun da ona saldırıyorsun!"

"Boğazının halinden haberin var mı senin!?"

"Sana ne!" İlk defa bu kadar yüksek çıkan sesiyle dimdik dururken, arkasında ki Taehyunga gözlerini diken adam, geri kendisine çevirerek "Senin iyiliğin-"

"Ona saldırarak mı!? Ayrıca seni ilgilendirmez benim iyiliğim! Defol buradan!" Diye bağırarak biraz daha Taehyunga yanaştı. Kendisine göz deviren muhafız çıkıp giden muhafızın ardından derin bir soluk verdi.

Dün gece aklına gelirken daha fazla burada durmak istemediği için hızla odanın kapısına gitti, tekrar Taehyung'a dönerek "Gel kahvaltı yapalım." Diyerek yeniden odasına döndü makyaj masasının üzerinde ki aynayı alarak kendisine baktığında şok geçirdi.

Boğazı mosmordu feci şekilde kötü gözüküyordu. Aynayı geri bırakarak masaya geçtiğinde Taehyung'un da gelmesiyle sandalyesini alarak masanın öbür ucuna koydu. Elini yüzünü yıkamamıştı fakat şuan pekte umrunda değildi.

Kendisine bakan Taehyung sandalyeye oturduğunda önüne tepsiyi iteleyerek kendi tepkisini de önüne çekti. Ona bakamıyordu... Korkuyordu, hem de biraz kırgınım ona karşı. Kendisi ona hep iyi davranmış, ona arkadaş olmaya çalışmıştı. Hem de kendisiyle konuşmamasına rağmen böyle bir şeyi hak ettiğini düşünmüyordu.

"Özür dilerim."

Ortamda yankılanan kalın ses, ve tek bir cümle. İlk defa kulaklarında duyduğu ses ile şaşkınlıkla kafasını tabaktan kaldırarak Taehyung'a baktı. Kendisine pişman olduğu belli olan ifadelerle bakarken gülümsedi. Sesi çok güzeldi...

"Sorun değil." Diyerek hızla kafasını salladığında bununla pek yetinmiş gibi durmuyordu. "Gerçekten sorun değil. Hadi yemeğini ye çabuk, yoksa küserim." Diyerek ona büyük bir gülümseme vermişti. Zaten isteğine buydu...

Sözlerinden sonra yemeğe başlayan Taehyun ile kendisi de yerken hızla tabağını bitirmiş hızla makyaj masasına giderek dolabın içinde ki ilacı alıp ağzına atmıştı. Yeniden masaya yürüyerek bir bardak su içip ilacın boğazından akmasını sağladı. Neredeyse unutuyordu, ikinci bir felaket yaşanmasını istemezdi. Taehyung'un hâlâ yemek yediğini görerek arkasına dönmeyeceğini varsayıp dolaba yönelerek hanbokunun birini çıkardı. Pembe ve yeşile kaçan hanboku üzerindekilerini çıkararak giyindiğinde, üzerine son kez bakıp başını kaldırdığı an kendisine bakan Taehyung'la göz göze geldi.

Utanç duygusu vücudunu sarmalarken gelen demir sesiyle yatağın üzerinde ki pelerini daha fazla beklemeden giyindi. "Ben dışarıya çıkıp geliyorum tamam mı."

Kendisine cevap vermeyeceğini bilerek onu bilgilendirdiğinde odadan çıkarak kendisini bekleyen muhafızın yanına geçti. Başına şapkasını çekip koridorlardan geçtiğinde işte şimdi saray kapısındaydı. At arabasına bineceğini öğrenerek yanında ki muhafızla kimseye görünmeden hızla binerken, araba hiç beklemeden hareket etmeye başlamıştı. Bugün kimseye görünmeden geri gelmek zorundaydı.

Camdan bakarken muhafızın kendisine uzattığı keseyle ona döndü. Elinde kini alarak içini açtığında kendisinin bir yılda kazandığı altınları görmesi ile yeniden muhafıza döndü.

"Birazdan ineceğiz, istediğin her şeyi alabilirsin ama kimseye gözükme." Sözlerinin beş dakika ardına arabanın durmasıyla hızla indi. Bu altınları istediklerini alabilirdi. İndiği arabadan beş hiç oyalanmadan koşarak tüccarlara koştu. Güzel kokular alıp, merhemler alırken hem kendisi hem de Taehyung için kalın kıyafetler aldı.

Etrafa bakınırken gördüğü takılarla o yaşlı tüccara yaklaşarak çiçekli ve kelebekler demir tokalar aldı. Gözüne çarpan ayna ve tarakla onları da alıp arabaya geri dönerken, gördüğü kitaplarla duraksadı. Bu seferde onlara yaklaşırken kurtların olduğu kitabı, boş bir defteri ve kitabı alıp bir kaçta ünlü yazarların kitaplarını alarak oradan uzaklaştı. Normalde olsa asla alamazdı ama elinde ki altınlar her şeye yetmişti hatta artmıştı bile.

Bindiği arabanın hareketlenmesiyle derin bir nefes verip gülümseyerek önüne döndü. Çok güzel şeyler almıştı ve bir an önce saraya dönmek için sabırsızlanıyordu...

Neredeyse bir saaten fazla giden yol bitmezken ilk defa bindiği arabadan sıkılmıştı bile. Bozuk olan yollarda araba sekerken atların yavaşlayan adımları ile arabada yavaşlamıştı. Tamamen durduğunda kapı dışarıdan açılmış önce muhafız daha sonra ise kendisi inmişti. Resmen bir Yayladaydı burada hiç kimse yoktu yan tarafta ahırda gördüğü kuzulara gülümseyerek minik tatlı kulübeye yürüyerek kapıyı çaldı. Fakat çıkan olmamıştı ikinci kez çaldığında "Joon seo efendi!" Diyerek bağırdığında bir anda kapı açılmış olduğu yerde sıçramıştı.

Oldukça yaşlı olan adam kendisine şüpheyle bakarken gözlerinin altı mosmordu "Ben Kim krallığında geldim efendim. Taehyung'un İlaçlarını almaya geldim." Dediğinde arkasında ki adamlara bakışlarını çeviren yaşlı adam, Jungkook'un omzundan tutarak içeriye asıldı.

Kendisini asılan adama tepki vermezken "Beni takip et evlat." Diyen adam sağ taraftaki odaya girerek kapıyı açık bıraktı. Hiç tanımadığı bir adamın bir anda böyle davranmasıyla korkarken hızlanan nefesleriyle odaya girdi. Etrafta anlamlarını bilmediği yazılar vardı.

Duvarda asılı gördüğü koyun kafasıyla korkusu artıp midesi ağzına gelirken ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Önünde ki mindere oturan adam karşıda ki minderi göstererek "Hadi gel otur bakalım."

Elleri titremeye başlarken yavaşça önünde ki mindere oturdu. "O ilaçları sana veremem." Diyen adamla kaşları çatılırken "Neden?" Dedi.

"Çünkü onu artık zehirlemek istemiyorum."

Duyduğu sözlerle gözleri kocaman açılırken ne diyeceğini bilemedi, bir anda gözleri dolan adam "Her gece rüyalarıma giriyor. Yoruldum artık." Diyen adam derin bir nefes alarak etrafa baktı. "Tanrı her gün beni cezalandırıyor, bir gün olsun rahat nefes alamıyorum."

"O-onu neden zehirlediniz?" Durgun çıkan sesiyle boğazı düğümlenirken ne yapacağını bilmiyordu.

"Yirmi yıl önce ona büyü yaptık. Kurdu uyuyor ve ruhu her gün gördüğü rüyalar yüzünden yıpranıyor, bu otları yemeklerine koyuyoruz beyninin uyuşmasını sağlıyor ve olmayan şeyler görüyor ama iki aydır kimse gelmemişti. Sen geldiğine göre onun yeni yardımcısı sensin."

Jungkook'un gözleri dolarken boğazında acı bir tat vardı bir anda anlatılan şeyle karşısında ki adama öylece bakıyordu. "Bunu bana neden anlatıyorsunuz peki?" Dolan gözleriyle akacak olan burnunu çekti.

"Bende olmayan şeyler görüyorum biliyor musun? Hem de ilaç kullanmadan" yaşlı adam ağlıyordu. "Sen geldiğin an sesleri ve görüntüleri de gitti, tanrı seni koruyor onlar senden korktu ve gitti." Dediğinde nefesleri hızlanıyordu o hayatında hiç böyle şeyler yaşamamıştı, böyle şeylere alışkın değildi.

"Onun hayatını önce mahvedip şimdi mi pişman oluyorsunuz?"

Sinirli çıkan sesine engel olamazken "Kurtulabilir sadece ruh eşini bulması lazım ."

"Tanrı aşkına o delikten kurtulup nasıl ruh eşini bulacak!"

"Bana bak omega, kraliçe benden ne istediyse onu yaptım! Duydun mu beni! Her şey kraliçenin suçu! O çocuğun kurtuluşu ruh eşi. Sana anlattım çünkü eğer iyi birisi olmasaydın tanrı seni korumazdı çocuk! Onu kurtar ve bende bu dünya azabından kurtulayım."

Arkasından çıkardığı keseyi çocuğun önüne koyarak, onun gözlerine baktı. "Anlattıkları mı kimse bilmesin, yoksa senin de benim de kellem gider Jungkook..."

Acının yükseldiği boğazı düğüm düğümken daha fazla dayanamadan önünde ki torbayı alarak evden kendini dışarıya attı. Hızla at arabasına yürüyerek bindiğinde rahatladığını hissetti. O adamdan korkmuştu, ayrıca yanında durmak rahatsız edici hissettirmişti.

Adını nerden bildiği ve omega olduğunu bildiği kendisini daha fazla ürkütüyordu.

Kraliçe Eun Mi hiç de gördüğü gibi birisi değildi, gerçi dün akşam yaptığı hareketlerde çok ürkütücüydü. O kadın dış görünümünün aksine tam bir canavardı. Evet annesinin anlattığı hikayede verdiği mesaj aç gözlülüktü, ama kendisinin anladığı tek şey merhametti. Jeon Jungkook o gün yolda giderken Şehrazat gibi cesur ve zeki olmaya söz vermiş ve onu o karanlık çukurdan kurtarmaya yemin etmişti. Nasıl yapacaktı bilmiyordu fakat emindi ki tanrılar ona yardım edecek, kendisi de zekasını kullanmaktan vazgeçmeyecekti...

 

Aşırı kısa olan geçiş bölümüydüüü

 

Selamm kara böcükler bölümü düzenlemedim valla hiç kusura bakmayın çünkü 4. bölümü yarın öğlene yetiştirmem lazımm benim fav bölüm kesinlikle dört olacakkk cidden. Nasılsınız bu arada valla hiç sormadım ben bölümleri yetistirebilsem gayet iyiyim ama yetistiremiyom:/ neysem yapabilecek bissi yok götlerinizden öptüm 💋🙊👁🫦👁👅

İnstagram/ lonelynataliaq

Loading...
0%